AŞAMALI TENDON ONARIMI AMELİYATI İÇİN BİLGİLENDİRME VE İZİN FORMU
AŞAMALI TENDON ONARIMI BİLGİLENDİRME FORMU :
Ön kolda bulunan kaslar tendon adı verilen kirişler aracılığıyla kemiklere bağlanır ve el ve parmakları hareket ettirir. Kesici aletlerle oluşan tendon kesileri sık rastlanan bir el yaralanması şeklidir. Bunun yanı sıra parmaklarda aşırı gerilmeye neden olan künt yaralanmalar da tendon kopmasına neden olur. Tendon kesilerinin tedavisinde en yüksek başarı oranı erken dönemde her iki kesik tendon ucunun bir araya getirilerek dikildiği cerrahi yöntemle sağlanır. Erken dönemde onarılmayan tendonlar, geç dönemde onarılmaya çalışıldığında genellikle tendon uçları bir araya gelmez ve araya köprü görevi görmesi için vücudun başka bir yerinden tendon getirilir. Normal bir tendon iyi hareket edebilmesi için içinde kayarak hareket etmesini sağlayan özel bir kılıf yapı içerisinde bulunur. Bu tarz gecikmiş onarımlarda kılıf yapının bütünlüğü bozulur ise tendon yapışıklığı ve buna bağlı parmaklarda hareket kaybı görülür. Bu durumda aşamalı tendon onarımı bir tedavi alternatifi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aşamalı tendon onarımı iki ayrı cerrahi gerektiren tendon onarım yöntemidir. İlk aşamada, tendon boyunca sağlıksız olan dokular temizlenir ve genellikle bir ucu parmakta diğer ucu el bileğinde olan serbest, sağlıklı tendon uçları hazırlanır. Bu iki uç arasına köprü görevi görmesi amacıyla özel olarak yapılmış silikon bir kablo yerleştirilir ve iki uca dikişle tespit edilir. Bu ameliyat sayesinde silikon kablo çevresinde vücudun kaygan bir kılıf oluşturması beklenir. Böyle bir dokunun oluşması 3-4 ay kadar sürer ve daha sonra ikinci aşamaya geçilir. Bu süre zarfında eklem hareketlerinin devamlılığının sağlanması için hastanın özel bir atel kullanması ve rehabilitasyon programını devam ettirmesi gereklidir. 3-4 ayın sonunda ise ikinci cerrahi gerçekleştirilir. Bu ameliyatta, silikon kablo çıkartılır ve vücudun başka bir yerinden daha az önemli olan bir tendon getirilir. Silikon kablonun çevresinde oluşmuş kılıfın içerisinden geçirilerek sağlam tendon uçlarına dikilir. Bu ameliyat sayesinde, tendona, içinde kayarak rahatça hareket edebileceği bir kılıf sağlanmış olur. Başarılı bir sonuç elde edebilmek için, ikinci seanstan sonra da atel kullanımı ve bunu takiben rehabilitasyon programına uyulması gerekmektedir.
Bu ameliyat çoğunlukla bölgesel uyuşturma ile yapılmaktadır, fakat anestezi uzmanının değerlendirmesi sonucunda gerekirse genel anestezi uygulanacaktır. Genel anestezi hastanın tam olarak uyutulması ve solunumunun nefes borusuna yerleştirilen bir tüple anestezi ekibince denetlenmesi anlamına gelmektedir. Herhangi bir sorun yaşanmaması için öncelikle bazı laboratuvar testleri yapılmaktadır. Anestezi uzmanı ameliyat öncesi hastayı değerlendirmeye alacaktır. Ameliyathanede hastanın kalp atımları ve kan oksijen seviyesi ameliyat süresince, devamlı olarak elektronik cihazlar yardımıyla takip edilmektedir. Allerji veya ilaç reaksiyonu çok nadir de olsa görülmekte ve ölümcül olabilmektedir. Üstelik rutin testlerle duyarlı kişiler önceden saptanamazlar. Ancak bu istenmeyen durumlar hastane koşullarında oluştuklarında, başarıyla tedavi edilebilirler ve hastaya zarar verecek bir durum olma olasılığı son derece azdır.
Aşamalı tendon onarımı öncesinde bu yöntemin birden fazla cerrahi gerektirdiğini ve başarılı bir sonuç için düzenli bir rehabilitasyon programının şart olduğu unutulmamalıdır.
Diğer Tedavi Seçenekleri:
Güç tendon onarımlarında aşamalı tendon onarımı cerrahisi tek tedavi yöntemi değildir. Basit tendon onarımından fayda görmeyen hastalarda, fonksiyonunu kaybetmiş olan bölgeye fonksiyon gören tendonları orijinal yerinden ayırarak transfer etme prensibine dayanan tendon transferi cerrahisi alternatif tedavi olarak uygulanabilecek bir yöntemdir. Ağır ve tedavi edilemeyen tendon yaralanması olgularında eklemleri dondurma işlemi olan artrodez ameliyatı da başvurulabilecek seçenekler arasındadır.
Aşamalı Tendon Onarımının Riskleri:
Her cerrahi işlemin belli miktarda riski mevcuttur ve önemli olan sizin aşamalı tendon onarımı ile ilgili olanları anlamanızdır. Kişinin cerrahi bir girişimi tercih etmesinde girişimin risk ve faydalarının karşılaştırılması esastır. Pek çok hasta aşağıdaki komplikasyonlarla karşılaşmasa bile; siz hepsini plastik cerrahınızla riskleri, potansiyel komplikasyonları ve sonuçlarını anladığınızdan emin olana kadar tartışın.
Yara izleri: Aşamalı tendon onarımının yapılacağı bölgeye göre yeri değişmekle beraber el ve/veya kolunuzda yara izleri olacaktır. Bunlar bir süre için ağrılı ve hassas olabilir. Vücudun başka bir yerinden tendon yaması alınması gerekirse alındığı bölgede de yara izi olacaktır.
Hematom: Ameliyat bölgesinde erken dönemde deri altında kan toplanması olabilir. Bu kan toplanması ayrıca üzerindeki cilt dokusunun kaybedilmesine neden olabilir. Bunu önlemek için sıkı bir pansuman yapılacak ve sizden kolunuzu mümkün olduğunca az hareket ettirmeniz istenecektir.
Yara enfeksiyonu: Enfeksiyon tek başına çok nadir olmasına rağmen hematom gelişmesi durumunda ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca ilk ameliyatta içeriye yerleştirilen silikon kablo vücut için bir yabancı cisim olduğundan enfeksiyon riskini artırmaktadır. Enfeksiyon geliştiği takdirde gerekirse hastanede yatarak damardan uygun antibiyotik tedavi almanız söz konusudur.
Ağrı: Bu işlemden sonra ameliyata bağlı olarak geçici süreyle ağrı olabilir. Bunu engellemek amacıyla gerekli ağrı kesiciler doktorunuz tarafından size verilecektir. Çok nadir de olsa, bazı vakalarda geçici veya kalıcı olarak soğuğa karşı duyarlılık gelişebilir. Bu durumun kalıcı olması ek tedavi gerektirebilir.
Refleks sempatik distrofi: Otonom sinir sisteminin bölgedeki sinir uyarımına verdiği aşırı yanıt nedeniyle gelişen karmaşık bir durumdur. Etkilenen bölgeye giden kan damarlarının aşırı derecede büzülmesi sonucu ciddi ağrı, şişlik, ısı ve renk değişiklikleri görülmektedir. Çok nadir olsa da bu ameliyattan sonra refleks sempatik distrofi gelişme ihtimali vardır.
Sinir yaralanması: Tendon cerrahisi sırasında elde veya ön kolda bulunan çok sayıda sinir ile karşılaşılmaktadır. Bu nedenle özellikle de daha önce geçirilmiş carrahiye bağlı yapışıklıkları olanlarda bu sinirlerde yaralanma görülebilmektedir. Erken dönemde fark edilen sinir yaralanmaları ameliyat sırasında onarılsa dahi parmaklarda uzunca süren bir uyuşukluk dönemi olacaktır. Fark edilemeyen sinir yaralanmaları durumunda ise ikincil bir ameliyat gerekecektir. Çok nadir olmasına rağmen kalıcı sinir hasarı ve buna bağlı his kaybı olma ihtimali vardır.
Silikon proteze bağlı komplikasyonlar: İlk aşamada yerleştirilen silikon kablo vücut için bir yabancı cisimdir. Bu nedenle kendi dokularınız bu yabancı cisme karşı aşırı tepki gösterebilir. Bu durum silikon kablonun deriden dışarı çıkmasına dahi sebep olabilir. Bu durumda protezin çıkartılarak alternatif tedavi yöntemlerine başvurulması gerekebilir. Ayrıca doku içerisinde bu ve benzeri yabancı cisimlerin bulunması enfeksiyon riskini de arttırır. Birinci ameliyattan sonraki rehabilitasyon programı ve egzersizler sırasında silikonun tendonlara dikildiği yerden kopması da görülebilecek komplikasyonlar arasındadır.
Tendon kopması: İkinci ameliyatta silikonun çıkartılıp yerine tendon greftinin konmasından sonra tendon iyileşmesi tam olarak gerçekleşmeden elin veya parmakların hareket ettirilmesi veya erken fizik tedavi rehabilitasyon programına başlanması durumunda tendonda kopma meydana gelebilir. Bu durumda ikincil bir cerrahi ile tendonun tekrar dikilmesi gerekebilir. Bu tür tendon kopmaları, hematom veya enfeksiyon gelişmesi halinde daha sık görülmektedir.
Tendon yapışması: Ameliyat sonrası fizik tedavi yapılmaması veya rehabilitasyon programına geç başlanması halinde tendonlarda tekrar yapışıklık meydana gelebilir. Bu da eklemlerde sertlik ve el ve parmakları hareket ettirmede güçlüğe neden olur. Ameliyat sonrası gelişen tendon yapışıklıklarını açmak için uzun süren farklı fizik tedavi programları veya ikincil bir ameliyat gerekebilir.
Allerjik Reaksiyonlar: Nadir vakalarda kullanılan bantlara, dikiş malzemesine ya da topikal preparatlara karşı alerjik tepkiler alerjiler bildirilmiştir. Daha ciddi sistemik reaksiyonlar cerrahi işlem sırasında kullanılan ya da sonrasında reçete edilen ilaçlarla gelişebilir. Allerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.
Anestezi: Hem lokal hem genel anestezi risk taşır. Tüm cerrahi anestezi ve sedasyon işlemlerinde en basitten ölüme kadar komplikasyonların görülme olasılığı vardır.
Tatmin Edici Olmayan Sonuçlar: Geçirdiğiniz cerrahi işlemin sonuçları ile ilgili olarak hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Tatmin edici olmayan cerrahi nedbe gelişebilir. Cerrahiyi takiben ağrı olabilir. Sonuçların düzeltilmesi için ek cerrahi girişim gerekebilir.
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.
Konuyla ilgili aramalar: aşamalı tendon onarımı hakkında bilgi , aşamalı tendon onarımı bilgilendirme ve rıza formu , aşamalı tendon onarımı onay formu
--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--
Aşamalı Tendon Onarımı Ameliyatı Onam Formu İçin Tıklayın
22 Şubat 2011 Salı
21 Şubat 2011 Pazartesi
Bekaretin ve kızlık zarının önemi nedir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Bekaretin önemi nedir?
Bazı toplumlarda, bir kızın evleninceye kadar bâkire kalması çok önemli olarak görülür. Hattâ bazı aşırı durumlarda aile, kızın evleninceye kadar bâkire olduğunun “ispatı” için, zifaf gecesinin ertesi günü sabahleyin, üzeri kan lekeli çarşafı davetlilere gösterir. Eğer çarşafta kan lekesi bulunmazsa, bu, bazı geleneksel ailelerde kızın bakire olmadığı anlamına gelir. Böyle bir durum kızlar için ciddi neticeler doğurabilir. Kızlar şiddet ve eziyete maruz kalabilecekleri gibi aynı zamanda ölümle dahi tehdit edilebilirler. Kızların kendilerini bu şiddet ve eziyetten kurtarmak için, kızlık zarının cerrahî yoldan “tamir” ettirmek üzere hastahane veya sağlık merkezlerine başvurmaları da olağandır. Kızlık zarının bekâretın garantisi olarak görülmesi cehalettir. Gelinden zifaf gecesi kızlık zarının bozulması ile bekâretini ispat etmesi istenmesi, birçok kızın doğuştan kızlık zarının olmaması gerçeği ile bağdaşmamaktadır. Bu geleneğin, kadınların cinselliğini kontrol altında tutmak istemekten başka bir işlevi yoktur ve bu ilkel devirlerden kalmış bir adettir. Kızların kendilerini iyi tanımaları ve bu şekilde kendilerini haksızlıklardan, bedensel ve ruhsal eziyetlerden koruyabilmeleri için önemli bir husustur. Anne ve babalarında, kızlarını bu kabil ayırım gözeten geleneklerden koruyabilmek için bilgilendirilmeleri gereklidir.
