29 Haziran 2015 Pazartesi

Yağlardan Kurtulmanın Yolları

Sponsorlu Bağlantılar:

Yağlardan Kurtulmanın Yolları

Bu tavsiye­ler vücudunuzdaki yağları yakmanızı kolaylaştırmaya yardımcı olacak. Sizlere metabolizmayı çalıştırıp yağların yakılmasını sağlayacak 12 sağlam kural.

Arkadaşınız diyet yapmamasına rağmen  yıllardır formunu korurken, siz ise adeta "su içsem yarıyo" diyen  gruba mı dahilsiniz? Bunun sebe­bi belki de metabolizmanı­zın yavaş çalışmanızdan kaynaklanıyor ola­bilir­­. Yaz mevsimi yaklaşırken  şimdi metabolizmayı hızlandırmanın tam zamanı!

Metabolizma hızı, vücudun temel işlev­leri­ni devam ettirebilişi için kişi­nin bir günde ihtiya­cı olan minimum enerji miktarı olarak tanımlanıyor­. Metabolizmanın en  büyük belirleyicisi ise bazal metabolizma hızı­. Bu hız dinlenirken  ya da uyurken, bir başka deyişle hiç bir aktivite yapmadığımızda harcadığımız kalori miktarını kapsıyor ve günlük harcanan kalori­nin yüzde 60* 80 gibi büyük bir kısmı­nı oluşturuyor­. Dolayısıyla bazal metabolizmanız hızlıysa şanslısınız, çünkü bu durumda vücudunuz enerji meydana getirmek amacı ile daha çabuk kalori yakıyor­. Bunun tam tersi bazal metabolizma hızınız yavaşsa, kilo alma ihtimaliniz de o kadar yükseliyor­. Lakin beslenme ve yaşam alışkanlıklarınızda yapacak olduğunuz değişimlerle metabolizmanızı hızlandıra­bilirsiniz­. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Olcay Barış metabolizmanızı hızlandırmanın püf noktalarını anlattı­.

Bu Öneriler Metabolizmayı Hızlandırıyor

İlerleyen  yaşla beraber metabolizmamız da yavaşlamaya başlıyor ve bunun neticesin­de daha ba­sit kilo alır duru­ma geliyoruz­. Bununla birlik­te yaptığımız hatalı diyetler, hareketsiz bir yaşam sürmek, kilomuz, türlü hastalıklar ve genlerimiz de metabolizmamı­zın yavaş çalışmasın­da rol oynayan mü­him faktörleri oluşturuyor­.

1* Uyanır uyanmaz kahvaltı edin: Akşam yemeği ile kahvaltı arasın­da yaklaşık 11* 12 saatlik bir müddet geçiyor­. Kahvaltı yapılmadığın­da bu süre 16 * 17 saate çıkar­. Uzun süreli açlık, metabolizma hızını yavaşlatacağı için kilo almaya yol açıyor­. Metabolizmanızı harekete geçirmek amacı ile sabah uyanır uyanmaz, en  geç 1 saat içinde kahvaltınızı yapın­. Kahvaltıda karbonhidrat, protein, lifli gıdalar, vitamin ve mineralden  zengin ve ya­ğı az gıdaları tercih edin ­. Böylelikle günün ilerleyen  saatlerinde atıştır­ma dürtüleri ortadan kalkar ve kan şekeriniz belli bir seviyede kalacağı için açlık krizleri çekmezsiniz­.

2* Günde 6 öğün yiyin: 3 ana 3 ara öğün olmak üzere, en  az 6 öğün tüketmek metabolizmayı hızlandırıyor­. Bununla birlik­te yemekleri yavaşça yemeniz de sindirim sistemi düzeni yönün­den  çok önemli­. Az az ve sıklık­la yemenin en  mü­him etki­yi ise kan şekeri­ni belli bir seviyede tutarak, ani düşüş ve yükselişleri önlemek­. 2* 3 saatte bir, birazcık da olsa bir şeyler yemeyi ihmal etmeyin ve sık besle­nip metabolizmanızı hızlandırın­.

3* 10* 12 bardak su için: İnsan vücudun­dan normal koşullar­da günlük ortalama olarak 2,5 litre su yitimi olmakta­dır­­.  Su miktarın­da azalış ise vücut­ta depolanan yağ miktarı­nın artışı­na neden  olmakta­dır­­.  Bununla birlik­te az su tüketilme­si yüzün­den  böbrekler çalışmayınca, bu organın görevi­ni karaciğer üstlenmek zorun­da kalıyor­. Bu durumda karaciğer daha az yağı enerjiye dönüştürebiliyor­.

4* 2* 3 fincan yeşil çay yudumlayın: Yeşil çay metabolizma hızını artırarak, yağ yakımına yardımcı olmakta­dır­­.  Çayın miktarı ve demine göre farklılık göstermekle beraber günde 2* 3 fincan yeşil çay yiyebilirsiniz­. Lakin unutmayın, bu miktar­dan fazlası çarpıntı ve uykusuzluk oluşturabiliyor­.

5* Proteinsiz kalmayın: Vücudumuz et, balık, peynir ve yumurta gibi proteinleri sindirirken  daha fazla enerji harcıyor ve metabolizmayı hızlandırıyor­. Lakin hiç karbonhidrat almadan sırf protein tüketilerek yapılmakta olan diyetlerden  kaçı­nın Bu tür diyetlerle hızla kilo verseniz bile sonra­sı verdiğiniz kiloları hızla almanı­zın yanı sıra damar hastalığına yakalanma riskiniz de artmakta­dır­­.

6* Posa tüketimi­ni artırın: Lif oranı yüksek olan yiyecekler, bilhassa taze meyve ve seb­zeler, kuru baklagiller ile tam tahıllı ürünleri de düzenli tüketmeniz şart­. Zira lif metabolizmayı hızlandırıyor­. Bununla birlik­te posa, gıdaların kan şekeri­nin yükselme hızını düşürüyor ve vücudun insüline olan gereksinimi­ni azaltarak diyabete karşı koruyor­.

7* Bir dilim peynir ya da 3 bardak süt: Yapılan son çalışmalar­da diyette kalsiyum arttırılması­nın yağ yıkımını hızlandırarak kilo vermeyi desteklediği ortaya kondu­. Süt ve süt ürünleri, pekmez, fındık, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru meyveler iyi birer kalsiyum kaynağıdır­­.  Yeterli kalsiyum almak amacıyla günlük olarak 1 dilim kaşar peyniri ya da 3 bardak süt kafi gelecektir­­.

8* Yemeklerinize ve içeceklerinize tarçın katın: Tarçın kan şekeri­ni dengeleyen  bir etkiye sahip­. Tarçı­nın içermiş olduğu krom minerali insüli­nin etkisi­ni iyileştirdiği için daha az insüline gereksinim olmakta­dır­­.  Hem kendinizi daha uzun süre tok hissetmek, hem de kan şekerini­zin dengede kalma­sı için yarım çay kaşığı tarçını içeceklerinizde ya da yemeklerinizde kullana­bilirsiniz­.

9* Bu üçlüyü sofranızda bulundurun: Acı biberin içermiş olduğu kapsaisin adlı madde metabolik hızı arttırıyor­. Zencefilin köklerindeki yumrular dolaşım ve sindirim sistemi­ni uyarıyor­. Bununla birlik­te yapılmakta olan çalışmalar­da badem tüketen  kadınların, badem tüketmeyen  kadınlara göre daha ba­sit kilo vermiş olduğu ortaya konmuş­. Günde 1 çay kaşığı acı biber, 1 çay kaşığı zencefil ya da 6* 8 adet badem tüketmenizde fayda bulunmakta­.

10* Soğan ya da sarımsaksız hayat olmaz: Soğan ve sarımsağın içinde yer alan alicin maddesi kanın vücut­ta dolaşımını uyarıyor, sindirimi harekete geçiriyor, vücut­ta bulunan fazla suyun atılmasını sağlıyor­. Bunun yanı sıra metabolizmayı hızlandırarak, yağ yakma­yı arttırıyor­. Soğan, sarımsak ve taze soğanı hem yemeklerinize hem de salatalarınıza eklemeyi unutmayın­.

11* Yemekler den  evvel greyfurt yiyin: Yapılan bir çalışmada yemek öncesi tüketilen  yarım greyfurdun kilo vermeye yardımcı olduğu ortaya kondu­. Bununla birlik­te greyfurt içermiş olduğu limonoids ve likopen  ile kansere karşı koruyucu etki gösterir­­.

12* Fiziksel aktivitenizi artırın: Her gün yapılmakta olan fiziksel aktiviteyi, günlük yaşantını­zın bir parçası haline getirin­. Fiziksel aktivite daha enerjik hissetmenizi, hareketli ve zinde kalmanızı sağlayarak metabolizmanızı hızlandıracaktır­­. Bun­dan ötürü her gün en  azın­dan yarım saat hızlı tempoda yürümeniz yararlı olacaktır­­.

Günlük En Az 6 Saat Uyuyun

Fazla veya az uyumak metabolizma hızını menfi şekil­de etkilemekte­dir­­. Bun­dan ötürü uzmanlar günlük en  az 6, en  fazla 8 saat uyumanızı tavsiye ediyor­. Vücudumuz için en  sağlıklı uyku saatleri ise gece 23­.00* 06­.00 arasıdır­­.  Bu saatler­de uyanık olmak metabolizma hızı üstün­de menfi etki yaratacaktır­­.

Epilepsi Nöbetlerinin Nedeni Beyin Tümörü Olabilir

Sponsorlu Bağlantılar:

Epilepsi Nöbetlerinin Nedeni Beyin Tümörü Olabilir

Yetişkinliğe ulaştığınız bir yaştaysanız ve epilepsi nöbetleriniz oluyor ise en  kısa zaman­da bir uzmana başvurmanızda fayda bulunmakta­. Zira geç yaşlar­da meydana gelen  epilepsi nöbetleri beyinde meydana gelen  bir hastalığın ön işareti ola­biliyor.

Hisar Intercontinental Hospital'de Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü Başkanı olarak görev yapan Prof­. Dr­. Mustafa Bozbuğa ile beyin tümörleri­nin bilinemeyen  belirtilerin­den  bir tanesi ­ olan epilepsi nöbetlerini konuşma fırsatı bulduk.

Epilepsinin, bir grup beyin hücresi­nin ba­zı zamanlarda, düzensiz aralıklarla ortaya çıkan, normaldışı ve güçlü elektriksel deşarjları­nın doğurduğu klinik bir tablo olduğunu dile getiren  Prof­. Dr­. Bozbuğa, "Toplumda en  çok bilinen  epilepsi türü grand mal epilepsidir­­. Bu tür­de bütün vücudu tutan, şiddetli bir şekilde kasılarak gevşemelerle görülen, bilinç kaybı ve bazı istemsiz-otonomik hareketlerin de bulunmuş olduğu nöbetler görülmekte­dir­­. Lakin epilepsi hastalığı­nın fazlaca sayıda türü vardır ve ender görülmekte olan bir­takım şekillerinde tanı koymak deneyimli uzmanları bile zorlaya­bilir­­. Çoğu hastada epilepsi kendi başına bir hastalık olup tedavi direkt sara nöbetlerine yönelik olmakta­dır­­.

İleri yaşlardaki epilepsi nöbetleri

Bu tedaviler genel olarak ilaç tedavisi biçimin­de yapılır ve ender olarak cerrahi girişimler gerekir­­. Ancak, bir­takım haller­de sara nöbetleri kendi başına bir hastalık olmayıp, bir­takım beyin hastalıkları­nın belirtisi olarak da görüle­bilmektedir­­. Böyle hastalardadikkat çeken  en  mü­him özelliklerden  biri, genel olarak çocukluk dö­nemi epilepsi atakları­nın tam tersi geç yaşlar­da ortaya çıkmış oluşudur­. Dolayısıyla ileri yaşlar­da görülmekte olan epilepsi nöbetleri daima alt­ta yatabilecek primer bir beyin hastalığını akla getirmeli ve bu yöndeki testler ışığın­da uzmanlar değerlendirmelidir­­.

Yetişkin yaşlar­da başlayan epilepsi hastalığın­da birincil beyin hastalığı olarak beyin tümörleri görülmekte­dir­­. Beyin tümörleri­nin belirtisi olabilen  bu nöbetler bütün vücudu tutabildiği gibi bazı zamanlar yalnız­ca ba­riz bir vücut bölgesinde ola­bilir veya duyusal algılama deformiteleri (bozuklukları) ve davranış değişiklikleri ile kendisi­ni gösterebilir­­. Yaygın veya bölgesel tipte olsun epilepsilerin beyin tümörlerinde görülme ora­nı %25* 50’dir­­. Genel­de yavaş büyümekte olan ve beyinde kortikal uyarılmanın yüksek olduğu bölgelerin tutulduğu tümörler­de genel­de bir belirti olarak ortaya çıkmakta­dır­­.’ açıklamasın­da bulundu­.

Sizde de aşağıdaki belirtiler varsa doktorunuza başvurun

* Yavaş gelişen tipte bir baş ağrınız var ise,
* Davranış ve kişilik değişiklikleri göstermeye başlamışsanız,
* Geçmişi olmayan bir epilepsi­nin ortaya çıktıysa ve epilepsi atakları yaşıyorsanız en  kısa zaman­da bir uzmana başvurmanızda fayda bulunmakta­.

28 Haziran 2015 Pazar

Kilo Vermeyi Bilinçaltına İşlemek

Sponsorlu Bağlantılar:

Kilo Vermeyi Bilinçaltına İşlemek

Diyetisyene gidiyorsunuz ve diyetisyenin size verdiği listeleri ve kuralları aynen  uyguluyorsunuz, saatlerinizi spor salonun­da geçiriyorsunuz fakat sonuca bir türlü tam anlamıyla ulaşamıyorsanız?

Bazen kilo veremez veya verdiğiniz kiloları kısa süre içinde yeniden  alırsınız­. Bedeninizi istediğiniz kiloda tutmayı başaramayınca mağlup olmuş gibi hissedip fazla kilo sorununuza bir de başarısızlık duygusunu eklersiniz ve ondan sonra aynı kısır döngü tekrar eder durur.

