Sayfalar

30 Nisan 2012 Pazartesi

Geç Doğan Bebek

Geç Doğan Bebek

Bir bebek, normaldan uzun süren gebelik döneminden sonra fazla gelişim belirtileriyle doğarsa, o zaman geç doğan bebekten söz edilir.

geç doğum nedir miadını geçmiş bebek

42 haftalık bir gebelik süresinden (294 günlük gebelik süresi, son âdet kanamasının birinci gününden itibaren saptanır) sonra doğan bebek için, 'geç doğmuş - post term' deyimi kullanılır. Genellikle tek bir olayda zaman aşımını tam olarak saptamak güçtür ve saptansa bile hatalı olabilir. Geç doğan bebekte tehlikeli bir durumun olup olmadığı hususunda, dıştan görülebilen aşırı olgunluk belirtilerinin derecesi önemli rol oynar.

Bütün bebeklerin %5-10'u geç doğar. Bu bebeklerde görülen dış belirtiler şunlardır:

- Yaşlı bir genel görünüş (yaşlılarda olduğu gibi),

- Zayıflamış insanlarmkini andıran kırışık cilt, ince yağ tabakası,

- Soluk cilt rengi,

- Kuru, parşömene benzer, çatlak cilt yapısı,

- İnce tüy noksanlığı,

- Uzun saç,

- Parmak uçlarını çok aşan tırnaklar.

Daha ileri safhada:

- Göbek kordonunun rengi ye-şil-sarı renk alır,

- Bebeğin tükürüğü cildi kaplar,

- Uzun el ve ayak tırnakları sarımsı bir renk alır.

Geç Doğumun Nedeni: Geç doğan bebekte görülen aşırı olgunlaşma belirtileri, plasentanın bebeğe gerekli oksijen ve besin maddelerini yeteri derecede yetiştirememesinden oluşur. Plasentanın bu yetersiz çalışması, gebelik süresinin normal doğum süresinin aşılması sırasında belli olur.

Erken doğan bebekler ve yetersiz beslenmiş olarak doğan bebekler gibi, geç doğan bebekler de 'riziko bebekler' sınıfına dahildir. Bu bebeklerin de solunum bozukluklarına ve oksijen yetersizliğinin doğuracağı tehlikelere eğilimleri vardır. Bu nedenle, geç doğmuş bebeklerin de dikkatli ve özenli bir bakıma ihtiyaçları vardır. Eğer bebek, yaşamının ilk günlerini normal geçirirse, gelişmesini kendiliğinden tamamlar. Gelişmede muhtemelen ortaya çıkacak sakıncalar göz önünde tutularak, sürekli bakım muayenelerini erkenden ele almak gerekmektedir.

Gebelikte Bebeğin Yetersiz Beslenmesi

Gebelik Süresinde Yetersiz Beslenmiş Bebek

Normal gebelik süresinde doğduğu halde, yetersiz beslenmesinden ötürü bebek cılız kalmıştır. Yetersiz beslenen bebeklerdeki gelişim yavaşlığı daha gebelik sırasında ortaya çıkar. Bunların ağırlıkları da erken doğmuş bebeklerin ağırlıkları gibi 2500 gr. kadardır. Bununla birlikte, bu bebeklerin çoğunluğu, erken doğmuş bebeklerin tersine, vücut yönünden gelişmiştir. Bu nedenle böyle bebeklere, 'normal gebelik süresine göre küçük kalmış bebekler' deyimi kullanılır. Bu bebekler de erken doğmuş bebeklerden pek farklı sayılmaz çünkü ağırlıkları ve boyları erken doğmuş bebeklerinki gibidir. Tüm bebeklerin yaklaşık olarak %3-4'ü yetersiz beslenmiş olarak doğar. Bu tip bebekler dıştan, ya ağırlıklarının ya da tüm vücut ölçülerinin (boy, baş çevresi, ağırlık vb.) aşırı derecede küçüklüğüyle tanınırlar. Beslenme yetersizliği, cilt altındaki yağ tabakasında ve çoğu kez kaslarda da görülebilir. Beslenme yetersizliği nedeniyle cilt vücudun her tarafında kuru ve kepekli bir görünüm verir. Bazı bebeklerin hem boyları kısadır (43 -45 cm. civarında) hem de kiloları azdır ve baş çevreleri küçüktür (32-34 cm. civarında). Kalıtım faktörleri de bu tip yetersizlik belirtilerine neden olabilir (Annenin normal kilonun altında olması vb.).

anne karnındaki bebeğin yetersiz gıda alması , gebelikte bebeğin ana karnında beslenememesi

Plasentanın normalden düşük çalışması (annedeki gebelik zehirlenmesi ve diğer hastalıklar, annenin aşırı derecede sigara içmesi, alkol alması ya da uyuşturucu maddeler kullanması, ikiz bebek, bebeğin kromozom sayısındaki değişiklik ya da gelişim noksanlığı vb. nedeniyle) sonunda anne ve bebekte ortaya çıkan her türlü aksaklıklar, bebeğin, yetersiz beslenmiş bebek olarak doğmasında rol oynar.

Yetersiz beslenmiş olarak doğan bebeklerin yaşamı ve sağlık durumları, normal doğan bebeklerinkine oranla tehlikelere daha çok açıktır. Yetersiz beslenmiş olarak doğan bebek bir 'riziko' bebeğidir. Böyle bir bebekte, oksijen yetersizliği ve kanda şeker azalması gibi aksamalar olabilir. Bundan ötürü, beslenmesi yetersiz olan bu tip bebeklere hem bebeklik döneminde hem de daha sonraki gelişme dönemlerinde özel tedavi uygulanmalıdır.

29 Nisan 2012 Pazar

Ecza Dolabında Bulunması Gerekenler

Ecza Dolabı

Her evde, küçük bir ecza dolabı bulunmalıdır. Çocukların ilaçlara el atmamaları için ecza dolabının mutlaka kilitli tutulmasına dikkat etmelidir. Ecza dolabındaki ilaçlar düzenli bir şekilde durmalıdır. Aletler, sargı bezleri ve ilaçlar ayrı gözlerde bulundurulmalı ve sürekli kontrol edilmelidir. Etiketi olmayan ilaçlar, bozulmuş damlalar, şuruplar, kullanma süresi dolmuş ilaçlar ecza dolabından çıkarılıp atılmalıdır. İlaçların en iyi şekilde yok edilebilmesi, tuvalete atılmasıdır. Çöp kutularına atılan ilaçlar, çocuğun eline geçebilir; çünkü çocuk çok meraklıdır, bu nedenle, çöp tenekesini bile karıştırabilir.

ecza dolabında neler olmalıdır , bir ecza dolabında olması gereken ilaçlar , ilaç dolabı

Pomat ve damlalar sıcakta kuruyup bozulur. Antibiyotikler de kullanma aşımı sonunda bozulmuş sayılır. Bundan ötürü ecza dolabı, soba, kalorifer gibi yerlere yakın bir şekilde asılmamalıdır. Ecza dolabının iç kısmına doktor, cankurtaran ve hastane acil servislerinin telefon numaraları yazılmalıdır.

Ecza Dolabında Bulundurulması Gereken Malzeme ve İlaçlar: Ecza dolabında bulunması gereken malzeme ve ilâçlar genellikle dört grupta toplanabilir:

1. Aletler: Makas, pens, enjektör, göz banyosu, damlalık ve termometre.

2. Sargı Malzemesi: Steril gazlı bez, steril gazlı tampon, çeşitli genişlik ve uzunluklarda sargı bezleri, çeşitli büyüklükte hansaplast ya da salvelox, flaster, lastik bant ve pamuk.

3. İlaçlar: Gaz için karbon tabletleri, ateş düşürücü fitil, burun, kulak ve göz damlası, müshil, ağrı dindirici fitiller, sülfamit tozu, viks vaporap, amonyak, batikon, oksijen, alkol ve karbonat.

4. Çaylar: Papatya, nane, baldıran, rezene ve kimyon çayı, ıhlamur çayları ve anason.

Ecza dolabında, bir hastalık için verilmiş olan antibiyotik saklanmamalıdır, çünkü, aynı antibiyotik başka bir hastalıkta yararlı olmayabilir. Vitaminler de çabuk bozuldukları için stok halinde bulundurulmamalıdır. En önemlisi, ecza dolabında yanık merhemi bulundurmamaktır. Çünkü, yanık merhemleri her zaman zararlıdır ve çok çabuk bayatlarlar. Bayat bir merhemin ya da pomadın hem çocuklar hem de büyükler için zararları büyük olabilir.

Hasta Çocuğun Ruhsal Durumu

Hasta çocuklar genellikle çok duyarlı olurlar ve kolayca incinebilirler. Annenin çocuğa özel bir dikkat göstermesi beklenir. Anne, daima çocuğun sesini duyabilecek bir uzaklıkta bulunmalı ve boş zamanlarını çocuğun yanında geçirmeyi tercih etmelidir. Ütü yapmak, sökükleri dikmek, sebze ayıklamak gibi ev işleriyle elişleri, gazete okumak ya da bilgisayar kullanmak gibi işler, hasta çocuğun odasında da yapılabilir. Annenin varlığı çocuğun birçok korku ve endişelerinin giderilmesinde yardımcı olur. Elbette, bu arada, anne de kendi korku ve endişelerini çocuğa hissettirmemeye çalışmalıdır. Çocuk, annenin yatıştırıcı konuşmalarıyla hastalıktan korkmamayı öğrenir. Yüksek sesle çocuğa kitap okumak ya da hikâye anlatmak çocuk üzerinde yatıştırıcı etki yapar. Hatta hasta çocuğun odasına küçük bir radyo bile konulabilir. Müziğin dinlendirici bir etkisi olduğu herkesçe bilinmektedir.

hasta çocuğun bakımı çocuk hastayken nasıl davranılmalıdır

Hastalığın ilk günleri geçtikten sonra, çocuğun sağlık durumunda oldukça ileri bir düzelme görülmüşse, anne, çocuğuyle birlikte ufak tefek, yatakta oynanabilecek oyunlara katılabilir. Hastalık sırasında çocuğun yalnız kalmaması, canının sıkılmaması kesinlikle sağlanmalıdır. Heyecanlı televizyon programları, ziyaretçiler ya da diğer kardeşlerin hasta odasının sükunetini bozmamasına dikkat etmelidir. Çocuğun, gerekli iğnenin yapılması için sağlık memurunun gelişine, ya da hastaneye kaldırılmasına alıştırılması da gerekmektedir. Çocuğun doktor ve hastaneden korku duymaması çok önemlidir. Çok endişeli ve çocuğuna aşırı düşkün anne-baba, çocuklarında güvence uyandıracaklarına, korku ve şüphe uyandırırlar. Hastalığın kısa süren ilk safhası geçtikten sonra, çocuk yine aile yaşantısındaki eski yerini alabilir. Hasta odasının kapısı açık tutulmalıdır. Çocuk, aile bireyleriyle olmaktan hoşlanır ve kendisini güvence içinde hisseder.

Hastaneye Kaldırılan Çocuğun Ruhsal Durumu: Çocuk doktorları, psikologlar ve anne-babalar, çocuğun hastanede annesiyle birlikte kalmasının gerektiği kanısındadırlar. Çocuk, annesinin yanında kendisini ruhsal yönden rahat hisseder. Ama ne yazık ki, bugün için hastanelerin çok kalabalık oluşu, bu olanağın sağlanmasını güçleştirmektedir. Böylece, çocuğun hastanede yatışı, çocuk için annesinden ayrılmak anlamını taşıyabilir. Anneden ayrı kalmak, özellikle, 1-4 yaşlarındaki çocuklar için oldukça güçtür. Bu çocuklar, hastalığın hayati tehlikesi geçer geçmez hemen hastaneden çıkarılmalıdır.

Anne, hasta çocuğunu hastaneye kendi götürmelidir ve ona ancak hastanede iyileşip tekrar oynayabileceğini, onun anlayacağı bir dille anlatmalıdır. Çocuğun en sevdiği kitap ya da oyuncağı da hastaneye götürülmelidir, çünkü çocuk, çoğu kez sevdiği bu oyuncak ya da kitapla oyalanabilir. Çocuğun sevdiği giysi, diş fırçası, terlik gibi şeyler de mümkünse hastaneye götürülmelidir. Çocuk, alışkın olduğu şeyler arasında kendisini yabancı hissetmez.

Hemşire ve doktor arasındaki ilk bağlantıyı anne sağlamalıdır. Anne, çocuğun muayenelerinde hazır bulunmalı, yatağına götürmeli ve beslenme saatlerinde çocuğun yanında bulunmalıdır. Ziyaret saatlerinde anne, kendisini tamamen çocuğuna adamalı, bütün ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalı (yemek yedirme, yıkama, tuvalete götürme gibi), çocuğa daima yatıştırıcı şeyler söylemelidir.

