Ayaklarda Yanma Neden Olur?
Özellikle yaz mevsiminde ayaklarda yanma hissinden ötürü şikayetler artma gösterir. Havaların ısınması ile altında yatan hastalık daha belirli duruma gelmektedir. Ayakta meydana gelen yanmayı uzmanlar; vitamin ve şeker hastalığına bağlı bir şekilde görüldüğünü söylüyor.
Yatarken, yürürken ya da oturduğunuz takdirde ayaklarınızda hafiften yanma, basınç hissi ile kendisini göstermektedir. Pantotenik asit ve B5 vitamini eksikliğine bağlı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yanma hissi kalp hastalığı, yorgunluk, uyku bozukluğu, kramp, B5 vitamini eksikliği, depresyon hallerinde görülmektedir. Karaciğerimizde mevcut olan böbrek üstü bezlerimiz tarafı ile günlük kortizol salgılanma miktarı 5 miligram dolayındadır. Karaciğer, böbrek, maya, fındık, buğday, yumurta sarısı, yoğurt ve sütten karşılanabilir.
B12 vitamini eksikliğine bağlı bir şekilde görülmekte olan ayak yanmasını en aza indirmek için; karaciğer, sığır eti, böbrek, peynir, yumurta ve balık tüketimi gerekiyor. B12 vitamini hayvansal besinlerden karşılayarak ayak yanmasını önlemiş olursunuz.
Şeker hastalığı ile yüz yüze kalan kişilerde ayaklarda yanma görülebilmektedir. Ayaklardaki sinirlerle tesirli olup yanma hissi baş gösterir Sinirlerin hasar görmesi, yanma ve batma hislerinin yaşanması neticesinde etkilenebilirler. Hasta ayaklarına kızgın kum dökülmüş gibi hisse kapılır. Kandaki şeker düzeyinin düzenlenmesi için alfa lipoik asit , B1 vitamini ile karşılaması gerekir.
27 Ağustos 2015 Perşembe
Sakal Çıkarma Yöntemleri
Sponsorlu Bağlantılar:
Sakal Çıkarma Yöntemleri
Bilimsel araştırmalara göre erkeklerin yüz bölgelerinde 15 bin kıl bulunmaktadır. Erkeklerde ergenlik sürecin den evvel sakallar çıkmaz. Ergenlik sürecine girilişi ile birlikte sakal çıkışında herhangi sorun yok ise hafiften uzamaya başlamaktadır. Sakal çıkma yaşı kişilere göre 20 yaşına kadar uzayabilir, yaşınız geldiği halde istediğiniz gibi sakalınız çıkmıyorsa farklı yöntemlere başvurup sakalınızın çıkışını hızlandırabilirsiniz.
Sakal çıkartmak amacıyla yöntemler, kürler hazırlayabilirsiniz. Doğal metodlarla başlayıp sakallarınızın çıkışını sağlamanız gerekir. İlk aşamada sakal çıkışında doğal metodlar önemlidir. Cildiniz tahriş bulunmadığı gibi zarar görmesinin de önüne geçersiniz.
Sakal çıkarma tarifi
2 ila 3 diş sarımsağı eziniz. Elde ettiğiniz ezilmiş sarımsak karışımını sakallarımızın çıkışını istediğimiz yerlere sürüyoruz. Kokusu gidinceye dek beklenmeli, her akşam uygulanmalı ve kol olmayan yerlerde kılların çıkışı ile bakabilirsiniz. Ortalama sarımsak maskesi yardımıyla 3 ila 4 hafta neticesinde verim alınmaktadır.
Sakal çıkarmanızı sağlayacak başka ürün ise badem yağı olacaktır. Sarımsağın kokusundan huzursuz duyduğunuzda, istemediğiniz vakit ise badem yağı ile yapabilirsiniz. Badem yağı yardımıyla yüzünüzdeki tüyleriniz daha canlı ve gür çıkışına destek olmaktadır. Yüzünüzü günlük olarak yatma dan evvel badem yağı ile ovalayın. Yaklaşık yarım saat bekleip daha sonra ılık su ile yıkanabilir.
Traş olunuz
Sakallarınıza hali hazırda ulaşamadıysanız eğer son olarak yüzünüzdeki tüyleri jilet ile kesmeniz olacaktır. Jilet vurulması ile tüylerin yerleri açılıp yerine sakalların çıkışı elde edilebilir. Bir ya da iki kere traş olmak yeter.
Doktora başvurunuz
Sakalınız hali hazırda çıkmıyorsa eğer doktora başvurmanız gerekebilmektedir. Yüzünüzün birtakım bölümlerinde kökler seyrek olabilir. Doktor tarafı ile sakal ekme işlemleri yapılarak istediğiniz türden sakalınıza kavuşabilirsiniz. Dermatologlardan yardım alıp sakalınızın çıkışına mani olan hormonal düzensizlik tespit edilerek tedavisi uygulanabilir.
Bilimsel araştırmalara göre erkeklerin yüz bölgelerinde 15 bin kıl bulunmaktadır. Erkeklerde ergenlik sürecin den evvel sakallar çıkmaz. Ergenlik sürecine girilişi ile birlikte sakal çıkışında herhangi sorun yok ise hafiften uzamaya başlamaktadır. Sakal çıkma yaşı kişilere göre 20 yaşına kadar uzayabilir, yaşınız geldiği halde istediğiniz gibi sakalınız çıkmıyorsa farklı yöntemlere başvurup sakalınızın çıkışını hızlandırabilirsiniz.
Sakal çıkartmak amacıyla yöntemler, kürler hazırlayabilirsiniz. Doğal metodlarla başlayıp sakallarınızın çıkışını sağlamanız gerekir. İlk aşamada sakal çıkışında doğal metodlar önemlidir. Cildiniz tahriş bulunmadığı gibi zarar görmesinin de önüne geçersiniz.
Sakal çıkarma tarifi
2 ila 3 diş sarımsağı eziniz. Elde ettiğiniz ezilmiş sarımsak karışımını sakallarımızın çıkışını istediğimiz yerlere sürüyoruz. Kokusu gidinceye dek beklenmeli, her akşam uygulanmalı ve kol olmayan yerlerde kılların çıkışı ile bakabilirsiniz. Ortalama sarımsak maskesi yardımıyla 3 ila 4 hafta neticesinde verim alınmaktadır.
Sakal çıkarmanızı sağlayacak başka ürün ise badem yağı olacaktır. Sarımsağın kokusundan huzursuz duyduğunuzda, istemediğiniz vakit ise badem yağı ile yapabilirsiniz. Badem yağı yardımıyla yüzünüzdeki tüyleriniz daha canlı ve gür çıkışına destek olmaktadır. Yüzünüzü günlük olarak yatma dan evvel badem yağı ile ovalayın. Yaklaşık yarım saat bekleip daha sonra ılık su ile yıkanabilir.
Traş olunuz
Sakallarınıza hali hazırda ulaşamadıysanız eğer son olarak yüzünüzdeki tüyleri jilet ile kesmeniz olacaktır. Jilet vurulması ile tüylerin yerleri açılıp yerine sakalların çıkışı elde edilebilir. Bir ya da iki kere traş olmak yeter.
