31 Mayıs 2011 Salı

Kulak Çınlaması Nasıl Geçer? Kulak Neden Çınlar?

Sponsorlu Bağlantılar:

KULAK ÇINLAMASI
kulak çınlaması - kulak neden çınlar - kulak çınlaması nasıl geçer

KULAK ÇINLAMASININ NEDENİ KULAK NEDEN ÇINLAR?
Bazı zamanlar kulağımda zil sesi duyuyorum bu normal midir? Kafa içinde ki bu seslere genel olarak tinnitus denilir ve çok yaygındır­. Tinnitus bazı zamanlar ortaya çıka­bilir veya siz sürekli olarak bir ses duya­bilirsiniz. Çok kalın veya çok ince ola­bilir, tek kulağınızda veya her iki kulağınızda da duya­bilirsiniz. Zil sesi sürekli olduğun­da bu kişiyi çok rahatsız edebilir­. Ha t­ta bu rahatsızlık kişilerin normal hayatlarını etkiliyecek boyuta kadar çıka­bilir­.

BAŞKA İNSANLAR KULAĞIMIN İÇİNDEKİ BU SESLERİ DUYABİLİR Mİ?
Bu genel olarak olmaz fakat bazı durumlar­da dinleyen  kişi bir çeşit ses duya­bilir­. Bu tip tinnituslara objektif tinnitus denilir­. Çoğunlukla ya bir damar anormalliğinden  dolayı veya kasların kasılma­sı sonucu orta kulakta meydana gelen  seslerden  ötürü gelişir­.

TİNNİTUS (ÇINLAMA) NEDENİ NEDİR?
Sesin yalnızca hasta tarafın­dan duyulduğu subjektif tinnitusun birçok olası nedeni vardır­. Bazı nedenler kötü değildir (örnek olarak küçük bir kulak kiri geçici bir süre tinnitus yapa­bilir­.) Bunun yanın­da enfeksiyon, kulak zarın­da delinme, orta kulakta sıvı birikme­si ve orta kulakta ki kemiklerin eklem yerleri­nin sertleşme­si gibi daha önemli nedenler de ola­bilir­. Tinnitus baş ve boyun bölgesindeki damar genişlemeleri veya sinirden  kaynaklanan bir tümörden  dolayı da ola­bilir­. Bu sorunlarde işitme kaybı da vardır­. Allerji, yüksek veya düşük tansiyon, tümör, şeker hastalığı, tiroid sorunlari, baş ve boyun bölgesine gelen  darbeler, bazı ilaçlar (romatizma ilaçları, bazı antibiyotikler, sakinleştirici ilaçlar ve aspirin) tinnitusa neden  ola­bilir­. Her durum için tedavi çok farklıdır­. Bu nedenle konusun­da uzmanlaşmış bir doktora kontrol olmak ve kulak çınlaması­nın gerçek nedeni­ni bulmak çok önemlidir­.

Tinnitus (Çınlama) Nedenleri Nelerdir?

Dış Kulak
Orta Kulak
İç Kulak
İşitme ve Denge Siniri
Yabancı cisimler
Kulak kiri
Dış kulak yolu salgısı
Sıvı toplanması
Enfeksiyon
Kulak zarı ve Orta kulak kemikçiklerinin hastalıkları
Yaşlılığa bağlı çınlamalar
Gürültüye maruz kalma
Kulağa zararlı ilaç kullanımı
Meniere Hastalığı
Nadir karşılaşılan sinir tümörleri
KULAK ÇINLAMASI TEDAVİSİ? KULAK ÇINLAMASI NASIL GEÇER?
Vakaların çoğun­da özel bir tedavi yoktur. Eğer doktorunuz gerçek nedeni bulursa bunu ortadan kaldırmaya yönelik tedavi neticesinde kulağınızdaki çınlamalar da ortadan kalkar. Bunun için bazı röntgen  filmleri ve denge testlerine ihtiyaç duyula­bilir­. Bunlara rağmen  tinnitusun nedeni çoğu zaman bulunamaz. Neden  ortaya konulmamış olmasına karşın bazı durumlar­da ilaçlar yardımcı olmaktadır­.

EĞER BİR NEDEN ORTAYA KONULAMAZSA TİNNİTUSUN AZALMASI İÇİN BİR ŞEY YAPILABİLİR Mİ?
Her şeyden  önce işitme sistemi­nin vücudun en  hassas sistemi olduğu hatırlanmalıdır­. Bu nedenle aşağıdakileri yapmanız önerilir­.
1. Yüksek sesli müziğe maruz kalmayın
2. Kan basıncını sürekli kontrol ettiriniz.
3. Tuz alımını kısıtlayın
4. Sinir sistemine uyarıcı etkisi olan kahve, kola ve sigaradan uzak durun.
5. Günlük egzersizler kan akımınızı düzenler.
6. Yeterince dinlenin ve çok yorulmayın
7. Sesten  endişelenmeyin. Kulak çınlamanız s i­zin sağır olmanıza ve aklınızı kaybetmenize neden  olmaz. Bu sesleri rahatsız edici ama önemsiz bir gerçek olarak kabul edin ve olabildiğince yok saymayı öğrenin. Bu çeşit kontrol ya bireyin kendi­ni tembihlemesiyle ya da maskeleme yöntemiyle başarıla­bilir­.
8. Sinirliliğinizi ve gerginliğinizi en  aza indirin.

KİŞİNİN KENDİNİ TEMBİH ETMESİ NE DEMEKTİR?
Tembihleme, konsantrasyon ve gevşeme egzersizleri neticesinde kan basıncını ve kas gruplarını sistemli olarak kontrol etmeyi sağlar.

MASKELEME NEDİR?
Tinnitus özellikle çevre sessiz olduğu zaman, gece yatarken, daha rahatsız edicidir Tinnitusla yarışacak bir ses bir saatin tıklama­sı veya bir radyo, rahatsızlığı azaltacaktır­. Bazı doktorlar alçak sesle FM kanallarını dinlemeyi önermektedir­. Bu ses beyaz ses olarak bilinir­. Bazı hastalar rahatlatıcı ses üreten  elektronik aletler kullanmaktadır­. Tinnitus maskeleyici işitme cihazını içerisine yapılan veya ona eklenen  küçük bir elektronik parçadır­. Sürekli ama rahatsız etmeyecek bir ses üreterek bireyin kulak çınlamasını unutmasını sağlar.

İŞİTME CİHAZLARI ÇINLAMANIN AZALMASINI SAĞLAR MI?
İşitme deformitesi (bozukluğu) kişilerin bazıların­da çınlamanın kullandıkları cihazlar tarafın­dan azaltıldığı veya yok edildiği söylenmektedir­. Ancak işitme cihazı yalnızca tinnitusu önlemek için kullanılacaksa özenli bir çalışma yapılmalıdır­. Genellikle işitme cihazı çıkartılınca çınlama ilk durumuna geri döner.

SONUÇ OLARAK
Kulak çınlamanız için herhangi bir tedaviye başlamadan muhakkak bir Kulak Burun Boğaz uzmanı tarafın­dan dikkatli bir muayeneden  geçmelisiniz.

Konuyla ilgili aramalar: Kulağım Çınlıyor , Kulaklar Neden Çınlar , Kulağımız Neden Çınlıyor , Kulak Çınlaması Nasıl Geçer , Kulakta Çınlama

Sinüs Nedir? Sinüzit Nedir? Sinüzit Nasıl Geçer?

Sponsorlu Bağlantılar:

SİNÜZİT
sinüzit nasıl geçer
Bu sinüzit beni çok etkiliyor sorusuna cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir­. Çünkü her sene milyonlarca insan burun­da dolgunluk, baş ağrısı ve burun akıntısı gibi şikayetlerle sinüs sorunu yaşamaktadır­.

SİNÜS NEDİR?
Yeni doğmuş bir bebeğin bile çok küçük olsa dahi sinüsleri vardır­. Başlangıçta bezelye büyüklüğünde olan bu boşluklar burnun içinden  yüz ve kafatası kemikleri­nin içerisine doğru genişleyen  boşluklardır­. Çocukluk ve genç erişkinlik çağın­da büyümeye ve genişlemeye devam eder. Hava cepleridirler. Burnun iç yüzünü kaplayan zarın aynısı tarafın­dan kaplanırlar ve bir kurşun kalem başı büyüklüğünde açıklarla burun boşluğuna bağlanırlar.
Sinüsler normal salgı (mukus) oluşturan burun, sistemi­nin bir parçasıdır­. Normal olarak burun ve sinüsler günde yaklaşık olarak yarım litre mukus salgılar. Üretilen  mukus burun örtüsü (mukoza) üzerinde hareket ederek toz parçacıklarını, bakterileri ve diğer havayla taşınan partikülleri süpürür ve yıkarlar. Daha sonra bu mukus geriye boğaza süzülür ve yutulur. İçindeki parçacıklar ve bakteriler mide asidi tarafın­dan parçalanır­. Birçok insan bunun farkın­da değildir çünkü normal bir vücut fonksiyonudur.

BURUN GERİSİNE AKINTI NE DEMEKTİR?
Burun içi; hava kirliliği tarafından, allerjiye neden  olan maddeler tarafından, dumanla veya virüsler tarafın­dan rahatsız edildiğinde normalden  çok fazla mukus üretir­. Bu burun zarlarındaki allerjik maddeyi yıkayıp uzaklaştırmak amaçlı bolca üretilmiş, berrak su gibi bir salgıdır­. Burun arkasına doğru su gibi bir salgı oluşur. Arkaya akıntı­nın en  önemli nedeni bu olaydır­. Bir başka tipte ise mukus yapışkan ve kıvamlıdır­. Bu, hava yolları­nın çok kuru olduğu ve zarların yeterince sıvı salgılayamadığı durumlar­da görülür. Bakteriler tarafın­dan oluşturulan enfeksiyonlar­da da yapışkan ve kıvamlı mukus gözlenir aynı zaman­da cerahatten  dolayı mukusun rengi sarı veya yeşil ola­bilir­.