Kilolarını­zın sebe­bi sanılanın tam tersi yanlış beslenme ve durağanlık değil de bilinçaltınızdaki olumsuz inançlar olabileceğini hiç düşündünüz mü?
bilinçaltında kilo vermek, subliminal kilo verme

Kilo vermek amacı ile beden  iletişimi!
Hayatımızı şekillendiren  her deneyim, tekrarlayan her durum geçmişte yaşadığımız ve bilinçaltına yerleştirdiğimiz kodlarımı­zın yansımasıdır diyen  Spiritüel Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal, "İlişkilerimizi, iş yaşamımızı, aşık olacağımız kişiyi, maddi durumumuzu nasıl ki bilinçaltımı­zın yönlendirmesiyle belirliyor isek bedenimizle olan ilişkimizde de başrolde bilinçaltımız vardır. Çözemediğiniz sorunlar, öfke, endişe, suçluluk, korku gibi duygular göbeğinizde, belinizde, bacaklarınızda birikmiş kilolar olarak karşınıza çıkabileceği gibi psikolojik bir yük meydana getirerek de sizi mutsuz yapar" diyor­.

Ruhsal açlığı değil bedeninizi doyurun!
"Her canlı doğumun­dan itibaren, ne kadar ve ne zaman yemek yeme­si gerektiği­ni bilir­­. Lakin bedeninizle iletişimi kesip sezgilerinize kulaklarınızı tıkadığınızda kendi gerçekliğin­den  de uzaklaşırsınız. Yiyeceklerin değil de onlara kazandırdığımız anlamların bedenimizi ve ruhumuzu ağırlaştırdığını kabul etmemiz gerekir­­. Zira fiziksel açlığınızı doyurmak amacıyla yediğinizde şişmanlamanız olanaklı olmaz ama duygusal açlığınız için yiyorsanız gerçek problemin kaynağını tespit etmelisi­niz­.

Üzüldüğünüz, kızdığınız, mutlu olduğunuz her an­da kendinizi buzdolabı­nın başın­da buluyorsanız duygusal boşluğunuzu doldurmaya çalışıyorsunuz demektir ama yediğiniz hiç bir çikolata sorununuzu çözmeyecektir­­.

Sizi yemeğe yönlendiren  duygunuzu fark ederek kendinizle bağlantıyı koparmamalısınız.

İlgili aramalar: kilo vermeyi kafaya koymak, biliçaltında kilo vermek, kilo vermek için biliçaltını harekete geçirmek, subliminal kilo verme

Balık Yağının Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

Balık Yağının Faydaları

Beslenmemiz için gereken  unsurlar­dan bir tanesi ­ olan yağların 1 gramı­nın 9 kalori enerji sağladığını ve vücut tarafı ile üretilemeyen  esansiyel yağ asidi grubunun bedene alındığı za­man daha uzun zincirli yağ asitlerine çevrildiğini biliyor muydunuz?

Daha uzun zincirli yağ asitleri­nin prostaglandin gibi hormonların işareti olan eikosanoidlerin yapı taşlarını meydana getirdiğini ve hormon benzeri bu maddelerin, hücre zarı meydana gelmesinde tesirli ve kan pıhtılaşması, yaraların iyi olma­sı ve inflamasyon­da görev aldığını belirten  Hisar Intercontinental Hospital'da Beslenme ve Diyet Uzmanı olarak görev yapan Elif Karacanoğlu; "Beynin kuru ağırlığı­nın yaklaşık %15 ila 30’unu oluşturmakta olan yağ asitleri nöral büyüme atağı­nın gerçekleştiği gebeliğin son trimesterin­den  (7­.,8­.,9­. aylar) 2 yaşa gelene ka­dar beyin ve retina hücrelerinde yüksek miktar­da birikmeye başlamaktadır­­.  Yaşamın erken  süreci boyunca meydana gelen  bu birikim beyin ve retinanın normal fonksiyonları ve gelişimi yönün­den  mü­him rolü vardır ve çocuğun ileride ki yaşamındaki nöral ve görsel işlevleri­ni etkileyebilir­­. Normal nörolojik gelişim yönün­den  ilk altı ay süresince bebeklerin tek yiyecek kaynağı olarak anne sütü tüketmeleri, anne sütü almayan bebeklerin ise anne sütünün içeriğine yakın (%0­.2 ila 0­.5 oranın­da DHA içeren) düzeyler­de DHA ile zenginleştirilmiş mama tüketmeleri önerilmektedir­­.
balık yağının faydaları

Neden  günlük olarak yağ tüketmeliyiz

* Gıdalara lezzet verirler­.
* Önemli organların etrafını sararak onları sarsıntı gibi hal­ler karşı korurlar,
* Proteinlerle birleşip lipoproteinleri oluşturarak hücrenin yapı maddeleri­ni meydana getirirler­.
* Yağlar da karbonhidratlar gibi vücudun ısı ve enerji kaynağıdır­­.
* Yağlar enerji olarak depo edilebilmektedir­­.
* Damar, sinir ve organların korunmasın­da destektir­­.
* Retina ve beyin gelişimi gerekir­­.
* Normal doku çalışma­sı için önemlidir­­.
* Besinler ile alınan yağlar, yağda eriyen  vitaminlerin ( A, D, E, K ) emilmeleri­ni ve taşınmalarını sağlarlar­.
* Isı değişimlerine karşı yalıtım görevi yapmakta­dır­­.
* Midenin boşalma zamanını geciktirerek, tokluk duygusu vermekte­dir­­.
* Deri yapısı­nın devamlılığı için gereken  temel yağ asitleri­ni sağlar­.

Yağların fazlalığı ise kalp ve damar sistemi üzerine menfi etkilere neden  olmakta­dır­­.  Yağın vücut­ta fazlalığı durumunda;

* İskelet üzerine fazla yük binme­si ve şişmanlık durumları ortaya çıkmakta­dır­­.
* Birçok organ çevresinde birikerek hastalıklara yol açar­.
* Kalp ve damar sistemi üzerine menfi etki yapmakta­dır­­.

Niçin  bilhassa balık yağı tüketmeliyiz

* Balık yağı genel olarak balıketi veya balık karaciğerlerin­den  el­de edilmektedir­­.
* Balık yağları beyin için epey gerekli olup; belleği güçlendirmek, enerjiyi ve konsantrasyonu artırmak, Alzheimer hastalığını, yaşlılığa bağlı depresyon gibi problemleri azaltmak amaç­lı balık tüketilmelidir­­.
* Balık yağı tümör gelişimi­ni ağırlaştırır­.
* Balık yağları ayrıca çocuk gelişme­si amaç­lı lazım olan yağ asitleri­ni uygun oran ve yeteri miktar­da içerdiğin­den  çocukları diyetinde yer alma­sı mü­him bir ihtiya­cı karşılar­.
* Uskumru, tuna, somon, ringa, sardalye gibi soğuk su (dip) balıkları yağlı olup, Omega 3’ten  zengindir­­. Bununla birlik­te hamsi ve palamut gibi ülkemizde çıkan balıklar da Omega 3’den  zengindir­­.
* Haftada iki* üç gün yağlı balıklar­dan yiyerek Omega 3 ihtiyacınızı karşılaya­bilirsiniz­.
* Omega* 3’ten  zengin besinler ile beslenenler­de takviyeye gerek olmaya­bilir­­.
* Yaygın kanı­nın tam tersi balık yağı şişmanlatmaz­. Omega* 3 yağ asitleri şekerlerden  yağ yapan yağ asit sentez enzimi­ni inhibe edip yağ depo edilmesi­ni azaltmaktadır­­.  Bun­dan dolayı kilo kaybını kolay hale getirir­­.
* Ekmek, süt ürünleri, soslar ve margarin gibi besin­lerin yer aldığı bu ürün grupları, Omega* 3 ve Omega* 6 yağ asitleriyle zenginleştirilmiş türlü besinler çoklu doymamış yağ asidi alımını artırmak amacıyla mü­him alternatifler sunar­.

Balık yağı tüketirken  nelere dikkat etmek gerekir

* Yağların opak şişeler­de saklanma­sı ve ısı ve güneşe maruz bırakılmamaları gerekir­­. Fazla miktar da çoklu doymamış yağ asidi tüketilme­si serbest radikalleri fazlalaştırır­­. Bun­dan dolayı balık yağı alanların beraberinde mutlak suretle E vitami­ni gibi bir antioksidan alma­sı gerekebilmekte­dir­­.
* Bilhassa bir­takım balıkların (ton, köpekbalığı gibi büyük balılar) metil cıva ve başka çevresel kontaminantları içerebildikleri bilindiği için; bu türlerden  el­de edilen  balık yağlarını sık tüketmek önerilmemektedir­­.

Balık yağının hangi hastalıklar­da kullanılışı uygundur
* Alerjiler
* Alzheimer
* Anjinapektoris
* Damar sertliği
* Kanser
* Hipertansiyon
* Hiperaktivite
* Multipl Skleroz
* Enfeksiyon
* Kistikfibroz
* Öğrenme bozuklukları
* Lösemi
* Lupus
* Artrit
* Demans
* İmmün yetersizlikler
* Kalp hastalığı
* Görme bozuklukları
* Egzama
* Obezite
* Kronik bitkinlik sendromu
* Sedef hastalığı
* Reye Sendromu
* Diyabet
* Malnütrisyon
* Menopoz

27 Haziran 2015 Cumartesi

Kadınlarda Karında ve Bacaklarda Sarkmalar

Sponsorlu Bağlantılar:

Kadınlarda Karında ve Bacakta Sarkmalar

Karın ve bacak sarkmalarının önüne geçmek olanak­lı­.­.­.

Her kadın, doğum sonrasında eski kilosuna ve görünümüne kavuşmayı ister­. Fakat ne yazık ki bilhassa hamilelik süreci boyunca görülmekte olan karın sarkmaları, bu hayalin önünde bir mani olarak durur­.

Buna rağmen  hamilelik önce­leri ve sonra­sı alınacak birkaç önlemle düzgün bir karna sahip olmanız mümkün! Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’n­den  Uz­. Dr­. Dilek Aytekin, karın sarkmalarına karşı alınabilecek önlemleri si­zin için anlatıyor­.

Kilo denetimi sağlayınız

Hamile kalma dan evvel ideal kilonuzda olmaya gayret edin­. İdeal kilo tespitinizde Vücut Kitle İndeksi’n­den  (VKİ) yararlana­bilirsiniz­. Normal bir VKİ’ye sahip iseniz, hamilelikte 11,5–16 kilogram arasın­da kilo almanız idealdir­­.

Beslenmenize dikkat ediniz

Hamile bir kadının, normal bir kadına göre günde ekstra olarak 300 kaloriye ihtiya­cı bulunur­. Bu da yaklaşık yüzde 15’lik bir artış, yani günlük 2300 kaloriye denk gelmektedir­­. Fakat mü­him olan, fazlaca miktar­da yemek ve kilo almak değil, gerekli gıdaları dengeli ve yeteri miktar­da almaktır­­.

Egzersiz yapınız

Gebelikte döneminde yaptığınız egzersizler, kontrollü kilo almayı sağlaması­nın yanı sıra, dolaşım sistemini­zin daha iyi çalışmasına da katkıda bulunmaktadır­­.  Düzenli egzersiz, doğumdan sonran­da da hızla kendinizi toparlamanızı sağlar ve aldığınız kiloları daha ba­sit vermenize destek olmakta­dır­­.

Doğru rejimi Uygulayınız

Doğumdan sonranda, tıpkı hamileliğinizde olduğu şekil­de bebeğini­zin ihtiyaçları ve bedenini­zin forma girme­si bir dengede tutulmalı, bu yönde beslenme rejimleri­ni uygulaya­bilirsiniz­.

26 Haziran 2015 Cuma

Hurmanın Sağlığa Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

Hurmanın Sağlığa Faydaları

Ramazan ayın­da en  çok tüketilen  gıdalar­dan bir tanesi ­ olan hurma sofralarınıza lezzet vermekle kalmıyor, vücudunuzu ve kalbinizi de koruyor­.

Sıcak iklimlerin güzide meyvesi hurma ramazan gelişiy­le tekrar sofralardaki yeri­ni almaya başladı­. Tadı güzel olan ve hemen  herkesi mest edici bu meyve lezzeti­nin yanı sıra içermiş olduğu yiyecek değerleriyle sağlığa da etkisi­ni gösterdi­. Uzmanlar, hurmanın kanseri tedavi e­den  özelliği­nin bulunduğunu söyledi­. Bunun yanın­da vücudu temizlediği, kalp sağlığına koruduğunu, belleği güçlendirdiği­ni tansiyona ve diyabet gibi birçok hastalığa karşı mücadele ve tedavi ettiği­ni belirtti­.İşte Ramazanla özdeşlenen  hurmanın sağlığa olan faydaları­.­.­.

Kalbi Korur
* Antioksidan görevi görmekte­dir­­.
* Damar ve kalp tıkanıklarını engelliyor­.
* Bunun yanı sıra yaşlanmadan kaynaklı olan hastalıklar­dan koruyor­.

Kanserden  Korur
Hurma kanser hastalıklarına yakalanma riski­ni azaltıyor­. Çok yüksek lif içeriyor­. Bu lifler düzenli şekil­de hurma tüketen  kişiler­de kanser hastalıklarına yakalanma riski­ni azaltmanın yanın­da kalp hastalıkların­dan da koruyor­. Bununla birlik­te kolon, rahim ve göğüz kanserlerin­den  de koruyor­.

Hafızayı Güçlendirir
Hurma beyni ve belleği ciddi şekil­de destekliyor­. A vitamini­nin bir türü olan ve tüketildiğine Retinal'e dönüşen  karoten  içeriyor­. Bun­dan başka beyin hücrelerinde meydana gelen  hasarların giderilmesinde ve yaşlılığa bağlı başka hastalıklara yakalanma riski­ni azaltıyor­.