Anne, hasta bakıcısına ya da hemşiresine çocuğun özellikleri hakkında geniş ve aydınlatıcı bilgi vermelidir. Ayrıca, çocukla hemşire arasında sıkı bir bağın kurulmasında yardımcı olmalıdır. Çocuk, annesiyle hemşirenin iyi anlaştığını hissederse, hemşireye karşı güven duyar. Görevli olan doktor ve hemşireler de çocuk psikolojisinden anlamalı ve çocuk için ellerinden gelen kolaylığı sağlamalıdırlar.

Tıbbi yönden bir sakınca yoksa, acı veren ve çocuğun hoşuna gitmeyen muayeneler hastaneye alışma döneminden sonraya bırakılmalıdır ve çocuğa anlayabileceği bir şekilde, örneğin, bebek üzerinde gösterilerek, açıklanmalıdır. Anne-baba da anlayış göstermeli ve muayene sonuçlarını hemen istememeli, doktorlardan önce davranarak çocuğa, "Doktor amca canını yakmayacak!", ya da, "Bu iğne hiç acıtmaz!", "Seni yarın eve götüreceğim!" gibi yalanlar söylememelidir. Bu tür konuşmalar çocuğun doktora ve annesine olan güvenini sarsar. Anne, doktor ve hemşire arasındaki konuşmalar asla çocuğun yanında yapılmamalıdır. "Çocuğun durumu daha da mı kötü?", "Çocuğum ne zaman iyileşecek?" gibi korku verici konuşmalardan kaçınmalıdır. Anne-baba, doktor ve hemşire ne kadar sıkı işbirliği yaparlarsa, çocuk, hastane hayatına o kadar çabuk alışır.

Enfeksiyonu Önleyici Tedbirler

Enfeksiyonu Önleyici Tedbirler

Kompresler, sargılar, iltihap önleyici ilaçlar ve ateş düşürücü ilaçlar, enfeksiyonu önleyici tedbirler olarak sık sık kullanılmaktadır. Boğaz sargısı, ateşli boğaz ve bademcik iltihaplarında eski, ama çok uygulanan bir yöntemdir. Uzunlamasına katlanan büyük bir mendil ya da tülbent ılıkça bir suya batırılır ve boynun etrafına sarılır, üzeri yün bir bez ya da atkıyla örtülür. Bu boğaz sargısı yaklaşık bir saat kadar tutulur, birkaç saat sonra da tekrarlanır.

enfeksiyondan korunma enfeksiyonu önleme

Göğüs sargısının bronşit ve kısa süreli enfeksiyonlarda hafifletici etkisi olduğu bilinmektedir. Ilık suyla ıslatılmış bez sıkılarak göğüs kafesi üzerine konur, yine bir havlu ya da yün bir bezle örtülür. Ama üste konulan havlunun ıslak bezden biraz daha büyükçe olması gerekir. Göğüs üzerine konulan bez bir saat kadar kalır, sonra çıkarılır ve çocuğun göğsü iyice kurulanır. Kuru kompresler de tavsiye edilmektedir. Bunun için çocuğun göğsüne ve sırtına içinde kafuru, ya da okaliptüs yağı bulunan bir merhem sürülür. Bunun üzerine ısıtılmış bir yün ya da pamuklu bir bez parçası konur. Eterli yağ vücut ısısıyla buharlaşacağı için çocuğun solunum yapması kolaylaşır. Böylece, öksürük biraz olsun hafiflemiş olur.

Bacak Sargısı: Ateş düşürücü bir tedbir olarak kullanılmalıdır. Ateşi biraz olsun düşürmek için ıslatılıp sıkılmış bir bez çocuğun bacağına sarılır ve bu işlem öteki bacak için de tekrarlanır.

Buz Torbası: Doktor, şiddetli iltihaplar ve şişmelerde zaman zaman buz torbası uygulanmasını tavsiye eder. Termofor içine küçük buz parçacıkları doldurulur. Yalnız, termoforun yarısına kadar buz konulmasına özellikle dikkat etmek gerekir. Termoforun ağzı kapatılmadan önce bir yere yatırılıp fazla hava dışarı atılmalıdır. Buz torbası, bir beze sarıldıktan sonra iltihaplı yerin üzerine uygulanmalıdır.

Banyolar: Papatya ve potasyum permanganat banyoları bazen hafif deri enfeksiyonlarında, ya da su çiçeğindeki kaşıntının hafifletilmesi için verilebilir. Potasyum permanganat tablet halinde eczanelerde satılmaktadır. Bir tablet potasyum permanganat 1-2 litre suda eritilir. Su, koyu mor bir renk alır. Bu eriyik, banyo suyu açık kırmızı bir renk alıncaya dek suya katılır. Banyodan sonra çocuğun vücudu ılık suyla iyice durulanmalıdır. Potasyum permanganat banyoları her zaman tekrarlanabilir. Potasyum permanganat, zehirli bir madde olduğu için fazlaca koyu kullanmak zararlıdır. Bundan ötürü, permanganat tabletleri kilitli bir yerde saklanmalıdır.

Papatya banyosu için, bildiğimiz papatya kullanılabilir. Her aktarda papatya bulmak mümkündür. Papatyanın hafif teskin edici ve iltihap giderici etkisi vardır. Papatya gargaraları, ağız mukoz dokusunun ya da dişetleri iltihaplarında kullanılır.

Sıcak Kompresler: Sıcak kompresler, çocukluk dönemindeki hafif karın ağrılarında ve ishallerde sık sık uygulanan bir yöntemdir. Yaklaşık olarak 40-50 derecedeki ıslak bir bez, çocuğun karnı üzerine konur (bebeklerde uygulanmamalıdır, çünkü bebeğin derisi her zaman yanabilir) ve üzerine yünlü bir bez ya da havlu örtülür. Bu havlu üzerine ayrıca sıcak su torbası da konabilir. Islak kompres bir iki saat bırakıldıktan sonra alınır.

Lapalar: Lapaların sıcak uygulanması, kan dolaşımını hızlandırır; kabakulak gibi iltihaplarda, lenf bezlerinin şişmesinde, ya da boyun ağrılarında hafifletici bir etki yaptığı görülür. Lapalar için haşlanmış patates, keten tohumu ya da yulaf kullanılabilir. Hazırlanan ılık lapa, keten bir bez üzerine yaklaşık olarak iki santim kalınlığında serilir ve üzerine başka bir bez konur. Isısını uzun süre koruyabilen lapa kompresi, yağ sürülüp üzerine ince bir tülbent serilmiş iltihaplı deri üzerine uygulanır.

Sıcak Su Torbası: Isı, en kolay şekilde sıcak su torbası (termofor) ile uygulanır. Torbanın yaklaşık olarak üçte ikisi sıcak suyla (50-60 derece) doldurulur. Torbanın ağzı kapatılmadan önce içindeki hava dışarı çıkarılmalıdır. Sıcak su torbası mutlaka bir beze sarılarak uygulanmalıdır. Çocuğun kapakla oynamamasına çok dikkat etmelidir.

Elektrikli Yastıklar: Bebeklerde ve küçük çocuklarda kullanılmaması yerinde olur. Çünkü, aşırı ısı ve yanma tehlikesi vardır. Ayrıca, çocuğun altını ıslatması halinde kısa devre yapıp çocuğu çarpması ihtimali de düşünülmelidir.

Çocuğa İlaç Verme

İlaç Verme

İlaçlar; tablet, draje, kapsül, toz, sıvı ve damla olarak içilir; fitil ya da lavman olarak makata konur; merhem, pomat ve losyon olarak deri üzerine sürülür; iğne olarak damara, adaleye ya da deri altına yapılır. Bazı ilaçlar, örneğin, göz, kulak ve burun damlaları sadece haricen kullanılır. Diğer bazı ilaçlar solunum yoluyla alınır.

Bebekler ve küçük çocuklar, çoğunlukla ilaç almak istemezler. Anne, bu isteksizliğin etkisi altında kalmamalı, biraz gayret ve beceri göstererek bu isteksizliği yenmeye çalışmalıdır.

İlaçların Ağızdan Verilişi: Tablet, toz, damla ve granül halindeki ilaçlar bir kaşık meyve suyu, şekerli su ya da çay içinde eritildikten sonra verilir. Çocuk, ilacın hemen arkasından meyve suyu ya da çay içebilir. Tadı acı olan ilaçlar, bir kaşık muz ve elma ezmesi içine katılarak verilebilir. İlaçlar kesinlikle biberonla ya da fazla miktarda sıvıyla karıştırılarak, örneğin, bir bardak meyve suyu içinde eritilerek, ya da mama içine karıştırılarak verilmemelidir. Çocuk, meyve suyunun hepsini içmezse ya da mamasını bitiremezse, ilacı tam olarak almamış olur. Damlalar doğrudan doğruya dil üzerine damlatılmamalıdır. Çünkü, şişenin kapağı birden açılabilir, ya da damla sayısı yanlış olarak hesaplanabilir; böylece, çocuğun gerektiğinden fazla ilaç almasına yol açılır. Çocuk, sıvı halindeki ilaçları çoğunlukla zorluk çıkarmadan alır. Her türlü ilaç mümkün olduğu kadar dilin arka kısmına bırakılmalı ve arkasından su verilmelidir. Çocuğun ilaç almaktan kaçması halinde, anne, çocuğu kucağına alır, bir eliyle çocuğu arkasından tutar ve başını hafifçe arkaya doğru yatırır ve öteki eliyle çocuğu sıkıca tutar. İkinci bir kişi, kaşığı çocuğun ağzına, kaşık ucu üst kesicidişlerin arasına gelecek şekilde sokar. Sonra kaşığın içindeki ilaç hafifçe ağzın içine boşaltılır. Bu sırada, kaşığın üst dişlere sıkı sıkıya dokunmamasına dikkat edilmelidir. İlacın hemen arkasından çay ya da su içirilebilir. Kapsüller, küçük çocuklara verilirken açılmalı, içindeki toz, muz ya def elma rendesi içine katılarak verilmelidir.

ilaç nasıl verilir damla nasıl damlatılır göz damlası damlatımı

Fitil Koyma: Fitil, koruyucu kılıfından çıkarılır, hafifçe ıslatılır ve ateş ölçmede anlatıldığı şekilde makata sokulur. Çocuğun ıkınarak fitili dışarı atmaması için anne, fitili parmakla hissedilmeyinceye kadar derine itmelidir. Fitil konurken bebek sırt üstü, küçük çocuk yan yatar.

Lavman da aynı şekilde yapılır, yalnız bir tedbir olarak lavmandan sonra kalçaların birbirine sıkıca bastırılarak birkaç dakika tutulması gerekmektedir.

Ovma: Merhem, pomat, krem ve losyonlar deride kullanılır. Sözü geçen ilâçların ince bir tabaka halinde sürülmesi gerekir. Ovmayı yapacak olan kişinin elini önceden iyice yıkamış olması gereklidir.

Enjeksiyon: Enjeksiyon, genellikle doktor ya da sağlık memuru tarafından yapılır. Şeker hastası çocuklar için, doktor; anneye enjeksiyon tekniğini etraflıca öğretmelidir.

Solunum Yoluyla İlaç Alma (Buhar, gaz ya da sıvının solunumla alınması): Bugün solunum yoluyla ilaç almak için birçok modern alet kullanılmaktadır. Bu modern aletler küçük bir maske halindedir.

Solunum yoluyla kullanılan ilâçların arasında en çok tutulanı, papatya buhar banyosudur. Papatya kaynatılır, çocuk, kabın önüne oturtulur, başı kabın üzerine doğru eğilir. Anne, çocuğun başı üzerine, kabı da içine alacak şekilde bir örtü ya da havlu örter. Çocuk derin derin solunum yaptığı zaman papatya buharı ağız ve burun yoluyla akciğerlere gider. Buhar banyosu bitince çocuğun yüzü soğuk suyla silinir ve iyice kurulanır. Küçük çocuklar bu işten hiç hoşlanmazlar. Ayrıca, çocukların sıcak suyla haşlanma tehlikesi de vardır. Küçük çocuklar için aşağıda sözü edilen yöntem önerilmektedir:

Bir termosun yarısına kadar kaynar papatya suyu doldurulur. Anne, çocuğu kucağına alır, üzerlerine bir şemsiye açar ve şemsiyenin etrafına da büyük bir banyo havlusu ya da örtü örter. Anne, bir eliyle termosu çocuktan uzakta tutar. Bu koruyucu çatı altında solunum işlemi süratle tamamlanır ve çocuk herhangi bir korkuya kapılmaz.

Özel durumlarda, örneğin, mukoviskidoz hastalığı sırasında çocuk, geceyi karyolasına konacak plastik bir çadırın altında geçirmelidir.