SİNÜZİT NEDİR?
"-it" eki tıpta enfeksiyon veya enflamasyonu ifade eder. Bu nedenle sinüzit, sinüslerin enfeksiyonu veya enflamasyonudur. Tipik bir akut sinüzit vakası soğuk algınlığı veya allerjik bir atak neticesinde aşırı miktar­da mukus salgılanma­sı ile ortaya çıkar. Zarlar o kadar çok şişebilir ki sinüslerin küçük açıklıkları kapanır­. Hava ve mukus burun ile sinüsler arasın­da rahat hareket edemezse mukus sinüsler içinde birikir ve basıncın artmasına neden  olur. Hangi sinüsün etkilendiğine bağlı bir şekilde yüzde veya alın­da üzerine basmakla oluşan, gözler arasın­da veya gerisinde, yanaklar­da ve üst dişlerde ağrı meydana gelir­. Çıkışı kapalı ve mukus dolu bir sinüs bakterilerin üreme­si için çok uygun bir ortamdır­. Soğuk algınlığı normalden  fazla sürerse ve sümüğün rengi yeşil-sarıya dönerse veya garip bir tat oluşursa muhtemel bakteriyel enfeksiyon gelişmiştir­. Uzun süren  vakalar­da kronik sinüzit gelişir­. Baş ağrısı az görülür fakat akıntı ve kötü koku devam eder. Enflamasyonun çok aşırı olma­sı neticesinde polip adı verilen  oluşumlar gelişir­. Bazı sinüzit olguları üst dişteki enfeksiyonun sinüse geçme­si neticesinde oluşur.

Sinüzit olguları­nın büyük çoğunluğu tıbbi tedaviye cevap verir ve tehlikeli değildir­. Bununla beraber sinüs içindeki bir enfeksiyon hem göze hem de beyne çok yakındır­. Enfeksiyonlu sinüslerden  akan mukus akciğerler için sağlıklı değildir . Böylelikle sinüzit; bronşit, kronik öksürük veya astımı ya azdırır ya da bunların ortaya çıkmasına neden  olur.

SİNÜZİT BAŞ AĞRISI NEDİR?
Soğuk algınlığı sırasın­da veya burun örtüsü şiştiği ve burnun aktığı zaman­da veya burun sümükle dolu olduğun­da yüzde, yanaklarda, alın­da veya göz çevresinde meydana gelen baş ağrısı muhtemelen  sinüzit ağrısıdır­. Sinüs enfeksiyonu buna neden  olur. Bir başka tür sinüs baş ağrısı ise uçak inmek üzere alçaldığı zaman ortaya çıkar. Bu özellikle soğuk algınlığınız veya aktif allerjiniz varsa belirgin olur. Migren  ve diğer damar kaynaklı baş ağrıları veya gerginlik baş ağrısı hem alın ve göz çevresinde ağrı oluşturma­sı hem de burun akıntısına da neden  olabilmelerinden  dolayı sinüzit ile karıştıra­bilirler. Ancak bu tip baş ağrıları doktor müdahalesi olmadan kısa bir zamanda gelip geçerler.

KİMLER SİNÜS PROBLEMİYLE KARŞILAŞIRLAR?
Gerçekte herkes sinüs enfeksiyonu geçirebilir fakat bazı gruplar daha hassastırlar.
1. Allerjisi olanlar
2. İyi nefes almayı ve mukus akışını engelleyecek yapısal burun deformiteleri (bozuklukları) olanlar (septum deviasyonu gibi)
3. Sık sık enfeksiyona maruz kalanlar
4. Sigara içenler

SİNÜZİT TEDAVİSİ, SİNÜZİT NASIL GEÇER?
Doktorunuz size soluk alıp vermeniz, burun akıntın ı­zın rengi ve kokusu ve hangi olayların (günün hangi saatinde veya hangi mevsiminde ) bu bulgulara neden  olduğu ile ilgili sorular soracaktır­. Baş ağrınızı tarif etmeye hazır olun; Ne zaman ve hangi sıklıkta olduğu, ne kadar sürdüğü, bulantı, kusma, görme bozukluğu, veya burun tıkanık olma­sı ile ilişkili olup olmadığı. Kulak Burun Boğaz uzmanı özellikle mukozanın görünüşüne ve salgı­nın niteliğine dikkat ederek kulağınızı, burnunuzu, ağzınızı, dişlerinizi, ve boğazınızı muayene edecektir­. Burnunuzdaki hassasiyeti inceleyecektir­. Bazı durumlar­da sinüslerin i­zin röntgen  filmi gerekebilir­. Tedavi doktorunuzun koyduğu teşhis ile bağlantılı olacaktır­. Enfeksiyonlar için antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale bazen  de her ikisi birden  gerekebilir­. Akut sinüzit çoğu kez antibiyotik tedavisine yanıt verirken  kronik için genel olarak cerrahi müdahale gerekmektedir­. Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS) bu hastalıkların çözümünde son yıllar­da uygulanan uygulanan bir tekniktir­. Sonuçlar oldukça başarılıdır­. Eğer bulgular allerji, migren  veya sinüzite benzeyen  bir başka nedenden  dolayı ise doktorunuz alternatif bir tedavi planı uygulayacaktır­.

SİNÜZİTE KARŞI ÖNLEMLER
* Allerjiniz varsa bunu kontrol edin. Soğuk algınlığı olduğunuz zaman buharla nemlendirici kullanın. Yatağın ı­zın baş tarafı daha yükseltilmiş bir şekil­de uyuyun. Dekonjestanlar kullanıla­bilir fakat içlerindeki kimyasal maddeler adrenalin gibi etki gösterebileceğinden  yüksek tansiyonu olanlar­da riskli ola­bilir­. Aynı zaman­da bunlar uykusuzluğa neden  olan uyarıcıdırlar. Kullanma dan evvel doktorunuza baş vurun.
* Burnunuzu tahriş eden  kirleticilerden, özellikle sigara dumanın­dan uzak durun.
* Dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın.
* Enfeksiyonu olduğunu bildiğiniz insanlarla ilişkilerinizi sınırlamaya çalışın bu olmuyorsa bir takım önlemler alın (el yıkamak, ortak havlu ve önlük kullanmamak).
* Birçok reçetesiz sinüs ilacı satılmaktadır fakat uygun bir tanı koyulmadan bunları kullanmak doğru değildir­. En iyisi sizi muayene eden  ve s i­zin şikayetlerinizi bilen  Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi uzmanın ı­zın verdiği ilaçları kullanmaktır­.

Konuyla ilgili aramalar: sinüzite ne iyi gelir , sinüs nedir , sinüzit nasıl geçer , sinüzit ne demek , sinüzit tedavisi , sünüzit anlamı

Burun Kanaması Nasıl Geçer?

Sponsorlu Bağlantılar:

BURUN KANAMASI
Burun kanamaları çoğu kez can sıkıcıdır­. Ancak bazen  korkutucu ve yaşamı tehdit edici boyuttadır­. Uzmanlar burun kanamalarını iki gruba ayırmaktadırlar.

* Ön kanama: burun ön kısmın­dan gelen  kanamalardır­. Ayakta duran ya da oturan kişide burun deliğinden  akan kanama şeklinde kendi­ni gösterir­.
* Arka kanama: Burun arkasın­dan olan kanamadır­. Kanama genize doğrudur. Otururken  veya ayakta dururken  bile kanama boğaza doğru olur. Hasta sırt üstü yattığın­da ön kanama bile olsa her iki yönde kanama olabilecektir­.

Arka burun kanamaları­nın tanınma­sı oldukça önemlidir­. Bu kanama tipi bir uzmanın takibi­ni gerektirmektedir­. Arka kanamalar çoğu kez yaşlı kişilerde görülür. Bu hasta grubu genel olarak yüksek kan basıncı (tansiyon) olan kişiler ya da travma geçirmiş kişilerdir­. Burun kanamaları çocuk yaş grubun­da genel olarak ön kanama tipinde olmaktadır­. Kuru hava veya kış ayların­da görülen  kabuklanmalar kanamaya neden  olmaktadır­. Bun­dan korunma amaçlı nemlendirici bir kremi burun orta bölmesine parmak ucu ile sürmek faydalı olacaktır­.

Bu amaçla vazelin gibi kremler kullanıla­bilir­. Günde üç defa kullanılma­sı önerilir­. Ancak gece yatma dan evvel sürülme­si yeterlidir­.

Burun kanama­sı sık tekrarlıyorsa doktorunuza görünmenin faydası vardır­.

ÖN KANAMALARIN DURDURULMASI
Siz ya da çocuğunuzda ön burun kanama­sı varsa şunları uygulayınız:

Burunun ucundaki yumuşak kısmını başparmağınızla diğer iki parmağınız arasına alınız.
Burunu parmakla sıkıştırılmış olarak yüzünüze doğru bastırın.
Beş dakika böyle bekleyiniz. (Saat tutunuz.)
Başınızı kalbinizden  daha yüksek tutmaya dikkat ediniz. Bu nedenle oturmanız ya da başınız daha yukar­da uzanmanınız önerilir­.
Burun ve yanağınıza buz tatbik ediniz. (Bir plastik torba içerisine buz doldurarak)

KANAMA DURDUKTAN SONRA YENİDEN KANAMAYI ÖNLEMEK
- Sümkürmemeye dikkat ediniz.
- Yerden  ağır bir şey kaldırmak ya da buna benzeyen zorlayıcı hareketler yapmayınız.
- Başınızı mutlaka göğsünüzden  daha yukar­da tutmaya çalışınız.

TEKRAR KANAMA OLURSA
* Burun içindeki tüm pıhtıları sümkürerek temizleyiniz.
* 3-4 defa her iki burun deliğine dekonjestan burun spreyi sıkınız.
* Tekrar en  baştaki 1. ve 3. basamaktaki gibi buruna baskı yaparak sıkınız.
* Doktorunuzu arayınız.

NE ZAMAN DOKTORU ARIYALIM YADA ACİL SERVİSE BASVURALIM?
* Eğer kanama durmuyorsa veya yeniden  kanamaya eğilim gösteriyorsa;
* Eğer kanamadan ötürü yorgunluk ve halsizlik hissediliyorsa,
* Eğer kanamanız burun önüne kanamadan çok boğaz arkasına doğru oluyorsa.

Konuyla ilgili aramalar: Burnum kanıyor ne yapabilirim? burun kanamasında ne yapılır? burun kanaması tedavisi , burun kanaması nasıl geçer? burunum kanıyor

Boğaz Ağrısı Nasıl Geçer?

Sponsorlu Bağlantılar:

BOĞAZ AĞRISI VE BOĞAZ AĞRISI TEDAVİSİ
boğaz ağrısı nasıl geçer
Boğaz ağrısı en  sık rastlanılan tıbbi şikayetlerden  biridir­. Türkiye’de çok fazla kişi bu şikayetle doktora müracaat etmektedir­.