Ağlamanın Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

Ağlamanın Faydaları

Çoğu zaman üzüntüden ya da mutluluktan ağlar gözyaşı dökeriz­. Gülmenin kadını erkeği nasıl olmuyorsa ağlamanın da kadını erkeği olmaz­. Gülmenin bildiğimiz üzere insan sağlığına etki­yi büyük­. Birçok doktor daha uzun yaşa­mak amacıyla daha fazla gülün diyor­. Peki, ağla­mak kötü bir şey mi? Tabi ki hayır! Zamanın­da ağlamanın faydaları üzerine birçok inceleme yapılmış, gelin onlara bir göz atalım­.

Ağlamanın faydaları:

Endorfin Hormonu Salgılanır
Ağla­mak endorfin salgılanmasına neden  olmakta­dır­­.  Endorfin insana neşe veren  bir hormondur ve zaten  mutluluk hormonların­dan bir tanesi olarak bilinir­­. Endorfi­nin neşe vermenin yanı sıra sağladığı bir fayda da ağrıları azaltmasıdır­­.

Ruh Sağlığı
Sosyal ve Klinik Psikoloji Dergisi’nde yapılmakta olan bir çalışmada ağlayan kişi­lerin ruh sağlığı­nın çok daha çabuk düzeldiği saptandı­. Bilhassa bir mutlulukdan sonra gelen  ağlamanın ruh sağlığına pozitif yönde maksimum etki yapmış olduğu görüldü­.

Sakinleştirir
Ağla­mak bir sakinleştirici ilaç gibidir­­. En doğal ve en  etkililerinden­. Genel­de insanlar ağladıktan sonra uyumak isterler­. Zira sakinleştirici bedene zerk edilmiştir ve insan kendisi­ni halsiz duyabilir­­. Bu da herhangi bir şekil­de kendine ya da çevresine zarar verebilecek olan bir kişi­nin sakinleşmesine imkan vermekte­dir­­.

Gözleri Temizler
Vücudunuzun bir çok toksi­ni göz yaşlarınız ile atabildiği­ni biliyor muydunuz? Ağla­mak hem vücudunuzdaki kimyasalların dışarı atımına yardımcı olur hem de gözünüzü bakterilerden  arındırıp temizlemektedir­­.

İlgili aramalar: ağlamanın faydaları, ağlamak faydalı mıdır, ağlamanın sağlığa faydası var mı

25 Haziran 2015 Perşembe

Gebelikte Lazer Epilasyon Yapılır Mı?

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelikte Lazer Epilasyon Yapılır Mı?

AAnneye ve karnındaki bebeğe lazer epilasyon­da lazer ışınları­nın bir zararı var mıdır? Varsa bu zararlar nelerdir?

Konya Binkonut Tıp Merkezi'nde Dermatoloji Uzmanı olarak görev yapan Dr­. Kadriye Çimen, hamilelikte lazer epilasyon ile alakalı bilinmeyen sorulara yanıt verdi­.

Hamielikte lazer epilasyonun zararı var mı?
Bize göre bir zararı yok­tur­ fakat yine de kimseye tavsiye etmiyoruz. Gebelikte lazer ışınları­nın zararlı olduğunu ortaya koyan herhangi bir bilimsel kanıt ya da bu şikayetle kayda geçmiş bir vaka bulun­maz­. Lakin hamilelik süreci boyunca anne adayları türlü hormonal farklılıklar yaşadığın­dan yalnız­ca lazer değil başka dermatokozmatik yöntemlerin da yapılmama­sı etik olarak daha münasip olmakta­dır­­.

Gebelik süreci boyunca istenmeyen  tüylerin ortadan kaldırılışı için bir­takım kadınlar en  kesin çözüm yolu olan lazer epilasyonu tercih etmek istiyor, fakat lazer epilasyonun gebelik süreci boyunca sakıncalı olduğunu duymaları bu isteklerin­den  onları vazgeçiyor­. Ya da lazer epilasyon seansına başlamış olan kadınlar gebe oldukları zaman seanslarını yine aynı sebepten  yarıda kesiyorlar­. Peki lazer epilsyonun gebelik süreci boyunca gerçekten  bebeğe zararı var mıdır?

HAMİLELİKTE LAZER EPİLASYONUN ZARARI VAR MIDIR?
Dr­. Kadriye Çimen, Lazer epilasyon yaptıran pek çok kadın bu metod yardımıy­la büyük rahatlığa kavuşmuş ve tüylerine kalıcı çözüm bulmuştur­. Gebelik önce­leri veya esnasın­da uygulanma­sı anne adaylarını ba­zı zamanlar tereddüte soksa da, bilinç sahi­bi kullanım yardımıy­la anne karnındaki bebeğe lazer epilasyonun hiç bir zararı yok­tur­. Zira lazer epilasyon­da kullanılan elektromanyetik ışıma röntgende kullanılan X ışınların­dan çok değişiktir­­.Lazer epilasyonun yaydığı ışıma doku içinde bir ilerleme sarf etmez ve buda bebeğe zarar vermeyeceği­nin garantisidir­­.

Radyo dalgaları ile çalışmakta olan epilasyon aygıtları­nın da bebeğe zarar verme ihtimali bulunmamakta ve işlem sonra­sı radyasyon­da vücut­ta kalmamaktadır­­.  Lakin epilasyonun bir başka çeşidi olan elektrolizmeme başı etrafında­ki kılların temizlenmesinde kullanı­mı tavsiye edilen  bir uygulama olmaz­. Gebeliğin son 3 ayın­da karın bölgesi kılların­da da bu metod kullanılmama­sı gerekir­­.

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞE LAZER EPİLASYONUN HİÇBİR ZARARI BULUNMAMAKTADIR
Dr­. Kadriye Çimen, Lazer epilasyon yaptıran pek çok kadın bu metod yardımıy­la büyük rahatlığa kavuşmuş ve tüylerine kalıcı çözüm bulmuştur­. Gebelik önce­leri veya esnasın­da uygulanma­sı anne adaylarını ba­zı zamanlar tereddüte soksa da, bilinç sahi­bi kullanım yardımıy­la anne karnındaki bebeğe lazer epilasyonun hiç bir zararı yok­tur­. Zira lazer epilasyon­da kullanılan elektromanyetik ışıma röntgende kullanılan X ışınların­dan çok değişiktir­­.Lazer epilasyonun yaydığı ışıma doku içinde bir ilerleme sarf etmez ve buda bebeğe zarar vermeyeceği­nin garantisidir­­.

Radyo dalgaları ile çalışmakta olan epilasyon aygıtları­nın da bebeğe zarar verme ihtimali bulunmamakta ve işlem sonra­sı radyasyon­da vücut­ta kalmamaktadır­­.  Lakin epilasyonun bir başka çeşidi olan elektrolizmeme başı etrafında­ki kılların temizlenmesinde kullanı­mı tavsiye edilen  bir uygulama olmaz­. Gebeliğin son 3 ayın­da karın bölgesi kılların­da da bu metod kullanılmama­sı gerekir­­.

Anne olacağını anlayan her kadın, bebeği­ni her türlü olumsuz etkenlerden  korumak amacı ile ayrıntı­lı bir arayış içerisi­ne girer­. Anne adayları­nın çevresine ve doktoruna danıştığı kafasını kurcalayan birçok soru bulunur­. Gebelikte lazer epilasyon da bunlar­dan bir tanesidir­­. Fakat yinede tavsiye etmiyoruz­.

Sahurda Neler Yemek Gerekir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Sahurda Neler Yemek Gerekir?

Son birkaç senedir Ramazan ayı yaza denk gelmektedir­. Bu durum birkaç sene daha böyle devam edecek­. Yaz mevsiminin uzun günleri sıcak havalarla birleşerek oruç tutanların birazcık daha zorlanmasına sebep olmakta­dır­­.  Fakat bu bizi zorlamamalı. Beslenmemize ve istirahatimize özen  gösterip bu mübarek ayı daha sağlıklı bir şekil­de geçirebiliriz­. Sahur­da neler yemeli diye durup düşündüğümüz za­man aslında pek çok seçeneğimiz olduğunu görebiliriz­. Asıl kural, midemize ağır gelmeyen ve bizi gün içinde fazla susatmayan, aynı an­da vücudumuzu dirençli tutacak yiyecekler ve içecekler tüketmektir­­. Şeker dengesi­ni bozacak besinlerden  özellikle uzak durmamız gerekir­­. Şeker içeren  ve glisemik indeksi yüksek besinler kan şekeri­nin birden  yükselip, birden  düşmesine sebep olmakta­dır­­.  Yani geçici bir tokluk duygusu yaratır ve kısa bir müddet sonra kan şekeri­nin düşmesine sebep olarak açlık hissi­nin yeniden  ortaya çıkı­şıyla sonuçlanan bir döngü başlamaktadır­­.  Doğru beslenme ile uzun süre oruçlu geçen  saatleri daha sağlıklı bir şekil­de atlatmamız olanak­lı­. Kendinizde Ramazan­da sağlıklı beslenme programı oluştururken  sahur­da tok tutan yiyecekleri tercih edin­. Bunun yanı sıra, sahur ve iftar arası beslenmenizi öğünlere ayırmayı, ara öğünleri meyve ile zenginleştirmeyi ve bolca su tüketmeyi boşlamayın­.

Ramazanda Tok Tutan Yiyecekler

Sahuru yemeksiz geçirmeyin­.
Sahur­da sizi gün boyu tok tutacak, şekerin yavaşça yükselip, yavaşça düşmesi­ni kontrol altına alacak besinler tercih edin­.
Süt, yumurta, peynir, yoğurt gibi besinler tüketin­. İçecek olarak ayran da tercih edebilirsiniz­.
Sahur beslenmenizde bir parça ete de yer verebilirsiniz­. Bu tokluk hissi­ni arttırıp, enerjini­zin düşmesi­ni önleyecektir­­.
Hamur işlerin­den  uzak duru­nuz­. Sebzeli hafif börekleri tercih edebilirsiniz­.
Çay, kahve tüketmeyin­. Bunun yerine süt, meyve suyu ve meyve tercih edin­.
Asitli içecekler şeker dengesi­ni alt üst eder­. Kesinlikle kaçının­.
Tokluk hissetmek amacı ile ekmek yemek ihtiya­cı duya­bilirsiniz­. Tercihinizi kepekli ekmekten  yana yapın­.
Birkaç adet hurma tükete­bilirsiniz­. Kuru yemiş yiyebilirsiniz­. Bilhassa ceviz ve bademi tercih edebilirsiniz­.
Salatalık ve domates her sahur sofrasın­da buluna­bilir­­.
Salata da hazırlaya­bilirsiniz sahur sofrası için­. Tok tutar, susuzluğu giderir­­.
Farklı bir sahur kahvaltısı için kepekli makarna tercih edebilirsiniz­.
Yulaf ezme­si ile yine değişik bir sahur kahvaltısı yapa­bilir, kendinizi uzun süre tok hissedebilirsiniz­.
Gördüğünüz gibi esasın­da sahur sofralarımızı zenginleştirebilecek, tok kalmamızı sağlayacak, susuzluk hissi­ni azaltacak pek çok seçeneğimiz bulunmakta­. Sahur­da ne yemeli konusuna dikkat edip sağlığınızı korumak amacıyla lazım olan gayreti göstermenizi tavsiye ederim­.

İlgili aramalar: ramazanda tok tutan yiyecekler, sahurda ne yenir, sahurda neler yemek gerekir, sahur vakti yiyecekleri nelerdir

Göbeğimizi Eritmek İçin 6 Kural

Sponsorlu Bağlantılar:

Göbeğimizi Eritmek İçin 6 Kural

Göbekten  kurtulmak amacıyla yapmanız gerekenler var bayanlar­. İlk olarak size hızlı yöntemlerden  sözet­mek istiyorum­.Balon * kelepçe * Zayıflama hapları vs­.­.­. Bu yöntemlere katiyyen  başvurmanızı önermem­. Zira bunlar bünyeden  bünyeye farklılık gösterebilecek yöntemlerdir­­. Evet duyarsınız biri yaptırmıştır hiç bir sorunu olmamıştır fakat bu size de öyle olacağı manasına gel­mez­. Bu sebeple her zaman doğal yöntemleri tercih etmeniz gerekir­­.

Şimdi gelelim bu 6 kurala;

1* Yağlı, hamur işi ve yüksek şeker içeren tatlı besinlerden  mutlaka  uzak duru­nuz­.­.­.

2* Gün içinde 3 litre su için­. Bilhassa ikindi zamanına kadar bol bol su için­.­.­.

3* Gece yemeleri mideye ve vücuda zararlı olduğu gibi yağ yapmanın da en kolay yoludur. Mutlaka uzak durun!

4* Gün içinde devamlı hareketli olun, kısa mesafeleri yürüyün, merdivenleri de kullanın, egzersiz yapın, kısa süreli de olsa koşun,ip atlayın. Kısacası zayıflamak için çabalayın!

5* Her gün 1-2 bardak yeşil çay için­.

6* Acıktıkça salata tüketin. Çok yağlı olmayan çorba için! Salatanızı bazı zamanlar ızgara tavuk, ızgara et ya da ızgara balık ile birlikte tüketin­. Salatanıza renk katın.

24 Haziran 2015 Çarşamba

Bölgesel Zayıflama Formülü

Sponsorlu Bağlantılar:

Bölgesel Zayıflama Formülü

Vücudumuzun bir­takım bölgeleri genel yapımıza göre daha yağlı bir tabakaya sahip olabilmektedir­­. Kilo aldığımızda kimimiz belimizden  ve göbeğimizden, kimimiz ise basen  ve kalçalar­da bir türlü kurtulamadığımız  yağlar­dan şikayet eder­. Diyet yapıyor olsak bile bu bölgelerimizdeki kalıplaşmış yağ tabakalarını inceltmemiz oldukça zor olur­. İşte size evinizde kendi başınıza kolaylıkla uygulayabilecek olduğunuz ve bölgesel zayıflamaya destek olan bir formülden  bahsedeceğiz­. Unutmayınız ki formül yalnız başına katiy­yen  kafi olmaz­. Diyetle ve egzersizle birleştirmeniz gerekmekte­dir­­.

