31 Mart 2015 Salı

Zeytinin Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

Zeyti­nin Faydaları

Zeytin daha çok Akdeniz Bölgesi'nde yetişen bir ağaçtır. Zeytin ağacı yapraklarını dökmeyen, büyük gövdeli 5 ila 20 metre yüksekliğinde olan ki uzun ömürlü bir ağaçtır­­.

Zeyti­nin yararları

* Karaciğere faydalıdır­.
* Sarılık hastalığına karşı tedavi e­den  özelliğe sahiptir­­.
* Bağırsak kurtlarını dökmeye yardımcı olur­.
* Zeytin ve zeytin yağı farklı kanser türlerine karşı vücudu korur­.
* Eczacılık alan­da birçok ilacın yapımı için kullanılıyor­.
* Bilhassa zeytinyağı bir kişi­nin bedene gereken  omega altı yağ asidinin tamamını karşılar­.
* Hücre yenileyici özelliğine sahip olan zeytin, cildi güzellik ­verir ve kişiyi daha genç göstermekte­dir­­.
* Zeytin yaprakların­dan yapılmakta olan içen  yüksek tansiyonu düşürür­.
* Yüksek oran­da A, D, E ve K vitaminlerini ihtiva eder­.
* Saçları dökülen  kişiler zeytinyağı ile saç diplerine masaja attıkları takdirde, saç dökülmeleri durur­.
* Zeytin ve zeytin yağı diktiği zaman hastalığına karşı tedavi e­den  nitelikleri dikkat çeker­.
* Sindirim sisteminiz çok zayıf ise zeytinyağını mutlak kullanı­nız­. Çünkü zeytinyağı içersinde doymamış yağ asitleri vardır ve bu olup asitler vücudunuzda birikmiş olan toksinlerin hepsi­nin atılmasına imkan vermekte­dir­­.
* Zeytinyağı banyo sonra­sı cil­de sürüldüğü zaman, sürüldüğü alandaki hücreleri yeniler­.

Zeyti­nin zararları var mıdır?

Hücrelerini­zin yenilenme­si içinizle eti­ni sürecin üst bölgelere dikkatli seçin­. Örnek verecek olursak yüzü bölgenize zeytinyağın­da hücre yenileme­si için fazlaca sürerseniz, zeytinyağı­nın kıl kökleri kuvvetlendirici etki­yi ile yüz bölgenizde kıllanma oluşa­bilir­­.

İlgili aramalar: zeytinin faydaları, zeytinyağının faydaları

Armut ve Armutun Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

Armut ve Armutun Faydaları

Armut, sarı ile yeşil renk arasın­da bir renge sahip olan, yumuşak, tatlı, ufak çekirdekleri olan epey yararlı bir besindirç çengele armut, Ankara armudu, kumla armut olmak üzere birçok çeşidi bulunur­. Yemekler den  evvel yenecek bir tane armut, sağlık yönün­den  çok faydalıdır­­.

Armut faydaları

- Böbrekleri sağlıklı ve düzenli çalışmasına imkan veren  armut, böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine destek olmakta­dır­­.
- Kanınızı temizleyerek bütün salgı bezini­zin normal çalışmasına imkan vermekte­dir­­.
- İdrar yollarındaki iltihapları söken  armut, sıklık­la idrara çıkmanı sağlar­.
- Yüksek tansiyonu düşürücü etki sağlar­.
- Kabız olduğunuz zaman yiyeceğimiz bir tane armut, kabızlığa çözüm getirir­­.
- Sinir sistemi­ni güçlendi­rir­­.
- Susuzluk problemi­ni yok eder­.
- Bilhassa öğrencilerin armut tüketme­si halinde, ders çalışmaktan yorulan zihinleri­ni dinlendirir­­.
- Romatizma hastalarına, mafsal kireçlenme­si hastalığı bulunanlara armut tedavi e­den  etki ortaya koyar­.
- Madensel tuz yönün­den  epey zengin olan armut, bedenini­zin ihtiya­cı olan tuzlu karşılar­.
- Armut kalp çarpıntısını gidererek kalbinizi güçlendi­rir­­.
- Sindirim sisteminizi güçlendi­rir­­.
- Gebelik süreci boyunca baş gösteren  kusmaları engeller­.
- Nezle ya da grip olduğunuz zaman bu hastalıkları çabuk atlatmanız sağlar­.
- Çok sinirli kişi­lerin armut tükettikleri zaman daha sakin bir yapıya kavuştukları görülmekte­dir­­.

Armut zararları var mıdır?

Bilinen bir zararı olmayan armut, tansiyon düşürücü etki­yi ile düşük tansiyonu olan kişiler tarafından azıcık bir miktar tüketilmelidir­­.

İlgili aramalar: armutun faydaları nelerdir, armudun yararları neler

İncir ve İncirin Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

İncir ve İncirin Faydaları

İncir, muhteviyatın­da yüksek miktar­da protein, vitamin ve mineraller barındırır­. İnsan vücudunun ihtiya­cı olan kalsiyumun yüzde 20’si 100 gram incir de bulunmaktadır­­.

İncirin faydaları

* İncir muhteviyatın­da yüksek miktar­da lif barındırır ve bu sebepten  ötürü ki tüketmiş olduğunuz gıdalardaki kolesterolün kana karışmadan bedeninize atılmasını sağlar.
* İncir sindirim sisteminizi güçlendi­rir ve vücudunuzu mikroplar­dan arındırır.
* Süt, peynir, yoğurt gibi gıdaları tüketmeyi sevmiyorsanız, mutlak incir tüketiminizi arttırmanız gerekir­­. Çün­kü süt peynir ve yoğurttan alamadığınız vitaminlerin tamamını incirden  ala­bilirsiniz­.
* İncir kansere karşı vücudumuzu korur ve kanser olan hücrelerin büyümesi­ni engeller­.
* Taze incir yaprakları­nın sütü sağılarak siğil olan alana sürüldü takdir­de siğilleri tedavi e­den  özelliği­ni göstermekte­dir­­.
* Kurutulmuş incir yaprakların­dan hazırlanan çay hemoroid ve ağrılarını yok eder­.
* İştah artışı özelliği bulunur­.

İncirin zararları
Belli bir zararın olmamasına karşın, çok tüketilme­si halinde ki şişmanlamanıza sebep ola­bilir­­.

İlgili aramalar: incir, incirin faydaları, incirin sağlığa yararları

Piüri Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

PİÜRİ

Piüri, idrara cerahat karışması olayına verilen tıptaki isimdir. Böyle bir durumda idrar­da akyuvarlar bulunmaktadır­­.  Santrifüjdan sonra idrar­dan el­de edilen  çökelti mikroskop altın­da incelendiğinde, her mikroskop alanın­da esasın­da 3 ila 5 lökosit bulunmaktadır­­.  İdrar­da cerahat bulunması, yani piüri, idrar yolların­da iltihabi bir olayın bulunduğuna bir kanıttır­­. Bazı durumlar­da da üreme yollarındaki bir iltihap, piüriye neden  ola­bilir­­. Bazı vakalar­da ise iltihabın bulunmasına karşın, piüri bulunmaya­bilir­­. İdrara çok fazlaca miktar­da cerahat karıştığında, idrar boza yoğunluğun­da olabilmekte­dir­­. Bu duruma "masif piüri" denilmektedir­­. İdrardaki akyuvarların sayısı fazla olduğunda, bu durum çıplak gözle bile idrarın rengin­den  saptana­bilir­­. Buna "Makroskobik piüri" denilmektedir­­. Akyuvarlar sadece mikroskop altın­da saptanabiliyorsa, "Mikroskobik piüri"den  bahsedilebilir­­.

İlgili aramalar: piüri nedir, masif piüri ne demektir, mikroskopik piüri nedir, makroskobik piüri neye denir, idrardan cerahat atılması

Bakteriüri Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

BAKTERİÜRİ

İdrar­da çok miktar­da bakteri olma­sı hadisesine "Bakteriüri" denilmektedir­­. İdrar­da en  çok koli, stafilokok ve streptokok bakterilerine rastlanır­­. Bakteriüride, idrar berrak görünümden uzaklaşarak bulanık bir görünüm kazanmaktadır­­.  Bakterilerin kaynağı, idrar yollarındaki herhangi bir yapı olabilir. Bunun yanısıra bağırsaklar veya bademcikler de bakteriler için bir odak oluştura­bilir­­. Bakteriüri'nin tedavisinde bakterilerin kaynağı bulunur ve buraya yönelik bir tedavi programı uygulanır.

Kum Dökme (Kristaliüri) Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

KUM DÖKME (KRİSTALİÜRİ)

Oksalat, fosfat, ürat ya da sistin kristalleri­nin erimemiş halde idrar içinde atılmaları olayına "Kristalüri" (kum dökmek) denilmektedir­­.

İdrardaki eriyebilen  kalsiyum oksaltın erimeyen  kalsiyum oksalat tuzları haline gelişiyle, idrar­da oksalüri­nin egemen  olduğu bir kum dökme hadi­seyi saptana­bilir­­. İdrar asiditesi­nin azalması, diabetes mellitus (şeker hastalığı), lösemi, sarılık, sinirlilik ve mide-bağırsak hastalıkları halinde idrar­da oksalat atılımı çoğalmakta­dır­­.  Oksalüri biçimindeki kum dökme olayın­da atılan kristallerin miktarı fazlaca değilse, herhangi bir belirti gelişmeyebilir­­. Eğer atılan kristal miktarı fazlaysa, idrar etme esnasın­da yanma hissi, mikroskobik kematüri ve ender olarak da kolik şeklinde şiddetli ağrı gelişebilir­­. Kişi­nin fazlaca miktar­da sıvı alması, mide* bağırsak bozuklukları­nın düzeltilmesi, tedavide başarılı neticeler doğurmaktadır­­.

İdrar­da erimiş hal­de mevcut olan fosfatların erimeyen  hale dönmesine "Fosfatüri" denilmektedir­­. Kum dökmenin bu çeşidin­den  idrarın türlü sebep­lerle alkaliye dönüşme­si mü­him bir etkendir­­. Fazla miktar­da alkali gıdaların alınması, hiperparatiroidizm, mide asiditesi­nin artma­sı gibi haller­de idrar alkalileşir­­. Fosfatüride , idrar beyazımsı renkte ve bulanıktır­­. Bekletildiğinde ise dibine tebeşir tozu gibi fosfatlar çöker­. İdrar çıkarma esnasın­da üretrada yanma, dizüri ve bazı zamanlar de kolik şeklinde şiddetli ağrılar gelişebilmektedir­­. İdrar asiditesi­nin artırılışı ve fazlaca miktar­da sıvı ahnma­sı yararlıdır­­.  Üratüride ise, idrar­da erimemiş hal­de ürat kristalleri bulu­nur­. İdrar asiditesi­nin artması, idrarın yoğunlaşması, ürik asit atılımı­nın artması, üratüri yaratan sebep­lerdir­­. Çıkartılan idrar bir müddet bekletildiğinde, kabm dibine kiremit tozu gibi ürat kristalleri çöker­. Gut nöbetleri esnasın­da ve lösemide idrardaki ürik asit miktarı artmakta­dır­­.

Fazla miktar­da sıvı ahnması, alkali maden  suları­nın içilişi ile fosfatüri azaltılabilinir­­. Lakin asıl tedavi, etkene yönelik olmalıdır­­.  İdrar­da sistin kristalleri­nin olma­sı halkıe ""Sistinüri"" denilmektedir­­. Kalıtsal bir metabolizma hastalığıdır­­.  Fazla miktar­da sıvı alınmasın­da ve idrarın alkali hale getirilmesinde yarar bulunur­.

İlgili aramalar: kum dökmek, kristalüri, fosfatüri, kum dökme nedir, kristaliüri nedir

30 Mart 2015 Pazartesi

Kronik Böbrek Yetmezliği

Sponsorlu Bağlantılar:

Kronik Böbrek Yetmezliği

Bilindiği üzere, böbrekler­de yaklaşık olarak iki milyon tane nefron bulu­nur­. Her bir nefron ise glomerül ve bunu izleyen  böbrek tüplerin­den  meydana gelmiştir­. Glomerüller­de idrarın ilk taslağı hazırlanarak, bu taslak böbrek tüplerine boşaltılır­­.  Bu taslak böbrek tüplerinde türlü geri emilim ve salgılanma olaylarına uğrayarak asıl idrara dönüştürülmektedir­­. Nefronların herbirine küçük bir böbrek gözü ile baka­biliriz­.

Kronik yani müzmin böbrek yetmezliği tablosunda, türlü faktörlere bağlı olarak, ilerleyici bir biçimde nefronların sayısı giderek azalır­­. Bunun sonu­cu olarak da geride kalmış olan nefronlara giderek daha fazla iş düşmektedir­­. Nefronların sayısı azaldıkça glomerüller­de hazırlanmakta olan idrar taslağı­nın da miktarı azalır­­. Yani glomerül filtrasyonu azalır­­. Bu ise bir­takım maddelerin ve öncelikli olarak de ürenin kan­da birikimine neden  olur­.

Her bir nefrona fazla iş düştüğü için, böbrek tüplerinde idrar taslağından, idrar hazırlanışı da bozulmakta ve böyle­likle vücut­ta bulunan sıvı ve türlü maddelerin normal dengesi bozulur­­.

Böbrek tüpleri kendilerine gelen  idrar taslağın­dan vücut için gereken  su ve bir­takım maddeleri geri ememezler­. Bu ise hastanın fazlaca miktar­da idrar çıkarmasına, yani poliüriye neden  olmakta­dır­­.  Çok su kaybeden  hasta, bunu çok su içerek karşılamaya çalışır­­. Bu durum hastalığın başlangıç zamanların­da tespit edilmektedir­­. Hastalık ilerledücçe, yani nefronların sayısı azaldıkça glomerül filtrasyonu da azalmakta­dır­­.  Glomerül filtrasyonu normalin % 5 – % 10'una indiğinde, idrar hazırlanışı azalır ve vücut­ta tuz, su ve başka maddeler birikmeye başlamaktadır­­.  Bu tablo yüksek tansiyon, kalp yetmezliği ve ödemle seyreder­.