Boğaz ağrısı neden olur? Boğaz ağrısının sebepleri nelerdir?
Boğaz ağrısı başta enfeksiyonlar olmak üzere çeşitli hastalıklar­da meydana gelen bir şikayettir­. Enfeksiyonlar ya virüsler (soğuk algınlığı, grip gibi) ya da bakteriler sebebiyle oluşur. Virüsler ve bakteriler arasındaki en  önemli fark bakterilerin antibiyotiğe cevap vermesine rağmen  virüslerin cevap vermemesidir­.

Virüsler:
Virüslerin en  sık sebep olduğu boğaz ağrısı soğuk algınlığı sırasın­da görülen  ve burun akıntısı, kaşıntı, hapşırık, vücu t­ta kırgınlık ve ağrı ile beraber olan boğaz ağrısıdır ve bilinen  yüzlerce çeşit virüsün biri hastalığın sebebidir­. Vücut virüslere karşı antikor üreterek yaklaşık bir hafta içinde hastalığı yener. Boğaz ağrısı kızamık, suçiçeği, boğmaca ve krup gibi başka viral hastalıklara da eşlik edebilir­. Boğazdaki aftlar ve ateş kabarcıkları da oldukça ağrılı ola­bilir­.

Enfeksiyöz mononükleozis denilen  özel bir viral enfeksiyonun iyileşme­si bir haftadan uzun sürebilir­. Virüs lenf sistemi içerisine yerleşerek bademciklerde, boyunda, koltuk altın­da ve kasıkta şişlikler oluşturur. Bu hastalık boğazda şiddetli ağrı ile beraber bazen  solunum güçlüğü, karaciğer rahatsızlığı ve buna bağlı sarılığa sebep ola­bilir­. Ayrıca 6 hafta veya daha uzun sürebilen  şiddetli yorgunluğa sebep olur.

Bu hastalık buluğ çağı veya genç yetişkin sürecindeki kişileri etkiler. Hastalık tükürük ile bulaştığı için ‘öpüşme hastalığı’ olarak da isimlendirilmiştir­. Hastalık ayrıca ağız-el, el-ağız yoluyla veya aynı havlu veya çatal bıçak kullanılma­sı yolu ile de bulaşa­bilir­.

Bakteriler:
Boğaz ağrısı çeşitli tip streptokoklar tarafın­dan da oluşturulabilen  bir rahatsızlıktır­. Bu hastalık aynı zaman­da kalp kapakçıkları ve böbrekleri de etkileyebilir­. Streptokoklar ayrıca bademcik enfeksiyonu, zatürree, sinüzit ve kulak hastalıklarına da yol aça­bilir­.

Tüm bu ciddi komplikasyonlar(istenmeyen durumlar) sebebiyle streptokokların yol açtığı boğaz ağrısı antibiyotik ile tedavi edilmelidir­. Bakteriyel boğaz ağrıları genel olarak soğuk algınlığın­dan daha uzun süren  hastalık yaparlar. streptokokların yaptığı hastalık muayene ile tanınamıyorsa boğaz kültürü yapılma­sı gerekebilir­.

Son zamanlar­da kullanılmaya başlayan ‘strep testi’ 24 saatlik kültürde üreme süresine kıyasla 15 dakika içinde streptokok enfeksiyonu varlığını gösterebilir­. Bu testlerin pozitifliği doktorun antibiyotik yazmasına sebep olur. Ancak strep testi veya kültür antibiyotiği hak eden  pek çok bakteri­nin gözden  kaçmasına sebep ola­bilir­.

Tonsillit boğazın her iki tarafın­da yer alan bademciklerin iltihabıdır­. Yaşamın ilk 2-3 yılın­da bu dokular enfeksiyonu yakalar ve çocuğun kendi savunma sistemi­ni yaratmasına yardım eder. Sağlıklı bademcikler enfekte kalmaz ve tonsillit sebebiyle sık sık boğaz ağrısı geçirme bademcikteki iltihabın tam olarak tedavi edilmediği­ni gösterir­. Son yıllar­da yapılan bir çalışma sık sık tonsillit atağı geçirmekte olan çocukların ( birkaç sene boyunca senede 3-4 tonsillit atağı) bademcikleri­nin cerrahi bir operasyonla çıkartılmasın­dan sonra daha sağlıklı olduklarını göstermiştir­.

Burun veya sinüslerdeki enfeksiyonlar da boğaz ağrısına sebep ola­bilir çünkü içinde bakteri olan hastalıklı akıntı boğaza doğru gittiği için hastalığı buraya taşır­.

Tahriş:
Soğuk kış ayların­da kuru ısı özellikle sabahları, tekrarlayıcı ve yanıcı şekil­de bir boğaz ağrısına sebep olur. Bu durum odanın nemlendirilme­si ve sıvı alımı­nın artma­sı ile düzelir­. Burun tıkanık olma­sı olan ve sürekli ağızdan nefes alan hastalar­da da boğaz kuruluğu oluşur. Bu hastalar­da burun muayenesi ve tedavisi gerekmektedir­.

Sabahları oluşan seyrek bir boğaz ağrısı sebebi de mide asit salgısı­nın ağız ve boğaza geri gelme­si ve buna bağlı tahriş ağrısıdır­. Bunu tedavisi ise yatarken  başın ayak hizasın­dan biraz daha yüksek olmasına dikkat etmektir­. Ayrıca yatmadan 1-2 saat öncesinde bir şey yememeye dikkat etmek gerekir­. Doktora görünmenizde yarar vardır­.

Endüstriyel kirlilik ve kimyasal maddeler boğaz ve burunu tahriş ederler fakat en  sık ve rahatsız edici hava kirliliği sebebi sigaradır­. Alerjik veya içindeki maddelere duyarlı olan insanları rahatsız eder.

Sesi­ni çok fazla zorlayan bir insan (örneğin bir spor karşılaşmasında) da boğaz ağrısın­dan yakınır ve bu ağrını sebebi ses telleri­nin zorlanma­sı ve ses tellerine kötü muameledir­. İyi eğitilmiş ve tecrübeli spikerler ve şarkıcılar sesleri­ni ve boğazlarını bu şekil­de zorlamamasını öğrenirler. Yüksek sesleri boğaz kaslarını zorlamadan derin nefes alıp karın ve göğüs kafesi kaslarını kullanarak çıkarırlar.

Boğaz, dil ve gırtlak tümörleri de genel olarak uzun süre sigara ve alkol içimi ile ilgilidirler. Bazen  kulağa yayılabilen  boğaz ağrısı ve yutkunma zorluğu böyle bir tümörün belirtileri ola­bilir­. Sıklıkla boğaz ağrısı çok hafif ve kroniktir ve hasta tarafın­dan fark edilmeyebilir­. Diğer önemli belirtiler arasın­da ses kısıklığı, boyun­da kitle, açıklanamayan kilo kaybı ve/veya tükürükte kan olma­sı sayıla­bilir­.

Bu hastalıkta tanı kulak, burun ve boğaz üzerinde uzmanlaşmış doktorların şüpheli bölgeleri gösteren  özel aynalar ve teleskopik aletlerle yapacağı muayene ile kona­bilir­.

Boğaz Ağrısı Tedavisi:
Soğuk algınlığı sebebiyle oluşan boğaz ağrısı şu önlemlerle rahatlatıla­bilir:
- Sıvı alımınızı arttırın
- Yatak odan ı­zın havası nemli olsun
- Tuzlu su ile günde birkaç kez gargara yapın
- Asetaminofen  gibi hafif ağrı kesiciler kullanın

Ne zaman doktora gitmeliyim?
Boğaz ağrınız ciddi ise, soğuk algınlığı­nın normal­de geçeceği 5-7 günde geçmemişse, allerji veya tahriş edici bir maddeye bağlı değilse tıbbi yardım almalısınız. Aşağıda yer alan bulgu belirtiler varsa doktorunuzu görmeniz gerekmektedir:
- Ciddi ve uzamış boğaz ağrısı
- Soluk almada ve yutkunmada güçlük
- Ağzı açmada güçlük
- Döküntü, Ateş
- Boyun­da kitle
- Kulak ağrısı, Eklem ağrıları
- Tükürükte kan
- Sık tekrarlayan boğaz ağrısı
- 2 haftadan uzun süren  ses kısıklığı

Konuyla ilgili aramalar: boğazım ağrıyor , boğaz ağrısı nasıl geçer , boğaz ağrısına ne iyi gelir , boğazda ağrı

Dupuytren Hastalığı

Sponsorlu Bağlantılar:

Dupuytren Ameliyatı Onam Formunu İndirmek İçin Buraya Tıklayınız

DUPUYTREN HASTALIĞI

DUPUYTREN HASTALIĞI BİLGİLENDİRME FORMU
Dupuytren hastalığı, avuç içindeki zar yapıların ve bunların parmaklara olan uzantılarının bant ve yumrularla kalınlaşması sonrası avuç içinde ve parmaklarda ilerleyici çekilmelere neden olmasıdır. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, epilepsi (sara), sarılık, sigara, alkol kullanımı, şeker hastalığı ve koroner yetmezlik durumlarında hastalığın görülme ihtimali artar. Aile öyküsü olanlarda ve 40 yaş öncesi hastalarda daha hızlı seyreder. Çekilmeler en çok yüzük parmağında görülür. İkinci derecede tutulum oranı serçe parmağındadır, fakat tüm el parmakları hastalıktan etkilenebilir. Elin iç yüzündeki çıkıntılar ve gerginlik yaratan bantlar cilde yapışıktır. Zamanla parmaklardaki eklemlerde hareket kısıtlılığı gelişir. Hastanın el fonksiyonları kısıtlanır.

Dupuytren hastalığının tedavisinde konservatif yaklaşımlar, hastalığın ilerlemesine engel olmaz. Eğer parmak eklemlerinde 30 derecenin üzerinde sabit bir çekinti gelişirse ameliyat gereklidir. Ameliyatta, avuç içindeki yapışıklıklara neden olan bantların durumuna göre uzunlamasına zigzag kesiler ya da düzlemesine tek bir yatay kesi yapılır. Cerrahinin amacı çekintiye neden olan tüm yapıların çıkartılmasıdır. Bu nedenle avuç içindeki zarsı yapının tamamen ya da tamamına yakınının çıkartılması amaçlanmaktadır. Çok ileri hastalıklarda veya tekrarlayıcı vakalarda eklemleri dondurma (artrodez) ve parmağın kesilmesi (amputasyon) gündeme gelebilir.