Doktora başvurunuz
Sakalınız hali hazırda çıkmıyorsa eğer doktora başvurmanız gerekebilmektedir. Yüzünüzün birtakım bölümlerinde kökler seyrek olabilir. Doktor tarafı ile sakal ekme işlemleri yapılarak istediğiniz türden sakalınıza kavuşabilirsiniz. Dermatologlardan yardım alıp sakalınızın çıkışına mani olan hormonal düzensizlik tespit edilerek tedavisi uygulanabilir.
20 Ağustos 2015 Perşembe
Yazın Cilt Bakımı
Sponsorlu Bağlantılar:
Yazın Cilt Bakımı
Mevsimlerin değişikliği ile cildimizin beklentileri de değişecektir. Yaz aylarında bakım hususunda cildimizle daha çok ilgilenmemiz, cildimize zaman ayırmamız ve cildimizle uğraşmamız gerekebilmektedir. Cildimizin yazın sıcaklarından etkilenmemesi adına fazlası ile dikkat etmek gerekir. Cildimizi yaz aylarında hazır tutarak menfi etkilere karşı korumuş oluruz. Bakımını ihmal etmeden yapacaklarımız cildimizi daima korur ve zararlarını önler.
Yaz ayında havaların ısınması sıcaklıkların insanları bunaltıcı hale getirmesi ile cildimize de zarar vermektedir. Güneş lekelerinin oluşması, türlü hastalıkların baş göstermesine sebeptir. Cildimizin kurumasına ve yanmasına karşılık güneş koruyucu kremler kullanılabilir. Sıcak bölgelerde yaşayan kişiler bilhassa cilt bakımlarında daha fazla dikkat etmelidir. Vücudumuz su yitimi yaşamasından ötürü baygınlık haller yaşanır, cildimizde kuruma ve döküntüleri engellemek adına ise mutlak suretle güneşten korunmamız gerekir. Güneşin en tesirli olduğu zamanlar 12:00 – 15:00 saatleri içerisinde gölge alanda durmalı ve evden çıkmamamız gerekir.
Sıcaklardan ötürü terleme olacağı için giydiğimiz elbiseler pamuksu olmalıdır. Açık renkte elbiseler güneş ışınları yansıtacağından ötürü sıcağı fazla hissetmemizi de önler. Boyun ve yüz bölgelerin sıcaktan ötürü yanmaması için büyük örten şapkalardan kullanmamız gerekir.
Kullanılan makyaj malzemeleri kimyasallar içerdiğinden ötürü yazın daha fazla etkilenebilirsiniz. Ağır makyajdan sakınılmalıdır. Hafif makyaj yardımıyla cilt güzelliğimizi de sağlamış oluruz.
Yazın dengeli ve düzenli beslenmek oldukça önemlidir. Yağlı yiyeceklerden uzak bir şekilde beslenmemize dikkat etmemiz gerekir. Bol sulu, soğuk ve hafif yiyeceklerin tüketimi gerekebilmektedir. Vücudumuzun ihtiyacı olan vitamin, mineralleri karşıladığımız müddetçe korunmuş oluruz.
Kişiler bilhassa yaz aylarında sigara ve alkol tüketimini arttırır. Bundan dolayı da ciltleri zarar görmektedir. Yaşlanma, buruşma, sarkma gibi tesirlerin ortaya çıkışına sebeptir. Spor yapan kişiler vücutlarını daha dinç ve sıkı tutabilirler. Bilhassa formda kalmak isteyen kişiler yaz aylarında kendilerine çok daha dikkat edip bunu sağlamaları olanaklıdır.
Yazın el bakımı
Ellerimiz güneşte fazlası ile kalacağından ötürü dikkat etmek gerekir. Güneşin zararlarından etkilenmemesi için güneş kremi sürülebilir. Eldiven kullanılmamalı ama gün içerisinde ellerimizi ıslatarak koruyabiliriz. Yazın el bakımı yöntemlerinden birisi ise kahve telvesi kullanılmasıdır. Ellerinize doğal olarak sürüp yaklaşık 15 dakika kadar beklettikten sonra yıkamanızdır.
Yazın ayak bakımı
Yazın sıcaklardan en çok etkilenen yerlerimizden birisi ayaklarımız olur. Doğru şekilde ayak bakımı yapılmaması topuklarda çatlaklar, pis koklar, tırnaklarda kırılmalar ve mantar oluşumuna sebeptir. Özel bakım kremleri ve her gün ayakların yıkanarak temizlenmesi gerekiyor.
Mevsimlerin değişikliği ile cildimizin beklentileri de değişecektir. Yaz aylarında bakım hususunda cildimizle daha çok ilgilenmemiz, cildimize zaman ayırmamız ve cildimizle uğraşmamız gerekebilmektedir. Cildimizin yazın sıcaklarından etkilenmemesi adına fazlası ile dikkat etmek gerekir. Cildimizi yaz aylarında hazır tutarak menfi etkilere karşı korumuş oluruz. Bakımını ihmal etmeden yapacaklarımız cildimizi daima korur ve zararlarını önler.
Yaz ayında havaların ısınması sıcaklıkların insanları bunaltıcı hale getirmesi ile cildimize de zarar vermektedir. Güneş lekelerinin oluşması, türlü hastalıkların baş göstermesine sebeptir. Cildimizin kurumasına ve yanmasına karşılık güneş koruyucu kremler kullanılabilir. Sıcak bölgelerde yaşayan kişiler bilhassa cilt bakımlarında daha fazla dikkat etmelidir. Vücudumuz su yitimi yaşamasından ötürü baygınlık haller yaşanır, cildimizde kuruma ve döküntüleri engellemek adına ise mutlak suretle güneşten korunmamız gerekir. Güneşin en tesirli olduğu zamanlar 12:00 – 15:00 saatleri içerisinde gölge alanda durmalı ve evden çıkmamamız gerekir.
Sıcaklardan ötürü terleme olacağı için giydiğimiz elbiseler pamuksu olmalıdır. Açık renkte elbiseler güneş ışınları yansıtacağından ötürü sıcağı fazla hissetmemizi de önler. Boyun ve yüz bölgelerin sıcaktan ötürü yanmaması için büyük örten şapkalardan kullanmamız gerekir.
Kullanılan makyaj malzemeleri kimyasallar içerdiğinden ötürü yazın daha fazla etkilenebilirsiniz. Ağır makyajdan sakınılmalıdır. Hafif makyaj yardımıyla cilt güzelliğimizi de sağlamış oluruz.
Yazın dengeli ve düzenli beslenmek oldukça önemlidir. Yağlı yiyeceklerden uzak bir şekilde beslenmemize dikkat etmemiz gerekir. Bol sulu, soğuk ve hafif yiyeceklerin tüketimi gerekebilmektedir. Vücudumuzun ihtiyacı olan vitamin, mineralleri karşıladığımız müddetçe korunmuş oluruz.
