Menopoz nedir?
Ortalama 45-55 yaşları arasında, düzensiz adet kanamaları ile başlayan ve adetin tamamen kesilmesi ile sona eren kadın hayatındaki doğal bir dönemdir.
Kadınlık hormonu ve yumurta üretiminin azalması sonucu adet kanamaları biter. Kadından kadına değişmekle beraber bu sürecin tamamen bitmesi 1-1,5 yılda tamamlanır. Son adet kanamasının üzerinden 1 yıl geçene kadar gebelik gerçekleşebilir. Bazı kadınlar 40 yaşından önce menopoza girerler. Bu duruma 'Erken Menopoz' adı verilir. Bazı kadınlar ise 55 yaşından sonra menopoza girerler Bu duruma da 'Geç Menopoz' adı verilir.
MENOPOZ; HASTALIK DEĞİL BİR SÜREÇTİR. BU SÜRECİ RAHAT GEÇİRMEK BİZİM ELİMİZDEDİR!
Menopozu etkileyen faktörler nelerdir?
- Kalıtım
- Sigara kullanmak
- Hiç doğum yapmamış olmak,
- Beslenme bozuklumu,
- Düşük kilolu olmak,
- Yumurtalıkların alınması.
Menopozda ortaya çıkan değişiklikler nelerdir?
Menopozda Fiziksel Değişiklikler:
- Ateş basması, gece terlemeleri, çarpıntı,
- Baş dönmesi, baş ağrıları, halsizlik,
- Uyku bozuklukları
- Kas ve eklem ağrıları,
- Vajinada (hazne) kuruluk, ağrılı ilişki.
- Kötü kokulu, gri renkli akıntı,
- Sık sık idrara çıkmak veya idrar kaçırma
- İştah artışı ve kilo alma.
- Tüylenme.
Menopozda Psikolojik Değişiklikler:
- Kaygı, depresyon,
- Unutkanlık, sinirlilik, kolay ağtama. üzücü, olayları daha çok hatırlama,
- Konsantrasyon eksikliği.
- Cinsel istekte azalma.
Menopoza ait belirtiler sadece bir ay sürebileceği gibi yıllarca da devam edebilir.
Menopoz Döneminde Dikkat Edilmesi Gerekenler:
Bu dönemde;
- Vücut ağırlığı korunmalı ve şişmanlıktan kaçınılmalıdır.
- Vücudu yormayacak fakat düzenli ve sürekli olacak egzersizler yapılmalıdır (yürüyüş gibi).
- Güneş ışığından daha fazla faydalanmaya özen gösterilmeli, açık havada daha çok zaman geçirilmelidir.
- Rahat bir uyku için; akşamları ağır yemekler yenmemeli ve pamuklu giysiler tercih edilmelidir.
- Mümkün olduğunca üzüntü, heyecan, tedirginlik gibi sinir sistemini etkileyecek streslerden kaçınılmalıdır.
- Cinsel ilişki sırasında acı oluyorsa vajinal kayganlaştırıcı krem veya jel kullanılabilir.
- Arkadaşlarla bolca vakit geçirilmeli ve boş zamanLarı değerlendirecek uğraşlar edinilmelidir.
- Her yıl jinekolojik muayene ve Pap Smear yaptırılmalıdır.
- Her yıl meme muayenesi yaptırmalı ve mamografi çektirilmelidir.
Menopozla Birlikte Yaşanabilecek Sağlık Sorunları Nelerdir?
- Kemik erimesi, eklem ve sırt ağrıları, Kalp-damar hastalıkları riski,
- Kanser riski,
- İdrar problemleri,
- Psikolojik sorunlar.
Menopoz Dönemi Daha Rahat Nasıl Geçirilebilir?
Menopozda Beslenme:
- Kalsiyum ve D vitamini alımına dikkat edilmelidir.
- Aşırı protein tüketiminden kaçınılmalıdır.
- Sigara, alkol ve kahveden uzak durulmalıdır.
- Sıvı tüketimi artırılmalıdır.
- Tatlı yerine özellikle kurutulmuş meyvelerden yapılmış hoşaf tercih edilmelidir.
- Kırmızı et yerine tavuk ve balık eti tercih edilmeli, etli yemekler kendi yağında pişirilmelidir.
- Un, tuz, şeker tüketimi azaltılmalıdır.
- Her gün 6-9 porsiyon sebze meyve yenmelidir.
- Tereyağı ve margarinden uzak durulmalı, bitkisel yağlar kullanılmalıdır.
Menopozla ilgili önemli bilgiler:
- Menopoz öncesi dönemde yeterli miktarda süt, yoğurt, peynir ve pekmez tüketmek bu dönemi rahat geçirmenizi sağlar.
- Kalp damar hastalıklarından korunmak için margarin, kırmızı et, şeker, tuz, un ve sigaradan uzak durulmalıdır.
- Son adet kanamanızın üzerinden 1 yıl geçene kadar gebelik gerçekleşebiLir.
- Menopoz bir anda ortaya çıkmaz, yavaş yavaş ilerleyen bir süreçtir.
30 Nisan 2011 Cumartesi
29 Nisan 2011 Cuma
İdrardan kan gelmesinin sebepleri
Sponsorlu Bağlantılar:
İDRARDAN KAN GELMESİ: (HEMATÜRİ)
İdrarda kanın alyuvarlarının gözükmesidir. İdrardan kan gelmesi böbrekten idrar çıkış deliğine kadar olan bir yerinden kanama olduğunu gösterir. Bu kan bazen yalnızca mikroskopta gözükebilecek kadardır ya da çıplak göz ile görülebilecek miktardadır. Mikroskopta erkek için 3-4 alyuvardan fazlasının, kadında ise 5-6 alyuvardan fazlasının görülmesi bir hastalık belirtisidir. Önemli olan idrarın kırmızı olması değil çünkü 1-2 damla kan bile idrarı kırmızıya boyamaya yeterlidir. Esas önemli olan alyuvarların gözükmesidir. Çünkü idrarı boyayan besin ve ilaçların vermiş olduğu kırmızılık da olabilir. Bu kan olduğunu göstermez.
Parlak kırmızı renkte ve pıhtılı idrar mesane ve idrar çıkış borusu hastalıkları gösterirken, koyu kahverengi idrar üst üriner sistem hastalıklarının östergesidir. Böbrekten geldiğinin diğer bir belirtisi sicim gibi pıhtıların olmasıdır. Taş hastalığı, tümörler, darbeler, iltihaplar başlıca idrar kanamalarının sebepleridir.
Konuyla ilgili aramalar: idrarımdan kan geliyor , idrardan neden kan gelir , küçük abdestimden kan geliyor , kanlı işemek , sidiğin kanlı olması , hematüri nedir , çiş yaparken kan gelmesi , kırmızı idrar , kahverengi idrar yapmak
İdrarda kanın alyuvarlarının gözükmesidir. İdrardan kan gelmesi böbrekten idrar çıkış deliğine kadar olan bir yerinden kanama olduğunu gösterir. Bu kan bazen yalnızca mikroskopta gözükebilecek kadardır ya da çıplak göz ile görülebilecek miktardadır. Mikroskopta erkek için 3-4 alyuvardan fazlasının, kadında ise 5-6 alyuvardan fazlasının görülmesi bir hastalık belirtisidir. Önemli olan idrarın kırmızı olması değil çünkü 1-2 damla kan bile idrarı kırmızıya boyamaya yeterlidir. Esas önemli olan alyuvarların gözükmesidir. Çünkü idrarı boyayan besin ve ilaçların vermiş olduğu kırmızılık da olabilir. Bu kan olduğunu göstermez.
Parlak kırmızı renkte ve pıhtılı idrar mesane ve idrar çıkış borusu hastalıkları gösterirken, koyu kahverengi idrar üst üriner sistem hastalıklarının östergesidir. Böbrekten geldiğinin diğer bir belirtisi sicim gibi pıhtıların olmasıdır. Taş hastalığı, tümörler, darbeler, iltihaplar başlıca idrar kanamalarının sebepleridir.
Konuyla ilgili aramalar: idrarımdan kan geliyor , idrardan neden kan gelir , küçük abdestimden kan geliyor , kanlı işemek , sidiğin kanlı olması , hematüri nedir , çiş yaparken kan gelmesi , kırmızı idrar , kahverengi idrar yapmak
Günde kaç bardak su içilmeli
Sponsorlu Bağlantılar:
Günde ne kadar su içmeliyim?
Genel tavsiye günde 8 bardak su içilmesidir. Bu miktarı biraz daha aşabilirsiniz. Bu konuda daha değişik yorumlar yapılmaktadır fakat bu önerilen su tüketim miktarıdır.
Neden su içmemiz gerekiyor? Suya neden ihtiyaç duyarız?
Yemek yemeden birkaç hafta yaşayabiliriz ama su içmeden birkaç günden fazla yaşayamayız. Su yaşam için en önemli etkenlerden biridir. Vücudunuzun %60'ı sudur.
Suyun Sağlığa Faydaları
Su; insan vücudunun başlıca kimyasal bileşeni olup, vücut ağırlığının %60’ını oluşturur. Vücuttaki bütün sistemler suya bağlıdır. Örneğin su organlardaki toksinleri vücut dışına atar, hücrelere besin taşır ve kulak, burun, boğazda bulunan dokular için nemli bir ortam sağlar.
Su eksikliği dehidrasyona yol açabilir. Dehidrasyon, vücuttaki normal fonksiyonları sürdürmek için yeteri kadar su tüketilmeyen durumlarda görülür. Hafif dehidrasyon vücudun enerjisini tüketebilir ve kişinin yorgun düşmesine sebep olabilir.
Ne Kadar Suya İhtiyacınız Var?
Her gün nefes alıp verme, terleme, idrar yapma ve bağırsak hareketleri sırasında su kaybedilir. Vücudun gerektiği gibi çalışabilmesi için kaybedilen suyun içecek ve su içeren besinler tüketilerek yerine konması gerekir.
Genel olarak doktorlar ılıman iklimde yaşayan sağlıklı bir yetişkinin 1 günde ortalama 8 veya 9 bardak su tüketmesini önerirler. 1 günde içmeniz gereken su miktarını en genel olarak aşağıdaki şekilde hesaplayarak bulabilirsiniz:
Yerine koyma yaklaşımı: 1 günde yetişkinler tarafından çıkarılan idrar miktarı ortalama 1,5 litredir (yaklaşık 6,3 bardak). Solunum, terleme ve bağırsak hareketleri sırasında da 1 günde hemen hemen 1 litre (yaklaşık 4 bardak) su kaybedilir. Yiyecekler genellikle vücuda alınan toplam sıvı miktarının %20’sini sağlar. Dolayısıyla günlük normal beslenme ile birlikte günde 2 litre (8 bardaktan çok az daha fazla) su veya diğer içeceklerden tüketilirse kaybedilen sıvı yerine konulabilir.
Günde 8 bardak su: 200-250 ml su bardağı ile günde 8 bardak su yaklaşık 1.6 – 2 litredir. Günde 8 bardak dolusu sıvı tüketimi bilimsel olarak kanıtlanmış olmasa da birçok insan kolay uygulanabilir olması nedeni ile bu uygulamayı tercih eder. Geri sayım yaparak bu yöntem kolayca ve yanlışsız uygulanabilir.
Diyetle ilgili öneriler: The Institute of Medicine (İlaç Enstitüsü) 1 günde erkeklerin kabaca 3 litre (yaklaşık 13 bardak), bayanların ise 2.2 litre (yaklaşık 9 bardak) içecek tüketmelerini tavsiye ediyor.
Yukarıda belirtilen yaklaşımlar bir yana bırakıldığında, eğer yeterli miktarda sıvı tüketiliyorsa ve nadiren susuzluk hissediliyorsa ve günde 1.5 litre (yaklaşık 6.3 bardak) veya daha fazla renksiz veya açık sarı renkte idrar üretimi varsa; vücuda alınan sıvı miktarı büyük bir ihtimalle yeterlidir. Eğer kişinin vücuduna aldığı sıvı miktarı konusunda tereddütleri varsa bir doktora veya diyet uzmanına danışmalıdır. Alınması gereken su miktarının saptanması konusunda yardımcı olacaklardır.
Su İhtiyacını Etkileyen Faktörler
Tüketilmesi gereken toplam sıvı miktarı günlük aktivitelere, yaşanan iklime, sağlık koşullarına ve eğer gebelik veya hamilelik varsa, buna göre değiştirilmesi gerekebilir.
Egzersiz: Eğer egzersiz yapılıyorsa veya terlemeye yol açan herhangi bir aktivite ile uğraşılıyorsa, kaybedilen sıvının telafi edilmesi için ekstra su tüketmeye ihtiyaç duyulur. Kısa süreli egzersizlerde ekstradan 400 ila 600 ml (yaklaşık 1.5 ila 2.5 bardak) su tüketmek yeterlidir ancak 1 saatten fazla süren ağır egzersizlerde (örneğin marathon koşmak) daha fazla sıvı tüketmek gerekir. İlave olarak ne kadar suya ihtiyaç duyulacağı egzersiz sırasında ne kadar terlendiğine, yapılan egzersizin türüne ve süresine bağlıdır. Uzun süreli ağır egzersizler sırasında sodyum içeren sporcu içeceklerinden tüketmek en iyisidir. Bu sayede terleme sırasında kaybedilen sodyumun yerine konması sağlanır ve yaşamı tehdit edici olabilen hiponatremi gelişme ihtimali azaltılmış olur. Ayrıca egzersiz bittikten sonra da kaybedilen sıvının yerine konulmasına devam edilmelidir.
Çevre: Sıcak ya da nemli havalar terlemeye yol açabilir ve ilave sıvı tüketimini gerektirir. Ayrıca kışın kapalı alanlardaki ısınmış hava da cildin nemini kaybetmesine yol açabilir. Bunun ötesinde 2,500 metre’den (8,200 feet) daha yüksek olan irtifalar idrar yapımında artışı tetikleyebilir ve daha hızlı solumaya sebep olabilir; bu da vücuttaki sıvı rezervinin çoğunun tüketilmesi demektir.
Hastalıklar veya sağlık koşulları: Ateş, kusma, ishal varlığında vücut ekstra sıvı kaybeder. Bu durumlarda daha fazla su içmek gerekir. Belirli durumlarda doktorlar ağız yoluyla alınan rehidrasyon solüsyonlarından tüketilmesini tavsiye edebilir. Ayrıca idrar kesesi enfeksiyonu veya idrar yollarında taş bulunması gibi belirli durumların gelişmesi halinde daha fazla sıvı tüketimine ihtiyaç duyulabilir. Diğer taraftan kalp yetmezliği, belirli türdeki böbrek, karaciğer veya böbrek üstü bezi hastalıkları gibi belirli durumlar su atılımını bozabilir ve hatta böyle durumlar vücuda alınan sıvı miktarının sınırlandırılmasını gerektirebilir.
Gebelik veya emzirme dönemi: Bebek bekleyen veya bebek emziren kadınların hidrat kalmaları için ekstra su içmeleri gerekir. Özellikle emzirme döneminde yüksek miktarda sıvı alınmalıdır.
Su Tüketimi ile ilgili önemli ipuçları:
Erken başlayın: Komidininizin üzerinde hazır 1 bardak su bulunsun. Uyandığınzda yapacağınız ilk şey bu suyu içmek olsun. İlk başlarda zorlanabilirsiniz sonradan buna alışacaksınız.
Her öğün ile 2 bardak içiniz: Öğle yemeğinde 2 bardak, akşam yemeğinde 2 bardak, Atıştırmalıklar ile 2 bardak. Önce suyu için sonra yemek yiyin. Aksi takdirde gıda ile mücadele edeceğiz.
Egzersiz yaparken: Egzersiz sırasında, spor salonunda bir şişe su yanınızda bulundurun. Ara ara bu sudan yudumlayın.
Önemli Notlar: Eğer musluk suyu içiyorsanız ve tadından dolayı içemiyorsanız musluk suyu filtresi alın.
Çay için: Yeşil çay, doğal, güçlü bir anti-oksidandır ve idrar söktürür. Su yerine içebilirsiniz.
Limon sıkılmış su: Suyun tadını güzelleştirir ve vücudunuzun asit / alkali dengesini korumasına yardımcı olur.
Sebzeler, meyveler, kahve: Onlarda vücudumuzun su ihtiyacını karşılamada önemli rol oynarlar. Tabi mol miktarda su içeren sütüde unutmayalım.
Konuyla ilgili aramalar: günde ne kadar su içilmeli , günde kaç bardak su içmeliyim , günlük su ihtiyacı nedir , günlük olarak ne kadar su tüketmeliyim
Genel tavsiye günde 8 bardak su içilmesidir. Bu miktarı biraz daha aşabilirsiniz. Bu konuda daha değişik yorumlar yapılmaktadır fakat bu önerilen su tüketim miktarıdır.
Neden su içmemiz gerekiyor? Suya neden ihtiyaç duyarız?
Yemek yemeden birkaç hafta yaşayabiliriz ama su içmeden birkaç günden fazla yaşayamayız. Su yaşam için en önemli etkenlerden biridir. Vücudunuzun %60'ı sudur.
Suyun Sağlığa Faydaları
Su; insan vücudunun başlıca kimyasal bileşeni olup, vücut ağırlığının %60’ını oluşturur. Vücuttaki bütün sistemler suya bağlıdır. Örneğin su organlardaki toksinleri vücut dışına atar, hücrelere besin taşır ve kulak, burun, boğazda bulunan dokular için nemli bir ortam sağlar.
Su eksikliği dehidrasyona yol açabilir. Dehidrasyon, vücuttaki normal fonksiyonları sürdürmek için yeteri kadar su tüketilmeyen durumlarda görülür. Hafif dehidrasyon vücudun enerjisini tüketebilir ve kişinin yorgun düşmesine sebep olabilir.
Ne Kadar Suya İhtiyacınız Var?
Her gün nefes alıp verme, terleme, idrar yapma ve bağırsak hareketleri sırasında su kaybedilir. Vücudun gerektiği gibi çalışabilmesi için kaybedilen suyun içecek ve su içeren besinler tüketilerek yerine konması gerekir.
Genel olarak doktorlar ılıman iklimde yaşayan sağlıklı bir yetişkinin 1 günde ortalama 8 veya 9 bardak su tüketmesini önerirler. 1 günde içmeniz gereken su miktarını en genel olarak aşağıdaki şekilde hesaplayarak bulabilirsiniz:
Yerine koyma yaklaşımı: 1 günde yetişkinler tarafından çıkarılan idrar miktarı ortalama 1,5 litredir (yaklaşık 6,3 bardak). Solunum, terleme ve bağırsak hareketleri sırasında da 1 günde hemen hemen 1 litre (yaklaşık 4 bardak) su kaybedilir. Yiyecekler genellikle vücuda alınan toplam sıvı miktarının %20’sini sağlar. Dolayısıyla günlük normal beslenme ile birlikte günde 2 litre (8 bardaktan çok az daha fazla) su veya diğer içeceklerden tüketilirse kaybedilen sıvı yerine konulabilir.
Günde 8 bardak su: 200-250 ml su bardağı ile günde 8 bardak su yaklaşık 1.6 – 2 litredir. Günde 8 bardak dolusu sıvı tüketimi bilimsel olarak kanıtlanmış olmasa da birçok insan kolay uygulanabilir olması nedeni ile bu uygulamayı tercih eder. Geri sayım yaparak bu yöntem kolayca ve yanlışsız uygulanabilir.