Kızlık Zarı Nedir?
Kızlık zarı bazı kız ve genç kadınların rahim girişinde ki ince bir zardır. Bu zar, ortasında aybaşı hallerinde kanın dışarı akmasını sağlayacak şekilde yuvarlak veya oval biçimde bir delik
bulunan ve rahim girişini kısmen kapatan bir doku tabakasıdır.
Bütün kızlarda kızlık zarı bulunur mu?
Bazı kızların doğuştan kızlık zarı yoktur. Kızlık zarı, cenin anne karnında büyürken gelişir. Ancak zarı meydana getiren ve rahim ağzını kısmen kapatan bu doku, çocuk daha anne karnında iken
yırtılmış olabilir. Dolayısı ile bir kızın kızlık zarının olması veya olmaması o kızın bakireliğinin garantisi değildir. Halen bakire olan bir takım kızların kızlık zarı olmayabilir.
Kızlık zarının varlığı kızın bakire olduğunun delili midir?
Kızlık zarının mevcudiyeti kızın bakire olduğunun gösteren kesin bir kanıt değildir. Bazı kızlık zarları o kadar esnek olur ki cinsi münasebet sonucu ya yırtılmayabilir veya kısmen yırtılabilir. Dolayısı ilede münasebet sonucu hiç kan akışı olmayabilir. Bazı kızların kızlık zarları ise kızların haberi dahi olmadan yırtılmış olabilir.
Bu yırtılış aşağıda ki şekillerde de olabilir:
Beden eğitimi sırasında,
yere düşme sonucu,
kadın hastalıkları doktorunun yaptığı muayene esnasında veya tampon kullanmakla.
Dolayısı ile kızlık zarının olup olmaması kızın bakire olup olmadığının bir delili değildir. Sadece bir doktor muayenesi ile de bir kadın veya genç bir kızın rahimden cinsî münasebette bulunup bulunmadığı kesin olarak tayin edilemez. Kendi vücudunuzu iyi tanıyın, haklarınızın
ne olduğunu öğrenin ve kendi özgürlük ve haysiyetiniz için mücadele edin!
Konuyla ilgili aramalar: kızlık zarı varsa kız bakiremidir , kızlık zarı birşeyi ispatlar mı , kızlık zarının görevi , kızlık zarı nasıl yırtılır
Bazı toplumlarda, bir kızın evleninceye kadar bâkire kalması çok önemli olarak görülür. Hattâ bazı aşırı durumlarda aile, kızın evleninceye kadar bâkire olduğunun “ispatı” için, zifaf gecesinin ertesi günü sabahleyin, üzeri kan lekeli çarşafı davetlilere gösterir. Eğer çarşafta kan lekesi bulunmazsa, bu, bazı geleneksel ailelerde kızın bakire olmadığı anlamına gelir. Böyle bir durum kızlar için ciddi neticeler doğurabilir. Kızlar şiddet ve eziyete maruz kalabilecekleri gibi aynı zamanda ölümle dahi tehdit edilebilirler. Kızların kendilerini bu şiddet ve eziyetten kurtarmak için, kızlık zarının cerrahî yoldan “tamir” ettirmek üzere hastahane veya sağlık merkezlerine başvurmaları da olağandır. Kızlık zarının bekâretın garantisi olarak görülmesi cehalettir. Gelinden zifaf gecesi kızlık zarının bozulması ile bekâretini ispat etmesi istenmesi, birçok kızın doğuştan kızlık zarının olmaması gerçeği ile bağdaşmamaktadır. Bu geleneğin, kadınların cinselliğini kontrol altında tutmak istemekten başka bir işlevi yoktur ve bu ilkel devirlerden kalmış bir adettir. Kızların kendilerini iyi tanımaları ve bu şekilde kendilerini haksızlıklardan, bedensel ve ruhsal eziyetlerden koruyabilmeleri için önemli bir husustur. Anne ve babalarında, kızlarını bu kabil ayırım gözeten geleneklerden koruyabilmek için bilgilendirilmeleri gereklidir.
Kızlık Zarı Nedir?
Kızlık zarı bazı kız ve genç kadınların rahim girişinde ki ince bir zardır. Bu zar, ortasında aybaşı hallerinde kanın dışarı akmasını sağlayacak şekilde yuvarlak veya oval biçimde bir delik
bulunan ve rahim girişini kısmen kapatan bir doku tabakasıdır.
Bütün kızlarda kızlık zarı bulunur mu?
Bazı kızların doğuştan kızlık zarı yoktur. Kızlık zarı, cenin anne karnında büyürken gelişir. Ancak zarı meydana getiren ve rahim ağzını kısmen kapatan bu doku, çocuk daha anne karnında iken
yırtılmış olabilir. Dolayısı ile bir kızın kızlık zarının olması veya olmaması o kızın bakireliğinin garantisi değildir. Halen bakire olan bir takım kızların kızlık zarı olmayabilir.
Kızlık zarının varlığı kızın bakire olduğunun delili midir?
Kızlık zarının mevcudiyeti kızın bakire olduğunun gösteren kesin bir kanıt değildir. Bazı kızlık zarları o kadar esnek olur ki cinsi münasebet sonucu ya yırtılmayabilir veya kısmen yırtılabilir. Dolayısı ilede münasebet sonucu hiç kan akışı olmayabilir. Bazı kızların kızlık zarları ise kızların haberi dahi olmadan yırtılmış olabilir.
Bu yırtılış aşağıda ki şekillerde de olabilir:
Beden eğitimi sırasında,
yere düşme sonucu,
kadın hastalıkları doktorunun yaptığı muayene esnasında veya tampon kullanmakla.
Dolayısı ile kızlık zarının olup olmaması kızın bakire olup olmadığının bir delili değildir. Sadece bir doktor muayenesi ile de bir kadın veya genç bir kızın rahimden cinsî münasebette bulunup bulunmadığı kesin olarak tayin edilemez. Kendi vücudunuzu iyi tanıyın, haklarınızın
ne olduğunu öğrenin ve kendi özgürlük ve haysiyetiniz için mücadele edin!
Konuyla ilgili aramalar: kızlık zarı varsa kız bakiremidir , kızlık zarı birşeyi ispatlar mı , kızlık zarının görevi , kızlık zarı nasıl yırtılır
16 Şubat 2011 Çarşamba
Hemodiyaliz ve Hemşirelik Bakımı (Hemodiyaliz Hemşireliği)
Sponsorlu Bağlantılar:
Hemodiyaliz Hemşireliği SUNUM
Sunuda bulunan bir kısım;
Hemodiyaliz: Yarı geçirgen bir membran ile kan ve diyaliz sıvısı arasında ozmoz ve difüzyon esasına dayalı bir solüt geçişi olarak tanımlanabilir. Ultrafiltrasyon son derece küçük olan su moleküllerinin hidrostatik ve ozmotik kuvvet etkisiyle membrandan geçmesiyle oluşur.
Akut Diyaliz Endikasyonları:
- Perikardit
- Hiperkalemi
- Tıbbi tedaviye cevap vermeyen hacim artışı
- Tıbbi tedaviyle düzeltilemeyen hipertansiyon
- İleri dönem üremik ensefalopati ve/veya nöropati (koma, konvülsiyon)
- GİS kanama
- Şiddetli bulantı ve kusma
- Tıbbi tedavi ile düzeltilemeyen elektrolit bozuklukları (hipo ve hipernatremi)
- Metabolik asidoz
Diğer Diyaliz Endikasyonları:
- İlaç entoksikasyonları
- Bazı mantar entoksikasyonları (yenildikten 48 saat içinde)
- Hiperkalsemi
- Hiperüremi
- Metabolik alkaloz ve hepatorenal sendrom
- Akut nefrotik hemorajik pankreatit
- Hipertermi
- Psöriazis
Kronik Diyaliz Endikasyonları:
- GFR < 10 ml/dk- Serum albümin < 4 g/dl- Adale kitlesinde azalma- Spontan protein alımının < 0.7-0.8 g/kg/gün olması- Yapılan araştırmalarda özellikle diyabetik nefropatiye bağlı diyaliz endikasyonu olan hastaların diğer hastalara göre daha dikkatli ve erken dönemde diyalize alınmaları sonucunda hastaların yaşam sürelerini artmıştır. Diğer hastaların 10 yıllık yaşam süresi < % 55.- Kreatin klerensi 10 ml/dk ile diyalize alınan hastaların 10 yıllık yaşam süresi % 80 iken 4 ml/dk olan hastalarda bu oran < % 50.- Bazı özel durumlarda diyaliz kontrendikedir.Diyaliz Kontrendikasyonları:- Alzheimer hastalığı- Beyinde multiple infarktların olması nedeniyle hastanın şuurunun iyi olmaması- Hepatorenal Sendrom- Siroza bağlı ilerlemiş ensefalopatisi olan hastalar- İleri evre kanser (multiple miyelom hariç)- İleri yaşa bağlı mental problemler/ve uygulamanın yarar sağlamayacağı bilinen hasta grupları (örn; premortem gruplar)- Hastanın uygulamayı kabul etmemesi- Hastanemiz hemodiyaliz ünitesinde daha önceden tanı almış ve programı bilinen ayaktan hasta kabul edilmeyip sadece acil diyaliz endikasyonu olan ve/veya bir başka nedenle hastanemizde tedavi altında bulunan ve diyaliz programı önceden önceden bilinen hastalara hizmet verilmektedir.- Kliniğimizdeki hastaların % 80’e yakını ilk defa diyalize giren ve komplikasyonlar açısından, ayaktan hasta grubuna kıyasla, daha dikkatli ve titiz çalışmayı gerektiren bir hasta grubudur. --> Hastalarımızın titiz bir hemşirelik bakımına ihtiyaçları vardır.
- Hastaların diyalize alınması esnasında geçici ve kalıcı damar yolu uygulamaları yapılmaktadır.
- Damarsal giriş yolları geçici veya kalıcı uygulamalar şeklindedir.
Geçici hemodiyaliz kateterleri:
- Juguler
- Subklavyen ve femoral
--> Hastanemiz acil hasta karşıladığı için en sık uyguladığımız yöntemdir.
Kalıcı damar yolu uygulamaları:
AV fistül ve greftleri (Uzun vadede hastanın programa alınmasıyla yapılmaktadır. Hastanın fistül açılacak ekstremitesinin (sıklıkla kol) belirlenmesi ve/veya uygulamanın yapılması sonrasında korunmaya alınması gerekmektedir.)
Fistül açılacak veya açılmış olan ekstremitenin korunması:
- Damar yolu açılamaz.
- TA ölçülemez.
- Hiçbir tedavi uygulanamaz.
- Sıkan kıyafetler giyilmez.
- Çok sıcak ve çok soğuktan korunmalıdır.
- Saat ve benzeri takılar takılamaz.
- Bu ekstremite ile 500-1000 gr’dan daha ağır yük taşınamaz.
- Ekstremitenin aktiviteleri kısıtlanır.
- Kalıcı santral venöz kateterler fistül açılmadığı, girişimsel damar yolu olmadığı şartlarda son aşama olarak uygulanır.
- HBV negatif olan hastalar Hepatit B için aşılanmalıdır.
Akut Hemodiyalizde en sık görülen komplikasyonlar:
- Hipotansiyon (% 20-30)
- Kas krampları (%5-20)
- Bulantı-kusma (%5-15)
- Baş ağrısı (% 5)
- Göğüs ve sırt ağrıları
- Ateş ve titreme
- Antikoagülasyona bağlı komplikasyonlar
Akut Hemodiyalizin ciddi ancak daha az görülen komplikasyonları:
- Disequilibrium sendromu
- Anaflaksi
- Aritmiler
- Kalp tamponatı
- İntrakraniyal kanama
- Konvülsiyonlar
- Hemoliz
- Hava embolisi
- Kardiopulmoner arrest
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerinden herhangi birini kullanarak sunumun tamamını bilgisayarınıza indiriniz.
Yazar: Hemşire Sevilay AYDIN
Sunuda geçen diğer konular: hemodiyaliz nedir , hemodiyalizde hemşirelik
--> SUNUMLAR ANA SAYFASINA DÖN <--
Hemodiyaliz ve Hemşirelik Bakımı Adlı Sunumu İndir Alternatif İndirme
Sunuda bulunan bir kısım;
Hemodiyaliz: Yarı geçirgen bir membran ile kan ve diyaliz sıvısı arasında ozmoz ve difüzyon esasına dayalı bir solüt geçişi olarak tanımlanabilir. Ultrafiltrasyon son derece küçük olan su moleküllerinin hidrostatik ve ozmotik kuvvet etkisiyle membrandan geçmesiyle oluşur.
