Buluğ çağının en büyük özelliği bu dönemde çocuğun utangaç, içine dönük ve ben merkezci olmasıdır. Bu yüzden çoğu kez çocuk asık yüzlü ve huysuzdur. Büyüklerin öğütlerine kulak asmamayı, kendi dediklerinde ayak diremeyi büyük marifet sayarlar.
Bütün bu huysuzluklarının temelinde yatan kendine olan güven duygusunun henüz yerleşmemiş olmasıdır. Kendi arkadaşlarına benzemeyi yeğlerler, onlardan aykırı görünmek işlerine gelmez. Hele büyüklerine benzemeyi akıllarından bile geçirmezler. Çoğu anne-babalarını küçük görme eğiliminde değillerdir ama ister istemez öyle tavır takınmayı kendi klanlarının kuramı olarak uygularlar. Anne-baba ve çocuk arasındaki çekişmelerin doruk noktası çocuğun 13-16 yaş arasıdır.
Çocukla aile bireylerinin iyi iletişim kurabilmesi soruna çözüm getirebilir ama bu da kolay değildir. Çünkü, çocuk yaşı gereği sabırsızdır ve büyüklerinin anlatacağı ya da öğütleyeceği şeyleri uzun uzun dinlemek istemez. Büyüklerin geriye bakıp kendi gençliklerini anımsamalarında yarar vardır. Hiçbir kuşak ötekinin aynı değildir, olamaz da. Hele çağımızda, değer hükümlerinin hızla değiştiği, uzayda tatil yapma olanağının çok da uzak bir gelecekte olmadığı çağımızda büyüklerin çocuklarına anlayış göstermekten öte yapabileceği fazla bir şey yoktur. Nükleer enerjinin dünyayı yok etme tehlikesinin her an varolduğu dünyamızda yarınlarından emin olmayan büyükler kendi çocuklarının yarınları hakkındaki endişelerini pek de iyi anlayabilirler. Onun için şimdiki annelerin, babaların çocuklarıyla daha iyi iletişim kurabileceği kanısındayız.