Kişiler bilhassa yaz aylarında sigara ve alkol tüketimini arttırır. Bundan dolayı da ciltleri zarar görmektedir. Yaşlanma, buruşma, sarkma gibi tesirlerin ortaya çıkışına sebeptir. Spor yapan kişiler vücutlarını daha dinç ve sıkı tutabilirler. Bilhassa formda kalmak isteyen kişiler yaz aylarında kendilerine çok daha dikkat edip bunu sağlamaları olanaklıdır.
Yazın el bakımı
Ellerimiz güneşte fazlası ile kalacağından ötürü dikkat etmek gerekir. Güneşin zararlarından etkilenmemesi için güneş kremi sürülebilir. Eldiven kullanılmamalı ama gün içerisinde ellerimizi ıslatarak koruyabiliriz. Yazın el bakımı yöntemlerinden birisi ise kahve telvesi kullanılmasıdır. Ellerinize doğal olarak sürüp yaklaşık 15 dakika kadar beklettikten sonra yıkamanızdır.
Yazın ayak bakımı
Yazın sıcaklardan en çok etkilenen yerlerimizden birisi ayaklarımız olur. Doğru şekilde ayak bakımı yapılmaması topuklarda çatlaklar, pis koklar, tırnaklarda kırılmalar ve mantar oluşumuna sebeptir. Özel bakım kremleri ve her gün ayakların yıkanarak temizlenmesi gerekiyor.
Kalp Sağlığını Korumak İçin Neler Yapabiliriz?
Sponsorlu Bağlantılar:
Kalp Sağlığını Korumak İçin Neler Yapabiliriz?
Kalp sağlığını önemseyen kişiler için alacakları türlü tedbirler olabilmektedir. Sağlığını korumak amacıyla her zaman sağlıklı, düzenli ve dengeli şekilde beslenmeye özen göstermemiz gerekir. Küçük yaşlardan gelen kötü beslenme alışkanlıkları, ilerleyen yaşlarda hayatımızı daha zor hale getirebilir. Kendi sağlığımızdan en başta biz sorumluyuz. Kalp sağlığımızı korumak amacıyla yapacağımız ufak tefek işler neticesinde sağlığımıza kavuşabiliriz. Kalbimizi koruyan gıdaları tanıyacağız.
Balık: Omega 3 bakımından zengin olması katı yağlara göre çok daha faydalıdır. Kalp sağlığını koruduğu gibi destekler. Omega 3 tüketilmesi yardımıyla kalbimizi korur, damar çeperinin zarar görmesinin önüne geçeriz. Kalbin sağlıklı olması adına haftada 2 öğün balık tüketimi gerekir.
Kuruyemiş: Omega 3 olması bakımından zenginler. Kuruyemişler tüketilebilecek alternatif yiyeceklerdir. Gün içinde öğün atlamanın yerine bir avuç kuruyemiş ihtiyacınızı karşılayabilir. Kandaki şeker düzeyinin düzenlemesine imkan vermektedir.
Yulaf: Kalbi koruduğu gibi yüksek tansiyon sorununa iyi gelmektedir. Kandaki şeker düzeyinin düzelmesini sağlayarak tokluk duygusu yaratmaktadır.
Acı biber: Kırmızı ve yeşil olarak bulunmakta olan acı biberlerin tüketilmesi kanı inceltir. Damarların rahatlamasını sağlayarak kanın taşınmasını kolay hale getirir. Kalp kaslarını ve damarını koruyucu etkiyi bulunur. Acı biber tüketerek kalp sağlığını koruyabilirsiniz.
Havuç: İçerdiği CRP denilen bileşik yardımıyla enfeksiyonlara karşı koruma sağlar.
Kalbimizi korumak amacıyla neler yapabiliriz?
Günlük yapılacak egzersiz ve spor kalp sağlığını koruyabilir.
Günlük alınan kalori miktarı doğru düzeyde olmalıdır.
Kırmızı et yerine beyaz et ağırlıklı tüketilmelidir.
Sigara ve alkol kullanılışı azaltılmalıdır.
Düzenli egzersiz yapılışı sağlığımızı korur.
Düzenli uyku kalbin rahatlamasına imkan vermektedir.
Enerji içeceklerinin tüketiminden uzak durmak gerekir.
Hazır besinler yerine sebze yemeklerine ağır verilmelidir.
Kalp sağlığını önemseyen kişiler için alacakları türlü tedbirler olabilmektedir. Sağlığını korumak amacıyla her zaman sağlıklı, düzenli ve dengeli şekilde beslenmeye özen göstermemiz gerekir. Küçük yaşlardan gelen kötü beslenme alışkanlıkları, ilerleyen yaşlarda hayatımızı daha zor hale getirebilir. Kendi sağlığımızdan en başta biz sorumluyuz. Kalp sağlığımızı korumak amacıyla yapacağımız ufak tefek işler neticesinde sağlığımıza kavuşabiliriz. Kalbimizi koruyan gıdaları tanıyacağız.
Balık: Omega 3 bakımından zengin olması katı yağlara göre çok daha faydalıdır. Kalp sağlığını koruduğu gibi destekler. Omega 3 tüketilmesi yardımıyla kalbimizi korur, damar çeperinin zarar görmesinin önüne geçeriz. Kalbin sağlıklı olması adına haftada 2 öğün balık tüketimi gerekir.
Kuruyemiş: Omega 3 olması bakımından zenginler. Kuruyemişler tüketilebilecek alternatif yiyeceklerdir. Gün içinde öğün atlamanın yerine bir avuç kuruyemiş ihtiyacınızı karşılayabilir. Kandaki şeker düzeyinin düzenlemesine imkan vermektedir.
Yulaf: Kalbi koruduğu gibi yüksek tansiyon sorununa iyi gelmektedir. Kandaki şeker düzeyinin düzelmesini sağlayarak tokluk duygusu yaratmaktadır.
Acı biber: Kırmızı ve yeşil olarak bulunmakta olan acı biberlerin tüketilmesi kanı inceltir. Damarların rahatlamasını sağlayarak kanın taşınmasını kolay hale getirir. Kalp kaslarını ve damarını koruyucu etkiyi bulunur. Acı biber tüketerek kalp sağlığını koruyabilirsiniz.
Havuç: İçerdiği CRP denilen bileşik yardımıyla enfeksiyonlara karşı koruma sağlar.
Kalbimizi korumak amacıyla neler yapabiliriz?
Günlük yapılacak egzersiz ve spor kalp sağlığını koruyabilir.
Günlük alınan kalori miktarı doğru düzeyde olmalıdır.
Kırmızı et yerine beyaz et ağırlıklı tüketilmelidir.
Sigara ve alkol kullanılışı azaltılmalıdır.
Düzenli egzersiz yapılışı sağlığımızı korur.
Düzenli uyku kalbin rahatlamasına imkan vermektedir.
Enerji içeceklerinin tüketiminden uzak durmak gerekir.
Hazır besinler yerine sebze yemeklerine ağır verilmelidir.
19 Ağustos 2015 Çarşamba
Kabızlıktan Nasıl Kurtulunur?
Sponsorlu Bağlantılar:
Kabızlıktan Nasıl Kurtulunur?