Bu ameliyat çoğunlukla bölgesel uyuşturma ile yapılmaktadır, fakat anestezi uzmanının değerlendirmesi sonucunda gerekirse genel anestezi uygulanacaktır. Genel anestezi hastanın tam olarak uyutulması ve solunumunun nefes borusuna yerleştirilen bir tüple anestezi ekibince denetlenmesi anlamına gelmektedir. Herhangi bir sorun yaşanmaması için öncelikle bazı laboratuvar testleri yapılmaktadır. Anestezi uzmanı ameliyat öncesi hastayı değerlendirmeye alacaktır. Ameliyathanede hastanın kalp atımları ve kan oksijen seviyesi ameliyat süresince, devamlı olarak elektronik cihazlar yardımıyla takip edilmektedir. Allerji veya ilaç reaksiyonu çok nadir de olsa görülmekte ve ölümcül olabilmektedir. Üstelik rutin testlerle duyarlı kişiler önceden saptanamazlar. Ancak bu istenmeyen durumlar hastane koşullarında oluştuklarında, başarıyla tedavi edilebilirler ve hastaya zarar verecek bir durum olma olasılığı son derece azdır.

Dupuytren cerrahisi el içerisindeki damarsal ve sinirsel yapılara zarar vermemek için cerrahın gözüne taktığı büyütmeli bir gözlük aracılığı ile yapılmaktadır. Buna rağmen ameliyat sırasında parmağın dolaşımını sağlayan damarlarda ve duyusunu sağlayan sinirlerde zedelenme olma ihtimali mevcuttur. Böyle bir durum ameliyat sırasında fark edilebileceği gibi, ameliyat sonrası geç dönemde de fark edilebilir. Bu tür damar ve sinir yaralanmaları oldukça nadir olmakla birlikte geri dönüşü olmayan his kayıplarına, hatta parmağın/parmakların nekroz olarak kaybedilmesine neden olabilmektedir.

Ameliyat sonrası dönemde cerrahınızın önereceği bir fizik tedavi ve rehabilitasyon programına gereksiniminiz olacaktır. Erken dönemde eliniz sıkı bir şekilde pansuman ile kapalı olacak daha sonra bu sargılar azaltılarak, sizden önerdiğimiz egzersizleri yapmanız istenecektir.

Alternatif Tedavi:
Dupuytren hastalığının tek tedavisi cerrahi değildir. Cerrahi girişim, hastalığa bağlı olarak el işlevlerinin kısıtlanması nedeniyle yapılmaktadır. Parmaklarda hareket kısıtlılığının başlaması ameliyat gereksinimini doğurmaktadır. Fakat hastalığın ilerleyici bir hastalık olduğunu düşünerek, erken dönemde el hareket kısıtlılığı ortaya çıkmadan da ameliyat kararı verilebilir. Ameliyat yapılmamasının alternatifi fizik tedavi ve rehabilitasyon programı dahilinde uygulanacak düzenli egzersizlerdir.

Dupuytren Cerrahisinin Riskleri:
Her cerrahi işlemin belli miktarda riski mevcuttur ve önemli olan sizin Dupuytren cerrahisi ile ilgili olanları anlamanızdır. Kişinin cerrahi bir girişimi tercih etmesinde girişimin risk ve faydalarının karşılaştırılması esastır. Pek çok hasta aşağıdaki komplikasyonlarla karşılaşmasa bile; siz hepsini plastik cerrahınızla riskleri, potansiyel komplikasyonları ve sonuçlarını anladığınızdan emin olana kadar tartışın.

Yara izleri: Avuç içinde ve parmaklarda yara izleri olacaktır. Bunlar bir süre için ağrılı ve hassas olabilir.

Hematom: Ameliyat bölgesinde erken dönemde deri altında kan toplanması olabilir. Bu kan toplanması ayrıca üzerindeki cilt dokusunun kaybedilmesine neden olabilir. Bunu önlemek için sıkı bir pansuman yapılacak ve sizden elinizi mümkün olduğunca az hareket ettirmeniz istenecektir.

Cilt kaybı: Avuç içerisinde hastalık dokuları çıkartmak için yapılan kesilerden sonra cilt ince bir şekilde kaldırılmaktadır. Hastalıklı dokuların cilde çok yapışık olduğu durumlarda cilt ince bir şekilde kaldırıldığında beslenmesi bozularak nekroz olabilir. Böyle durumlarda iyileşmenin gecikebileceğini, yeni bir ameliyat gereksinimi olabileceğini ve deri yaması gerekebileceğini göz önünde bulundurmanız gerekmektedir.

Sinir yaralanması: Dupuytren hastalığında avuç içerisinde çıkartılacak hastalıklı dokuların parmağa giden sinirlere çok yapışık olduğu durumlarda, bu sinirlerde yaralanma görülebilmektedir. Erken dönemde fark edilen sinir yaralanmaları ameliyat sırasında onarılsa dahi parmaklarda uzunca süren bir uyuşukluk dönemi olacaktır. Fark edilemeyen sinir yaralanmaları durumunda ise ikincil bir ameliyat gerekecektir. Çok nadir olmasına rağmen kalıcı sinir hasarı ve buna bağlı his kaybı olma ihtimali vardır.

Damar yaralanması: Çok çok nadir de olsa, damar yapılar zedelendiği takdirde parmağın kaybı söz konusu olabilir. Bu durum daha önce aynı bölgeden birkaç kez ameliyat geçirmiş olanlarda ve özellikle şeker hastalığı veya skleroderma hastalığı bulunanlarda biraz daha olasıdır.

Yara enfeksiyonu: Enfeksiyon tek başına çok nadir olmasına rağmen hematom gelişmesi durumunda ortaya çıkabilmektedir. Enfeksiyon geliştiği takdirde gerekirse hastanede yatarak damardan uygun antibiyotik tedavi almanız söz konusudur.

Eklem sertliği: Hastalığın uzun süredir var olması eklemlerde kireçlenmeye neden olabilir. Bu durumda ameliyat sonrasında da hareket kısıtlılığı devam edecektir. Egzersiz programı ile düzelmeyen bu tür eklem sertliklerinde eklemlere yönelik ameliyatlar gerekebilir. Ayrıca ağır olgularda çekinti tam olarak giderilemeyebilir ve özellikle parmağın orta ekleminde kalıcı olabilir.

Refleks sempatik distrofi: Otonom sinir sisteminin bölgedeki sinir uyarımına verdiği aşırı yanıt nedeniyle gelişen karmaşık bir durumdur. Etkilenen bölgeye giden kan damarlarının aşırı derecede büzülmesi sonucu ciddi ağrı, şişlik, ısı ve renk değişiklikleri görülmektedir. Çok nadir olsa da bu ameliyattan sonra refleks sempatik distrofi gelişme ihtimali vardır.

Hastalığın nüks etmesi: Özellikle genç hastalarda ve aile öyküsü bulunanlarda ameliyat sonrası hastalığın nüks etme ihtimali bulunmaktadır.

Allerjik Reaksiyonlar: Nadir vakalarda kullanılan bantlara, dikiş malzemesine ya da topikal preparatlara lokal alerjiler bildirilmiştir. Daha ciddi sistemik reaksiyonlar cerrahi işlem sırasında kullanılan ya da sonrasında reçete edilen ilaçlarla gelişebilir. Allerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.

Tatmin Edici Olmayan Sonuçlar: Geçirdiğiniz cerrahi işlemin sonuçları ile ilgili olarak hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Tatmin edici olmayan cerrahi nedbe gelişebilir. Cerrahiyi takiben ağrı olabilir. Sonuçların düzeltilmesi için ek cerrahi girişim gerekebilir.

>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.

Konuyla ilgili Aramalar: Dupuytren Hastalığı Aydınlatılmış ve bilgilendirilmiş hasta formu , dupuytren nedir?

--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--

Alternatif olarak BURAYA TIKLAYARAK da indirebilirsiniz.

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Burun Rekonstrüksiyonu (Yeniden Oluşturulması) Ameliyatı Onam Formu

Sponsorlu Bağlantılar:

Burun Rekonstrüksiyonu Onam Formunu İndirmek İçin Buraya Tıklayınız

BURNUN YENİDEN OLUŞTURULMASI (REKONSTRÜKSİYONU)
GENEL BİLGİLER VE ONAM FORMU

Burun rekonstrüksiyonu (yeniden oluşturulması) travma, tümör veya doğumsal bazı anomaliler nedeniyle burnun kısmen ya da tamamen oluşmadığı veya kaybının mevcut olduğu durumlarda burnun eksik kalan bölümlerinin oluşturulması ya da yeniden yapılmasıdır. Bu ameliyatlar oldukça ince, ayrıntılı ve bazen de birbirini izleyen bir dizi ameliyatı gerektiren önemli ameliyatlardır. Genellikle ilk aşamada burnun eksik bölümleri belirlenir. Radyolojik görüntüler ya da bilgisayarlı tomografi yardımıyla daha ayrıntılı değerlendirmeler yapılır. Geometrik olarak eksik parçalar ortaya çıkarıldıktan sonra, bunların onarılması için gerekli dokulara ve bunların hangi tekniklerle onarılacağına karar verilir. Bu sırada, hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir.

Burun ana yapısına baktığımızda burnun içini örten, mukoza dediğimiz iç örtü, burna şeklini veren kıkırdak ve kemikten oluşan iskelet yapı ve burun üstünü örten son derece karmaşık girintileri ve biçimi olan burun derisini sayabiliriz. Travma, tümör ya da doğumsal anomaliler nedeniyle bu bölümlerden hangilerinin eksik olduğunu belirledikten sonra her grup doku için vücuttan elde edilen bazı dokularla ameliyatlar planlanır. İç örtünün oluşturulmasında çoğu zaman deri yamaları ya da doku aktarımı kullanılırken, kıkırdak ve kemik bölümlerin onarımında çoğunlukla vücuttan alınan kaburga kıkırdağı, kulak kıkırdağı, kafatası veya kalça kemiğinden kemik yamalar yeterli olacaktır. Nadiren bu dokuların kullanılmaması ve burun yerine sentetik, iskelet yapısı yerine geçebilecek maddelerin kullanılması söz konusu olabilir. Fakat çoğunlukla vücudun kendisinden elde edilen dokular tercih edilir. Çünkü yabancı maddeler başlangıçta arzu edilen neticeyi verseler de, ileriki yıllarda sorunlarla karşımıza çıkabilirler, alınmaları gerekebilir, enfeksiyona yol açabilirler.