Göz Damlaları ve Pomatlar: Çocuk, odanın tavanına doğru bakar. Anne, gözün altındaki deriyi hafifçe aşağıya doğru çeker. Böylece, göz küresi biraz açılmış olur. Damlalık, göz küresine dokundurulmadan ilaç bu açık yere damlatılır. Damladan sonra çocuk gözlerini kısa bir süre için kapatır. Göz pomatlarının uygulanması da damlada olduğu gibidir.

Kulak Damlaları: Çocuk, hasta olmayan kulağının üzerine yatar. Çocuğun kulak kepçesi biraz yukarı ve arka tarafa doğru çekilir. Bu takdirde damla kolayca kulağa damlatılabilir. Damlanın kullanılmasından sonra çocuk birkaç dakika durumunu bozmadan durmalıdır. Kulak damlaları çoğunlukla yağlı oldukları için, akıcılık kazanması yönünden damla şişesinin bir iki dakika sıcak suyun içine oturtulması tavsiye edilebilir.

Burun Damlaları, Pomadı ve Spreyi: Burun, önce sümkürmek ya da silinmek suretiyle temizlenir. Sonra baş hafifçe arkaya atırılır ve damla damlatılır. Burun pomatlarının ucundaki uzun tüp biraz burnun içine sokulur ve pomat sıkılır. Burun spreyinin kullanılışında başın düz durması gerekir. Plastik sprey şişesi dik tutulur ve burnun içine birkaç milimetre kadar sokulur, sonra sprey şişesine 1-2 kez basılarak ilaç püskürtülür.

Yeni doğmuş bebeklerle küçük çocuklarda yağlı burun damlaları kullanılmamalıdır. Çünkü, bunlar solunum yollarına kaçabilir. Bebeklerde daha çok serum fizyolojik, yani tuzlu su kullanılmaktadır.

Bütün ilaçlar bir doktora danışılmadan kullanılmamalıdır. Her ne olursa olsun, fazla ilaç kullanmak çocuk için zararlı olabilir.

Verilecek İlâç Miktarı: Bebeklere ve küçük çocuklara ilaç, acil durumlar dışında, yalnızca doktorun saptayacağı miktarda verilmelidir. Doktor, ilacı yazar ve verilecek dozu belirtir. Grip olan daha büyük çocuklar için doktorun vermiş olduğu ilaçlar, bebekler için zararlı olabilir. Bebeklerin yapısı bazı ilaçları kaldıramaz, ama bazı ilaçlara da yetişkinlerden çok daha iyi dayanıklıdır.

İlacın dozu doktor tarafından bebeğin ya da çocuğun yaşma, kilosuna göre saptanır. Bebeklere ve küçük çocuklara büyüklerin kullandığı müsekkinler verilmemelidir. İlacın dozu bir doktor tarafından saptanmalıdır.

Ateş Düşürücü Tedbirler

Ateş Düşürücü İlk Tedbirler

Erken çocukluk döneminde görülen birçok hastalık vücut ısısını yükseltir (ateş). Vücut ısısının yükselmesi, vücudun, yapısına giren hastalık mikroplarına karşı gösterdiği bir reaksiyondur ve vücut organizmasının hastalıkla mücadele ettiğini gösterir. Antibiyotikler (penisilin vb.) hastalık mikroplarının çoğalmasını önler ve böylece vücudun mikrobik hastalığı yenmesinde yardımcı olur. Vücudun yaptığı mücadele sonunda ateş düşer.

bebeğimin ateşi var nasıl düşürürüm çocuğun ateşi nasıl düşürülebilir ateş düşürme yöntemleri

Çocuğun sağlığına zarar veren ateşi düşürmek için, hastalığa karşı girişilen bu tedaviden başka olanaklar da vardır. Her annenin bilmesi gereken en basit ve koruyucu tedbir, bacakların ıslak bezle sarılmasıdır. Çocuğun bacakları dizkapağına kadar ılık suya batırılmış bir bezle sarılır. Bunun üzerine bir havlu örtülür. Bacaklara sarılan bez, on beş dakika kadar bırakılır, sonra biraz daha serin suya batırılarak birkaç kez tekrarlanır. Bu işlem sonunda ateşin 1-2 derece düşmesi beklenir. Anne, bacakların soğuk olup olmadığına, yüzün rengine ya da çocuğun alınan bu ön tedbirden rahatsız olup olmadığına dikkat etmelidir.

Yüksek ateşlerde bir doktor çağırmayı ihmal etmemelidir. Doktor, ateşi düşürmek için gerekli tedaviyi yapacaktır. Bebekler ve küçük çocuklar için ateş düşürücü olarak fitil kullanılmaktadır. Fitilin, çocuk kakaya çıktıktan sonra mümkün olduğu kadar makatın içine sokulması gerekir. Bu takdirde çocuk, fitili ıkınma suretiyle dışarı atamaz.

Ateşi yüksek olan bir çocuk, kalın giydirilmemeli ve üzeri sıkıca örtülmemelidir. İnce pamuklu pijama ve çarşaf geçirilmiş bir yün battaniye yeterlidir. Ateşli bir çocuğun bir şeyler içmesi gerektiği asla unutulmamalıdır. Susuzluk ve çok kalın, sıkı giyinme de çocukta ateşin yükselmesine neden olur.

Vücut Isısının Ölçülmesi (Ateş Ölçme)

Vücut Isısının Ölçülmesi (Ateş Ölçme)

Çocuklar sık sık hastalanırlar ve hastalıkları sırasında ateşleri çıkar. Bundan ötürü, her annenin vücut ısısını ölçme tekniğini bilmesi gereklidir. En kesin değerler, makattan yapılan ölçmelerle sağlanabilir. Termometre (derece) her ölçmeden önce silkelenmeli ve cıva 36 derecenin altına düşürülmelidir. Sonra, termometrenin cıvalı ucuna biraz krem sürülmelidir. Bu takdirde termometre, makata kolayca kayacaktır. Ateşin ölçülmesi sırasında bebek ya da çocuk sırt üstü yatar, anne, bacakları bileklerinden tutup kaldırır, sol eliyle bacakları tutarken sağ eliyle termometrenin cıvalı ucunu yaklaşık olarak bir ila iki dakika makat içinde tutar ve sonra dereceyi okur. Daha büyük çocuklar, dereceleri alınırken yan yatırılabilirler. Bu durumda termometre elle tutulmalıdır. Böylece, termometrenin dışarı çıkması ve çocuğun yaralanması önlenmiş olur.

bebeğin ateşi nasıl ölçülür çocuğun ateşine nasıl bakılır normal ateş değeri

Daha büyük çocukların dereceleri koltuk altından alınabilir. Bu ölçme sırasında termometrenin koltuk altında 10 dakika kalmasına ve kolun vücuda sıkıca yapıştırılarak termometreyi tutmasına dikkat etmelidir. Derece alınmadan önce koltuk altlan kuru olmalı, terliyse iyice silinip kurutulmalıdır. Aksi takdirde ateşin asıl değerinden daha az bir değer bulunur.

Vücudun normal ısısı 36,6 - 37,2 derece arasında değişir. Koltuk altından yapılan ölçümlerde bulunan değer, makattan yapılan ölçmelerdeki değerlerden 0,5 - 0,6 derece daha düşüktür. Vücut ısısı, akşamları sabahkine göre biraz daha yüksektir. Aynı şekilde, vücut hareketlerinden sonra vücut ısısı belirli bir oranda artar. Bu nedenle, çocuğun ateşi alınmadan önce biraz dinlenmesine fırsat verilmelidir.

27 Nisan 2012 Cuma

Cilt Hastalıklarının Genel Tedavisi

Cilt Hastalıklarının Genel Tedavisi Tedavi, deri bozukluğunun nedenine ve temel hastalığa göre yapılır. Bundan ötürü, olumlu sonuç verecek tedavilerin uygulanabilmesi için doktorun, asıl nedeni bulması çok önemlidir. Mikrobik hastalıkların neden olduğu deri hastalıkları, özel bir deri tedavisi gerektirmez. Çünkü, bu tür deri hastalıkları çoğunlukla kendiliğinden geçer. Başka bir nedene bağlı olmayan deri hastalıkları özel bir tedaviyi gerektirir. Bu tedaviyi de sadece doktor yapabilir. Hastalığın nedeni bilinmediği sürece ev ilaçlarıyla tedavi yönüne gidilmemelidir.

26 Nisan 2012 Perşembe

Çocuklarda Solunum Bozuklukları

Solunum Bozuklukları

Solunum Bozukluğunun Nedenleri ve Oluşması: Solunumun asıl görevi, akciğer bronşları ile akciğer kılcal damarları arasında oksijen ve karbondioksit değişimini sürdürmektir. Havadan alınan oksijen, akciğerler aracılığıyla kana geçer. Kanda oluşan karbondioksit, kanla akciğerlere gelir; ve soluk vermeyle dışarı atılır. Ritmik solunum hareketleri, beyindeki solunum merkezi tarafından düzenlenmektedir.

solunum güçlüğü nedir solunum problemi

Solunum bozuklukları, beyindeki solunum merkezinin zarar görmesi sonucunda oluşabilir, ya da akciğer hastalığı solunum bozukluğunun nedeni olabilir. Oksijen yetmezliği, kanamalar, iltihaplar, kafatası içindeki basıncın yükselmesi vb. etkenler solunum merkezini tahrik edebilir ya da felce uğratabilir. Solunum yollarının tıkanması (kusulan şeylerin ya da yutulan yabancı cisimlerin solunum yollarına kaçması), daralması (kuşpalazı, astım) sonucu solunum oldukça güçleşir. Aynı şekilde, doğumsal bozukluk, zatürree, zatül cenp (göğüste su toplanması) de solunum yollarının daralmasına neden olur. Şiddetli kansızlık, dolaşım bozuklukları vb. hastalıklar da solunumu zorlaştırır.

Solunum Bozukluğunun Belirtileri: Solunum güçlüklerinde nedene ya da solunum şekline göre şu belirtiler görülür:

- Solunumun hızlanması ya da yavaşlaması,

- İç çekiş şeklinde solunum,

- İnleme şeklinde solunum,

- Islık şeklinde solunum,

- Düzensiz, belirli aralıklarla olan solunum,

- Uzun ve derin solunum,

- Solunumun genel bozukluğu.

Üst solunum yollarının, göğüs zarının ya da akciğerlerin tahrişi aşağıda belirtilen çeşitli öksürüklerin oluşmasına neden olur:

- Tahriş öksürüğü,

- Gürültülü öksürük,

- Kısık, havlamayı andırır öksürük (kuşpalazı),

- Kramp şeklinde gelen öksürük krizleri (boğmaca).

Deride Kabuk Oluşması

Kabuk Doku sıvısının, kanın ya da iltihabın kuruması sırasında çeşitli deri bozukluğu olarak ortaya çıkar.

Kabuk Oluşması: Deri yaralanmalarından, iltihaplardan, içi su ya da iltihap dolu sivilcelerin arkasından kabuk oluşur.

yara kabuğu yarada kabuk neden olur kabuklanma

Çeşitli şekillerde görülen deri bozuklukları, aynı anda görülebildikleri gibi, birbiri arkasından da ortaya çıkabilirler. Örneğin, su çiçeğinde önce kırmızı bir leke görülür, daha sonra küçük bir kabarcık ortaya çıkar, bu küçük kabarcığın ortasında içi su dolu bir sivilce oluşur. Su dolu olan bu sivilce, sonradan iltihaplı çıbana dönüşür. Bir süre sonra da kalın bir kabuk bağlar.

Kramplar

Kramplar Oluşması ve Belirtileri: Kramplar, artan beyin çalışmasının beyni saran sinir hücrelerinin katılmasıyla birden azalması demektir. Bu sırada hareket ve duyu organları alanında çeşitli kramp belirtileri (sara) oluşur. Beyne zarar veren nedene bağlı olarak oluşan kramplar, büyük kramp ve küçük kramp krizleri olarak ikiye ayrılabilir.

Büyük kramp krizlerinde hastaların yarısı, başlangıçta, daha bilinç kaybolmadan düzensiz, garip heyecanlar duyar (önsezi). Arkasından derin bir bilinç kaybı oluşur, kaslar kasılarak sertleşir, gözler döner, kesik kesik solunum yapılır, ıstıraplı bir görünüm alan yüz morarır, birkaç saniye sonra kol, bacak ve yüz kaslarında çok şiddetli ve aralıklı darbeler halinde tik şeklinde çırpınmalar başlar.

kramp nedir kramp neden girer

Çok ani düşme ya da çenenin kasılması sonucu yaralanmalar olur ve dil ısırılır. Krizin şiddetine göre, kramp hali bir ya da iki dakika sürer, bazı koşullarda saatlerce sürdüğü de görülür.

Kısa, bir saniye kadar süren dalgınlık hali, ani sarsılma ve düşme krizleri, bilinç bulanıkları küçük krizlerdendir.