Diyetle ilgili öneriler: The Institute of Medicine (İlaç Enstitüsü) 1 günde erkeklerin kabaca 3 litre (yaklaşık 13 bardak), bayanların ise 2.2 litre (yaklaşık 9 bardak) içecek tüketmelerini tavsiye ediyor.
Yukarıda belirtilen yaklaşımlar bir yana bırakıldığında, eğer yeterli miktarda sıvı tüketiliyorsa ve nadiren susuzluk hissediliyorsa ve günde 1.5 litre (yaklaşık 6.3 bardak) veya daha fazla renksiz veya açık sarı renkte idrar üretimi varsa; vücuda alınan sıvı miktarı büyük bir ihtimalle yeterlidir. Eğer kişinin vücuduna aldığı sıvı miktarı konusunda tereddütleri varsa bir doktora veya diyet uzmanına danışmalıdır. Alınması gereken su miktarının saptanması konusunda yardımcı olacaklardır.
Su İhtiyacını Etkileyen Faktörler
Tüketilmesi gereken toplam sıvı miktarı günlük aktivitelere, yaşanan iklime, sağlık koşullarına ve eğer gebelik veya hamilelik varsa, buna göre değiştirilmesi gerekebilir.
Egzersiz: Eğer egzersiz yapılıyorsa veya terlemeye yol açan herhangi bir aktivite ile uğraşılıyorsa, kaybedilen sıvının telafi edilmesi için ekstra su tüketmeye ihtiyaç duyulur. Kısa süreli egzersizlerde ekstradan 400 ila 600 ml (yaklaşık 1.5 ila 2.5 bardak) su tüketmek yeterlidir ancak 1 saatten fazla süren ağır egzersizlerde (örneğin marathon koşmak) daha fazla sıvı tüketmek gerekir. İlave olarak ne kadar suya ihtiyaç duyulacağı egzersiz sırasında ne kadar terlendiğine, yapılan egzersizin türüne ve süresine bağlıdır. Uzun süreli ağır egzersizler sırasında sodyum içeren sporcu içeceklerinden tüketmek en iyisidir. Bu sayede terleme sırasında kaybedilen sodyumun yerine konması sağlanır ve yaşamı tehdit edici olabilen hiponatremi gelişme ihtimali azaltılmış olur. Ayrıca egzersiz bittikten sonra da kaybedilen sıvının yerine konulmasına devam edilmelidir.
Çevre: Sıcak ya da nemli havalar terlemeye yol açabilir ve ilave sıvı tüketimini gerektirir. Ayrıca kışın kapalı alanlardaki ısınmış hava da cildin nemini kaybetmesine yol açabilir. Bunun ötesinde 2,500 metre’den (8,200 feet) daha yüksek olan irtifalar idrar yapımında artışı tetikleyebilir ve daha hızlı solumaya sebep olabilir; bu da vücuttaki sıvı rezervinin çoğunun tüketilmesi demektir.
Hastalıklar veya sağlık koşulları: Ateş, kusma, ishal varlığında vücut ekstra sıvı kaybeder. Bu durumlarda daha fazla su içmek gerekir. Belirli durumlarda doktorlar ağız yoluyla alınan rehidrasyon solüsyonlarından tüketilmesini tavsiye edebilir. Ayrıca idrar kesesi enfeksiyonu veya idrar yollarında taş bulunması gibi belirli durumların gelişmesi halinde daha fazla sıvı tüketimine ihtiyaç duyulabilir. Diğer taraftan kalp yetmezliği, belirli türdeki böbrek, karaciğer veya böbrek üstü bezi hastalıkları gibi belirli durumlar su atılımını bozabilir ve hatta böyle durumlar vücuda alınan sıvı miktarının sınırlandırılmasını gerektirebilir.
Gebelik veya emzirme dönemi: Bebek bekleyen veya bebek emziren kadınların hidrat kalmaları için ekstra su içmeleri gerekir. Özellikle emzirme döneminde yüksek miktarda sıvı alınmalıdır.
Su Tüketimi ile ilgili önemli ipuçları:
Erken başlayın: Komidininizin üzerinde hazır 1 bardak su bulunsun. Uyandığınzda yapacağınız ilk şey bu suyu içmek olsun. İlk başlarda zorlanabilirsiniz sonradan buna alışacaksınız.
Her öğün ile 2 bardak içiniz: Öğle yemeğinde 2 bardak, akşam yemeğinde 2 bardak, Atıştırmalıklar ile 2 bardak. Önce suyu için sonra yemek yiyin. Aksi takdirde gıda ile mücadele edeceğiz.
Egzersiz yaparken: Egzersiz sırasında, spor salonunda bir şişe su yanınızda bulundurun. Ara ara bu sudan yudumlayın.
Önemli Notlar: Eğer musluk suyu içiyorsanız ve tadından dolayı içemiyorsanız musluk suyu filtresi alın.
Çay için: Yeşil çay, doğal, güçlü bir anti-oksidandır ve idrar söktürür. Su yerine içebilirsiniz.
Limon sıkılmış su: Suyun tadını güzelleştirir ve vücudunuzun asit / alkali dengesini korumasına yardımcı olur.
Sebzeler, meyveler, kahve: Onlarda vücudumuzun su ihtiyacını karşılamada önemli rol oynarlar. Tabi mol miktarda su içeren sütüde unutmayalım.
Konuyla ilgili aramalar: günde ne kadar su içilmeli , günde kaç bardak su içmeliyim , günlük su ihtiyacı nedir , günlük olarak ne kadar su tüketmeliyim
Ülser Belirtileri Nedenleri Nelerdir
Sponsorlu Bağlantılar:
Ülser Belirtileri Nelerdir, Ülser Nedenleri, Ülsere Sebep Olan Etkenler
Ülser Ağrısı
Ülserin en yaygın ve en rahatsız edici belirtisi ağrıdır. Ağrı, hafif açlık ağrısıda olabilir tırmalama veya bıçak batması gibi şiddetli de olabilir. Ağrı farklı bölgelerde olabilmekle birlikte bazen göğüs kafesinin tam altında, ortada ve batıcı türdedir. Bazı zamanlar ağrının yeri parmağınızın ucuyla gösterilecek kadar nettir ama çoğunlukla ağrı, karnın alt kısmı, göğsün üst kısmı, omuz, kürek kemiğinin alt bölümü ya da doğrudan sırtta hissedilmektedir.
Ağrı çoğunlukla yenilen yemekle ilişkilidir ki, bu; durumu daha da güçleştirir. Bazıları birkaç bisküvi veya süt alarak geçici bir rahatlığa kavuşabilirler. Gece uykudan uyanma çoğunlukla görülen belirtiler arasındadır. Uyanma, öğünlerin ve uykuya dalmanın zamanıyla bağlantılı olsa da ortalama olarak saat 02.00 sularındadır. Hemen her durumda az da olsa bir şeyler atıştırmak ağrıyı oldukça hafifletir; zaten bu nedenle "ülseri besleme" terimi ortaya çıkmıştır.
Ülserin Diğer Belirtileri:
Mide bulantısı, kusma ve iştahta kesilme başta gelenlerdir. İştah kesilmesi çoğu kez özellikle de gastrik ülserli daha yaşlı kimselerde kilo kaybı oluşmasına sebep olur. Diğer görülen bir sık belirti ise göğüste yanmadır (mide kaynaması). Bu göğüs kemiğinin altında, derinden gelen sıcak bir yanmadır. Özellikle sırtüstü yatıldığından yanma şiddetlenir ve mide suyunun özofagusa geçmesi sonucu meydana gelen iltihaplanma sonucu olmaktadır. Bu olay aynı zamanda ağza tatsız ve acı bir sıvının gelmesine de sebep olur. İshal, peptik ülserlerde nadiren görülür ve genellikle de başka nedenden dolayı ağrı meydana gelir.
Peptik ülserler, tedavi edilmeseler bile, kendiliğinden geçerler. Belirtiler, haftalar, aylar, hatta yıllarca sürebilir ancak eğer tekrarlayıcı bir özelliği varsa, belirtiler başlangıçta nispeten daha yumuşak olduklarından ülser derece derece ilerler ve ancak yıllar geçtikten sonra bir doktora gitme gereği duyulur. Bazı kimselerde ise ülser tamamen geçer; bundan dolayı hiç tanı konamamış bir çok ülser çeşidi vardır.
Benzer ağrının diğer nedenleri:
Bütün ülserler aynı tip ağrı oluşturmadığı gibi, başka durumlarda da ülser ağrısı taklit edilebilir. Ağrının bazı özellikleri bize belirli ipuçları verse bile, altında yatan nedeni anlamamıza yeterli olmamaktadır. Sindirim kanalında ya da komşusu olan bir organda meydana gelebilecek bir hastalık karnın üst kısmında ağrı meydana getirir.
Daha önce sözedilen özofagit'te peptik ülser olmaksızın ağrı duyulur. Aside alışık olmayan ösofagus mukozası, gevşek kalan kardiadan yukarı geçen mide suyundan zarar görür. Gevşek kardianın nedenlerinden biri "hiatus hernisi" olarak adlandırılan mide fıtığıdır. Ösofagusun diyafram kasını geçtiği özel deliğin genişlemesi ile midenin üst bölümü buradan yukarı çekilir, yani fıtıklaşır.
Midenin ve duodenumun iltihaplanması (gastrit ve duodenit) da peptik ülser benzeri ağrıya sebep olabilir. Bazı doktorlar bunları akraba hastalıklar kabul ederek bu hastalıklara aynı tip tedaviyi uygularlar. Gastrit daha çok, aşırı alkol tüketimi ya da bazı ilaçları kullanmakla ortaya çıkmaktadır.
Kalın bağırsaklardan kaynaklanan ülser, kabızlığa veya aşırı kasılmaya bağlı ağrı karnın (batının) herhangi bir yerinde şiddetli olarak duyulur. Safra taşına bağlı ağrı sağ göğüs kafesinin altında ve peptik ülserden daha şiddetli olarak duyulursa da doktorlar bu ikisini ayırırken tamamiyle emin olamazlar. Ender olarak ağrı pankreastan kaynaklanıyorsa daha şiddetli ve inatçıdır.
Göğüsle ilgili sorunları önemsemek gerekir. Bunların en önemlisi, kalp kasının yeterli düzeyde kan alamamasından meydana gelen angina ağrısıdır. Göğüs cidarının kaslarındaki zedelenmeler ve omurga kemiklerinden kaynaklanan ağrılar da önde ve ortada ağrıya sebep olabilirler.
Konuyla ilgili aramalar: ülser belirtileri nelerdir , ülser başlangıcı
Ülser Ağrısı
Ülserin en yaygın ve en rahatsız edici belirtisi ağrıdır. Ağrı, hafif açlık ağrısıda olabilir tırmalama veya bıçak batması gibi şiddetli de olabilir. Ağrı farklı bölgelerde olabilmekle birlikte bazen göğüs kafesinin tam altında, ortada ve batıcı türdedir. Bazı zamanlar ağrının yeri parmağınızın ucuyla gösterilecek kadar nettir ama çoğunlukla ağrı, karnın alt kısmı, göğsün üst kısmı, omuz, kürek kemiğinin alt bölümü ya da doğrudan sırtta hissedilmektedir.
Ağrı çoğunlukla yenilen yemekle ilişkilidir ki, bu; durumu daha da güçleştirir. Bazıları birkaç bisküvi veya süt alarak geçici bir rahatlığa kavuşabilirler. Gece uykudan uyanma çoğunlukla görülen belirtiler arasındadır. Uyanma, öğünlerin ve uykuya dalmanın zamanıyla bağlantılı olsa da ortalama olarak saat 02.00 sularındadır. Hemen her durumda az da olsa bir şeyler atıştırmak ağrıyı oldukça hafifletir; zaten bu nedenle "ülseri besleme" terimi ortaya çıkmıştır.
Ülserin Diğer Belirtileri:
Mide bulantısı, kusma ve iştahta kesilme başta gelenlerdir. İştah kesilmesi çoğu kez özellikle de gastrik ülserli daha yaşlı kimselerde kilo kaybı oluşmasına sebep olur. Diğer görülen bir sık belirti ise göğüste yanmadır (mide kaynaması). Bu göğüs kemiğinin altında, derinden gelen sıcak bir yanmadır. Özellikle sırtüstü yatıldığından yanma şiddetlenir ve mide suyunun özofagusa geçmesi sonucu meydana gelen iltihaplanma sonucu olmaktadır. Bu olay aynı zamanda ağza tatsız ve acı bir sıvının gelmesine de sebep olur. İshal, peptik ülserlerde nadiren görülür ve genellikle de başka nedenden dolayı ağrı meydana gelir.
Peptik ülserler, tedavi edilmeseler bile, kendiliğinden geçerler. Belirtiler, haftalar, aylar, hatta yıllarca sürebilir ancak eğer tekrarlayıcı bir özelliği varsa, belirtiler başlangıçta nispeten daha yumuşak olduklarından ülser derece derece ilerler ve ancak yıllar geçtikten sonra bir doktora gitme gereği duyulur. Bazı kimselerde ise ülser tamamen geçer; bundan dolayı hiç tanı konamamış bir çok ülser çeşidi vardır.
Benzer ağrının diğer nedenleri:
Bütün ülserler aynı tip ağrı oluşturmadığı gibi, başka durumlarda da ülser ağrısı taklit edilebilir. Ağrının bazı özellikleri bize belirli ipuçları verse bile, altında yatan nedeni anlamamıza yeterli olmamaktadır. Sindirim kanalında ya da komşusu olan bir organda meydana gelebilecek bir hastalık karnın üst kısmında ağrı meydana getirir.
Daha önce sözedilen özofagit'te peptik ülser olmaksızın ağrı duyulur. Aside alışık olmayan ösofagus mukozası, gevşek kalan kardiadan yukarı geçen mide suyundan zarar görür. Gevşek kardianın nedenlerinden biri "hiatus hernisi" olarak adlandırılan mide fıtığıdır. Ösofagusun diyafram kasını geçtiği özel deliğin genişlemesi ile midenin üst bölümü buradan yukarı çekilir, yani fıtıklaşır.
Midenin ve duodenumun iltihaplanması (gastrit ve duodenit) da peptik ülser benzeri ağrıya sebep olabilir. Bazı doktorlar bunları akraba hastalıklar kabul ederek bu hastalıklara aynı tip tedaviyi uygularlar. Gastrit daha çok, aşırı alkol tüketimi ya da bazı ilaçları kullanmakla ortaya çıkmaktadır.
Kalın bağırsaklardan kaynaklanan ülser, kabızlığa veya aşırı kasılmaya bağlı ağrı karnın (batının) herhangi bir yerinde şiddetli olarak duyulur. Safra taşına bağlı ağrı sağ göğüs kafesinin altında ve peptik ülserden daha şiddetli olarak duyulursa da doktorlar bu ikisini ayırırken tamamiyle emin olamazlar. Ender olarak ağrı pankreastan kaynaklanıyorsa daha şiddetli ve inatçıdır.
Göğüsle ilgili sorunları önemsemek gerekir. Bunların en önemlisi, kalp kasının yeterli düzeyde kan alamamasından meydana gelen angina ağrısıdır. Göğüs cidarının kaslarındaki zedelenmeler ve omurga kemiklerinden kaynaklanan ağrılar da önde ve ortada ağrıya sebep olabilirler.
Konuyla ilgili aramalar: ülser belirtileri nelerdir , ülser başlangıcı
28 Nisan 2011 Perşembe
Adet Düzensizliği ve Sebepleri
Sponsorlu Bağlantılar:
Adet Düzensizliği
Kadında Adet düzensizliği ve Sancılı Adet (Menstrüel düzen bozuklukları ve Dismenore):
Normalde bir kadının adet süresi 21 - 35 gün arası sürebilir. Dolayısıyla bu süreden fazla veya daha az süreli adet görme, adet düzensizliği olarak değerlendirilir. Adet kanaması genelde 2–7 gün arası sürer. Bu sürenin daha uzun sürmesi veya adet aralarında kanamalar olursa normal dışı kanama, adet düzensizliği olarak değerlendirilir.
Düzenli olarak adet gören bir kadın ilk kez adet gecikmesi yaşıyorsa mutlaka gebelik olup olmadığı noktasında araştırılmalıdır. Adet düzensizliği görüldüğü zaman bir jinekolog tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Adet düzensizliği sebepleri şunlar olabilir;
- Hormonal bozukluk (kadınlık hormonları yanısıra tiroid)
- Miyom varlığı
- Rahim ağzı polip (et parçası)
- Yumurtalık kisti
Adet düzensizliği görülünce ayrıntılı jinekolog muayenesi gerekir, hem vajinal muayene ve hemde ultrason ile düzensizliğin sebebi araştırılır. Geçerli sebep saptanamayan olgularda rahim içinden örnekleme yapılır (endometriyal biyopsi) ve patolojik inceleme yapılarak tanı konur.
Rahim içi tabakanın az uyarılması veya çok uyarılması adet düzensizliği sebebidir, tedavide hormon ilaçları ile adet düzeni yeniden sağlanmaya çalışılır.
Genç bir kızda, üreme organlarının gelişme döneminde henüz hormonlar tam bir düzene girmemişken, anormal kanamalar görülebilir. Bu tarz kanamalara juvenil kanamalar denir. Tedavisinde eksik hormon tamamlanır, geçiçi bir süreçtir.
Genç kadında adet düzensizliği problemi sıklıkla adet aralarının açılması ,adet azalması veya adet hiç göreme tarzında olabilir. Eğer fazla kiloları varsa, tüylenme sivicelenme de tabloya eklenmişse polikistik over hastalığı üzerinde durulur. Bu olgularda yumurtlama problemi de vardır, durumlarına göre adet düzenleyici veya yumurtlama ilaçları verilir.
Aşırı diyetlerle kilo kaybı, veya sportif ağır egzersizlerde kadında bu tarz sorunlara yol açabilir.
Adet hiç görememe, kürtaj gibi bir cerrahi girişim veya 3 aylık doğum kontrol iğnesi sonrası görülebilir.
Bir kadın menopoz çağına yaklaşmışsa hormonlardaki azalmaya bağlı adet düzensizliği yaşayabilir.
Bir kadında adet düzensizliği son birkaç aydır tekrarlayıcı bir hal almışsa hormon profili bakılmalıdır, adet 2. veya 3. Günü basal hormon düzeyleri incelenir.
Sancılı adet (dismenore):
Adet görmeden hemen önce veya adet sırasında kasıklarda görülen şiddetli kramp benzeri ağrılar için kullanılır. Bu ağrılar bir kadını günlük işlerinden alıkoyabilecek kadar güçlü olabilir.
Dismenore olgularında altta yatan bir organik sebep olmayabilir, adet döneminde olup biter, kadınlar ilk adet döneminden beri bunu çektiklerini ifade ederler.Genellikle doğum sonrası şikayetlerde azalma gözlenir. Tedavide analjezikler, gerekliyse hormonal ilaçlar kullanılır.
Dismenore olgularında organik sebepler de olabilir, önceleri sorunu olmayan kadınlarda başlar, endometriyozis, rahim içi araç, iltihaplar rol oynar. Tedavi sebebe yönelik düzenlenir.
Cinsel ilişki sonrası kanamalarda daha ziyade vajinal veya servikal iltihap durumu, rahim ağzı yarası akla gelmeli ve mutlaka jinekolog tarafından değerlendirilmelidir.