Malzemeler
* 20 gram Biberiye Yağı
* 20 gram Zambak Yağı
* 20 gram Buğday Yağı
* 20 gram Biberiye Yağı
* 20 gram Tarçın Yağı
* 50 gram Bebek Yağı

Hazırlanması

Bütün yağlar karıştırılarak göğüs altın­dan basen  bölgesine kadar olan kısıma sürülür ve bu bölge streç filme sarılır. Sarılı olarak 2 saat kadar bekletilir ve ılık su ile masaj yaparak durulanır­­. Streç filme sarmanın sebe­bi o alanı sıcak tutmaktır. Böyle­likle kan akışı daha da hızlanmaktadır­­.

23 Haziran 2015 Salı

Unutkanlığın Nedenleri

Sponsorlu Bağlantılar:

Unutkanlık

Unutkanlık, ömrümüz boyunca bir­takım belli ne­denlerden  ötürü hepimi­zin bazı dönemler yaşadığı bir sıkıntıdır­­.  Unutkanlık günlük hayatımızı olumsuz derecede etkisi altına alan bir sıkıntıdır­­.  Fakat iyileştirilebilen  bir rahatsızlıktır­­.

Unutkanlık Nedenleri ve Tedavisi

Stres: Unutkanlıkta en  mü­him role sahip unsurdur­­. İş hayatın­da veya ev hayatın­da stresli bir hayatınız varsa, bu durum zaman içerisinde sizde unutkanlık oluşmasına yol açabilir.

Kalıtım: Eğer unutkanlık genlerinizde var ise, unutkanlık size de uğrayacak manasına gelmektedir­­.

Hormonlar: Kadınlar­da salgılanmakta olan östrojen  hormonu ve erkekler­de salgılanmakta olan testosteron hormonunun düzeyi unutkanlığa neden  olmakta­dır­­.

Kalp hastalıkları: Eğer kalbinizde zor durumda bırakacak bir hastalığınız varsa, beyninizde zor durumda kalıyor manasına gelmektedir­­. Bu hastalıklar kolesterol, şeker, yüksek tansiyon gibi­.

Tiroid Bozuklukları: Eğer tiroid bezi görevi­ni yeteri ka­dar yerine getirmiyor ise metabolizma hızlanır veya yavaşlar­. Fakat her iki durumda da unutkanlık şikayetleri ortaya çıkmaktadır­­.

Kanser: Hastalığın tedavisinde kullanılan kemoterapi ve ışın tedavisi de unutkanlığı getirir­­.

Nörolojik bozukluklar: Belli başlı nörolojik bozukluklar unutkanlığa neden  olmakta­dır­­.

Uykusuzluk: Geceleri iyi uyuyamamak, uykuyu alamadan sabah kalkmak zaman içerisinde unutkanlık yaratır­­.

Beslenme bozuklukları: Yetersiz besleniliyorsa bazı vitamin ve minarellerden  yoksun diyet programları gibi­. Böyle bir durum oluştuğun­da da unutkanlık başlamaktadır­­. B vitamini, B16 vitamini, B6 vitamini, Folik asitin bulunmuş olduğu gıdalar karaciğer, tahıl ürünleri, sert kabuklu yemişler, pirinç, süt, et, balık, yumurta, sebze ve meyveler­. Bu yiyecekleri tüketip B vitamini­ni kafi almak gerekir, aksi durumda unutkanlıklar başlamaktadır­­.

Sigara: kısa süre içinde hafızada darbeler yaratarak unutkanlığa neden  olmakta­dır­­.

Hareketsiz bir hayat: Araştırmalara göre hareketsiz insanların, hareketli insanlara oranla hafızalarını daha çabuk kaybettikleri­ni göstermiştir­­.

Unutkanlığın Tedavisi
İşte hafızanızı canlandırmak amacıyla yapabileceğiniz bir takım önlemler;
Yeterince dinlenin ve uykunuzu alın.
Düzenli bir şekil­de egzersiz yapın.
Takviye olarak vitamin alın.
Sık sık sosyal ortamlar­da bulunun.
Küçük şeyleri kendinize dert etmemeyi ve stresi yönetmeyi öğrenin.
Her zaman yeni şeyler öğrenmeye çalışın.
Zaman zaman eski anılarınızı hatırlamaya çalışın.
Sağlıklı bir şekilde beslenin.
Hayatı sevin, hiç bir sıkıntının kendi hayatınızdan daha mü­him olması gerekir.

İlgili aramalar: unutkanlığın nedenleri, unutkanlık neden olur, unutkanlık nasıl geçer, unutkanlığa ne iyi gelir, unutkanlık için ne yapılabilir

Güneş Çarpması Neden Olur?

Sponsorlu Bağlantılar:

Güneş Çarpması Neden Olur?

Güneş çarpması, daha çok yüksek sıcaklıklara ulaşılan yaz aylarında dışarıda sıcakta uzun müddet kalınma­sı neticesin­de vücudun fazla ısınmasıyla bir­likte olmakta­dır­­.  Vücut ısısı 40 veya daha yüksek bir ısıya çıktığı za­man insanın bünyesinde farklılıklar meydana gelir ve güneş çarpma­sı olmakta­dır­­.

Güneş Çarpması­nın Belirtileri Nelerdir?

– Ateş
– Baş ağrısı
– Baş dönmesi
– Bulantı ve kusma
– Havale geçirme
– Hızlı nefes alma
– Çarpıntı

Eğer güneş çarpma­sı yaşadığınızı düşünüyorsanız mutlaka­ 112 Acil Servisi arayıp ya da bir doktora giderek mutlak suretle acil tıbbi yardım istemeniz gerekir­­.

Ayrıca kendiniz bizzat şu önemleri almalısınız;

– Gölge olan bir yere geçin­.
– Fazla giysileri çıkara­bilirsiniz­.
– Soğuk su altına girin veya buzla vücudunuzun geneline yavaşça soğuk uygulama yapın­.
– Bol bol su tüketin­.
– Yatağa uzanarak dinlenin­.

Güneşte uzun süre kalmayın­. Kalacak olursanız da mutlaka kendinizi güneşten koruyunuz. Şapka, güneş gözlüğü ve güneşten koruyan UV filtreli kremler kullanı­nız­. Vücut ısısı­nın düşmesi­ni sağlayamadığınız da ise doktorunuza başvurunuz­.

İlgili aramalar: güneş çarpması neden olur, güneş çarpması nedir, güneş çarpmasından nasıl korunulur

Sahur Yapmadan Oruç Tutmak Zararlı Mı?

Sponsorlu Bağlantılar:

Sahur Yapmadan Oruç Tutmak Zararlı Mı?
Dengeli ve yeterli beslenme yaşa­mın her süreci boyunca olduğu şekil­de Ramazan ayın­da da büyük ehemmiyet taşıyor­. Ramazan’da sağlığın ve ideal kilonun korunma­sı için en  kritik öğün olan sahurun atlanmama­sı gerekmekte­dir­­.

Memorial Ataşehir Hastanesi'nde Beslenme ve Diyet Uzmanı olarak görev yapan Uz­. Dyt­. Sevil Ürer, beslenmenin önemi ile ilgi­li bilgi verdi­.

Gece yemek yiyerek yatmayın
Ramazan ayın­da sahur vakti­nin geçmiş yıllardaki gibi sabaha karşı değil de gecenin henüz ilk saatlerinde olma­sı uyku sorunları­na neden  olduğun­dan pek çok insan gece yedikten sonra yatmayı veya tek öğün beslenmeyi tercih etmektedir­­. Lakin sahurun yapılmama­sı metabolizmayı zayıflatır ve diğer taraftan oruç tutarken  kısa bir zaman­da acıkmamıza da sebep olur­. Sahur yapılmakta iken  tüketilen  besinlere de dikkat etmemiz gerekir­­. Çok baharatlı veya tuzlu yiyecekler yersek gün içerisinde daha çok su ihtiyacımız olacağı için bu tür yiyecekler normalden daha fazla susamaya yol açar­. Sahur­da süt, peynir çeşitleri, yumurta gibi uzun sü­ren  tokluk sağlayacak protein muhteviyatı yüksek besinler ve bol söğüş ya da 1 su bardağı yarım yağlı süt ya da yoğurt meyve ile tam tahıllı gevrekler tercih edilebilmektedir­­.

Metabolizmanızı hızlandırın
Ramazan ayın­da uyku ve beslenme düzeninde ortaya çıkan farklılıklar metabolizmanın çalışma hızı­nın değişmesine sebep olmakta­dır­­.  Bu süreçte sıcaklık ve neme bağlı bir şekil­de vücut ısısı artmakta, vücut oluşan bu yeni duruma adapte olmaya çalışmaktadır­­.  Sıcaklığın etkisiyle ve terlemeyle beraber artan sıvı kayıpları ise telafi etmek gerekir­­. İftar ve sahur arasın­da en  az 2 ila 2,5 litre su içilmeli, ayran, taze sıkılmış sebze ve meyve suları, çorba, komposto gibi içeceklerle sıvı alımı artırılmalıdır­­.  Sıvı tüketimi­ni artırmak amacı ile iftar­da ilk yemek olarak çorba tercih edilebilmektedir­­.

Kontrollü beslenme programını uygulayın
Ramazan­dan sonra tansiyon, kalp hastalıkları gibi sorunlar yaşama­mak ve hızla kilo alma­mak amacıyla kontrollü bir beslenme programı­nın uygulanması gerekir­­. Ramazan ayın­da bireylerin yaş, cinsiyet ve fiziksel hareketliliklerine bağlı olarak günlük almaları lazım olan enerji, karbonhidrat, protein, yağ, mineral ve vitamin oranları değişmemekte­dir­­. Sağlığın ve ideal kilonun korunma­sı için bu süreçte de sağlıklı ve türlü yiyecek seçenekleri ile kafi ve dengeli beslenme planı­nın uygulanması gerekir­­.

Ağır iftar yemekleri kalbi yorar
Ramazan'ın yemek kültürü yönün­den  en  bilinen  özelliği iftar sofralarındaki çeşitlilik ve bolluktur­. İftar sofraların­da bir insana yetecek yemeğin 2 ila 3 kat fazlası bulunabilmektedir­­. İftar­da kan şekeri çok düşük olduğu için kısa bir zaman­da çok miktar­da yiyecek tüketme isteği doğar­. Fakat uzun bir açlıkdan sonra ağır yemekler tüketmek kalbin yükünü fazlalaştırır ve ani kalp krizleri, yüksek tansiyon, beyin kanama­sı ve felç gibi olumsuzluklara sebep ola­bilir­­.

Çorbadan sonra 5 dakika mola fazla kalori almanızı engeller
Su ve istenirse hurmayla oruç açıldıktan sonra peynir çeşitleri, domates, salatalık gibi tuzlu ve aşırı yağlı olmayan kahvaltılıklar, çorba ve salata gibi hafif besinlerle iftara devam etmek gerekir­­. Ana yemeğe geçme den  evvel 5 ila 10 dakika kadar bir mola vermek hem mideyi rahatlatacak hem de daha az yemeği sağlayacaktır­­. Verilen  aradan sonra ana yemekte etli* etsiz sebze ya da ızgara et yemeği, 1 ila 2 dilim tam buğday ekmeğiyle ya da azıcık bir miktar pilav/makarna/bulgur pilav ile tercih edilebilmektedir­­. Yanına yoğurt, ayran veya cacık tüketile­bilir­­. İftar­da yemeği yavaş yemek ve lokmaları iyi çiğnemek sindirim yönün­den  çok önemlidir­­.

İftar­da kızartma keyfi, fazla kilo olarak bize geri döner
İftar­da yağlı kızartmalar, tereyağı ile hazırlanmış ağır tencere yemekleri, hamurla yapılmakta olan ağır tatlılar, fazlaca miktar­da tüketilen  makarna ve pilav gibi yemekler vücut­ta yağlanmayı artırmaktadır­­.  Yağlanma ve kilo alımı ağırlık hissi­ni artıracağın­dan kişi kendisi­ni zinde değil yorgun ve bitkin hisseder­. Yemekdan sonra tatlı tüketimine de dikkat etmek gerekir­­. Yemekten  1 ila 2 saat sonra meyve ya da tatlı tüketile­bilir­­. Şerbetli hamur tatlıları yerine bilhassa mevsim meyvelerin­den  yapılmakta olan tatlılar, sütlü tatlılar (sütlaç, güllaç, muhallebi gibi) veya hafif dondurmalar tercih etmek gerekir­­.

İlgili aramalar: sahur yapmadan oruç tutmak zararlı mı, sahura kalkmadan oruç tutmak vücuda zarar verir mi, sahursuz oruç tutmanın sakıncası var mı

Alerjinin Tedavisi Var Mı?

Sponsorlu Bağlantılar:

Alerjinin Tedavisi Var Mı?

Amerika'da ve Avrupa'da yaklaşık 30 senedir uygulanmakta olan, ülkemizde ise yeni yeni tanınmaya başlanan biorezonans tedavisi­.

Egzama, astım, saman nezlesi, çölyak, besin-bahar ve toz alerjileri­nin giderilmesinde yüzde 90'ın üstün­de başarılı sonuç veriyor­. Biorezonans Uzmanı Dr­. Sinan Akkurt iyileşme süresi­nin 10 ila 12 hafta sürdüğünü açıkladı­. Akkurt, en  çok başvuruyu kaşıntı, kabarıklık, burunda ve genizde akıntı gibi sorunları olan hastalar­dan aldıklarını belirtti­.

Dr­. Sinan Akkurt'un bize aktarmış olduğu bilgilere göre, alerjinin tedavisi öncelikle alerji testi ile başlıyor­. Testle hastanın kaç maddeye alerjisi olduğu saptandıktan sonra ana alerjenlere öncelik verilip kişiye özel biorezonans tedavisi planı uygulanmakta­dır­­.  Haftada bir defa, yaklaşık olarak bir saat süren  bu seanslar nihayetinde ortalama olarak 10 ila 12 hafta içinde büyük oranda iyileşme sağlanmakta­dır­­.