Burun onarımı ameliyatları genellikle genel anestezi altında, nadiren sedasyon ve lokal anestezi altında yapılır. Ameliyat süreleri kullanılacak tekniğe alınacak dokuya göre farklılıklar gösterebilir. Eğer sadece deri örtüsünün onarımı söz konusu ise yapılacak ameliyat daha sınırlı ve daha kısa sürelidir. Burun iç örtüsünün kemik bölümlerinin ve deri örtüsünün bir arada onarılacağı durumlarda ise ameliyat daha uzun sürer ve birden çok evreyi içerebilir.

Ameliyattan sonra erken dönemde, bu tip ameliyatları estetik ameliyatlarla çok fazla kıyaslamamak gerekir. Estetik ameliyatlarda burnun biçimini alması çok daha hızlı gerçekleşirken, burun onarma ameliyatlarında getirilen deri örtülerinin yumuşaması, biçimini alması, yıllarla bile ölçülebilen, çok daha uzun bir zamanı gerektirir. Dikkatli bir analiz ve ameliyat sırasında titiz bir cerrahiye rağmen onarım için getirilen dokuların düşük olasılıkla da olsa tutmaması, kaynamaması, enfeksiyonla biçim ve hacim değiştirmesi söz konusu olabilir. Bu özellikle ameliyat sonrası dönemde darbeye maruz kalmak, sigara içmek gibi faktörlerle oran olarak artabilir.

Burun onarımı ameliyatları genellikle küçük ek müdahaleleri gerektiren ameliyatlardır. Dokuların özelliklerine ve iyileşme şekillerine göre erken veya geç düzeltmeler, şekil verici bazı müdahaleler söz konusu olabilir. Eğer burun onarımında alın derisi kullanılmışsa, alından getirilen derinin beslenmesini kolaylaştırmak amacıyla doku sapı, alın ve her iki kaş arasına bağlı bırakılır. Yaklaşık üç hafta sonra da sap denilen bu bölüm kesilerek ayrılır. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra bu bölümdeki kaba kalınlığın giderilmesi için lokal anestezi altında ilave müdahaleler yapılması gerekebilir. Bu ameliyatlar genellikle kan verilmesini gerektirmeyen ameliyatlardır. Ama ameliyat öncesi kan tablosu sınırda görünüyorsa ve ameliyat sonrasında kanamaya bağlı vücuttaki hemoglobin düzeyinde düşme oluşmuşsa kan verilmesi gerekebilir.

Ameliyat sırasında ve sonrasında enfeksiyon oluşmasını engellemek amacıyla pansumanların yanı sıra antibiyotik kullanılır. Bu süre 5–7 gün arasındadır. Gerektiği hallerde bu süre uzatılabilir. İşlemden sonra fiziksel etkinliklerin uzunca bir süre kısıtlanmasında yarar vardır. Uzun yürüyüşlere 2–3 hafta sonra başlanabilir. Ama buruna darbe alınabilecek sporlar ve ağır fiziksel etkinliklerden, yaklaşık 8 hafta süre ile kaçınmak gerekir. Yine ameliyattan sonra ödemi kontrol etmek ve azaltmak amacıyla buhar banyosu, güneş banyosu, sauna, solaryum yaklaşık iki ay süre ile kaçınılması gereken durumlardır.

Burun onarımında; kaburga kıkırdağı kullanılacaksa meme altında yapılan yaklaşık 5cm.’lik bir kesiden kıkırdak alınır, alınan bölgede erken dönemde hassasiyet, ağrı ve hareket kısıtlılığı oluşabilir. Üçüncü günden sonra bu sıkıntılar azalır. Hareketler kolaylaşır. Kesi yerindeki iz ilk 3–4 ay daha belirgin ve kızarık iken, zamanla rengi solar. Nadiren bir yıl sonra izin daha ince olması için lokal anestezi altında bir işlem gerçekleştirilir. Kulak kıkırdağı kullanıldığında ise, kulakta bir şekil bozukluğu oluşmaz. Kulağın çukur bölümünde bir yumuşaklık hissedilebilir. İlk haftalarda üzerine yatmak güçtür.

Onarım sırasında; gerek olursa kafa veya kalça kemiğinden doku alarak kullanmak gerekebilir. Bu durum önceden belirtilir ve onayınız alınır. Saçlı deriden kesi yapıldığında; iz genellikle saç arasında dikkati çekmez. Dokunulduğunda hafif bir girinti fark edilebilir. Kalçada ise, şikayetler erken dönemde daha fazladır. İlk 2–3 gün ayağa kalkıldığında ve yüründüğünde ağrı ve zorlanma olabilir. Kemer ve pantolon kenarı bu bölgenin hassasiyetini arttırabilir.

Alından ve yanaktan getirilen deri ile burun onarımında; yakın bölgeden getirildiği için deri renginin en iyi uyumu sağlaması beklenir. Ancak, bazen renk farkı dikkati çekebilir ve deri yamaları uygulanarak farkın giderilmesine çalışılır.
Onarımlar sırasında; kadavra kıkırdağı kullanılmasına karar verilmiş ve bu konuda onayınız istenmişse; kullanılan kadavra kıkırdaklarının tüm testlerden geçirildiğini ve bulaşıcı hastalık riski taşımadığını bilmeniz gerekir. Kadavra kıkırdaklarının işlemden sonra bir miktar hacim kaybedebileceği bilinmelidir.

Burun Rekonstrüksiyonunun Riskleri:
Her cerrahi girişim bir takım riskler içerir. Sizin burun rekonstrüksiyonu ameliyatlarının risklerini anlamanız önemlidir. Cerrahi girişimde uygulanacak kişisel seçimler risklerin ve kazanılacak yararın karşılaştırılması sonucu elde edilir. Hastaların birçoğunda komplikasyon ile karşılaşılmamasına rağmen, karşılaşılması olası bu sonuçları anladığınızdan emin olmak için doktorunuzla tartışmalısınız.

Burun Havayolu Değişiklikleri: Burnun yeniden oluşturulması sonucunda havanın burundan normal geçişini sağlanamayabilir. Bu sorunları düzeltmek için ek cerrahi gerekebilir.

Kanama: Alışılmış bir durum olmamasına karşın cerrahi esnasında veya sonrasında görülmesi mümkündür. Ameliyat sonrası kanama olduğunda, kanamayı durdurmak ve biriken kanı (hematom) almak için acil tedavi gerekir. Kanama riskini arttırabileceğinden aspirin ve benzeri ilaçları ameliyat öncesi 10 gün süre ile kullanmayınız.

Enfeksiyon: Bu ameliyat sonrasında enfeksiyon genellikle beklenmez, nadiren de olsa enfeksiyon gelişecek olursa ek antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir.

Nedbe (iz): Her ne kadar cerrahi müdahale sonrasında iyi bir yara iyileşmesi beklenirse de deride ve daha derin dokularda anormal iz (skar) oluşabilir. Bu iz çevre deriden farklı renkte olup hoş görünmeyebilir. Dikişlerin görünür izler bırakma ihtimali vardır. Ek tedavi gerekebilir.

Tatmin edici olmayan sonuçlar: Burun rekonstrüksiyonu için yapılan cerrahi müdahaleden tatmin olmama olasılığı vardır. Cerrahi kabul edici olmayan görünüm veya dokunuşla hissedilebilinen şekil bozukluklarına, işlev kaybına, burun yapılarında yer değişime neden olabilir.

Derin yapılarda hasar: Ameliyat sonrasında damarlar, kaslar ve sinirler gibi daha derin dokularda hasar görülebilinir. Bunun görülme potansiyeli seçilen cerrahi yönteme göre değişebilir. Bu hasarlar geçici veya kalıcı olabilir.

Asimetri: Normal insan yüzü asimetriktir. Burun yaralanmalarının cerrahi tedavisi sonrasında da iki taraf arasında farklılık olabilir.

Uyuşukluk: Burnun yeniden oluşturulmasından sonra burun derisinde kalıcı uyuşukluk gelişmesi olasıdır. Bu durum her zaman gelişmez.

Allerjik reaksiyonlar: Seyrek olarak kullanılan bantlara, dikiş malzemelerine ve kullanılan ilaçlara allerji geliştiği rapor edilmiş vakalar vardır. Daha ciddi olan sistemik reaksiyonlar ameliyat sırasında veya sonra kullanılan ilaçlarla değişebilir. Allerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.

Geç iyileşme: Burundaki bazı alanlar anormal veya yavaş iyileşebilir. Deride özellikle uç bölgelerde doku kaybı olabilir. İyileşmeyen dokuyu temizlemek için sık pansuman uygulanması veya cerrahi girişim gerekebilir.

Uzun dönemdeki etkiler: Burun görünümünde sonradan olan değişimler, burun rekonstrüksiyonu cerrahisi ile ilgili olmayan yaşlanma, güneş etkisi ya da diğer nedenlerden kaynaklanabilir. Gelecekte cerrahi veya diğer tedaviler gerekli olabilir.

Cerrahi anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk içermektedir. Sedasyon ya da cerrrahi anestezinin tüm çeşitlerinde komplikasyonlar, yaralanma ve hatta ölüm olasıdır.

>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.

Konuyla ilgili Aramalar: Burun Rekonstrüksiyonu Aydınlatılmış ve bilgilendirilmiş hasta formu , Burun Oluşturulması ameliyatı nedir?

--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--

Alternatif olarak BURAYA TIKLAYARAK da indirebilirsiniz.