Kronik böbrek yetmezliğine neden  olan etkenler aşağıda özetlenmiştir­­.

1) Glomerülonefritler
2) Böbreklerde oluşan damar hastalıkları
3) Çeşitli zehirlenmeler
4] İdrar yolları­nın kronik tıkayıcı hastalıkları
6) Her iki böbreğin konjenital hastalıkları
7) Bazı enfeksiyon hastalıkları
5) Kronik piyelonefrit
8) Böbrekleri etkisine alan bir­takım böbrek hastalıkları
9) Radyasyon
10) Böbrek tüpleri­nin kronik hastalıkları

İlgili aramalar: kronik böbrek yetmezliği, kby nedir, müzmin böbrek yetmezliği nedir

29 Mart 2015 Pazar

Morarma Neden Olur?

Sponsorlu Bağlantılar:

Morarma Neden Olur?

Morarma deride ve mukozalarda bazı zamanlar da iç organların morumsu veya mavimsi bir renk almasıdır­­.  Kılcal damarlardaki kan­da indirgenmiş, yani oksijene bağlanmamış hemoglobin veya methemoglobin ve sulfhemoglobin gibi hemoglobin türevleri­nin artışı­na bağlı bir şekil­de ortaya çıkmakta­dır­­.  Genel­de dudaklarda, parmak uçlarında, dil­de ve kulaklar­da daha belirgindir­­. Morarmanın görülüşü için 100 mi kan­da 5 gr’den  fazla indirgenmiş hemoglobin bulunması gerekir­­. Kandaki toplam hemoglobin oranı ne kadar yüksekse, bu değere o kadar çabuk ulaşılır­­. Kandaki alyuvar sayısı­nın artmış olduğu polisitemide morarma daha ba­sit ortaya çıkmakta­dır­­.  Oysa ki kansızlık durumunda hemoglobin oranı düşük olduğu için indirgenmiş hemoglobin de az olur ve morarma daha geç görülmekte­dir­­. Kan hemoglobininde hiç bir farklılık yok iken  de deride ve mukozalar­da pigment artmasına bağlı renk değişiklikleri oluşa­bilir­­. Örneğin, deri kronik gümüş zehirlenmelerinde gümüş birikimi sebebiy­le grimsi mavi, altın tuzlarıyla tedavi esnasın­da da altın birikimine bağlı bir şekil­de mavimsi bir renk alır­­. Bu durumda gerçek manada morarma mevzu­bahis olmaz­.
Morarmanın Çeşitleri

Yaygın Morarmalar

* konjenital (doğumsal) kalp hastalıkları
* dokular­da su tutulma­sı ve damarlar­da kan toplanmasına bağlı bir şekil­de gelişmekte olan konjestif kalp yetmezliğinden kaynaklanan akciğer bozuklukları
* solunum yetmezliği
* tıkanshy;ma yapıcı hastalıklar (astım, amfîzem, kronik bronşit)
* sınırlayıcı bozukluklar (şişmanlık, omurganın bir yana doğru ilerlemiş eğriliği yani tıpta ki adıysla skolyoz)
* akciğer dokusun­da azalmaya sebep olan hastalıklar (pnömokonyoz, sarkoidoz)kaynaklandığı kan bileşimi değişiklikleri
* polisitemi

Bölgesel Morarmalar

kaynaklandığı atardamar dolaşım bozuklukları:

* ba­riz bir alanla sınırlı damar sertliği
* Raynaud hastalığı
* akrosiyanoz
* Buerger hastalığı
kaynaklandığı toplardamar dolaşımı engelleri:

* akut tromboflebit
* kronik toplardamar yetmezliği
* üst anatoplardamarın tıkanması
* alt anatoplardamann tıkanması
İlgili aramalar: cilt neden morarır, morarma neden olur, morarmanın nedenleri nelerdir, deride morluk neden olur, vücut neden morarır

Mikrospori

Sponsorlu Bağlantılar:

MİKROSPORİ: Genel özellikleriyle trikofitiye benzeyen  bir tür mantar hastalığıdır­­.  Bu da halk arasın­da saçkıran olarak bilinir­­. Saçlı deride meydana getir­diği plaklar trikofitidekilere benzer­. Fakat bunların sayısı­nın daha az, her bir plağın çapı daha büyüktür­. Mikrospori'nın neden  olduğu yamalar biçimindeki alopesiler (saç dökülmeleri), nedbeleşmemiş bir zemin üstün­de oldukları için iyileşirler ve bu bölgeler­de yeniden  saç çıkmakta­dır­­.  Tedavi ve koruyucu önlemler, trikofitide olduğu gibidir­­.

Trikofiti

Sponsorlu Bağlantılar:

TRİKOFİTİ

Trikofiti halk arasın­da saçkıran veya kuru kel adlarıyla bilinen hastalıktır­­. Erkek çocuklar­da daha sık olmak üzere, okul dö­nemi çocukların­da görülmekte olan bulaşıcı bir mantar hastalığıdır­­.  Genel­de erginlik çağın­dan sonra nedbe izi (sikatris] bırakmaksı­zın kendi kendi­ne iyileşir­­. Hastalık sebebiy­le yer yer dökülen  saçların iyileşmeyle yeniden  çıktığı görülmekte­dir­­.Bu hastalığa neden  olan mantar türüne "Trikofiton" denilir­­. Trikofitonlar kıl folikülünün ağzın­dan girerek saç gövdesine, sonr­dan da saçın içerisi­ne yerleşirler ­. Böylelikle saçın rengi değişir, gevrek duru­ma gelmektedir­­. Sonrasın­da saçlı deride yer yer küçük yuvarlak-oval plaklar olmakta­dır­­.  Bu plak bölgelerindeki saçlar, yukarıda değindiğimiz gibi renkleri­ni değiştirmişler, gevrekleşmişlerdir­­. Kolayca dökülerek yer yer yamalar biçiminde, birçoğu geçici kelliklere neden  olurlar­. Trikofiti vakaları­nın tedavisi "Griseofulvin" adlı ilaç ile yapılır­­. Bu hastalığı geçirmekte olan çocuklar, katiyyen  okula gönderilmemelidir­­. Çocuğun başı örtülmeli ve kullandığı şapka, tarak, havlu, fırça, yastık kılıfları, kaşkol­, başörtüsü ve saçıyla temas etmiş olan öbür bütün eşyalar dezenfekte etmek gerekir­­. Okul ve oyun arkadaşları, kardeşleri ve eğer var ­ise evdeki kedi ve köpek bu hastalık açısın­dan araştırılışı gerekir­­. Bulaştırmayı engellemek amacı ­ile çocuğun yaşıtlarıyla ve ev hayvanlarıyla oynama­sı bir müddet önlenmelidir­­.

İlgili aramalar: trikofiti nedir, saçkıran nedir, saçkıran nasıl bir hastalıktır, kuru kel hastalığı nedir

Kerion Selsi

Sponsorlu Bağlantılar:

KERİON SELSİ

Mikrosporium ve trikofitonların neden  olduğu saçkıranın daha derin olan ve iltihaplı biçimi olarak kabul edilen  bir mantar hastalığı türüdür­­.  Burada mantarlar kıl folikülleri­nin derinliklerine inerek onların iltihaplanmalarına neden  olmuşlardır (Folikülüt)­. Bu bölgeler iltihapla plaklar şeklinde görülür ve üzerlerindeki saçlar kolaylık­la köklerin­den  koparıla­bilir­­. Lezyon, kenarların­dan sıkıştırıldığın­da cerahat akar­.

İlgili aramalar: kerion selsi nedir, keryon selsi

28 Mart 2015 Cumartesi

Spermatik Kordon

Sponsorlu Bağlantılar:

SPERMATİK KORDON: Erkek çocuk anne rahmindeyken, doğuma kısa bir müddet kalana kadar testisleri karın boşluğunun içindedir­­. Doğuma yakm günler­de testisler beraberlerinde duktus deferenslerini, damar ve sinirleri­ni de alıp karın ön duvarın­dan aşağı, skrotumun içerisi­ne inerler­. Bu iniş esnasın­da karın ön duvarından, bir­takım kas liflerin­den  ve ‘Fasya’ denilen  zarlar­dan oluşmuş bir tünel teşkil eder­. Bu tünele ‘Spermatik kordon’ denilir­­. Testisler skrotuma inip daha son­ra spermatik kordonun içerisin­den  ‘Duktus deferens’, atar ve toplardamarlar, bir­takım sinir lifleri, lenf damarları geçer­.

Vezika seminalis

Sponsorlu Bağlantılar:

VEZİKA SEMİNALİS

Vezika seminalis, kendi üstün­de fazlaca sayıda kıvrılmış tek bir borucuk sistemidir­­. Bu borucuk sistemi­nin duvarı içten  dışa doğru mukoza, kas ve gözenekli bir doku tabakasın­dan meydana gelmiş­tir­­. Mukozat ab akasın­da salgı yapan hücreler de bulunmaktadır­­.  Vezika seminaliste hazırlanan salgı­nın içinde fruktoz ve ‘Vezikülin’ de bulu­nur­. Bu salgı spermium hacmi­nin büyük bir kısmı­nı oluşturur­. Vezika seminalis olgun spermiumlarm depolandığı bir alan olmaz­.Spermiumlar, Epididimis’de depolanırlar­. Vezika seminalis salgısı içinde mevcut olan fruktoz, spermiumun enerji hammaddesidir­­.

Meni, cinsel birleşmede ejakülasyon esnasın­da erkek penisin­den  kadı­nın vaginasma boşalan yapışkan kıvamdaki salgıdır­­.  Bu salgı­nın içinde kadı­nın dişi eşey hücreleri­ni (ovum* yumurta) dölleyecek olan erkek eşey hücreleri, yani spermiumlar bulunmaktadır­­.  Vezika seminalis, idrar torbası­nın arkasında, rektumun da önünde bulu­nur­. Vezika seminalisi oluşturmakta olan borucuk sistemi duktus deferensin son bölümü ile prostat içinde ağızlaşır­­. Bu ağızlaşmadan sonra meydana gelen  2 santimetre uzunluğundaki kanalcığa ‘Duktus ejaküiatorius’ denilmektedir­­. Duktus ejaküiatorius sağda ve solda birer tanedir ve prostatik üretranın arka duvarındaki ‘Kolli-kulus seminalis’ denilen  alana açılır­­. Burada son olarak vezika seminalis salgısı­nın içinde mevcut olan maddeleri daha yakınen  inceleyeceğiz­. Salgı nmkus bakımın­dan çok zengindir, içinde bolca glukoz, bunun yanı sıra fruktoz da bulunmaktadır­­.  Son iki madde spermatozoidlerin enerji hammaddeleri­ni teşkil eder­. Salgı­nın içinde C vitamini, amino asitler ve Vezikülin bulunur­. Vezika seminalisin salgıladığı bu salgı, spermatozoidler için uygun bir korunma, beslenme, taşınma ortamı görevi­ni yerine getirir­­.

Hidrotübasyon

Sponsorlu Bağlantılar:

HİDROTÜBASYON

Fallop borularına bir alet yardımı i­le ilaçlı su verilmesine hidrotübasyon denilir­­.

Hidrotübasyon, fallop boruların­da var olan tıkanıklıkların açılabilişi amacı ­ile kullanılan modern tedavi yöntemlerindendir­­. Rahim ve fallop boruları­nın filmi­nin (histerosalpingografi) çekiminde olduğu şekil­de rahim ağzına adapte edilen  (yerleştirilen) bir alet yardımıyla, uygun basınçta ilaçlı su verilerek, fallop borularındaki var olan tıkanıklıklar açılmaya çalışılır­­. Fallop borularına verilen  bu ilaçlı su, birçok ilaçlar­dan oluşmuş bir karışımdır­­.  Bu, antibiyotik, kortizon, ağrı gideren  ve yapışıklığı eritecek maddelerin karışımın­dan ibarettir­­. Adet devri­nin ilk yarısın­da yani prolifera* syon süreci boyunca haftada bir veya iki kez uygulanmakta­dır­­.  Hidrotübasyon, fallop borularına uygulanacak ameliyatlar dan evvel hazırlık amacı ­ile da uygulanabildiği gibi, ameliyattan son­ra tıkanık olma­sı açılmış fallop borusunun açıklığı­nın devamı­nın el­de edilme­si için de uygulanmakta­dır­­.  Pelvis bölgesinde iltihabi bir hadi­se var ­ise veya üreme organların­da daha önce geçirilmiş operasyon veya iltihabi hastalıkların netice­si yapışıklıklar var ­ise hidrotübasyon uygulaması­nın sakıncası bulunur­. Hidrotübasyon uygulama­sı sonucunda, çocuğu olmayan her yüz kadın­dan yaklaşık olarak yirmi kadarı çocuk sahibi olabilmekte­dir­­.

İlgili aramalar: hidrotübasyon nedir

27 Mart 2015 Cuma

Epizyotomi (Dikişli Doğum)

Sponsorlu Bağlantılar:

EPİZYOTOMİ

Normal vajinal doğum sırasında, perinenin korunma­sı ve meydana gelebilecek istenmeyen  perine yırtıkları­nın önlenme­si amacı ­ile hekim tarafı ile yapılmakta olan 4* 5 cm’lik perine kesisidir­­. Tıp dilinde epizyotomi ismi­ni alan bu perine kesisi halk dilinde "dikişli doğum" adı ile bilinir­­. Doğum sonrası kesilen  bu yer yine doktor tarafı ile dikilir­­. Kesilen  bir yerin tamiri ve iyileşmesi, meydana gelebilecek bir yırtığa oranla daha sağlıklı ve ba­sit olduğu için genel olarak ilk doğumlar esnasın­da epizyotomi yeğlenirjlk doğumda perine direnci­ni oldukça kaybetmiş olduğundan, daha sonrasındaki doğumlar­da genel olarak epizyotomi gerekmez­. Hiç doğum yapmamış kadınlarda, doğum yapmış bulunanlara göre daha fazla görülmekte olan, anüsün de yırtılabilmedi gibi kötü hadiselere yol açabilen  perine yırtıkları epizyotomi yapılmasıyla önlenmiş olmakta­dır­­.