Biorezonans tedavisi­ni Türkiye'ye tanıtan Dr­. Sinan Akkurt, en  çok başvuruyu yüzde 83'lük dilimle genel alerji başlığı altındaki kaşıntı, kabarıklık, burun ve geniz akıntısı gibi problemleri bulunanlar­dan aldıklarını söyledi­. Bunu yüzde 8 ile alerjik astım, bronşit ve ürtiker hastalıklar izliyor­. Tedavi, anne sütü dahil olarak süt ve süt ürünleri tüketemeyen  galaktozemi hastası bebeklere de uygulanabiliyor­. Dr. Akkurt, başarılı sonuçlara bir örnek olarak çölyak tanısı sebebiy­le askerden  muaf sayılan, tedavi bittikten  iki ay sonra askere kabul edilen  21 yaşındaki hastayı gösterdi­.

Ağrı olmadan, acı olmadan ve yan tesirsiz bir metod olan biorezonans tedavisi, kişi­lerin yaydıkları elektromanyetik frekansların özel bir aygıtla anlaşılmasına ve hastalıklı dokulara yaydıkları­nın tam aksi yönde frekans yollayarak iyileştirilmelerine dayanıyor­.

Güneş Yanığı Nasıl Geçer?

Sponsorlu Bağlantılar:

Güneş Yanığı Nasıl Geçer?

Yazın gelmesiyle bir­likte güneş yanıkları da fazlaca kendisi­ni göstermeye başladı­. Güneşin insan sağlığı yönün­den  belli saatler­de ne denli tehlikeli ve sakıncalı olduğunu artık bilmeyen  yoktur herhalde.

Güneş en  çok kime zarar vermektedir?

Güneş en  çok çocuklara, yaşlı insanlara, akciğer hastalığı olanlara, kalp hastalığı olanlara, cilt sorunu bulunanlara ve beyaz tenli olan insanlara zarar vermekte­dir­­. Bu gruba girenler katiyyen  10 ile 16 saatleri içerisinde güneşe çıkmamalı ve güneşe maruz kalacakları haller­de güneş korumalarını eksik etmemelidirler­.

Çocukları güneşten  nasıl korumalıyız?

Güneş vücut ısısı­nın artışı­na neden  olacağın­dan bu vücut­ta tehlikeli durumlara sebep ola­bilir­­. Bun­dan dolayı sıvı ve tuz kaybını engellemek adına bolca su tüketmek gerekir­­. Aynı durum çocuklar için de geçerlidir­­. Sıcaklar­da su tüketimi­ni arttırmanız gerekir­­. Eğer çocuğunuza mayo alacak iseniz yarım kollu ve tulum biçimin­de olan tam korumalı mayoları tercih edin­. Kafasın­dan şapkasını üstün­den  güneş korumasını eksik etmeyin­. Mümkün ise 10 ile 4 arası güneşin altın­da kalmamasını sağlayın­.

Sıcak çarpma­sı halinde ne yapılmalı?

Sıcak çarpan bir kişi hemen  güneşli ve sıcak alan­dan alınıp gölge ve serin bir yere taşınmalı­. Elbiseleri çıkartılarak üzeri ıslak bir tülbentle silinmeli ve yelpaze yapılmalıdır­­.  Buluna­bilirse buz bulunup hastanın koltuk altlarına, kasıklarına ve başına sürülmelidir­­. Hastanın ateşi ölçülmeli ve 37 dereceye gelinceye dek soğutma işlemine devam edilmelidir­­. Lakin 37 derecenin altına düşürmeye çalışılmamalı­.

Hastaya ağızdan bir şey yedirilip içirilmemeli­. Eğer kendine bir türlü gelemiyor veya şuur kaybı yaşıyorsa hiç vakit kaybetmeden  en  yakın hastaneye kaldırılmalıdır­­.

Güneş yanığının tedavisi

Güneş yanıkları en  can sıkıcı ve tatili insana zehir edici bir haldir­­. İlk olarak güneş yanıklarına maruz kalma­mak amacıyla önleminizi almayı katiy­yen  unutmayın­. Güneş korumanızı sürmeyi aksatmayın ve güneşin dik olduğu saatler­de güneşe çıkmayın­. Lakin bunları atlayıp güneş yanığı oldu isenız da yanıklarınıza müdahale ederken  dikkatli olun­.

Güneş yanığı olan bölgenize katiy­yen  yoğurt, diş macunu gibi şeyler sürmeyin­. Yanık olan bölgenizi soğuk suyun altına tuta­bilirsiniz veya soğuk kompres yapa­bilirsiniz­. Bu ağrınızı hafifletecektir­­. Yanıktan ötürü derinizde meydana gelen  kabarcıklara dokunmayın ve onları patlatmayın­. Yanıklarınız çok acı verici ve çok yoğunsa bir doktora gitmenizde fayda bulunur­.

İlgili aramalar: güneş yanığı nasıl geçer, güneş yanığının tedavisi nedir, güneş yanığına karşı ne yapılır

20 Haziran 2015 Cumartesi

Reflü Hastaları Oruç Tutabilir Mi?

Sponsorlu Bağlantılar:

Reflü Hastaları Oruç Tutabilir Mi?

Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dalı'nda öğretim üyesi olarak görev yapan Prof­. Dr­. Orhan Özgür, oruç tutan reflü hastalarına birtakım uyarılar­da bulunurken, "Hastaların tedavilerini ve beslenmeleri­ni ramazan ayına göre ayarlama­sı epey önemlidir­­. Asit baskılayan, mide koruyucu ilaçlarını sahur­dan 1 veya 2 saat öncesinde almalı, sahur ya da iftar­dan sonra hemen  yatmamak gerekir" dedi­.

Dr. Orhan Özgür, yapmış olduğu açıklamada, en  fazla görülmekte olan mide hastalığı­nın reflü olduğunu söyledi­. Türkiye'de toplumun yüzde 20'sinde reflüye rastlandığını anlatan Özgür, "Reflü hastaların­da en  fazla görülmekte olan şikayetler göğüste, göğüs kemiği­nin arkasın­da huzursuz­luk hissi, yanma ile ağza acı su gelme­si ve geğirti oluşudur­. Hastalar­da ayrıca göğüs ve mide ağrısı, bulantı, kusma, şişkinlik, gaz sorunu, ağız kokusu, ağızdan kan gelmesi, boğazda gıcıklanma, ses kısıklığı, müzmin öksürük, horlama, hıçkırık, yemek borusun­da takılma hissi gibi şikayetler de görüle­bilir" diye konuştu­.

Prof­. Dr­. Orhan Özgür, midesiyle ilgili şikayeti bulunmakta olan fakat tanı konmamış insanların doktora başvurup tetkik yaptırma­sı gerektiği­ni dile getirerek, reflü tanısı konmuş ve tedavi altındaki bir­takım hastaların temel unsurlare uyarak oruç tutabilecekleri­ni kaydetti­.

Bazı insanların ise hastalığın şiddeti sebebiy­le oruç tutması­nın sakıncalı olabileceği­ni vurgulayan Özgür, " Reflü tedavisine rağmen  midesinde yanma, ağrı, bulantı, kusma, ağza acı su gelme­si gibi şikayetler ortaya çıkıyorsa bu hastalarınoruç tutması­nın sakıncası bulunur­. Oruç önce­leri belir­li şikayeti olmayan fakat oruç sırasın­da alınan önlemlere rağmen  gittik­çe artan şikayeti bulunmakta olan hastaların mutlak suretle doktora başvurma­sı gerekir" uyarısın­da bulundu­.

Prof­. Dr­. Özgür, öncesin­den  herhangi bir şikayeti olmayanların oruç sırasın­da reflüyle ilgili şikayetler ortaya çıkabileceğine dikkati çekip şunları kaydetti: "Oruç sebebiy­le uzun süre aç kalındıktan sonra iftar­da fazlaca miktar­da ve hızlı şekil­de yemek yenmesi, karın içi basıncını fazlalaştırır ve reflüye neden  ola­bilir­­. O yüz­den  sahur­da ve iftar­da yağlı ve ağır yemeklerin tüketilmesi, iftar­da yemekten  hemen  sonra dinlenme amacı ­ile yatılması, sahur­da yemek yedikten  hemen  sonra tekrar yatılışı reflü yakınmalarını artırmaktadır­­."

Ramazan ayı­nın yaza denk gelmesi­nin aç kalma süresi­ni uzattığını an­dıran Özgür, "Kafein, çikolata, çiğ soğan, sarımsak, salça, ketçap, mayonez gibi reflü ataklarını tetikleyici gıdalar­dan de kaçınılmalıdır­­.  Reflü hastaları ramazan ayı boyunca bol sıvı almalı, gıdaları yavaş ve iyice çiğneyerek yemeli, hazmı ba­sit lifli besinler tercih edilmelidir" önerisi­ni dile getirdi­.

İlgili aramalar: reflü hastaları oruç tutabilir mi, reflü şikayeti olanlar nasıl oruç tutmalıdır, reflü hastaları ramazanda nasıl oruç tutmalı

Aşırı Terlemenin Nedenleri ve Tedavisi

Sponsorlu Bağlantılar:

Aşırı Terlemenin Nedenleri ve Tedavisi

Uzmanlar, aşırı terlemenin toplumun yaklaşık %3'ünü tehdit etmekte olan bir hastalık olduğunu, bu oranın da ülkemizde yaklaşık olarak 2 milyon kişiye denk geldiği­ni belirtmekte.

Ülkemizde 2 milyon kişide aşırı terleme sorunu var
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Atatürk Eğitim ve Araştır­ma Hastanesi'nin Deri ve Zührevi Hastalıkları Kliniği^nin eğitim sorumlusu olan Prof­. Dr­. Şemsettin Karaca, yaz ayların­da çekilmez duru­ma gelen  aşırı terlemenin tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu belirterek, "Pek sık konuşulma da bilinmese de bu sorun toplumun %3'ünü tehdit etmektedir­­. Bu oran da Türkiye'de yaklaşık olarak 2 milyon kişiye denk gelmektedir" dedi­.

Karaca, açıklamada, vücut ısısı­nın ayarlanmasına imkan veren  terlemenin türleri olduğunu kaydetti­.

Vücuttan suyun, tuzun ve başka maddelerin atılımına imkan veren  terlemenin nörolojik, hormonal ve kardiyolojik sebep­leri bulunabileceği­ni bildiren  Prof­. Karaca, bazı zamanlar bu durumun enfeksiyon bulgusu veya kanser işareti de olabileceği­ni bildirdi­.

Hiçbir soruna bağlı olmadan el, ayak ve koltuk altı terlemesi­nin hastalık boyutuna varabildiği­ni ve "aşırı terleme" hastalığı olarak adlandırılabileceği­ni anlatan Karaca, şu bilgileri verdi:

"Aşırı terleme, kişi­nin uyanık olduğu haller­de ortaya çıkar­. Stres, korku ya da aşık olma gibi kişi­nin duygu durumu da bu hastalığı tetikliyor­. Hasta patronunu veya istemediği biri­ni gördüğünde korku filmi seyrettiğinde el, ayak, koltuk altın­da aşırı terleme mevzu­bahis olmakta­dır­­.  Pek sık konuşulmasa bilinmese bile toplumun yüzde 3'ünü tehdit etmektedir­­. Bu oran da Türkiye'de yaklaşık 2 milyon kişiye denk geliyor­."

AŞIRI TERLEMEK SOSYAL HAYATI OLUMSUZ ETKİLİYOR
Tedavi edilmeyen  aşırı terleme hastası olanların sosyal yaşamdan izole olduğunu ifade edici Karaca, toplumdan uzak kalmaya çalışmakta olan insanların iş hayatın­da da zorluklarla karşılaşabildiği­ni belirtti­.

Bir öğrenci­nin aşırı terleme sebebiy­le sınavda başarısız olabileceği gibi bir polisin silahını kavramakta zorlukla karşılaşabileceği­ni kaydeden  Prof­. Karaca, "Sempatik sinir sistemi­nin aşırı aktivasyonu sebebiy­le meydana gelen  bu hastalıkta kişi içe kapanık olmakta­dır­­.  Strese uzun süre maruz kalırsa günlük yaşama daha geç dönüyor" dedi­.

Yaz ayların­da ise aşırı terlemenin "çekilmez" duru­ma geldiğine işaret edici Karaca, "Aşırı terleme hastası bilhassa sıcak havalar­da otobüse binemiyor, üstündeki giyeceki taşımakta bile zorluk çekiyor" diye konuştu­.

TEDAVİ GEREKLİ
Hastanın haline göre tedavi basamakları olduğunu bildiren  Karaca, ter kanallarını tıkamaya ve tamamen  silmeye yönelik uygulamalar yapılabildiğini, botoks ve cerrahi metod­ların devreye sokulabildiği­ni ifade etti­.

Bazı hastaların "galvanik akım aygıtları" ile tedavi edilebildiği­ni aktaran Prof­. Dr­. Şemsettin Karaca, bu aygıtların evde de kullanılabildiği­ni söyledi­.

Son dönemler­de göğüs kafesine küçük bir kesiyle girilerek aşırı terlemeye sebep olan sinir düğümünün etkisiz duru­ma getirilmesiyle uygulanan "endoskopik torasik sempatektomi" yöntemi­nin genel­de uygulandığını ve sevindirici neticeler alındığını anlatan Şemsettin Karaca, 6* 9 ay tesirli botoksun da hastanın haline göre kullanılabileceğini, aşırı terlemeden  kurtulmak isteyenlerin mutlak suretle bir dermatoloğa başvurma­sı gerektiği­ni sözlerine ekledi­.

İlgili aramalar: aşırı terlemenin nedenleri, aşırı terlemenin tedavisi, aşırı terleme ameliyatı, aşırı terleme için ne yapılabilir

19 Haziran 2015 Cuma

Üzüm Suyunun Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

Üzüm Suyunun Faydaları

Uzmanlara göre bitkisel süt olarak tanımlanan üzüm suyu, kan yapıcı ve antioksidan özelliği­nin yanı sıra vücudun kalp ve damar hastalıkların­dan korunmasına da yardımcı olmakta­dır­­. 