Krampın Nedenleri: Çocukta görülen her kramp tehlikeli değildir ya da ciddi bir hastalık belirtisi olarak kabul edilmez. Üç yaşından küçük çocukların beyni, daha büyük çocukların ve erişkinlerin beyinlerine oranla kramplara karşı daha az dayanıklıdır. Bundan ötürü, küçük çocuklarda ilk üç yıl içinde yüksek ateşte, daha çok virüslü bulaşıcı hastalıklarda zaman zaman ateş krampları görülebilir.

Bebeklik döneminde, kramp belirtileri, beyin çalışmasının aksamasına neden olur. Bunun sonucunda da oksijen yetmezliği hali, kanamalar ve gıda maddeleri alışverişinde bozukluklar ortaya çıkar. Bu nedenle, kanda şeker azlığı (hipoglisemi) ya da kalsiyum azlığı (hipokalsemi) görülür. Bunun için, bebeklik dönemindeki kramplar ciddiye alınmalıdır. Bebekte sıvı kaybı ve gıda maddeleri alışverişi bozukluğu şeklinde görülen ağır beslenme bozuklukları da aynı şekilde ileri derecede kramplara neden olabilir.

Bunlardan başka, beyinde ant olarak ortaya çıkan her türlü bozukluklar (kanamalar, tansiyon yükselmesi) kramp oluşturabilir. Beynin yapı değişikliği bozuklukları ya da kalıtsal alınmış beyin hastalığının doğumdan önce, doğum sırasında ya da doğumdan sonra, beyinde yaptığı tahribat (çocukluk öncesi beyin zedelenmesi) tekrarlayan ve uzun süren kramplara neden olabilir. Bu durumda beyin organizmasıyla ilgili uzun süren krizlerden, ya da en geniş anlamda, sara nöbetinden söz edilir.

Krampın Tedavisi: Kramp krizlerinin nedenleri, olanaklara göre, doktor tarafından araştırılıp bulunmalıdır. Uzun süren krizlere uğrayan çocukların sürekli doktor kontrolü altında bulunmaları gerekmektedir.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Deride Kepek Oluşması

Kepek

Aşırı derecede keratin maddesinin birikmesiyle oluşan kepek, çeşitli deri hastalıklarında görülebilir. Genellikle, kurumakta olan sivilcelerin üzeri kepekimsi kabuk bağlar.

Deride Kepeğin Oluşması:

Kepek, genellikle, derinin başka bir duruma dönüşmesi ya da eski halini almasıyla ortaya çıkan deri değişikliğinin neden olduğu bir deri bozukluğu ya da hastalığıdır. Kızıl gibi mikrobik hastalıklarda, ekzema gibi geçici olmayan deri hastalıklarında kepekli sivilceler görülür. Deriyi pul pul yapan kepek, derinin kalınlaşıp çatlamasından başka bir şey değildir (iktioz). Genellikle bebeklerde çok sık görülmektedir.

Deride Oluşan Küçük Kabarcıklar

Deride Oluşan Küçük Kabarcıklar

Deride topluiğne başı ya da mercimek büyüklüğünde kabarcıklar oluşur. Bunlar, deri dokusu fazlalığıdır.

Oluşması:

Üst derinin kalınlaşmasında yeni doğmuş bebekte görülen darı büyüklüğündeki kabarcıklar, deride ve özellikle yüzde çıkan soluk kırmızı renkli, çok kaşıntılı sivilceler, yağ bezlerinin fazla salgı yapması sonucunda oluşur. Deride Görülen Su Toplamış Küçük Kabarcıklar

Üst deride mercimek büyüklüğünde kabarcıklar oluşur ve bunların içi su toplar, etraflarında kırmızımsı bir halka görülür.

Oluşması:

Bu kabarcıklar su çiçeği gibi mikrobik hastalıklarda, deri iltihaplanmasında (uyuz, impedigo, kontagioza) görülür.7 Cerahatli Sivilceler

Deride oluşan kabarcıkların içi cerahatlidir.

Oluşması:

Normal olarak deriye mikropların bulaşması sonucu ortaya çıkar. Örneğin, çiçek aşısından sonra, aşı yerinde böyle bir sivilce görülür.

Diğer Kabarcıklar

Kabarcıklar yaklaşık olarak fındık büyüklüğünde olur. Bazı kabarcıkların içleri ya cerahatlidir, ya da su toplar.

Oluşması:

İçi su dolu küçük kabarcıklar kolayca büyük kabarcıklara dönüşebilirler. Çeşitli deri hastalıklarında, örneğin, bebeklik döneminde çok sık görülen kaşıntısız su toplamış kabarcıklar genellikle idrardan ötürü oluşur.

Deride Görülen Lekelerin Nedenleri

Lekeler

Lekeler, deri yüzeyinde oluşur, kırmızımsı, kahverengi ya da beyazımsı renklerde olur.

Deride Lekenin Nedenleri:

Kızamık, kızıl, verdiye, tifüs gibi enfeksiyöz hastalıklarda görülen lekelerle, yeni doğan bebekte görülen ben lekesinin ve I. derecedeki yanık lekesinin renkleri kırmızımsıdır. Çiller, benler ve Mongol lekesi (3-7 yaşına kadar çocukların bellerinde görülen leke) kahverengidir. Pigment (boya maddesi) eksikliği olan bazı deri bölümlerinin rengi de beyazımsıdır.

Deri Hastalıkları ve Nedenleri

Deri Hastalıkları

Deri Hastalıklarının Nedenleri:

Bebeklik ve erken çocukluk döneminde deri üzerinde oluşabilecek herhangi bir değişiklik genel bir hastalığın yan belirtisi olabilir. Deride görülebilecek bu değişikliklerin cinsi, büyüklüğü, şekli ve dağılım biçimi, belirli hastalıkların teşhis edilmesini sağlar. Bulaşıcı bazı hastalıklar da deride değişikliklerin oluşmasına neden olur. Bu tür deri bozukluklarının tipik görünümleri vardır. Anne-baba, doktor, bunlara bakarak hastalığı kızamık, kızıl, verdiye vb. hastalıklar olarak teşhis eder. Şüphesiz bu arada, aynı anda karakteristik bir seyir gösteren diğer hastalık belirtileri de dikkate alınacaktır.

Aşırı Duyarlık Reaksiyonları:

Vücudun bazı maddelere karşı (gıda, ilaçlar, serumlar, kimyasal maddeler vb.) aşırı duyarlık göstermesi, deri üzerinde allerjik bozuklukların nedeni olabilir. Kurdeşen de bu tür allerjik bir deri bozukluğudur ve yapı yönünden allerjik çocuklarda sık sık görülür.

Allerjik deri hastalıkları arasında, bütün deride ya da sadece ağız, burun, kulak, dış üretim organları ve makat bölgesinde meydana gelen kaşıntılar da sayılabilir. Bu tip kaşıntılar seyrek görülebilir, ama ağır vakalar olabilir; deri II. derecede yanıklarda olduğu gibi kabarır ve su toplar.

Erken çocukluk döneminde yerel tahrişlere karşı tipik deri reaksiyonlarının oluşmasında sık sık rastlanmaktadır. Bunlar, belli koşullar altında, genel belirtiler göstermeden ortaya çıkan deri hastalıklarıdır. Besleme nedeniyle deride oluşan kızarıklıklar ya da iltihaplar, çocuğun bünyesi uygunsa, daha büyük alana yayılabilir. Doğuştan gelen ekzemanın bebeklik dönemiyle erken çocukluk dönemindeki belirtileri arasında ayrım vardır. Bebeğin başında oluşan konak ve kel hastalığı çok sık görülen ekzema türleridir. En önemli deri hastalıkları hakkında sitemizde bol bilgi bulunduğu için sitemizde hastalık adı ile arama yapabilirsiniz.

Çocuklarda Göğüs, Kol, Bacak Ağrsı

Diğer Ağrılar:

Göğüs, kol ve bacak, eklem, kemik, adale vb. ağrılar, doğrudan doğruya ağrıyan bölgedeki organın hasta olduğunu belirtir.

Çocuk Ağrısını Nasıl Belli Eder?

Çocuk ne kadar küçükse ağrıyan yerin saptanması da o denli güçtür. Genel ağrı belirtisi şiddetli bağırmak, ağlamak, ıstırapla yüz buruşturmak, huzursuzluk ve uyku düzeninin bozulmasıdır. Bacakların karın bölgesine doğru çekilmesi karın ağrısını; ellerin baş, boyun ya da göğüs üzerine kaldırılması genellikle ağrının o bölgelerde olduğunu gösterir. Karın üzerine ya da kulağın alt kısmına bastırılırsa, ağrının o bölgelerde olması halinde bebek hem ağlayacak hem de baskıdan kurtulmaya çalışacaktır.

Ağrıların Genel Tedavisi:

Göbek krampları şeklinde görülen, gaz nedeniyle oluşan hafif karın ağrıları çoğunlukla yatmak, karın üzerine sıcak kompres uygulamakla geçirilebilir. Yüksek ateşli hastalık belirtileri olan baş ağrılarına alın üzerine nemli ve soğuk kompresler uygulamak, sinirleri gevşetecek şekilde yatmak genellikle iyi gelir. Baş ağrıları çok şiddetliyse ve saatlerce sürüyorsa, o zaman bir doktora başvurulmalı ve baş ağrısının nedeni bulunarak tedavi yönüne gidilmelidir.

Ağrıya neden olan hastalıkların bazısı çok çabuk doktor müdahalesini ya da bazı koşullarda, hastanın hayatını kurtarmak için hemen bir ameliyatı gerektirebilir. Çeşitli cins ve şiddette ağrıların dindirilmesi için tablet, sıvı ve fitil şeklinde ilaçlar vardır. Eğer ağrının nedeni ve hangi dozda alınacağı kesinlikle biliniyorsa ağrı dindirici ilaçlar, çoğu kez yararlı olur. Ancak, ağrının nedeni bilinmiyorsa bir doktora danışmadan ağrı dindirici ilaçlar verilmemelidir. Çünkü, bilgisizce verilebilecek bir ilaç, hastalığın seyrini değiştirip doktor teşhisini güçleştirebilir ve tedaviyi geciktirebilir.

Çocuklarda Baş Ağrısının Nedenleri

Baş Ağrıları Baş ağrıları çocuklarda çok sık görülür ve mutlaka bir hastalık belirtisidir. Çeşitli bulaşıcı hastalıklar ya da organlardaki bozukluklar (yüksek ateşli enfeksiyöz hastalıklar, tansiyonun çıkmasına neden olan böbrek iltihabı vb.), baş bölgesindeki hastalıklar (beyin zarı iltihabı, burun kanalındaki iltihaplar, çene hastalıkları, ortakulak iltihabı, kemik hastalıkları, sarsıntı nedeniyle beynin zedelenmesi ve beyin urları) baş ağrısı yapar. Baş ağrılarının nedenleri, göz bozuklukları da olabilir.

24 Nisan 2012 Salı

Ağrı Neden Olur?

Ağrılar

Vücudun birçok kısımlarında, deride, kaslarda, eklemlerde, kemiklerde, iç organlarda ve diğer organ sistemlerinde ağrı noktaları ya da ağrıya karşı duyarlı küçük sinirler vardır. Bunlara gelen uyarılar, vücudun duyu ve ağrı kaynaklarındaki sinirlerden geçerek beyindeki ağrı merkezine ulaştırılınca ağrı duyulur. İltihaplı yaralar, şişler, ezikler gibi vücut dokusuna yabancı tüm uyanlar ağrı duygusu uyandırır.

Ağrı, çeşitli hastalıkların çok sık görülen yan belirtisidir. İltihaplı doku değişiklikleri, şişmeler ve yaralanmalara basınç etkileri, organlarda görülen hastalıkların doğurduğu bozukluklar da ağrıların nedeni olabilirler.

Çocuklar Neden Kusar?

Kusma

Kusmanın Nedeni:

Kusma, bir hastalık değildir, ama her zaman bir hastalık ya da bozukluk öncesi oluşan bir durumdur. Kusma, beyindeki kusma merkezinin uyarılması sonucu ortaya çıkar. Midede bulunan şeylerin dışarı verilmesinin çeşitli nedenleri olabilir. Çocuklar, ne kadar küçükse, o kadar kolay kusabilirler. Bebeğin biraz tükürmesi ya da geğirdiği zaman kusması önemli sayılmamalıdır. Bu kusma, daha çok yemekle yutulan havanın geğirme sırasında çıkarılmasıyla görülür. Eğer bebek, her geğirdiği zaman kusuyorsa, bu kusma ilerde bir alışkanlık haline gelebilir. Geğirme sırasında kusma, daha çok sinirli ve heyecanlı bebeklerde görülür. Şiddetli, yani fışkırma halindeki sürekli kusmalar, ciddi bir hastalık belirtisi olabilir ve tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

kusma , kusmanın nedenleri , bebeklerde ve çocuklarda kusma

Kusma Ne Zaman Görülür?