Forseps

Sponsorlu Bağlantılar:

FORSEPS NEDİR?
Doğum esnasın­da bebeğin dışarı çekilişi için kullanılan bir­takım özel aygıtlara "Forseps" denilmektedir­­. Bu aygıtların kullanılmasıyla, gerekli görülmekte olan bir­takım haller­de doğum hadi­seyi hızlandırılın akta ve kolaylaştırılmaktadır­­.  Lakin forsepslerin kullanılmasını gerektirmiş olan durumlar:

A) Çocuk ile ilgili gereklilikler
1) Çocuk kalp atışların­da bozuklukların saptanması
2) Göbek kordonunun sarkması
3) Plasentanın erken­den  ayrılması

B) Anne ile ilgili gereklilikler
1) Rahim gücünün herhangi bir neden­den  dolayı çocuğu daha fazla itememesi
2) Ani akciğer ödeminin gelişmesi
3) Kalp hastalıkları
4) Doğum esnasın­da enfeksiyonun bulunması

Vakum İle Doğum

Sponsorlu Bağlantılar:

VAKUM İLE DOĞUM

Bebeğin başına uygulanmakta olan metal bir tablanın vantuz gibi etki edip bebeğin doğumuna yardım edilmesidir­­. Adın­dan anlaşılabileceği gibi "vakum ile doğum" negatif basınç temeline dayanmaktadır­­.  Çan olarak isimlendiri­len  değişik boyutlardaki metal aygıtlar bebeğin başına yerleştirilir, çanın ucun­da iç içe hortum ve zincir bulunur­. Bu hortumun başka ucu negatif basınç sağlayan, yani vakum oluşturmakta olan bir makineye bağlanır ve makine çalıştırılarak ba­riz bir müddet beklenir, tam vakum oluştuğun­da da zincir yardımı i­le bebek annenin rahim kasılışları ile aynı an­da yavaşça çekilir­­. Doğum sonrası bebeğin başın­da çanın biçimi­ni almış biçimde bir şişlik kalır, bu tümüyle bebeğin kafatası­nın hari­cinde olup, kafa içiyle, beyinle ilgili olmaz­. Yaklaşık 10 gün içerisinde kendi kendi­ne yavaşça kaybolmaktadır­­.  Vakum ile doğum forseps uygulamasını gerektirmiş olan haller­de gerçekleştiri­lir­­. Fakat vakum ile doğum tümüyle forsepsin yeri­ni dolduramaz, bazı zamanlar ona yardımcı olarak, bazı zamanlar de tümüyle onun yerine kullanıla­bilir­­.

26 Mart 2015 Perşembe

Preeklampsi Neden Olur?

Sponsorlu Bağlantılar:

PREEKLAMPSİ

Gebeliğin 20­. haftasın­dan sonra gelişmekte olan yüksek tansiyon, proteinüri ve vücut­ta yaygın ödem gelişme­si haline preeklampsi denilmektedir­­. Eğer 24 saatte idrarla atılan protein (proteinüri) 5 gr ‘dan fazla ise bu durumlar­dan bir ya da birkaçı­nın bulunmuş olduğu preeklampsi vakalarını ciddi vakalar olarak değerlendirmek gerekir­­.

Gerek preeklampsi gerekse de eklampside temel bozukluğun damarların aşırı daralma­sı olduğu gösterilmiştir­­. Damarların vücut­ta üretilen  damar büzücü maddelere aşırı bir duyarlık gösterdikleri ortaya konmuştur­. Lakin bu aşırı duyarlığın necleni henüz bilinmiyor­. Damarlardaki aşırı daralma sebebiy­le organların kanlanma­sı bozulmaktadır­­.  Bu ise o organlar­da kanamalara, Ölü dokuların gelişmesine ve türlü fonksiyon bozuklukları­nın oluşmasına yol açarak, gerek preeklampsi ve gerekse de eklampsi­nin hastalık belirti ve bulguları­nın ortaya çıkı­şına neden  olur­.

Preeklampsi ve eklampside türlü organ ve dokular­da gelişmekte olan deformiteleri (bozuklukları) şöyle özetleyebiliriz: Preeklampsi esnasın­da plasentadaki kan dolaşımı bir ölçüde bozulmaktadır­­.  Bu da çocuk için bir sorun yarata­bilir­­. Bilindiği gibi normal bir hamilelik esnasın­da böbreklerdeki kan akımı ve buna bağlı bir şekil­de da kanın süzülerek temizlenme­si işlemi artar­. Lakin preeklampsi vakaların­da bu durum gerçekleşmemekte ve vücuttan atılışı lazım olan bir­takım maddeler, hamile kadın­da birikmeye başlamaktadır­­.  Böbreğin kan akımındaki azalma, damarlarındaki daralma ve tıkanıklıklar­dan kaynaklanır­­. Bu bozukluklar bir­takım vakalar­da böbreklerin “Korteks” bölgesinde doku ölümlerine yol açabilmektedir­­. “Korteks nekrozu” denilen  bu gibi haller­de oligüri* anüri gibi az veya azıcık idrar çıkarma ve azotemi (kan­da azotlu maddelerin birikmesi) gelişip kadı­nın yaşamını ciddi biçimde tehlikeye sokmaktadır­­.

Bilhassa eklampsi sebebiy­le ölmüş gebe kadınların beyninde şişmeye (ödem), kansız alanlara ve kanama odaklarına rastlanmıştır­­. Preeklampsi­nin beyin kan dolaşımın­da belli bir bozukluğa yol açıp açmadığı konusu henüz kesinlik kazanmamış olup, hala yanıtı aranan bir inceleme konusu olarak kallmıştır­­.

Eklampside havale (Konvülziyon) nöbetin­den  sonra solunum sayısı artmakta, akciğerler­de şişme (ödem) gelişmektedir­­. Bazı vakalar­da kalp yetmezliği de gelişmektedir­­. Gerek preeklampsi gerekse de eklampsi vakalarında, hücreler arasın­da bulunan ve dolayısıyla dokulardaki su miktarı normalin üzerine çıkmaktadır ­. Böylelikle hamile kadın ekstra olarak kilo almakta ve adeta şişmektedir­­. Hamile olmayan bir kadı­nın bedeninde 3500 mililitre kadar kan dolaşır­­. Gebeliğin son dönemler­de ise kadın­da 5000 ml kan bulunmaktadır­­.  Lakin preeklampsi ve eklampsi vakaların­da hamileliğin son zamanların­da bile kan hacmi 3500 ml ‘dolayların­da kalır­­. Yani bu vakalar­da kan hacminde gelişme­si beklenen normal art­ma görülmemektedir­­. Söz konusu olan bu kadınların kanın­da pıhtılaşma bozuklukları da görüldüğü gibi, alyuvarların (Eritrosit) daha fazla parçalandıkları da gösterilmiştir­­. Preeklampsi­nin üç mü­him işareti olan “Tansiyon yükselmesi”, “Aniden  aşırı kilo alma” ve “Proteinüri” (idrar­da protein çıkı­şı), hamile kadı­nın anın­da fark edebileceği işaretler olmaz­. Preeklampsi fakat baş ağrısı, karın ağrısı, göz kapaklarında şişiklik, görme bulanıklığı, parmakların şişme­si gibi belirtiler geliştiğinde kadın tarafından fark edilmektedir­­. Bu ise hastalığın oldukça ilerlemiş bir sürecine rastlar­. İşaretleri­ni yukarıda belirttiğimiz bu hastalıktan şüphe duyulur duyulmaz, derhal doktora başvurulmalıdır­­.  Bu yapılmadığın­da gerek çocuğun ve gerekse de annenin yaşamı tehlikeye girer­. Gebelik süresince düzenli doktor denetimi preeklampsi ve başka hastalıkların erken­den  teşhis edilip, tedavi edilmesine imkan sağlar­.

İlgili aramalar: preeklampsi nedir, preeklampsi neden olur, gebelik zehirlenmesi nedir, preklamsi nedir, preklampsi ne demektir

LH (Luteinizan Hormon) Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

LUTEİNİZAN HORMON (LH)

Adenohipofi­zin bazofil hücrelerin­den  salgılanmakta olan bir başka hormon olan "Luteinizan hormon" başka ismiy­le Interticial Cell* Stimulating Hormone (ICHS) yumurtası atılmış olan olgun folikül kalıntısı­nın "Korpus luteum" adlı özel yapıya dönüşmesine imkan vermekte­dir­­.

Bilindiği gibi korpus luteumdan da "Progesteron" adlı hormon salgılanır­­. LH, ovülasyon­dan (Yumurtlama) 1 ila 2 gün önce en  yüksek kan düzeyine ulaşır ve ovülasyondan­. hemen  sonra salgılanmakta olan miktarı azalır, LH’ın adenohipofizden  salgılanması, hipotalamustan salgılanmakta olan "Luteinizan Hormon Serbestleştirici Faktör" (LH-RF) adlı hormonun etkisiyle olur­.

İlgili aramalar: lh nedir, lh hormonu ne işe yarar, luteinizan hormonunun görevleri nelerdir

Prolaktin

Sponsorlu Bağlantılar:

Prolaktin Nedir?

Hipofizden  salgılanmakta olan ve peptit yapıda bir hormon olan prolakti­nin hayvanlar­da 85'e yakın sayıda farklı tesirleri bili­nir­­. İnsan­da bilinen  fiziksel fonksiyonu süt oluşmasıyla alakalıdır­­. Erkekteki fiziksel rolü henüz netliğe kavuşmamıştır.

PROLAKTiN (LAKTOTROP HORMON – LTH)

Adenohipöfizin, asidofil hücrelerin­den  salgılanmakta olan "Prolaktin" (Laktotrop Hormon* LTH), süt salgılanmasına neden  olan hormondur­. Memelerdeki süt bezleri kafi bir dokusal yapıya sahip olsalar da prolaktin olmadan süt salgılanamaz­. Östrojen  ve progesteron hormonları memede süt verme için uygun bir dokusal ortam hazırlarken, prolaktin bu dokunun fonksiyon görmesine imkan vermekte­dir­­. Prolaktin hormonunun aynı an­da annelik duygularını körüklediği de düşünülür­.

Prolaktin hormonu beyi­nin orta bölgesinde yer alan hipofiz bezin­den  salgılanmakta olan peptit yapısın­da bir hormon­. Kısaca PRL biçimin­de yazılır­­. Hipofiz bezi pituiter bez diye de isimlendirilir­­. Prolaktin hormonunun hipofiz bezin­den  salgılanma­sı yine beyinde mevcut olan hipotalamus bölgesi tarafı ile kontrol edilmektedir­­. Hipotalamustan salgılanmakta olan dopamin hormonu prolaktin salgılanmasını inhibe eder yani azaltmaktadır­­.  Hipotalamustan salgılanmakta olan TRH hormonu ise prolaktin salgılanmasını arttıran etki ortaya koyar­. (TRH: thyrotropin -releasing hormone)

Prolaktin (PRL) hormonunun normal değerleri nedir?
Prolaktin hormonu kadınlar­da adet döngüsü içerisinde değişmeler gösterse de yaklaşık olarak değeri 13 ila 15 µg/L dolayındadır­­.  Adet çağı­nın ortasın­da yani yumurtlama (ovulasyon) günlerine yakın günler­de birazcık daha yükseklik gösterebilir­­. Netice itibari ile üreme dö­nemindeki kadınlar­da genel olarak 20 µg/L (ng/mL) üstündeki değerler normaldışı yüksek kabul edilmektedirler­. Gebelikte aylar ilerlediği müddetçe prolaktin hormonu düzeyi de artar ve normalin çok üstün­de değerlere ulaşır­­. Erkekler­de genel olarak 6 ila 10 µg/L arası değişen  değerler­de bulunmaktadır­­.

Prolaktin (PRL) hormonu tesirleri nelerdir?
Kadın ve erkek bedeninde prolaktin hormonunun çok türlü tesirleri, görevleri bulunur­. Bunlar­dan bazısı hala inceleme aşamasın­da net saptanamamış etkilerdir­­. En net ve iyi bilinen  tesirleri şunlardır:

* Kadın­da memeler­de süt üretimi­nin sağlanması.
* Cinsel arzu ve istek ile alakalı görevleri bulunur­.
* Erkekler­de sperm üretim evrelerinde tesirleri vardır.

Prolaktin yüksekliğinin belirtileri: Prolaktin yüksekliği "hiperprolaktinemi" diye isimlendirilir­­.
* Anovulasyon ve adet düzensizliği: Prolaktin hormonunun yüksekliği yumurtlama olmayışı ya da yumurtlama düzensizliği, buna bağlı bir şekil­de adet (mens) düzensizliği, adetler­de seyrelme gibi belirtilere neden  ola­bilir­­. Bazı zamanlar uzun süreli aylar boyunca adet görmemeye neden  ola­bilir­­.

* Gebe ya da lohusa olmayan, emzirmeyen  kadınlar­da göğüslerden  süt (sıvı) gelişine neden  ola­bilir­­. Buna galaktore ismi veri­lir­­. Göğüsler­de has­saslık ve ağrı ortaya çıka­bilir­­.

* Prolaktin yüksekliği kadınlar­da cinsel isteksizliğe neden  ola­bilir­­.

* Sıcak basma­sı (Menopozdakine benzer şikayetler)

* Vajinada kuruluk ve buna bağlı ilişkide ağrı duyulması

* Östrojen  ve testosteron hormonların­da düşüklüğe neden  olduğun­dan kemik erimesine (osteoporoz) neden  ola­bilir­­.

* Erkekler­de prolaktin hormon yüksekliği göğüsşer­de büyüme (jinekomasti), cinsel isteksizlik, sertleşememe gibi belirtilere neden  ola­bilir­­.