Kabızlık en yaygın görülen sindirim sistemi rahatsızlıklarından bir tanesidir. Tuvalet ihtiyacınızı karşılamakta zorlanabilir, ağrılar hisseder ve karın kısmından normalden daha fazla şişkinlik görülebilmektedir. Kabızlığı azaltıcı ve gideren yöntemleri deneyerek rahatlamış hisseder, problemlerin önüne geçebilirsiniz.
Öğünlerinize ekstra olarak salata ilave edin. Tüketecek olduğunuz salata sindirim sisteminin çalışmasını kolay hale getirir. Sağlıklı şekilde tuvalet gereksinimini karşılarsınız.
Şeftali, erik, ananas, üzüm, portakal, kuru erik, greyfurt ve portakal tüketilmesi kabızlığını azaltarak sağlığınıza kavuşmanızı sağlayacaktır. Günde 3 porsiyon meyve tüketilmesi kafi olacaktır.
Marul, ıspanak, kereviz, domates, soğan, şalgam, havuç sebze tüketilmesi kabızlığınıza destek olmaktadır.
Bağırsakların sağlıklı çalışması adına günlük minimum 2 litre su tüketilmelidir.
Kafeinli içecekler olan çay, kola, kahve gibi içeceklerden uzak durmalıdır.
Kabızlığa neden olan kuru, patates kızartması, rafine ve işlenmiş yiyeceklerin tüketime bir müddet ara veriniz.
Bol miktarda lif içeren besinler tüketimi bağırsakların çalışmasına destek vermektedir.
Hareketsiz hayattan ötürü sindirim sistemi sorunla karşılaşır. Egzersiz ve hareket etmek sindiriminize destek olmaktadır.
Yeşil çay, anason, papatya çayı günde sabah akşam olmak üzere iki bardak tüketmek sindirim sistemini rahatlatır.
Günlük kefir ya da prebiyotik yoğurt tüketmek fayda sağlayacaktır.
Kabızlık eğer 2 haftadan daha uzun sürüyorsa mutlak suretle doktora başvurmanız gerekir.
İlgili aramalar: kabızlıktan nasıl kurtulunur, kabızlık nasıl geçer, kabızlığın tedavisi nedir, kabızlığı neler geçirir
Kabızlık en yaygın görülen sindirim sistemi rahatsızlıklarından bir tanesidir. Tuvalet ihtiyacınızı karşılamakta zorlanabilir, ağrılar hisseder ve karın kısmından normalden daha fazla şişkinlik görülebilmektedir. Kabızlığı azaltıcı ve gideren yöntemleri deneyerek rahatlamış hisseder, problemlerin önüne geçebilirsiniz.
Öğünlerinize ekstra olarak salata ilave edin. Tüketecek olduğunuz salata sindirim sisteminin çalışmasını kolay hale getirir. Sağlıklı şekilde tuvalet gereksinimini karşılarsınız.
Şeftali, erik, ananas, üzüm, portakal, kuru erik, greyfurt ve portakal tüketilmesi kabızlığını azaltarak sağlığınıza kavuşmanızı sağlayacaktır. Günde 3 porsiyon meyve tüketilmesi kafi olacaktır.
Marul, ıspanak, kereviz, domates, soğan, şalgam, havuç sebze tüketilmesi kabızlığınıza destek olmaktadır.
Bağırsakların sağlıklı çalışması adına günlük minimum 2 litre su tüketilmelidir.
Kafeinli içecekler olan çay, kola, kahve gibi içeceklerden uzak durmalıdır.
Kabızlığa neden olan kuru, patates kızartması, rafine ve işlenmiş yiyeceklerin tüketime bir müddet ara veriniz.
Bol miktarda lif içeren besinler tüketimi bağırsakların çalışmasına destek vermektedir.
Hareketsiz hayattan ötürü sindirim sistemi sorunla karşılaşır. Egzersiz ve hareket etmek sindiriminize destek olmaktadır.
Yeşil çay, anason, papatya çayı günde sabah akşam olmak üzere iki bardak tüketmek sindirim sistemini rahatlatır.
Günlük kefir ya da prebiyotik yoğurt tüketmek fayda sağlayacaktır.
Kabızlık eğer 2 haftadan daha uzun sürüyorsa mutlak suretle doktora başvurmanız gerekir.
İlgili aramalar: kabızlıktan nasıl kurtulunur, kabızlık nasıl geçer, kabızlığın tedavisi nedir, kabızlığı neler geçirir
Dondurmanın Çocuklar İçin Zararı Var Mı?
Sponsorlu Bağlantılar:
Dondurmanın Çocuklar İçin Zararı Var Mı?
Yaz ayının gelmesi ile beraber havaların ısınması yediden yetmişe hepimizi etkilemektedir. Serinlemek amacı ile farklı alternatif yöntemlere başvurulmaktadır. Bunlardan birisi tatile gidemeyen ve içerisinin serinlemesini isteyenler dondurma severlerdir. Orta yaşlarda olan kişiler için dondurma yemek sorun olarak görülmese bile bebekler için öyle olmaz. Anneler bilhassa çocuklarının sağlığından kaygı ettiklerinden ötürü her şeye şüpheci bakıyorlar. Sağlıklı olması kadar doyurucu ve gelecekte sağlık sorunlarına sebebiyet olmayışı gerekmektedir.
Günümüzde üretilen dondurmalara şeker pancarından elde edilen doğal şeker yerine daha sağlıksız mısır glukozu ya da bilinmeyen sağlıksız tatlandırıcılar dahil ediliyor. Doğal salep kullanımı gerektiği yerde yapay salep, süt yerine sut ve süt tozu ağırlıklı olur. Meyve yerine suni meyve boyası dahil edilerek rengarenk dondurmalar elde edilir. Yeni üretilen dondurmalar daha çok yapay şekilde elde edilir. Buz dondurmaların içinde dahil edilen türlü katkı maddeleri gelişmiş dünya ülkelerinde yasaklanmıştır.
Ucuza satılan dondurmalar esasında suni tatlandırıcılar ile doludur. Normalde 1000 ml yazan dondurma 570 gramdır. Katkı maddeleri katılıp hacmi büyütülerek satışları yapılır.
Çocuğunuza yedirecek olduğunuz dondurma esasında gerçek dondurma mı? Küçüklüğümüzde yapılmakta olan dondurmalara katacak katkı maddesi bulunmadığı gibi dondurma ustaları tarafı ile yoğrularak yapılırdı. Tatlandırıcı olmadan direkt süt, şeker gibi doğal maddelerle hazırlanırdı. Sanırım evde yapılacak dondurma daha lezzetli ve tatlı olur.
İlgili aramalar: dondurmanın çocuklar için zararı var mı, dondurma yemenin zararı var mı, dordurma hasta eder mi, dondurma sağlıksız mı
Yaz ayının gelmesi ile beraber havaların ısınması yediden yetmişe hepimizi etkilemektedir. Serinlemek amacı ile farklı alternatif yöntemlere başvurulmaktadır. Bunlardan birisi tatile gidemeyen ve içerisinin serinlemesini isteyenler dondurma severlerdir. Orta yaşlarda olan kişiler için dondurma yemek sorun olarak görülmese bile bebekler için öyle olmaz. Anneler bilhassa çocuklarının sağlığından kaygı ettiklerinden ötürü her şeye şüpheci bakıyorlar. Sağlıklı olması kadar doyurucu ve gelecekte sağlık sorunlarına sebebiyet olmayışı gerekmektedir.
