Hastalığın ilk günleri geçtikten sonra, çocuğun sağlık durumunda oldukça ileri bir düzelme görülmüşse, anne, çocuğuyle birlikte ufak tefek, yatakta oynanabilecek oyunlara katılabilir. Hastalık sırasında çocuğun yalnız kalmaması, canının sıkılmaması kesinlikle sağlanmalıdır. Heyecanlı televizyon programları, ziyaretçiler ya da diğer kardeşlerin hasta odasının sükunetini bozmamasına dikkat etmelidir. Çocuğun, gerekli iğnenin yapılması için sağlık memurunun gelişine, ya da hastaneye kaldırılmasına alıştırılması da gerekmektedir. Çocuğun doktor ve hastaneden korku duymaması çok önemlidir. Çok endişeli ve çocuğuna aşırı düşkün anne-baba, çocuklarında güvence uyandıracaklarına, korku ve şüphe uyandırırlar. Hastalığın kısa süren ilk safhası geçtikten sonra, çocuk yine aile yaşantısındaki eski yerini alabilir. Hasta odasının kapısı açık tutulmalıdır. Çocuk, aile bireyleriyle olmaktan hoşlanır ve kendisini güvence içinde hisseder.
Hastaneye Kaldırılan Çocuğun Ruhsal Durumu: Çocuk doktorları, psikologlar ve anne-babalar, çocuğun hastanede annesiyle birlikte kalmasının gerektiği kanısındadırlar. Çocuk, annesinin yanında kendisini ruhsal yönden rahat hisseder. Ama ne yazık ki, bugün için hastanelerin çok kalabalık oluşu, bu olanağın sağlanmasını güçleştirmektedir. Böylece, çocuğun hastanede yatışı, çocuk için annesinden ayrılmak anlamını taşıyabilir. Anneden ayrı kalmak, özellikle, 1-4 yaşlarındaki çocuklar için oldukça güçtür. Bu çocuklar, hastalığın hayati tehlikesi geçer geçmez hemen hastaneden çıkarılmalıdır.
Anne, hasta çocuğunu hastaneye kendi götürmelidir ve ona ancak hastanede iyileşip tekrar oynayabileceğini, onun anlayacağı bir dille anlatmalıdır. Çocuğun en sevdiği kitap ya da oyuncağı da hastaneye götürülmelidir, çünkü çocuk, çoğu kez sevdiği bu oyuncak ya da kitapla oyalanabilir. Çocuğun sevdiği giysi, diş fırçası, terlik gibi şeyler de mümkünse hastaneye götürülmelidir. Çocuk, alışkın olduğu şeyler arasında kendisini yabancı hissetmez.
Hemşire ve doktor arasındaki ilk bağlantıyı anne sağlamalıdır. Anne, çocuğun muayenelerinde hazır bulunmalı, yatağına götürmeli ve beslenme saatlerinde çocuğun yanında bulunmalıdır. Ziyaret saatlerinde anne, kendisini tamamen çocuğuna adamalı, bütün ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalı (yemek yedirme, yıkama, tuvalete götürme gibi), çocuğa daima yatıştırıcı şeyler söylemelidir.
Anne, hasta bakıcısına ya da hemşiresine çocuğun özellikleri hakkında geniş ve aydınlatıcı bilgi vermelidir. Ayrıca, çocukla hemşire arasında sıkı bir bağın kurulmasında yardımcı olmalıdır. Çocuk, annesiyle hemşirenin iyi anlaştığını hissederse, hemşireye karşı güven duyar. Görevli olan doktor ve hemşireler de çocuk psikolojisinden anlamalı ve çocuk için ellerinden gelen kolaylığı sağlamalıdırlar.
Tıbbi yönden bir sakınca yoksa, acı veren ve çocuğun hoşuna gitmeyen muayeneler hastaneye alışma döneminden sonraya bırakılmalıdır ve çocuğa anlayabileceği bir şekilde, örneğin, bebek üzerinde gösterilerek, açıklanmalıdır. Anne-baba da anlayış göstermeli ve muayene sonuçlarını hemen istememeli, doktorlardan önce davranarak çocuğa, "Doktor amca canını yakmayacak!", ya da, "Bu iğne hiç acıtmaz!", "Seni yarın eve götüreceğim!" gibi yalanlar söylememelidir. Bu tür konuşmalar çocuğun doktora ve annesine olan güvenini sarsar. Anne, doktor ve hemşire arasındaki konuşmalar asla çocuğun yanında yapılmamalıdır. "Çocuğun durumu daha da mı kötü?", "Çocuğum ne zaman iyileşecek?" gibi korku verici konuşmalardan kaçınmalıdır. Anne-baba, doktor ve hemşire ne kadar sıkı işbirliği yaparlarsa, çocuk, hastane hayatına o kadar çabuk alışır.