Üzümün ve üzüm suyunun kan yapıcı ve antioksidan özellikleri­nin dışında uzmanlar, mineral ve vitamin bakımın­dan yeterince zengin olan üzüm suyunun kalp hastalıklarına karşı da kalkan etki­yi oluşturduğunu belirtiyor­.

A, B ve C vitaminleri, potasyum ve demir yönün­den  yeterince zengin olan üzüm suyu, vücudun hastalıklara karşı direnci­ni artırıyor­. Bu özelliği­nin yanı sıra kan­da oksijen  taşımakta olan hemoglobin hücreleri­nin meydana gelmesinde gereken  demir ve potasyum zenginliğine sahip üzüm suyunun kalp sağlığını koruduğunu ifade eden eslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı olarak görev yapan Prof­. Dr­. Neriman İnanç, üzüm suyunun kan sulandırıcı özelliği ile de kalp krizi riski­ni azalttığını söyledi­.

Üzüm suyunun faydaların­dan bir diğeri de içinde mevcut olan doğal şekerin çabuk çözünerek bedene enerji verme­si olduğunu söyleyen  İnanç, "içeriğinde mevcut olan maddeler yardımıy­la kanı sulandırıyor, yüksek tansiyona, kalp hastalıklarına, varise ve emboliye kadar birçok hastalığa karşı koruma sağlıyor­. Bilhassa kan pıhtılaşma­sı ve damar hastalıkları hususun­da sıkıntı yaşayan hastalara günlük en  az bir bardak üzüm suyu içmesi­ni öneriyoruz" dedi­.


Uyku Apnesi Nasıl Anlaşılır?

Sponsorlu Bağlantılar:

Uyku Apnesi Nasıl Anlaşılır?

Eğer gece rahat uyuyamadığınızı düşünüyor iseniz, sabahları yorgun bir şekilde uyanıyorsanız ve herkes horlamanızdan şikayet ediyor ise belki de sizin sorununuzun çok ba­sit bir çözümü bulunur­.

Uyku Apnesi’nin çok sinsi bir huzursuz­luk olduğuna dikkat çeken  Ortodontist Dr­. Aylin Sezen  Yalçın hastalığın belirtileri­ni ve tedavi yöntemleri­ni anlattı:

Ortodontist Doktor Aylin Sezen  Yalçın, Uyku Apnesi­nin uyku esnasın­da nefes almanın duraksama­sı ile karakterize olan; ciddi ve sık görülmekte olan bir uyku bozukluğu türü olduğunu belirterek "Çoğu zaman horlamayla beraber görülür fakat her horlayan kişide uyku apnesi vardır denilemez" dedi­. Uyku Apnesi’nin genel olarak erkekleri etkilediği­ni ve her yaşta görülmek­te olabildiği­ni belirten  Yalçın, " Fakat, 40 yaşın üstün­de iseniz, kilonuz fazla ise bademcikleriniz büyük, diliniz büyük ama çeneleriniz küçük ise, ailenizde de uyku apnesi varsa, burun yollarında, allerji, septum eğriliğine bağlı tıkanshy;ma varsa; daha fazla risk altındasınız demektir" biçimin­de konuştu­.

Uyku apnesi iki farklı şekil­de görülür;
Yalçın, Uyku Apnesi’nin iki farklı şekil­de görüldüğünü belirterek şöyle devam etti: "Tıkanıklığa bağlı bir şekil­de meydana gelen  apnede, boğazın gerisinde yumuşak dokuda daralma olmakta­dır­­.  Obezite(aşırı tombul olma durumu) problemin artışı­na sebep olmakta­dır­­.  Başka bir tipi, merkezi uyku apnesi olarak isimlendirilir­­. Solunum yolu tıkalı olmaz­. Beyin solunum yapan kaslara doğru iletiyi verememektedir­­. Bu tür apne, kalp hastalıkları, beyin tümörü gibi ciddi hastalıklar­da görülmekte­dir­­ ve ciddi bir sorundur.

Tedavi edilmezse ne olur ?

Ortodontist Dr Aylin Sezen  Yalçın Uyku Apnesi’nin tedavi edilmezse ne olacağını ise şöyle aktardı: "Yüksek tansiyona sebep ola­bilir­­. Kalp yetmezliği, kalp krizi­ni tetikleyebilir, felç, şeker hastalığı, depresyon, ADHD (hiperaktivite) belirtilerinde artış­." gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.

Nelere dikkat etmeliyiz?

Yalçın Uyku Apnesi olan insanların nelere dikkat etmeleri gerektiği­ni şöyle sıraladı:
"Uyku esnasındaki pozisyonumuzu düzeltmekten  başlaya­biliriz­. Uyku apnesi olan kişilerin, sırtüstü ve dümdüz şekil­de yatmamaya özen  göstermeleri gerekmekte­dir­­. Uyku esnasın­da devamlı pozitif hava yardımı sağlayan aygıtlar­dan kullanmak (CPAP), Ağız içerisi­ne yerleştirilen  apareyler aracılığıyla, solunum yollarındaki sıkışma engellenebiliyor­. Bu aygıtlar aracılığıy­la alt çene önde konumlandırılıyor­. Yapılan çalışmalar orta şiddetteki apnenin, ağız içerisi­ne yerleştirilen  bu tür aygıtlarla düzeldiği­ni gösterir­­. Ameliyat­. Başka metod­lar işe yaramadığın­da başvurula­bilir­­."

İlgili aramalar: uyku apnesi nasıl anlaşılır, uyku apnesinin belirtileri nelerdir, uyku apnesi neden olur, uyku apnesine yol açan faktörler nelerdir

Kan Şekeri Nasıl Dengelenir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Kan Şekeri Nasıl Dengelenir?

Dünyada her geçtiğimiz gün şekerli, unlu ve doymuş yağlar­dan zengin gıdaların, şeker ya da fruktoz (meyve şekeri) içeren  içeceklerin ve fast food türü gıdaların tüketimi­nin artışı­na paralel bir şekil­de obezite (şişmanlık) ve Tip 2 diyabetin rastlanma sıklığı yükseliyor­. 2­. tür diyabet gelişim den  evvel meydana gelen  aşırı insülin salgısı neticesin­de da "hipoglisemi", bir başka deyişle kan şekeri düzeyi­nin 70 mg/dl ya da altına düşme­si tablosu gelişiyor­.

Glukoz düzeyi­nin çok düşük olma­sı tehlikeli bir durumdur­. Zira beyin tek enerji kaynağı olarak devamlı glukoza, bir başka deyişle "kan şekerine" bağımlıdır­­.  Kan şekeri düştüğünde göz kararması, bayılma atakları, halsizlik, baş dönme­si ve titreme gibi neticeler ortaya çıkabiliyor­. Şimdi hangi beslenme hataları hipoglisemiye neden  oluyor birlikte bakalım.

Hipoglisemi; Hipoglisemi her geçen gün dünyada obezite ve 2­. tür diyabet oranındaki artışa paralel bir şekil­de yükseliyor­. Genel­de tür 2 diyabetin erken  süreci olsa bile, yalnız­ca bu sebep­lerden  ötürü ortaya çıkmıyor­. Yoğun çalışma temposu ve aşırı stres sebebiy­le yeteri miktar­da kalori ya da karbonhidrat alınamadığın­da ya da ağır egzersiz hallerinde kan şekeri ba­riz bir düzeye erişemediğinde de hipoglisemi görülebiliyor­.

Acıbadem Bakırköy Hastanesi'nde Beslenme ve Diyet Uzmanı olarak görev yapan Olcay Barış kan şekeri­nin düşmesine sebep olan beslenme hatalarını ve kan şekeri­ni dengede tutmanın püf noktalarını bizlere anlattı­.

1­. HATA: Sık beslenmek yerine, vücudu aç bırakmak, öğün atlamak Zamanın­da yenilişi lazım olan öğünün atlanması, geciktirilişi ya da ara öğünlerin atlanma­sı kan şekeri düşüklüğüne sebep olarak halsizlik, baş ağrısı, titreme, terleme, çarpıntı ve konsantrasyon güçlüğü gibi yakınmalara sebep olabilmekte­dir­­.

YAPMANIZ GEREKEN DOĞRU: Öğünleriniz arasın­da en  fazla 3 saat olsun: Açlık ataklarını kontrol altına almanız gerekmekte­dir­­. Bunun için açlık hissine göre değil, saate göre beslenin­. Uyandıktan başlayıp belli aralıklarla 3 ana öğün, 3 de ara öğün yapın ve öğünler arası­nın en  fazla 3 saat olmasına dikkat edin­. Öğle ve akşam yemeğini­zin arası uzunsa, bir ara öğün daha ekleyin ­. Böylelikle insülin hormonu düzgün bir şekil­de salınır ve kan şekeri­nin sabit düzeyde kalmasına imkan vermekte­dir­­.

2­. HATA: Şekerleme ve fastfood tipi beslenme Çikolata, pasta ve fast food tipi gıdalar­dan uzak duru­nuz­. Zira bu besinler­de mevcut olan kolay şeker ile yağ, kan şekeri­nin hızlı bir şekil­de yükseldikten  sonra bir an­da düşmesine sebep olmakta­dır­­.

YAPMANIZ GEREKEN DOĞRU: Basit şeker yerine kompleks şekerli gıdaları tüketin: Basit şekerler ba­sit sindiriliyor, hızla kana karışıyorlar­. İnsülin hormonunu salımını arttırıp hızla kan şekeri­ni düşürüyorlar­. Bunun tam tersi kompleks şekerlerin sindirimleri uzun sürmüş olduğu için kan şekeri­ni hızla yükseltmiyor, kandaki şeker düzeyi­nin sabit kalmasına yardımcı oluyorlar­. Kızartma yerine ızgara, haşlama, fırın­da hazırlanan yiyecekleri tüketin­. Basit şeker (çikolata, şeker, jelibon) yerine kompleks şeker içeren  tam tahıllı ekmek, bulgur pilavı, kepekli makarna, meyve, bakliyat ve proteinli ürünleri (süt, peynir, yoğurt, ayran) tercih edin­.

3­. HATA: Çok kalorisi ­düşük şok diyetler uygulamak Çok kalorisi ­düşük diyet planları baş ağrısı, baş dönme­si ve açlık ataklarına sebep olabilmekte­dir­­. "Açlığı açlıkla terbiye etmeyin"­. Hipoglisemide gaye hipoglisemi­nin nedeni­ni belirleyip tedavi etmek olmalıdır­­.  Bu yapılmaksı­zın başlanılan bilinçsiz diyetler sadece baş ağrısı ve bitkinlik yapmakla kalmıyor, aynı an­da panik atak nöbetlerine de yol açabiliyor­.

YAPMANIZ GEREKEN DOĞRU: Düşük kalorili diyetler katiy­yen  uygulanmayın: Diyet kişiye özeldir­­. Bun­dan dolayı enerji, protein, yağ ve karbonhidrat dengesi ihtiyacınıza göre düzenlenip beslenme planı ona göre bir uzman tarafı ile oluşturulmalı

4­. HATA: Aç karnına egzersiz yapmak Egzersiz kan şekeri gözetiminde fayda sağlıyor­. Lakin aç karnına yapıldıktan sonra göz kararma­sı ve baş dönme­si oluşabiliyor­.

YAPMANIZ GEREKEN DOĞRU: Egzersiz önce­leri sağlıklı atıştırın: Egzersize gitmeden  45* 60 dakika önce mutlak suretle kepekli ekmek, peynir, meyve ya da süt, diyet bisküvi, 10 fındık gibi dengeli bir öğün yapın­.

5­. HATA: Alkol ve kafein miktarına dikkat etmemek Alkol, kan şekeri­ni önce yükseltip sonra düşürdüğü için tüketimin­den  olanaklı mertebe kaçının­. Kafein glikoz dengesi­ni yeniden  kazanmak amacıyla yardım etmesi­nin hari­cinde bu durumun kötüleşmesine de ba­zı zamanlar neden  olabilmekte­dir­­.

YAPMANIZ GEREKEN DOĞRU: Sınırlı miktar­da tüketin: Alkolü aç karnına değil, dengeli bir öğünle tercih edin­. Kahve, çay ve çikolatalı içeceklerden  de kaçı­nın ya da bunları sınırlı sayıda tüketin­.

İlgili aramalar: kan şekeri nasıl dengelenir, kan şekeri neden düşer, kan şekeri nasıl yükselir, kan şekerinin düşmemesi için ne yapmak gerekir

Fıtık Ameliyatsız Geçer Mi?

Sponsorlu Bağlantılar:

Fıtık Ameliyatsız Geçer Mi?

Günümüzde insan hayatın­da en  çok karşılaşı­lan rahatsızlıkların başın­da gelen  bel ve boyun ağrıları, manuel tedavi yardımıy­la son buluyor­.
Bel ve boyun ağrıları günümüzde çok sık karşılaştığımız problemlerin başın­da geldiği­ni ifade edici uzmanlar, birçok sebebi olan bu ağrıların zaman içerisinde kronikleşerek hayat kalitesi­ni de düşürdüğünü de söyledi­. Bilhassa bel ve boyun fıtığın­dan kaynaklı olan ağrılar ilerleyen  klinik vakalar­da oldukça ızdırap verici hal­ler oluşturabildiği­ni ifade edici Fizik Tedavi ve Manipülasyon Uzmanı Dr­. Ali Şahabettinoğlu, ""Bu ağrılar­dan ötürü rutin olarak yapılmakta olan aktiviteleri yapamaz hale gele­bilir, hayatı artık daha da çekilmez olarak görebiliriz­. Ne yazık ki Türkiye’de bel fıtığın­dan ameliyat bulunanların başka batı ülkelerine göre gayet fazla olduğu düşünülmektedir"" dedi­.

FITIĞA TEK ÇARE AMELİYAT DEĞİLDİR
Bir doktora görünüp ağrıların bel ya da boyun fıtığın­dan kaynaklandığı saptandığın­da ilk çarenin ameliyat olmayışı gerektiği­ni söyleyen  Fizik Tedavi ve Manipülasyon Uzmanı Dr­. Ali Şahabettinoğlu, iyi bir muayene sonra­sı doğru yapılmakta olan tedaviyle bu ağrılar­dan ameliyat olmadan kurtulabileceği­ni ifade etti­.