* Her iki cinste de eğer prolaktin hormonu yüksekliği­nin sebe­bi hipofiz bezinde büyümekte olan bir adenom ise bu adenomun optik sinire (göze giden  sinir) baskı yapma­sı sonucun­da görme sorun­ları ortaya çıka­bilir­­.

İlgili aramalar: prolaktin nedir, prl nedir, prolaktin hormonunun görevi nedir, lth nedir, lth açılımı nedir

24 Mart 2015 Salı

Bebek Anne Karnında Ne Yapıyor?

Sponsorlu Bağlantılar:

Bebek Anne Karnında Ne Yapıyor?

Bebek rahim içerisinde, bağdaş kurmuş, bacaklarını karnına doğru çekmiş ve kolları­nı da göğsüne yaklaştırmış bir vaziyette durur­­. Üçüncü ayın sonların­da organları geliştiği için kollarını ve bacaklarını hareket ettirmeye başlamaktadır­­.  Bebeğin başlangıçta hafif olan bu hareketleri gittik­çe artar ve bebeğin beşinci ayı dolayında, yani bebek 5 aylık olduğunda, anne tarafı ile da hissedilmeye başlanır­­. Üçüncü aydan başlayıp kalbi­nin çalışma­sı ba­riz hale gelmektedir­­. Bazı teknik araçlarla bebeğin kalp atışları bu erken  dönemler­de duyula­bilir­­. Anne karnından, kulakla duyulmaya başlama­sı ise 5 ila 6­. aylar­dan sonra olmakta­dır­­.  Bebeğin kalbi dakikada 140 kez atar­. Bebekler solunumunu akciğerleri ile yapmadığından, soluk ala­rak vermezler­. Beşinci ay dolayın­da idrarını yapmaya başlar, bu yapmış olduğu idrar, su kesesi­nin içi­ni dolduran sıvı­nın mü­him bir kısmı­nı teşkil eder­. Aynı şekil­de 3 ila 4­. aylar­da yutmaya başlar, fakat dışkı yapmaz­. Anne bir sıkıntıda olursa, yani kafi oksijeni alamazsa yeşil renkli bir kaka yapmakta­dır­­.  Gebeliğin ilk dönemlerinde, bebeğin başı anne başı ile aynı yöndedir, yani makatı rahim ağzına yakın durmaktadır­­.  Fakat doğuma yakın, gebeliğin son zamanların­da dönerek, bebeğin başı anne başı ile ters yönde, yani rahim ağzına doğru yerleşmiş durumdadır­­.  Bu genel olarak görülmekte olan normal seyir olup, bazı zamanlar farklı hal­ler da gelişmektedir­­. Doğuma yaklaşan süreçte rahim ağzın­da bebeğin başı yer alacağına,’ makatı, ayağı veya kolu buluna­bilir­­. Bu durumda, bebeğin rahim ağzın­da yer alan kısmı­na göre bebeğin makatı ile gelmesi, yan gelme­si gibi durumlar­dan bahsedilir­­. Bu tip durumlarda bebeğin ve annenin doğum sırasında hayati tehlike riski olmasın diye genelde sezaryen ile bebek alınmaktadır.

Hamilemiyim Nasıl Anlarım?

Sponsorlu Bağlantılar:

Hamilemiyim Nasıl Anlarım?

Gebelik şüphesi doğuran belirti ve bulguları iki gruba ayırarak inceleyebiliriz.

A) Hamileliğin olası işaretleri:
1) Adet kanaması­nın (menstürasyon) görülmeme­si [adet gecikmesi, rötarı)­.
2) Deri rengi­nin koyulaşma­sı ve karın derisindeki hamilelik çizgileri­nin belirmesi
3) Vagina mukozası­nın rengi­nin koyulaşmaya başlaması
4) Memelerdeki değişiklikler

B) Hamileliğin olası belirtileri:
1) İdrar etmede güçlük veya sık idrara çıkma
2) Bulantı ve kusma
3) Halsizlik
4) Çocuk hareketleri­nin hissedilmeye başlanması
5) Besinlere karşı değişen  istek­.

Adet kanaması­nın en  az 10 gün gecikme­si hamilelik ihtimali­ni akla getirir­­. Bunu izleyen  ikinci ayda da adet kanaması­nın görülmemesi, bu kuşkuyu güç vermekte­dir­­. Lakin adet görememenin türlü sebep­leri bulunur­. Bunların içinde en  fazla karşılaşı­lan neden  hamile kalma korkusuyla veya başka psikolojik etkenlerle ovülasyonun (yumurtlamanın] olmamasıdır­­.  Müzmin hastalıkların seyri veya çevresel farklılıklar de ovülasyonu bir müddet geciktirebilir ­. Böylelikle adet kanama­sı da olmaz ve kadın hamilelikten  kuşkulanır­­. Adet görmemenin sebep­leri bir evvelki bölümde anlatılmıştır­­. Deri rengi­nin koyulaşması, karın ön duvarın­da dik şekil­de ve pembe renkli hamilelik çizgileri­nin belirme­si hamilelik şüphesi doğuran başka etkenlerdir­­.

Vagina mukozası­nın koyu kırmızı ila mor bir renk kazanma­sı vagina dokusun­da artan kana bağlıdır­­.  Memelerin büyümesi, kolostrum denilen  süti andıran bir sıvı­nın meme uçların­dan akması, memelerin sızlama­sı hamileliği düşündürür­. Gebelik sebebiy­le rahmin (Uterus) büyüyüşü mesaneye baskı yapmakta­dır­­.  Bu da kadı­nın sıklık­la idrara çıkı­şına yol açar­. Bulantı, kusma genel olarak hamileliğin 6 ila 12­. haftaları içerisinde görülmekte­dir­­. Gebeliğin 20­. hafta dolayların­da çocuğun hareketleri anne tarafı ile duyulmaya başlanır­­. Bu hareketler "Tekmeleme" olarak bilinir­­. Hamile kadınların ba­sit yoruluyor olmaları da özgün olmayan bir bulgudur­. Bu bölümde belirttiğimiz değişiklerden  hiçbiri hamileliği kesin olarak teşhis ettirmez­.

İlgili aramalar: hamilemiyim nasıl anlarım, hamilelik nasıl anlaşılır, gebe olduğumu nasıl anlayabilirim, hamileliğin işaretleri nelerdir, hamileliğin belirtileri neler

Hamileliğin Kesin Belirtileri

Sponsorlu Bağlantılar:

HAMİLELİĞİN KESİN BELİRTİLERİ

Hamileliği kesin olarak teşhis ettiren  4 bulgu bulunur­. Bunlar:

1) Çocuk kalp sesleri­nin (ÇKS) duyulması

2) Sonografik yöntemle çocuğun saptanması

3) Çocuğun aktif hareketleri­nin doktor tarafından tespit edilmesi

4) Röntgen  incelemesiyle çocuğun görülüşü "Doppler aygıtı" adı verilen bir aygıtın yardımı i­le çocuk kalp sesleri hamileliğin 12 ila 14­. haftaların­dan başlayıp işitilir­­. Çocuğun kalbi dakikada ortalama olarak 140 (120 ila 160) kez atar­. Yeni geliştirilen  bir aygıtla çocuk kalp sesleri hamileliğin henüz 48­. gününde bile saptanabilmektedir­­. Fetoskop denilen  bir başka aygıtla hamileliğin beşinci ayın­dan başlayıp çocuk kalp sesleri işitilebilmektedir­­. Ultrasonografik incelemelerle hamilelik daha 5­. haftasın­da anlaşıla­bilir­­. Karın bölgesine gönderilen  özel ses dalgaları­nın yansımaları, özel bir aygıt vasıtasıyla algılanıp resimlere dönüştürülmektedir­­. Bu resimler­de ceni­ni (emriyon) veya dölütü (fetus), plasentayı ve hamilelikle ilgili başka yapıları görmek muhtemeldir­­. "Ekosonograf", "ultrason" denilen  bu aygıtlarla yapılmakta olan araştırma­lar çocuğa hiç bir zarar ver­mez­. Sonografik teknikle çocuktaki bir­takım anormallikler bile saptanabilmektedir­­.

Gebeliğin 20­. haftasın­dan sonra dölüt aktif olarak hareket etmeye başlamaktadır­­.  Bu hareketleri, muayeneyi yapan doktor algılaya­bilir­­. Röntgen  incelemeleriyle de rahim içerisindeki çocuk görüle­bilmektedir­­. Çocuk, hamileliğin fakat 16­. haftasın­dan sonra röntgen  ile görüle­bilmektedir­­. Lakin bu incelemelerin 12­. hafta dan evvel katiyyen  uygulanmaması gerekir­­. Daha sonrasındaki dönemler­de ise röntgen  incelemeleri, en  son başvurulacak metod olmalıdır­­.  Zira röntgen  ışınları çocuğa zarar verir, anormalliklere sebep ola­bilir­­.

İlgili aramalar: hamileliğin kesin belirtileri, gebeliğin kesin işaretleri, kesin hamilelik bulguları

23 Mart 2015 Pazartesi

Göbek Kordonu Ne İşe Yarar?

Sponsorlu Bağlantılar:

Göbek Kordonu Ne İşe Yarar?

Zigotun endometrhıma yuvalanmasın­dan hemen  sonra orta­ya çıkan "Trofoblast" adlı hücreler miktarca çoğalmaya ve Desidua'ya doğru ilerlemeye başlarlar­. Desidua, hamileliğe uygun bir dokuya ulaşan endometriuma verilen  addır­­.  Başka bir deyimle zigotun yerleşip, gelişebileceği uygun bir yataktır­­. Trofoblastlar yan yana gelip parmak gibi uzantılar oluşturarak desiduaya çıkıntı yaparlar­. Bu uzantılara Plasenta villusları denilir­­. Plasenta villusları arasın­da bulunan boşluklar da "Villuslararası boşluk" ismi­ni alır­­. Bu boşluklar anne kanıyla doludur­. Plasenta villusların­da ise fazlaca sayıda kan damarı bulunmaktadır­­.  Bu kan damarı göbek kordonu vasıtasıyla cenine ulaşır ­. Böylelikle anne kanıyla cenin veya fetus kanı arasın­da "Plasenta villusları" vasıtasıyla dolaylı bir bağlantı ve madde alışverişi sağlanmış olmakta­dır­­.  Başka bir deyişle, gebelik süresince anne ve bebek kanı birbiriyle karışmaz­. Plasenta öncelikli iki bölümden  meydana gelir:

1) Anne bölümü
2) Çocuk bölümü

Anne bölümü farklılaşmış desiduadan yapılmıştır­­. Çocuk bölümü ise trofoblast ve mezenkim hücrelerin­den  yapılmıştır­­. Mezenkim hücreleri, korion zarını oluştururlar­. Bu zarın plasenta kısmı­na ise "Korion plağı" denilir­­. Korion zarı­nın iç bölümünde "Amnion zarı" denilen  bir zar bulunmaktadır­­.  Bu zarın sınırladığı boşluk içinde "Amnion sıvısı", çocuk ve göbek"" kordonu bulunmaktadır­­.  Göbek kordonu bir ucuyla çocuğa, başka ucuyla da plasentanın merkezine tutunmuştur­. Gebeliğin sonlarına doğru plasentanın ağırlığı 500 grama, yüzeyi 250 cm2'ye, çapı ise 18 cm’ye yaklaşır­­. Plasenta vasıtasıyla anne ve çocuk kanı birbirlerine karışmaksızın, ikisi arasın­da madde alışverişi el­de edilebi­lir­­. Yani çocuk yaşayıp büyüyebilmek amacı ile anne kanın­dan gerekli yiyecek maddeleri­ni ve oksijeni alır, karbondioksit gibi kendisine gereksiz maddeleri anne kanma vermekte­dir­­. Anne solunum yolu i­le bunu dışarı atar­. Özetle plasenta, rahim içerisindeki çocuğun hem akciğeri, hem sindirim sistemi, hem de böbrekleridir­­. Göbek kordonu 1* 2­.5 santim çapın­da ve 30* 100 santim boyundadır­­.  İçin­den  iki atardamar ve bir toplardamar geçer­. Atardamarlar kanı temizlenmek üzere plasentaya taşımakta­dır­­.  "Umbilikal arterler" denilen  bu atardamarlar, çocuğun aorta damarı­nın alt ucundaki "İliak arter" adlı birer atardamar­dan doğar­.

Plasentadan çocuğa kan taşımakta olan damara ise "Umbilikalı vena" denilir­­. Bu damar başka ikisin­den  daha kaim olup, çocuğun "Venakava inferior" adlı büyük toplardamarına ve bir­takım yan dallarla da karaciğer damarlarına açılır­­.

Yeni Doğan Bebek Kaç Kilo Olur?

Sponsorlu Bağlantılar:

Yeni Doğan Bebek Kaç Kilo Olur?

Zamanın­da doğan bir çocuğun vücut ağırlığı genel olarak 3100* 3600 gram arasın­da olur­. Erkek çocuklar kızlara oranla 100 gr daha ağır olarak doğarlar­. Lakin 2500 ila 5000 gram arasın­da doğmuş sağlıklı çocuklar bulunur­. Eğer yeni doğan çocuk 4500 gramı aşıyorsa, bu çocuğa "makrozomik" denilir­­. Bu gibi haller­de annede şeker hastalığı araştırmak yararlıdır­­.  2500 gramdan aşağı bir doğum kilosuyla doğan çocuklara "Düşük doğum ağırlıklı bebek" (Low birth weight baby) denilir­­.

İlgili aramalar: yeni doğmuş bir bebek ortalama kaç kilo olur, yeni doğan bebek kaç gram olur, yeni doğan bir bebeğin ortalama kilosu nedir

Yalancı Hamilelik Neye Denir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Yalancı Hamilelik Neye Denir?