Günümüzde üretilen dondurmalara şeker pancarından elde edilen doğal şeker yerine daha sağlıksız mısır glukozu ya da bilinmeyen sağlıksız tatlandırıcılar dahil ediliyor. Doğal salep kullanımı gerektiği yerde yapay salep, süt yerine sut ve süt tozu ağırlıklı olur. Meyve yerine suni meyve boyası dahil edilerek rengarenk dondurmalar elde edilir. Yeni üretilen dondurmalar daha çok yapay şekilde elde edilir. Buz dondurmaların içinde dahil edilen türlü katkı maddeleri gelişmiş dünya ülkelerinde yasaklanmıştır.
Ucuza satılan dondurmalar esasında suni tatlandırıcılar ile doludur. Normalde 1000 ml yazan dondurma 570 gramdır. Katkı maddeleri katılıp hacmi büyütülerek satışları yapılır.
Çocuğunuza yedirecek olduğunuz dondurma esasında gerçek dondurma mı? Küçüklüğümüzde yapılmakta olan dondurmalara katacak katkı maddesi bulunmadığı gibi dondurma ustaları tarafı ile yoğrularak yapılırdı. Tatlandırıcı olmadan direkt süt, şeker gibi doğal maddelerle hazırlanırdı. Sanırım evde yapılacak dondurma daha lezzetli ve tatlı olur.
İlgili aramalar: dondurmanın çocuklar için zararı var mı, dondurma yemenin zararı var mı, dordurma hasta eder mi, dondurma sağlıksız mı
Aşırı Sıcakların Zararları
Sponsorlu Bağlantılar:
Aşırı Sıcakların Zararları
Aşırı sıcak havaların gelmesi ile birlikte insanlar yüksek ısılara maruz kaldı. Bunun neticesinde vücut ısısında artma izlenir. Beden ısısı artması ile terleme mekanizması bozulma gösterip vücut ısısını düzenlememektedir. Vücut ısısı 10 ila 15 dakika içinde 40 ila 41 °C çıkabileceğinden dikkatli olunması gerekiyor. Kişilere müdahale edilerek bende sıcakları düşülebilir. Bilinç kaybının önüne geçilerek kişilerde kalıcı hasara ve ölüme yol açması engellenmelidir. Kişini ateşi 39,4 °C üzerine çıkışı deride kuruluk, terleme ortadan kalkar, baş ağrısı ve dönmesi, göz çukurlarında belirginleşme ve bilinç kaybının ardından komaya kadar gidebilir.
Aşırı sıcağa maruz kalmış kişilere müdahalelerde kişi serin bir yere alınarak sıkı elbiseleri gevşetilmeli ve rahatlatılmalıdır. Su, soğutuculardan olan vantilatör ya da klima kullanarak serinletilip ateşi düşürülmelidir. Bilinci kapalı durumdaysa su verilmemeli doğru sağlık merkezlerine götürülüşü gerekiyor. Gerek hava yolu açılması, yapay solunum yapılışı gerek duyulabilir.
Sıcak bitkinliği: Uzun süre sıcakların etkisinde klana kişilerde sıvı kaybı yaşanır. Sıvı ihtiyacı karşılanmaması neticesinde mineral kaybına neden olabilmektedir. Yaşlılarda tansiyonların düşmesine bile neden olmaktadır. Halsizlik, bayılma, nabız hızlanması, ateş yükselmesi ile kendisini göstermektedir. Doğrudan etkilenme olacağı için ötürü deride soğukluk, nemlilik, nabız hızlı ve zayıf, solunum hızında farklılık yaşanır. Kişiler serin ortamlarda dinlenme edip dinlenmelidir. Sıcaklardan olanaklı mertebe uzak durarak kendi sağlıklarını koruyabilirler.
Sıcak krampları: Aşrı sıcakların olmasından ötürü kişilerde görülmektedir. Düşük mineral seviyesi, kaslarda ve sıcaklardan ötürü kramp yaşanmasına yol açar. Sıcak havalarda kramp ortaya çıkarak bitkinlik, yorgunluk, bacak, kol kaslarının zayıflaması, fiziksel aktivitelerde ağrılar görülüşü ile anlaşılır.
Psikolojik etki: Havaların ısınması insanların susuz kalarak psikolojik olarak etkilenmelerine neden olmaktadır. Sıcaklardan bunalan kişiler agresif hareketler sergileyebilir. Serin ortamlar insanları sakinleştirdiği gibi aşırı sıcaklardan etkilenenler gün içerisinde gölgelik ve bolca su içmelidir. İş alanında çalışmaları bile kişileri menfi şekilde etkileyebilmektedir.
İlgili aramalar: aşırı sıcakların zararları, sıcak havanın etkileri, çok sıcak havanın insan vücuduna etkileri
Aşırı sıcak havaların gelmesi ile birlikte insanlar yüksek ısılara maruz kaldı. Bunun neticesinde vücut ısısında artma izlenir. Beden ısısı artması ile terleme mekanizması bozulma gösterip vücut ısısını düzenlememektedir. Vücut ısısı 10 ila 15 dakika içinde 40 ila 41 °C çıkabileceğinden dikkatli olunması gerekiyor. Kişilere müdahale edilerek bende sıcakları düşülebilir. Bilinç kaybının önüne geçilerek kişilerde kalıcı hasara ve ölüme yol açması engellenmelidir. Kişini ateşi 39,4 °C üzerine çıkışı deride kuruluk, terleme ortadan kalkar, baş ağrısı ve dönmesi, göz çukurlarında belirginleşme ve bilinç kaybının ardından komaya kadar gidebilir.
Aşırı sıcağa maruz kalmış kişilere müdahalelerde kişi serin bir yere alınarak sıkı elbiseleri gevşetilmeli ve rahatlatılmalıdır. Su, soğutuculardan olan vantilatör ya da klima kullanarak serinletilip ateşi düşürülmelidir. Bilinci kapalı durumdaysa su verilmemeli doğru sağlık merkezlerine götürülüşü gerekiyor. Gerek hava yolu açılması, yapay solunum yapılışı gerek duyulabilir.
Sıcak bitkinliği: Uzun süre sıcakların etkisinde klana kişilerde sıvı kaybı yaşanır. Sıvı ihtiyacı karşılanmaması neticesinde mineral kaybına neden olabilmektedir. Yaşlılarda tansiyonların düşmesine bile neden olmaktadır. Halsizlik, bayılma, nabız hızlanması, ateş yükselmesi ile kendisini göstermektedir. Doğrudan etkilenme olacağı için ötürü deride soğukluk, nemlilik, nabız hızlı ve zayıf, solunum hızında farklılık yaşanır. Kişiler serin ortamlarda dinlenme edip dinlenmelidir. Sıcaklardan olanaklı mertebe uzak durarak kendi sağlıklarını koruyabilirler.