Beldeki ağrı­nın bacağa vuruyorsa, bacaklar­da karıncalanma* uyuşma* kasma hissi bulunuyorsa ve bel hareketlerinizde kısıtlılık varsa bel fıtığı, boyun ve kollar­da ağrı, eller­de uyuşma, baş dönme­si gibi belirtilerin bir ya da birkaçı var ­ise boyun fıtığı olunabileceği­ni kaydeden  ifade edici Uzm­. Dr­. Ali Şahabettinoğlu, derhal bir fizik tedavi uzman doktoruna muayene olunma­sı gerektiği­ni vurguladı­.

YÜZDE 100'E YAKIN ORANDA BAŞARI
Bursa’daki merkezinde hastalarına 23 senedir manipülasyon (manuel terapi) tedavisi uygulayan Uzm­. Dr­. Ali Şahabettinoğlu, ameliyatı en  son çare olarak gördüğünü söyledi­. Manuel terapi ile hastalıklı alana bazı bastırma, germe, döndürme, çekme gibi teknikler uygulayan Uzm­. Dr­. Ali Şahabettinoğlu, yaklaşık yüzde 98 oranın­da başarıya sahip olan bu tedaviyi Türkiye’de az sayıda uygulayabilen uzman hekimler arasın­da yer alıyor­. Manipülasyon (manuel terapi) tedavisi­nin hafif vakalar­da 2 ila 3, orta vakalar­da 4 ila 6, ileri vakalar­da ise 8 ila 10 seans sürdüğünü söyleyen  Uzm­. Dr­.Ali Şahabettinoğlu, bu tedavi­nin masaj ile ilgisi olmadığını söyledi ve aslında klasik batı tıbbi tedavisi olduğunu anlattı­.

Ameliyatın yalnız­ca bel fıtığın­da ayaklar­da ilerleyen  kas gücü kaybı, idrar* büyük abdest kaçır­ma şikayeti olan veya ameliyatsız tedaviye yanıt vermeyen  hastalarda, boyun fıtığın­da ise ellerde* kollar­da ilerleyen  kas gücü kaybı bulunanlar­da veya ameliyatsız tedaviye yanıt vermeyen  yüzde 1 ila 2 kadar hastada gerektiği­ni vurguluyor­.

İlgili aramalar: fıtık ameliyatsız geçer mi, fıtık için ameliyat şart mı, ameliyatsız fıtık tedavisi

Bitkisel Peeling Losyonu

Sponsorlu Bağlantılar:

Bitkisel Peeling Losyonu

Peeling nere­deyse her bayanın mutlaka yaptırmak istediği ve hayatın­da en  az 1 kere de olsa denediği bir yöntemdir­­. Birçok bayan Peeliing uygulamasını cilt merkezlerinde yaptırmak da ve tonlarca para harcamaktadır­­.  Fakat bu kadar para harcayanlar bir yana dursun bu işlem aynı zaman­da da bitkisel yollar ile de yapılmaktadır. Bitkisel metodlara başvurmayanlar birtakım kimyasal karışımları ciltlerine uygulattırmaktadırlar­. Bunun yerine kendileri­nin hem sağlıklı hem de %100 bitkisel yollar ile hazırlayabileceği bir Peeling kremi ihtiyaç duyan bayanların Peeling gereksinimleri­ni gidermektedir­­. Peeling, gene olarak ölü derileri canlandırarak onarımını sağlar­. Bilhassa yazın Güneş etki­yi ile ölen  deriler Peeling yapılarak canlandırıla­bilir­­.

peeling kremi

Peeling kremi­ni hazırla­mak amacıyla ihtiyacımız olan bir­takım malzemeler bulunur­.Almanız lazım olan bu malzemeler;

1 çorba kaşığı kadar deniz tuzu

3 çorba kaşığı kadar zeytin yağı

Yalnız­ca 2 farklı malzeme ile cildinizi onarmak si­zin elinizde­. Peeling kremi­nin hazırlanışı da gayet kolaydır­­.  Kremi hazırla­mak amacıyla deniz tuzunu öncelikli olarak küçük parçalara ayırın­. Malzemeler bölümünde da belirtiğimiz kadar zeytin yağını bir kaba koyun­. İçine de küçük parçalara ayırdığınız deniz tuzlarını ekle­yip karıştırın Peeling kreminiz hazır­­. Peeling kremi­ni bedeninize uygulayacağınızdan ötürü bedenini­zin temiz olma­sı gerekiyor­. Bu sebeple de ılık bir duş almanız gerekir­­. Duşunuzu aldıktan sonra hazırlamış olduğunuz Peeling kremi­ni eliniz ile bedeninize dairesel hareketler yaparak yani masaj yapar şekil­de sürmeniz gerekir­­. Tüm bedeninize sürdüğünüz karışımı bilhassa topuk ve dirsek bölgelerinize daha yoğun bir şekil­de sürmeniz gerekir­­. Ardın­dan da yine ılık suy­la duş almanız gerekir­­. Hepsi bu kadar­. Yalnız­ca yarım saat gibi kısa bir sürede vücudunuz daha canlı bir görünüm kazandı­.

Size uygun olabileceği­ni düşündüğümüz Cildimi­zin Yenilenme­si başlıklı makalemizde cildin yenilenme­si ve cilt yenilenme­si ile ilgi­li bilgiler verilir­­. Göz atmanızı tavsiye ediyoruz­.

İlgili aramalar: peeling kremi nasıl hazırlanır, evde piling nasıl yapılır, peeling evde hazırlanır mı, peeling losyonu yapımı

17 Haziran 2015 Çarşamba

Gebelikte Egzersiz Yapmak

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelikte Egzersiz Yapmak

Normal gebelikte, zorlanmadan yapılmakta olan egzersiz anne ve çocuk sağlığı yönün­den  büyük rizikolar teşkil etmez­. Egzersi­zin hamilelikte menfi tesirleri olduğu tezleri zaten  var olan ya da hamilelikte ortaya çıkmış olan kalp, sinir ve kas* iskelet sistemi hastalıkların­dan kaynaylandığı düşünülür­. Gebelikte aşırı gerilme hareketleri, bitkinlik (nefes nefese kalma, nefesi taşma), susuz kalma (aşırı terleme), vücut ısısı­nın artması, kan şekeri­nin düşme­si ve vücut su ve tuz dengesi­nin bozulmasına yol açacak kadar yoğun egzersizler yapılmama­sı gerekir­­.

gebelikte egzersiz

Normal olarak değerlendirilmiş bir hamilelikte anne adayı vücudun havalanmasına imkan veren  rahat giysilerle, uygun şekil­de havalandırılmış bir ortamda ve bilinç sahi­bi bir şekil­de seçilmiş olan hareketleri kendisine destek olan bir kişiyle beraber yapa­bilir­­. Bu tanıma en  çok baba ile beraber açık havada yapılmakta olan yürüyüşler uymaktadır­­.  Gebe kendisi­ni zorlamadan, kendisi­nin deneyerek bulduğu bir mesafeyi düzenli şekil­de yürüyerek uygun ve zararsız bir egzersiz programı oluştura­bilir­­. Daha özel egzersiz hareketleri ve programları profesyonelce yapılışı gerekir­­.

Aşırı zorlanma menfi neticeler yönün­den  anneyi uyaran öncelikli işaretler :

gebelikte aktivite ve egzersiz

* Nefes nefese kalmak (solunumun çok hızlanma­sı veya hareketleri yaparken  gülümseyememek, konuşamamak)
* Nefes alma güçlüğü
* Yürüme güçlüğü,
* Bayılmak
* Karın­da sertlik, bel ve kasıktaki ağrılar
* Göğüs ağrısı
* Çarpıntı
* Kanama olarak sıralana­bilir­­.

Egzersiz ya da fiziksel aktivite esnasın­da bu işaretlerden  bir ya da birden  fazlasını hisseden  anne adayı derhal yapmış olduğu eylemi sonlandırarak oturur ya da yan yatar konumda dinlenmelidir­­. Gebeliğin 2­. yarısın­da sırtüstü yatar konumda egzersiz yapılmamalı ya da dinlenilmemelidir­­. Zira bu konumda rahimle omurga arasın­da sıkışan büyük damarlar­dan kalbe dönen  ve ötürüyle kalpten  pompalanan kan miktarı­nın azalma­sı ve başka bir­takım sebep­lere de bağlı bir şekil­de tansiyon düşüklüğü ve bebeğe giden  kan miktarın­da tehlikeli düzeyde azalmalar olabilmekte­dir­­. Ağır egzersiz esnasın­da dolaşımdaki kan kaslara ve cilt damarlarına gittiğin­den  annenin yaşam­sal organları ve rahim damarlarındaki kan akımı azalarak bebek ile annenin menfi etkilenmelerine neden  ola­bilir­­.

Aşağıdaki koşullar­da egzersiz yapılmama­sı ya da çok özel tedbir­ler alınarak uzman destek ile yapılışı önerile­bilir;

gebelik ve egzersiz

* Ağır kansızlık (anemi)
* İleri derecede tombul ya da zayıf olma,
* Kalp hastalığı,
* Hipertansiyon (tansiyon yüksekliği)

* Riskli Gebelikler:
- Habituel abortus(ard ar­da 3 ve daha fazla sayıda tekrar edici düşükler)
- Vajinal kanama
- Servikal yetmezlik (Rahim ağzı yetmezliği)
- Bebekte gelişim geriliği
- Çoğul gebelik
- Plesenta Previa(çocuk eşi­nin rahim ağzına ekilmiş oluşu, önde oluşu)
- Önceleri erken  doğum yapmış olmak

Özetle gebelikte; uygun giysilerle, uygun ortamlarda, uygun yoğunlukta egzersizler yapmak genel olarak zararsız hat­ta faydalıdır­­.  Egzersiz yaparken  kalp atım hızı gebe olmayan birine göre %30 cıvarın­da daha aşağıda tutulmalıdır­­.  Su ve elektrolit kayıpları egzersiz öncesi vedan sonra bol sıvı içilerek önlenmelidir­­. Gebeler­de kas* iskelet sisteminde gevşeme ve çocuk sebebiy­le dengesiz bir yük taşıma mevzu­bahis olduğu için aşırı gerilme ve zorlanma biçimin­de egzersizlerden  kaçınmak ­gerekir­­. Eklemler­de burkulma ve yaralanmalar hamilelikte daha ba­sit ortaya çıktığından, anne adayı alçak topuklu ayakkabılar giymelidir­­. Yüzme normal bir gebe için faydalı bir spor sayılır­­. Lakin dalma, traplen­den  atlama gebe için tehlikeli neticeler doğura­bilir­­. Bununla birlik­te havuz suyun­dan bulaşabilecek enfeksiyon hastalıklarına karşı tedbir­ler alınmalıdır­­.

Hamilelikte Oruç Tutulur Mu?

Sponsorlu Bağlantılar:

Hamilelikte Oruç Tutulur Mu?

Yaklaşan ramazan ayından önce hamilelerin oruç tutma­sı ile alakalı bilinmeyenleri bu yazıda yanyana topladık­. İşte gebelik ve oruç, hamilelikte oruç tutma konusu ile alakalı merak edilenler­.

Beslenmenin mü­him olduğu olduğu bir dönemdir hamilelik­. Enerji tüketilme­si vitamin, mineral ve artan protein ihtiya­cı sebebiyle iyi bir beslenme programı uygulanma­sı gerekir­­.

Gebelikte oruç tutmanın zararı var mı?

Hamile bir kadı­nın oruç tutma­sı gerek kendi sağlığı ve bebeğin sağlıklı gelişimi yönün­den  farklı rizikolar taşıya­bilir­­.

Hamile kadınlar oruçtan neden  negatif etkilenirler? Oruç tutarken  uzun sü­ren  açlık saatleri menfi etkileyebilir­­. Kandaki şeker düzeyi­nin düşmesine bağlı halsizlik, sinirlilik, baş ağrısı gibi sorunlar yarata­bilir­­. Mide şikayeti olan hastalar­da asit üretimi artarak mide şikayetleri­nin de artışı­na sebep ola­bilir­­.

Açlık hamileleri normal kişilere göre fazla mı etkiler? Kan şeker düzeyi ilk 3 aydan sonra bilhassa gebelik öncesine göre inişli çıkışlıdır­­.  Kan şekeri yemekdan sonra hızla yükselebileceği gibi açlık zamanların­da daha çabuk düşebilir­­. Gebelik sırasın­da genel­de küçük miktar­da yemek önerilmektedir­­. Bun­dan başka gebeliğin ilk ayların­da bulantı uzun süreli açlıklarla çok daha menfi bir hal ala­bilir­­.

Oruç tutan gebeler tutmayanlara göre daha çok kilo alırlar mı? Uzun süren  açlık metabolizmanın hızını düşürür ve kadı­nın hareket kabiliye­ti­ni azaltmaktadır­­.  Bununla birlik­te, daha az kalori harcanmasına sebep olur, bu da kişiye kilo olarak geri döner­. Bun­dan başka akşam yenilen  yemekler sindirim sorunu ortaya çıkarır­­.

Oruç tutan hamileler iyi beslenmez ise ne olur? Yetersiz düzeyde sıvı almaya bağlı bir şekil­de idrar yolu enfeksiyonları, kansızlık, diş problemleri, şişlikler, düşük doğum ağırlıklı bebekler, erken  doğum, uzun süreli açlığa bağlı mide asitinde artma, mide yanma­sı ve ekşime gibi sorunlar olmakta­dır­­.

Oruç tutma halinde su içilmeme­si hamileleri nasıl etkiler? Sıcak günler­de su kaybı, normal kadınlara göre daha çok artmakta­dır­­.  Su alamamaları düşme ve bayılmalara sebep olmakta­dır­­.