Menopoza giren  bazı hanımlarda veya hamile kalmayı çok isteyen  bir­takım kadınlar­da yalancı hamilelik gelişebilmektedir­­. Bu gibi vakalar­da hamileliğin bütün öznel [örneğin iştah sapmaları, bulantı, halsizlik) bulguları gelişir, karın gaz ve / ya da yağ birikimi ile büyüyebilir­­. Bazı zamanlar adet bile kesile­bilir­­. Memeler­de hamilelikle ilgili farklılıklar gelişebilir­­. Lakin ismin­den  ­deanlaşılacağı gibi hadi­se gerçek bir hamilelik olmayıp, hayal edilmiş olan bir hamileliktir­­. Gerçek bir hamilelik bulunmadığı halde, bir kadın­da hamilelik belirtileri­nin görülmesidir­­. Şiddetli çocuk arzusu olan kadınlar­da rastlanır­­. Böyle aşırı çocuk arzusu olan bir kadında, adet görülmemesi, bulantılar, kusmalar, aşermek ve karnın büyüyüşü gibi gebelik belirtileri bazı zamanlar doktoru bile yanıltacak kadar gerçek bir gebeliği andırır­­. Bu durumda dokuz ay süre ile kendisi­ni hamile sanan ve 9 aylık hamile bir kadın görünümünde kadınlar bulunur­. Böyle kadınların gerçek hamile olmadıkları yapılmakta olan tetkiklerle ortaya çıkartıla­bilir­­. Bu kadınlar gebe olmadıklarını öğrendiklerinde karınlarındaki şişlik yavaşça inmeye ve başka belirtiler de kaybolmaya başlamaktadır­­.  Karınları­nın gebelik bulunmadığı hal­de hamile gibi şişme göstermesi, burada yağ dokusu ve sıvı toplanma­sı sonucudur­. Yalancı hamilelik bütünüy­le psikolojik kaynaklıdır. Bu tür kadınlar­da genel olarak aşırı bir çocuk arzusu bulunur­. Böyle normal bir hamilelik süre­since kendisi­ni hamile sanan kadın­.doktor muayenesi ile hamile olmadığını anladığın­da bir şaşkınlığa uğrar, adeta yıkılır­­. Gebe olmadığını anlayan kadın­da bütün hamilelik belirti ve bulguları hızla kaybolmaktadır­­.  Böyle kadınlara psikolojik açıdan yardım etmek gereklidir­­.

İlgili aramalar: yalancı gebelik neye denir, yalancı hamilelik nasıl olur, yalancı hamilelik nedir

Meme Başı Çatlağı Neden Olur?

Sponsorlu Bağlantılar:

Meme Başı Çatlağı Neden Olur?

Emziren  anneler­de genel­de görülebilen  ve anneye ağrı veren  bir haldir­­. Bebeğin emme gücü zaman içerisinde meme başın­da çatlaklara neden  ola­bilir­­. Meme başı­nın çatlamasın­da asıl mü­him sorun, bu çatlaklar­dan mikropların kolaylık­la içeri girerek memenin iltihaplanmasına yol açmasıdır­­.  Meme başı çatlakları, emzirmenin ağrılı oluşuna neden  o­lur­. Bu da annenin yeterince süt vermemesine ve sonuçta memeler­de süt birikimine yol açar­. Böylelikle meme iltihabı İçin uygun bir ortam olmakta­dır­­.  Böyle meme başındaki çatlaklar sebebiy­le rahat emziremeyen  anneler meme başına takılan kolay bir araç (meme başı adaptörü, meme başlığı) yardımı i­le bir ölçüde rahat emzirirler ve memenin boşaltılışı sağlanmış olmakta­dır­­.  Bun­dan dolayı emziren  annelerin, emzirip daha son­ra meme başını temiz tutmaları ve hat­ta antibiyotikli bir pomad sürerek, mikropsuz bir gazlı bezle kapatmaları gerekir­­. Böylelikle meme başı, elbise gibi mikroplu ortamlara değmemiş olmakta­dır­­.  Emzireceği zaman ise bu pomadı, karbonatlı temiz su ile silerek bebeğe vermek gereklidir­­. Böylelikle hem meme başı çatlakları önlenmiş, hem de mikroplar­dan korunmuş olurlar­.

İlgili aramalar: meme başı çatlağı neden olur, meme başında çatlağın nedenleri

20 Mart 2015 Cuma

Jinekomasti Neden Olur?

Sponsorlu Bağlantılar:

Jinekomasti Neden Olur?

Erkekler­de memelerin normalden fazla büyümesine ve bir­takım olaylarda ise süt salgılama­sı olayına jinekomasti denilir­­. Bazı erkekler­de buluğ dö­neminde memelerin büyüdüğü görülmekte­dir­­. Bu tür jinekomasti doğal karşılanır, geçicidir ve kesin sebe­bi bilinmiyor­.

Yetişkin erkekler­de jinekomasti­nin görülmesi, vücut­ta olağandışı ölçüde östrojen  hormonu salgılanmasına bağlıdır­­.  Böbreküstü bezinde veya testisler­de olağandışı olarak östrojen  salgılayan bir tümörün bulunması, yetişkin erkekler­de jinekomasüye neden  olmakta­dır­­.  Erkekler­de doğal olarak böbreküstü bezin­den  azıcık bir miktar Östrojen  hormonu salgılanır­­. Salgılanan bu hormon karaciğer tarafı ile parçalanır­­. Siroz olayların­da karaciğer birçok görevi­ni yerine getiremediği gibi östrojeni parçalama görevi­ni de yerine getiremez ve erkeğin bedeninde normalin üzerinde östrojen  hormonu birikmekte­dir­­. Östrojen  hormonunun etkisiyle de memeler­de jinekomasti gelişmektedir­­.

Jinekomastiye neden  olan etkenler:
1- Fizyolojik nedenlere bağlı
2- Bazı testis tümörleri
3- Bazı hipofiz tümörleri
4- Karaciğer sirozu
5- Prostat kanserinde östrojen  hormonu kullanılması
6- Bazı ilaçlar, örneğin; digital spironolakton, rezergin klorpromazin ve esrar kullanımı

Fibroadenom

Sponsorlu Bağlantılar:

FİBROADENOM

Memenin iyi huylu tümörleri­nin yaklaşık olarak %80'i­ni fibroadenomlar teşkil eder­. 30 yaşın altındaki kadınlar­da daha sık görülmekte­dir­­. Bu yaştan sonra görülme ora­nı giderek azalır ve yaş dönümü (menopoz) sonra­sı nere­deyse hiç görülmemektedir­­. Fibroadenom meme içinde hareket ettirilebilen, sert ve düzgün bir kütle şeklinde kendisi­ni belli eder­. Mikroskobik incelemesinde fibroblastı anımsatan hücrelerden  kurulmuş olduğu görülmekte­dir­­. İyi huylu bu tümörlere daha çok memenin üst dış kadranın­da rastlanır­­. Menstürasyon devri­nin ikinci yarısın­da ve hamilelikte büyürler­. Yaş dönümüne (menopoza) giren  bir kadın­da daha öncesin­den  olan bir fibroadenom bu süreçte ufalır­­. Memedeki bu iyi huylu tümörün kendine özgü bir belirtisi bulun­maz­. Sadece büyük fibroadenomların kötü huylu olma olasılıkları bulunur­. Bun­dan dolayı katiyyen  ameliyat ile çıkartılmaları gerekir­­. Kesin teşhis, çıkartılan kütlenin patoloji laboratuvarların­da mikroskobik olarak incelenip, patolojik teşhisi­nin konmasıyla geçerlilik kazanır­­.

İlgili aramalar: fibroadenom nedir

Perine

Sponsorlu Bağlantılar:

PERİNE

Karın boşluğunun en  alt bölümünü kapatan kas, bağ yağ dokusun­dan oluşmuş bölgedir­­. Halk arasın­da "apışarası" adı da verilmekte­dir­­. Önde leğen  kemikleri­nin birleşim yeri, arkada kuyruksokumu kemiği ve yanlar­da bacakların gövdeyle birleştiği kısım arasın­da bulunan bölgedir­­. Fakat doğum hekimliğinde perine dendiği zaman, dışta vulvayla anüs arasında, derinler­de de dölyolu (vagina) ile sonbağırsak (rektum) arasın­da bulunan alan anlaşılır­­.

Bir eşkenar dörtgen  şeklinde sınırlı olan perine, birbiri üzerine kiremit gibi sıralanmış 3 kas tabakasın­dan oluşmuştur­. Bu kaslar arasın­da bağ ve yağ dokuları bulunmaktadır­­.  Güçlü bir yapısı olan perine, içerisin­den  üç organın geçme­si için aralanarak, sağlamlığını birazcık kaybetmekte­dir­­. Perine içerisin­den  geçen  bu organlar, Önde idrar borusu (retra), ortada dölyolu (vagina), arkada ise son bağırsaktır (rektum)­. Bunlar­dan en  önemlisi, doğum esnasın­da bebeğin geçiş yolunu oluşturmakta olan döl yoludur­. Doğum esnasın­da bebeğin geçme­si için esneme kabiliye­tinde olan perine, genel olarak ilk doğumda bebeğin en  geniş ve en  sert bölümü olan başın geçme­si esnasın­da yırtıla­bilir­­. Bu yırtıklara mani olmak amacıyla doğum hekimi tarafı ile 4* 5 santim uzunluğa kadar kesilir ve bebeğin doğumun­dan sonra dikilerek yeniden  eski haline getirilmektedir­­. Bu müdahale tıpta "epizyotomi" ismi­ni alır­­. Eğer epizyotomi yapılmazsa, bebeğin başıyla çok fazla gerilen  perine istenmeyen  yönlerde, örneğin anüse doğru yırtıla­bilir­­. Bu yırtık, anüsün kapalı kalmasını ve dışkı­nın devamlı olarak dışarı çıkı­şını engelleyen, anüs dış büzücü kası­nı da kapadığı zaman, tedavisi sorun yarata­bilir veya iyi onarılmazsa hasta iler­de dışkısını tutamaz­.

İlgili aramalar: perine nedir, perine nerededir, perine nerede olur

Ovülasyon

Sponsorlu Bağlantılar:

OVÜLASYON

Genel­de 28 gün sürmekte olan menstürasyon devri­nin ortaların­da ovülasyon gerçekleşmektedir­­. Adet kanaması­nın (Menstürasyon) ilk gününden, ovü* lasyonun gerçekleştiği güne kadar geçen  menstürasyon devri­nin ilk yarışma "Ovülasyon öncesi dönem" "Foliküler dönem" (Proliferasyon süreci – Preovulatory phase) denilir­­.

Ovülasyon 28 günlük menstürasyon devri­nin 8 ila 19­. günleri içerisinde herhangi bir günde gerçekleşebilir­­. 11 ila 15­. günler arası oldukça fazladır­­.  13 ila 15­. günler arası ise daha fazladır­­.  En fazla ise 14­. günde görülmekte­dir­­. Örneğin, yapılmakta olan bir araştırma­da kadınların %20’si 14­. günde, %16 kadarı 13­. veya 15­. günde, %13 kadarı ise 12­. günde ve %100'ü ise 8 ila 19­. günler arasın­da ovülasyon göstermişlerdir­­. Ovülasyon gününün bilinme­si gerek istenmeyen  ve gerekse istenen  hamilelikler için uygun önlemlerin alınma­sı bakımın­dan önemlidir­­.

İlgili aramalar: ovülasyon nedir, yumurtlama zamanı nedir

Relaksin

Sponsorlu Bağlantılar:

RELAKSİN: Relaksin birçok memeli hayvan­da mevcut olan polipeptid yapısındaki bir hormon­. Yumurtalıklar­dan (Ovaryum} salgılanmakta olan bu hormonun, rahim boynunu ve pelvis dokularını birazcık gevşeterek doğum olayını bir ölçüde kolaylaştırdığı düşünülür­.

19 Mart 2015 Perşembe

Dış Kulak

Sponsorlu Bağlantılar:

DIŞ KULAK

Dış kulak; dış kulak kanalı ve kulak sayvanı olmak üzere iki bölümden  meydana gelmiştir­. Dış kulak kanalı, orta kulağın timpan zarın­da son bulmaktadır­.

Kulak sayvanı, esnek yapıya sahip bir kıkırdak iskeletine sahiptir­­. Bu kıkırdak yapı deri ile örtülmüştür ve ses dalgaları­nın yakalanma­sı için geniş bir yüzey teşkil eder­.

Dış kulak kanalı kıkırdak ve kemik olmak üzere iki bölümden  olmakta­dır­­.  Kanalın kemik bölümü şakak kemiği içindedir ve bütün kanalın 2/3'ünü teşkil eder­. Kıkırdak bölümü ise kulak sayvanı­nın yapısındaki kıkırdak tarafı ile oluşmuştur ve bütün kanalın 1/3'ünü kaplar­. Dış kulak kanalı­nın toplam uzunluğu 5 cm­. genişliği ise 7 ila 9 mm­. kadar olur­. Kıkırdak kanal, kemik kanalın ucuna sıkıca tutunmuştur­.

Dış kulak kanalı­nın iç yüzeyi deriyle örtülmüştür­. Bu deri­nin kıkırdak kanala ait olan bölümü ise "Sebase" ve "Seruminöz" denilen  bezleri ve kılları içerir­­. Timpan zarı dış kulak kanalı ile 55 derecelik bir açı teşkil eder­.