29 Mayıs 2011 Pazar

Boyun Diseksiyonu Ameliyatı Onam Formu

Sponsorlu Bağlantılar:

Boyun Diseksiyonu Onam Formunu İndirmek İçin Buraya Tıklayınız


BOYUN DİSEKSİYONU AMELİYATI HAKKINDA İZİN VE BİLGİLENDİRME FORMU
Baş ve boyun bölgesindeki kanserler genellikle boyun bölgesindeki lenf bezlerine yayılırlar ve böyle bir durumda tümörlü dokuya ek olarak, boyundaki bu lenf bezlerinin de çıkarılması gerekir. Boyun diseksiyonu ameliyatı, bazen lenf bezlerinin yanında kas ve damar gibi başka bazı yapılarında birlikte çıkarılmasını gerektiren karmaşık bir ameliyattır. Tümörün tipine, yerleşim yerine, tümörün evresine ve hastanın durumuna göre yapılacak ameliyatın doğası da değişmektedir. Boyun diseksiyonu ameliyatları, baş boyun bölgesindeki tümörün çıkarılması sırasında yapılabileceği gibi bazen de daha sonraki bir seansta yapılabilir. Tümör çıkarılması ile aynı seansta yapılan boyun diseksiyonu ameliyatları bazen planlı olarak yapılabildiği gibi, bazen tümör çıkarılması esnasında tümörlü dokunun kötü huylu ve yayılmaya eğilimi olan özellikte olduğunun anlaşılması üzerine, boyundaki lenf bezlerinden örnek alınması sonrasında da gerçekleştirilebilir. Bu tür örnek alınması işlemlerinde ameliyat devam ettiği süre içerisinde patolojik olarak incelenen lenf bezlerinin yapısı belirlenir ve bu lenf bezlerine tümör yayılması tespit edilirse, tüm lenf bezlerinin çıkartılması yani lenf diseksiyonu ameliyatına geçilir. Hepsinden farklı olarak bazı durumlarda sadece tümör dokusunun boyun lenf bezlerine yayılmasını önlemek için yayılım olmadan da lenf diseksiyonu ameliyatı yapılır. Bu ameliyatın sizin için hangi neden ya da nedenlerle gerekli olduğunu cerrahınızla tartışmanız önemlidir.
Boyun diseksiyonu ameliyatı, genel olarak boyundaki lenf bezlerini çevresindeki yağ dokuları ile birlikte çıkartmaktır. Tümörün yerine göre bazen her iki boyun tarafındaki tüm lenf bezlerinin, hatta boyun kaslarının, sinirlerinin ve boyun damarlarının bir kısmının çıkarılmasını da gerekebilir. Yapılacak ameliyatın şekline göre değişmekle birlikte boyunun ortasında, çene altında veya köprücük kemikleri üzerinde kesiler yapılacaktır ve bu bölgede ciltte yara izi oluşacaktır.  
Lenf bezlerinin çıkarılması işlemi tümörün bu bölgeye yayılmasını önlemek yada yayıldığı bu bölgeden temizlenmesini sağlamak için yapılmaktadır ve çıkarılan lenf bezlerinde ne ölçüde tümör yayılımı olduğu ancak bu yapıların patolojik incelemeleri sonrasında anlaşılabilmektedir. Lenf bezlerinde tümör yayılımı olduğu çoğunlukla ameliyat sırasında anlaşılabilmekle birlikte patolojik inceleme kesin derecelendirilmenin yapılmasına olanak sağlamaktadır. Bu derecelendirme daha sonraki kemoterapi gibi ek tedavilerin gerekliliğinin anlaşılmasını sağlamaktadır.
Bu ameliyat genel anestezi altında yapılmaktadır. Genel anestezi hastanın tam olarak uyutulması ve solunumunun nefes borusuna yerleştirilen bir tüple anestezi ekibince denetlenmesi anlamına gelmektedir. Herhangi bir sorun yaşanmaması için öncelikle bazı laboratuvar testleri yapılmaktadır. Anestezi uzmanı ameliyattan önce hastayı değerlendirmeye alacaktır. Ameliyathanede hastanın kalp atımları ve kan oksijen seviyesi ameliyat süresince devamlı olarak elektronik cihazlar yardımıyla takip edilmektedir. Alerji veya ilaç reaksiyonu nadiren de olsa görülmekte ve ölümcül olabilmektedir. Üstelik rutin testlerle duyarlı kişiler önceden saptanamazlar. Ancak bu istenmeyen durumlar hastane koşullarında oluştuklarında, başarıyla tedavi edilebilirler ve hastaya zarar verecek bir durum olma olasılığı son derece azdır. Genel anestezi öncesi, hastanın midesi boş olacak şekilde, 6–8 saat hiçbir şey yenmemeli ve içilmemelidir. Ameliyat sonrası da en az 4–6 saat ağızdan hiçbir şey verilmez. Bu süreler hastanın doktoru tarafından değiştirilebilir.
Ameliyatın süresi uygulanacak cerrahi girişimin tipine ve yapılacak diseksiyonun büyüklüğüne göre değişmekle birlikte 3–6 saat kadar sürmektedir. Ameliyat sonrası hasta, genellikle 1 saat kadar uyanma odasında izlendikten sonra odasına gönderilir. Ancak anesteziye bağlı olarak bulantı ve benzeri sorunlar olursa kalış süresi uzayabilir. Ameliyat sonrasında boyundaki derinin altında kan ve lenf sıvısı toplanmasını engellemek amacıyla drenler yerleştirilmektedir ve bu drenler genellikle 2–5 gün içerisinde çıkartılmaktadır.

Alternatif tedaviler:
Boyun diseksiyonu ameliyatı bilinen bir kanser durumunda, bunun boyun lenf bezlerine sıçraması üzerine planlandığında büyük oranda alternatifi olmayan bir ameliyattır. Tümör ile tutulmuş olan lenf düğümlerinin bilinen en iyi tedavi yöntemi cerrahi olarak çıkarılmalarıdır. Lenf bezlerine yayılım tedavi edilmediği takdirde tümörün daha hızlı yayılmasına neden olacaktır. Ayrıca boyunda büyüyen lenf bezeleri, bu bölgedeki önemli damarlara baskı yaparak hayatı tehdit edeceklerinden çıkartılmayı gerektirirler. Radyoterapi ve/veya kemoterapi, duyarlı olan tümör tiplerinde bu lenf bezlerini küçültmek için başvurulabilecek birer tedavi alternatifidirler.
Boyun diseksiyonu ameliyatının riskleri:
Her cerrahi işlem bir miktar risk içerir ve önemli olan sizin bu ameliyat ile ilgili olan riskleri anlamanızdır. Kişinin cerrahi yolu seçmesi, risklerle, potansiyel kazancın karşılaştırılması temeline dayanır. Her ne kadar, hastaların çoğu, aşağıda bahsedilen komplikasyonları yaşamasalar da, bunların her birinin plastik cerrahınızla görüşülmesi; risklerin, potansiyel komplikasyonların ve ameliyatın sonuçlarının tam olarak anlaşılması açısından önemlidir.
Kanama: Ameliyat sırasında sık görülmeyen fakat ölümcül olması nedeniyle korkulan bir komplikasyondur. Önemli ve büyük damarlarla yakın çalışılması kanama riskini beraberinde getirmektedir. Çok nadir olmasına rağmen bu damarsal yapılarda yaralanma olması durumunda onarım yapmak gerekmektedir. Kan kaybı ameliyat sırasında ve sonrasında kan transfüzyonu yapılmasını gerektirebilir. Benzer şekilde ameliyat sırasında fark edilemeyen bir kanama ameliyat sonrası dönemde boyun bölgesinde kan toplanması ile ortaya çıkabilir. Böyle bir durum genellikle yeniden ameliyatı gerektirecektir.
Akciğer zarında yırtılma: Boyun lenflerinin çıkartılması esnasında çok nadir olmakla birlikte akciğerin dış zarının yırtılması riski mevcuttur ve durum ameliyat sırasında bu yırtığın onarılmasını gerektirir. Ayrıca, bu istenmeyen olayla karşılaşılması durumunda göğüs duvarından hava boşalmasını sağlayacak bir plastik boru uygulanması gerekebilir.
Hava embolisi: Boyundaki geniş venlerde açılma olması durumunda buradan negatif basınçla içeri giren hava dolaşıma katılarak ölümle sonuçlanabilecek ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir.
Felç: Yine çok nadir olarak boyundaki atardamarlar içerisinde önceden var olan yağ plakları ameliyat sırasında koparak beyine gidebilirler ve felce neden olabilirler. Bu durum kalıcı sekeller ile sonuçlanabilir.
Sinir hasarı: Boyun bölgesi çok sayıda sinir içermektedir ve bu sinirlerin bir kısmı ameliyatın doğası gereği bilerek feda edilirler. Bunun yanında bazı önemli sinirlerin tümör ile tutulması ameliyat sırasında bu yapılara zarar verilmesi riskini artırmaktadır ve istenmeyen sinir hasarları görülebilmektedir. Alt dudak kaslarında güçsüzlük, göz kapağında düşüklük ve kol ve omuz hareketlerinde güçlük nadir olarak görülen sinir yaralanmalarının neticesinde ortaya çıkan bulgulardır. Ek olarak, dile giden sinirlerin zedelenmesi ve buna bağlı olarak yutma ve konuşma fonksiyonlarının bozulması, ses tellerine giden sinirlerin zedelenmesi ile ses kısıklığı olması nadir olsa da karşılaşılabilecek komplikasyonlardandır.
Lenf fistülü: Lenf bezlerinin çıkartılması sonrasında kalan lenf damarlarının uçlarından minimal lenf sıvısı sızıntısı olabilmektedir ve bu durum kısa süre içerisinde kendiliğinden düzelebilmektedir. Fakat sık olmayarak ameliyat sonrası dönemde bu lenf sızıntısı devam edebilmektedir. Böyle bir durum karşısında yeni bir ameliyata gereksinim olabileceğini akılda tutmak gerekmektedir.
Tükürük bezi fistülü: Ameliyatın doğası gereği yanaktaki tükürük bezinin boyuna uzantısı çıkarılmaktadır ve durum bazen kalan tükürük bezinden dışarı cilde salgı akmasına neden olabilmektedir. Daha önce radyoterapi görülen hastalarda artan bu risk, çoğunlukla bazı ameliyat dışı önlemler ile düzelmektedir. Bu istenmeyen durum ile karşılaşıldığında hastadan bir süreliğine ağızdan katı veya sıvı hiçbir gıda almaması istenmektedir ve beslenme burundan mideye uzanan bir tüp aracığıyla gerçekleştirilmektedir. Tükürük fistülü gelişen hastalarda ek cerrahi işlemlere gereksinim olabilmektedir.
Enfeksiyon: Tek başına boyun diseksiyonu yapılan hastalarda ameliyata bağlı enfeksiyon sık görülmez, fakat tümör çıkartılması ile birlikte yapılan diseksiyonlarda, özellikle tümörlü alan ağız içi yada yemek borusu gibi yerlerde ise enfeksiyon görülebilir. Enfeksiyon varlığında antibiyotik veya yeni bir operasyonun tedaviye eklenmesi zorunlu olabilir.
Cilt kaybı: Boyundaki yapılara ulaşabilmek için boyun cildi ince bir tabaka olarak kaldırılmaktadır ve bazen bu ciltte dolaşım problemine bağlı olarak nekrozlar meydana gelebilmektedir. Yara yerinde ayrılma gibi sonuçlara da neden olabilen bu durum özellikle yaşlı, daha önce ameliyat olan yada radyoterapi alan ve şeker hastalığı olan hastalarda daha sık görülmektedir. Cilt kaybı gelişen hastalarda daha uzun süreli yara pansumanı ve ikinci cerrahi gereksinimi doğabilmektedir.