Konuyla ilgili aramalar: Adet düzensizliği nedir? normal adet düzeni nasıldır? Genç bir kızda adet düzensizliği sebepleri nedir? Genç kadında adet düzensizliği en sık hangi nedenlerle olur? Adet düzensizliği ve eşlik eden diğer rahatsızlıklar. Menopoz dönemi kadınlarda adet(mens) düzensizliği neden olur? Adet sancısı neden fazla (dismenore)olur ? Adet sancısı fazla olanlarda (dismenore) hangi tedaviler uygulanır?Cinsel ilişki sonrası kanama adet( mens) düzensizliği kaynaklımıdır? juvenil kanamalar nedir
Kadında Adet düzensizliği ve Sancılı Adet (Menstrüel düzen bozuklukları ve Dismenore):
Normalde bir kadının adet süresi 21 - 35 gün arası sürebilir. Dolayısıyla bu süreden fazla veya daha az süreli adet görme, adet düzensizliği olarak değerlendirilir. Adet kanaması genelde 2–7 gün arası sürer. Bu sürenin daha uzun sürmesi veya adet aralarında kanamalar olursa normal dışı kanama, adet düzensizliği olarak değerlendirilir.
Düzenli olarak adet gören bir kadın ilk kez adet gecikmesi yaşıyorsa mutlaka gebelik olup olmadığı noktasında araştırılmalıdır. Adet düzensizliği görüldüğü zaman bir jinekolog tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Adet düzensizliği sebepleri şunlar olabilir;
- Hormonal bozukluk (kadınlık hormonları yanısıra tiroid)
- Miyom varlığı
- Rahim ağzı polip (et parçası)
- Yumurtalık kisti
Adet düzensizliği görülünce ayrıntılı jinekolog muayenesi gerekir, hem vajinal muayene ve hemde ultrason ile düzensizliğin sebebi araştırılır. Geçerli sebep saptanamayan olgularda rahim içinden örnekleme yapılır (endometriyal biyopsi) ve patolojik inceleme yapılarak tanı konur.
Rahim içi tabakanın az uyarılması veya çok uyarılması adet düzensizliği sebebidir, tedavide hormon ilaçları ile adet düzeni yeniden sağlanmaya çalışılır.
Genç bir kızda, üreme organlarının gelişme döneminde henüz hormonlar tam bir düzene girmemişken, anormal kanamalar görülebilir. Bu tarz kanamalara juvenil kanamalar denir. Tedavisinde eksik hormon tamamlanır, geçiçi bir süreçtir.
Genç kadında adet düzensizliği problemi sıklıkla adet aralarının açılması ,adet azalması veya adet hiç göreme tarzında olabilir. Eğer fazla kiloları varsa, tüylenme sivicelenme de tabloya eklenmişse polikistik over hastalığı üzerinde durulur. Bu olgularda yumurtlama problemi de vardır, durumlarına göre adet düzenleyici veya yumurtlama ilaçları verilir.
Aşırı diyetlerle kilo kaybı, veya sportif ağır egzersizlerde kadında bu tarz sorunlara yol açabilir.
Adet hiç görememe, kürtaj gibi bir cerrahi girişim veya 3 aylık doğum kontrol iğnesi sonrası görülebilir.
Bir kadın menopoz çağına yaklaşmışsa hormonlardaki azalmaya bağlı adet düzensizliği yaşayabilir.
Bir kadında adet düzensizliği son birkaç aydır tekrarlayıcı bir hal almışsa hormon profili bakılmalıdır, adet 2. veya 3. Günü basal hormon düzeyleri incelenir.
Sancılı adet (dismenore):
Adet görmeden hemen önce veya adet sırasında kasıklarda görülen şiddetli kramp benzeri ağrılar için kullanılır. Bu ağrılar bir kadını günlük işlerinden alıkoyabilecek kadar güçlü olabilir.
Dismenore olgularında altta yatan bir organik sebep olmayabilir, adet döneminde olup biter, kadınlar ilk adet döneminden beri bunu çektiklerini ifade ederler.Genellikle doğum sonrası şikayetlerde azalma gözlenir. Tedavide analjezikler, gerekliyse hormonal ilaçlar kullanılır.
Dismenore olgularında organik sebepler de olabilir, önceleri sorunu olmayan kadınlarda başlar, endometriyozis, rahim içi araç, iltihaplar rol oynar. Tedavi sebebe yönelik düzenlenir.
Cinsel ilişki sonrası kanamalarda daha ziyade vajinal veya servikal iltihap durumu, rahim ağzı yarası akla gelmeli ve mutlaka jinekolog tarafından değerlendirilmelidir.
Konuyla ilgili aramalar: Adet düzensizliği nedir? normal adet düzeni nasıldır? Genç bir kızda adet düzensizliği sebepleri nedir? Genç kadında adet düzensizliği en sık hangi nedenlerle olur? Adet düzensizliği ve eşlik eden diğer rahatsızlıklar. Menopoz dönemi kadınlarda adet(mens) düzensizliği neden olur? Adet sancısı neden fazla (dismenore)olur ? Adet sancısı fazla olanlarda (dismenore) hangi tedaviler uygulanır?Cinsel ilişki sonrası kanama adet( mens) düzensizliği kaynaklımıdır? juvenil kanamalar nedir
Diş Çürümesi Nasıl Önlenir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Diş Çürümesini Nasıl Önleyebilirim?
Diş çürümesini engellemek için şunları yapmalısınız:
- Dişlerinizi günde iki kez ve en az iki dakika fırçalayın.
- Gece yatmadan önce dişlerinizi fırçalamanız oldukça önemlidir.
- Diş aralarınızı günde bir kez diş ipi kullanarak temizleyin.
- Yumuşak bir diş fırçasıyla diş etlerinize hafif bir şekilde masaj yapın.
- Reçetesiz olarak satılan, kolayca bulnabilen florürlü ya da anti bakteriyel bir çalkalama sıvısıyla her gün ağzınızı çalkalayın.
- Az şeker ve karbonhidrat içeren sağlıklı yemekler yiyin. Çok şekerli ve yapışkan yiyeceklerden uzak durun. Bu tür yiyecekler dişlerinize yapışarak çürüklere sebep olur.
- Öğünler arasında fazla atıştırmayınız. Eğer yeseniz bile hemen dişlerinizi fırçalayın ya da ağzınızı bol su ile çalkalayın.
- Şekersiz, Xylitol muhteva eden sakızlar, diş fırçalama zamanlarınız arasında dişlerinizin temizlenmesini sağlar ve ağzınızdaki bakterilerin miktarının kontrol altında kalmasına yardımcı olur.
- Düzenli temizlik ve bakım için diş hekiminize düzenli olarak muayeneye gidin, yıllık röntgeninizi çektirin. Florür tedavisi ve diş koruyucularla ilgili olarak da doktorunuzdan yardım alabilirsiniz.
Konuyla ilgili aramalar: Diş çürümelerini nasıl önlerim , dişlerim çürüyor ne yapmalıyım , diş çürükleri ve sağlığı
Diş çürümesini engellemek için şunları yapmalısınız:
- Dişlerinizi günde iki kez ve en az iki dakika fırçalayın.
- Gece yatmadan önce dişlerinizi fırçalamanız oldukça önemlidir.
- Diş aralarınızı günde bir kez diş ipi kullanarak temizleyin.
- Yumuşak bir diş fırçasıyla diş etlerinize hafif bir şekilde masaj yapın.
- Reçetesiz olarak satılan, kolayca bulnabilen florürlü ya da anti bakteriyel bir çalkalama sıvısıyla her gün ağzınızı çalkalayın.
- Az şeker ve karbonhidrat içeren sağlıklı yemekler yiyin. Çok şekerli ve yapışkan yiyeceklerden uzak durun. Bu tür yiyecekler dişlerinize yapışarak çürüklere sebep olur.
- Öğünler arasında fazla atıştırmayınız. Eğer yeseniz bile hemen dişlerinizi fırçalayın ya da ağzınızı bol su ile çalkalayın.
- Şekersiz, Xylitol muhteva eden sakızlar, diş fırçalama zamanlarınız arasında dişlerinizin temizlenmesini sağlar ve ağzınızdaki bakterilerin miktarının kontrol altında kalmasına yardımcı olur.
- Düzenli temizlik ve bakım için diş hekiminize düzenli olarak muayeneye gidin, yıllık röntgeninizi çektirin. Florür tedavisi ve diş koruyucularla ilgili olarak da doktorunuzdan yardım alabilirsiniz.
Konuyla ilgili aramalar: Diş çürümelerini nasıl önlerim , dişlerim çürüyor ne yapmalıyım , diş çürükleri ve sağlığı
Çok gaz çıkartma (Çok osurmak ve tedavisi)
Sponsorlu Bağlantılar:
Çok Gaz Çıkartma
Fazla sayıda gaz çıkartma çok sık dile getirilen bir yakınmadır. Ancak kişiler günde 10-25 kez, ortalama 14 kez gaz çıkartırlar ve bu da normaldir. Bazen çok fazla gaz çıkartmanın sebebi ağır karbonhidrat sindirim bozukluğu veya kalın barsaklarda aşırı bakteri üremesi olabilir.
Sindirim sisteminde bulunan gazlar başka beş ayrı gazın karışımı şeklindedir. Bunlardan üç tanesi (hidrojen, metan, karbondioksit) farklı düzeylerde bağırsaklarda üretilir. Diğer ikisi (oksijen, ozon) ise yutulan havadan (aerofaji) dolayı bağırsaklara yerleşir. Bağırsak gazlarının kendine has kokusunu veren gazlar ise bütün bunların % 1'den azını oluşturur ve bunlar eser gazlar olarak adlandırılmaktadır.
Sağlıklı insanda sindirim sisteminde gaz, sadece mide kubbesi (fundus) ve kalınbağırsaklarda bulunur. Bu gazın oluşumunda üç önemli faktör rol oynar:
1- Hava yutma: En önemli faktördür. Özellikle sıcak içecek içilirken veya kötü yeme alışkanlığı olanlarda (acele ile yemek yeme vs.) görülür.
2- Karbondioksit teşekkülü: Pankreas sıvısının veya ağızdan alınan bikarbonatın mide asidi ile reaksiyonu sonucu oluşur.
3- Bağırsaklarda bakteri yıkımı.
Yapılan araştırmalar bir şişe "Coca Cola"nın sıvı hacminin yanı sıra, 490 ml. gaz teşekkülüne yol açtığını bizlere göstermiştir.
Gaz şikâyetinin önlenmesi ve tedavisine gelince; bu konuda klasik sindirim yayınlarında 15-20 maddelik öneriler bulunmaktadır. Fakat bu tavsiyeler içinde en önemlisi kişinin yeme alışkanlığını düzeltmesi ve hava yutmasını engellemeye yönelik çalışmalardır.
Bu önemli maddeler ise:
1- Su içerken suyun üst dudağa değdirilerek içilmesi,
2- Hızlı yememe,
3- Sakin ortamda yemek yeme gibi basit gündelik tedbirlerden psikoterapiye kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Bunun dışında sindirim sistemi enzimlerinin dışarıdan verilmesi, yüzey aktif maddelerle bağırsak içi gaz baloncuklarının küçültülüp atılması, aktif karbon bileşikleri, bugün kullanılan diğer gaz tedavi yöntemlerinin başlıcalarıdır.
Konuyla ilgili aramalar: çok osurmak neden olur , çok osurmanın nedenleri , çok osuruyorum , çok gaz çıkarıyorum , çok osurmanın tedavisi
Fazla sayıda gaz çıkartma çok sık dile getirilen bir yakınmadır. Ancak kişiler günde 10-25 kez, ortalama 14 kez gaz çıkartırlar ve bu da normaldir. Bazen çok fazla gaz çıkartmanın sebebi ağır karbonhidrat sindirim bozukluğu veya kalın barsaklarda aşırı bakteri üremesi olabilir.
Sindirim sisteminde bulunan gazlar başka beş ayrı gazın karışımı şeklindedir. Bunlardan üç tanesi (hidrojen, metan, karbondioksit) farklı düzeylerde bağırsaklarda üretilir. Diğer ikisi (oksijen, ozon) ise yutulan havadan (aerofaji) dolayı bağırsaklara yerleşir. Bağırsak gazlarının kendine has kokusunu veren gazlar ise bütün bunların % 1'den azını oluşturur ve bunlar eser gazlar olarak adlandırılmaktadır.
Sağlıklı insanda sindirim sisteminde gaz, sadece mide kubbesi (fundus) ve kalınbağırsaklarda bulunur. Bu gazın oluşumunda üç önemli faktör rol oynar:
1- Hava yutma: En önemli faktördür. Özellikle sıcak içecek içilirken veya kötü yeme alışkanlığı olanlarda (acele ile yemek yeme vs.) görülür.
2- Karbondioksit teşekkülü: Pankreas sıvısının veya ağızdan alınan bikarbonatın mide asidi ile reaksiyonu sonucu oluşur.
3- Bağırsaklarda bakteri yıkımı.
Yapılan araştırmalar bir şişe "Coca Cola"nın sıvı hacminin yanı sıra, 490 ml. gaz teşekkülüne yol açtığını bizlere göstermiştir.
Gaz şikâyetinin önlenmesi ve tedavisine gelince; bu konuda klasik sindirim yayınlarında 15-20 maddelik öneriler bulunmaktadır. Fakat bu tavsiyeler içinde en önemlisi kişinin yeme alışkanlığını düzeltmesi ve hava yutmasını engellemeye yönelik çalışmalardır.
Bu önemli maddeler ise:
1- Su içerken suyun üst dudağa değdirilerek içilmesi,
2- Hızlı yememe,
3- Sakin ortamda yemek yeme gibi basit gündelik tedbirlerden psikoterapiye kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Bunun dışında sindirim sistemi enzimlerinin dışarıdan verilmesi, yüzey aktif maddelerle bağırsak içi gaz baloncuklarının küçültülüp atılması, aktif karbon bileşikleri, bugün kullanılan diğer gaz tedavi yöntemlerinin başlıcalarıdır.
Konuyla ilgili aramalar: çok osurmak neden olur , çok osurmanın nedenleri , çok osuruyorum , çok gaz çıkarıyorum , çok osurmanın tedavisi
Sponsorlu Bağlantılar:
Hangi Gıdalar Gaz Yapar?
Sponsorlu Bağlantılar:
Hangi Gıdalar Gaz Yapar?
Karbonhidrat muhteva eden yiyeceklerin pek çoğu gaz yapar, buna karşılık yağlar ve proteinler daha az gaz yapan gıdalardır.
Şekerler: Gaz oluşturan şekerler raffinoz, laktoz, fruktoz ve sarbitoldur.
Raffinoz: Fasulye bu kompleks şekeri çok miktarda içeren bir besindir. Daha az oranda lahana, bruksel lahanası, karnıbahar, kuşkonmaz, diğer sebzeler ve tüm hububatlarda bulunur.
Laktoz: Laktoz sütteki tabi şekerdir. Peynir, dondurma gibi ürünlerde de bulunur. Ekmek, tahıl, mayonezde de bulunur. Özellikle Afrika ve Asya kökenli ırklarda laktozu sindirmeyi sağlayan laktuloz enzimi düzeyi düşüktür, kişi yaşlandıkça da enzim düzeyi düşer. Bunun sonucu olarak kişinin yaşı ilerledikçe laktoz içeren gıdalar yeme sonucu oluşan gaz şikayeti giderek artacaktır.
Fruktoz: Fruktoz normalde soğan, enginar, armut ve buğdayda bulunur. Ayrıca bazı içeçek ve meyva sularında tadlandırıcı olarak da fruktoz kullanılır.
Sorbital: Sorbital meyvalarda doğal olarak bulunan bir şekerdir. Elma, armut, şeftali ve erikte çok vardır. Ayrıca birçok diyet gıdalarında, tadlandırıcılarda ve sakızlarda bulunur.
Nişasta: Patates, mısır, bazı tatlılar, pastalar ve buğdayda bulunan nişastanın bir kısmı kalın barsağı geçip orada bakterilerce yıkılarak gaz oluşturur. Pirinç gaz oluşturmayan tek nişasta türüdür.
Lif: Pek çok gıda eriyebilen ve erimeyen lifler içerir. Eriyebilen lifler suda kolayca çözünür ve barsaklarda jel kıvamında bir yapı oluşturur. Bunlar, yulaf, fasulye, bezelye ve pek çok meyvada bulunurlar. Eriyebilen lifler kalın barsağa kadar sindirilmeden gelip, burada gaz oluşumuna yol açarlar. Erimeyen lifler ise barsaklardan hiç değişmeden geçer ve çok az gaz oluşumuna sebep olurlar. Buğday, kepek ve bazı sebzeler bu tür lifleri içerirler.
Konuyla ilgili aramalar: gaz yapan gıdalar , gaz yapan yiyecekler , hangi sebzeler gaz yapar , gaza sebep olan meyveler
Karbonhidrat muhteva eden yiyeceklerin pek çoğu gaz yapar, buna karşılık yağlar ve proteinler daha az gaz yapan gıdalardır.
Şekerler: Gaz oluşturan şekerler raffinoz, laktoz, fruktoz ve sarbitoldur.
Raffinoz: Fasulye bu kompleks şekeri çok miktarda içeren bir besindir. Daha az oranda lahana, bruksel lahanası, karnıbahar, kuşkonmaz, diğer sebzeler ve tüm hububatlarda bulunur.
Laktoz: Laktoz sütteki tabi şekerdir. Peynir, dondurma gibi ürünlerde de bulunur. Ekmek, tahıl, mayonezde de bulunur. Özellikle Afrika ve Asya kökenli ırklarda laktozu sindirmeyi sağlayan laktuloz enzimi düzeyi düşüktür, kişi yaşlandıkça da enzim düzeyi düşer. Bunun sonucu olarak kişinin yaşı ilerledikçe laktoz içeren gıdalar yeme sonucu oluşan gaz şikayeti giderek artacaktır.
Fruktoz: Fruktoz normalde soğan, enginar, armut ve buğdayda bulunur. Ayrıca bazı içeçek ve meyva sularında tadlandırıcı olarak da fruktoz kullanılır.
Sorbital: Sorbital meyvalarda doğal olarak bulunan bir şekerdir. Elma, armut, şeftali ve erikte çok vardır. Ayrıca birçok diyet gıdalarında, tadlandırıcılarda ve sakızlarda bulunur.
Nişasta: Patates, mısır, bazı tatlılar, pastalar ve buğdayda bulunan nişastanın bir kısmı kalın barsağı geçip orada bakterilerce yıkılarak gaz oluşturur. Pirinç gaz oluşturmayan tek nişasta türüdür.
Lif: Pek çok gıda eriyebilen ve erimeyen lifler içerir. Eriyebilen lifler suda kolayca çözünür ve barsaklarda jel kıvamında bir yapı oluşturur. Bunlar, yulaf, fasulye, bezelye ve pek çok meyvada bulunurlar. Eriyebilen lifler kalın barsağa kadar sindirilmeden gelip, burada gaz oluşumuna yol açarlar. Erimeyen lifler ise barsaklardan hiç değişmeden geçer ve çok az gaz oluşumuna sebep olurlar. Buğday, kepek ve bazı sebzeler bu tür lifleri içerirler.
Konuyla ilgili aramalar: gaz yapan gıdalar , gaz yapan yiyecekler , hangi sebzeler gaz yapar , gaza sebep olan meyveler
Karın ağrısı ve gaz huzursuzluğu
Sponsorlu Bağlantılar:
Karın Ağrısı ve Huzursuzluğu
Bazılarımız barsaklarda gaz olduğunda karın ağrısı hissi duyabilirler. Gaz kalın barsağın sol tarafında toplandığında kalp sıkışması hissiyle kalp rahatsızlığı ile karışabilir. Kalın barsağın sağ tarafında aşırı gaz olduğunda ise safra kesesi ve apandisitte duyulan ağrılara benzer ağrılar teşkil edebilir.