Akut Diyaliz Endikasyonları:
- Perikardit
- Hiperkalemi
- Tıbbi tedaviye cevap vermeyen hacim artışı
- Tıbbi tedaviyle düzeltilemeyen hipertansiyon
- İleri dönem üremik ensefalopati ve/veya nöropati (koma, konvülsiyon)
- GİS kanama
- Şiddetli bulantı ve kusma
- Tıbbi tedavi ile düzeltilemeyen elektrolit bozuklukları (hipo ve hipernatremi)
- Metabolik asidoz
Diğer Diyaliz Endikasyonları:
- İlaç entoksikasyonları
- Bazı mantar entoksikasyonları (yenildikten 48 saat içinde)
- Hiperkalsemi
- Hiperüremi
- Metabolik alkaloz ve hepatorenal sendrom
- Akut nefrotik hemorajik pankreatit
- Hipertermi
- Psöriazis
Kronik Diyaliz Endikasyonları:
- GFR < 10 ml/dk- Serum albümin < 4 g/dl- Adale kitlesinde azalma- Spontan protein alımının < 0.7-0.8 g/kg/gün olması- Yapılan araştırmalarda özellikle diyabetik nefropatiye bağlı diyaliz endikasyonu olan hastaların diğer hastalara göre daha dikkatli ve erken dönemde diyalize alınmaları sonucunda hastaların yaşam sürelerini artmıştır. Diğer hastaların 10 yıllık yaşam süresi < % 55.- Kreatin klerensi 10 ml/dk ile diyalize alınan hastaların 10 yıllık yaşam süresi % 80 iken 4 ml/dk olan hastalarda bu oran < % 50.- Bazı özel durumlarda diyaliz kontrendikedir.Diyaliz Kontrendikasyonları:- Alzheimer hastalığı- Beyinde multiple infarktların olması nedeniyle hastanın şuurunun iyi olmaması- Hepatorenal Sendrom- Siroza bağlı ilerlemiş ensefalopatisi olan hastalar- İleri evre kanser (multiple miyelom hariç)- İleri yaşa bağlı mental problemler/ve uygulamanın yarar sağlamayacağı bilinen hasta grupları (örn; premortem gruplar)- Hastanın uygulamayı kabul etmemesi- Hastanemiz hemodiyaliz ünitesinde daha önceden tanı almış ve programı bilinen ayaktan hasta kabul edilmeyip sadece acil diyaliz endikasyonu olan ve/veya bir başka nedenle hastanemizde tedavi altında bulunan ve diyaliz programı önceden önceden bilinen hastalara hizmet verilmektedir.- Kliniğimizdeki hastaların % 80’e yakını ilk defa diyalize giren ve komplikasyonlar açısından, ayaktan hasta grubuna kıyasla, daha dikkatli ve titiz çalışmayı gerektiren bir hasta grubudur. --> Hastalarımızın titiz bir hemşirelik bakımına ihtiyaçları vardır.
- Hastaların diyalize alınması esnasında geçici ve kalıcı damar yolu uygulamaları yapılmaktadır.
- Damarsal giriş yolları geçici veya kalıcı uygulamalar şeklindedir.
Geçici hemodiyaliz kateterleri:
- Juguler
- Subklavyen ve femoral
--> Hastanemiz acil hasta karşıladığı için en sık uyguladığımız yöntemdir.
Kalıcı damar yolu uygulamaları:
AV fistül ve greftleri (Uzun vadede hastanın programa alınmasıyla yapılmaktadır. Hastanın fistül açılacak ekstremitesinin (sıklıkla kol) belirlenmesi ve/veya uygulamanın yapılması sonrasında korunmaya alınması gerekmektedir.)
Fistül açılacak veya açılmış olan ekstremitenin korunması:
- Damar yolu açılamaz.
- TA ölçülemez.
- Hiçbir tedavi uygulanamaz.
- Sıkan kıyafetler giyilmez.
- Çok sıcak ve çok soğuktan korunmalıdır.
- Saat ve benzeri takılar takılamaz.
- Bu ekstremite ile 500-1000 gr’dan daha ağır yük taşınamaz.
- Ekstremitenin aktiviteleri kısıtlanır.
- Kalıcı santral venöz kateterler fistül açılmadığı, girişimsel damar yolu olmadığı şartlarda son aşama olarak uygulanır.
- HBV negatif olan hastalar Hepatit B için aşılanmalıdır.
Akut Hemodiyalizde en sık görülen komplikasyonlar:
- Hipotansiyon (% 20-30)
- Kas krampları (%5-20)
- Bulantı-kusma (%5-15)
- Baş ağrısı (% 5)
- Göğüs ve sırt ağrıları
- Ateş ve titreme
- Antikoagülasyona bağlı komplikasyonlar
Akut Hemodiyalizin ciddi ancak daha az görülen komplikasyonları:
- Disequilibrium sendromu
- Anaflaksi
- Aritmiler
- Kalp tamponatı
- İntrakraniyal kanama
- Konvülsiyonlar
- Hemoliz
- Hava embolisi
- Kardiopulmoner arrest
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerinden herhangi birini kullanarak sunumun tamamını bilgisayarınıza indiriniz.
Yazar: Hemşire Sevilay AYDIN
Sunuda geçen diğer konular: hemodiyaliz nedir , hemodiyalizde hemşirelik
--> SUNUMLAR ANA SAYFASINA DÖN <--
Hemodiyaliz ve Hemşirelik Bakımı Adlı Sunumu İndir Alternatif İndirme
10 Şubat 2011 Perşembe
Gerdeğe nasıl girilir? Gerdek gecesi yapılacaklar
Sponsorlu Bağlantılar:
GERDEK GECESİ YAPILACAKLAR:
Gerdek Gecesi birçok yeni evli çift için ilk birleşme gecesi olduğundan dolayı çok özel bir gecedir. Bu gecenin özel olmasından dolayı birçok çift özellikle kadınlar bu geceye çok önem verir ve bu gecenin doğal olarak güzel geçmesini isterler.
Peki Gerdek Gecesi Yapılacaklar Nelerdir?
Öncelikle rahat olun ve bu gecenin en güzel şekilde geçmesini sağlayın. Partnerinizi ürkütmemeye çalışın unutmayın ki bu gece partneriniz için ilk cinsel deneyim gecesi olabilir! Bu gece için evinizde farklı süprizler yapabilirsiniz örneğin partnerinizin rahatlamasını sağlayacak bir yemek ya da farklı bir süpriz yapabilirsiniz eşinize. Çok acelesi davranmayın eşinizle diyalogda olun.
Bu gece sizin için illaki bir cinsel deneyim gecesi olması gerekmiyor eğer eşlerden biri bu gece için hazır değilse eşinizi bunun için zorlamayın.
Eğer bakire bir insanla beraber olacaksanız hiç bir şeyi aceleye getirmeyin. Bakire bir insanın ilk deneyim gecesini ilerde cinsel korkular yaratacak şekilde geçirmemesini sağlayın. Özellikle bu hususa çok dikkat edin.
Sevgi dolu ve anlayışlı olun bu eşinizin daha da rahatlamasını sağlayacaktır. Özellikle bu gün için gözlerden uzak bir yere gidebilirsiniz yani bir tatile çıkmanız sizin bu geceyi hem daha keyifli hemde daha güzel geçirmenizi sağlayacaktır.
Eğer cinsel deneyiminiz yoksa bir uzmandan yardım almanız da fayda olacaktır bu konu ile ilgili bir kitap okuyabilir yada bir uzmanın cinsel tavsiyelerine internetden ulaşabilirsiniz.
Yukarıda sayılan maddeler genel olarak bu gece için uyulması gereken kurallar arasında unutmayın ki ilk gece her iki çift içinde anlamlı ve önemli bir gün olup bu gecede yaşadıklarınız sizin ilerideki cinsel hayatınıza da yansıyacağını hesaplayarak hareket edin.
Gerdeğe girerken okunabilecek başka bir yazı;
Gerdek gecesi birçok insan için önemli bir gecedir çünkü (bu durum genel olarak değişmeye başlasa da) ülkemizde birçok insan genel olarak ilk cinsel deneyimini bu gecede yaşıyor diyebiliriz. Durumun böyle olmasından dolayı eşlerin mutlaka birbirlerine anlayışlı ve aceleci olmayan bir tavırla yaklaşmaları çok önem kazanmaktadır. İlk gecenin önemli olması ve hep akılda kalmasından dolayı bu gece mutlaka önceden tasarlanmalı ve özellikle kadınlara karşı bu gecede hassas davranılmalıdır çünkü ilk gece her kadın kendini hazır hissetmeyebilir ve özellikle kadının bakire olması bu geceyi erkek için daha da zorlaştırabilir. Unutulmamalıdır ki bakire bir insanla ilişkiye girmek normal bir insan ile ilişkiye girmekten daha zordur ve mutlaka karşıdaki insanı korkutmayacak ve ona ileride cinsel sıkıntılar yaşatmayacak şekilde davranılmalıdır. Bu gece için özellikle bu geceye uygun cinsel pozisyonlar seçmekte yarar var aşağıda hangi cinsel pozisyonların gerdek gecesi için uygun olduğu resimler ile anlatılmaya çalışılmıştır.
Sağlıklı bir cinsel yaşam için ve ileride eşiniz ile cinsel sıkıntılar yaşamak istemiyorsanız gerdek gecesi her şeyi konuşarak ve karşılıklı anlayış içinde yapmanız da yarar var. Unutmayın ki cinsel ilişkiyi bu gece yaşamak zorunda da değilsiniz ne zaman eşiniz ve siz kendinizi hazır hissediyorsanız ilk birleşmenizi o zaman yapmanız sizin için ileride daha sağlıklı bir cinsel yaşam için ilk adım olacaktır.
Gerdek Gecesi birçok yeni evli çift için ilk birleşme gecesi olduğundan dolayı çok özel bir gecedir. Bu gecenin özel olmasından dolayı birçok çift özellikle kadınlar bu geceye çok önem verir ve bu gecenin doğal olarak güzel geçmesini isterler.
Peki Gerdek Gecesi Yapılacaklar Nelerdir?
Öncelikle rahat olun ve bu gecenin en güzel şekilde geçmesini sağlayın. Partnerinizi ürkütmemeye çalışın unutmayın ki bu gece partneriniz için ilk cinsel deneyim gecesi olabilir! Bu gece için evinizde farklı süprizler yapabilirsiniz örneğin partnerinizin rahatlamasını sağlayacak bir yemek ya da farklı bir süpriz yapabilirsiniz eşinize. Çok acelesi davranmayın eşinizle diyalogda olun.
Bu gece sizin için illaki bir cinsel deneyim gecesi olması gerekmiyor eğer eşlerden biri bu gece için hazır değilse eşinizi bunun için zorlamayın.
Eğer bakire bir insanla beraber olacaksanız hiç bir şeyi aceleye getirmeyin. Bakire bir insanın ilk deneyim gecesini ilerde cinsel korkular yaratacak şekilde geçirmemesini sağlayın. Özellikle bu hususa çok dikkat edin.
Sevgi dolu ve anlayışlı olun bu eşinizin daha da rahatlamasını sağlayacaktır. Özellikle bu gün için gözlerden uzak bir yere gidebilirsiniz yani bir tatile çıkmanız sizin bu geceyi hem daha keyifli hemde daha güzel geçirmenizi sağlayacaktır.
Eğer cinsel deneyiminiz yoksa bir uzmandan yardım almanız da fayda olacaktır bu konu ile ilgili bir kitap okuyabilir yada bir uzmanın cinsel tavsiyelerine internetden ulaşabilirsiniz.
Yukarıda sayılan maddeler genel olarak bu gece için uyulması gereken kurallar arasında unutmayın ki ilk gece her iki çift içinde anlamlı ve önemli bir gün olup bu gecede yaşadıklarınız sizin ilerideki cinsel hayatınıza da yansıyacağını hesaplayarak hareket edin.