>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.

Konuyla ilgili Aramalar: Boyun Diseksiyonu Aydınlatılmış ve bilgilendirilmiş hasta formu , Boyun Diseksiyonu nedir?

--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--

Alternatif olarak BURAYA TIKLAYARAK da indirebilirsiniz.

Blefaroplasti (Göz Kapağı Ameliyatı) Onam Formu

Sponsorlu Bağlantılar:

Blefaroplasti (Göz Kapağı Ameliyatı) Onam Formunu İndirmek İçin Buraya Tıklayınız

GÖZ KAPAĞI AMELİYATI (BLEFAROPLASTİ) BİLGİLENDİRME FORMU
Blefaroplasti, altta yer alan yağ dokusu ile beraber üst ve alt göz kapağının her ikisinden fazla cilt ve kasın uzaklaştırıldığı cerrahi bir girişimdir. Blefaroplasti düşük, sarkık gevşek cildi iyileştirir. Üst göz kapaklarının sarktığı yaşlı hastalarda görmeyi düzeltmeye yardım eder. Blefaroplasti, gözün dış yanında oluşan kaz ayağı veya diğer kırışıkları uzaklaştırma, gözaltındaki siyah halkayı ortadan kaldırmada, sarkık kaşı kaldırmada yararlı değildir. Bu sorun için en etkili yöntem botox uygulamasıdır. Bilindiği gibi botox uygulamalarının etkisi geçicidir.
Blefaroplasti AMELİYATI, her hasta için onun özellikle ihtiyaçlarına bağlı olarak değişir. Sadece alt ve üst göz kapağı veya her iki bölgeyi içeren şekilde yapılabilir veya göz, alın, kaş, burunun diğer cerrahi girişimlerle birlikte yapılabilir. Göz kapağı cerrahisi yaşlanma sürecini durdurmaz. Buna rağmen göz kapağı bölgesinde gevşemiş, sarkmış görünümü azaltır. Göz kapağı ameliyatlarından önce kaşın duruşu incelenir ve gerekiyorsa kaşla veya alınla ilgili yöntemler tartışılır. Bu noktada bazen üst kapaktaki deri yığılmalarının nedeninin kaştaki gevşeme ve aşağı yönde yer değişikliğine bağlı olduğunu bilmekte yarar vardır. Bu konu, muayene sırasında belirtilir. İşlem öncesinde göz kapakları fonksiyonları incelenir. Bazen fonksiyon bozuklukları ve buna bağlı kapak asimetrileri olabilir. Bunlar değerlendirilerek ne oranda düzelebilecekleri size anlatılır. Yüzün uyumuyla ilgili daha iyi sonuçlar elde etmek için küçük veya büyük ilave girişimler önerilebilir. Bunlar bazı bölgelere yağ enjeksiyonundan, orta yüz ameliyatlarına kadar farklı yöntemler olabilir.
Ameliyattan önce bir hafta süreyle aspirin ve aspirin içeren ilaçlar kullanmayınız. Aynı şekilde yeşil çay gibi bitkisel çayların ve E vitamininin kan sulandırıcı etkisi olduğuna inanıldığından, bunların da ameliyattan önce bir hafta süreyle alınmamasında yarar vardır.
Ameliyat genel anestezi veya sedasyon altında yapılmaktadır. Bu nedenle işlemden 5 saat öncesinden itibaren yemek yenmemeli ve 4 saat öncesinden itibaren sıvı alınmamalıdır. İşlemden önce kan tetkiki ve kanama pıhtılaşma testleri yapılacaktır. Bunun yanında, genel sağlık durumunuz ve tıbbı öykünüz göz önüne alınarak ilave tetkiklerin yapılması gerekebilir. Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildiriniz.
İşlem öncesi varsa yüzünüzdeki makyaj temizlenecek, operasyon öncesi ve sonrasını kıyaslamak için fotoğraf çekilecek ve operasyon planı gözden geçirilerek gerekirse çizim yapılacaktır.
İşlem bittiği zaman göz kapaklarını örten bantlar olacaktır. Bunlar görmenizi engellemez. Göz çevresine işlem sonrası ödemi kontrol etmek amacıyla soğuk uygulaması yapılır. Bu uygulama ilk gün saat başı 20 dakika, ikinci gün 2 saatte bir 20 dakika şeklinde olmalıdır. 3. günden sonra sabahları 5-10 dakika uygulamaya birkaç hafta devam edilebilir. Bu önlemlere rağmen, göz çevresinde şişlik ve morluk oluşabilir. Bu şişlik ve morluklar ilk 2 gün artarak seyreder. 3. günden itibaren giderek azalmaya başlar. Özellikle işlem sonrası ilk saatlerde, göz kapaklarını örten bantlar üzerinde sızıntı, hafif kanamalar görülebilir. Efor, öksürme, hapşırma bu şikayetleri artırır.
İşlem sonrası dinlenirken birkaç yastıkla başın yüksekte tutulması ödemin daha az olmasına yardımcı olur. İşlem sonrası ilk gün sıvı ve yumuşak gıda alınması, sert gıdalardan kaçınılması ödemin kontrolüne yardımcı olur. İşlem sonrası ilk günlerde, göz çevresinde gerginlik, batma, yanma şeklinde şikayetler olabilir. Basit ağrı kesicilerle bu şikayetler giderilebilir.
İşlem sonrası 3. günden itibaren göz çevresindeki ödem azalmaya başlar ve aktiviteler arttırılabilir. İşlem sonrası 4. günde göz çevresindeki bantlar alınır, göz köşesine 2 gün süreyle küçük bir bant uygulanabilir. Aynı gün göz çevresinin yıkanmasına ve göz kapaklarına nemlendirici uygulanmasına izin verilir. Bu işlemleri yaparken özenli olunmalı, sert hareketlerden kaçınılmalıdır. Göz çevresindeki bantlar ve dikişler alındığı zaman, sararmaya başlamış mor alan ve sınırlı bir şişlik doğaldır. Bunlar gün geçtikçe azalır ve hafif makyajla kamufle edilir. İşlem sonrası ağır sporlardan, solarium, sauna, güneş banyosu , buhar banyosu gibi ödem arttıran uygulamalardan 6 hafta boyunca kaçınılmalıdır,
Üst göz kapağı kıvrımında, alt göz kapağında, kirpiklerin altında, ince, pembe bir çizgi ilk haftalarda dikkati çekebilir. Göz köşesinde ise bu durum bazı olgularda daha uzun süreyle devam edebilir. Yine bazı olgularda göz dış kenarının kas askısı ile asılması gereken durumlarda, ilk hafta daha belirgin olmak üzere, gözler çekik görülebilir. Bu durum her geçen gün azalır. Bu yöntemin uygulanmasının nedeni, göz kapağı ameliyatlerından sonra gözün yuvarlaklaşarak göz biçiminin özelliğini yitirmesini engellemek ve göz bebeğinin altında gözün  akının gereğinden fazla görünmesine engel olmaktır.
İşlem sonrası ilk haftalarda, sabahları uyanıldığında gözlerin şişmiş olması son derece sık rastlanan bir durumdur.  Gün içinde bu şişlik giderek azalır. İlk haftalarda rüzgar ve güneşe maruz kalınmasına bağlı olarak  gözlerde gerginlik, batma ve sulanma olabilir. Bu durumu önlemek için güneş gözlüğünden faydalanılabilir.
Alternatif tedaviler:
Tedavinin alternatif çeşitleri, cerrahi tarafından göz kapaklarında cilt gevşekliği ve yağ depolanmasını azaltma diğer tedaviler veya olduğunda kaş, alın, kaldırma gibi cerrahi işlemlerle birlikte yapılabilir. Göz kapağı ve göz küresi arasında yeterli gevşeklik olmaması (ektropion) veya üst göz kapağı düşüklüğü (pitoz ) gibi göz kapağı fonksiyonlarını etkileyen hastalıklara sahipseniz göz kapağı cerrahisinin diğer formları gerekebilir. Hafif cilt kırışıklarına kimyasal cilt aşındırması veya diğer tedaviler yarar sağlayabilir. Risk ve olası komplikasyonlar tedavinin alternatif çeşitleri ile ilişkilidir.
Blefaroplasti Ameliyatının Riskleri:
Her cerrahi işlem bir miktar risk içerir. Blefaroplasti ameliyatının risklerinin anlaşılması önemlidir. Kişinin cerrahi yolu seçmesi, risklerle, potansiyel kazancın karşılaştırılması temeline dayanır. Her ne kadar hastaların çoğu, aşağıda bahsedeceğimiz komplikasyonları yaşamasalar da, bunların her birinin plastik cerrahınızla görüşülmesi; risklerin, potansiyel komplikasyonların ve blefaroplasti ameliyatının sonuçlarının tam olarak anlaşılması açısından önemlidir.
Kanama: Seyrek olmakla birlikte, operasyon sırasında ya da sonrasında kanama problemi ile karşılaşılabilinir. Operasyon sonrasında kanama olursa, acil drenaj tedavisi gerekebilir. Kanama riskini artırmaları nedeni ile operasyonun on gün öncesinden, aspirin veya antiinflamatuar ilaçların kullanımı durdurulmalıdır. Tıbbi kontrol altında olmayan hipertansiyon da operasyon sırasında ya da sonrasında kanamaya neden olabilir. Göz kapakları altına kanama, iyileşmeyi geciktirebilir ve kötü iz (skar) kalmasına neden olabilir.
Enfeksiyon: Bu ameliyat sonrasında enfeksiyon genellikle beklenmez. Nadiren de olsa, enfeksiyon gelişecek olursa, ek antibiotik tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir.
Körlük: Blefaroplasti sonrasında körlük, son derece az bir ihtimaldir. Ancak cerrahi sırasında veya cerrahi sonrasında göz içine kanama buna neden olabilir. Bunun olup olmayacağı önceden kestirilemez.
Kötü iz (skar) kalması: Her ne kadar cerrahi müdahale sonrasında iyi bir yara iyileşmesi beklenirse de, göz kapakları ve daha derin dokularda anormal skar oluşabilir. Bu skarlar, çevre deriden farklı renkte olup, hoş görünmeyebilirler. Göz kapağında görülebilir izlerin veya dikişten dolayı ufak cilt kistleri oluşumu mümkündür. Ek tedavi gerekebilir.
Daha derin yapılarda hasar: Ameliyat sonrasında damarlar, göz kasları ve sinirler gibi daha derin dokular da hasar görebilir. Bunun görülme potansiyeli blefaroplasti ameliyatının tipine göre değişebilir. Bu hasarlar geçici ya da kalıcı olabilir.
Kuru göz problemi: Gözyaşı üretiminin azalmasına neden olan kalıcı bozukluk, blefaroplasti cerrahisi sonrasında görülebilir. Bunun görülmesi nadirdir ve önceden kestirilemez. Normalde kuru göz problemi olan hastalar blefaroplasti cerrahisi düşündüklerinde özellikle uyarılmalıdırlar.
Ektropion: Alt göz kapağının, alt göz küresinden uzak yerleşimi nadir bir komplikasyondur. Bu durumu düzeltmek için ayrı bir ameliyat gerekebilir.
Korneanın açıkta kalma problemi: Bazı hastalarda ameliyat sonrasında göz kapağının kapanmasında zorluk olabilir ve bu kuruluğa bağlı olarak kornea problemlerine neden olabilir.     
Asimetri: Normal insan yüzü asimetriktir. Bleforoplasti ameliyatının sonucunda, iki taraf arasında varyasyon olabilir.
Cerrahi anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk taşır. Her tip cerrahi anestezi veya sedasyonun komplikasyon, hasar ve hatta ölüm riski vardır.
Kronik ağrı: Blefaroplasti sonrasında kronik ağrı çok nadir bir komplikasyondur.
Deri düzensizlikleri / Deri kanseri: Blefaroplasti gevşek cildi ve göz kapağının derin yapılarını gerginleştirmek için yapılan cerrahi bir işlemdir. Deride düzensizlikler ve deri kanseri blefaroplastiden bağımsız olarak gelişebilir.
Tatmin etmeyen sonuçlar: Göz kapağı ameliyatının iyi sonuç vermeme ihtimali vardır. Bu, kabul edilemeyecek görünür deformiteler, fonksiyon kaybı, yara bozulması (çatlama, yarılma) ve duyu kaybı gibi riskleri taşır. Ameliyatın sonucu sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Nadiren sonuçların daha iyi olması için ek ameliyat gerekebilir. Üst göz kapağı problemlerine neden olabilecek kaş sarkıklığı, kaş kaldırma ameliyatı gibi ek bir operasyonla giderilebilir.
Allerjik reaksiyonlar: Seyrek olarak kullanılan bantlara, dikiş malzemelerine veya kullanılan ilaçlara lokal allerji geliştiği rapor edilmiş vakalar çok seyrek olarak vardır. Daha ciddi olan sistemik tepkiler ameliyat sırasında ya da sonra kullanılan ilaçlarla gelişebilir. Allerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.
Kirpik kaybı: Ameliyat sırasında derinin yukarı çekildiği bölgede alt göz kapağı kirpiklerinin kaybı olabilir. Bunun olup olmayacağı önceden bilinemez. Bu kayıp geçici veya kalıcı olabilir.
İyileşmenin gecikmesi: Yaranın ayrılması veya iyileşmenin gecikmesi mümkündür.
Uzun Süreli Etkiler: Yaşlık, güneşte kalma ve diğer bazı şartların sonucu olarak göz kapağının görüntüsünde değişikler olabilir. Blefaroplasti ameliyatı yaşlanmayı durdurmaz, ya da göz kapağı bölgesinin gerginliğini sürekli olarak sağlamaz. Blefaroplasti ameliyatının sonuçlarını koruyabilmek için gelecekte yeni ameliyatlar ve tedaviler gerekebilir.