Üst solunum yollarında soğuk algınlığı, gribal enfeksiyonlar ve idrar yollarında idrar torbası ve böbrek iltihapları benzeri mikrobik hastalıkların başlangıcında ya da hastalık süresince kusma görülür. Kusma, ayrıca, bulaşıcı hastalıklarda (örneğin, kızıl), beyin ve beyin zarı iltihaplarında da görülür. Ateş yükselmesi olmadan meydana gelen kusma, bir zehirlenme belirtisi de olabilir. Kandaki gıda alışverişi hastalıklarında (örneğin, şeker hastalığında) kusma olabilir. Mide-bağırsak kanalı hastalıkları, özellikle iltihaplar (apandisit), bağırsak düğümlenmesi ya da sadece midenin bozulması kusmayla ortaya çıkar. Bebek, mide kapağının kasılması sonucunda midesindekileri birdenbire fışkırtarak dışarı verir.

Çocukluk döneminde, kandaki gıda alışverişi ya da idrardaki aseton taneciklerinin dışarı atılmasında oluşan bir bozukluğun neden olduğu, zaman zaman ortaya çıkan kusmalar görülebilir. Kafatası yaralanmalarında görülen kusma, beyin sarsıntısına ve kafatası içindeki basıncın artması sonucunda meydana gelen bozukluklara işaret eder. İnatçılık ve korku reaksiyonları gibi psikojen etkenler de kusmaya yol açabilirler.

Kusmanın Sonuçları:

Uzun süren kusma, vücudun gerekli gıdayı alma düzenini ciddi bir şekilde bozar ya da azaltırsa, vücut zayıflar, yani kilo kaybı görülür. Kusmanın sık sık tekrarlaması halinde, vücutta su ve mineral kaybı olur. Bu durum, kandaki gıda alışverişini ve kan dolaşımını ciddi olarak etkiler, yüzün rengi solar, gözler çukura kaçar, yorgunluk belirtileri görülür, deride kuruma olur. Bebek, sırt üstü yatarken ya da bilincini kaybetmiş bir haldeyken kusarsa, kusulan şeyler solunum yollarına kaçabilir ve iltihaplı akciğer komplikasyonlarına neden olabilir.

Kusmaya Karşı Alınacak Tedbirler:

Bebek kusarken yüzü derhal aşağıya çevrilmeli, solunum yolları serbest bırakılmalı, özenle karnının üzerine ya da yan tarafına yatırılmalıdır. Küçük çocuk kusarken alnından tutulur ve vücudun üst kısmı öne doğru eğilir, çenesi kusacağı kabın kenarına dayanır. Kusmanın sona ermesinden sonra yüzü yıkanır, ağzı çalkalanıp temizlenir. Tekrarlayan ve nedeni anlaşılmayan kusmalarda mutlaka bir doktora başvurmalıdır. Kusmanın nedeni biliniyorsa, uygun tedavi edici ilaçlar doktorun önerisine uygun olarak verilir. Bebeklerde, kusmayı engelleyici fitiller kullanılır.

Aramalar: çocuğum kusuyor ne yapabilirim , çocuğun kusmasının nedenleri , bebekler niçin kusarlar

Renk Solukluğu ve Dolaşım Bozukluğu

Renk Solukluğu ve Dolaşım Bozukluğu

Nedenleri:

Derinin ve özellikle yüzün soluk bir renk alması, çoğunlukla kan dolaşımında bir bozukluk olduğunu gösterir. Çocuktaki renk solukluğu da derinin normal olarak kanla beslenemediğini, yani kansızlığı gösterir.

Damarlarda Kan Çekilmesi:

Damarlardan kan çekilimine genellikle çevresel dolaşımdaki bir düzen bozukluğu neden olur. Kan damarları, gevşemek ve genişlemek suretiyle birdenbire çalışamaz hale gelebilir. Bu durumda, kan dolaşımı devam edemez, kan basıncı düşer ve sonuç olarak derinin rengi solar. Damarlardan bu şekilde kan çekilmesi, üzüntü, yanık ya da korkunun oluşturduğu şok hallerinde ve ateşli mikrobik hastalıklarda görülür. Renk solukluğunun ağır şekli bayılmadır. Beyne kan gitmemesi halinde bayılma görülür. Atardamarların şiddetli kasılması da derinin solmasına neden olabilir. Dolaşım düzenindeki bu tür bozukluklar, sık sık kusma ya da şiddetli ishal, dış ya da iç kanama sonucunda fazla su ve kan kaybı nedeniyle meydana gelir. Dolaşımdaki kan miktarı azalır, vücut, damarları daraltmak suretiyle kan dengesini koruyamaz.

Aynı şekilde, kan, vücudun ayakta dik durması halinde yerçekimine uyarak vücudun bazı kısımlarındaki kan damarlarında toplanır. Vücudun diğer kısımlarında ise kan damarları daralır ve sonunda çocuğun rengi solar. Bu tür renk solmasına çocuklarda sabah kalktıkları zaman, ya da uzun süre ayakta durdukları zaman, iyileşme döneminde görülür. Kan dolaşımının azalması ya da aksaması, dolaşım sistemindeki bozukluğun nedenidir.

Kansızlık (Anemi):

Alyuvarların ya da kana rengini veren hemoglobin azalması sonucu yüzün ya da bütün derinin soluk bir renk alması olağandır.

Doğuştan Olan Yüz Solukluğu:

Hasta olmadıkları halde, soluk benizli birçok bebeğe ya da okul çağındaki çocuğa çok sık rastlanır. Bu tür çocuklardaki solukluk, derideki ya da vejetatif sinir sistemindeki doğuştan gelen özel bir niteliktir. Bu çocukların çoğu, sağlıksız görünüşlerine rağmen, sağlıklıdır, ama yüzlerinin solukluğu nedeniyle doktora götürülürler.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Çocuklarda Ateş ve Ateşin Nedenleri

Ateş

Ateşin Nedenleri:

İnsanda, diğer sıcakkanlılar gibi vücut ısısını korumak yeteneği vardır. Çok az değişen vücut ısısı (sabahları 36,5, öğleden sonra ve akşamları 37,2 derece) vücudun gösterdiği fonksiyonlar için çok önemlidir. Vücut ısısının 38 derecenin üstüne çıkmasına 'ateş' adı verilir (çocukta vücut ısısı erişkinlere göre daha yüksektir). Makattan ölçülen vücut ısısı normal olarak 37,5 ile 38 derece arasındaysa, çocuğun ateşi olduğundan edilir. Ateş, vücuttaki ısı düzeninin bozulduğunu gösterir. Bu düzen, sayısız hastalıklarla, özellikle, mikrobik hastalıklar nedeniyle bozulur. O halde, ateş, bir hastalık değil, hastalığa karşı vücudun gösterdiği bir reaksiyondur. Bu reaksiyon sırasında, kandaki gıda alışverişinin artmasıyla vücut ısısı doğru orantılı olarak yükselir.

Çocukta Ateş:

Çocuklar çok kolay ateşlenir ve çoğu kez de ateşleri erişkinlerinkine göre da ha yüksektir. Ateş, daima bir hastalık belirtisini ya da vücut ısı düzeninin bozulduğunu gösterir. Ama bu bozukluk pek önemsiz de olabilir. Özellikle, bebeklerin vücut ısıları, kolaylıkla yükseldiği gibi, düşebilir de. Bebekler susuz kaldıkları zaman da ateşlenirler (susuzluk ateşi). Vücut ısısının günlerce 39 derecenin üstünde kalması, çoğu kez ciddi bir hastalık belirtisidir. Vücut ısısının çok fazla, yani 41 derecenin üstüne çıkması, vücut fonksiyonunun ve kandaki gıda alışverişinin aksamasına neden olur.

Bu aksaklığın uzunca sürmesi çocuk için oldukça büyük tehlikeler doğurabilir. Ateşin her ölçülüsünde okunan derece bir grafikle gösterilmelidir. Çünkü, doktor bu grafiğe bakarak mikrobik hastalıkların nedenini kolayca anlayabilir.

Ateş Sırasında Görülebilen Yan Belirtiler:

Ateşin yüksek oluşu sağlık durumunu bozar. Ateşli durumlarda:

- İştahsızlık,

- Halsizlik ve yorgunluk,

- Kalp atışlarında ve solunumda hızlanma,

- Baş ağrısı ve durgunluk,

- Huzursuzluk ve uyku bozukluğu,

- Üşüme ya da titreme,

- Terleme (ısının çabuk düşmesi halinde)

görülür.

Anne, çocuğunun ateşi olup olmadığını hemen anlar. Ateşi olan çocuğun vücudu sıcaktır, rengi soluktur, titrer, gözleri çakmak çakmak olur. Çocuğun davranışlarında da bir değişiklik göze çarpar. Yüksek ateş, küçük çocuklarda zaman zaman havale yapabilir.

Ateşin Etkisi:

Çocuk ateşlendiği zaman mutlaka bir çocuk doktoruna götürülmelidir. Ateşin giderilmesi, asıl hastalığın da tedavisi demektir. Sağlık durumunun bozulması halinde, vücudun serinletilecek şekilde silinmesi, ılık banyo gibi ateş düşürücü tedbirler alınmalıdır. Ateş düşürücü ilaçlar da verilebilir, ancak, ateş nedeni araştırılmadan ve anlaşılmadan ateşin düşürülmesi sakıncalıdır.

İştahsızlık ve İştahsızlığın Nedenleri

İştahsızlık

İştahsızlığın Belirtileri:

İştahsızlık, yeme arzusunun azalması ya da geçici olarak tamamen ortadan kalkmasıdır. Acıkmak, tokluk duygusu, iştahsızlık, sağlıklı bebek ve küçük çocukta görülen ve belirli aralıklarla birbirini izleyen doğal belirtilerdir. Yemek yedikten sonra yaklaşık olarak dört saat içinde mide tamamen boşalır ve açlık yavaş yavaş kendisini belli etmeye başlar. Çocuk yeteri kadar gıda alınca, doyar ve rahatlar. İştah ve tokluk duygusunun birbirini izlemesi, mide-bağırsak kanalı, kandaki şeker miktarı, vejetatif sinir sistemi ve beyin tarafından çeşitli şekillerde yönetilir. Ama, normal yönetim mekanizmasında değişik nedenlerden ötürü aksamalar görülür. İştahsızlığı vücutla ilgili, yani organ bozuklukları ya da hastalıkların neden olduğu iştahsızlık ve vücutla ilgili olmayan fonksiyonel, çoğu kez, psikojen olarak ortaya çıkan iştahsızlık olarak ikiye ayırmak mümkündür.

Vücutla İlgili Nedenler:

Hiç yememe şeklinde görülen iştahsızlık, çoğunlukla çocukluk döneminde, her ateşli ya da sağlık bozan hastalık sırasında kendisini gösterir. Bu durum, bebekte ve küçük çocukta daha sık görülür. Hastalık geçince iştah da yerine gelir.

Psikojen İştahsızlık:

Doktor, inatçı iştahsızlık halinde vücutla ilgili bir neden bulamazsa, çoğu kez çocuğun davranışlarında bir bozukluk arar. Bebeklik döneminde, iştah bozukluğu ya da yapmacık iştah bozukluğu, bebeğin mama almamakta ısrar etmesi şeklinde ortaya çıkar. Bebek, alışmış olduğu gıdalara karşı iştahsızlık göstermez. Küçük çocukların çoğunluğu az yer. Anne-babalar, normal beslenmiş çocuklarda yapmacık iştahsızlık halinde bile endişe eder ve doktora çocuklarının yemek yemediğini söylerler.

Çoğunlukla iştahsızlık, çiğneme tembelliğiyle karıştırılabilir. Psikojen iştahsızlığın birinci nedeni, çocuğun yemek için zorlanmasıdır. Bu hatalı tutum sonunda çocukta birçok anormal yemek yeme alışkanlıkları uyandırılmış olur ve zamanla bu alışkanlıklar yerleşici olur. Demek ki iştahsızlık, bir eğitim sorunudur. Bu konuda, çoğu kez sadece çocuk doktoru, psikolog ya da psikiyatr yardımcı olabilir, önerilerde bulunabilir.