Gerdeğe girerken okunabilecek başka bir yazı;
Gerdek gecesi birçok insan için önemli bir gecedir çünkü (bu durum genel olarak değişmeye başlasa da) ülkemizde birçok insan genel olarak ilk cinsel deneyimini bu gecede yaşıyor diyebiliriz. Durumun böyle olmasından dolayı eşlerin mutlaka birbirlerine anlayışlı ve aceleci olmayan bir tavırla yaklaşmaları çok önem kazanmaktadır. İlk gecenin önemli olması ve hep akılda kalmasından dolayı bu gece mutlaka önceden tasarlanmalı ve özellikle kadınlara karşı bu gecede hassas davranılmalıdır çünkü ilk gece her kadın kendini hazır hissetmeyebilir ve özellikle kadının bakire olması bu geceyi erkek için daha da zorlaştırabilir. Unutulmamalıdır ki bakire bir insanla ilişkiye girmek normal bir insan ile ilişkiye girmekten daha zordur ve mutlaka karşıdaki insanı korkutmayacak ve ona ileride cinsel sıkıntılar yaşatmayacak şekilde davranılmalıdır. Bu gece için özellikle bu geceye uygun cinsel pozisyonlar seçmekte yarar var aşağıda hangi cinsel pozisyonların gerdek gecesi için uygun olduğu resimler ile anlatılmaya çalışılmıştır.
Sağlıklı bir cinsel yaşam için ve ileride eşiniz ile cinsel sıkıntılar yaşamak istemiyorsanız gerdek gecesi her şeyi konuşarak ve karşılıklı anlayış içinde yapmanız da yarar var. Unutmayın ki cinsel ilişkiyi bu gece yaşamak zorunda da değilsiniz ne zaman eşiniz ve siz kendinizi hazır hissediyorsanız ilk birleşmenizi o zaman yapmanız sizin için ileride daha sağlıklı bir cinsel yaşam için ilk adım olacaktır.
Konuyla ilgili aramalar: gerdeğe nasıl girilir , gerdek gecesi pozisyonları , sevişme pozisyonları , ilk gece neler yapılır , ilk gece nasıl yaklaşılmalıdır , ilk deneyim , ilk seks macerası , gerdekte nasıl davranılmalıdır , ilk gece kadına nasıl yaklaşılmalıdır , evliliğin ilk gecesi nelere dikkat edilmedilir , ilk gece kadının yapacakları , gerdeğe girildiğinde kadına düşen görevler
Etiketler:
gerdek gecesi,
ilk cinsel birleşme,
ilk cinsel ilişki,
ilk gece,
ilk ilişki
Skolyoz ve Hemşirelik Bakımı
Sponsorlu Bağlantılar:
SKOLYOZ VE HEMŞİRELİK BAKIMI SUNUM
Sunuda bulunan bir kısım;
SKOLYOZ NEDİR , SKOLYOZ
Omurganın sağ ya da sola doğru eğriliğine Skolyoz denir. Omurganın boyun, sırt ve bel bölgelerindeki açılanmalar fizyolojik, yana doğru olan açılanmalar ise patolojiktir, ve vertebralardaki rotasyonla birliktedir. Bu nedenle, eğilmelerin ilerlemesiyle vertebralarda yapısal değişiklikler oluşur. Torasik vertebraların rotasyonu, göğüs kafesindeki deformiteyi oluşturur. Radyografiyle saptanan yana eğilme 10 derecenin üzerinde ise Skolyoz olarak kabul edilir.
Skolyoz çeşitli hastalıklar ( nöromüsküler hastalıklar, vertebral hastalıklar, raşitizm vb. ) nedeniyle gelişebilirse de skolyozun en sık görülen şekli İdiopatik Skolyozdur. İdiopatik Skolyoz genellikle adölesan yaştaki sağlıklı kişilerde görülür. Nedeni belli değildir. Kızlarda, erkeklerden 10 kat daha fazla görülür. Kızlarda görülen İdiopatik Skolyoz genellikle 10 yaştan sonra başlar. Sıklıkla sağ torasik eğrilik tipinde bir skolyoz olur.
SKOLYOZ TEDAVİSİ:
Eğriliğin yeri, kapadığı vertebra sayısı ve hastanın kemik yaşına göre belirlenir. Adölesan İdiopatik Skolyozunda 20 derece’nin altındaki eğrilikler, 6 ayda bir çekilen X Ray grafileriyle izlenir. Eğrilikte artma görülürse korse kullanılmaya başlanır. Yaygın olarak kullanılan üç tip korse vardır. Milwaukee, Boston ve Lyon korseleri. Genellikle Milwaukee korse kullanılır. 20 İle 40 derece arasındaki eğrilikler için korse kullanımı ile ideal bir yöntemdir. 40 ile 60 derece arasındaki eğriliklerde korse ya da cerrahi girişim, 60 derece’nin üzerindeki eğrilikler ise cerrahi girişimle tedavi edilirler.
Vertebra cerrahisi uygulanan hastalarda sık karşılaşılan hemşirelik tanıları:
Etkisiz solunum şekli
Ağrı
Vücut gereksiniminden az beslenme
Enfeksiyon riski
Sıvı volüm eksikliği
Deri bütünlüğünde bozulma riski
Fiziksel harekette bozulma
Periferal nörovasküler disfonksiyon riski
Trombofilebit riski
Beden imajında bozulma
1. Etkisiz Solunum Şekli:
Amaç;
Solunum sayısını 12-28/ dk ve oskültasyonla akciğer seslerinin normal olması, ateşin olmaması ile akciğer perfüzyonunun ve ventilasyonun sağlanması.
2. Ağrı:
Amaç;
Ağrıyı azaltan ya da arttıran aktivitelerin tanımlaması, ağrının azaldığını ve rahatladığını ifade etmesi.
Girişimler;
Ağrı düzeyi belirlenerek pozisyon değiştirme,ortamı havalandırma,dikkati başka yöne çevirme,( kitap okuma, tv seyretme gibi…)
Çocuklarda deformitelerin düzeltilmesi için kullanılan korse ağrıyı arttırabileceğinden aralıklı ve yavaş yavaş korse giydirme programı uygulanır.
Hasta kontrollü analjezi PCA uygulaması ile ameliyat sonrası ağrı kontrolü sağlanır.has ta ağızdan beslenmeye başladığında oral analjeziklerle devam edilir.
3. Enfeksiyon Riski:
Amaç;
Enfeksiyon belirtilerinin olmaması, ıv kateter ya da insizyon ve hemovac giriş bölgesin de eritem, ödem, sıcaklık artışı, pürülan akıntı olmaması, açık sarı idrar çıkarması.
Girişimler;
Iv kateter insizyon ya da hemovac giriş bölgesi eritem, ödem, sıcaklık, pürülan akıntı yönünden kontrol edilir. Hayati belirtiler takip edilir. Gerekirse yara ve kan kültürü alınır. Üriner enfeksiyon belirti ve bulguları gözlenerek hastaya öğretilir. Üriner enfeksiyonu önlemek için, foley kateter varsa bakımı yapılarak hastanın günde 2000-3000 ml mai alması sağlanır. Hekim direktifi ile antibiyotikler uygulanır.
4. Sıvı Volüm Eksikliği:
Amaç;
Sıvı volümünün normal düzeylerde tutulması, hemoglobinin > 10 ve htc > %30 olması, pansumanda kanama olmaması, hemovac drenajının 100ml/ 4saat olması.
Girişimler;
Hayati belirtiler stabil olana kadar 15dk ,da ha sonra 2 saatte bir kontrol edilir.
Hemovac drenajı ve pansuman kanama açısın dan kontrol edilir.aşırı kanama varsa hekime haber verilir. Kan laboratuar sonuçları kontrol edilerek gerekirse direktif ile kan transfüzyonu uygulanır.
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerinden herhangi birini kullanarak sunumun tamamını bilgisayarınıza indiriniz.
Yazar: Hemş. Mine ÜNLÜ - Sağ.Memuru Mücahit DEMİR
Sunuda geçen diğer konular: skolyoz nedir , skolyoz tedavisi sunum , skolyozda hemşirelik hizmetleri , hemşirelik bakımı
--> SUNUMLAR ANA SAYFASINA DÖN <--
Skolyoz ve Hemşirelik Bakımı Adlı Sunumu İndir Alternatif İndirme
Sunuda bulunan bir kısım;
SKOLYOZ NEDİR , SKOLYOZ
Omurganın sağ ya da sola doğru eğriliğine Skolyoz denir. Omurganın boyun, sırt ve bel bölgelerindeki açılanmalar fizyolojik, yana doğru olan açılanmalar ise patolojiktir, ve vertebralardaki rotasyonla birliktedir. Bu nedenle, eğilmelerin ilerlemesiyle vertebralarda yapısal değişiklikler oluşur. Torasik vertebraların rotasyonu, göğüs kafesindeki deformiteyi oluşturur. Radyografiyle saptanan yana eğilme 10 derecenin üzerinde ise Skolyoz olarak kabul edilir.
Skolyoz çeşitli hastalıklar ( nöromüsküler hastalıklar, vertebral hastalıklar, raşitizm vb. ) nedeniyle gelişebilirse de skolyozun en sık görülen şekli İdiopatik Skolyozdur. İdiopatik Skolyoz genellikle adölesan yaştaki sağlıklı kişilerde görülür. Nedeni belli değildir. Kızlarda, erkeklerden 10 kat daha fazla görülür. Kızlarda görülen İdiopatik Skolyoz genellikle 10 yaştan sonra başlar. Sıklıkla sağ torasik eğrilik tipinde bir skolyoz olur.
SKOLYOZ TEDAVİSİ:
Eğriliğin yeri, kapadığı vertebra sayısı ve hastanın kemik yaşına göre belirlenir. Adölesan İdiopatik Skolyozunda 20 derece’nin altındaki eğrilikler, 6 ayda bir çekilen X Ray grafileriyle izlenir. Eğrilikte artma görülürse korse kullanılmaya başlanır. Yaygın olarak kullanılan üç tip korse vardır. Milwaukee, Boston ve Lyon korseleri. Genellikle Milwaukee korse kullanılır. 20 İle 40 derece arasındaki eğrilikler için korse kullanımı ile ideal bir yöntemdir. 40 ile 60 derece arasındaki eğriliklerde korse ya da cerrahi girişim, 60 derece’nin üzerindeki eğrilikler ise cerrahi girişimle tedavi edilirler.
Vertebra cerrahisi uygulanan hastalarda sık karşılaşılan hemşirelik tanıları:
Etkisiz solunum şekli
Ağrı
Vücut gereksiniminden az beslenme
Enfeksiyon riski
Sıvı volüm eksikliği
Deri bütünlüğünde bozulma riski
Fiziksel harekette bozulma
Periferal nörovasküler disfonksiyon riski
Trombofilebit riski
Beden imajında bozulma
1. Etkisiz Solunum Şekli:
Amaç;
Solunum sayısını 12-28/ dk ve oskültasyonla akciğer seslerinin normal olması, ateşin olmaması ile akciğer perfüzyonunun ve ventilasyonun sağlanması.
2. Ağrı:
Amaç;
Ağrıyı azaltan ya da arttıran aktivitelerin tanımlaması, ağrının azaldığını ve rahatladığını ifade etmesi.
Girişimler;
Ağrı düzeyi belirlenerek pozisyon değiştirme,ortamı havalandırma,dikkati başka yöne çevirme,( kitap okuma, tv seyretme gibi…)
Çocuklarda deformitelerin düzeltilmesi için kullanılan korse ağrıyı arttırabileceğinden aralıklı ve yavaş yavaş korse giydirme programı uygulanır.
Hasta kontrollü analjezi PCA uygulaması ile ameliyat sonrası ağrı kontrolü sağlanır.has ta ağızdan beslenmeye başladığında oral analjeziklerle devam edilir.
3. Enfeksiyon Riski:
Amaç;
Enfeksiyon belirtilerinin olmaması, ıv kateter ya da insizyon ve hemovac giriş bölgesin de eritem, ödem, sıcaklık artışı, pürülan akıntı olmaması, açık sarı idrar çıkarması.
Girişimler;
Iv kateter insizyon ya da hemovac giriş bölgesi eritem, ödem, sıcaklık, pürülan akıntı yönünden kontrol edilir. Hayati belirtiler takip edilir. Gerekirse yara ve kan kültürü alınır. Üriner enfeksiyon belirti ve bulguları gözlenerek hastaya öğretilir. Üriner enfeksiyonu önlemek için, foley kateter varsa bakımı yapılarak hastanın günde 2000-3000 ml mai alması sağlanır. Hekim direktifi ile antibiyotikler uygulanır.
4. Sıvı Volüm Eksikliği:
Amaç;
Sıvı volümünün normal düzeylerde tutulması, hemoglobinin > 10 ve htc > %30 olması, pansumanda kanama olmaması, hemovac drenajının 100ml/ 4saat olması.
Girişimler;
Hayati belirtiler stabil olana kadar 15dk ,da ha sonra 2 saatte bir kontrol edilir.
Hemovac drenajı ve pansuman kanama açısın dan kontrol edilir.aşırı kanama varsa hekime haber verilir. Kan laboratuar sonuçları kontrol edilerek gerekirse direktif ile kan transfüzyonu uygulanır.