Karın Ağrısında Tanı Metodları
Gaz yakınması bazı ciddi hastalıklarda da oluşabileceği için kişiye tanı konup bu hastalıklarda en kısa sürede tedaviye gidilmelidir. Kişinin yeme alışkanlıkları ve şikayetlerinin birbiri ile ilgisini belirlemek önemlidir. Hangi yiyeceklerin daha çok gaz yaptığı araştırılır.
Eğer laktoz yetersizliğinden şüphelenilirse bir müddet için süt ve sütlü gıdalar yasaklanarak hastanın durumu takip edilebilir. Laktoz intoleransını belirlemek için kan ve nefes tetkikleri istenebilir. Karında aşırı şişkinlik olanlarda karında su toplanıp toplanmadığı, barsaklarda iltahabi hastalık olup olmadığı mutlaka incelenmelidir.
Karında şişkinlik ve gaz yakınmaları olan 50 yaş ve üzeri kişilerde kalın barsak kanseri olasılığı dikkate alınmalıdır. Özellikle ailesinde barsak kanseri hikayesi olan kişilerde bu durum daha önemlidir. Bu durumda barsakların ışıklı kamera ile incelenmesi anlamına gelen kolonoskopi incelemesi yapılmalıdır. Özellikle açıklanamayan kilo kaybı, ishal veya gaitasında kan olan kişilerde bu olasılık daha fazla dikkatle araştırılmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: karın ağrısı nedeni , karnım neden ağrıyor , karnımda çok gaz oluşuyor
Bazılarımız barsaklarda gaz olduğunda karın ağrısı hissi duyabilirler. Gaz kalın barsağın sol tarafında toplandığında kalp sıkışması hissiyle kalp rahatsızlığı ile karışabilir. Kalın barsağın sağ tarafında aşırı gaz olduğunda ise safra kesesi ve apandisitte duyulan ağrılara benzer ağrılar teşkil edebilir.
Karın Ağrısında Tanı Metodları
Gaz yakınması bazı ciddi hastalıklarda da oluşabileceği için kişiye tanı konup bu hastalıklarda en kısa sürede tedaviye gidilmelidir. Kişinin yeme alışkanlıkları ve şikayetlerinin birbiri ile ilgisini belirlemek önemlidir. Hangi yiyeceklerin daha çok gaz yaptığı araştırılır.
Eğer laktoz yetersizliğinden şüphelenilirse bir müddet için süt ve sütlü gıdalar yasaklanarak hastanın durumu takip edilebilir. Laktoz intoleransını belirlemek için kan ve nefes tetkikleri istenebilir. Karında aşırı şişkinlik olanlarda karında su toplanıp toplanmadığı, barsaklarda iltahabi hastalık olup olmadığı mutlaka incelenmelidir.
Karında şişkinlik ve gaz yakınmaları olan 50 yaş ve üzeri kişilerde kalın barsak kanseri olasılığı dikkate alınmalıdır. Özellikle ailesinde barsak kanseri hikayesi olan kişilerde bu durum daha önemlidir. Bu durumda barsakların ışıklı kamera ile incelenmesi anlamına gelen kolonoskopi incelemesi yapılmalıdır. Özellikle açıklanamayan kilo kaybı, ishal veya gaitasında kan olan kişilerde bu olasılık daha fazla dikkatle araştırılmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: karın ağrısı nedeni , karnım neden ağrıyor , karnımda çok gaz oluşuyor
Karında Distansiyon (Aşırı Şişkinlik)
Sponsorlu Bağlantılar:
Karında Distansiyon (aşırı şişkinlik)
Çoğu insan karında şişkinlik hissinin çok fazla gaz oluşmasına bağlı olduğunu düşünmektedir. Aslında çoğunlukla gaz miktarı normaldir ancak bazı rahatsızlıklara bağlı kişi çok gaz olduğunu düşünür çünkü o kişinin gaza karşı hassasiyeti artmıştır.
Aşırı karın şişkinliği genellikle barsak çalışma bozukluklarına bağlıdır. En sık olarak irritabl barsak sendromu veya spastik kolon dediğimiz durumlarda oluşmaktadır. Bu kişilerde barsak çalışması bozulmuş ve barsak kaslarında kasılmalar oluşmuştur. Kalın barsağın splenik fleksura denilen dalak bölgesindeki kısmında gaz sıkışması oluşabilir. Bu duruma splenik fleksura sendromu denir ve karın üst kısımlarında, özellikle sol üst kısımda rahatsızlık, adele spazmı, şişkinlik, ağrı ile kendini göstermektedir.
Barsaklarda iltahaba, bunun sonucu olarak da daralma ve tıkanıklıklara sebebiyet veren divertikülit, kron hastalığı gibi durumlarda ve barsak kanserlerinde de karında şişkinlik oluşur. Daha önce karın ameliyatı geçirmiş kişilerde oluşabilecek barsak yapışıklıkları da karında şişkinlik meydana getirebilir.
Ayrıca çok yağlı yiyecekler yendiğinde de mide boşalması gecikir ve kişiler fazla gaz oluşması olmadan da şişkinlik ve rahatsızlık hissi duyabilirler.
Kaynak: mynet
Konuyla ilgili aramalar: karında şişkinlik , midede şişme , karnım patlayacak gibi şişiyor , midem çok şişiyor ve ağrıyor
Çoğu insan karında şişkinlik hissinin çok fazla gaz oluşmasına bağlı olduğunu düşünmektedir. Aslında çoğunlukla gaz miktarı normaldir ancak bazı rahatsızlıklara bağlı kişi çok gaz olduğunu düşünür çünkü o kişinin gaza karşı hassasiyeti artmıştır.
Aşırı karın şişkinliği genellikle barsak çalışma bozukluklarına bağlıdır. En sık olarak irritabl barsak sendromu veya spastik kolon dediğimiz durumlarda oluşmaktadır. Bu kişilerde barsak çalışması bozulmuş ve barsak kaslarında kasılmalar oluşmuştur. Kalın barsağın splenik fleksura denilen dalak bölgesindeki kısmında gaz sıkışması oluşabilir. Bu duruma splenik fleksura sendromu denir ve karın üst kısımlarında, özellikle sol üst kısımda rahatsızlık, adele spazmı, şişkinlik, ağrı ile kendini göstermektedir.
Barsaklarda iltahaba, bunun sonucu olarak da daralma ve tıkanıklıklara sebebiyet veren divertikülit, kron hastalığı gibi durumlarda ve barsak kanserlerinde de karında şişkinlik oluşur. Daha önce karın ameliyatı geçirmiş kişilerde oluşabilecek barsak yapışıklıkları da karında şişkinlik meydana getirebilir.
Ayrıca çok yağlı yiyecekler yendiğinde de mide boşalması gecikir ve kişiler fazla gaz oluşması olmadan da şişkinlik ve rahatsızlık hissi duyabilirler.
Kaynak: mynet
Konuyla ilgili aramalar: karında şişkinlik , midede şişme , karnım patlayacak gibi şişiyor , midem çok şişiyor ve ağrıyor
Karın ağrısı ve gaz huzursuzluğu
Sponsorlu Bağlantılar:
Karın Ağrısı ve Huzursuzluğu
Bazılarımız barsaklarda gaz olduğunda karın ağrısı hissi duyabilirler. Gaz kalın barsağın sol tarafında toplandığında kalp sıkışması hissiyle kalp rahatsızlığı ile karışabilir. Kalın barsağın sağ tarafında aşırı gaz olduğunda ise safra kesesi ve apandisitte duyulan ağrılara benzer ağrılar teşkil edebilir.
Karın Ağrısında Tanı Metodları
Gaz yakınması bazı ciddi hastalıklarda da oluşabileceği için kişiye tanı konup bu hastalıklarda en kısa sürede tedaviye gidilmelidir. Kişinin yeme alışkanlıkları ve şikayetlerinin birbiri ile ilgisini belirlemek önemlidir. Hangi yiyeceklerin daha çok gaz yaptığı araştırılır.
Eğer laktoz yetersizliğinden şüphelenilirse bir müddet için süt ve sütlü gıdalar yasaklanarak hastanın durumu takip edilebilir. Laktoz intoleransını belirlemek için kan ve nefes tetkikleri istenebilir. Karında aşırı şişkinlik olanlarda karında su toplanıp toplanmadığı, barsaklarda iltahabi hastalık olup olmadığı mutlaka incelenmelidir.
Karında şişkinlik ve gaz yakınmaları olan 50 yaş ve üzeri kişilerde kalın barsak kanseri olasılığı dikkate alınmalıdır. Özellikle ailesinde barsak kanseri hikayesi olan kişilerde bu durum daha önemlidir. Bu durumda barsakların ışıklı kamera ile incelenmesi anlamına gelen kolonoskopi incelemesi yapılmalıdır. Özellikle açıklanamayan kilo kaybı, ishal veya gaitasında kan olan kişilerde bu olasılık daha fazla dikkatle araştırılmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: karın ağrısı nedeni , karnım neden ağrıyor , karnımda çok gaz oluşuyor
Bazılarımız barsaklarda gaz olduğunda karın ağrısı hissi duyabilirler. Gaz kalın barsağın sol tarafında toplandığında kalp sıkışması hissiyle kalp rahatsızlığı ile karışabilir. Kalın barsağın sağ tarafında aşırı gaz olduğunda ise safra kesesi ve apandisitte duyulan ağrılara benzer ağrılar teşkil edebilir.
Karın Ağrısında Tanı Metodları
Gaz yakınması bazı ciddi hastalıklarda da oluşabileceği için kişiye tanı konup bu hastalıklarda en kısa sürede tedaviye gidilmelidir. Kişinin yeme alışkanlıkları ve şikayetlerinin birbiri ile ilgisini belirlemek önemlidir. Hangi yiyeceklerin daha çok gaz yaptığı araştırılır.
Eğer laktoz yetersizliğinden şüphelenilirse bir müddet için süt ve sütlü gıdalar yasaklanarak hastanın durumu takip edilebilir. Laktoz intoleransını belirlemek için kan ve nefes tetkikleri istenebilir. Karında aşırı şişkinlik olanlarda karında su toplanıp toplanmadığı, barsaklarda iltahabi hastalık olup olmadığı mutlaka incelenmelidir.
Karında şişkinlik ve gaz yakınmaları olan 50 yaş ve üzeri kişilerde kalın barsak kanseri olasılığı dikkate alınmalıdır. Özellikle ailesinde barsak kanseri hikayesi olan kişilerde bu durum daha önemlidir. Bu durumda barsakların ışıklı kamera ile incelenmesi anlamına gelen kolonoskopi incelemesi yapılmalıdır. Özellikle açıklanamayan kilo kaybı, ishal veya gaitasında kan olan kişilerde bu olasılık daha fazla dikkatle araştırılmalıdır.
Konuyla ilgili aramalar: karın ağrısı nedeni , karnım neden ağrıyor , karnımda çok gaz oluşuyor
Karın şişkinliği nasıl geçer
Sponsorlu Bağlantılar:
Ahmet Maranki, şişkinlik sorunu çekenlere bitkisel bir öneri getiriyor. Üç damla adaçayı yağı, üç damla lavanta yağı, iki damla gül yağı, iki damla ardıç yağı ve sekiz çay kaşığı badem yağının karıştırılmasıyla oluşturulann formül sayesinde şişkinlik sorununa kısa sürede elveda diyebilirsiniz. Karışımı bir kase içerisinde hazırlayın ve karın bölgenize hafifçe masaj yaparak yedirin. Bir süre sonra şişkinliğin gittiğini ve rahatladığınızı hissedeceksiniz.
Diğer bir yöntem:
Vücuttaki şişkinlikler için, ödem attırıcı ve şişlik giderici :
En başta tahıl ekmeği, kuru kayısı, meyve-sebze yemeniz, bol bol su içmeniz… Ayrıca eşit miktarda rezene, sinameki, biberiye, papatya, funda yaprağı ve anasonu yarım litre suda 10 dakika demleyin. Süzüp bu karışımı için… Hazmı zor olan gıdalardan uzak durun.
Konuyla ilgili aramalar: karındaki şişkinlik nasıl geçer , mide şişkinliği nasıl geçer
Diğer bir yöntem:
Vücuttaki şişkinlikler için, ödem attırıcı ve şişlik giderici :
En başta tahıl ekmeği, kuru kayısı, meyve-sebze yemeniz, bol bol su içmeniz… Ayrıca eşit miktarda rezene, sinameki, biberiye, papatya, funda yaprağı ve anasonu yarım litre suda 10 dakika demleyin. Süzüp bu karışımı için… Hazmı zor olan gıdalardan uzak durun.
Konuyla ilgili aramalar: karındaki şişkinlik nasıl geçer , mide şişkinliği nasıl geçer
Şişlik ve morluklar nasıl geçer
Sponsorlu Bağlantılar:
Morluklar daha çok bir yere ağır şekilde çarpma sonucu oluşmaktadır. Kılcal damarlar çatlar ve bu yüzden deri altında mor şeklinde kan birikir bu yüzden de morarır. Yine aynı şekilde çarpma sonucu hassas tenin tepkisi ile şişlikler oluşur.
Şişlik ve morlukların çok daha hızlı geçmesini istiyorsanız yıllardır bilinen en iyi yöntem buz koymaktır. Bu hala genel olarak uygulanmakta olan doğru bir yöntemdir. Fakat bunun yanı sıra eczanelerden alabileceğiniz lasonil isimli kremde şişlik ve morluklarınıza iyi gelecektir. Bu merhem ile de şişlik ve morluklarınızı yok edebilirsiniz.
Konuyla ilgili aramalar: şişlik nasıl geçer? morluk nasıl geçer?
Şişlik ve morlukların çok daha hızlı geçmesini istiyorsanız yıllardır bilinen en iyi yöntem buz koymaktır. Bu hala genel olarak uygulanmakta olan doğru bir yöntemdir. Fakat bunun yanı sıra eczanelerden alabileceğiniz lasonil isimli kremde şişlik ve morluklarınıza iyi gelecektir. Bu merhem ile de şişlik ve morluklarınızı yok edebilirsiniz.
Konuyla ilgili aramalar: şişlik nasıl geçer? morluk nasıl geçer?
27 Nisan 2011 Çarşamba
Zihin Nasıl Çalışır?
Sponsorlu Bağlantılar:
Zihin nasıl çalışır?
Zihnimizde bilinç ve bilinçaltı vardır. Bilinç, kritik eden aklımızdır. Mantık oluşturur, analiz yapar, akıl yürütür. Bilinçaltı ise alışkanlıkları, inançları, davranış kalıplarını, kaygıları ve korkuları depolar. Tüm duygular bilinçaltındadır. Geçmişin duyguları bilinçaltında birikir. Günlük olaylara geçmişte biriktirdiğimiz duygulara paralel tepki veririz.
Örneğin 2 yaşında doktor canımızı acıtmışsa, bunu unuturuz ama bilinçaltı unutmaz. Ve her doktora gittiğimizde hala korkarız. Bir şekilde bu korku açığa çıkana kadar bu anlamsız korkudan kurtulamayız. Bilinçaltında gömülü her duygusal olay kritikal faktör tarafından koruma altındadır. Kritikal faktör bizi aynı acıları yaşamaktan korur ama aynı zamanda bizi geliştirecek olan değerli bilgiyi de gizler. Her türlü sorunun nedeni bilinçaltında gizlenmiş çözülmeyi beklemektedir.
Zihnimizde bilinç ve bilinçaltı vardır. Bilinç, kritik eden aklımızdır. Mantık oluşturur, analiz yapar, akıl yürütür. Bilinçaltı ise alışkanlıkları, inançları, davranış kalıplarını, kaygıları ve korkuları depolar. Tüm duygular bilinçaltındadır. Geçmişin duyguları bilinçaltında birikir. Günlük olaylara geçmişte biriktirdiğimiz duygulara paralel tepki veririz.
Örneğin 2 yaşında doktor canımızı acıtmışsa, bunu unuturuz ama bilinçaltı unutmaz. Ve her doktora gittiğimizde hala korkarız. Bir şekilde bu korku açığa çıkana kadar bu anlamsız korkudan kurtulamayız. Bilinçaltında gömülü her duygusal olay kritikal faktör tarafından koruma altındadır. Kritikal faktör bizi aynı acıları yaşamaktan korur ama aynı zamanda bizi geliştirecek olan değerli bilgiyi de gizler. Her türlü sorunun nedeni bilinçaltında gizlenmiş çözülmeyi beklemektedir.
Hipnoz Nedir? Trans Nedir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Hipnoz nedir?
Bir telkinin kabul edilmesidir. Hipnoz ve trans birbirinden farklı kavramlardır.
Trans nedir?
Odaklanmaktır.
Hipnoz yapılmaz, olunur. Telkin kabul eden her durum hipnotik durumdur. Hipnoz olabilmek için hipnoz olmayı istemek yeterlidir. Bilinç altı nasıl hipnoz olacağını bilir. İsteyerek ya da istemeyerek herkes herkesi hipnoz edebilir. Hipnozun ne olduğunu anlamazsak ayakta uyutuluruz.
Hipnozla ilgili bilinen yanlışlar ve doğruları
Yanlış : Hipnoz oluşumunda hipnotistin gücü etkilidir.
Doğru; Hipnotiste ait bir güç yoktur. Hipnotistin gücü ikna etmekle sınırlıdır.
Yanlış : Sadece belli insanlar hipnoz olur.
Doğru; Hipnozun ne olduğunu ve söyleneni anlayan herkes hipnoz olabilir.
Yanlış : Hipnoz olanların zihni zayıftır.
Doğru; Hipnoz olabilen bir kişi aksine zihnini kontrol etme gücüne sahiptir.
Yanlış: Hipnoz başladıktan sonra artık bir kişi durumunu kontrol edemez.
Doğru; Hipnozdaki bir kişi istediği an kontrolünü geri alabilir.
Yanlış : Hipnozda bir kişi iradesini kaybeder.
Doğru; Bir kişiye inançları ve değerleri aksine bir şey fizik güç kullanılmadan yaptırılamaz.
Yanlış : Hipnoz olmak tehlike yaratabilir.
Doğru; Bilerek ve iyi niyetle yapılan bir çalışma zarar vermez.
Yanlış : Bir kişi sürekli hipnozda kalamaz.
Doğru; Kabul edilmiş her telkin hipnoz olduğuna göre kör inançlarla yaşayan herkes sürekli hipnozda demektir.
Konuyla ilgili aramalar: hipnoz nedir , hipnoz ne demektir , hipnos nasıl olur , nasıl hipnotize edilir
Bir telkinin kabul edilmesidir. Hipnoz ve trans birbirinden farklı kavramlardır.
Trans nedir?
Odaklanmaktır.
Hipnoz yapılmaz, olunur. Telkin kabul eden her durum hipnotik durumdur. Hipnoz olabilmek için hipnoz olmayı istemek yeterlidir. Bilinç altı nasıl hipnoz olacağını bilir. İsteyerek ya da istemeyerek herkes herkesi hipnoz edebilir. Hipnozun ne olduğunu anlamazsak ayakta uyutuluruz.
Hipnozla ilgili bilinen yanlışlar ve doğruları
Yanlış : Hipnoz oluşumunda hipnotistin gücü etkilidir.