Sıcak krampları: Aşrı sıcakların olmasından ötürü kişilerde görülmektedir. Düşük mineral seviyesi, kaslarda ve sıcaklardan ötürü kramp yaşanmasına yol açar. Sıcak havalarda kramp ortaya çıkarak bitkinlik, yorgunluk, bacak, kol kaslarının zayıflaması, fiziksel aktivitelerde ağrılar görülüşü ile anlaşılır.
Psikolojik etki: Havaların ısınması insanların susuz kalarak psikolojik olarak etkilenmelerine neden olmaktadır. Sıcaklardan bunalan kişiler agresif hareketler sergileyebilir. Serin ortamlar insanları sakinleştirdiği gibi aşırı sıcaklardan etkilenenler gün içerisinde gölgelik ve bolca su içmelidir. İş alanında çalışmaları bile kişileri menfi şekilde etkileyebilmektedir.
İlgili aramalar: aşırı sıcakların zararları, sıcak havanın etkileri, çok sıcak havanın insan vücuduna etkileri
17 Ağustos 2015 Pazartesi
Kavunun Sağlığa Faydaları
Sponsorlu Bağlantılar:
Kavunun Sağlığa Faydaları
Yazın en sevilen meyvelerinin başlarında gelen, hoş kokusuyla aklımızı başımızdan alan kavun, sağlık açısından da bilere muhteşem faydalar sunuyor.
Her Derde Deva Yiyecek; Kavun
Kavun etkili bir idrar söktürücüdür. Eğer idrar yolu hastalıklarından şikayetiniz var ise bol bol kavun tüketmenizi öneriyoruz. İdrar söktürücü özelliğinin dışında, idrar yollarını temizleyici ve rahatlatıcı etkisi de vardır.
Bilhassa yemeklerden öce tüketeceğiniz bir kaç dilim kavun, bütün sindirim organlarını temizler ve bu organlarda bulunan hastalıkların oluşmasını engeller.
Böbrek kumu ve diğer böbrek rahatsızlıkları için yenilen kavun, böbreklerin rahatlamasına yardımcı olur. Böbrekte ya da idrar torbasında iltihaplanma varsa bol bol kavun çekirdeği yemek, iltihabın vücuttan atılmasını sağlıyor.
Kavun çekirdeğinin de pek çok yararı vardır. Kaynatılarak içeceğiniz kavun çekirdeklerinin suyu, solunum yolunda oluşan rahatsızlıkların önlenmesine yardımcı olur. Özellikle; burun tıkanıklığı ve balgam şikayetleri varsa rahatsızlığın giderilmesine büyük yardımı oluyor.
Gerginlik ve stres gibi nedenlerden ötürü uykusuzluk çekiliyorsa, kavunun sakinleştirici ve rahatlatıcı etkisi uykusuzluk sorunun giderilmesini sağlar.
Biraz kavunu ezip soğuk sütle karıştırdığınızda, harika bir cilt nemlendiricisi sahip olabilirsiniz. Bilhassa kuru ciltler için bu maske son derece etkilidir.
Sıcak yaz günlerinde kavunun diğer önemli bir etkisi de vücudumuzu serinletmesidir. Bu sebeple sıcak havalarda bol bol yenilmesi yararlıdır. Buna ek olarak cilt yanıklarına da oldukça iyi gelir. Kavun, yanıkların ağrısını hafifleterek iyileşmesini hızlandırıyor.
Yazın en sevilen meyvelerinin başlarında gelen, hoş kokusuyla aklımızı başımızdan alan kavun, sağlık açısından da bilere muhteşem faydalar sunuyor.
Her Derde Deva Yiyecek; Kavun
Kavun etkili bir idrar söktürücüdür. Eğer idrar yolu hastalıklarından şikayetiniz var ise bol bol kavun tüketmenizi öneriyoruz. İdrar söktürücü özelliğinin dışında, idrar yollarını temizleyici ve rahatlatıcı etkisi de vardır.
Bilhassa yemeklerden öce tüketeceğiniz bir kaç dilim kavun, bütün sindirim organlarını temizler ve bu organlarda bulunan hastalıkların oluşmasını engeller.
Böbrek kumu ve diğer böbrek rahatsızlıkları için yenilen kavun, böbreklerin rahatlamasına yardımcı olur. Böbrekte ya da idrar torbasında iltihaplanma varsa bol bol kavun çekirdeği yemek, iltihabın vücuttan atılmasını sağlıyor.
Kavun çekirdeğinin de pek çok yararı vardır. Kaynatılarak içeceğiniz kavun çekirdeklerinin suyu, solunum yolunda oluşan rahatsızlıkların önlenmesine yardımcı olur. Özellikle; burun tıkanıklığı ve balgam şikayetleri varsa rahatsızlığın giderilmesine büyük yardımı oluyor.
Gerginlik ve stres gibi nedenlerden ötürü uykusuzluk çekiliyorsa, kavunun sakinleştirici ve rahatlatıcı etkisi uykusuzluk sorunun giderilmesini sağlar.
Biraz kavunu ezip soğuk sütle karıştırdığınızda, harika bir cilt nemlendiricisi sahip olabilirsiniz. Bilhassa kuru ciltler için bu maske son derece etkilidir.
Sıcak yaz günlerinde kavunun diğer önemli bir etkisi de vücudumuzu serinletmesidir. Bu sebeple sıcak havalarda bol bol yenilmesi yararlıdır. Buna ek olarak cilt yanıklarına da oldukça iyi gelir. Kavun, yanıkların ağrısını hafifleterek iyileşmesini hızlandırıyor.
Saçın Rengini Nasıl Açabiliriz?
Sponsorlu Bağlantılar:
Saçın Rengini Nasıl Açabiliriz?
Saçlarınızın koyu renginden sıkıldıysanız, boya ile saçınızı harap etmek istemiyorsanız, evinizdeki ürünlerle saçınızın rengini doğal bir biçimde açabilirsiniz.
Saçlarınızın Rengini Evde Doğal Yöntemlerle Açın
Papatya Çayı: Saç rengini açmak amacıyla kullanılan en popüler metoddan bir tanesi papatya suyudur. Aktardan alacak olduğunuz bir miktar papatyayı, birazcık suda kaynatarak soğutun. Yıkamış olduğunuz saçınıza, demleyerek soğuttuğunuz papatya suyundan uygulayınız. Papatya çayı ile ıslattığınız saçlarınızı, güneşe çıkarak doğal yollarla kurutun. Saçlarınız istediğiniz doğal tonu alana kadar kadar işlemi 2 günde bir tekrarlayabilirsiniz.
Bal: Pek fazla bilinmese de bal saç rengini açmada oldukça etkisi bulunur. Balı rutubetli saçlarınıza direk olarak uygulayabilir veya bir saç spreyi şişesinde bal, limon ve suyu karıştırıp, bir saat süresince güneşte durabilirsiniz. Saçlarınızı baldan bütünüyle arındırmak amacıyla birkaç kez yıkamak zorunda kalabilirsiniz, fakat bu metod saçlarınıza dolgunluk ve ışıltı verecektir.