İlgili aramalar: dış kulak nedir, dış kulağın görevi nedir

Penisilin

Sponsorlu Bağlantılar:

PENİSİLİNLER

Penisilinler, bir­takım mantar çeşitlerin­den  el­de edilen  bakteri öldürücü tesirleri (Bakterisid etki) olan antibiyotiklerdir­­. Doğal olarak el­de edilen  penisilin "Benzil penisilin"dir­­. Bun­dan başka günümüzde kullanılan penisilinlerin birçoğu yarı suni metodlar­la hazırlanmaktadır­­.  Penisilinler, bakteri­nin hücre duvarı üretimi­ni bozarak tesirli olurlar­. Hızlı çoğalan bakteriler penisilinlere karşı çok duyarlıdırlar­. Penisilinler ağız yolu i­le alındıkların­da sindirim kanalın­dan tam anlamıyla emilmezler­. Emilmedeki bu aksaklık midenin asit yapısın­dan ve bağırsaklardaki bakterilerden  kaynaklanır­­. Bunlar penisilin üstün­de bozucu etkide bulunurlar­. Aç karma alman penisilinler daha çok ve ba­sit emilirler­. Yani penisilinler yemeklerden  hiç değilse yarım saat önce ya da iki saat sonra alınmalıdırlar­. Penisilinler kas içerisi­ne veya damar içerisi­ne zerk edildiklerinde %100 oranın­da bedene kazandırılırlar ve bu işlemlerle kısa bir zaman­da bütün bedene yayılma olanağı bulur­. Penisilinler eklem sıvısına, beyinomurilik sıvısına, göz içi sıvılarına, kalp ve akciğer zarı boşluğundaki sıvıya normal koşullar­da zorlukla geçerler­. Lakin bu organlar­da gelişmekte olan iltihabi haller­de geçirimlilik artmakta­dır­­.  Bu özellik, tedavi yönün­den  önemlidir­­. Penisilin tedavisi gören  hastaların deri, akciğer, karaciğer, safra ve bağırsakların­da fazlaca miktar­da penisiline rastlanır­­. Penisilin Bilhassa böbrekler yoluyla, daha az bir oran­da da safra yolu i­le atılmakta­dır­­.  Enjekte edilen  penisilinler vücuttan ba­sit atıldığından, bunların bedene daha geç, yavaş yayılan ve daha geç atılan biçimleri hazırlanmıştır­­.

Ağır hastalara, bulantı ve kusma­sı olan hastalara penisili­nin zerk edilişi gerekiyor­. Bunlar­dan ilkinde gaye istenilen  doza kısa bir zaman­da ulaşılması, ikincisinde hastanın kusma yoluyla verilen  ilacı kaybetmesi­nin engellenme­sidir­­. Penisilin pnömokok, meningokok, gonokok, streptokok, stafilokok infeksiyonlarına karşı kullanıla­bilir­­. Sifilis, ant* raks ve başka birçok bulaşıcı bakteriler penisili­ni etkisiz duruma getiren  ve "Penisilinaz" denilen  bir enzim ürete­bilirler­. "Penisilin G" ve "A­.mpisillin" gibi penisilin çeşitleri sözünü ettiğimiz penisilinaz maddesi karşısın­da tesirleri­ni kaybederler­. Öyle ki bu penisilinler, penisilinaz üretebilen  bakterilere karşı etkisiz kalırlar­. Çeşitli penisilin türleri bulunur­. Bunlar­dan bazısı şunlardır: Penisilin G, Ampisillin, Penisilin V, Amoksisilin, Oksasilin, Metisilin, Nafsilin, Karbenisilin­.

Bazı kişiler­de penisilinlere karşı allerji belirir­­. Önceleri herhangi bir penisiline karşı allerji göstermiş bulunanlardapenisilinlerin yeniden  kullanılmaması gerekir­­. Herhangi bir etkene karşı allerjisi bulunanlardapenisilin kullanımın­da dikkatli olmak gerekir­­. Penisilin allerjisin­den  niçin bu­. kadar çok korkulur? Bu korkunun nedeni, bir­takım allerji olayları­nın Anaflaktik şok denilen  bir şok tablosuyla, ölümle sonuçlanmasındandır­­.  Lakin her penisilin allerjisi de kesin olarak anaflaktik şok tablosu göstermez, Anaflaktik şok tablosu yaygın rastlanmayan bir haldir­­. Çoğu allerji olayın­da penisilin tedavisi­nin 7 ila 10­. günlerinde ürtiker benzeri kaşıntılı deri kızarıklıkları veya deri belirtileri gelişmektedir­­. Kimi hastalar­da da Serum hastalığı görülmekte­dir­­. Bazı allerji hadise­leri çok hafif seyreder­. O kadar ki penisilin tedavisi­nin sürdürülmesine karşın allerji kaybolmaktadır­­.  Kimi olaylar­da da allerji belirtileri, penisili­nin kesilmesin­den  hemen  sonra kaybolmaktadır­­.  Hafif allerji olayların­da belirtilerin dindirilmesinde Antihistaminik denilen  ilaçlar­dan yararlanılmaktadır­­.  Ciddi vakalar­da ise kortizonlu ilaçlar­dan ve EpinefrhV'den  yararlanılır­­. Bazı penisilin türleri havale nöbetleri, ateş yükselmesi, anemi, iğne yerinde ağrı gibi yan tesirlere sebep ola­bilirler­.

Streptomisin

Sponsorlu Bağlantılar:

STREPTOMİSİN

Streptomisin 1944 senesinde keşfedilmiş olan aminoglikozid yapısındaki bir antibiyotiktir­­. Tüberkülozun tedavisinde en  fazla kullanılan ilaçlar­dan biridir ve geniş bir antibakteriyel etkiye maliktir­­. Streptomisin ağız yolu i­le verildiğinde bağırsaklar­dan nere­deyse hiç emilmediğin­den  daha çok kas içerisi­ne zerk edilmektedir­­. Streptomisinin, bir aminoglikozid olarak S­. kafa sinirine ve böbreklere olan tesirleriyle menfi özelliği bulunur­.

O kadar ki, bir­takım bakterilerin streptomisin olmadan çoğalamadıkları gösterilmiştir­­. Streptomisin kas içerisi­ne olduğu hal­de deri altına da zerk edilerek de kullanıla­bilir­­. Birçok bulaşıcı hastalıkta kullanılacak günlük doz yaklaşık 1 ila 2 gr'dır­­.  Bu günlük dozun 500 mg'lık dozlar şeklinde 6* 12 saat aralarla verilişi gerekiyor­. Kullanılan streptomisi­nin yaklaşık olarak % 60* 80'i idrar içinde atıldığın­dan ilacı idrar yolları infeksiyonların­da kullanmak muhtemeldir­­. Streptomisin kullanımın­da dikkat edilecek noktalar bir üst başlıkta anlatılanların aynısıdır­­.

İlgili aramalar: streptomisin nedir, streptomisin ne için kullanılır, streptomisin hangi hastalıklarda kullanılır, streptomisin nasıl bir antibiyotiktir

Viomisin

Sponsorlu Bağlantılar:

Viomisin

Viomisin oldukça zehirli bir antibiyotiktir­­. Lakin tüberküloz basili­nin başka ilaçlara karşı direnç kazandığı haller­de kullanılır­­. Bağırsaklar­dan az* emilir­­. Kas ve damar içerisi­ne zerk edilerek kullanılabilinir­­. Yüksek doza ulaşıldığın­da böbrekler üstün­de zedeleyici etki ortaya koyar­. Bunun sonu­cu olarak da hastada "Proteinüri" (İdrar­da protein çıkı­şı), vücut­ta su birikmesi, kalbin çalışmasın­da bozukluklar gelişebilir­­.

İlgili aramalar: viomisin nedir, viomisin ne için kullanılır, viomisin hangi hastalıklarda kullanılır, viomisin nasıl bir antibiyotiktir

Gentamisin

Sponsorlu Bağlantılar:

GENTAMİSİN

Gentamisin, bakteri öldürücü tesire sahip aminoglikozid yapısın­da bir antibiyotiktir­­. Birçok antibiyotiğe karşı direnç kazanmış olan bakterilerin birçoğu Gentamisin'e karşı hassaslıklarını korurlar­. Bu da Gentamisin'in çok mü­him ve yararlı bir özelliğidir­­. Gentamisin, antibiyotiklerin tesirli olamadığı solunum veya idrar yolları enfeksiyonların­da, sepsis vakaların­da başarıyla kullanılıyor­.

Gentamisin sindirim kanalın­dan emilmez­. Bun­dan dolayı yukarıdaki olaylar­da ilacın kas içerisi­ne zerk edilişi gerekiyor­. İlaç nere­deyse tümüyle böbrekler vasıtasıyla idrar içinde atılmakta­dır­­.  Böbrek hastası olan kimseler­de ilacın başka antibiyotikler­de olduğu şekil­de 8­. kafa sinirine karşı zedeleyici etki­yi bulunur­.

İlgili aramalar: gentamisin nedir, gentamisin ne için kullanılır, gentamisin hangi hastalıklarda kullanılır, gentamisin nasıl bir antibiyotiktir

17 Mart 2015 Salı

Nekroz

Sponsorlu Bağlantılar:

NEKROZ

Canlı bir organizmada hücre ve dokunun patolojik olarak ölümü nekroz olarak adlandırılır­­. Hücre ölümün­den  bir müddet sonra çekirdekte erime veya parçalanma, sitoplazmada dejenerasyon ve erimeler tespit edilmektedir­­. Nekrozu yapan etkenin gücü, süresi ve hücrelerin etkene karşı duyarlılığı nekrozun büyüklüğünde rolü bulunur­. Nekrozu yapan öncelikli etken  iskemi, yani kanlanma bozukluğudur­. Damarı tıkanarak veya kesilerek kanlanma­sı bozulan organ­da nekroz kaçınılmazdır­­.  Atom bombası ve röntgen  ışınları hücreler­de iyonlaşma yaparak nekroz teşkil eder­. Travmalar hücreleri parçalar­. Isı değişmeleri (yanma ve donma) ile zehirler ve bir­takım mikroplar sık karşılaşı­lan nekroz sebep­leridir­­.

NEKROZLU İLTİHAP: İltihap bölgesinde nekroz Ön plandadır­­.  Ülser ve kavern öncelikli türleridir­­. Ülserde, deri ve mukozada epitel örtüsü ile beraber derin tabakalar nekrozlaşır ve erir, yerinde bir çöküntü kalır­­. Doku nekrozu derin dokulara inmeksi­zin epitel­de sınırlı kalırsa buna yüzeyel ülser (erozyon) ismi veri­lir­­. Kavern, genel­de akciğer tüberkülozun­da görülmekte olan yuvarlakça boşluklardır­­.  Burada akciğer dokusu erir ve yerinde bir boşluk kalır­­. Nekrozlu iltihapta delinme ve kanama ola­bilir­­. Mide ülserleri darlıklar yaparak gıdaların geçişi­ni zorlaştırır­­.

İlgili aramalar: nekroz, nekroz nedir, nekrozlu iltihap

Yangı Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

YANGI

Bedenimiz devamlı olarak iç ve dış uyaranların etki­yi altındadır­­.  Bu uyaranların gücü ve etki süresi ba­riz bir eşiği aştığı zaman dokulara zarar vermekte­dir­­. Zarar vermeye başlayan faktörlerin dokuda meydana getir­diği yanıta yangı (iltihap) denilir­­. Dokuların zarara uğrama­sı iltihap olmaz­. Etkene ve zararlarına karşı uyanan tepki iltihaptır­­. İltihapta, etken  ve yapmış olduğu zararlar üç biçimde ortadan kaldırılır: Bulunduğu yer­de eritilir, vücut dışına atılır veya bulunmuş olduğu yer­de çevresi sarılarak dayanık­lı dokular­dan uzak tutulur­. İltihap vücudun herhangi bir yerinde ola­bilir, fakat yerel bir olgudur­. Başka yerlere yayıla­bilir fakat vücudun tümünü içerisi­ne alan iltihap bulun­maz­. Böyle bir genişlemeye zaman kalmaksızın hasta ölmektedir­­.

İlgili aramalar: yangı nedir, yangı ne demek, iltihap nedir

Fagositoz Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

FAGOSİTOZ

İltihaplanma odağın­da iltihabın faktörü ve ölmüş hücrelerin artıkları bir­takım özel hücreler tarafı ile yutularak eritici enzimler tarafı ile sindirilmeye çalışılıyor­. Bu hadi­seye fagositoz denir, bu hücrelere ise fagosit ismi veri­lir­­. Nötrofil polimorflar ve makrofajlar öncelikli fagositlerdir, iltihabın başların­da nötrofil polimorflar etkinidir, zaman içerisinde onların yeri­ni makrofajlar almaya başlamaktadır­­.

Kist Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

KİST

İçi gaz, sıvı veya yarı katı bir maddeyle dolu boşluklardır­­.  İçyüzü epitelle döşeli nlanlara gerçek kist, bu epitelin olmadı­ğı türlere yalancı kist ismi veri­lir­­. Bazıları organlar­da ve konjenital bozukluk olarak görülür (polikistik böbrek)­. Önemi olan bir bölümü ise iltihapla ilgilidir; örneğin diş kökü apsesin­den  sonra meydana gelen  diş kisti gibi­. Bununla birlik­te bir­takım parazitler organlar­da kistler oluştururlar­. Köpeklerden  bulaşan kist hidatik hastalığı karaciğer­de ve akciğer­de kistler yapmakta­dır­­.

İlgili aramalar: kist nedir, kist nasıl olur, kist neden olur

16 Mart 2015 Pazartesi

Pankreas Bezi

Sponsorlu Bağlantılar:

PANKREAS BEZİ

12 ila 15 santim uzunluğun­da olan pankreas bezi, midenin arkasında, onikiparmak bağırsağıyla dalağın arasın­da uzanmaktadır­­.  Pankreas bezi öncelikle iki tür salgıya sahiptir­­. Bunlar­dan biri iç salgılar, yani hormonlardır­­.  Diğeri dış salgılar, yani enzimlerdir­­. Enzimler özel bir kanalcık vasıtasıyla onikiparmak bağırsağına dökülüp sindirim olayların­da mü­him görevler üstlenirler­. Pankreasın"" enzimleri­ni ve detaylı anatomik yapısını "Sindirim sistemi ve hastalıkları" kısmın­da inceliyoruz­. Bu bölümde yalnız pankreas hormonlarına ve bunlarla ilgili anatomik yapılara değineceğiz­. Mikroskobik olarak incelendiğinde, pankreas dokusunun içinde fazlaca sayıda hücrelerin bir araya toplanmasıyla oluşmuş küçük, yuvarlak bölgeler görülmekte­dir­­. Bu bölgelere "Langerhans adacıkları" denilir­­. İnsan pankreasın­da bir milyon­dan fazla Langerhans adacığı bulunmaktadır­­.  Buralar­da "Alfa 1" veya "D" hücreleri, "Alfa 2" ve "Beta" hücreleri olmak üzere öncelikli üç tür hücre bulunmaktadır­­.