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerinden herhangi birini kullanarak sunumun tamamını bilgisayarınıza indiriniz.
Yazar: Hemş. Mine ÜNLÜ - Sağ.Memuru Mücahit DEMİR
Sunuda geçen diğer konular: skolyoz nedir , skolyoz tedavisi sunum , skolyozda hemşirelik hizmetleri , hemşirelik bakımı
--> SUNUMLAR ANA SAYFASINA DÖN <--
Skolyoz ve Hemşirelik Bakımı Adlı Sunumu İndir Alternatif İndirme
Üst Solunum Yolu Obstrüksiyonu, Trakeotomi ve Hemşirelik Bakımı
Sponsorlu Bağlantılar:
ÜST SOLUNUM YOLU OBSTRÜKSİYONU, TRAKEOTOMİ VE HEMŞİRELİK BAKIMI SUNUM
Sunuda bulunan bir kısım;
Üst Solunum yolu:
- Burun ve oral kavite
- Farinks (nazofarinks, orofarinks, hipofarinks)
- Larinks
Burun:
Konjenital
-koana atrezisi
-ensefalosel
-nazal atrezi
Enfeksiyon
-enfeksiyöz rinit
-rinosinüzit
-allerjik rinit
-granülomatöz lezyonlar
Tümör
-malign (SCC, adeno ca, vs..)
-benign (papilloma, glandüler tm.,)
Diğer
-travma (nazal fraktür, septal hematom)
-nazal polipozis
-yabancı cisim
Nazofarinks:
Konjenital
-Thornwald kisti
-ensefalosel
Enfeksiyon
-nazofarenjit
-adenoidit
-granülomatöz lezyonlar
Tümöral
-nazofarinks ca.
-Juvenil nazofaringeal anjiofibrom
-lenfoma
Adenoid vejetasyon
Oral kavite ve orofarinks:
Konjenital
-makroglossi
-mikrognati
İnfeksiyon
-Ludwig anjini
-Peritonsiller abse
-Retrofaringeal abse
Tümör
Hipertrofik tonsil
Travma
-mandibula kırığı
-dilve ağız tabanı hematomu
-kanama
Larinks ve hipofarinks:
Konjenital
-laringomalazi
-larinks atrezisi
-laringeal kleft
-vokal kord paralizisi
-trakeoözofageal fistül
-laringeal veb
-subglottik stenoz
-sakküler kistler (laringosel vs..)
İnfeksiyon
-epiglotit
-larenjit
-laringotrakeobronşit
-granülomatöz infeksiyonlar
Tümör
-larinks ca
-benign tümörler
-laringeal papilloma
Travma
-hematom
-fraktür
-vokal kord paralizisi
-yanık
-edinsel stenoz
TRAKEOTOMİ NEDİR?
Trakeada, solunum yolunu sağlamak için pencere açmaya trakeotomi bunu cilt ile ağızlaştırıp stoma oluşturmasına trakeostomi denir.
Trakeotominin tarihçesi m.ö. 2. yy’a dayanır. 1800’lerde en sık endikasyon larengeal difteriydi.
Enfeksiyon nedeniyle açılan trakeotomiler azalırken konjenital malformasyonlar nedeniyle açılanlar artmıştır.
Trakeotomi endikasyonları:
Üst solunum yolu obstrüksiyonları
Pulmoner bakım
Uzun süreli ventilasyon
Üst solunum yolu obstrüksiyonları:
Konjenital
- kraniyofasiyal anomaliler
- konj. larengeal anomaliler
- bilateral vokal kord paralizisi
- konj. trakea anomalileri
- lenfatik anomaliler
Edinsel
- travma
entübasyon, eksternal travma, koroziv maddeler, yanıklar, yabancı cisim
- enfeksiyon
krup, trakeit, epiglotit, difteri, derin boyun enfeksiyonu
- tümör
papillomatozis, hemanjiyoma
- obstrüktif uyku apnesi sendromu
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerinden herhangi birini kullanarak sunumun tamamını bilgisayarınıza indiriniz.
Yazar: Hemş. Yeliz ACAR
Sunuda geçen diğer konular: üst solunum yolu nedir , nelerdir , üst solunum yolu hastalıkları , trakeotomi nedir , trakeotomi hemşirelik bakımı , üst solunum yolu hastalıkları tedavisi , Trakeotomi komplikasyonları
--> SUNUMLAR ANA SAYFASINA DÖN <--
Üst Solunum Yolu Obstrüksiyonu, Trakeotomi ve Hemşirelik Bakımı Adlı Sunumu İndir Alternatif İndirme
Sunuda bulunan bir kısım;
Üst Solunum yolu:
- Burun ve oral kavite
- Farinks (nazofarinks, orofarinks, hipofarinks)
- Larinks
Burun:
Konjenital
-koana atrezisi
-ensefalosel
-nazal atrezi
Enfeksiyon
-enfeksiyöz rinit
-rinosinüzit
-allerjik rinit
-granülomatöz lezyonlar
Tümör
-malign (SCC, adeno ca, vs..)
-benign (papilloma, glandüler tm.,)
Diğer
-travma (nazal fraktür, septal hematom)
-nazal polipozis
-yabancı cisim
Nazofarinks:
Konjenital
-Thornwald kisti
-ensefalosel
Enfeksiyon
-nazofarenjit
-adenoidit
-granülomatöz lezyonlar
Tümöral
-nazofarinks ca.
-Juvenil nazofaringeal anjiofibrom
-lenfoma
Adenoid vejetasyon
Oral kavite ve orofarinks:
Konjenital
-makroglossi
-mikrognati
İnfeksiyon
-Ludwig anjini
-Peritonsiller abse
-Retrofaringeal abse
Tümör
Hipertrofik tonsil
Travma
-mandibula kırığı
-dilve ağız tabanı hematomu
-kanama
Larinks ve hipofarinks:
Konjenital
-laringomalazi
-larinks atrezisi
-laringeal kleft
-vokal kord paralizisi
-trakeoözofageal fistül
-laringeal veb
-subglottik stenoz
-sakküler kistler (laringosel vs..)
İnfeksiyon
-epiglotit
-larenjit
-laringotrakeobronşit
-granülomatöz infeksiyonlar
Tümör
-larinks ca
-benign tümörler
-laringeal papilloma
Travma
-hematom
-fraktür
-vokal kord paralizisi
-yanık
-edinsel stenoz
TRAKEOTOMİ NEDİR?
Trakeada, solunum yolunu sağlamak için pencere açmaya trakeotomi bunu cilt ile ağızlaştırıp stoma oluşturmasına trakeostomi denir.
Trakeotominin tarihçesi m.ö. 2. yy’a dayanır. 1800’lerde en sık endikasyon larengeal difteriydi.
Enfeksiyon nedeniyle açılan trakeotomiler azalırken konjenital malformasyonlar nedeniyle açılanlar artmıştır.
Trakeotomi endikasyonları:
Üst solunum yolu obstrüksiyonları
Pulmoner bakım
Uzun süreli ventilasyon
Üst solunum yolu obstrüksiyonları:
Konjenital
- kraniyofasiyal anomaliler
- konj. larengeal anomaliler
- bilateral vokal kord paralizisi
- konj. trakea anomalileri
- lenfatik anomaliler
Edinsel
- travma
entübasyon, eksternal travma, koroziv maddeler, yanıklar, yabancı cisim
- enfeksiyon
krup, trakeit, epiglotit, difteri, derin boyun enfeksiyonu
- tümör
papillomatozis, hemanjiyoma
- obstrüktif uyku apnesi sendromu
>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerinden herhangi birini kullanarak sunumun tamamını bilgisayarınıza indiriniz.
Yazar: Hemş. Yeliz ACAR
Sunuda geçen diğer konular: üst solunum yolu nedir , nelerdir , üst solunum yolu hastalıkları , trakeotomi nedir , trakeotomi hemşirelik bakımı , üst solunum yolu hastalıkları tedavisi , Trakeotomi komplikasyonları
--> SUNUMLAR ANA SAYFASINA DÖN <--
Üst Solunum Yolu Obstrüksiyonu, Trakeotomi ve Hemşirelik Bakımı Adlı Sunumu İndir Alternatif İndirme
7 Şubat 2011 Pazartesi
Ağız içindeki yaralar neden olur? Tedavisi nelerdir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Ağız İçinde Oluşan Yaralara Dikkat
Ağız içinde oluşan, bazen tekrarlayıcı olan yaraların, basit bir vitamin eksikliğinden oluşabileceği gibi kanser, behçet ve frengi gibi ciddi hastalıkların da başlangıcı olabileceği de açıklandı.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Soner Uzun, yemek yemeyi, konuşmayı, hatta genel vücut sağlığını etkileyebilen ağız içi yaraların, her yaşta görülmekle birlikte erkeklere oranla kadınlarda daha fazla rastlandığını belirtti.
Ağız yaralarının, genellikle bir bölgede, bazı durumlarda birkaç farklı noktada oluşabildiğini, bazen üç-beş günde geçip birkaç ay sonra yeniden tekrarlayabildiğini ifade eden Uzun, "Halk arasında (aft) diye adlandırılan bu yaralar mutlaka dikkate alınmalı. Ağız içi travmalar, özellikle diş darbeleri, aft oluşumunu başlatan en önemli nedenlerdir. Tuzlu gıdalar, asitli içecekler, sigara, baharatlı yiyecekler afta neden olabilir. İçi sıvı dolu, ağrılı kabarcıklar halinde, ağız içi ve dışında, hatta yüzün başka bölgelerinde de görülebilir" dedi.
Uzun, dudağın iç kısımları, damak, dil, yanak içleri ve diş etleri gibi yumuşak dokulara yerleşmeyi seven küçük yaraların, basit bir vitamin eksikliğinden kaynaklanabileceği gibi kanser, behçet ve frengi gibi ciddi hastalıkların da başlangıcı olabileceğini ifade etti.
Her beş kişiden birinde
Her 5 kişiden birinde görülebilir aftın yüzde 60'ında hastalık teşhisi saplanamadığını belirten Uzun, "Ağız içi yaralarının en sık nedenlerinden biri de behçet hastalığıdır. Bu hastalık, dünyada en fazla Akdeniz ülkelerinde ve bunlar arasında da Türkiye'de görülüyor. Üniversite hastanesinde günde 2-3 behçet hastalığıyla karşılaşıyoruz. Behçet hastalığının en önemli belirtisi ağız içindeki yaralardır" dedi.
Uzun, bu hastalığın diğer bulgularının ise genital bölgede, benzer tekrarlayıcı yaraların olduğunu belirterek, gözde yanma, batma, bulanık görme gibi belirtiler de gösterdiğini vurguladı. Hastalığın tuttuğu organı tahrip ettiğini ifade eden Uzun, "Körlüğe kadar varan olumsuz sonuçları vardır" dedi.
Dr. Soner Uzun, Behçet hastalığında hasar oluşmadan önlem alınması gerektiğini, erken teşhisin hayati önem taşıdığını belirtti ve "Ağızdaki yaralar geçmiyorsa kanser olasılığı daha yüksektir. Ancak, bazı ağız yaraları frengi gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkların da habercisi olabilir. Ancak, bu durumda genital bölgede de yaralara sık rastlanır" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Soner Uzun
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Konuyla ilgili aramalar: ağız içindeki beyaz yaralar , ağzımda çok acıyan yaralar var , ağız içindeki çok ağrı veren yaralar , ağız içi yaraları , ağzın içindeki yara , ağzımın içinde sürekli yara çıkıyor , ağzımda beyaz yaralar oluşuyor , ağız yaraları nasıl geçer , ağız içindeki yaralara be iyi gelir
Ağız içinde oluşan, bazen tekrarlayıcı olan yaraların, basit bir vitamin eksikliğinden oluşabileceği gibi kanser, behçet ve frengi gibi ciddi hastalıkların da başlangıcı olabileceği de açıklandı.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Soner Uzun, yemek yemeyi, konuşmayı, hatta genel vücut sağlığını etkileyebilen ağız içi yaraların, her yaşta görülmekle birlikte erkeklere oranla kadınlarda daha fazla rastlandığını belirtti.
Ağız yaralarının, genellikle bir bölgede, bazı durumlarda birkaç farklı noktada oluşabildiğini, bazen üç-beş günde geçip birkaç ay sonra yeniden tekrarlayabildiğini ifade eden Uzun, "Halk arasında (aft) diye adlandırılan bu yaralar mutlaka dikkate alınmalı. Ağız içi travmalar, özellikle diş darbeleri, aft oluşumunu başlatan en önemli nedenlerdir. Tuzlu gıdalar, asitli içecekler, sigara, baharatlı yiyecekler afta neden olabilir. İçi sıvı dolu, ağrılı kabarcıklar halinde, ağız içi ve dışında, hatta yüzün başka bölgelerinde de görülebilir" dedi.