Limon: Saçı sertleştiren limon aynı anda saç açan harika bir gıdadır. Bir saç spreyi şişesinin dörtte birini taze sıkılmış limon suyuyla, geri kalan bölümünü da su ile doldurun. Bu karışımı kafa derinizi ıslatmadan saçlarınıza uygulayınız. 30 dakikasını dışarıda, güneş ışığında geçirerek limonlu suyu 2 saat saçınızda tutun. Derinizin kabarmasına neden olacağı için limonlu su derinize temas etmişken güneş ışığına çıkmamaya gayret edin. Saçlarda kuruma yaratacağından ötürü karışımı saçınıza uygulama dan evvel ve sonra saçlarınızı kremleyebilirsiniz.
NOT: Bu yöntemlerden sadece bir tanesini uygulamanız kafi olacaktır.
Saçlarınızın koyu renginden sıkıldıysanız, boya ile saçınızı harap etmek istemiyorsanız, evinizdeki ürünlerle saçınızın rengini doğal bir biçimde açabilirsiniz.
Saçlarınızın Rengini Evde Doğal Yöntemlerle Açın
Papatya Çayı: Saç rengini açmak amacıyla kullanılan en popüler metoddan bir tanesi papatya suyudur. Aktardan alacak olduğunuz bir miktar papatyayı, birazcık suda kaynatarak soğutun. Yıkamış olduğunuz saçınıza, demleyerek soğuttuğunuz papatya suyundan uygulayınız. Papatya çayı ile ıslattığınız saçlarınızı, güneşe çıkarak doğal yollarla kurutun. Saçlarınız istediğiniz doğal tonu alana kadar kadar işlemi 2 günde bir tekrarlayabilirsiniz.
Bal: Pek fazla bilinmese de bal saç rengini açmada oldukça etkisi bulunur. Balı rutubetli saçlarınıza direk olarak uygulayabilir veya bir saç spreyi şişesinde bal, limon ve suyu karıştırıp, bir saat süresince güneşte durabilirsiniz. Saçlarınızı baldan bütünüyle arındırmak amacıyla birkaç kez yıkamak zorunda kalabilirsiniz, fakat bu metod saçlarınıza dolgunluk ve ışıltı verecektir.
Limon: Saçı sertleştiren limon aynı anda saç açan harika bir gıdadır. Bir saç spreyi şişesinin dörtte birini taze sıkılmış limon suyuyla, geri kalan bölümünü da su ile doldurun. Bu karışımı kafa derinizi ıslatmadan saçlarınıza uygulayınız. 30 dakikasını dışarıda, güneş ışığında geçirerek limonlu suyu 2 saat saçınızda tutun. Derinizin kabarmasına neden olacağı için limonlu su derinize temas etmişken güneş ışığına çıkmamaya gayret edin. Saçlarda kuruma yaratacağından ötürü karışımı saçınıza uygulama dan evvel ve sonra saçlarınızı kremleyebilirsiniz.
NOT: Bu yöntemlerden sadece bir tanesini uygulamanız kafi olacaktır.
14 Ağustos 2015 Cuma
Tuz Öldürüyor
Sponsorlu Bağlantılar:
Tuz Öldürüyor
Aşırı tuz tüketimi daha erken ölüme yol açıyor.
Amerika’da bilim adamlarınınçalışması, aşırı tuz tüketiminin tansiyonu yükselttiği, kalp ve damar hastalıklarından erken ölüm riskini artırdığı ve her sene bu sebeple 1,65 milyon kişinin ölümüne yol açtığını gösterdi. Bilim adamları, 66 ülkede yetişkinlerin beslenme alışkanlıklarının ve kalp hastalıkları riskinin incelendiği araştırmaların sonuçlarını değerlendirdi.
Tuz, her yıl 1,65 milyon kişinini ölüm nedenidir.
Bu ülkelerde günde ortalama olarak 3,95 gram tuz tüketildiği sonucuna varan bilim adamları, Sahraaltı Afrikası’nda tüketim günde 2,18 gram iken Orta Asya’da 5,51 grama kadar çıktığını gördü. Araştırmada, gerektiğinden çok tuz tüketimine bağlı sebeplerden erkeklerin % 61,9'unun, kadınların ise % 38,1'inin yaşamını kaybettiği dile getirildi.
Aşırı tuz tüketimi daha erken ölüme yol açıyor.
Amerika’da bilim adamlarınınçalışması, aşırı tuz tüketiminin tansiyonu yükselttiği, kalp ve damar hastalıklarından erken ölüm riskini artırdığı ve her sene bu sebeple 1,65 milyon kişinin ölümüne yol açtığını gösterdi. Bilim adamları, 66 ülkede yetişkinlerin beslenme alışkanlıklarının ve kalp hastalıkları riskinin incelendiği araştırmaların sonuçlarını değerlendirdi.
Tuz, her yıl 1,65 milyon kişinini ölüm nedenidir.
Bu ülkelerde günde ortalama olarak 3,95 gram tuz tüketildiği sonucuna varan bilim adamları, Sahraaltı Afrikası’nda tüketim günde 2,18 gram iken Orta Asya’da 5,51 grama kadar çıktığını gördü. Araştırmada, gerektiğinden çok tuz tüketimine bağlı sebeplerden erkeklerin % 61,9'unun, kadınların ise % 38,1'inin yaşamını kaybettiği dile getirildi.
12 Ağustos 2015 Çarşamba
Selülitin Buzla Tedavisi
Sponsorlu Bağlantılar:
Selülitin Buzla Tedavisi
Selülitlerin giderilebilişi için uygulanmakta olan yöntemlerden bir tanesi de buz tedavisidir. Buz tedavisi ile, ciltteki ani ısı değişimi selülitlerin vücuttan uzaklaşmasına destek olmaktadır. Buz tedavisini kendi imkanlarınızla oldukça basit bir şekilde uygulayabilirsiniz.
Buzla Selülit Tedavisi Nasıl Yapılır?
Her duş sonrası bir parça buz kalıbını selülit olan bölgelerde 5 ila 10 dakika gezdirin. Selülit olan bölgeler kızarmaya başladığı an işleme son verin. Hassas cilde sahipseniz, buz kalıbını bir poşete koyarak uygulayabilirsiniz.
Selülite Buz Tedavisi Uygularken
Buzun damar genişletme özelliği bulunmuş olduğu için günlük olarak uygulamak sakıncalıdır. Buz tedavisini selülitlerin bulunmuş olduğu yere haftada 2 kez uygulamak yeter. Bölgenin temiz ve gözeneklerinin açık olması tedavinin daha doğru uygulanmasına imkan vermektedir. Bu sebepten buzun selülitli alana duş veya banyo yapıldıktan sonra uygulanması daha tesirli olacaktır.
Selülitlerin giderilebilişi için uygulanmakta olan yöntemlerden bir tanesi de buz tedavisidir. Buz tedavisi ile, ciltteki ani ısı değişimi selülitlerin vücuttan uzaklaşmasına destek olmaktadır. Buz tedavisini kendi imkanlarınızla oldukça basit bir şekilde uygulayabilirsiniz.
Buzla Selülit Tedavisi Nasıl Yapılır?