Doğru; Hipnotiste ait bir güç yoktur. Hipnotistin gücü ikna etmekle sınırlıdır.
Yanlış : Sadece belli insanlar hipnoz olur.
Doğru; Hipnozun ne olduğunu ve söyleneni anlayan herkes hipnoz olabilir.
Yanlış : Hipnoz olanların zihni zayıftır.
Doğru; Hipnoz olabilen bir kişi aksine zihnini kontrol etme gücüne sahiptir.
Yanlış: Hipnoz başladıktan sonra artık bir kişi durumunu kontrol edemez.
Doğru; Hipnozdaki bir kişi istediği an kontrolünü geri alabilir.
Yanlış : Hipnozda bir kişi iradesini kaybeder.
Doğru; Bir kişiye inançları ve değerleri aksine bir şey fizik güç kullanılmadan yaptırılamaz.
Yanlış : Hipnoz olmak tehlike yaratabilir.
Doğru; Bilerek ve iyi niyetle yapılan bir çalışma zarar vermez.
Yanlış : Bir kişi sürekli hipnozda kalamaz.
Doğru; Kabul edilmiş her telkin hipnoz olduğuna göre kör inançlarla yaşayan herkes sürekli hipnozda demektir.
Konuyla ilgili aramalar: hipnoz nedir , hipnoz ne demektir , hipnos nasıl olur , nasıl hipnotize edilir
Gerdek Gecesi Nasıl İlişkiye Girilir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Evlilik, kadının ve erkeğin beraber yaşamak üzere karşılıklı anlaşma ile oluşturdukları sosyal bir kurumdur. Bu kurum sevgiyi, saygıyı, cinselliği, mutluluğu ve üzüntüyü dahi paylaşmayı içerir.
Evlilik iki farklı cins arasında geliştiği için en önemli iletişim aracı, paylaşım cinselliktir. Uyumlu bir cinsellik her iki tarafında olaylara bakış açısını yumuşatacak ve töleransın artmasına sağlayacaktır. Cinsellik eşler arasında bir iletişim türü olup birbirlerine karşı olan duygularının sözle ve bedenle ifade şeklidir. Birçok kişi için özellikle de kadınlar evlilikle birlikte cinsel hayata adım atar. Kişiler o güne kadar toplumdaki cinsiyet rollerini öğrenmişlerdir fakat bu konuda konuşmak değer yargıları ve ön yargılar tarafından zorlaştırılmıştır. Birbirleri ile konuşmaktan kaygı ve isteklerini dile getirmekte zorluk çekerler. Bunu yok etmek içinde sevgi, saygı ve anlayışla birbirlerini dinlemeye, anlamaya çalışmalıdırlar. Evlilikte sağlıklı bir cinsel yaşam için kadının ve erkeğin kendi vücudunu ve eşinin vücudunu tanımaya çalışması gerekir. Karşı tarafın nelerden çekindiğini veya nelerden hoşlandığını dikkate almak, rahatsız olduğu şeyleri yapmamak veya bunun kötü bir şey olmadığını izahını yapmak oldukça önemlidir. Kadın için cinsellikte en önemli şey kendini güvende hissetmektir. Hele ki yıllarca bir tabu olarak büyütülmüş olan ilk gece, ilk cinsel ilişki korkusu ve o gece yaşayacakları kadının ilerdeki bütün cinsel yaşamını etkileyebilir. Kadın kendini güvende hissederse, sevildiğini ve sayıldığını hissederse ancak o zaman cinsel istek duymaya başlar. İlk ilişki sırasında her iki tarafta birbirlerinin bedenlerini yeni tanıyacaklarından ve nasıl tepki vereceklerini bilmediklerinden yumuşak tarzda ve anlayış ile yaklaşılmalıdır. Özellikle bekaretini kaybedecek olan hanımlarımız için eşlerinin çok anlayışla yaklaşmaları önemi büyüktür. Çünkü kadın o güne kadar hiç bilmediği bir duyguyu tadacaktır ve belki de canının çok yanacağını düşünmektedir. Fakat biz erkekler olarak eşimize gerekli güveni verebilirsek, yavaş hareket edeceğimize onun canını acıtmayacağımıza rahatsız olduğu yerde veya acı duyduğu yerde duracağımıza onu inandırırsak, kadında şüphe ve tereddütler ortadan kalkacak, ilişkiye hazır hale gelecektir. Kadın sevgiyle ve güvenle cinselliği hissedeceği için cinsel ilişkiye girmeden önce ne kadar uzun süre bir yaklaşım yaşanırsa yani ön sevişme yaşanırsa bu kadını o kadar rahat, ilişkiye hazır hale getirecektir. İlk ilişkide yaşayabileceklerinizi anlatmadan önce isterseniz bekaret ? kızlık zarı (hymen) nedir kısaca açıklayalım.
Kızlık zarı, vajina ( hazne ) girişinde kadınlarımızın adet görünceye kadar ve de cinsel hayatları başlayıncaya kadar vajeni dışardan gelebilecek mikroplardan ve hastalıklardan korumak üzere doğal olarak oluşmuş bir yapıdır. Çok çeşitli tipleri vardır. Bazı kadınlarımızda hiç olmayabilir, bazılarında yarım olabilir , bazılarında ise halk arasında elastik zar olarak isimlendirilen ve ancak doğumda yırtılabilen türdendir. Elastik zar esasında ortasındaki deliği cinsel ilişkiye mani olmayacak büyüklükte olan bu nedenlede kanamaya neden olmayan zardır. Zarın kalınlığı da çok değişken olup, bazı hanımlarımızda çok ince yapıda ve erkeğin en ufak hareketi ile yırtılabilen yapıdadır. Bazıları ise daha kalındır ve zor yırtılır. Zor yırtılan zarlarda kanama miktarı fazlaca olabilir, eğer panik yaratacak veya bedensel rahatsızlık yaratacak boyuttaysalar hemen bir kadın doğum uzmanına başvurularak , kanama durdurtulmalıdır. Bazıları ise ilişkide yırtılmayacak kadar kalın olup bunlar ancak bir hekim tarafından uyuşturularak, acıvermeden açılmaktadır.
İlk Gece Hissedilenler ve Yaşanan Sorunlar
Kadın hiç yaşamadığı bir duyguyu yaşayacağı için heyecan duymakta ve aynı zamanda korkmaktadır. Erkek ise belki ilk beraberliğini yaşayacak veya hayatını birleştireceği kadınla ilk deneyimi olacaktır. Bu yüzden onda da başarılı olma duygusu ve korkusu hakimdir. Kızlık zarının yırtılması abartıldığı gibi acı veren bir olay değildir. İlk ilişki sırasında kadın belki bir iğne batması ve ya sinek ısırığı tarzında bir acı duyabilir ve ya duymayabilir ve az miktarda pembemsi bir kanaması olabilir,daha sonra ise daha evvel bilmediği bir dolgunluk ve bası hissi duyacak zaman ilerledikçe ve güven arttıkça bu dolgunluk hissi zevke dönüşecektir. İlişkinin ilk ayında her ilişkide belki başlangıçta çok hafif bir sızlama veya rahatsızlık duyulacak ama bu kısa sürede kaybolacaktır. Cinsel hayatınızı daha kolaylaştırmak ve vajendeki dolgunluk hissine alışabilmek için ilk hafta belirli aralıklarla beş - on dakika vajeninize bir tampon koyabilirsiniz. Bu hem kızlık zarındaki hem de vajen deki genişlemeye alışmanızı sağlayacak, rahatsızlık duymanızı engelleyecektir. Kızlık zarının bozulmasından sonra kadınlarımızın ilk gece yaşadığı sıkıntıların ikinciside vajinismus dediğimiz vajen çevresini saran kasların spazmı sonucu cinsel ilişkinin imkansız yada çok ağrılı hale gelmesidir. Bu sıklıkla baskılayıcı cinsel yetiştirme sonucu yani aile ve sosyal çevre olarak cinselliğin kötü, yanlış bir şey olduğuna inanılarak yetiştirilen veya çok acı duyacaklarına inanan kadınların cinsel ilişki yaşayacakları sırada bilinçaltının koruma dürtüsü ile vajen girişindeki kasları kasması sonucu oluşur. Yapılması gereken sakinleşmek, belki belli bir süre ilişki denemesine ara vermek veya birkaç gün ertelemektir. Bu arada kadını rahatlatmak ona yaşanacakların evli çiftler arasında hak olduğunu, ayıp olmadığını ve ona zarar vermeyeceğini anlatmaktır. Eğer tekrar denememizde gene aynı sorunla karşılaşıyorsak yapmamız gereken şey profesyonel yardım almak yani bir hekime başvurmaktır. Hekiminiz sizin hem bedensel hem psikolojik olarak rahatlamanızı sağlayacaktır. Cinsel ilişki sırasında kadını tedirgin eden olaylardan bir tanesi de gebe kalma korkusudur. Çocuk sahibi olmak istenmediği bir sırada gebe kalmak, bunun sorumluluğu veya kürtaj olmanın korku ve baskısı kadını cinsellikten uzaklaştıracak ve soğutacaktır. Evlenmek üzere olan çiftler hemen çocuk sahibi olmak istemiyorlarsa ilk cinsel ilişkiden itibaren gebelikten korunmalıdırlar. Korunmak için bazı yöntemlere evlenmeden önce başlanılmalıdır. Gebeliği önleyici haplar doktor kontrolünde alınmalıdır. Uygun zamanda başlandığında ilk cinsel ilişkiden itibaren gebelikten korurlar. İlk cinsel ilişkide gebelikten korunmak için kondom (prezervatif) kullanılması da önerilebilirse de uygulamada pek rahat olmadığı görülmektedir.
Sağlıklı Cinsel Yaşam Için Neler Yapmalıyız?
İdeal olanı cinsel hayatınız başlamadan önce bir hekime muayene olmak ,cinsel ilişkiye engel bir halinizin bulunup bulunmadığı veya cinsel ilişkide size rahatsızlık yaratabilecek bir sorununuz olup olmadığını öğrenmektir . Ayrıca ilk cinsel deneyiminiz için hekiminizden uyarı ve öneriler almak hem sağlık bir cinsel başlangıç yapmanızı hem de bundan sonraki cinsel hayatınızı mutlu sürdürmenizi sağlayacaktır. Doktorunuzdan size uygun gebelikten korunma yöntemini istemeniz ve uygulamanızda gebe kalma korkunuzu ortadan kaldıracaktır. Düzenli hekim kontrolünde olmak yaşam kalitenizi arttıracak ve sağlıklı bir cinsel hayat sürmenizi sağlayacaktır. Bundan dolayı şikayetiniz olsun olmasın her altı ayda bir doktor kontrolünden geçmeyi ihmal etmeyiniz.
Konuyla ilgili aramalar: ilk gece cinsel birleşme , ilk seks , ilk gece nasıl olur , gerdek gecesi nasıl ilişkiye girilir , gerdek gecesine nasıl girilir , kızlık zarı nedir , ilk gece cinsel ilişki , kızlık zarı bozulunca canım yanar mı , kızlık zarı nedir ve yırtıldığında acır mı , nasıl davranılmalıdır
Konu İle İlgili Diğer Başlıklar İçin Aşağıdaki Adreslere Tıklayabilirsiniz:
Gerdeğe Nasıl Girilir Gerdek Gecesi Cinsel İlişki
Evlilik iki farklı cins arasında geliştiği için en önemli iletişim aracı, paylaşım cinselliktir. Uyumlu bir cinsellik her iki tarafında olaylara bakış açısını yumuşatacak ve töleransın artmasına sağlayacaktır. Cinsellik eşler arasında bir iletişim türü olup birbirlerine karşı olan duygularının sözle ve bedenle ifade şeklidir. Birçok kişi için özellikle de kadınlar evlilikle birlikte cinsel hayata adım atar. Kişiler o güne kadar toplumdaki cinsiyet rollerini öğrenmişlerdir fakat bu konuda konuşmak değer yargıları ve ön yargılar tarafından zorlaştırılmıştır. Birbirleri ile konuşmaktan kaygı ve isteklerini dile getirmekte zorluk çekerler. Bunu yok etmek içinde sevgi, saygı ve anlayışla birbirlerini dinlemeye, anlamaya çalışmalıdırlar. Evlilikte sağlıklı bir cinsel yaşam için kadının ve erkeğin kendi vücudunu ve eşinin vücudunu tanımaya çalışması gerekir. Karşı tarafın nelerden çekindiğini veya nelerden hoşlandığını dikkate almak, rahatsız olduğu şeyleri yapmamak veya bunun kötü bir şey olmadığını izahını yapmak oldukça önemlidir. Kadın için cinsellikte en önemli şey kendini güvende hissetmektir. Hele ki yıllarca bir tabu olarak büyütülmüş olan ilk gece, ilk cinsel ilişki korkusu ve o gece yaşayacakları kadının ilerdeki bütün cinsel yaşamını etkileyebilir. Kadın kendini güvende hissederse, sevildiğini ve sayıldığını hissederse ancak o zaman cinsel istek duymaya başlar. İlk ilişki sırasında her iki tarafta birbirlerinin bedenlerini yeni tanıyacaklarından ve nasıl tepki vereceklerini bilmediklerinden yumuşak tarzda ve anlayış ile yaklaşılmalıdır. Özellikle bekaretini kaybedecek olan hanımlarımız için eşlerinin çok anlayışla yaklaşmaları önemi büyüktür. Çünkü kadın o güne kadar hiç bilmediği bir duyguyu tadacaktır ve belki de canının çok yanacağını düşünmektedir. Fakat biz erkekler olarak eşimize gerekli güveni verebilirsek, yavaş hareket edeceğimize onun canını acıtmayacağımıza rahatsız olduğu yerde veya acı duyduğu yerde duracağımıza onu inandırırsak, kadında şüphe ve tereddütler ortadan kalkacak, ilişkiye hazır hale gelecektir. Kadın sevgiyle ve güvenle cinselliği hissedeceği için cinsel ilişkiye girmeden önce ne kadar uzun süre bir yaklaşım yaşanırsa yani ön sevişme yaşanırsa bu kadını o kadar rahat, ilişkiye hazır hale getirecektir. İlk ilişkide yaşayabileceklerinizi anlatmadan önce isterseniz bekaret ? kızlık zarı (hymen) nedir kısaca açıklayalım.
Kızlık zarı, vajina ( hazne ) girişinde kadınlarımızın adet görünceye kadar ve de cinsel hayatları başlayıncaya kadar vajeni dışardan gelebilecek mikroplardan ve hastalıklardan korumak üzere doğal olarak oluşmuş bir yapıdır. Çok çeşitli tipleri vardır. Bazı kadınlarımızda hiç olmayabilir, bazılarında yarım olabilir , bazılarında ise halk arasında elastik zar olarak isimlendirilen ve ancak doğumda yırtılabilen türdendir. Elastik zar esasında ortasındaki deliği cinsel ilişkiye mani olmayacak büyüklükte olan bu nedenlede kanamaya neden olmayan zardır. Zarın kalınlığı da çok değişken olup, bazı hanımlarımızda çok ince yapıda ve erkeğin en ufak hareketi ile yırtılabilen yapıdadır. Bazıları ise daha kalındır ve zor yırtılır. Zor yırtılan zarlarda kanama miktarı fazlaca olabilir, eğer panik yaratacak veya bedensel rahatsızlık yaratacak boyuttaysalar hemen bir kadın doğum uzmanına başvurularak , kanama durdurtulmalıdır. Bazıları ise ilişkide yırtılmayacak kadar kalın olup bunlar ancak bir hekim tarafından uyuşturularak, acıvermeden açılmaktadır.
İlk Gece Hissedilenler ve Yaşanan Sorunlar
Kadın hiç yaşamadığı bir duyguyu yaşayacağı için heyecan duymakta ve aynı zamanda korkmaktadır. Erkek ise belki ilk beraberliğini yaşayacak veya hayatını birleştireceği kadınla ilk deneyimi olacaktır. Bu yüzden onda da başarılı olma duygusu ve korkusu hakimdir. Kızlık zarının yırtılması abartıldığı gibi acı veren bir olay değildir. İlk ilişki sırasında kadın belki bir iğne batması ve ya sinek ısırığı tarzında bir acı duyabilir ve ya duymayabilir ve az miktarda pembemsi bir kanaması olabilir,daha sonra ise daha evvel bilmediği bir dolgunluk ve bası hissi duyacak zaman ilerledikçe ve güven arttıkça bu dolgunluk hissi zevke dönüşecektir. İlişkinin ilk ayında her ilişkide belki başlangıçta çok hafif bir sızlama veya rahatsızlık duyulacak ama bu kısa sürede kaybolacaktır. Cinsel hayatınızı daha kolaylaştırmak ve vajendeki dolgunluk hissine alışabilmek için ilk hafta belirli aralıklarla beş - on dakika vajeninize bir tampon koyabilirsiniz. Bu hem kızlık zarındaki hem de vajen deki genişlemeye alışmanızı sağlayacak, rahatsızlık duymanızı engelleyecektir. Kızlık zarının bozulmasından sonra kadınlarımızın ilk gece yaşadığı sıkıntıların ikinciside vajinismus dediğimiz vajen çevresini saran kasların spazmı sonucu cinsel ilişkinin imkansız yada çok ağrılı hale gelmesidir. Bu sıklıkla baskılayıcı cinsel yetiştirme sonucu yani aile ve sosyal çevre olarak cinselliğin kötü, yanlış bir şey olduğuna inanılarak yetiştirilen veya çok acı duyacaklarına inanan kadınların cinsel ilişki yaşayacakları sırada bilinçaltının koruma dürtüsü ile vajen girişindeki kasları kasması sonucu oluşur. Yapılması gereken sakinleşmek, belki belli bir süre ilişki denemesine ara vermek veya birkaç gün ertelemektir. Bu arada kadını rahatlatmak ona yaşanacakların evli çiftler arasında hak olduğunu, ayıp olmadığını ve ona zarar vermeyeceğini anlatmaktır. Eğer tekrar denememizde gene aynı sorunla karşılaşıyorsak yapmamız gereken şey profesyonel yardım almak yani bir hekime başvurmaktır. Hekiminiz sizin hem bedensel hem psikolojik olarak rahatlamanızı sağlayacaktır. Cinsel ilişki sırasında kadını tedirgin eden olaylardan bir tanesi de gebe kalma korkusudur. Çocuk sahibi olmak istenmediği bir sırada gebe kalmak, bunun sorumluluğu veya kürtaj olmanın korku ve baskısı kadını cinsellikten uzaklaştıracak ve soğutacaktır. Evlenmek üzere olan çiftler hemen çocuk sahibi olmak istemiyorlarsa ilk cinsel ilişkiden itibaren gebelikten korunmalıdırlar. Korunmak için bazı yöntemlere evlenmeden önce başlanılmalıdır. Gebeliği önleyici haplar doktor kontrolünde alınmalıdır. Uygun zamanda başlandığında ilk cinsel ilişkiden itibaren gebelikten korurlar. İlk cinsel ilişkide gebelikten korunmak için kondom (prezervatif) kullanılması da önerilebilirse de uygulamada pek rahat olmadığı görülmektedir.
Sağlıklı Cinsel Yaşam Için Neler Yapmalıyız?