Alfa 1 veya "D" hücreleri denilen  hücrelerin kesin olmamakla beraber "Gastrin" ve "Serotonin" hormonlarını sentez ettikleri düşünülür­.

"Alfa 2" hücreleri "Glukagon" denilen  bir hormon sentez ederler­.

Beta hücreleri Langerhans adacıkların­da mevcut olan hücrelerin yaklaşık %80'i­ni oluştururlar ve insülin hormonu salgılamakta­dırlar­. Bu bölümde, yetersiz salgılanmasın­da şeker hastalığı­nın gelişmesine neden  olan insülin hormonunu ve bir de glukagon hormonunu inceleyeceğiz­.

İlgili aramalar: pankreas bezi, pankreas bezi nedir, pankreas bezinin görevleri nelerdir

Glukagon

Sponsorlu Bağlantılar:

GLUKAGON

Bilindiği üzere pankreasta bulunan Langerhans adacıkların­da "Alfa 2" hücrelerin­den  glukagon hormonu salgılanmaktadır­­.  Glukagon insüli­nin etkisine yardım edici bir hormon­. İnsüli­nin bu etki­yi netice­si kanın glikoz düzeyinde bir alçalma olduğunda, pankreastan bu kez "Glukagon" hormonu salgılanır­­. "Glukagon" karaciğer hücrelerine gelip buradaki glikojen  depoların­dan glikozun kana verilmesi­ni sağlar ­. Böylelikle insülin etkisiyle azalan kan glikoz yoğunluğu, bir başka pankreas hormonu etkisiyle, yani glikagonun etkisiyle yükseltilmiş olmakta­dır­­.  Böbreküstü bezi­nin medulla bölgesin­den  ve bir­takım sinirlerden  salgılanmakta olan "Adrenalin" adı verilen hormon da kan glikoz yoğunluğuna glukagon gibi etki eder­­.

Neomisin

Sponsorlu Bağlantılar:

NEOMİSİN

Neomisin de aminoglikozid yapısındaki bir antibiyotik olarak bakteri öldürücü (Bakterisid) için de geçerlidir­­. Neomisin çok tesirli bir antibiyotik olmasına karşılık klinik kullanılışı yeteri ka­dar geniş olmaz­. Zira vücut içerisi­ne verilemeyecek kadar zehirli bir etki­yi bulunur­.

Çok tesirli oluşu ve bağırsaklar­dan emilmeyişi sebebiy­le neomisin, bağırsakların mikroplar­dan temizlenme­si gerektiği özel haller­de kullanılıyor­. Örnek verecek olursak yapılacak olan bir bağırsak ameliyatın dan evvel bağırsakların mikropsuzlaştırılışı amacı ­ile hastaya belli bir dozda neomisin ağız yolu i­le verilmekte­dir­­. Karaciğer komaların­da da bağırsaktaki bakterilerin yok edilişi amacı ­ile neomisin kullanılıyor­. Bilindiği gibi bağırsaklardaki bakteriler, azotlu maddelerden  amonyak hazırlarlar­. Bu da emilerek kana karışır­­. Karaciğer komasıyla kandaki amonyak miktarı arasın­da yakın bir ilgi bulunmaktadır­­.  Neomisin bağırsaktaki bakterileri öldürerek buradaki amonyak hazırlanışını baskı altına alır­­. Neomisin bağırsaklar­da azıcık emilmesine ya da hiç emilmemesine karşın uzun süre neomisin kullanmış bulunanlarda işitme bozukluklarına neden  ola­bilir­­. Neomisin deri yüzeyinde de kullanıla­bilir­­.

İlgili aramalar: neomisin, neomisin nedir

Kanamisin

Sponsorlu Bağlantılar:

KANAMİSİN:

Kanamisin de aminoglikozid yapısındaki antibiyotiklerden  bir tanesidir­­. Etkili bir antibiyotik olması­na rağmen, zehirli etki­yi azdır­­.  Kas içerisi­ne zerk edilebileceği gibi ağız yolu i­le de verilmekte­dir­­. Fakat bu son yolda emilim iyi olmaz­. Kanamisin "Sepsis" vakaların­da (vücuttaki cerahat yapıcı bakterilerin ve bunların zararlı ürünleri­nin (toksinleri – zehirleri) kan yolu i­le bedene dağılması] kullanılabileceği gibi, ağız yolu i­le uygulanıp bağırsakların bakterilerden  temizlenmesinde de yararlanıla­bilir­­. Kanamisin, daha çok işitme bozukluklarına yol açıcı etkiye maliktir­­. Uzun süre kanamisin kullanma mecburiyetinde olan hastalar­da ilacın 5 ila 7 günlük sürelerle kesilişi ve günlük dozun azaltılışı işitme kayıplarını Önleme bakımın­dan yararlıdır­­.  Bu ted­bir bilhassa böbreklerinde bozukluk bulunmakta olan hastalar­da gereklidir­­.

15 Mart 2015 Pazar

Patoloji Bilimi Neyi İnceler?

Sponsorlu Bağlantılar:

Patoloji Neyi İnceler?

Yunanca pathos ve logos kelimelerinin birleşmesinden türemiş bir isimdir. Pathos hastalık, Logos ise bilimi anlamına gelir. Yani "hastalık bilimi" diyebiliriz. Çeşitli hastalık etkenleri­nin doku ve organlar­da meydana getirmiş olduğu bozuklukları inceleyen  bilim dalına patoloji denilir­­. Patoloji bilimi ile uğraş veren uzmanlara Patalog ya da patoloji uzmanı gibi ünvanlar verilmiştir.­­.  Patoloji bilim dalı zaman içerisinde giderek genişlediği ve derinleştiği için bir­takım organların patoloji uzmanlığı da ayrı ayrı dallar olarak ortaya çıkmıştır; Ağız patolojisi, beyin patolojisi, sitopatoloji, jinekopatoloji gibi­.

Patoloji­nin Alt Dalları
Anatomik patoloji: Dokuların makroskopik ve mikroskopla görünümlerine dayalı olarak tanı koymaya yardımcı olan bilim dalıdır­.

Klinik patoloji: Kan gibi bir­takım vücut sıvıları­nın tetkikiyle tanı koymak için yardımcı olan bilim dalıdır­.

Fizyopatoloji-Patofizyoloji: Hastalıkların vücut­ta oluşumunun fiziksel mekanizma­sı üzerine çalışmakta olan patoloji alt bilimidir­­.

İlgili aramalar: patoloji nedir, patoloji neyi inceler, patoloji bilimi neyle uğraşır, patolojinin alt dalları nelerdir

Kreatinin Nedir? Kreatinin Klirensi Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Kreatinin Nedir? Kreatinin Klirensi Nedir?

KREATİNİN Kasların kasılması için vücuda gereken bir aminoasit olan kreatin­den  türeyen  bir bileşiktir­­. Serumdaki normal düzeyi %0­.7 - 1­.4 miligram arasında­dır­­.  Serumdaki artışının nedeni ya yapısındaki artış (akromegali gibi) ya da idrarla atılımındaki azalıştan (böbrek yetmezliği, üremi ve ciddi kalp yetmezliği) ileri gelmektedir­­. Böbrek işlevleri­ni değerlendirmede serum üre ve kreati­nin değerle­ri­nin bilinme­si çok önemlidir­­.

KREATİNÎN KLİRENSİ Böbrek işlevleri­nin incelenmesinde mü­him basamaklar­dan bir tane­si de birim za­man­da meydana gelen  glomerül süzüntüsü mik­tarı­nın saptanmasıdır­­.  Bunun için klirens veya kan­da temizlenme hızı denilen  süreç incelenerek birim zaman­da belli bir maddeden  bütünüy­le arınan plazma miktarı tayin edilmektedir­­. Temel alınan madde dıştan verilebileceği gibi, kreati­nin gibi vücut­ta üretilen  bir madde de olabi­lir­­. Klirens genel olarak kreati­nin için he­saplanır­­. Bu maddenin hem kandaki dü­zeyi iyi bilinmektedir, hem de kan plazma­sı ile glomerül süzüntüsündeki oram normal koşullar­da mü­him bir farklılığa uğra­maz­. Zira kreatinin, glomerül süzüntüsüne kan plazmasındaki yoğunluğu oranın­da geçer­. Sonrasın­da borucuklar* dan geri emilmediği gibi borucuk hücrelerin­den  de idrara yeniden  salınmaz­. Klirens hesabın­da kullanılan formül CL=UxV/P’dir­­. Burada U kreatini­nin idrardaki yoğunluğu, V mililitre cinsin­den  dakikada meydana gelen  idrar miktarı, P ise kreatini­nin plazma yoğunluğudur­. Nor­mal şartlar altın­da 1,70 boyunda, 70 kilogram ağırlığındaki yetişkin bir kişi­nin krea­ti­nin klirensi dakikada 125 ml’dir­­. Yani böbrek işlevlerinde bozukluk bulunma­yan kişi­nin 125 ml kanın­da bulunan kreatini­nin tamamı bir dakika sürede idrarla birlikte atıl­maktadır­­.  Bu değer ortalama olarak bir insan için normal kabul edilerek, öncesin­den  ha­zırlanmış bir çizelge yardımı i­le hasta­nın boyu ve kilosuna göre sağlanma­sı lazım olan normal değerler tayin edilmektedir­­.

İlgili aramalar: kreatinin nedir, kreatinin klirensi nedir, kreatinin vücutta işlevi nedir

Bilirubin Nedir? Bilirubin Neden Yükselir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Bilirubin Nedir? Bilirubin Neden Yükselir?

BİLİRUBİN: Kan­da dolaşımda olan eritrositlerin or­talama olarak ömrü 120 gün kadar olur­. Bu süre sonra­sı parçalanan eritrositlerin içerisindeki hemoglobin bir dizi kimyasal tepkimeyle bilirubine dönüştürü­lür­. Hemoglobin kırmızı renge sahip bir bileşik olduğu halde, bilirubinin rengi sarıdır­­. Hemoglobi­nin yıkımı ile meydana gelen  bilirubin serumda albumine bağlanıp karaciğere taşı­nır­­. Bu tür bilirubine indirekt bilirubin denilmek­tedir­­. Karaciğere gelen  bu bilirubin glukuronikasitle birleşerek suda erime özelliği kazanır ve safra yolu i­le bağırsağa atılmakta­dır­­.; Bu tür bilirubine de direkt bilirubin denilmektedir­­. İkisi beraber total bilirubi­ni oluştururlar­. Serumdaki normal değer­leri: direkt bilirubin için %0­.1* 0­.4 mg, indirekt bilirubin için %0­.1 - 0­.6 miligram ve total bilirubin için %0­.2 - l miligram arasın­da olur­. Serumdaki bilirubin artışı ile beraber gözün sklera tabakasının, deri­nin ve mukozaların sarıya boy anma siyi a görülmekte olan tabloya sarılık denilmektedir­­.

Sarılık genel olarak üç değişik neden­den  dolayı meydana gelmektedir:

1) Akrep, yılan, örümcek ve diğer zehirli böcekler gibi hayvanların zehirleri, yanlış kan transfüzyonları gibi sebep­lerle eritrositlerin normalden  fazlaca yıkımı sonucu. 2) Bakteri ve virüs enfeksiyonlarıyla, siroz gibi karaciğer hücreleri­ni bozan olaylar­da karaciğerin zaten  olma­sı gereken  miktar­da meydana gelen  bilirubi­ni metabolize edememesi 3) Karaciğerle bağırsak arasın­da bulunan safra yolların­da taş veya tümör nede­ni ile olan tıkanmalarla bilirubi­nin bağırsağa atlamaması­.

İlgili aramalar: bilirubin nedir, bilirubin neden yükselir, bilirubin neden artar, sarılık neden olur, sarılığın nedenleri nelerdir

Travma Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

TRAVMA

Vücut­ta hastalıklara ve zararlara neden  olan fiziksel ve kimyasal faktörlere travma denir. Günümüzde travma denildiği zaman; ameliyat, trafik kazasında meydana gelen yaralanmalar ve ateşli silahların sebep olduğu yaralar gibi fiziksel zararlar anlaşılır­­. Yırtık, kesik, sıyrık, bere, kırık, çıkık ve beyin sarsılmaları fiziksel travmaların öncelikli sonuçlarıdır­­.

İlgili aramalar: travma, travma nedir, tıravma, tıramva

12 Mart 2015 Perşembe

Rejenerasyon Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

REJENERASYON

Bir doku kaybın­dan sonra ortadan kalkan hücrelerin yeri­ni aynı cinsten  ve aynı değer­de hücrelerin çoğalarak doldurmasıdır­­.  Buna verilebilecek en  iyi örneklerdeb biri, kuyruğu kopmuş olan bir kertenkelede yeni kuyruk oluşmasıdır­­.  İnsan­da her doku rejenere olamaz, deri, mukoza, damarlar ve kemik iliği iyi rejenere olmakta­dır­­.  Lakin kas, akciğer ve beyin hücrelerinde rejenerasyon kabiliye­ti bulun­maz­. Bu hücrelerden  ölen  olursa yeri­ni sikatris dokusu doldurur; bu sonuç ilgili organın çalışma yeteği­ni düşürür­.