Uzun, dudağın iç kısımları, damak, dil, yanak içleri ve diş etleri gibi yumuşak dokulara yerleşmeyi seven küçük yaraların, basit bir vitamin eksikliğinden kaynaklanabileceği gibi kanser, behçet ve frengi gibi ciddi hastalıkların da başlangıcı olabileceğini ifade etti.
Her beş kişiden birinde
Her 5 kişiden birinde görülebilir aftın yüzde 60'ında hastalık teşhisi saplanamadığını belirten Uzun, "Ağız içi yaralarının en sık nedenlerinden biri de behçet hastalığıdır. Bu hastalık, dünyada en fazla Akdeniz ülkelerinde ve bunlar arasında da Türkiye'de görülüyor. Üniversite hastanesinde günde 2-3 behçet hastalığıyla karşılaşıyoruz. Behçet hastalığının en önemli belirtisi ağız içindeki yaralardır" dedi.
Uzun, bu hastalığın diğer bulgularının ise genital bölgede, benzer tekrarlayıcı yaraların olduğunu belirterek, gözde yanma, batma, bulanık görme gibi belirtiler de gösterdiğini vurguladı. Hastalığın tuttuğu organı tahrip ettiğini ifade eden Uzun, "Körlüğe kadar varan olumsuz sonuçları vardır" dedi.
Dr. Soner Uzun, Behçet hastalığında hasar oluşmadan önlem alınması gerektiğini, erken teşhisin hayati önem taşıdığını belirtti ve "Ağızdaki yaralar geçmiyorsa kanser olasılığı daha yüksektir. Ancak, bazı ağız yaraları frengi gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkların da habercisi olabilir. Ancak, bu durumda genital bölgede de yaralara sık rastlanır" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Soner Uzun
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Konuyla ilgili aramalar: ağız içindeki beyaz yaralar , ağzımda çok acıyan yaralar var , ağız içindeki çok ağrı veren yaralar , ağız içi yaraları , ağzın içindeki yara , ağzımın içinde sürekli yara çıkıyor , ağzımda beyaz yaralar oluşuyor , ağız yaraları nasıl geçer , ağız içindeki yaralara be iyi gelir
Arpacığa Ne Sürülür? Arpacığın Bitkisel Tedavisi
Sponsorlu Bağlantılar:
Arpacık nedir?
Arpacığın ne olduğunu Opr.Dr. Şaban Coşkun’dan öğrenelim:
“Arpacık sık karşılaşılan bir sorundur. Etkilediği gözkapağı bezlerine göre ikiye ayrılır. Gözkapağının dışında kirpiklere bağlı yağ bezleri vardır. Bunlar, gözün yüzeyini koruyan yağı (sebum) salgılarlar. Bazen salgı bezi kanalı tıkanır ve içerde kalan bakteriler "dış" arpacığa neden olurlar.
Gözkapağının içinde ise, "meibom bezleri" denen bir dizi bez daha vardır. Bunlar da yağ bezleridir, ancak kirpiklerle bağlantılı değillerdir, gözkapağının arka yüzüne açılırlar. Burada oluşan bir tıkanıklık ve enfeksiyon da "iç" arpacığa neden olur.
Diğer enfeksiyonlarda olduğu gibi, genel olarak beden sağlığının bozuk olması ve direnç düşüklüğü de arpacığın sık görülmesine neden olur.
Arpacık ortaya çıkmadan birkaç gün önce gözde kaşınma ve batma hissi başlar. Arpacık bir iki günde ortaya çıkar. Küçük, ağrılı bir nokta biçiminde başlar; sonra şişerek belirgin kırmızı bir püstül (içi irin dolu kabarcık) halini alır. Dış arpacık kolayca tanınır. Ama iç arpacığın görülmesi için gözkapağını dışa doğru çevirmek gerekir. Şişen meibom bezi gözkapağını gerdiğinden iç arpacık, dış arpacıktan daha ağrılıdır.
Arpacıkla birlikte gözkapağındaki ağrı ve batma hissi artar. Işık ağrıyı artırır (fotofobi) ve göz sürekli sulanır. Fotofobi, göz sulanması ve sürekli burnunu çekme, çocukta, kızamık gibi daha ciddi bir hastalığı akla getirebilir.
Oluşan iltihabın boşalmasını sağlamak önemlidir. Sıcak kompres, kan akımını artırıp gözkapağını yumuşatarak ağrıyı azaltır ve enfeksiyonun iyileşmesini kolaylaştırır. Basit bir sıcak kompres, tahta bir kaşığın çevresine pamuklu bir kumaş ya da pamuk sarıp sıcak suyun altına tutularak yapılabilir. Su dayanılabilir sıcaklıkta olmalı ve kaşık her seferinde kapalı göz üstünde en az 10 dakika tutulmalıdır. Dış arpacığın yerleştiği kıl kökü kolayca fark edilir. Kirpik bir cımbızla alınırsa, arpacık kendiliğinden boşalır, ağrı ve şişlik azalır.
Gözü ovuşturmak, enfeksiyonu bulaştıracağı için zararlıdır.”
Alternatif Tıpta arpacık tedavisi :
Arpacık için halk tıbbında yüzyıllardır kullanılan etkili bir ilaç var: Sarımsak.
Arpacık çıkacağını hissettiğiniz zaman, veya arpacık çıktıktan sonra uygulayabilirsiniz. 1 diş sarımsağı bıçağın tersiyle hafif ezerek kabuğunu soyun. Daha sonra, hiç bıçak değdirmeden elinizle ikiye ayırın. Sarımsağı bu böldüğünüz yerinden arpacığın üzerinde bekletin. Şimdiden söyleyelim, gözünüz çok yanacak, canınız acıyacak. Yarım saat kadar gözünüzde beklettikten sonra ılık suyla gözünüzü yıkayın.
Arpacığın üzerine sık sık ılık suya veya çaya batırılmış pamuklu bez kapatmak da iltihabın kolay erimesini sağlıyor.
Çoğu hastalık gibi, arpacık da vücut direncimiz zayıfladığında, aşırı gergin, yorgun, zayıf düştüğümüzde ortaya çıkar. Vücudu güçlendirmek beslenmenin düzeltilmesi şarttır. Normalde yediğinizden daha fazla sarımsak yemeniz arpacığın tedavisine yardım eder. Güçlenmek için ısırgan çayı da içilebilir.
Bitkisel tedavi kitaplarından diğer yöntemler:
Dr. James Duke’nin dilimize “Yeşil Eczane” ismiyle çevrilen kitabında arpacık tedavisi için tavsiye edilenlerden bazıları şöyle:
• Patatesin iç kısmını rendeleyip bir bezin içine koyun. Bu bezi arpacığın üzerine kapatın.
• Mayıs papatyası çayı (1 fincan kaynar suyun içinde 1 çay kaşığı kuru Mayıs papatyası 2-3 dakika bekletilir) ılıkken içine pamuk veya pamuklu bez batırılıp göze yatırılır.
• Bol miktarda sarımsak, çiğ sebze ve meyve yenir.
Niyazi Eröztürk’ün “Ev İlaçları” isimli kitabında arpacık tedavisi için önerilenler:
• 2 çorba kaşığı dövülmüş keten tohumu 2 su bardağı kaynar suda 5-6 dakika bekletilir. Temiz bir bez parçası bu suya daldırılıp kapalı gözün üstüne yatırılır. Uygulama süresi 15-20 dakikadır, günde 2-3 kere tekrarlanır.
• Haşlanmış 1 patates çatalla ezilir. 1 yumurta sarısı ve sıcak süt eklenerek lapa yapılır. Temiz bir bezin üstüne sürülür. Patatesli kısım göze değecek şekilde kapalı göz kapağına yatırılır. Uygulama süresi 15-20 dakikadır, günde 2-3 kere tekrarlanır.
• 1 tatlı kaşığı rezene veya atkuyruğu bitkisi 1 su bardağı kaynar suda ılıklaşana kadar bekletilir. Temiz bir bez parçası bu suya daldırılıp kapalı gözün üstüne yatırılır. Uygulama süresi 20 dakikadır, günde 2-3 kere tekrarlanır.
Konuyla ilgili aramalar: arpacığa ne iyi gelir , arpacık nedir , arpacık nasıl geçer , arpacığı ne geçirir , arpaciğa ne sürülür , arpacığın bitkisel çözümü , kesin çözümü , sarımsak sürülür mü
Arpacığın ne olduğunu Opr.Dr. Şaban Coşkun’dan öğrenelim:
“Arpacık sık karşılaşılan bir sorundur. Etkilediği gözkapağı bezlerine göre ikiye ayrılır. Gözkapağının dışında kirpiklere bağlı yağ bezleri vardır. Bunlar, gözün yüzeyini koruyan yağı (sebum) salgılarlar. Bazen salgı bezi kanalı tıkanır ve içerde kalan bakteriler "dış" arpacığa neden olurlar.
Gözkapağının içinde ise, "meibom bezleri" denen bir dizi bez daha vardır. Bunlar da yağ bezleridir, ancak kirpiklerle bağlantılı değillerdir, gözkapağının arka yüzüne açılırlar. Burada oluşan bir tıkanıklık ve enfeksiyon da "iç" arpacığa neden olur.
Diğer enfeksiyonlarda olduğu gibi, genel olarak beden sağlığının bozuk olması ve direnç düşüklüğü de arpacığın sık görülmesine neden olur.
Arpacık ortaya çıkmadan birkaç gün önce gözde kaşınma ve batma hissi başlar. Arpacık bir iki günde ortaya çıkar. Küçük, ağrılı bir nokta biçiminde başlar; sonra şişerek belirgin kırmızı bir püstül (içi irin dolu kabarcık) halini alır. Dış arpacık kolayca tanınır. Ama iç arpacığın görülmesi için gözkapağını dışa doğru çevirmek gerekir. Şişen meibom bezi gözkapağını gerdiğinden iç arpacık, dış arpacıktan daha ağrılıdır.
Arpacıkla birlikte gözkapağındaki ağrı ve batma hissi artar. Işık ağrıyı artırır (fotofobi) ve göz sürekli sulanır. Fotofobi, göz sulanması ve sürekli burnunu çekme, çocukta, kızamık gibi daha ciddi bir hastalığı akla getirebilir.
Oluşan iltihabın boşalmasını sağlamak önemlidir. Sıcak kompres, kan akımını artırıp gözkapağını yumuşatarak ağrıyı azaltır ve enfeksiyonun iyileşmesini kolaylaştırır. Basit bir sıcak kompres, tahta bir kaşığın çevresine pamuklu bir kumaş ya da pamuk sarıp sıcak suyun altına tutularak yapılabilir. Su dayanılabilir sıcaklıkta olmalı ve kaşık her seferinde kapalı göz üstünde en az 10 dakika tutulmalıdır. Dış arpacığın yerleştiği kıl kökü kolayca fark edilir. Kirpik bir cımbızla alınırsa, arpacık kendiliğinden boşalır, ağrı ve şişlik azalır.
Gözü ovuşturmak, enfeksiyonu bulaştıracağı için zararlıdır.”
Alternatif Tıpta arpacık tedavisi :
Arpacık için halk tıbbında yüzyıllardır kullanılan etkili bir ilaç var: Sarımsak.
Arpacık çıkacağını hissettiğiniz zaman, veya arpacık çıktıktan sonra uygulayabilirsiniz. 1 diş sarımsağı bıçağın tersiyle hafif ezerek kabuğunu soyun. Daha sonra, hiç bıçak değdirmeden elinizle ikiye ayırın. Sarımsağı bu böldüğünüz yerinden arpacığın üzerinde bekletin. Şimdiden söyleyelim, gözünüz çok yanacak, canınız acıyacak. Yarım saat kadar gözünüzde beklettikten sonra ılık suyla gözünüzü yıkayın.
Arpacığın üzerine sık sık ılık suya veya çaya batırılmış pamuklu bez kapatmak da iltihabın kolay erimesini sağlıyor.
Çoğu hastalık gibi, arpacık da vücut direncimiz zayıfladığında, aşırı gergin, yorgun, zayıf düştüğümüzde ortaya çıkar. Vücudu güçlendirmek beslenmenin düzeltilmesi şarttır. Normalde yediğinizden daha fazla sarımsak yemeniz arpacığın tedavisine yardım eder. Güçlenmek için ısırgan çayı da içilebilir.
Bitkisel tedavi kitaplarından diğer yöntemler:
Dr. James Duke’nin dilimize “Yeşil Eczane” ismiyle çevrilen kitabında arpacık tedavisi için tavsiye edilenlerden bazıları şöyle:
• Patatesin iç kısmını rendeleyip bir bezin içine koyun. Bu bezi arpacığın üzerine kapatın.