İdeal olanı cinsel hayatınız başlamadan önce bir hekime muayene olmak ,cinsel ilişkiye engel bir halinizin bulunup bulunmadığı veya cinsel ilişkide size rahatsızlık yaratabilecek bir sorununuz olup olmadığını öğrenmektir . Ayrıca ilk cinsel deneyiminiz için hekiminizden uyarı ve öneriler almak hem sağlık bir cinsel başlangıç yapmanızı hem de bundan sonraki cinsel hayatınızı mutlu sürdürmenizi sağlayacaktır. Doktorunuzdan size uygun gebelikten korunma yöntemini istemeniz ve uygulamanızda gebe kalma korkunuzu ortadan kaldıracaktır. Düzenli hekim kontrolünde olmak yaşam kalitenizi arttıracak ve sağlıklı bir cinsel hayat sürmenizi sağlayacaktır. Bundan dolayı şikayetiniz olsun olmasın her altı ayda bir doktor kontrolünden geçmeyi ihmal etmeyiniz.
Konuyla ilgili aramalar: ilk gece cinsel birleşme , ilk seks , ilk gece nasıl olur , gerdek gecesi nasıl ilişkiye girilir , gerdek gecesine nasıl girilir , kızlık zarı nedir , ilk gece cinsel ilişki , kızlık zarı bozulunca canım yanar mı , kızlık zarı nedir ve yırtıldığında acır mı , nasıl davranılmalıdır
Konu İle İlgili Diğer Başlıklar İçin Aşağıdaki Adreslere Tıklayabilirsiniz:
Gerdeğe Nasıl Girilir Gerdek Gecesi Cinsel İlişki
Etiketler:
gerdek gecesi,
ilk cinsel birleşme,
ilk cinsel ilişki,
ilk gece,
ilk ilişki
26 Nisan 2011 Salı
Vajinismus nedir? Vajinismusun Tedavisi
Sponsorlu Bağlantılar:
Vajinismus Nedir?
Vanimusta vajina çevresindeki kaslar istem dışı kasılır. Bu kasılmalar da cinsel beraberlik esnasında acı ve ağrıya yol açtığı için cinsel beraberlik olmaz. Normal bir cinsel yaşamın devam ettirilememesi özellikle evlilik hayatından büyük problemlere yol açabilir.
Vajinusmus problemi genelde ilk cinsel beraberlikte meydana gelir. Fakat bunun haricinde muayene yada tampon yerleştirme gibi durumlarda anlaşılabilmesi mümkündür. Vajinusmus bazı durumlarda ilk cinsel deneyim korkusuyla karıştırılabilmektedir. Kızların bazıları yaşayacağı ağrı ve acı korkusu yüzünden cinsel beraberlik esnasında kendilerini kasıp ilişkiye giremez.
Vajinusmusta kadınların cinsel istekleri vardır. Okşanmak, uyarılmak hoşlarına gider fakat birleşme esnasında büyük bir korku duyup ilgilerini kaybederler.
Vajinusmusun Nedenleri
Vajinusmus fiziksel kaynaklı sebeplerden meydana gelebilir fakat genellikle psikolojik nedenlere bağlı ortaya çıkmaktadır. Psikolojik sebeplerin başında ise baskıcı cinsel yetiştirilme tarzı, cinselliği durmadan kötü, ayıp ve günah olarak aktarılması ve genç kızlara ergenlikten sonra cinselliği acılı bir durum olduğunun anlatılması nedenleri arasında yer alır. Bazı durumlarda tecavüz, kötü deneyimler, gebe kalma korkusu, yaşanılan büyük üzüntüler ve bazı jinekolojik ameliyatlarda vajinusmusa neden olabilir. Fiziksel yönden vajina rahatsızlıkları ve vajina etrafındaki organların rahatsızlıkları vajinusmusa ortam hazırlayan faktörlerdir.
Vajinusmus Tedavisi
Vajinusmus tedavisi rahatsızlığın sebepleri belirlendikten sonra kolay yapılır. Sebep fiziksel bir durum ise jinekolojik tedavi ile problem halledilir. Fakat sorun psikolojik ise eşlerin rahatsızlığı kabul ederek uygun tedaviye devam etmeleri gereklidir. Vajinusmus tedavi edilen bir hastalıktır fakat problemin psikolojik nedenli olduğu durumlarda tedavi uzun sürebilir.
Konuyla ilgili aramalar: vajinismus nedir , vajinismus tedavisi , korunma yöntemleri , sebepleri , ne demektir , sebepleri nelerdir
Klitoris Nedir? Kilitoris Nerededir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Döl yolunun, vulvanın dudaklarının birleştiği açılış kısmının üst kısmında bulunan yumru biçiminde küçük bir yapıdır. Klitorisin cinsel ilişkide zevk almakta önemli bir rolü olduğu için evlilik hayatında da önemli rolü vardır. Klitorisin yapısı erkek tenasül(üreme) organına çok benzer.
Klitoris, kadınlarda vajinanın üstünde bulunan erektil cinsel organ. Erkek penisinin homoloğudur. Ancak penis gibi içinden geçen bir idrar kanalı yoktur ve başlıca işlevi cinsel haz alınmasıdır. Üzerinde ortalama 80.000 sinir sonlanması vardır. Bu rakam penisteki sinir sonlanmalarının iki katıdır ve tüm organlardaki sinir hücresi sonlanmasından bile fazladır.
Klitoris de penis gibi sertleşmektedir. Kadınların en çok haz ettikleri bölgeleri olup eğer embriyonik çağda testesterona maruz kalma olursa büyür ve penisi oluşturur.
Konuyla ilgili diğer kaynak (tantraogretisi.blogcu.com):
Vajinanın kabarık dış dudakları arasında, Küçük vajina iç dudaklarının, üst birleşim noktasında, yarığın orta yerinde, dudakların arasında, yukarıdan aşağıya doğru, azcık kabarık ince yapışık, bir burun gibi duran, dokunun alt ucunda, küçük bir deri tabakasıyle örtülmüş bulunan (uyarı öncesi bulmak daha zor olacaktır) o tatlı şeyin adına klitoris, bızır, finkil, dil ve yakut tepesi adı verilir. ortadaki kabarıklık, dudaklar aralandığında Aşağı doğru hafifçe sarkık bir vaziyette duran yükseltinin alt ucundadır. çok sık bir sinir şebekesiyle örülü bulunması ve sinir uçlarının derinin hemen altına kadar gelmesi yüzünden, klitoris, kadın vücudunun en hassas bir noktasını teşkil eder. Bu hassasiyet bilhassa küçük dudaklarla birleşen yerdedir. dokunulabilmesi kolay bir yere yerleştirilmiştir. ben ona altıncı duyu organı diyorum. Bu noktaya yapılacak en ufak bir temas kadını tahrik etmeye ve onun cinsi arzularını uyandırmaya yeter. Klitoris, zevkin sinir merkezi, kadının cinsel uzvudur, uyarı sinirleriyle ve kılcal kan damarlarıyle kaplıdır. cinsel arzu, cinsel sohbet ve direkt temasla, bu damarlara kan hücumu ile genişler, kabarır, sertlerşir ve büyür. Yani erkek uzvu gibidir. ama gürülmeyecek kadar küçüktür. cinsel istek arzusu ve uyarılma esnasında kabaracak ve kadın tatmin olduktan sonra eski haline dönecektir.
Uyarılma en yüksek zevk noktasına geldiğinde, kadın söyliyemesede, içinden geçen, 'yeter artık içime gir!' Çeşitli anlamlar çıkarılmalıdır. Bu anlamları çıkarmadan önce objektif olarak gerçek bir durum değerlendirmesi yapılmalıdır.
Çıkarılabilecek anlamlar ise şunlardır;
1) Beklenen uyarı fazlası ile gerçekleşmiştir ve fazlası rahatsızlık yaratmaktadır.
2) Uyarı gerçekleşmekte ancak sonuca ulaşmamaktadır yada erkek kişi sabırsızdır. Her iki şekilde de devam edilebilir ama vajina ile kurulan doğru bir samimiyet kimi zaman dişi kişiye bir penisten çok daha fazlasını verebilir. sohbete devam edin birleşme olmasada aynı tadı alabilirsin.
3) Durum ve hazırlık tamamdır erkek kişi sizi kırmayacak kadar kibardır...ama siz çok uzaklardasınız
Konuyla ilgili aramalar: klitoris nedir , kilitoris nedir , klitoris nerededir , görevi nedir , vajinanın neresindedir , kılıtorıs ne demek
Ellerde Titremenin Nedenleri, El Titremesi Neden Olur?
Sponsorlu Bağlantılar:
Elde meydana gelen titreme genel olarak bazı psikolojik sıkıntılara bağlı olarak gelişen bir durumdur ve daha çok bir hastalığın habercisidir. Bazı hastalıklardan sonrada elde titreme görüldüğü bilinmektedir. Bazende el titremesi önemli olmayan geçici durumlardan kaynaklanmaktadır. Eğer elinizde titreme oluyorsa bu durumun sebebini öğrenmeniz oldukça önemli olacaktır. Panik yapmamıza gerek yoktur çünkü genellikle önemli bir rahatsızlığa sebep olmamaktadır.
İnsanlar aşırı yorucu faaliyetlerin akabin de bir tür dinlenme durumu yaşamaktadırlar. Bu gibi durumlarda ellerinde pek hissedilmeyen bir titreme meydana gelir. Buna tonus adı verilir. Tonus bir kas dokusunun hafif gerginliğinde etkisi ile yavaşça hareket ederek titremesi olayına verilen addır. İnsanlarda tonus olayı, yaşamın doğal akışı için oldukça gereklidir. Bu durum gayet olağandır. Endişeye sebep değildir.
Ayrıca şeker hastalarında ya da aşırı şekilde acıktığımızda elimizin titrediğini hissederiz. Vücut içinde bulunan karbonhidratların yakımı hızlandığında ya da çok fazla açlık dürtüsü yaşandığında ellerimiz titremektedir.
Genellikle insanların sosyal korkularından dolayı da ellerinin titrediği bilinmektedir. Bu durumlarında bazı sosyal etkilerden hiçbir farkı yoktur. Fobiye bağlı olarak insan da meydana gelen bu el titremesi oldukça farklı özelliklerde bulunabilir.
Bazı kullanılan ilaçlarda ellerde titremeye sebebiyet verebilir. Bu durum ilaçların özelliklerinden kaynaklanmaktadır. El de titreme meydana getiren ilaçlar genellikle kan şekerini düzenleyen ilaçlardır. Elde meydana gelen titremelerin yoğunluğu da büyük boyutlarda olmaktadır.
Ellerin titremesi nasıl düzenlenebilir? El Titremesinin tedavisi var mıdır?
Ellerin titremesini düzenleyeceksek, öncelikle titremeye neden olan etkeni ortadan kaldırılmamız gerekmektedir. Etken ortadan kaldırıldığında zaten titremede düzelecektir. Burada asıl dikkat edilmesi gereken husus ise ellerin titremesine sebep olan etkenin ne olduğudur. El titremesi o kadar üzerinde durulması gereken bir konu değildir. Asıl önemli olan şey ise elleri hangi etkenlerin titrettiğidir. Bu sebepten dolayı da uygulanacak bir tedavi, doğrudan kaynağa yönelik bir uygulama olacaktır.
Konuyla ilgili aramalar: ellerde titreme , el titremesi neden olur , sebebi , sebepleri , ellerim titriyor neden , ellerim titriyor ne yapmalıyım
İnsanlar aşırı yorucu faaliyetlerin akabin de bir tür dinlenme durumu yaşamaktadırlar. Bu gibi durumlarda ellerinde pek hissedilmeyen bir titreme meydana gelir. Buna tonus adı verilir. Tonus bir kas dokusunun hafif gerginliğinde etkisi ile yavaşça hareket ederek titremesi olayına verilen addır. İnsanlarda tonus olayı, yaşamın doğal akışı için oldukça gereklidir. Bu durum gayet olağandır. Endişeye sebep değildir.
Ayrıca şeker hastalarında ya da aşırı şekilde acıktığımızda elimizin titrediğini hissederiz. Vücut içinde bulunan karbonhidratların yakımı hızlandığında ya da çok fazla açlık dürtüsü yaşandığında ellerimiz titremektedir.
Genellikle insanların sosyal korkularından dolayı da ellerinin titrediği bilinmektedir. Bu durumlarında bazı sosyal etkilerden hiçbir farkı yoktur. Fobiye bağlı olarak insan da meydana gelen bu el titremesi oldukça farklı özelliklerde bulunabilir.
Bazı kullanılan ilaçlarda ellerde titremeye sebebiyet verebilir. Bu durum ilaçların özelliklerinden kaynaklanmaktadır. El de titreme meydana getiren ilaçlar genellikle kan şekerini düzenleyen ilaçlardır. Elde meydana gelen titremelerin yoğunluğu da büyük boyutlarda olmaktadır.
Ellerin titremesi nasıl düzenlenebilir? El Titremesinin tedavisi var mıdır?
Ellerin titremesini düzenleyeceksek, öncelikle titremeye neden olan etkeni ortadan kaldırılmamız gerekmektedir. Etken ortadan kaldırıldığında zaten titremede düzelecektir. Burada asıl dikkat edilmesi gereken husus ise ellerin titremesine sebep olan etkenin ne olduğudur. El titremesi o kadar üzerinde durulması gereken bir konu değildir. Asıl önemli olan şey ise elleri hangi etkenlerin titrettiğidir. Bu sebepten dolayı da uygulanacak bir tedavi, doğrudan kaynağa yönelik bir uygulama olacaktır.
Konuyla ilgili aramalar: ellerde titreme , el titremesi neden olur , sebebi , sebepleri , ellerim titriyor neden , ellerim titriyor ne yapmalıyım
25 Nisan 2011 Pazartesi
Dünya Sağlık Örgütü Sağlığın Tanımı
Sponsorlu Bağlantılar:
Dünya Sağlık Örgütü(WHO) tarafından yayınlanan bir deklerasyona göre, sağlık şöyle tanımlanmıştır; herhangi bir hastalık ve güçsüzlük halinin olmaması ve bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyi olma durumudur. Bizler insan varlığı ve sağlığına dayalı ve yaşamı uzatan bir iş olarak bu konuya duyduğumuz saygıdan dolayı sağlık sektörü üzerinde çalışmayı seçmiş bulunuyoruz.
Sağlığı etkileyen ana faktörler şunlardır;
- %10 sosyal koşullar; %8 tıbbi koşullar; %7 iklimsel koşullar; %15 kalıtsal koşullar; %60 yaşam stili.
- Modern kirlilik
Gıda Kontaminasyonu
(1)Meyve, sebze, hububata katılan gübreler ve diğer gıdalar üzerinde kalan artık tarım ilaçları.
(2)Katkılar, gıda boyaları ve hazır ve çabuk donan gıdalara katılan esanslar.
(3)Hayvan besinlerinde bulunan antibiyotikler, hormonlar v.b.
(4)Pişirme süresi boyunca yıkıma uğramış (bozulmuş)besinler.
Çevre ve hava kirliliği
(1)Endüstriyel atık gazlar.
(2)Çeşitli bina iç malzemelerinden kaynaklanan ev kirliliği.
Su kaynaklarının kirliliği
(1)Endüstriyel atık sular.
(2)Suda biriken mikroplar.
(3)Gübreler,tarım ilaçları,
(4)Sıcak musluğunda biriken kirlilik.
(5)Düzenlenmemiş(sağlıksız)içme suyu.
Modern konforun sebep olduğu kirlilik
Televizyon,radyo,yüksek-gerilim hatları, mikrodalgalar, bilgisayarlar,cep telefonları,fotokopi makineleri,güçlü ışık yansıması ve düşük frekanslı radyasyon dahil bütün bunlar sağlığı etkilemektedir.
Gürültü kirliliği
Otomobiller, makineler, motorlar, insan sesleri v.b. birçok ses kişi rahatsız eder ve dayanılmaz bir duruma sokar.
Sağlık Standartları Nelerdir
Sağlık; dengeli bir diyet, yeterli uyku, makul egzersiz ve ruhi sessizlik gerektirmektedir. Sağlıklı bir kişi aşağıdaki özellikleri taşır:
1-Yeterli enerji, günlük hayatın getirdiği aşırı stresten kolaylıkla etkilenmemek ve istediği tüm hareketleri zorlanmadan yapabilmek.
2-Pozitif bir davranışla birlikte iyimserlik,herhangi bir kararı alırken,ciddiyet göstermek fakat aynı zamanda müşfik olmak.
3-Acil durumlarda soğukkanlılık göstermek ve aynı zamanda gerekli değişiklikleri yapabilmek.
4-Yaygın hastalıklara ve soğuğa karşı direnç gösterebilmek.
5-Düzgün bir duruşta vücudun her parçasının düzgün bir şekilde çalışması ve sağlıklı bir kilo ile birlikte bu kiloyla orantılı bir vücut.
6-Parlak gözler, hazırcevap ve çabuk kızmamak.
7-Kepeksiz veya az kepekli parlak bir saç.
8-Ağrısız veya çürüksüz bir ağızla birlikte sağlıklı bir dişeti yapısı.
9-Elastik kaslar ve deri ile birlikte çevik ve hareketli bir yürüyüş.
10-İyi bir dinlenme ve uyuma kabiliyeti
Beslenmenin temel konsepti
Beslenme nedir: İnsan bedeninin aldığı gıda ve besinleri özümlediği ve kullandığı bir süreç, ve aynı zamanda kişinin psikolojik ihtiyaçlarının temini için aldığı gıdaların işlenip psikolojik süreçte kullanılması işlemi.
Uygun Gıda: Uygun ve makul bir diyet ve gıdanın sağlıklı bir şekilde pişirilmesi ve işlenmesi,ve böylece insan vücudu için gerekli termal enerjinin ve çeşitli besleyicilerin sağlanarak ve bütün besleyicilerin bir dengeli süreç boyunca alınarak vücudun normal sağlığını ve psikolojik ihtiyaçlarının sağlanmasıdır.
Besleyiciler: Normal fizyolojik fonksiyonların bakımı ve normal büyüme, metabolizma ve çalışma için vücudun ihtiyaçlarının sağlanması için insanlar devamlı bir şekilde gerekli besleyicileri günlük olarak almalıdırlar. Bu besleyiciler yedi kategoriye ayrılarak proteinler , vitaminler, mineraller, yağlar, şekerler, su ve selüloz diye sıralanabilir.
Beslenme ve sağlık
İnsanlar gıdanın hayati bir önemi olduğunu düşünürler. Hayatın gidişatı boyunca,gıdalar hücreleri besleyerek organların, sistemlerin ve dokuların beslenerek uyumlu bir şekilde çalışmasını ve hareketlerini düzenleyecek olan temel yapıtaşı hücreyi besleyerek hücre içi gerekli olan enerjinin üretilmesini sağlarlar. İnsan hayatı; düzenli bir sulamaya,gübrelemeye ve toprağının işlenmesine ihtiyaç duyan ve büyümesi için gerekli enerjiye ihtiyacı olan küçük bir ağaca benzer. İşte insan hayatı içinde beslenmenin önemi bundan ibarettir. Gıdaları temin edebilmek için,sadece dengeli bir beslenme ile hastalığa sebep olabilecek Yin ve Yang arasında bir dengesizlik oluşması engellenebilir. Gıdasal bir beslenme akılcı ve bilimsel olmalıdır. Kişi hasta olduğunda,o kişi tedavi olur; Kişi sağlıklı ise o kişi hastalığa karşı korumadadır. Bu yüzden,hastalığı önleme, sağlığı koruma hususunda en önde gelen konudur. Sağlıklı ve dengeli beslenme,modern bir yaşam stili vücudun bağışıklık sistemini ayarlar ve arttırır. "Sağlığı koruyarak neşeli bir yaşam" Hastalık oluşmasını önleyerek oluşturulan aktif bir sağlık koruma rejimi, beslenme aracılığıyla iyi bir sağlık kazandırır ve böylece bu da yaşam kalitesini arttırır.