>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.

Konuyla ilgili Aramalar: Blefaroplasti Aydınlatılmış ve bilgilendirilmiş hasta formu , Blefaroplasti nedir?

--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--

Alternatif olarak BURAYA TIKLAYARAK da indirebilirsiniz.

Botox Uygulaması Onam Formu

Sponsorlu Bağlantılar:

Botox Uygulaması Onam Formunu İndirmek İçin Buraya Tıklayınız


”BOTOX  UYGULAMA” İÇİN BİLGİLENDİRME FORMU
Dr………………… aşağıda belirtilen tıbbi duruma sahip olduğumu söyleyerek sözlü ve yazılı geniş açıklamalarda bulundu:

Bu form Botox uygulamanın olası risk ve komplikasyonları (istenmeyen sonuçları) hakkında bilgilendirmeye yöneliktir. Lütfen formu dikkatli okuyunuz. Sorularınız ya da anlamadığınız noktalar varsa lütfen doktorunuzdan yardım isteyiniz. Talebiniz doğrultusunda doktorunuz size ek yazılı açıklama verecektir.
Gülme, kızma, üzülme, ağlama, şaşırma, gözleri kısma gibi hareketler sonucu yüzümüzdeki mimik kasları hareket eder ve buna bağlı olarak üzerindeki ciltte de kırışıklıklar oluşur. Yıllar içinde bu hareketlerin tekrarlanması sonucu ciltte oluşan kırışıklıklar kalıcı hale gelir. Kişinin mimiklerini kullanma alışkanlığı, güneşe maruz kalma süresi, cilt ve kas yapısı, yaş ve cinsiyetine göre bu kırışıklıklar da değişik derecelerde olur. 

Botox nedir?
Botox uygulamasında kullanılan madde, Clostridium botulinum adlı bakteri tarafından salgılanan bir proteindir. Bu madde sinirlerden kaslara olan elektriksel iletiyi bloke ederek, uygulanan bölgedeki kasın fonksiyonunu geçici olarak azaltır veya yok eder. Kas fonksiyonunu kaybedip kasılamayınca, üzerindeki ciltte oluşan kırışıklıklar da azalır veya yok olur. Botox etkisi süresince bu mimik kasları isteseniz de çalıştıramazsınız. Bu nedenle şaşkınlık ve kızgınlık ifadeleri başta olmak üzere yüzdeki sevinç ve üzüntü ifadelerin birçoğunu kaybedersiniz. Bu dönem içinde cilt kendisini toparlama fırsatı bulur.
Botox bir mucize değildir. Yüzünüzde kalıcı olarak hiçbir değişiklik yapmayacaktır. Ayrıca sizi 20 yıl önceki görünümünüze de kavuşturmayacaktır. Botox uygulamaları sadece yüzünüzün belli bölgelerindeki kırışıklıklarda geçici düzelme sağlar.

Botox
  • Alın bölgesindeki yatay çizgiler,
  • İki kaş arasında yer alan ve çatık kaş görünümüne yol açan çizgiler,
  • Her iki kaş yan taraflarının yukarı kaldırılması
  • Her iki göz yan tarafında yer alan ve yüz yaşlanmasını gösteren çizgiler ve kırışıklıklar (kaz ayağı çizgileri ) ,
  • Alt göz kapağındaki çizgiler ve kısık göz şikayetinin düzeltilmesi,
  • Burun köküne yakın yer alan yatay çizgiler,
  • Burun ucunun kaldırılması,
  • Gülerken üst dişetinin görünmesi,
  • Üst ve alt dudaktaki dikey çizgiler (sigara içimi çizgileri ),
  • Dudak köşelerinin yukarıya kaldırılması,
  • Alt dudak ile çene arasındaki yatay çizgi,
  • Çene cildinin daha pürüzsüz hale getirilmesi,
  • Boyundaki yatay çizgilerin ve dikey bantların tedavisi,
  • Eller, ayaklar, yüz ve koltuk altındaki aşırı terlemenin
    tedavisi için Botox kullanılabilir.
     
Botox nasıl uygulanır?
Tedavi bölgesi, 30-45 dakika önce temizlenerek, lokal aneztezi yapan krem uygulanır.
Botox maddesi çok ince uçlu özel iğneler ile birkaç noktadan kas içine enjekte edilir. Uygulama esnasında hastayı rahatsız eden bir ağrı şikayeti oluşmaz.
Tedavi Nasıl uygulanır?
- Hasta yatırılmaz, yarı oturur pozisyona getirilir.
- Enjeksiyonlar, 30 G’lık iğnelerle kas içine 30 - 45 derecelik açıyla uygulanır.
- Her noktaya ortalama 4-7 Ü Botox enjekte edilir (Bu dozu doktorunuz değiştirebilir).
-Tüm uygulama 10-15 dakika sürer.

Hastaya öneriler;
Tedavi sonrası 4 saat kadar mimiklerini kullanmamalıdır (yani gülmemelidir) ve yatmamalıdır (Aksi takdirde ilaç yayılabilir. Amaç, uygulandığı yerde ilacın etkisini göstermesidir). Botox uygulamasından hemen sonra yüz yıkanabilir ve her türlü makyaj ürünü kullanılabilir. Botox uygulamasından sonra, injeksiyon yapılan bölgelere iki gün masaj yapılmamalı, özellikle makyaj temizlenirken o bölgeler fazla ovuşturulmamalıdır. Yine iki gün için aerobik, step gibi egzersiz programlarına ara verilmelidir. Gerekli olursa 15 gün sonra hasta kontrole çağrılır.

Botox etkisi ne kadar sürer?
Botox’un etkisi uygulamadan 3-7 gün sonra başlar ve bu etki üç-dört ay devam eder. Uygulamaların sayısı arttıkça Botox’un etkisi 12 ay kadar devam edebilir. 

Botoxun zararı varmı?
Botox 15 yıldır estetik amaçlı olarak kullanılmaktadır. Kas hastalıklarında kullanımı ise çok daha eskiye dayanmaktadır. Bu süreler içinde Botox’un hiçbir yan etkisi saptanmamıştır. Amerikan ilaç araştırma dairesi FDA’nın da onayladığı Botox tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır.

Botox uygulamalarının riskleri ;
- Enjeksiyon bölgesinde kızarıklık, morluk, şişlik(1-2 gün) nadiren sürebilir.
- Geçici Baş ağrısı
- Ptozis(göz kapağı düşüklüğü): zamanla düzelir
Alerji yapar mı?
- Allerjik değildir. Hassasiyet için teste gerek yoktur.


>>>Devamı için lütfen sayfadaki indirme adreslerini kullanarak onam formunu bilgisayarınıza indirin.

Konuyla ilgili Aramalar: Botox Uygulaması Aydınlatılmış ve bilgilendirilmiş hasta formu

--> ONAM FORMLARI ANA SAYFASINA DÖN <--

Alternatif olarak BURAYA TIKLAYARAK da indirebilirsiniz.