• Mayıs papatyası çayı (1 fincan kaynar suyun içinde 1 çay kaşığı kuru Mayıs papatyası 2-3 dakika bekletilir) ılıkken içine pamuk veya pamuklu bez batırılıp göze yatırılır.
• Bol miktarda sarımsak, çiğ sebze ve meyve yenir.
Niyazi Eröztürk’ün “Ev İlaçları” isimli kitabında arpacık tedavisi için önerilenler:
• 2 çorba kaşığı dövülmüş keten tohumu 2 su bardağı kaynar suda 5-6 dakika bekletilir. Temiz bir bez parçası bu suya daldırılıp kapalı gözün üstüne yatırılır. Uygulama süresi 15-20 dakikadır, günde 2-3 kere tekrarlanır.
• Haşlanmış 1 patates çatalla ezilir. 1 yumurta sarısı ve sıcak süt eklenerek lapa yapılır. Temiz bir bezin üstüne sürülür. Patatesli kısım göze değecek şekilde kapalı göz kapağına yatırılır. Uygulama süresi 15-20 dakikadır, günde 2-3 kere tekrarlanır.
• 1 tatlı kaşığı rezene veya atkuyruğu bitkisi 1 su bardağı kaynar suda ılıklaşana kadar bekletilir. Temiz bir bez parçası bu suya daldırılıp kapalı gözün üstüne yatırılır. Uygulama süresi 20 dakikadır, günde 2-3 kere tekrarlanır.
Konuyla ilgili aramalar: arpacığa ne iyi gelir , arpacık nedir , arpacık nasıl geçer , arpacığı ne geçirir , arpaciğa ne sürülür , arpacığın bitkisel çözümü , kesin çözümü , sarımsak sürülür mü
Ağız Kokusu Nasıl Giderilir : Ağızda Koku Oluşumu
Sponsorlu Bağlantılar:
Doğal yollardan Ağız Kokusu Nasıl Giderilir?
Zaman zaman herkesin ağzı kokabilir. Özellikle de sabahları! Bazen karnımız acıktığında veya diyet yaparken, hele soğan, sarmısak gibi şeyler yediğimizde kokudan kurtuluş yoktur.
Birisi ile konuşurken başını geri çektiğini fark ederiz veya kendimiz ağzımızı kapatma ihtiyacı hissederiz. Her ikisi de birbirinden kötüdür. İnsan küçük düşer. Ağız kokusuna genel olarak ağızda arta kalan ve damakla dişler arasına sıkışan yiyecek parçaları neden olur. Ağız kokusunun ardında kötü beslenme alışkanlıkları veya bazı sağlık sorunları da gizlenebilir.
TÜKÜRÜK ARINDIRIR
Tükürüğün arındırıcı bir özelliği vardır. Tükürük salgısı azalınca bakteriler çoğalır ve kokmaya başlarlar.
Örneğin;
-Sabahları ağzımız kokabilir, çünkü tükürük salgısı uykuda hemen hemen sıfırlanır.
-Karnımız acıkınca ağzımız kokar. Sakız çiğnemek tükürük salgısını arttırdığı için biraz yardımcı olur.
-Vücut susuz kalınca da ağız kokar, çünkü tükürük salgılaması azalır.
-Bazı hastalıklar, ilaçlar ve alkol de tükürüğü azaltır. Kokulu yiyecekler, sigara, çürük diş, dişeti sorunları, diş taşları, dişetlerinde plaklar oluşması, ağız ve boğazda iltihaplanmalar dışında; solunum yollarındaki sorunlar, diyabet, reflü, karaciğer ve akciğer hastalıkları da ağız kokusuna yol açan etkenlerdir. Eczaneler ve marketler ağız kokusuna karşı ürünlerle dolup taşar. Ama çoğunun içinde sert kimyasallar bulunur ve ağız kokusunu kısa bir süre için maskeleyip bastırırlar. İsterseniz aşağıdaki önerilerimi deneyin.
KENDİ DİŞ MACUNUNUZU YAPIN: Kendinize gayet sağlıklı bir diş macunu ve gargara hazırlayabilirsiniz. İhtiyacınız olan tüm malzemeler; yemek sodası ile biraz hidrojen peroksittir. Antiseptik gücünü arttırmak için birkaç damla çay ağacı yağı veya okaliptüs yağı da ekleyebilirsiniz. İşte diş macununuz hazır!
SU : Ağzınızın kurumasına izin vermeyin. Tükürük vücudun doğal deterjanı gibidir. Onun daima bol bol salgılanmasına yardımcı olun. Tükürüğünüz arttıkça bakteriler azalır. Bunun yolu da su içmekten geçer.
Çay ve maydanoz ağız kokusunu önler
MAYDANOZ: Ağız kokusundan şikâyetçiyseniz daha az et ve daha az yağ tüketin. Beslenmede meyve ve sebzelere ağırlık verin. Her gün taze mayalanmış yoğurt yiyin. Maydanozun her zerresi şifalıdır. İçindeki klorofilden ötürü ağız kokusuna karşı da son derece etkilidir.
ÇAY KEYFİ: Siyah çayın içinde ağız kokusuna yol açan bakterileri etkisiz hale getiren önemli bileşikler bulunur. Yemeklerden sonra içerseniz gayet iyi gelir. Bazen de yeşil çay veya nane çayı ile değişiklik yapabilirsiniz.
--
Ağız Kokusu İçin Bitkisel Formüller:
Hazırlanış ve Kullanım Şekli :
- 2-3 dal Biberiye
- Menekşe
- 4-5 adet Mine Çiçeği
- 1 avuç Adaçayı
- 1/2 Limon
- Nane Ruhu
* Memekşe çiçekleri, maydanozla birlikte on dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvıya bir miktar nane ruhu karıştırılarak bir gün dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, rahatsızlık süresince yemeklerden önce ve sonra gargara yapılır.
* Bir avuç ada çayı çiçeği, on dakika süreyle kaynar suda demlenir. Sıkılarak elde edilen sıvıya bir tutam nane ruhu karıştırılarak gün boyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, yarı oranında içme suyuna ilave edilerek ağız bu karışımla sık sık çalkalanır.
* Biberiye çiçekleri dilimlenmiş limonla birlikte on beş dakika süreyle kaynar suda bekletilir. Sıkılarak elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak serin bir yerde dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, kahvaltılardan önce ve yemek sonrası bir fincan içilir.
Ağız Kokusunu Giderici ve Ağız Yıkama Suları: Aşağıda belirtilen malzemeler ayrı ayrı olarak nefes kokusunu gidermek için ağızda çiğnenirler. Çay olarak hazırlanır veya %75'lik alkolde bir hafta ıslatılır ve sonra su ile seyreltililir, ağız yıkama suyu haline gelirler.
Anason tohumu, kakule tohumu, karanfil, Avrupa melek otu kökü, damla sakızı, nane yaprağı, süsen, maydanoz, nane yağı, eğir otu kökü, tarhun yaprağı.
Gülten Şenşafak - Fitoterapist ve Uzman Estetisyen
Ağız kokusu rahatsız edici kokuya sahip nefestir. Aynı zamanda "hali-tos" olarak da bilinir. Ağızda özellikle dilin arka tadafında milyonlarca bakteri yaşar. Çoğu insanda ağız kokusunun sebebi budur. Ağzın sıcak ve nemli ortamı bu bakterilerin büyümesi için ideal ortamı oluşturur. Çeşitli hastalıkların belirtisi olan ağız kokusu, bu rahatsızlıkların tedavisi ile birlikte ortadan kaybolur.
Pratik Bitkisel Formüller :
* Ardıç tohumunun çiğnenmesi ve yutulması durumunda nefes kokuları ortadan kalkar.
* Ağza alınan 1-2 adet karanfil uzun müddet tutulup, emilir.
* Sirkeyle karıştırılan bal ağızda çiğnenir.
* Pırasa yaprağı ile defne yaprağı iyice ezilip, bu karışımla dişler ovulup temizlenir.
* Birkaç çay kaşığı dere otu yaprağını yada dövülmüş tohumlarını, yarım litre suya karıştırıp kaynatın.
* Yaklaşık 50-60 gr. taze kişnişi yarım litre suya ekleyip, 3-5 dakika kadar kaynatın. Süzdükten sonra ister için ister ağız yıkama sıvısı olarak kullanın.
* Birkaç çay kaşığı anason tohumunu, yarım litre suda birkaç dakika boyunca kaynatın. Ilıdıktan sonra süzün ve isterseniz çay olarak için yada ağız yıkama sıvısı olarak kullanın.
Prof.Dr. Ahmet MARANKİ
Ağız kokusunun sebebini bulmak zor değil: Ağız kokusu sorunu eskiden gizlenirdi, bugün ne iyi ki çoğu insan bu sorunu en azından hekimleriyle korkmadan çekinmeden paylaşabiliyor. Ağız kokusundan yakınanların sayısında ciddi bir artış var ama problem hekimlerle paylaşıldıkça çözüm yolları da çoğalıyor. Sorun çoğu zaman oral hijyenin bozukluğundan kaynaklanıyor. Diş, diş eti ve ağız içinin çeşitli hastalıkları dışında boğaz ve bademcikle ilgili problemler de ağız kokusuna yol açabiliyor. Akciğer hastalıklarından bazıları, sindirim sistemi hastalıkları (gastrit, reflü, ülser) da ağız kokusu yapabiliyor. Uzun süre aç kalmanın da ağız kokusuyla ilişkili olduğu iyi bilinen bir gerçek. Bazı insanlarda hiçbir sağlık sorunu olmadan da ağız kokusuyla karşılaşmak mümkün. Eğer böyle bir sorununuz varsa problemin çözümünü öncelikle diş hekimleri ve kulak burun boğaz uzmanlarında aramalısınız. Eğer bu uzmanlar herhangi bir problem olmadığı kanaatine varırsa göğüs hastalıkları ve gastroenteroloji uzmanlarıyla görüşmelisiniz.
AĞIZ KOKUSUNA karanfilli gargara:
Ağız kokusuyla başım dertte. Bayramlar gibi kalabalık içine girmek zorunda kaldığım zamanlarda çok utanıyorum. Bu problemi gidermek için ne yapabilirim? E. G./Sinop
750 gram suyun içine iki çubuk tarçın atın. Bir çorba kaşığı da karanfil ekledikten sonra, bu karışımı suyun ölçüsü 500 grama ininceye kadar kaynatın. Ardından da çay gibi demleyip süzün. Her akşam dişlerinizi fırçaladıktan sonra ağzınızı bu suyla çalkalayın. Karışımı cam bir şişede, soğuk bir yerde saklayın.
Ağız kokusunun nedeni diş ya da mide problemleri olabilir. Bu nedenle henüz gitmediyseniz, mutlaka doktora görünün.
Zaman zaman herkesin ağzı kokabilir. Özellikle de sabahları! Bazen karnımız acıktığında veya diyet yaparken, hele soğan, sarmısak gibi şeyler yediğimizde kokudan kurtuluş yoktur.
Birisi ile konuşurken başını geri çektiğini fark ederiz veya kendimiz ağzımızı kapatma ihtiyacı hissederiz. Her ikisi de birbirinden kötüdür. İnsan küçük düşer. Ağız kokusuna genel olarak ağızda arta kalan ve damakla dişler arasına sıkışan yiyecek parçaları neden olur. Ağız kokusunun ardında kötü beslenme alışkanlıkları veya bazı sağlık sorunları da gizlenebilir.
TÜKÜRÜK ARINDIRIR
Tükürüğün arındırıcı bir özelliği vardır. Tükürük salgısı azalınca bakteriler çoğalır ve kokmaya başlarlar.
Örneğin;
-Sabahları ağzımız kokabilir, çünkü tükürük salgısı uykuda hemen hemen sıfırlanır.
-Karnımız acıkınca ağzımız kokar. Sakız çiğnemek tükürük salgısını arttırdığı için biraz yardımcı olur.
-Vücut susuz kalınca da ağız kokar, çünkü tükürük salgılaması azalır.
-Bazı hastalıklar, ilaçlar ve alkol de tükürüğü azaltır. Kokulu yiyecekler, sigara, çürük diş, dişeti sorunları, diş taşları, dişetlerinde plaklar oluşması, ağız ve boğazda iltihaplanmalar dışında; solunum yollarındaki sorunlar, diyabet, reflü, karaciğer ve akciğer hastalıkları da ağız kokusuna yol açan etkenlerdir. Eczaneler ve marketler ağız kokusuna karşı ürünlerle dolup taşar. Ama çoğunun içinde sert kimyasallar bulunur ve ağız kokusunu kısa bir süre için maskeleyip bastırırlar. İsterseniz aşağıdaki önerilerimi deneyin.