Yetersiz beslenme, fazla yeme ve dengesiz beslenme gibi hususlar kişinin sağlığını doğrudan etkileyen kötü beslenmenin en belirgin örnekleridir. Sağlıklı bir hayat yaşamak isteyen kişi düzgün bir beslenme rejimini devamlı bir surette takip etmelidir. Sağlık uzun süreli bir bakım gerektirir. Gıdasal destek esas olarak dışardan alınan yiyeceklerden sağlanır. Bununla birlikte ,yemenin üç ayrı çeşidi bulunmaktadır:
1. Hayatta kalmak için yeme;
2. İştahını bastırma; Dengeli beslenme,örnek olarak kişinin sevdiği gıdaları kontrollü bir şekilde alması ve sevmediği şeyleri de özenli ve dikkatli bir şekilde tüketmesi. Yeme eyleminde uygulanması gereken çözüm yolu;ılımlık, sebzeler, aşırı pişmiş yiyeceklerin tüketilmemesi, yavaş yemek yeme, hafif tat, tazelik;çeşitlilik, soğukluk, ayırma ,ileri, ve kaçınmadır. Kişi sadece bu kurallara dikkat ederek sağlıklı bir vücuda sahip olabilir ve en güvenli bir şekilde hayatını yaşayabilir.
Konuyla ilgili aramalar: dünya sağlık örgütüne göre sağlığın tanımı nedir , beslenme nedir , sağlık nedir , sağlığın tanımı
Sağlığı etkileyen ana faktörler şunlardır;
- %10 sosyal koşullar; %8 tıbbi koşullar; %7 iklimsel koşullar; %15 kalıtsal koşullar; %60 yaşam stili.
- Modern kirlilik
Gıda Kontaminasyonu
(1)Meyve, sebze, hububata katılan gübreler ve diğer gıdalar üzerinde kalan artık tarım ilaçları.
(2)Katkılar, gıda boyaları ve hazır ve çabuk donan gıdalara katılan esanslar.
(3)Hayvan besinlerinde bulunan antibiyotikler, hormonlar v.b.
(4)Pişirme süresi boyunca yıkıma uğramış (bozulmuş)besinler.
Çevre ve hava kirliliği
(1)Endüstriyel atık gazlar.
(2)Çeşitli bina iç malzemelerinden kaynaklanan ev kirliliği.
Su kaynaklarının kirliliği
(1)Endüstriyel atık sular.
(2)Suda biriken mikroplar.
(3)Gübreler,tarım ilaçları,
(4)Sıcak musluğunda biriken kirlilik.
(5)Düzenlenmemiş(sağlıksız)içme suyu.
Modern konforun sebep olduğu kirlilik
Televizyon,radyo,yüksek-gerilim hatları, mikrodalgalar, bilgisayarlar,cep telefonları,fotokopi makineleri,güçlü ışık yansıması ve düşük frekanslı radyasyon dahil bütün bunlar sağlığı etkilemektedir.
Gürültü kirliliği
Otomobiller, makineler, motorlar, insan sesleri v.b. birçok ses kişi rahatsız eder ve dayanılmaz bir duruma sokar.
Sağlık Standartları Nelerdir
Sağlık; dengeli bir diyet, yeterli uyku, makul egzersiz ve ruhi sessizlik gerektirmektedir. Sağlıklı bir kişi aşağıdaki özellikleri taşır:
1-Yeterli enerji, günlük hayatın getirdiği aşırı stresten kolaylıkla etkilenmemek ve istediği tüm hareketleri zorlanmadan yapabilmek.
2-Pozitif bir davranışla birlikte iyimserlik,herhangi bir kararı alırken,ciddiyet göstermek fakat aynı zamanda müşfik olmak.
3-Acil durumlarda soğukkanlılık göstermek ve aynı zamanda gerekli değişiklikleri yapabilmek.
4-Yaygın hastalıklara ve soğuğa karşı direnç gösterebilmek.
5-Düzgün bir duruşta vücudun her parçasının düzgün bir şekilde çalışması ve sağlıklı bir kilo ile birlikte bu kiloyla orantılı bir vücut.
6-Parlak gözler, hazırcevap ve çabuk kızmamak.
7-Kepeksiz veya az kepekli parlak bir saç.
8-Ağrısız veya çürüksüz bir ağızla birlikte sağlıklı bir dişeti yapısı.
9-Elastik kaslar ve deri ile birlikte çevik ve hareketli bir yürüyüş.
10-İyi bir dinlenme ve uyuma kabiliyeti
Beslenmenin temel konsepti
Beslenme nedir: İnsan bedeninin aldığı gıda ve besinleri özümlediği ve kullandığı bir süreç, ve aynı zamanda kişinin psikolojik ihtiyaçlarının temini için aldığı gıdaların işlenip psikolojik süreçte kullanılması işlemi.
Uygun Gıda: Uygun ve makul bir diyet ve gıdanın sağlıklı bir şekilde pişirilmesi ve işlenmesi,ve böylece insan vücudu için gerekli termal enerjinin ve çeşitli besleyicilerin sağlanarak ve bütün besleyicilerin bir dengeli süreç boyunca alınarak vücudun normal sağlığını ve psikolojik ihtiyaçlarının sağlanmasıdır.
Besleyiciler: Normal fizyolojik fonksiyonların bakımı ve normal büyüme, metabolizma ve çalışma için vücudun ihtiyaçlarının sağlanması için insanlar devamlı bir şekilde gerekli besleyicileri günlük olarak almalıdırlar. Bu besleyiciler yedi kategoriye ayrılarak proteinler , vitaminler, mineraller, yağlar, şekerler, su ve selüloz diye sıralanabilir.
Beslenme ve sağlık
İnsanlar gıdanın hayati bir önemi olduğunu düşünürler. Hayatın gidişatı boyunca,gıdalar hücreleri besleyerek organların, sistemlerin ve dokuların beslenerek uyumlu bir şekilde çalışmasını ve hareketlerini düzenleyecek olan temel yapıtaşı hücreyi besleyerek hücre içi gerekli olan enerjinin üretilmesini sağlarlar. İnsan hayatı; düzenli bir sulamaya,gübrelemeye ve toprağının işlenmesine ihtiyaç duyan ve büyümesi için gerekli enerjiye ihtiyacı olan küçük bir ağaca benzer. İşte insan hayatı içinde beslenmenin önemi bundan ibarettir. Gıdaları temin edebilmek için,sadece dengeli bir beslenme ile hastalığa sebep olabilecek Yin ve Yang arasında bir dengesizlik oluşması engellenebilir. Gıdasal bir beslenme akılcı ve bilimsel olmalıdır. Kişi hasta olduğunda,o kişi tedavi olur; Kişi sağlıklı ise o kişi hastalığa karşı korumadadır. Bu yüzden,hastalığı önleme, sağlığı koruma hususunda en önde gelen konudur. Sağlıklı ve dengeli beslenme,modern bir yaşam stili vücudun bağışıklık sistemini ayarlar ve arttırır. "Sağlığı koruyarak neşeli bir yaşam" Hastalık oluşmasını önleyerek oluşturulan aktif bir sağlık koruma rejimi, beslenme aracılığıyla iyi bir sağlık kazandırır ve böylece bu da yaşam kalitesini arttırır.
Yetersiz beslenme, fazla yeme ve dengesiz beslenme gibi hususlar kişinin sağlığını doğrudan etkileyen kötü beslenmenin en belirgin örnekleridir. Sağlıklı bir hayat yaşamak isteyen kişi düzgün bir beslenme rejimini devamlı bir surette takip etmelidir. Sağlık uzun süreli bir bakım gerektirir. Gıdasal destek esas olarak dışardan alınan yiyeceklerden sağlanır. Bununla birlikte ,yemenin üç ayrı çeşidi bulunmaktadır:
1. Hayatta kalmak için yeme;
2. İştahını bastırma; Dengeli beslenme,örnek olarak kişinin sevdiği gıdaları kontrollü bir şekilde alması ve sevmediği şeyleri de özenli ve dikkatli bir şekilde tüketmesi. Yeme eyleminde uygulanması gereken çözüm yolu;ılımlık, sebzeler, aşırı pişmiş yiyeceklerin tüketilmemesi, yavaş yemek yeme, hafif tat, tazelik;çeşitlilik, soğukluk, ayırma ,ileri, ve kaçınmadır. Kişi sadece bu kurallara dikkat ederek sağlıklı bir vücuda sahip olabilir ve en güvenli bir şekilde hayatını yaşayabilir.
Konuyla ilgili aramalar: dünya sağlık örgütüne göre sağlığın tanımı nedir , beslenme nedir , sağlık nedir , sağlığın tanımı
Sponsorlu Bağlantılar:
23 Nisan 2011 Cumartesi
Hipertansiyon nedir? Kan Basıncı nedir?
Sponsorlu Bağlantılar:
KAN BASINCI: Kanın damar duvarına yaptığı basınç.
HİPERTANSİYON: Kan basıncının normal olarak kabul edilen sınırların üstüne çıkması.
HİPERTANSİYON NEDİR?
Kan basıncının kalp, beyin, böbrek ve retina gibi hedef organlarda hasar oluşturma riskini arttıracak düzeylere yükselmesidir. "Hipertansiyonun başladığı nokta, kan basıncını düşürmenin yararlarının düşürmemenin yararlarından fazla olmaya başladığı noktadır."
Kan Basıncı Sınıflandırması
Kan Basıncı Sınıflandırması:
Farklı tip ölçümlerde HT tanısı için kan basıncı eşik değerleri:
HİPERTANSİYON: Kan basıncının normal olarak kabul edilen sınırların üstüne çıkması.
HİPERTANSİYON NEDİR?
Kan basıncının kalp, beyin, böbrek ve retina gibi hedef organlarda hasar oluşturma riskini arttıracak düzeylere yükselmesidir. "Hipertansiyonun başladığı nokta, kan basıncını düşürmenin yararlarının düşürmemenin yararlarından fazla olmaya başladığı noktadır."
Kan Basıncı Sınıflandırması
Sistolik KB (mmHg) | Diyastolik KB (mmHg) | |
Optimal | <120 | <80 |
Normal | 120-129 | 80-84 |
Yüksek-normal | 130-139 | 85-89 |
Evre 1 hipertansiyon | 140-159 | 90-99 |
Evre 2 hipertansiyon | 160-179 | 100-109 |
Evre 3 hipertansiyon | >180 | >110 |
Kan Basıncı Sınıflandırması:
Kan Basıncı | SKB mmHg | DKB mmHg | |
Normal | <120 | ve | <80 |
Prehipertansiyon | 120-139 | veya | 80-89 |
Evre 1 HT | 140-159 | veya | 90-99 |
Evre 2 HT | >160 | veya | >100 |
Farklı tip ölçümlerde HT tanısı için kan basıncı eşik değerleri:
Sistolik KB Diyastolik KB (mmHg) (mmHg) | ||
Ofis/klinik | 140 | 90 |
24 saat | 120-130 | 80 |
Gündüz | 130-135 | 85 |
Gece | 120 | 70 |
Ev | 130-135 | 85 |
22 Nisan 2011 Cuma
Boğaz Yanmasına Ne İyi Gelir? Bitkisel Çözüm
Sponsorlu Bağlantılar:
Boğaz yanması, farenjit hastalığının ilk belirtileri olarak ortaya çıkmaktadır. Çok sık olarak görülen bu rahatsızlık boğaz ağrısı, yanma hissi, yutkunmada zorluk, ateş ve ses kısıklığı gibi belirtilerle ortaya çıkmaktadır.
Hastalığın tedavisinde, boğaz kültürü alınarak mikrobik olup olmadığı tesbit ediliyor. Test sonucuna göre, antibiyotik tedavisi şekillendiriliyor. Üstelik kültürde mikrobun cinsi ve bu mikroba göre hangi ilacın kullanılacağı da belli oluyor. Hatta tedavi sonrası kontrol kültürü ile tedavinin başarısının araştırılması gerekiyor. Korunma, boğaz enfeksiyonu geçirdiğini bildiğiniz kişilerden çocukları uzak tutmakla mümkün oluyor. Yakın teması engellemek, çocukları kapalı, havasız ortamlardan uzak tutmak da bir çözüm.
Boğaz yanmasının bitkisel tedavisine gelecek olursak ;
Boğaz yanması konusunda araştırmalar yapan uzmanlar bu konu üzerine yaptıkları araştırmalar onucunda aşağıdaki bitkisel karışımların Boğaz yanmasına birebir geldiği tespidini yapmışlardır.
- Boğaz yanmalarının yanı sıra Boğaz şişmelerinde; Çemen macunu, bal ve bakla karıştırılarak merhem gece ve gündüz birer kaşık atılır.
- Boğaz yanması için soğanın suyu sıkılır bir kaşık soğan suyu bal ile beraber karıştırılarak yutulur.
- Eriğin yaprakları toplanır ve kaynatılır. Kaynatılan su soğuyunca gargara yapılır,
- Bol bol fıstık yenir
- Ispanak otu kaynatılır ve içilir.
- Dut şerbeti bulabilirsiniz içiniz.
- Meyan kökü Boğaz yanmaları için birebirdir kaynatılır ve içilir.
- Sirkeli su ile Boğazda gargara yapılır.
Konuyla ilgili aramalar: boğazım yanıyor ne yapmalıyım, boğaz yanmasına ne iyi gelir , boğazda yanmaya bitkisel çözüm
Hastalığın tedavisinde, boğaz kültürü alınarak mikrobik olup olmadığı tesbit ediliyor. Test sonucuna göre, antibiyotik tedavisi şekillendiriliyor. Üstelik kültürde mikrobun cinsi ve bu mikroba göre hangi ilacın kullanılacağı da belli oluyor. Hatta tedavi sonrası kontrol kültürü ile tedavinin başarısının araştırılması gerekiyor. Korunma, boğaz enfeksiyonu geçirdiğini bildiğiniz kişilerden çocukları uzak tutmakla mümkün oluyor. Yakın teması engellemek, çocukları kapalı, havasız ortamlardan uzak tutmak da bir çözüm.
Boğaz yanmasının bitkisel tedavisine gelecek olursak ;
Boğaz yanması konusunda araştırmalar yapan uzmanlar bu konu üzerine yaptıkları araştırmalar onucunda aşağıdaki bitkisel karışımların Boğaz yanmasına birebir geldiği tespidini yapmışlardır.
- Boğaz yanmalarının yanı sıra Boğaz şişmelerinde; Çemen macunu, bal ve bakla karıştırılarak merhem gece ve gündüz birer kaşık atılır.
- Boğaz yanması için soğanın suyu sıkılır bir kaşık soğan suyu bal ile beraber karıştırılarak yutulur.
- Eriğin yaprakları toplanır ve kaynatılır. Kaynatılan su soğuyunca gargara yapılır,
- Bol bol fıstık yenir
- Ispanak otu kaynatılır ve içilir.
- Dut şerbeti bulabilirsiniz içiniz.
- Meyan kökü Boğaz yanmaları için birebirdir kaynatılır ve içilir.
- Sirkeli su ile Boğazda gargara yapılır.
Konuyla ilgili aramalar: boğazım yanıyor ne yapmalıyım, boğaz yanmasına ne iyi gelir , boğazda yanmaya bitkisel çözüm
Sponsorlu Bağlantılar:
Boğaz Yanması, Boğazda Yanma Hissi
Sponsorlu Bağlantılar:
Boğazda Yanma
Boğazda yanma hissi oluşturan mide içeriğinin kusma olmaksızın, geriye doğru yemek borusundan gırtlak veya farenkse ulaşmasıyla oluşan reflü; seste yorulma ve kırılmalar, sıkça boğaz kazıma ihtiyacı, boğazda aşırı sekresyon birikimi, kronik öksürük, geniz akıntı hissi, boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, boğazda yabancı cisim hissi ve göğüs arkası yanma gibi belirtiler şeklinde kendisini hissettirir.
Reflü’nün Önlenmesi için tavsiyeler:
- Yatarken yatağınızın başını yükseltiniz.
- Sigara kullanıyorsanız bırakın veya azaltın.
- Yağ alınımını azaltınız, yağda kızartılmış yiyeceklerden sakınınız.
- Özellikle kafeinden ve asitli içeceklerden uzak durunuz.
- Bel bölgesi çok sıkı giysiler giymekten kaçınınız.
- Akşam yemeğinden hemen sonra yatmayınız. Yatmanız için en azından 3 saatlik bir süre geçmesine özen gösteriniz.
Boğaz yanması gebelerde de görülebilir. Gebelerde mide yanması hormonlar ve karın içinde büyüyen rahim nedeniyle, asit mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasına bağlı tahriştir. Erken gebelikte daha çok aşerme ve bulantı-kusmaya bağlı oluşan bu yakınma, gebelik ilerledikçe kabızlık, hazımsızlık ve gaz gibi sorunlarla birlikte giderek artan şidette görülür.
Tavsiyeler
·Sık ve küçük öğünler halinde yiyin
·Yemekten sonra hafif yürüyüşler sorununuza iyi gelebilir
·Mide yanmanızı arttıran hareketler ve pozisyonlardan kaçının (ani öne eğilmeler, yemekten hemen sonra yatmak, uzanmak vb.)
·Yağlı ve baharatlı gıdalardan, kızartmalardan, fazla miktarda çay, kahve ve çikolatadan uzak durun.
·Özellikle yemekten hemen sonra uzanmak yerine arkanızı küçük bir minderle destekleyerek oturun
·Mide yanmanız,davranış ve diyet değişikliklerine rağmen düzelmez ve ya artarsa hekiminize danışarak antiasit alın.
-----------KONUYLA İLGİLİ DİĞER BİR KAYNAK-------------
Akut Farenjitte de boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu, boğazda kuruluk, boğazda yanma veya kaşınma hissi, ateş, öksürük gibi şikayetler olur. Boyunda beze, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, baş ağrısı, halsizlik-kırgınlık, ses kısıklığı gibi şikayetlerde görülebilir. Kronik farenjitte ise akut farenjitin aksine ateş, halsizlik ve kırgınlık gibi şikayetler pek görülmez. Boğaz ile ilgili şikayetler daha hafiftir ancak ya hiç kaybolmaz ya da çok kolay ortaya çıkar. Boğazda kuruluk hissi, gıcık, yanma, kuruluk, yabancı cisim hissi, takılma, hafif yutkunma zorluğu gibi şikayetler olur. Gıcık öksürüğü şeklinde bir öksürükte eşlik edebilir. Hastalar boğazını temizleyerek rahatlayacakları hissine kapılırlar ve sürekli temizleme hareketi yaparlar. Ancak bu çoğu zaman boğazı daha fazla tahriş etmeye neden olur.
Bu belirtiler ışığında bir Kulak Burun Boğaz (KBB) uzmanına başvurmanız tavsiye edilir.
Konuyla ilgili aramalar: boğazda yanma hissi , boğazım kuruyor , boğazım acıyor , boğazım yanıyor , hamilelikte kusma , hamilelikte boğaz yanması
Boğazda yanma hissi oluşturan mide içeriğinin kusma olmaksızın, geriye doğru yemek borusundan gırtlak veya farenkse ulaşmasıyla oluşan reflü; seste yorulma ve kırılmalar, sıkça boğaz kazıma ihtiyacı, boğazda aşırı sekresyon birikimi, kronik öksürük, geniz akıntı hissi, boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, boğazda yabancı cisim hissi ve göğüs arkası yanma gibi belirtiler şeklinde kendisini hissettirir.