Gebelikte tutulan oruç anne karnındaki bebeği nasıl etkiler? Çocuğun içinde bulunmuş olduğu amniyotik sıvı azalır ve çocuk hareketlerinde azalış yapmakta­dır­­.  Bebekler­de düşük kilolu doğumlara sebep olmakta­dır­­.  Bunun dışında uzun süreli açlık netice­si mevcut olan yağ dokusu yıkılarak keton oluşumuna sebep olmakta­dır­­.  Bu durum da bebeğin beyin işlev­leri­ni etkileyebilir­­.

Hangi haller­de anne adayları­nın hiç bir şekil­de oruç tutmamaları gerekir? Hamile kadında eğer gebelik şekeri, yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi problemler var ­ise aç kalmaması gerekir­­.  Karaciğer hastaları, mide ülseri bulunanlar ve ishal şikayeti bulunanlar oruç tutmamalıdır­­.

Oruç tutan hamilelerin ek vitamin almaları faydalı mıdır? Gebelikte aldığı vitaminler dışın­da vitamin ihtiya­cı bulun­maz­.

İlgili aramalar: hamilelikte oruç tutulur mu, gebelikte oruç tutulur mu, gebelikte oruç tutmak bebeğe zarar verir mi, hamilelikte oruç bebeğin kilosunu etkiler mi

15 Haziran 2015 Pazartesi

Gebelikte Unutkanlık

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelikte Unutkanlık

Yapılmış bilimsel araştırmalara göre gebelik süreci boyunca kadınların yarısı­nın unutkanlık sorunu yaşadıkları ortaya konmuştur­­. Bunun neden  hamilelik süreci boyunca kullanılan ilaçlar, stres ve gebelik süreci boyunca meydana gelen  hormonal değişikliklere bağlıdır­­. Gebelik süreci boyunca unutkanlık geçicidir­­. Eğer anne adayı zaten stres ve endişeye yatkın biriyse gebelik süreci boyunca meydana gelen  hormonal değişimlerle beraber anne adayı daha da fazla stres ve endişe altın­da kalır­­. Bu durumda mevcut olan gebe kadınlar hamilelik sürecin den  evvel bulunmadığı kadar unutkanlıkları artabilmektedir­­. Gebelik süreci boyunca unutkanlık sorunu yaşamış olan kadınlar evlerindeki ve iş yerlerindeki yapmış oldukları işlerle ilgili bir liste hazırlamalı ve evden  çıkma dan evvel kontrol edip, kapıyı kilitlemeyi unutmak, ocağın altını açık bıraka­rak evden  çıkmak gibi meydana gelebilecek tehlikeli durumların ortaya çıkı­şını engelleyebilirsiniz­.

Gebelikte unutkanlık süreci ile alakalı öneriler

- Gebelik süreci boyunca unutkanlık sorunu yaşayan anne adayı­nın bun­dan ötürü kendisi­ni suçlamama­sı gerekiyor­.

- Yaşanılan unutkanlık durumunun esasın­da bebeğiyle ilgili olmasın­dan kaynaklandığını ve bebeği haricinde­ki ayrıntıları esasın­da çok da ehemmiyet vermediği için olduğunu bilişi kendisi­ni daha iyi hissetmesi­ni sağlayacaktır­­.

- Anne adayı­nın benlik saygısını zedeleyecek, kendisi­ni değersiz hissetmesine neden  olacak şekil­de alay etme, küçümseme veya aşağılama gibi davranışlar­da bulunulmamalıdır­­.


Hamilelikte Horlama

Sponsorlu Bağlantılar:

Hamilelikte Horlama

Gebe kadınlar gebe olmayan kadınlara oranla fazla horlarlar. Bunun sebe­bi gebelik sürecinde östrojen  ve progesteron seviyelerindeki artıştan ötürü genizin giderek şişme­si, burun tıkanıklığı olma­sı ve üst solunum yolları­nın daha dar oluşudur­.

Yapılan bir çalışmada sağlıklı gebe kadınlar­da horlama oranı­nın %23 olduğunu göstermiştir­­. Aynı yaş grupların­da gebe olmayan kadınlar üstün­de yapılmakta olan incelemede ise horlama oranı %4 olduğu görülmüştür­. Bu hamilelik süreci boyunca horlama problemi­nin daha da arttığı­nın göstergesidir­­.

Horlama umursanmayacak bir durum olmaz­. Ciddi sonuçlara sebep ola­bilir­­. Horlama, yüksek tansiyonla ve uyku esnasın­da solunumun kısa sürelerle durma­sı demek olan uyku apnesiyle ilişkilendirilir­­. Uyku sırasın­da oksijensizlik anne adayı­nın uykusunu böler ve karnındaki bebeğe baskı yapmakta­dır­­.

Bilhassa kilolu kadınlar­da horlamayla ilgili problemlerin ortaya çıkma rizikosu daha fazladır­­.Bu konuda yapılmakta olan bir çalışmada, gebelik esnasın­da düzenli şekil­de horlayan kadınların, gebelikten  önce kilolu oldukları ve gebelik esnasın­da da daha fazla kilo aldıklarını ortaya koymuştur­.

Gebelik esnasın­da horlama hususun­da yapılabilecekler

Horlama ihtimali­ni asgari­ye indirmek için;

- Sırtüstü yerine yan tarafınıza yatın­. Sırtüstü yatmak dilini­zin ve küçük dilini­zin boğazını­zın arkasına dayanmasına ve solunum yolunuzun tıkanmasına yol açar­.

- Burun bantları kullanmak genzinizi ve solunum yolunuzu açar­.

- Kilo alımınıza dikkat ederek kontrollü tutun­. Gebelik öncesi kilonuza uygun olarak tavsiye edilen  kilodan fazlasını almamaya çabalayın­.

- Alkolden ve tütün ürünlerin­den  katiyyen  uzak duru­nuz­.

- Geceleri yatak odasın­da nemlendirici kullanmayı deneyin

Ne zaman doktora başvurmalı?

Eşiniz horlama sırasın­da nefes alışını­zın bir müddet durmasıyla kesildiği­ni düşünüyorsa ve siz de kendinizi gün içerisinde çok fazla uykulu hissediyorsanız, doktora başvurmanız gerekir­­.Bu belirtiler obstrüktif uyku apnesi­nin işareti ola­bilir­­.

İlgili aramalar: hamilelikte horlama, gebelikte horlama

Hamilelikte Çok Susamak

Sponsorlu Bağlantılar:

Hamilelikte Çok Susamak

Anne adayları hamilelik süreci boyunca normalden  daha çok susarlar­.Bu durum sağlıklı ve normal bir haldir­­. Hamilelikte susamanın artma­sı demek, vücudunuz sizi daha fazla su ve sıvı tüketmeye teşvik ediyor manasına gelmektedir­­.Gebelik süreci boyunca vücudunun artan kan hacmi­ni karşıla­mak amacıyla daha fazla sıvıya gereksinim bulunur­.Daha fazla su almak kabızlığı ve cilt kurumasını önlemeye yardımcı olmakla bir­likte böbreklerimi­zin ceni­nin ürettiği atık maddeyi atması­nı da sağlar­.

Gebelik süreci boyunca susuzlukla baş edebilmek için; günlük en  az sekiz bardak su ve başka içiceklerden  tüketin­.Hamileyken  aşırı kafein tüketimi­nin gebeliğe menfi tesirleri olduğu için , kafeinli içecekler iyi bir tercih olmaz­. Gebelikte kafein kullanılışı ile ilgi­li ayrıntı­lı bilgi almak amacıyla buraya tıklayın­.Gebelik süreci boyunca su ihtiyacınızı su, doğal maden  suyu,meyve suyu, çorba ve ya­ğı az sütle sağlıklı bir şekil­de giderebilirsiniz­.

Hangi durumda doktor başvurmalısınız?

Gebelik süreci boyunca normal çağa oranla daha fazla susa­mak normal bir durum olsa bile , diyabet hastalığı­nın belirtisi de ola­bilir­­.Hamileyken  diyabet hastalığına yakalanmak olanaklıdır­­.Diyabetin yorgunluk, aşırı susama ve fazla idrara çıkma gibi gözden  kaçabilecek işaret ve belirtileri­ni gebeliğe bağlı değişimlerden  ayırt etmek zor ola­bilir­­.

İlgili aramalar: hamilelikte çok susamak, gebelikte fazla susamak, hamilelikte aşırı susamak

12 Haziran 2015 Cuma

Hamilelikte Aşı Olunur Mu?

Sponsorlu Bağlantılar:

Hamilelikte Aşı Olunur Mu?

Gebelik süreci boyunca aşılar­dan sakınılmalıdır­­.  Ölü virüsler ve bakteriler içeren  aşıların dölüte zarar verme­si gibi bir durum mevzu­bahis olmaz; fakat canlı veya zayıflatılmış mikroplar­dan yapılmakta olan aşılar, zararlı neticeler verebildiklerin­den  katiyyen  uygulanmamalıdır­­.  En iyisi, mecbur kalmadık­ça hiç bir aşı yaptırmamaktır­­.

Dikişli Doğum

Sponsorlu Bağlantılar:

Dikişli Doğum

Normal yol ile yapılan doğumda bebeğin başı­nın doğumunu kolaylaştırmak, doğum esnasın­da meydana gelebilecek yırtıkları engellemek amacı ile hazne girişini (perineyi) genişletmek amacıyla yapılmakta olan kesiye, dikişli (epizyolu) doğum denilir­­. Dikişli doğum gerekmediğinde yapılmaz ama doğumu yaptıran kişi, gelişigüzel yırtıklar oluşarak hazne girişi­nin anatomik yapısı­nın bozulmasına ted­bir olarak, denetlenebilir bir kesimle bu alanı korumuş olmakta­dır­­.  Bebek ve plasenta doğduktan sonra doğumu yaptıran kişi tarafı ile onarılır­­. Kesi yapılmakta iken  ve dikilirken  bu alan lokal anestezi altın­da uyuşturulduğu için ağrı duyulmamakta­dır­­.

Hamilelikte Siyatik (Bacağa Vuran Ağrı)

Sponsorlu Bağlantılar:

Hamilelikte Siyatik (Bacağa vuran ağrı)

Hamilelikle birlikte büyüyen  rahmin baskısı, başka bir­takım rahatsızlıklara da yol açmanın yanın­da siyatik siniri­ni de etkileyebilir­­. Bu da sırt, kalça ve bacak ağrısına yol açar­. Bu durumda, dinlenme ve lokal sıcak uygulama­sı yararlı ola­bilir­­. Bebeğin duruşu değiştiği zaman ağrı geçebilir veya doğurana dek ağrılarınız devam edebilmekte­dir­­. Ağır vakalar­da birkaç günlük yatak istirahatı ya da özel egzersizler önerile­bilir­­.

Hamilelikte Akut Apandisit

Sponsorlu Bağlantılar:

Hamilelikte Akut Apandisit

Gebeliği en  fazla komplike eden cerrahi hastalıkların başında gelir­­. Genel­de 2­. trimester­de görülmekte­dir­­. Gebelik apandisit riski­ni artırmaz, fakat hamilelikte apandisit ortaya çıkacak tabloyu kötüleşir­­. Gebelik enfeksiyonun sınırlandırılmasını daha da zor hale getirir­­. Bu sebeple erken  doğum eylemi gelişebilir­­. Gebelik tanıyı geciktirebilir ve komplikasyon(istenmeyen  durum) oranını fazlalaştırır­­. Gebelikte apandisit organı­nın yırtılışı oranı art­ma göstermiştir­­. Daha çok rastlanılan belirti sağ alt kadran ağrısıdır­­.  İştahsızlık, bulantı, kusma görüle­bilmektedir­­. Fiziki muayene bulguları güvenilir olmaya­bilir­­. Akut apandisit tedavisi; gebeliğin hangi süreci boyunca oluyor ise olsun aciliyetle apandiksin çıkartılmasıdır­­.  Antibiyotik ve doğum engelleyici ilaçlar kullanıla­bilir­­.

11 Haziran 2015 Perşembe

Doğum Sonrası Rahim Ağrısı

Sponsorlu Bağlantılar:

Doğum Sonrası Rahim Ağrısı

Bilhassa bebeği emzirirken  meydana gelen  kramp benzeri ağrılar büyük olasılıkla doğum sonrası rahmin, leğen  kemiği bölgesindeki yerine inmesine imkan veren  kasılmalar­dan kaynaklanır­­. Daha evvelki doğumlara ya da karın duvarı­nın aşırı esnemesine (ikiz bebeler­de olduğu şekil­de ) bağlı bir şekil­de rahim kasları gevşemiş olan kadınlar­da bu kasılmalar daha yoğun olarak hissi duyulur­. Doğum sonrası yaşanmakta olan bu ağrılar emzirme esnasın­da oksitosin hormonu salgılanmasına bağlı bir şekil­de daha da ba­riz hale gelmektedir­­. Hafif ağrıkesiciler kullanıla­bilir, fakat bu ağrı doğal yoldan 4* 7 gün arasın­da geçecektir­­. Eğer ağrıkesici ilaç ağrıyı hafifletmiyorsa veya ağrı bir haftadan uzun sürüyorsa başka bir loğusalık sorunu ihtimaline karşı doktorunuza danışın­.

Hamilelikte Ateş Basması

Sponsorlu Bağlantılar:

Hamilelikte Ateş Basması

Herkese ba­zı zamanlar ateş basa­bilir, fakat bu ateş basma­sı gebe kadınlar­da daha sık görülmekte­dir­­. Nedeni i­se vücut ısısı­nın düzenlenmesinde rol oynayan ve vücudun her yerinde mevcut olan ter bezleri­nin çok çalışmasıdır­­.  Duş aldıktan sonra olabildiği kadar serinlemeye çalışmak, bu sorununuzun oluşma ihtimali­ni azaltacaktır­­. Başka yan­dan koltuk altlarınızda, memelerini­zin altın­da ve kasık bölgenizdeki ter bezleri­nin çalışma­sı hamilelikte azalmakta­dır­­.  Bun­dan dolayı hamilelikte ateş basmaları artar, fakat terleme ve vücut kokusu azalmakta­dır­­.