İştahsızlığın Giderilmesi:

Anne-baba, çocuğun gelişimi, beslenme özellikleri ve uygulaması gereken konuları zamanında öğrenmekle iştahsızlığa engel olabilir. Çocuğun ruhsal ve zeka gelişimi üzerinde bilgi sahibi olmakla ve ihtiyacı olan şeyleri dikkate almakla, eğitim hatalarının önüne geçilebilir. Eğer anne-baba, büyükanne, büyükbaba ya da çocuğun eğitimiyle ilgili diğer kimse, çocuğu kendi haline bırakacak olursa, yemek için ısrar etmezse, uygun olmayan ya da beceriksizce bir eğitim sonucu olarak çocuğun inatçılık, reddetme, karşı koyma gibi tepkiler göstermesine yol açmazsa, çocuk çoğunlukla kendiliğinden yemeye başlar. Zaman zaman, doktor tarafından verilen iştah açıcı ilaçlar da bu konuda yardımcı olur.

Aramalar: çocuğum yemek yemiyor , çocuğuma bir şey yediremiyorum , çocukların iştahı nasıl açılır , iştah açma yöntemi , iştahsızlığın tedavisi

Çocuklarda Zeka Geriliği ve Tedavisi

Zeka Geriliği

Nedeni ve Oluşması:

Zeka gelişmesi sayısız faktörlerin etkisiyle bozulabilir. Doğumdan önceki hastalıklar, doğum sırasında oluşan sakatlıklar, beyin ya da beyin zarı hastalıkları, kandaki gıda maddeleri alışverişindeki bozukluklar, beynin kazalar nedeniyle zedelenmesi, beyin ya da kafatasındaki doğumsal gelişim bozuklukları, yalnız vücutça değil, zeka yönünden gelişimi de etkiler.

Zeka gelişim bozukluğunun derecesi, çeşitli testlerle saptanabilir. Bu testler ya bir kişi üzerinde ya da bir grup üzerinde uygulanır.

Muayene Olanakları:

Zeka denince, yeni görevlere ya da yeni durum ve sorunlara kendi düşünce gücüyle hakim olma yeteneği anlaşılır. Bu yetenek, zeka testleri yardımıyla saptanır. Çeşitli zeka yetenekleri (bellek, hatırlama gücü, anlama ve tepki gösterme hızı, matematiksel düşünme, rakam ve simge kavramı, anlatım yeteneği ve sözcük hazinesi) tek tek kontrol edilir. Böylece bireylerin zayıf ve güçlü yetenekleri, özel yetenekleri ortaya çıkmış olur. Bütün teknik çalışmaların hesaplanan değeri zeka oranıdır ve rakamlarla ifade edilir. Normal zeka oranı %90-100 ya da %0,9-1'dir. Test muayeneleri zeka oranı %120-130 ya da daha fazla olan normalin üstündeki zekaları da saptar.

Küçük çocuklarda motor hareket gelişimi de deneye tabi tutulur. Diğer deney yöntemleri çocuğun kişiliği üzerinde bilgi edinme olanağı sağlar. Tecrübeli bir psikolog, çocuğun yaptığı resimler, anlattığı hikâye, masal, belirli resimleri açıklama şekli, bir sahneyi oyuncak inşaat kutusundaki malzemeyle serbest olarak canlandırması, bir hedefe yönelik sorulara verdiği cevaplardan onun kişiliği, özellikleri ve sorunları hakkında bilgi sahibi olur.

Belirtileri:

Genel normun altında olan zekâ, 'zeka geriliği' olarak nitelendirilir. Zeka geriliğini ölçmede, zeka derecesine göre yapılan sınıflandırmalar değişiktir. Genel bir sınıflandırma şöyle yapılmaktadır:

1. Geri zekalı,

2. Embesil,

3. İdiosi,

4. Noral embesil (deli).

Geri Zekalı Çocuklarda çoğu kez konuşma gelişmesi gecikir ve tepkileri ağırdır. Böyle bir çocuk, özel eğitimle ilerde basit bir mesleği kendi başına yapabilecek kadar geliştirilebilir. Bu çocukların zeka oranı %70-80'dir.

Embesil Çocuk, (Moralite Eksikliği): Bu çocukların zekâ oranı % 40-70'tir. Bunların zeka yönünden geri kalmış çocuklara ait okullarda geliştirilmeleri gerekir. Bu okullar, çocuklara kendi başlarına davranabilme yeteneğini, belli bir derecede okuma, yazma ve sosyal uyum olanakları kazandırmayı amaç edinmiştir. Bu çocuklar, ilerde gözetim altında çalışabilirler.

İdio Çocuk: Bu çocukların zeka gelişmesi çok bozuktur. Zekâ oranı % 40'ın altındadır. Bunlar, bakıma muhtaçtır ve ancak tek tek birkaç sözcükle anlaşabilecek kadar eğitilebilirler. Okula başlamaları mümkün değildir.

Sıklık Derecesi:

Nüfusun %3-4'ü geri zekâlı çocukların, % 0,5'i imbesil ve %0,25'i de idio' dur.

Tedavi:

Ana-babanın özellikle zeka gelişimi aksamış çocukla sakin, sevgi ve sabırla uğraşması çok önemlidir. Bu çocukların çoğunluğu 'duyu' ile öğrenir. Anne-babanın sevgi ve sabırla çocuğa gerekli bilgileri tekrar tekrar vermek yükümlülüğünü kavramaları, çocuğun yeteneklerini geliştirebilir. Buna karşılık, sabırsızlık ve çocuktan çok fazla şeyler istemek, onun öğrenme yeteneklerini daha çok sınırlandıracaktır.

22 Nisan 2012 Pazar

Toksoplazmoz

Toksoplazmoz

Nedeni:

Parazit bir protozoon olan "toksoplazma gondii" tek hücreli bir mikroorganizmadır. Bu parazit, insanda ve hayvanda (kemirici hayvanlar, ev hayvanları, özellikle kediler) çoğu kez hastalık belirtileri göstermeyen enfeksiyonlar yapabilir. Özellikle, sıcak bölgelerde hastalık belirtisi göstermeyen enfeksiyöz bir hastalık olarak çok yaygındır. Yetişkinlik döneminde, bütün insanların %60'ı bu parazitleri taşımaktadır.

Bulaşma:

Erken organizma, kedi ve köpek gibi ev hayvanlarının bağırsaklarında bulunan "toxacara mystex" adlı solucanın yumurtalarından geçer. Bu yumurtaların yiyecekleri bulaşması normaldir. İnsana da böyle bulaşmaktadır. Özellikle, kedi yavruları bu hastalığın yayılmasında etkendir.

Belirtileri:

Vakaların çoğu pek ender olarak hastalık belirtisi gösterir. Daha çok, lenf bezlerinde hafif bir şişme görülür. Gebe kadın hastalığa yakalanmışsa, parazitler plasenta yoluyla fetüse geçer. Sonuç ya fetüsün ölümü ya da düşük olur. Çocuk yaşarsa, hidrosefali, beyin iltihabı, karaciğer, dalak ve akciğer hastalıkları görülür. Gözün koroid tabakası iltihaplanacağından görme bozuklukları, hatta körlük olabilir. Paraziti almış çocukların yaklaşık olarak dörtte biri erken doğar. Çocuğun gelişimi sırasında başka belirtilere de rastlanır (ruhsal gelişim bozuklukları, kramplar).

Tedavisi:

Hastalık, pek fark edilmediği için, teşhis edilmesi halinde bile belirtiler çok hafif olduğundan tedaviye gerek görülmez. Çok ender görülen doğumsal toksoplazmanın tedavisinde sülfamit ve pirimentamin etkindir.

Korunma:

Parazit, insana toxacara mystex adlı solucanın yumurtalıklarının yiyeceklere bulaşmasından geçtiğine göre, ev hayvanları beslemekten kaçınmalıdır. Ayrıca, bu parazit, birçok memeli hayvan ve kuşlarda bulunduğundan, etlerin çok iyi pişirilmesi gerekmektedir.

Dizanteri, Belirtileri ve Tedavisi

Dizanteri

Dizanterinin Nedenleri:

İshalle birlikte dışkıdan sümük ve kan atılması şeklinde görülür. Shigella cinsi bakterilerin enfeksiyonudur. Kuluçka süresi 1-7 gündür.

Dizanterinin Belirtileri:

Ateş, baş ve karın ağrıları, kanlı ishal, ağrı verici büyük abdesttir. Süt çocuklarında su kaybı nedeniyle oluşan ve ağır beslenme bozukluklarına neden olabilen komplikasyonlar görülür.

Dizanterinin Tedavisi:

Yatak istirahati ve diyet gereklidir. Kana (intra venöz'e) su ve mineral kaybının karşılanması amacıyla serum verilir. Ayrıca, dizanteri bakterilerini yok edici uygun ilaçlar kullanılır.

Korunma:

Dizanteri şüphesinin bile yetkili makamlara duyurulması gereklidir. Hasta, kesinlikle tecrit edilmeli ve enfeksiyon giderici tedbirler alınmalıdır.

Tifüs ve Paratifüs Hastalıkları

Tifüs

Nedeni:

Bitle taşınan yüksek ateşli genel bir enfeksiyöz hastalıktır. Bazı vakalarda kalp ve damarlarda komplikasyonlar görülebilir. Hastalığın nedeni, 'Ricketssia provvazeki' virüsüdür. Uygar ülkelerde tifüs hastalığına artık çok ender rastlanmaktadır.

Kuluçka Devresi:

Hastalığın kuluçka devresi 1-2 haftadır.

Belirtileri:

Süt çocuklarında tifüs, çoğunlukla zararsız şekilde görülen ishalle seyreder ve bir enfeksiyöz hastalık olduğu güçlükle teşhis edilebilir. Çocuk ne kadar büyükse, tifüsün belirtileri de o kadar belirgindir. Ateş yüksektir. Şiddetli titremeyle birlikte baş, sırt, kol ve bacak ağrıları görülür. Dil kurudur. Öksürük ve aksırık gibi nezle belirtileri de bulunabilir. Hastalığın dördüncü günü, topluiğne başı büyüklüğünde döküntüler başlar ve döküntü daha çok ense kökünden vücuda yayılır, sonra ikinci hafta içinde kaybolur. Çok yükselen ateş de ikinci haftanın sonunda düşer. Kimi zaman delirium (şuur kaybı) görülür.

Tedavi:

Doktor tarafından tedavi gereklidir. Tifüse karşı tet-rasiklinler etkindir. Yatak istirahati, özellikle, diyet ve tedavi edici gıda gereklidir.

Korunma:

Tifüs şüphesinin bile yetkili makamlara ihbarı gereklidir. Hastalar kesinlikle tecrit edilmelidir. Bugün için tifüse karşı koruyucu olanaklar vardır. Ayrıca, bitlerin DDT ile öldürülmesi çok etkili bir koruyucudur.

Paratifüs

Küçük çocuklarda ishalle ya da süt çocuklarında sindirim bozukluğuyle birlikte tifüs gibi seyir gösteren paratifüs hastalığı ortaya çıkar. Hastalığın bulaşma şekli tifüste olduğu gibidir. Kuluçka süresinin bir gün olduğu çok sık görülmektedir. Tedavi, tifüstekinin benzeridir.

19 Nisan 2012 Perşembe

Çocuklarda Şişmanlık ve Şişmanlama Eğilimi

Şişmanlık ve Şişmanlama Eğilimi

Şişmanlığın Nedenleri:

Şişmanlık, derialtı yağ dokularının artması nedeniyle oluşan vücuttaki fazla kilodur ve doğrudan doğruya bir beslenme bozukluğudur. Şişmanlığı hastalık olarak düşünmek yanlıştır. Şişmanlık eğilimi (adiposis), yağ dokusunun vücutta anormal derecede birikimidir. Okul çocukları arasında şişmanlık eğilimi %2-4 olarak tahmin edilmektedir. Fakat, okul öncesi çocuklarda da rastlanması ender değildir. Şişmanlama, gerektiğinden aşırı beslenme nedeniyle oluşmaktadır. Eğer şişmanlama, hızla artan büyümenin neden olduğu kilo almaya bağlıysa, buna 'iri yapılı şişmanlık' adı verilebilir. Hastalıkla ilgili bir organ büyümesinin neden olmadığı ve daha sık rastlanan şişmanlığın nedenleri çok değişiktir. Kalıtsal yatkınlık, hatalı beslenme, anormal iştah, ruhsal özellikler ve vücudun hareket azlığı şişmanlık için birer neden olabilir. Şişmanlık eğilimi, iç salgı bezlerindeki bozukluk, kandaki gıda alışverişi bozukluğu, beyin hastalıkları sonucunda hastalık halini alabilir.

obezite nedir , şişmanlama , çocuklarda şişmanlık

Şişmanlığın Belirtileri:

Derialtı yağ dokusunda, özellikle sırt, kol ve bacakların üst kısımlarında fazla yağ birikimi ve yüzün tostoparlak olması, ruhsal dengenin ve vücut hareket yeteneğinin bozulması, enfeksiyöz hastalıklara karşı vücut direncinin azalması, kalp ve dolaşım sistemlerindeki bozukluklar, kandaki gıda alışverişi fonksiyonuna fazlaca yük binmesi şişmanlama belirtileri arasında sayılmaktadır.