Reflü’nün Önlenmesi için tavsiyeler:
- Yatarken yatağınızın başını yükseltiniz.
- Sigara kullanıyorsanız bırakın veya azaltın.
- Yağ alınımını azaltınız, yağda kızartılmış yiyeceklerden sakınınız.
- Özellikle kafeinden ve asitli içeceklerden uzak durunuz.
- Bel bölgesi çok sıkı giysiler giymekten kaçınınız.
- Akşam yemeğinden hemen sonra yatmayınız. Yatmanız için en azından 3 saatlik bir süre geçmesine özen gösteriniz.
Boğaz yanması gebelerde de görülebilir. Gebelerde mide yanması hormonlar ve karın içinde büyüyen rahim nedeniyle, asit mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasına bağlı tahriştir. Erken gebelikte daha çok aşerme ve bulantı-kusmaya bağlı oluşan bu yakınma, gebelik ilerledikçe kabızlık, hazımsızlık ve gaz gibi sorunlarla birlikte giderek artan şidette görülür.
Tavsiyeler
·Sık ve küçük öğünler halinde yiyin
·Yemekten sonra hafif yürüyüşler sorununuza iyi gelebilir
·Mide yanmanızı arttıran hareketler ve pozisyonlardan kaçının (ani öne eğilmeler, yemekten hemen sonra yatmak, uzanmak vb.)
·Yağlı ve baharatlı gıdalardan, kızartmalardan, fazla miktarda çay, kahve ve çikolatadan uzak durun.
·Özellikle yemekten hemen sonra uzanmak yerine arkanızı küçük bir minderle destekleyerek oturun
·Mide yanmanız,davranış ve diyet değişikliklerine rağmen düzelmez ve ya artarsa hekiminize danışarak antiasit alın.
-----------KONUYLA İLGİLİ DİĞER BİR KAYNAK-------------
Akut Farenjitte de boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu, boğazda kuruluk, boğazda yanma veya kaşınma hissi, ateş, öksürük gibi şikayetler olur. Boyunda beze, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, baş ağrısı, halsizlik-kırgınlık, ses kısıklığı gibi şikayetlerde görülebilir. Kronik farenjitte ise akut farenjitin aksine ateş, halsizlik ve kırgınlık gibi şikayetler pek görülmez. Boğaz ile ilgili şikayetler daha hafiftir ancak ya hiç kaybolmaz ya da çok kolay ortaya çıkar. Boğazda kuruluk hissi, gıcık, yanma, kuruluk, yabancı cisim hissi, takılma, hafif yutkunma zorluğu gibi şikayetler olur. Gıcık öksürüğü şeklinde bir öksürükte eşlik edebilir. Hastalar boğazını temizleyerek rahatlayacakları hissine kapılırlar ve sürekli temizleme hareketi yaparlar. Ancak bu çoğu zaman boğazı daha fazla tahriş etmeye neden olur.
Bu belirtiler ışığında bir Kulak Burun Boğaz (KBB) uzmanına başvurmanız tavsiye edilir.
Konuyla ilgili aramalar: boğazda yanma hissi , boğazım kuruyor , boğazım acıyor , boğazım yanıyor , hamilelikte kusma , hamilelikte boğaz yanması
Sponsorlu Bağlantılar:
21 Nisan 2011 Perşembe
Göz Altı Morlukları Nasıl Geçer?
Sponsorlu Bağlantılar:
GÖZALTI MORLUKLARINDAN KURTULMANIN YOLLARI
Herhalde göz altındaki morluk ve halkalar kadar can sıkıcı bir sorun olamaz! Üstelik hemen hemen tüm kadınlar bu sorunu yaşıyor. Ancak bazıları her zaman, bazılarıysa dönem dönem diye eklemekte fayda var… Peki göz altlarında morluklar niçin oluşuyor? Uzmanlar bunun çeşitli nedenleri olduğunu belirtiyor. Onlara göre buradaki önemli nokta sorunun sürekli mi yoksa dönemsel mi olduğu. Çünkü dönemsel ve kronik göz altı morluklarının farklı sebepleri var. Göz altında kronik bir şekilde morluk ve halka oluşmasının başlıca nedeni bu bölgedeki ince, kılcal damarlarla ilgili problemler. Ayrıca yorgunluk ve uykusuzluk, güneş ışınları, alerjiler, bazı ilaçların uzun süre kullanımı da dönemsel olarak sorunu ağırlaştıran etkenler. Kronik göz altı morluklarıyla baş etmenin en uygun yöntemi bu morluklara özel üretilmiş kozmetik ürünlerden faydalanmak. Dönemsel sorunlardaysa, sorununun kaynağıyla savaşmamız daha akıllıcadır.
Bir gün sabah çok dinç bir şekilde yataktan kalktınız, sevinç içinde aynaya baktınız ve yüzünüzdeki gülümseme birden kayboldu. Çünkü gözlerinizin altında kocaman mor halkalar oluşmuş. Aslında gözler ilk bakınca bizi ve güzelliğimizi gösteren hassas organlarımızdır. Bir insana ilk baktığımızda gözlerine bakar göz teması kurarız. Böylelikle ilk etkilenmede gözlerde başlar. Bunun için gözlerimizin güzel ve bakımlı olması şarttır. Göz ve göz çevresinde oluşan sorunların aslında bir çok sebebi vardır. Öncelikle sizin sorununuzun kaynağını bulmanız ve ona göre onunla savaşmanız gerekmektedir.
Göz ve Göz Çevresinde Oluşan Morlukların Sebepleri
1. Kılcal damarların kan sızdırması
2. Güneş ışınlarına maruz kalma
3. Alerjiler, astım ve egzama4. İlaç kullanma
5. Dengesiz beslenme6. Yorgunluk, uykusuzluk
7. Yaşlanma
Gözaltı Morlukları İçin Öneriler
Göz altı morlukları nasıl geçer : Papatya çayı ya da lavanta çayı hazırlayıp ılık bir şekilde 2 parça pamuğu hazırladığınız çaya batırıp hafifçe sıkın. Göz kapaklarınızın üzerine koyarak bir süre bekletin.
Göz altı morlukları nasıl giderilir : İnce, yuvarlak patates ya da salatalık dilimleri kesin ya da bunu rendelenmiş olarak da yapabilirsiniz. Gözlerinizi kapatarak üzerine yerleştirin. 10 – 15 dakika bekleyin. Soğuk su ile çalkalayın.
- Bir adet salatalığı rendeleyip buzlukta buz kalıplarının içinde dondurun. Daha sonra dondurulmuş bu salatalık küplerini gözlerinizin mor kısımlarında 5 dakika kadar gezdirin.
- 2 adet papatya çayı poşetini sıcak suya batırın ve çıkardıktan sonra buzdolabında soğutun. Soğuk poşetleri gözlerinizi kapatıp üzerine yerleştirin ve 10 dakika kadar dinlenin. Sonra yine ılık su ile çalkalayın.
Konuyla ilgili aramalar: gözaltındaki morluk nasıl geçer , gözdeki morluk nasıl geçer
Herhalde göz altındaki morluk ve halkalar kadar can sıkıcı bir sorun olamaz! Üstelik hemen hemen tüm kadınlar bu sorunu yaşıyor. Ancak bazıları her zaman, bazılarıysa dönem dönem diye eklemekte fayda var… Peki göz altlarında morluklar niçin oluşuyor? Uzmanlar bunun çeşitli nedenleri olduğunu belirtiyor. Onlara göre buradaki önemli nokta sorunun sürekli mi yoksa dönemsel mi olduğu. Çünkü dönemsel ve kronik göz altı morluklarının farklı sebepleri var. Göz altında kronik bir şekilde morluk ve halka oluşmasının başlıca nedeni bu bölgedeki ince, kılcal damarlarla ilgili problemler. Ayrıca yorgunluk ve uykusuzluk, güneş ışınları, alerjiler, bazı ilaçların uzun süre kullanımı da dönemsel olarak sorunu ağırlaştıran etkenler. Kronik göz altı morluklarıyla baş etmenin en uygun yöntemi bu morluklara özel üretilmiş kozmetik ürünlerden faydalanmak. Dönemsel sorunlardaysa, sorununun kaynağıyla savaşmamız daha akıllıcadır.
Bir gün sabah çok dinç bir şekilde yataktan kalktınız, sevinç içinde aynaya baktınız ve yüzünüzdeki gülümseme birden kayboldu. Çünkü gözlerinizin altında kocaman mor halkalar oluşmuş. Aslında gözler ilk bakınca bizi ve güzelliğimizi gösteren hassas organlarımızdır. Bir insana ilk baktığımızda gözlerine bakar göz teması kurarız. Böylelikle ilk etkilenmede gözlerde başlar. Bunun için gözlerimizin güzel ve bakımlı olması şarttır. Göz ve göz çevresinde oluşan sorunların aslında bir çok sebebi vardır. Öncelikle sizin sorununuzun kaynağını bulmanız ve ona göre onunla savaşmanız gerekmektedir.
Göz ve Göz Çevresinde Oluşan Morlukların Sebepleri
1. Kılcal damarların kan sızdırması
2. Güneş ışınlarına maruz kalma
3. Alerjiler, astım ve egzama4. İlaç kullanma
5. Dengesiz beslenme6. Yorgunluk, uykusuzluk
7. Yaşlanma
Gözaltı Morlukları İçin Öneriler
Göz altı morlukları nasıl geçer : Papatya çayı ya da lavanta çayı hazırlayıp ılık bir şekilde 2 parça pamuğu hazırladığınız çaya batırıp hafifçe sıkın. Göz kapaklarınızın üzerine koyarak bir süre bekletin.
Göz altı morlukları nasıl giderilir : İnce, yuvarlak patates ya da salatalık dilimleri kesin ya da bunu rendelenmiş olarak da yapabilirsiniz. Gözlerinizi kapatarak üzerine yerleştirin. 10 – 15 dakika bekleyin. Soğuk su ile çalkalayın.
- Bir adet salatalığı rendeleyip buzlukta buz kalıplarının içinde dondurun. Daha sonra dondurulmuş bu salatalık küplerini gözlerinizin mor kısımlarında 5 dakika kadar gezdirin.
- 2 adet papatya çayı poşetini sıcak suya batırın ve çıkardıktan sonra buzdolabında soğutun. Soğuk poşetleri gözlerinizi kapatıp üzerine yerleştirin ve 10 dakika kadar dinlenin. Sonra yine ılık su ile çalkalayın.
Konuyla ilgili aramalar: gözaltındaki morluk nasıl geçer , gözdeki morluk nasıl geçer
Sponsorlu Bağlantılar:
Blogspot açılacak mı? Blogger kapalı
Sponsorlu Bağlantılar:
İnternet Teknoloji Derneği (INETD) kapalı blogların açılmasını geciktirdikleri iddiasıyla ilgili kurumlar hakkında suç duyurusunda bulundu.
Dernek tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu dilekçesinde, LigTV yayınlarının izinsiz yayınlayan şirketlerin engelleme kararını kaldıran savcılık kararında aşikar olan bir harf hatası nedeniyle binlerce blog sahibi ve Google hizmetlerini (maps. google. com gibi) kullanan milyonlarca internet kullanıcısı ve binlerce şirketin bu hizmetlere erişiminin engellendiği ifade edildi.
“İstanbul Merkezli Digital Platform İletişim Hizmetleri A. Ş. (Digitürk) ve Pluton Televizyonculuk A. Ş (LigTV) firmalarının, LigTV’nin yayın haklarına sahip olduğu Spor Toto Lig müsabakalarını yayınladıkları gerekçesiyle Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14 Ocak 2011 tarih ve 2011/156 D iş sayılı kararı ile Blogspot. com dahil 4O’ı aşkın alan adı ve 60′ı aşkın IP’ye erişimi engelleme kararı verildiğinin” anlatıldığı dilekçede “Karar IP temelli verildiği için, sadece blogspot. com da bloğu olan yurttaşlarımız değil, blogspot. com ve çeşitli Google hizmetlerini kullanan binlerce şirketimiz ve milyonlarca yurttaşımız etkilenmiştir” ifadelerine yer verildi.
Söz konusu kararla, şikayete konu olan suçla ilgisiz blog sahibi çeşitli şirketlerin, haksız yere cezalandırıldıkları ve suç unsuru içeriği barındıran blogların artık var olmadığı gerekçesiyle pek çok itirazın yapıldığının belirtildiği dilekçede, derneğin de hem kendi bloğu http: //inetd-tr. blogspot. com adresi nedeniyle hem de üyeleri ve tüm kullanıcılar adına karara itiraz ettiği ifade edildi.
Kararın 14 Mart 2011 tarihinde kaldırıldığının anımsatıldığı dilekçede, şunlar kaydedildi:
“Karar, o gün ve ertesi gün basında ve internet haber sitelerinde kararın bir kısmının görüntüsü de verilerek yayınlanmıştır. Karar yazılırken, blogspot. com adresi yanlışlıkla blogsport. com olarak yazılmışsa, açıkça daha önce erişime engelleme kararı verilen blogsport. com’a ait IP’lerin açılması belirtilmiştir. Maalesef, UYAP’in varlığına rağmen kararın tebliği klasik yollardan yapılmış; Savcılık kararının uygulanması gecikmiştir.
Türk Telekom ve birçok servis sağlayıcı, kararda Blogspot’a ait IP’ler üzerinde yasağın kaldırılması yazıldığı ve karardaki alan adı farklılığının aşikar olduğu halde, kararı uygulamamış, ve bu konuda ne mahkemeye, ne kamuoyuna, ne de müşterilerine bilgi verme gereğini duymamıştır. Kanımızca, iyi niyetten uzak ve sorumsuz, ticari ahlaka aykırı davranarak milyonlarca yurttaşımızın ve binlerce şirketin mağdur olmasına neden olmuşlardır.
14. 01. 2010 kararı ‘adı geçen sitelere servis sağlayıcıların içerik sağlayıcıya verdiği hizmeti durdurması yoluyla, erişimin engellenmesi’ şeklinde olmasına rağmen, içerik sağlayıcısına yer sağlama hizmetini değil, kullanıcıların erişimini engellemiştir. Bir başka deyişle, mahkeme kararını, yetki aşımı yaparak, yorumlayarak uygulamamıştır. Öte yandan, basit bir harf hatasını bahane ederek milyonlarca kişinin anayasal haklarını çiğnemekten kaçınmamıştır. Bugün, İnternet erişimi, iletişim, bilgi edinme, öğrenme, iş yapma, eğlence ve kendini geliştirme evrensel haklarını kapsamaktadır. Görev ihmali nedeniyle milyonlarca internet kullanıcısını ve binlerce şirketin hizmeti aksamış, iş ve zaman kaybına sebep olmuştur. “
Konuyla ilgili aramalar: blogger ne zaman açılacak, blogger hesabıma giremiyorum , blogspot ne zaman açılır , blogspot hala kapalı , blogger halen kapalı, bloglara giremiyorum , blogum açılmıyor
Blogger'ın açılması için mahkeme kararına ilişkin yazı için aşağıya tıklayın;
Blogspot açılacak mı
Dernek tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu dilekçesinde, LigTV yayınlarının izinsiz yayınlayan şirketlerin engelleme kararını kaldıran savcılık kararında aşikar olan bir harf hatası nedeniyle binlerce blog sahibi ve Google hizmetlerini (maps. google. com gibi) kullanan milyonlarca internet kullanıcısı ve binlerce şirketin bu hizmetlere erişiminin engellendiği ifade edildi.
“İstanbul Merkezli Digital Platform İletişim Hizmetleri A. Ş. (Digitürk) ve Pluton Televizyonculuk A. Ş (LigTV) firmalarının, LigTV’nin yayın haklarına sahip olduğu Spor Toto Lig müsabakalarını yayınladıkları gerekçesiyle Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14 Ocak 2011 tarih ve 2011/156 D iş sayılı kararı ile Blogspot. com dahil 4O’ı aşkın alan adı ve 60′ı aşkın IP’ye erişimi engelleme kararı verildiğinin” anlatıldığı dilekçede “Karar IP temelli verildiği için, sadece blogspot. com da bloğu olan yurttaşlarımız değil, blogspot. com ve çeşitli Google hizmetlerini kullanan binlerce şirketimiz ve milyonlarca yurttaşımız etkilenmiştir” ifadelerine yer verildi.
Söz konusu kararla, şikayete konu olan suçla ilgisiz blog sahibi çeşitli şirketlerin, haksız yere cezalandırıldıkları ve suç unsuru içeriği barındıran blogların artık var olmadığı gerekçesiyle pek çok itirazın yapıldığının belirtildiği dilekçede, derneğin de hem kendi bloğu http: //inetd-tr. blogspot. com adresi nedeniyle hem de üyeleri ve tüm kullanıcılar adına karara itiraz ettiği ifade edildi.
Kararın 14 Mart 2011 tarihinde kaldırıldığının anımsatıldığı dilekçede, şunlar kaydedildi:
“Karar, o gün ve ertesi gün basında ve internet haber sitelerinde kararın bir kısmının görüntüsü de verilerek yayınlanmıştır. Karar yazılırken, blogspot. com adresi yanlışlıkla blogsport. com olarak yazılmışsa, açıkça daha önce erişime engelleme kararı verilen blogsport. com’a ait IP’lerin açılması belirtilmiştir. Maalesef, UYAP’in varlığına rağmen kararın tebliği klasik yollardan yapılmış; Savcılık kararının uygulanması gecikmiştir.
Türk Telekom ve birçok servis sağlayıcı, kararda Blogspot’a ait IP’ler üzerinde yasağın kaldırılması yazıldığı ve karardaki alan adı farklılığının aşikar olduğu halde, kararı uygulamamış, ve bu konuda ne mahkemeye, ne kamuoyuna, ne de müşterilerine bilgi verme gereğini duymamıştır. Kanımızca, iyi niyetten uzak ve sorumsuz, ticari ahlaka aykırı davranarak milyonlarca yurttaşımızın ve binlerce şirketin mağdur olmasına neden olmuşlardır.
14. 01. 2010 kararı ‘adı geçen sitelere servis sağlayıcıların içerik sağlayıcıya verdiği hizmeti durdurması yoluyla, erişimin engellenmesi’ şeklinde olmasına rağmen, içerik sağlayıcısına yer sağlama hizmetini değil, kullanıcıların erişimini engellemiştir. Bir başka deyişle, mahkeme kararını, yetki aşımı yaparak, yorumlayarak uygulamamıştır. Öte yandan, basit bir harf hatasını bahane ederek milyonlarca kişinin anayasal haklarını çiğnemekten kaçınmamıştır. Bugün, İnternet erişimi, iletişim, bilgi edinme, öğrenme, iş yapma, eğlence ve kendini geliştirme evrensel haklarını kapsamaktadır. Görev ihmali nedeniyle milyonlarca internet kullanıcısını ve binlerce şirketin hizmeti aksamış, iş ve zaman kaybına sebep olmuştur. “
Konuyla ilgili aramalar: blogger ne zaman açılacak, blogger hesabıma giremiyorum , blogspot ne zaman açılır , blogspot hala kapalı , blogger halen kapalı, bloglara giremiyorum , blogum açılmıyor
Blogger'ın açılması için mahkeme kararına ilişkin yazı için aşağıya tıklayın;
Blogspot açılacak mı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)