İlgili aramalar: rejenerasyon, rejenerasyon nedir, rejenerasyon nasıl olur

CPK Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

KREATİN FOSFAKİNAZ (CPK): ATP (adenozin trifosfat) ve kreatin­den  fosfokreatin oluşmasını sağlayan enzimdir­­. Bu enzim öncelikli iskelet kasında, kalp kasın­da ve beyinde bulunmaktadır­­.  Bazı kas hastalıkların­da kandaki düzeyi yükselir­­. Fakat en  fazla teşhis değeri akut miyokard infarktüsündedir­­. İnfarktüsten  4 saat sonra yükselmeye başlar ve 24 saat­te en  yüksek düzeyine ulaşır­­. 3* 4 gün sonra da başlangıç düzeyine döner­. Normal serum değerleri 10* 60 U/l’dir­­. İngilizce açılımı Creatine Phospho Kinase'dır

İlgili aramalar: cpk nedir, laboratuar testlerinde cpk'nin açılımı nedir

Hiperplazi

Sponsorlu Bağlantılar:

HİPERPLAZİ NEDİR?

Hiperplazi bir organın ya da dokunun büyüklüğündeki artıştır. O doku veya organa özgü hücrelerin sayı olarak artmasına bağlıdır­­.  Erkekler­de görülmekte olan meme büyümelerine "jinekomasti" denir, bir hiperplazi tipidir­­. Erkeklere kadınlık hormonu (östrojen) verildiğinde veya karaciğer sirozun­da ortaya çıkmakta­dır­­.

İlgili aramalar: hiperplazi, hiperplazi nedir, hiperplazi ne demek

Pıhtılaşma Nasıl Olur?

Sponsorlu Bağlantılar:

PIHTILAŞMA NASIL OLUR

Oldukça karışık olan pıh­tılaşma olayını burada ana hatlarıyla birlikte irdeleyeceğiz­. Zedelenmiş damar yüzeyine yapışan trombositlerden  ve zedelenen  damar­dan açığa çıkan bir­takım maddeler, kan­da erimiş hal­de mevcut olan fibrinojenin fibrin liflerine dönüşümünü sağlarlar­. Fibrin lifleri pıhtı­nın iskeleti­ni kurarlar­. Fibrin lifleri olurken, fazlaca sayıda trombosit bu liflerin arasın­da kalır ­. Böylelikle öncelikli öğeleri fibrin lifleri ve trombositler olan pıhtı olmakta­dır­­.  Zedelenmiş dokudan açığa çıkan ve pıhtılaşma­ya yardım edici maddeye "doku tromboplastini" (Faktör III) denilir­­. Doku tromboplasti­ni aracılı­ğıyla gelişmekte olan pıhtılaşma hadise­leri "ekstrensek mekanizma" ismi­ni alır­­. Damar içerisin­den  iğneyle (enjeksiyonla) bir miktar kan ahp, bunu yavaşça bir tüp içerisi­ne boşaltırsak, bu kanın 5* 6 dakika içinde pıhtılaştığını görürüz­. Bu pıhtılaşma olayına doku tromboplasti­ni yardım etmemiştir­­. Zira iğne içerisi­ne çekilen  kana doku tromboplas­ti­ni karışmamıştır Bu tür pıhtılaşma olayına "intrensek mekanizma" denilir­­. Tüp içinde aldığı­mız kanın üzerine bir miktar doku tromboplasti­ni koyarsak pıhtılaşmanın 10* 15 saniye içinde ger­çekleştiği­ni görürüz­. Demek ki ektrensek meka­nizmanın pıhtılaşmayı hızlandırıcı bir etki­yi bulunur­. Zedelenmiş bir damarın pıhtıyla tıkan­masın­da hem ekstrensek hem de intrensek sistem devreye girer­.

Kandaki eriyik fibrinojenin, fibrin liflerine dönüş­mesine imkan veren  madde, "trombin"dir­­. Trombin kan­da serbest değil, inaktif bir ön enzim (proenzim) şeklinde bulunmaktadır­­.  Trombi­nin bu proenzim biçimine "protrombin" denilir­­. Protrom* bi­nin trombine dönüşmesini, "aktif faktör X" denilen  bir madde sağlar­. Aktif faktör X da kan­da inaktif biçimde bulunmaktadır­­.  Bunun aktif şekle dönüşmesine imkan verenlar; yukarıda sözünü etti­ğimiz intrensek ve ekstrensek mekanizmalardır­­.  Pıhtılaşma olayı­nın en  mü­him maddelerin­den  bir tane­si de kalsiyumdur­.

Kısaca; pıhtılaşma bir seri enzimatik olayın gelişmesiyle ortaya çıkmakta­dır­­.  Pıhtılaşmaya katılan maddelere "prokoagülan faktörler" denilir­­. Romen  rakamlarıyla isimlendiri­len  bu faktörlerin birçoğu ka­raciğer­de üretilir ve protein yapısındadır­­.  I’den  XIH’e kadar sıralanan faktörlerden  VIII faktör antihemofilik globulindir­­. Eksikliğinde hemofili has­talığı ortaya çıkmakta­dır­­.  Pıhtılaşma esnasın­da aktif du­ruma geçen  bir faktör öteki­ni "O", bir diğeri­ni aktif duruma getirir, nihayetinde fibrinojen  fibrin haline dönüşür ve kan sıvı durumun­dan katı duru­ma geçer­. Meydana gelen  pıhtıda fibrin lifçikleri arasın­da kanın hücresel elementleri de bulunmaktadır­­.  Bir kaç saat sonra pıhtı büzüşmeye başlar ve kanın seru­mu (serum pıhtılaşmış kanın sıvı kısmı­dır) ayrı­lır­­. Pıhtılaşma iki ayrı sistem ile başlaya­bilir­­. 1* Ekstrensek sistemde pıhtılaşma­. Doku zedelen­me­si ile hücrelerin içerisin­den  doku tromboplasti­ni "Faktör III" açığa çıkar, bu "Faktör VII" yi aktive eder ve aşağıda verilen  çizelgede görüldüğü gibi pıhtılaşma gelişmektedir­­. 2* intrensek sistemde pıhtılaş­ma: Burada ilk aktive olan Faktör XII’dir­­. Faktör XII damar içinde kollagen  ile kan vücut dışına alındığı za­man yabancı yüzeye değinmekle aktif duruma geçer ve yine çizelgede gösterilen  sıra içinde pıhtılaşma gelişmektedir­­. Pıhtılaşma esnasın­da iyonize Ca + + da gereklidir­­. Faktör IV olarak belirtilen  kalsiyum ortamdan ayrıhrsa veya sitrat, oksalat gibi maddelerle iyonizasyonu azaltılır veya çöktürülürse pıhtılaşma engelle­nir­­. Tüpte kanın pıhtılaşmasını engellemek amacı ile bu tür maddeler kullanılır­­. Normal koşullar­da vücut içinde kanın pıhtıl aşmaması­nın sebe­bi damar­ların iç yüzünün düzgün, pürüzsüz oluşu, kollage* nin açığa çıkmaması, ayrıca organizmada he* parin ve antitrombin gibi pıhtılaşmayı önleyici (antikoagulan) maddelerin bulunmasıdır­­.  Karaciğer­de sentez edilen  prokoagulan faktör­lerden  bazısı (örneğin protrombin) için K vitaminine gerek bulunur­. Bu vitamin alınmazsa veya etki­yi önlenirse pıhtılaşma deformitesi (bozukluğu) ortaya çıkmakta­dır­­.  Damar sertliği olan bir­takım hastalardaysa pürtüklü yüzeyde gereksiz pıhtılaşmalar ola­bilir ve damarı tıkaya­bilir­­. Bu hastalarda, doktor kont­rolünde heparin veya K vitami­nin etkisi­ni engel­leyen  ilaçlarla bu tür pıhtı oluşumu engellenir­­.

İlgili aramalar: pıhtılaşma nasıl olur, pıhtılaşma nasıl gerçekleşir, kan nasıl pıhtılaşır, pıhtılaşma nedir

Aglütinasyon

Sponsorlu Bağlantılar:

Aglütinasyon Nedir?

Aglütinasyon, uygun bir sıvı ortamında, partiküler formdaki antijenlerle antikorların bağlandıktan sonra kompleks yapılar oluşturarak bir arada kümelenmesine denir­­. Aglütinasyon reaksiyonun­da IgM sınıfı antikorlar, IgA ve IgG sınıfların­dan daha çabuk etki göstermektedir­ler­.
aglütinasyon nedir

İlgili aramalar: aglütinasyon, aglütinasyon nedir

Addison Hastalığı

Sponsorlu Bağlantılar:

Addison Hastalığı

Addison Hastalığı­nın Nedenleri: Böbreküstü bezlerinde doku yıkımına bağlı bir şekil­de hormon yapımı­nın durması ile gelişmektedir­­.

Addison Hastalığı Belirtileri: Kişi hastalık başlangıcın­da halsizlik duyar ve ilerlemiş haller­de yürüyecek gücü kalmaz­. Zamanla zayıflar­. Tansiyonu sürekli düşük olmakta­dır­­.  Addison Hastalığı’nın bu sayılanlar­dan daha genel belirtisi ise deri rengi­nin koyu bir hal almasıdır­­.  Deri bilhassa yüz, el ve kol­lar­da koyu, bronz bir renge bürünür­. Elin üs­tündeki deri koyulaşarak pembeye çalan avuç içiyle belir­li bir zıtlık oluştu­rur­. Eğer vücut­ta yara izleri var ­ise si­yaha çalan koyu kahverengi hali­ni alır­­. Dişetleri, yanaklar ve üreme organların­da koyu benekler ortaya çıkmakta­dır­­.

Böbreküstü bölgesi­nin rastladığı darbe ve travmalar böbreküs­tü bezlerinde hastalık yapar mı?

Şiddetli travmalar ender olarak böbreküstü bezi yetmezliğine neden  o­lur­. Bu duruma daha çok erken  ve zor doğan bebekler­de rastlanır­­.

Addison hastalığına sadece verem hastalığı mı yol açar?

Hayır­­. Birçok Addison hastalığı olgusu böbreküstü bezlerinde sebe­bi bilinemeyen  doku gerileme­si neticesin­de ortaya çıkmıştır­­.

Addison Hastalığı bulaşıcı bir hastalık mıdır?

Hayır­­. Organizmanın kendi hücrelerine karşı bilinemeyen  bir mekaniz­mayla antikor ürettiği bir özbağışık hastalığıdır­­.  Bu antikorlar böbre­k üstü bezi kabuğun­da doku yıkımına neden  olarak Addison hastalığı­nın gelişmesine yol açar­.

11 Mart 2015 Çarşamba

Tek Böbrekle Yaşanır Mı?

Sponsorlu Bağlantılar:

Tek Böbrekle Yaşanır Mı?

Sağlıklı yaşayabilmemiz için her iki böbreğimize de gerek var mı diyecek olursak cevabımız hayır olur­­.  Böbreklerin işlevsel elastikiyeti vücudun isteklerine büyük ölçüde uyum göstermekte­dir­­. Bun­dan dolayı böbrek yetmezliği­nin belirti vermesi, her iki böbreği de etkisi altına alan mü­him ve yaygın işlevsel bozuklukların göstergesidir­­. Bir böbreğin çıkanlma­sı böbrek yetmezliğine neden  olmaz­. Lakin bir böbrek ve öbür böbreğin yarısı çıkartıldığın­da yetmezlik belirtileri görülmekte­dir­­.

Bronkopnömoni Nasıl Bir Hastalıktır?

Sponsorlu Bağlantılar:

Bronkopnömoni Nasıl Bir Hastalıktır?

Bronşlar soluduğumuz havayı soluk borusun­dan akciğerlere taşıyan, dallandıkça inceleşerek bronşiyollere dönüşen  ve nihayetinde sayısız hava keseciklerine (alveol) bağlanan borucuklardır­­.  Bronşlar­dan geçerek hava keseciklerine giren  havadaki oksijen  ince çeperli kılcal damar ağın­dan kana geçerek dokulara taşınır­­. Dokular­da gerçekleşmiş olan metabolizma etkinlikleri neticesin­de or­taya çıkan karbondioksit de gene kan dolaşımı yolu i­le hava kesecikleri­nin duvarlarını kaplayan kılcal damarlara gelmektedir­­. Bu açıklamadan anlaşılabileceği gibi solunum sisteminde hava kesecikleri gaz alışverişi­nin gerçekleşmesini, bronşlar ise hava iletimine imkan veren  ya­pılardır­­.  Bronşların ağız ve burun yo­lu ile dış ortama açık olmaları, dış ortamdaki menfi koşullar­dan mü­him ölçüde etkilenmelerine neden  o­lur­. Bakteriler, zararlı toz ve gaz gibi maddeler solunan havayla beraber direkt bronşlara ulaşa­bilir­­. Fakat bronşlar birçok defans sistemiyle donatılmıştır­­. Yabancı maddeler burun ve yutakta geçişi denetleyen  epey tesirli engelleri aşmak mecburiyetindedir­­. Bunu başaranlar ise fazlaca sayıda hücrenin salgısıyla beslenen  ve bronş duvarını örterek bir set oluşturmakta olan mukus katmanıyla karşılaşır­­. Bununla birlik­te titrek tüylü epitel hücrelerin­den  meydana gelen  bir temizlik sistemi de bulunmaktadır­­.  Bu tüyler fırça gibi çalışarak yabancı maddeleri ve mukusu devamlı dışarıya doğru süpürür­. Fakat koruyucu sistemlerin etkinliği­ni azaltan şart­ları n orta­ya çıkı­şı veya bu sistemlerin aşın yüklenmesine bağlı bir şekil­de bronşlar ilti­haplana­bilir­­. Sonuçta sıklık­la görülmekte olan ve genel olarak Önemli sayılmayan bir hastalık olan bronşit ortaya çıkmakta­dır­­.  Bu akut iltihap bronş ağacı­nın ince dallarına dek ulaşıp çevre akciğer dokusuna da yayıldığın­da bronkopnömoniye, yani bronş-akciğer iltihabı sorununa dönüşmüş olmakta­dır­­.

İlgili aramalar: bronkopnömoni, bronkopnömoni nedir, bronkopnömoni nasıl bir hastalıktır, akciğer iltihabı nedir