Şişmanlığın Tedavisi:

Az kalorili yemekler yenmelidir. Bazı günler, yalnız meyve yenmeli, oyunlar ve spor çalışmaları gibi hareketlerle vücuda hareket olanağı verilmelidir. Anne-babanın bu konuda aydınlatılması gerekmektedir. Özellikle, çocuğun ruhsal yönden eğitimine önem vermelidir.

Suçiçeği (Varicella)

Suçiçeği (Varicella)

Suçiçeğinin Nedeni:

Zona tipi bir virüsün neden olduğu enfeksiyöz bir hastalıktır ve çocuklarda çok sık görülmektedir. Suçiçeği hastalığı dünyanın her yanına yayılmıştır. Büyük şehirlerde, köylere oranla daha sık görülür. Bu hastalığın bulaşma olanağı çok geniştir. Çünkü bu virüsü alan kimselerin yaklaşık olarak %70-80'i hastalığa yakalanmaktadır. Bebekler, ilk üç ay içinde, genellikle hastalığa daha az yakalanırlar. Suçiçeği hastalığı çoğunlukla 7-14 yaşlarındaki çocuklarda görülür (%98).

varicella nedir suçiçeği hastalığı varisella su çiçeği

Suçiçeğinin Bulaşması:

Hastayla doğrudan doğruya temas sırasında damlacıklarla bulaşır. Damlacıklar hava cereyanıyla diğer odalara da sıçrayabilir. Bundan ötürü okullarda, çocuk yuvalarında vb. yerlerde hastalığın yaygın olduğu görülür. Genellikle hastalığın bulaşması, döküntüden önceki 5 günle, döküntüden sonraki bir hafta içindedir.

Kuluçka Devresi: 14-21 gündür.

Suçiçeğinin Belirtileri:

Çoğu kez kaşıntılı olan deri döküntüsünün çıkışından bir ilâ iki gün önce, ender olarak ön safha görülür. Ön safha hafif ateş, iştahsızlık, neşesizlik, öksürükle başlar. Deri döküntüsü, hastalığın ilk günü görülür. Önce vücudun giyimli bölgelerinde başlar, daha sonra kol ve bacaklara yayılır. Başlangıçta topluiğne başı kadar olan lekeler daha sonra sivilce, çıban (püstül) haline gelir ve sonunda kabuk bağlar. Kabarcıkların üstünde su berraklığında ya da sarımsı bir sıvı vardır ve çevreleri kırmızıdır. Bazen ağız mukoz dokusunda da görülebilir. Kabarcık kuruma sonunda derinleşir ve kabuk bağlar. Hastalık başlangıcından bir ilâ dört hafta sonra kabuk düşer. Döküntülerin mikroplanması halinde cerahatli yaralar oluşabilir ve bunlar da yara izi bırakırlar.

Seyri:

Komplikasyonları yoktur. Döküntü kabukları bir ilâ iki hafta sonra düşer. Bu hastalık, ömür boyu bağışıklık sağlar, ama mutlak bir bağışıklık olarak kabul edilemez. İkinci kez hastalanmak çok ender olmakla birlikte olağandır.

Suçiçeğinin Tedavisi:

Kaşıntı varsa, %1 fenol karıştırılmış kalamin losyonu etkendir. %5 potasyum permanganat eriyiği sürmek, bulaşma olasılığını önler. Eğer ikincil bakteri enfeksiyonu önlenirse, yaralar iz bırakmayabilir. Çocuk, yorgun ve hasta görünüyorsa yatırılır ve baş ağrısı için aspirin verilir. Her vakada çocuğun yatırılması gerekmeyebilir.

Romatizmal Ateş (Asıl Romatizma)

Romatizmal Ateş (Asıl Romatizma)

Romatizmal Ateşin Nedenleri

Romatizmal ateş, çocuklarda ve erişkinlerde görülen genellikle, eklemlere, kalbe ve sinir sistemlerini etkileyen bir hastalıktır. Romatizmal ateş, boğazın streptokok enfeksiyonuna vücudun verdiği cevaptır. Bu hastalık antikor üretimi nedeniyle vücudun duyarlığına neden olur. Bunun sonunda da, yenileyen bir streptokok hastalığı, bağdokusunun iltihaplı bir tepkisinin nedeni olur. İltihaplı romatizmal reaksiyon, bağ dokusunda, hem eklemlerde hem de kalp ve beyinde ortaya çıkabilir. Romatizmal ateş, çoğunlukla bir çocuk hastalığıdır. En sık okul döneminde görülür. Ama okul öncesi ve erken çocukluk döneminde de görülebilir.

romatizmal ateş nedir akut romatizmal ateş asıl romatizma

Romatizmal Ateşin Belirtileri Ateş, terleme eğilimi, renk solukluğu, eklemlerde ağrı, halsizlik ve hastalık duygusu gibi genel sağlık bozuklukları görülür. Özel hastalık belirtileri, romatizmal iltihabın türüne ve yerine göre değişiktir.

1. En sık, kalbin kalp kapakları bölgesindeki iç zarında (endokardit) görülür. Kalp sesleri dinlenip teşhis edilebilir. Kalp kaslarında (miyokardit) ya da kalbin zar kılıfında (perikardit), normal olarak sadece doktor tarafından teşhis edilebilen hastalık belirtileri gösteren romatizmal iltihaplar daha azdır.

2. Eklemlerde, romatizmal kalp hastalıklarıyle aynı anda, ya da tek olarak romatizmal iltihaplara da çok sık rastlanır. Romatizmal eklem iltihaplarında bir ya da daha fazla eklem birbirini izleyerek şişer ve kızarır. Bu şişlik ve kızarıklıklar ağrı yapar.

3. Serebrum'da bir hedefe yönelik ritmik kas hareketlerinin bozukluğuna, kas zayıflığına ve ruhsal yönden aşırı tahrik edilebilmeye neden olan hastalık da romatizmal ateşe dahildir. Bu hastalık, kol ve bacaklarda, bozuk, düzensiz ve hedefsiz hareketlere, istemsiz yapılan garip davranışlara (surat asmak, yüz buruşturmak, vb. yürüyüş bozuklukları, yazma bozuklukları vb.) neden olur. Böylece sürekli istemsiz sıçrama hareketleri (köre) görülür.

4. Son olarak da çocukta kırmızımtırak deri döküntüleri ya da büyük eklemlerde, kas sinirlerinde düğüm şeklinde sertlikler vardır.

Bu hastalık belirtileri görülürse, doktor, hastalığın teşhis edilebilmesi için gerekli bir seri kan tahlilleri yaptırır.

Komplikasyonlar ve Hastalık Sonrası Kalıntılar:

Romatizmal ateş hastalığındaki başlıca tehlike kalp kapaklarında oluşan değişikliktir (mitral stenoz). Bunun sonucunda, kalp kapakçıkları sürekli olarak hastalanır. Hastalığın sık tekrarı, bu tehlikeyi daha da büyütür. Bu hastalığa bir kez yakalananların tekrar yakalanma olasılığı kuvvetlidir.

Romatizmal Ateşin Tedavisi

Doktorun kontrolü altında ateş düşünceye kadar altı ilâ sekiz hafta süreyle kesin yatak istirahati gereklidir. Streptokok enfeksiyonu için penisilin (antibiyotik) kullanılır. Buna ek olarak, ağrılar için aspirin verilir. Hastalık süresince diyete dikkat etmek gerekir. Kalp çok etkilenmişse, kortikosteroidler yararlı olabilir. Streptokok sonucu bu hastalığa tekrar yakalanmamayı sağlamak için iki ilâ beş yıl süreyle penisilin verilmesi gerektiği iddia edilmektedir. Hastalığa yakalanmış çocukların genel durumu yakından incelenmeli ve kalp hastalığı belirtisinde gereken tedbirler alınmalıdır.

18 Nisan 2012 Çarşamba

Nezle (Koriza - Akut Rinit - Akut Koriza)

Nezle (Koriza - Akut Rinit - Akut Koriza)

Nezlenin Nedenleri

Erken çocukluk ve çocukluk döneminde çok sık olarak rastlanan üst solunum yollarının bir virüs enfeksiyonudur. Burun müköz dokusunda iltihap, şişme ve aşırı sümük salgısı görülür, insandan insana damlacıklarla bulaşır. Nezle tek olarak veya soğuk algınlığı hastalığı ya da gribal enfeksiyon adı altında üst solunum yolları iltihaplarıyla birlikte ortaya çıkar. Kızamık gibi çeşitli mikrobik hastalıklara benzeyen nezlenin, üst solunum yollarında iltihapların görüldüğü bir ön safha vardır.

koriza nedir nezle akut rinit cold nezle nasıl geçer

Nezlenin Belirtileri

Ateş, bitkinlik, iştahsızlık, susuzluk duygusu ve isteği, bebeklerde yutkunma zorluğu, uyku bozuklukları ve aksırma hastalığın ilk belirtileridir. Aşırı salgı ve sümük oluşması burunla solunumu güçleştirir. Bu durum da özellikle bebeklerde yutkunma zorluklarının nedeni olur. Nezle, temizliğe uyulmazsa komplikasyon yapabilir.

Komplikasyonları

Enfeksiyon solunum yollarının derinliklerine (gırtlak iltihabı, bronşit, zatürree) ya da kulaklara (ortakulak iltihabı) yayılır. Bebeklerde sindirim de bozulur (beslenme bozuklukları).

Nezlenin Tedavisi

Çok aşırı temiz hava almak gerekir. Özellikle, bebeklerde birkaç gün, burun mukoz dokusundaki şişliğin inmesi ve solunum düzene girmesi için burun damlaları kullanılmalıdır. Doktor, bebekler ve küçük çocuklar için özel burun damlaları yazar. Büyükler için olan burun damlaları küçük çocuklarda kullanılmamalıdır. Son zamanlarda damla halinde alınabilen nezle ilaçları da vardır. Ateş yüksekse, yatak istirahati gereklidir. Yaşları büyük çocuklarda, özel tedavi tedbirlerine gerek yoktur. Nezle iltihaplı bir hal almışsa, o zaman bakterilere karşı ilâçlar (antibiyotikler) kullanılabilir.

Nezleden Korunma

Soğuk almış ve nezleli çocuklarla temastan mümkün olduğu kadar kaçınmalıdır. Özellikle, gribal enfeksiyonlu büyükler, küçük çocuklardan uzak durmalıdır. Akraba ve arkadaş çevresine bebekle ya da küçük çocukla yapılacak ziyaretlerden önce, evlerinde soğuk algınlığı hastalığı olup olmadığını sormak yerinde bir davranış olur. Anne ya da çocuğun bakıcısı, hastalık kapılmasını engellemek için bebeğin ağzına yıkanmış ve birkaç kat yapılmış bir mendil ya da bez tutmayı denemelidir. Bugün, kağıttan yapılmış, kullanıldıktan sonra atılabilen çok pratik mendiller vardır. Ayrıca, temiz hava en iyi koruyucudur.

17 Nisan 2012 Salı

Mongolizm (Zeka Geriliği)

Mongolizm (Zeka Geriliği)

Mongolizmin Nedenleri:

Mongolizm, zeka geriliği ve vücutça kusurlar gösteren doğmalık bir durumdur. Burada kromozom sayısındaki bir sapma söz konusudur; kırk altı kromozom yerine kırk yedi kromozom bulunmaktadır. Mongoloid çocuklara çok sık rastlanmaktadır. 500-600 çocuktan birinde mongolizm durumu görülür. Mongolizm gösteren çocuklar çoğunlukla yaşlı anadan doğmuştur. Mongolizm kalıtsal da olabilir.

Mongolizmin Belirtileri:

Mongolizm kolayca fark edilebilir. Yüz oval ve yassıdır; gözler çekiktir. Gözün burun tarafında bir deri kıvrımı vardır. Baş yuvarlaktır, ama bazen arka kısmı yassıdır. Kulak kepçeleri deforme olmuştur. Parmaklar kısa ve kabadır. Avuç içinde yatay yönde oluk halinde çizgiler vardır (maymun eli gibi). Birinci ve ikinci ayak parmakları arasındaki uzaklık fazladır. Dil iri, burun kalkıktır. Genel kas zayıflığı görülür. Kalpte çoğu kez doğumsal bir bozukluk vardır. Mongoloid çocukta zeka geriliği görülür. Vücut zayıf olduğu için bulaşıcı hastalıkları kolayca kapabilir. Bundan ötürü de hayatı daima tehlike içindedir.

Mongolizmin Tedavisi:

Etkili bir tedavi yöntemi yoktur. Mongoloid çocuklar çok uzun ömürlü olmazlar. Çok azı yetişkinlik dönemine erişebilir.