KENDİ DİŞ MACUNUNUZU YAPIN: Kendinize gayet sağlıklı bir diş macunu ve gargara hazırlayabilirsiniz. İhtiyacınız olan tüm malzemeler; yemek sodası ile biraz hidrojen peroksittir. Antiseptik gücünü arttırmak için birkaç damla çay ağacı yağı veya okaliptüs yağı da ekleyebilirsiniz. İşte diş macununuz hazır!
SU : Ağzınızın kurumasına izin vermeyin. Tükürük vücudun doğal deterjanı gibidir. Onun daima bol bol salgılanmasına yardımcı olun. Tükürüğünüz arttıkça bakteriler azalır. Bunun yolu da su içmekten geçer.
Çay ve maydanoz ağız kokusunu önler
MAYDANOZ: Ağız kokusundan şikâyetçiyseniz daha az et ve daha az yağ tüketin. Beslenmede meyve ve sebzelere ağırlık verin. Her gün taze mayalanmış yoğurt yiyin. Maydanozun her zerresi şifalıdır. İçindeki klorofilden ötürü ağız kokusuna karşı da son derece etkilidir.
ÇAY KEYFİ: Siyah çayın içinde ağız kokusuna yol açan bakterileri etkisiz hale getiren önemli bileşikler bulunur. Yemeklerden sonra içerseniz gayet iyi gelir. Bazen de yeşil çay veya nane çayı ile değişiklik yapabilirsiniz.
--
Ağız Kokusu İçin Bitkisel Formüller:
Hazırlanış ve Kullanım Şekli :
- 2-3 dal Biberiye
- Menekşe
- 4-5 adet Mine Çiçeği
- 1 avuç Adaçayı
- 1/2 Limon
- Nane Ruhu
* Memekşe çiçekleri, maydanozla birlikte on dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvıya bir miktar nane ruhu karıştırılarak bir gün dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, rahatsızlık süresince yemeklerden önce ve sonra gargara yapılır.
* Bir avuç ada çayı çiçeği, on dakika süreyle kaynar suda demlenir. Sıkılarak elde edilen sıvıya bir tutam nane ruhu karıştırılarak gün boyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, yarı oranında içme suyuna ilave edilerek ağız bu karışımla sık sık çalkalanır.
* Biberiye çiçekleri dilimlenmiş limonla birlikte on beş dakika süreyle kaynar suda bekletilir. Sıkılarak elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak serin bir yerde dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, kahvaltılardan önce ve yemek sonrası bir fincan içilir.
Ağız Kokusunu Giderici ve Ağız Yıkama Suları: Aşağıda belirtilen malzemeler ayrı ayrı olarak nefes kokusunu gidermek için ağızda çiğnenirler. Çay olarak hazırlanır veya %75'lik alkolde bir hafta ıslatılır ve sonra su ile seyreltililir, ağız yıkama suyu haline gelirler.
Anason tohumu, kakule tohumu, karanfil, Avrupa melek otu kökü, damla sakızı, nane yaprağı, süsen, maydanoz, nane yağı, eğir otu kökü, tarhun yaprağı.
Gülten Şenşafak - Fitoterapist ve Uzman Estetisyen
Ağız kokusu rahatsız edici kokuya sahip nefestir. Aynı zamanda "hali-tos" olarak da bilinir. Ağızda özellikle dilin arka tadafında milyonlarca bakteri yaşar. Çoğu insanda ağız kokusunun sebebi budur. Ağzın sıcak ve nemli ortamı bu bakterilerin büyümesi için ideal ortamı oluşturur. Çeşitli hastalıkların belirtisi olan ağız kokusu, bu rahatsızlıkların tedavisi ile birlikte ortadan kaybolur.
Pratik Bitkisel Formüller :
* Ardıç tohumunun çiğnenmesi ve yutulması durumunda nefes kokuları ortadan kalkar.
* Ağza alınan 1-2 adet karanfil uzun müddet tutulup, emilir.
* Sirkeyle karıştırılan bal ağızda çiğnenir.
* Pırasa yaprağı ile defne yaprağı iyice ezilip, bu karışımla dişler ovulup temizlenir.
* Birkaç çay kaşığı dere otu yaprağını yada dövülmüş tohumlarını, yarım litre suya karıştırıp kaynatın.
* Yaklaşık 50-60 gr. taze kişnişi yarım litre suya ekleyip, 3-5 dakika kadar kaynatın. Süzdükten sonra ister için ister ağız yıkama sıvısı olarak kullanın.
* Birkaç çay kaşığı anason tohumunu, yarım litre suda birkaç dakika boyunca kaynatın. Ilıdıktan sonra süzün ve isterseniz çay olarak için yada ağız yıkama sıvısı olarak kullanın.
Prof.Dr. Ahmet MARANKİ
Ağız kokusunun sebebini bulmak zor değil: Ağız kokusu sorunu eskiden gizlenirdi, bugün ne iyi ki çoğu insan bu sorunu en azından hekimleriyle korkmadan çekinmeden paylaşabiliyor. Ağız kokusundan yakınanların sayısında ciddi bir artış var ama problem hekimlerle paylaşıldıkça çözüm yolları da çoğalıyor. Sorun çoğu zaman oral hijyenin bozukluğundan kaynaklanıyor. Diş, diş eti ve ağız içinin çeşitli hastalıkları dışında boğaz ve bademcikle ilgili problemler de ağız kokusuna yol açabiliyor. Akciğer hastalıklarından bazıları, sindirim sistemi hastalıkları (gastrit, reflü, ülser) da ağız kokusu yapabiliyor. Uzun süre aç kalmanın da ağız kokusuyla ilişkili olduğu iyi bilinen bir gerçek. Bazı insanlarda hiçbir sağlık sorunu olmadan da ağız kokusuyla karşılaşmak mümkün. Eğer böyle bir sorununuz varsa problemin çözümünü öncelikle diş hekimleri ve kulak burun boğaz uzmanlarında aramalısınız. Eğer bu uzmanlar herhangi bir problem olmadığı kanaatine varırsa göğüs hastalıkları ve gastroenteroloji uzmanlarıyla görüşmelisiniz.
AĞIZ KOKUSUNA karanfilli gargara:
Ağız kokusuyla başım dertte. Bayramlar gibi kalabalık içine girmek zorunda kaldığım zamanlarda çok utanıyorum. Bu problemi gidermek için ne yapabilirim? E. G./Sinop
750 gram suyun içine iki çubuk tarçın atın. Bir çorba kaşığı da karanfil ekledikten sonra, bu karışımı suyun ölçüsü 500 grama ininceye kadar kaynatın. Ardından da çay gibi demleyip süzün. Her akşam dişlerinizi fırçaladıktan sonra ağzınızı bu suyla çalkalayın. Karışımı cam bir şişede, soğuk bir yerde saklayın.
Ağız kokusunun nedeni diş ya da mide problemleri olabilir. Bu nedenle henüz gitmediyseniz, mutlaka doktora görünün.
Kaynak: xprodoksit
Konuyla ilgili aramalar: ağız kokusu nasıl giderilir , ağız kokusunu nasıl önlerim , ağzım kokuyor ne yapabilirim , ağız kokusu için bitkisel tedavi yöntemleri , nefes kokusu nasıl giderilir , neler ağız kokusu yapar
Saç Bakımı: Saça Sarımsak Sürmek
Sponsorlu Bağlantılar:
Saçlar ile ilgili en çok merak edilen sorular ve halkın arasında saç bakımı hakkında doğru bilinen yanlışlar.
Prof. Dr. Meral Şaşoğlu saçlarımızla ilgili en çok merak edilen soruları yanıtladı. Halkın arasında doğru bilinen pek çok hataya değindi.
Erkek tipi saç dökülmesinin sebebi saçlardaki mantar mıdır?
Hayır. Erkek tipi saç dökülmesi ergenlik döneminden sonra ortaya çıkan bir durumdur. Saç derisinde görülen mantar hastalıkları ise ergenlikten sonra hemen hemen hiç görülmez. Dolayısıyla ‘Erkek tipi saç dökülmelerinin sorumlusu mantarlardır’ şeklinde bir sonuca varmak yanlıştır.
Erkek tipi saç dökülmesinin sebebi saçların çok yağlanması mı?
Saç dökülmesinin sebebi hormonal ve genetiktir. Yağlanma da hormonlardan etkilenen bir mekanizmayla oluşur ancak direkt dökülme sebebi değildir.
Saçımı ayda bir kez boyatıyorum. Boya zamanı geldiğinde anormal derecede dökülüyor. Boya saçı besliyor mu?
Bugün dökülen saçlarınız üç ay önce dökülme dönemine girmiş olan ve büyümeden bekleyen saçlardır. O nedenle dökülme daha önceki olaylarla ilgilidir. Saç boyalarının saç kökü hücrelerini beslemesi söz konusu değildir.
FÖN ZARAR VERMEZ!
Fön, saç dökülmelerine yol açar mı?
Fön, saç diplerine tutulmadığı sürece saç köküne zarar vermez. Ancak çok sık fön kullanımı çekme nedeniyle kopmalara yol açabilir.
SARMISAK SÜRMEYİN!
Saçkıran tedavisinde sarmısak işe yarar mı? Yararsa nasıl kullanılabilir?
Saçkıran tedavisinde, içinde sarmısak asiti çok düşük tıbbi formülasyonlar kullanılabilir. Ancak bu, çok hafif ve yeni vakalarda yararlı olabilir. Berberlerde sarmısağın saç derisine doğrudan sürülmesi, son derece yanlış bir uygulamadır ve kalıcı saç dökülmelerine yol açabilecek komplikasyonlara neden olabilir.
Saç nasıl daha parlak olur? Bunda sirkeli suyun bir etkisi var mıdır?
Bazı saç kremlerinde kullanılan parlatıcılar ve ipek proteini saçın ışıldamasını sağlar.
(turktime)
Konuyla ilgili aramalar: saça sarımsak sürmek , sarımsak saça zarar verirmi , saç bakımında sarımsak , fön saça zarar verir mi
Prof. Dr. Meral Şaşoğlu saçlarımızla ilgili en çok merak edilen soruları yanıtladı. Halkın arasında doğru bilinen pek çok hataya değindi.
Erkek tipi saç dökülmesinin sebebi saçlardaki mantar mıdır?
Hayır. Erkek tipi saç dökülmesi ergenlik döneminden sonra ortaya çıkan bir durumdur. Saç derisinde görülen mantar hastalıkları ise ergenlikten sonra hemen hemen hiç görülmez. Dolayısıyla ‘Erkek tipi saç dökülmelerinin sorumlusu mantarlardır’ şeklinde bir sonuca varmak yanlıştır.
Erkek tipi saç dökülmesinin sebebi saçların çok yağlanması mı?
Saç dökülmesinin sebebi hormonal ve genetiktir. Yağlanma da hormonlardan etkilenen bir mekanizmayla oluşur ancak direkt dökülme sebebi değildir.
Saçımı ayda bir kez boyatıyorum. Boya zamanı geldiğinde anormal derecede dökülüyor. Boya saçı besliyor mu?
Bugün dökülen saçlarınız üç ay önce dökülme dönemine girmiş olan ve büyümeden bekleyen saçlardır. O nedenle dökülme daha önceki olaylarla ilgilidir. Saç boyalarının saç kökü hücrelerini beslemesi söz konusu değildir.
FÖN ZARAR VERMEZ!
Fön, saç dökülmelerine yol açar mı?
Fön, saç diplerine tutulmadığı sürece saç köküne zarar vermez. Ancak çok sık fön kullanımı çekme nedeniyle kopmalara yol açabilir.
SARMISAK SÜRMEYİN!
Saçkıran tedavisinde sarmısak işe yarar mı? Yararsa nasıl kullanılabilir?
Saçkıran tedavisinde, içinde sarmısak asiti çok düşük tıbbi formülasyonlar kullanılabilir. Ancak bu, çok hafif ve yeni vakalarda yararlı olabilir. Berberlerde sarmısağın saç derisine doğrudan sürülmesi, son derece yanlış bir uygulamadır ve kalıcı saç dökülmelerine yol açabilecek komplikasyonlara neden olabilir.
Saç nasıl daha parlak olur? Bunda sirkeli suyun bir etkisi var mıdır?
Bazı saç kremlerinde kullanılan parlatıcılar ve ipek proteini saçın ışıldamasını sağlar.
(turktime)
Konuyla ilgili aramalar: saça sarımsak sürmek , sarımsak saça zarar verirmi , saç bakımında sarımsak , fön saça zarar verir mi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)