Çekik göz, gözün burna yakın ucundaki deri kıvrımı, yassı burun, tipik yüz ifadesi ve mongoloid çocuğun maymun eline benzeyen eli (altta).

mongolizm nedir davn sendromu down sendromu zeka geriliği

Mide Kapağı Krampı

Mide Kapağı Krampı

Nedeni ve Oluşması:

Mide çıkışı, mide kapağı kaslarının kalınlaşması (pilorushipertrofi) sonucunda daralır ve kasılır (pilorus-spazma). Böylece, gıda maddeleri ya hiç ya da çok az miktarda incebağırsağa gönderilebilir. Nedeni bilinmemektedir. Hastalık özellikle kız çocuklarında doğumdan sonraki ilk üç ay içinde görülür.

mide kırampı nedir mide kapağı krampının tedavisi

Belirtileri:

Doğumdan yaklaşık olarak 4-6 hafta sonra başlar. Şiddetli kusma görülür. Kusma sırasında, kusmuk fışkırarak çıkar. İştahsızlık görülmez. Bebek çoğu kez kusmadan hemen sonra süt emmeye hazırdır. Gıda alınışından sonra midenin dalgalı hareketler yaptığı görülebilir. Bu hareketler, midenin dalgalı hareketlerle (peristalkizm) içindekileri daralmış olan mide çıkışından geçirmeye uğraştığını gösterir. Bu sırada, gıda maddelerinin pek az kısmı incebağırsağa ulaşır. Bebek açlık çeker, kilo kaybeder. Kakası dışkı maddeleri yönünden fakirdir; kakaya çıkış az ve seyrektir (suni kabızlık, açlık kakası).

Komplikasyonları:

Kilo ve tuz kaybı (kalsiyum, klor gibi mineraller), deride kuruluk belirtileri, kandaki gıda maddeleri alışverişinde hayatî tehlike yaratacak krizler görülebilir.

Tedavi:

Mide çıkışı krampı hallerinde, kramp giderici ilaçlarla tedavi olumlu sonuç verir. Ama mide kapağı kaslarının kalınlaşması söz konusuysa, o zaman kas liflerinin ameliyatla ayrılması gereklidir. Hem hasta hem de doktor için tehlikesiz bir ameliyatla mide kapağı darlığı giderilir ve çocuk birkaç gün sonra düzgün olarak gıda almaya başlar.

Metabolizma Hastalıkları

Metabolizma Hastalıkları

İnsan vücudundaki çok yönlü metabolizma olayları çerçevesi içinde protein, yağ, karbonhidrat ve enerji metabolizması büyük önem taşır. Yaşama ve gelişme için binlerce protein, yağ ve karbonhidrat alınışı ve bunların bağırsaklarda işlenmesi (sindirim) bağırsak mukoz dokusuyla temel yapı maddelerinin emilmesi, iç metabolizmada vücuda gerekli olan maddelerin yapımı ve vücudun doku maddelerine çevrilmesi, sonunda enerji verecek şekilde işlenmesi ve depo edilip salgılanması, metabolizmanın temel fonksiyonlarındandır.

metabolik hastalık nedir metabolizma hastalıkları

Metabolizma olayları oldukça karışıktır ve çocukluk dönemindekilerle yetişkinlik dönemindekiler birbirinden farklıdır. Protein Metabolizmasındaki Bozukluk

Kandaki proteinin (plazma proteini) birçok görevi vardır ve kimyasal olarak albümin ve globüline (alfa, beta ve gamma globülin) ayrılabilir. Protein bölünmesi akut ve kronik iltihaplar, karaciğer ve böbrek hastalıkları sonucunda bozulur ve değişir. Antikor yetmezliği yalnız erkek çocuklarda doğumsal kalıtsal bir hastalık olarak görülür. Nedeni, mikroplara karşı koymada bağışıklık globülini olarak önemli bir rol oynayan gamma-globülinin yapımında ortaya çıkan bozukluktur. Bunun sonunda da antikor yetmezliği görülen çocuklar, daima tekrarlayan enfeksiyöz hastalıklar tehlikesi içindedir ve enjekte edilebilen, protein eriyiği halinde verilebilecek gamma-globülin tedavisini gerektirirler.

Bebeklik ve erken çocukluk döneminde görülen birçok hastalık (beslenme yetersizliği, kronik bağırsak nezlesi, karaciğer bozuklukları, böbrek hastalıkları, bağırsaktaki emilme bozuklukları, vb.), vücuda yetersiz protein girmesine, bağırsak ve böbreklerle fazla miktarda protein kaybına ve karaciğerde az miktarda protein belirmesi sonucunda kandaki protein miktarının azalmasına neden olur.

Aminoasit metabolizması hastalıklarının birçoğu, aminoasit (proteinin en basit yapı taşı) metabolizması için gerekli olan enzimlerin kalıtsal bozukluklarına dayanır. Örneğin, doğumsal enzim bozukluğu sonunda bir aminoasit olan fenilalanin'in tirozin'e dönüşmesinin bozulması halinde, fenilalanin'in kanda toplanması ve özellikle beyin hücrelerinde yerleşmesi sonucunda fenilketonüri hastalığı ortaya çıkar.

Yağ Metabolizması Bozukluğu

Kanda normal olarak çeşitli yağ maddeleri, yağ cinsinden aynı derecede hayati önemi olan yağ benzeri maddeler (kolestirin vb.) bulunur. Bu maddeler, bebeklik ve erken çocukluk dönemlerinde henüz az miktardadır. Ancak onuncu ayın sonuna doğru yetişkinlerdeki miktara erişir.

Kakada yağ salgısının azlığına neden olan yağ metabolizmasındaki bozukluk sonucunda, çocukluk döneminde başlıca iki hastalık ortaya çıkar. Bunlar, özel bağırsak hastalıklarının neden olduğu kronik sindirim bozuklukları ve pankreasın fibro-kistik hastalığı şeklinde görülür. Yağ birikmesi hastalıkları (hipemi) seyrek görülür. Bu hastalıklarda belirli yağ maddeleri organizmada depo edilir.

Karbonhidrat Metabolizması Bozukluğu

Çocukluk döneminde karbonhidrat metabolizmasındaki en önemli bozukluk, şeker hastalığıdır (Diabetes mellitus). Bu hastalık, pankreas tarafından salgılanan insülin hormonunun yetersiz oluşu sonucunda oluşur. Kandaki şeker miktarının aniden düşmesi şeklinde (hipoglisemik koma) görülen hastalık hali çok enderdir.

Bu türde ne organik bir hastalık ne de metabolizma bozukluğu görülmez. Hastalık belirtileri olarak, çabuk sinirlenme, şaşkınlık, mide bulantısı, renk solukluğu, terleme, bayılma ve hayati tehlikesi olan koma görülür.

Kandaki şeker miktarının azalmasının (hipoglisemi) diğer şekillerinin nedenleri daha çok organiktir ve şeker hastalığı tedavisi çerçevesi içinde, verilmesi gereken insülin ve karbonhidrat arasındaki oransızlık sonucunda ortaya çıkar. Besinlerden, metabolizma için yeteri kadar karbonhidrat alınmaması, yağ metabolizmasını da etkiler ve parçalanma sonunda oluşan maddelerin (aseton, keton vb.) fazla miktarda toplanması ve idrarla atılmasına (ketonuri) neden olan yağ asidi oluşmasının yükselmesini etkisi altına alır. Çocukluk döneminde çok sık rastlanan bu hastalık tablosunda, en önemli belirti, şiddetli kusmalardır.

Glikojen metabolizmasında değişik hastalıklar görülür. Glikojen karaciğerde üretilen daha yüksek nitelikte bir karbonhidrattır. Bu, karaciğerde ve diğer organlarda hastalık yapacak derecede depo edilebilir. Glikojen birikmesinden doğan hastalıklar, cinsine ve görüldüğü organa göre birçok türe ayrılır ve glikojen metabolizmasındaki kalıtsal enzim bozukluğuna dayanır. Gıdalarla alınan belirli şeker türlerine dayanıksızlıklar da kalıtsaldır. Bu şeker türleri, belirli metabolizma enzimlerinin yetersiz oluşu nedeniyle normal değerlendirilemez ve ağır organ sakatlıklarına neden olurlar.

Süt şekerine dayanıksızlık, sadece bu şeker alındığında (sütlü gıdalar) oluşan ve içinde süt şekeri bulunmayan besinlerle önlenebilen organ rahatsızlıklarının nedeni olurlar. Aynı şekilde kalıtsal olan meyve şekeri dayanıksızlığı, içinde meyve şekeri bulunan yiyeceklerin (ham şeker, bal, meyveler, vb.) alınması halinde halinde, iştahsızlık, kusma, kramplar, idrarda meyve şekeri salgısıyla çok ani olarak ortaya çıkar ve tedavi edilmezse ölüme kadar götürür.

Tedavi, içinde meyve şekeri bulunmayan diyete dayanmaktadır.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Lenf Bezlerinin İltihabı (Lenfadenit)

Lenf Bezlerinin İltihabı (Lenfadenit)

Lenfadenitin Nedenleri: Lenf bezleri kendi bölgesindeki enfeksiyonlarda şişerler, eğer bu bölgedeki hastalık şiddetliyse patlayıp cerahat akıtabilirler.

lenfadenit nedir lenf bezi iltihabı

Bulaşma: Hastalık, insandan insana ancak sıkı temas sonunda geçer.

Lenfadenitin Belirtileri: Neşesizlik, iştahsızlık, halsizlik, hastalıklı görünüş ve genel sağlık bozukluğu, başlıca hastalık belirtileridir. Ateşle birlikte çene altları, boynun yan tarafında, koltuk altı ve kasık bölgesindeki lenf bezlerinde iltihaplı şişmeler olur. Hastalık belirtileri sırasında, iltihaplı, kızarmış, şişmiş boğazda ve bademciklerde paslanma görülür. Dalak ve karaciğer büyümesi de olabilir. Yaklaşık olarak 8 gün süren ateşli dönemden ancak 1-2 hafta sonra lenf bezlerindeki ve dalak ve karaciğerdeki şişmeler kaybolur. Doktor, kan tahlille-riyle tipik belirtileri saptar. Hastalığın başlangıcından 1-3 hafta sonra kan seromu içinde antikor aranması, hastalığın teşhisi yönünden başka bir yöntemdir. Hastalık belirtilerinin tamamen ortadan kaybolmasından sonra hayat boyu süren bir bağışıklık kazanılmış olur.

Komplikasyonlar: Solunum yollan iltihaplarından başka, sinir sistemi iltihaplarına da rastlanabilir.

Lenfadenitin Tedavisi: Enfeksiyöz hastalığın bulunup tedavi edilmesi gerekmektedir.

Organik Konuşma Bozuklukları

Organik Konuşma Bozuklukları

Çeşitli nedenlerle merkez sinir sisteminde (beyin ve omurilik) oluşan hastalıklar sinir hücrelerini etkiler. Sinir hücrelerindeki bozukluklar, beynin konuşma merkezince ortaya çıkabilir. Ender olarak görülen bu organik konuşma bozuklukları zor teşhis edilir. Bu nedenle, beynin ve sinir sisteminin özel tıbbi muayenesi gerekir. Organik hastalıkların birkaçı aşağıda belirtilmiştir:

afazi disfazi agrafi sözcük sağırlığı sözcük körlüğü konuşma bozukluğu nedir

Konuşma ya da Konuşulanı Anlama Yeteneğinin Kaybı (Afazi ya da Disfazi): Konuşma merkezi alanlarında olan bir yıkım sonucu sözcük sağırlığı ya da sözcük körlüğü, motor afazi ve agrafi ortaya çıkar.

Sözcük sağırlığı ya da körlüğü, gerçekte konuşma yeteneğini etkiler. İşitme duygusu sağlam olduğu halde, sözcüklerin anlaşılmamasıdır.

Sözcük Körlüğü: Görme duygusu sağlam olduğu halde, okunan sözcüklerin kavranamamasıdır.

Motor Afazi: Ses çıkar, fakat sözcük söylenemez.

Agrafi: Elin hareket yeteneği normaldir, ama yazı yazma kavramı yoktur.

Tedavileri: Psikolojik nedenlerle oluşan konuşma bozuklukları, dikkatli psikolojik muayeneyi ve psikoterapik, iyileştirici pedagojik tedavileri gerektirir. Bundan başka, bugün konuşma bozuklukları olanlara özgü özel okullarda modern tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

Kekeleme Nedir?

Kekeleme
Konuşma akışında telaffuz duraklaması şeklinde ortaya çıkan bozukluktur. Konuşmanın akışı sırasında, sessiz harflerin tekrarlanması ve ilk seslerde ya da başlangıç hecelerinde durma şeklinde görülen tutukluklar sırasında vücut, baş, ya da kol ve bacaklarda darbe hareketleri olur. Bu tür konuşma bozukluğu, psikolojik nedenlere dayanır.