Her duş sonrası bir parça buz kalıbını selülit olan bölgelerde 5 ila 10 dakika gezdirin. Selülit olan bölgeler kızarmaya başladığı an işleme son verin. Hassas cilde sahipseniz, buz kalıbını bir poşete koyarak uygulayabilirsiniz.
Selülite Buz Tedavisi Uygularken
Buzun damar genişletme özelliği bulunmuş olduğu için günlük olarak uygulamak sakıncalıdır. Buz tedavisini selülitlerin bulunmuş olduğu yere haftada 2 kez uygulamak yeter. Bölgenin temiz ve gözeneklerinin açık olması tedavinin daha doğru uygulanmasına imkan vermektedir. Bu sebepten buzun selülitli alana duş veya banyo yapıldıktan sonra uygulanması daha tesirli olacaktır.
11 Ağustos 2015 Salı
Argan Yağının Cilt Çatlaklarına Faydaları
Sponsorlu Bağlantılar:
Argan Yağının Cilt Çatlaklarına Faydaları
Daha çok saç problemlerini ortadan kaldırmak da etkili olduğunu bildiğimiz mucizevi madde Argan yağı, gerçekte vücut bakımı ve çatlaklardan kurtulmak amacıyla de biçilmiş bir kaftandır.
Çatlaklar için Argan Yağı Nasıl Kullanılır?
Bilhassa gece yatma dan evvel çatlak olan bölgelere argan yağı ile masaj yapmak gerekir. Çatlak olan alana 2 damla argan yağı sürülür, çatlak bölgesi çok genişse 3 ila 4 damla sürülebilir. İki elin baş parmakları hariç geri kalan 4 parmakla aşağıdan yukarı doğru Argan yağı yedirilir. Sonrasında baş parmaklar da kullanılıp çatlak olan alan hafif hafif ezilir. Yağı çatlak olan alana yedirilene kadar masaj yapmaya devam edin. Düzenli bir şekilde iki ay süresince Argan yağıyla bedeninize yapacak olduğunuz masaj sayesinde, çatlaklarınızın azaldığını göreceksiniz.
Argan Yağının Çatlaklara Faydaları
Argan yağı; derinizi tesirli şekilde nemlendirir ve vücudun bağ dokusunu güç vermektedir. Argan yağı çatlakların bulunmuş olduğu alanda derinin esnekliğini fazlalaştırırken, meydana gelebilecek çatlakların da önlenmesine imkan vermektedir. Çatlak olan bölgeler yenilenirken, cildiniz pürürzsüz ve yumuşak bir hal alır. Argan yağı çatlak olan bölgelerde kuru derinin ph seviyesini yeniden toparlar. Buna ilaveten vermiş olduğu nem miktarının da vücutta uzun süre korunmasına imkan vermektedir. Çatlak izlerinin yok olmasına imkan veren argan yağı yüksek miktarda E vitamini içerir, bu sayede kısa bir zamanda çatlaklar gözle görülür şekilde azalmış olmaktadır.
Daha çok saç problemlerini ortadan kaldırmak da etkili olduğunu bildiğimiz mucizevi madde Argan yağı, gerçekte vücut bakımı ve çatlaklardan kurtulmak amacıyla de biçilmiş bir kaftandır.
Çatlaklar için Argan Yağı Nasıl Kullanılır?
Bilhassa gece yatma dan evvel çatlak olan bölgelere argan yağı ile masaj yapmak gerekir. Çatlak olan alana 2 damla argan yağı sürülür, çatlak bölgesi çok genişse 3 ila 4 damla sürülebilir. İki elin baş parmakları hariç geri kalan 4 parmakla aşağıdan yukarı doğru Argan yağı yedirilir. Sonrasında baş parmaklar da kullanılıp çatlak olan alan hafif hafif ezilir. Yağı çatlak olan alana yedirilene kadar masaj yapmaya devam edin. Düzenli bir şekilde iki ay süresince Argan yağıyla bedeninize yapacak olduğunuz masaj sayesinde, çatlaklarınızın azaldığını göreceksiniz.
Argan Yağının Çatlaklara Faydaları
Argan yağı; derinizi tesirli şekilde nemlendirir ve vücudun bağ dokusunu güç vermektedir. Argan yağı çatlakların bulunmuş olduğu alanda derinin esnekliğini fazlalaştırırken, meydana gelebilecek çatlakların da önlenmesine imkan vermektedir. Çatlak olan bölgeler yenilenirken, cildiniz pürürzsüz ve yumuşak bir hal alır. Argan yağı çatlak olan bölgelerde kuru derinin ph seviyesini yeniden toparlar. Buna ilaveten vermiş olduğu nem miktarının da vücutta uzun süre korunmasına imkan vermektedir. Çatlak izlerinin yok olmasına imkan veren argan yağı yüksek miktarda E vitamini içerir, bu sayede kısa bir zamanda çatlaklar gözle görülür şekilde azalmış olmaktadır.
Kuru Saçlar İçin Özel Maske
Sponsorlu Bağlantılar:
Kuru Saçlar İçin Özel Maske
Kuru saçlar birçok kadının derdi olmuştur. Boyama ve fön gibi saça doğrudan etki eden bazı kimyasal ve fiziksel işlemler saça zarar vererek saçın kendisini koruyamamasına yol açar. Havuz ve deniz sezonunun da açılmasıyla daha da yıpranan saçlar mat ve sönük bir görünüm teşkil eder. Kuru saçlar için yapılacak en iyi işlem ise doğal yağlardan yararlanmak olacaktır.
Kuru Saçlara Özel Bitkisel Maskeler
Saç Kuruluğu için Maya Maskesi
1 çay bardağı zeytinyağı,
1 tatlı kaşığı maya (kuru).
Hazırlanışı ve Uygulanışı: Mayayı zeytinyağına ilave ettikten sonra saçlarınızı parçalara ayırın. Parçalara ayırdığınız saçlarınızı boya yapıyormuş gibi hazırlamış olduğunuz karışımı uygulayınız. Aşağı yukarı 1 saat kadar bekleyin. Saçınızın tipine uygun şampuanla yıkayın.
Saç Kuruluğu için Lavanta Maskesi
1 yemek kaşığı bal,
1 çay bardağı zeytinyağı,
1 çay kaşığı lavanta yağı.
Hazırlanışı ve Uygulanışı: Bir kase içerisine malzemelerin hepsini koyarak karıştırın. Saçın bütününe uygulayın ve 2 saat bekleyin. Saçınıza uygun bir şampuanla saçlarınızı yıkayın.
Saç Kuruluğu için Çörek Otu Maskesi
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
1 çay kaşığı çörekotu yağı
2 tatlı kaşığı argan yağı.
Hazırlanması ve Uygulanması: Tüm doğal yağları bir kasede karıştırın. Karışımı bütün saçınıza uygulayıp bir saat bekleyin. Saç tipinize uyan bir şampuanla saçınızı durulayın. Size verdiğimiz bu saç maskelerinden birini düzenli bir şekilde kullanmanız kafi olacaktır.
Kuru saçlar birçok kadının derdi olmuştur. Boyama ve fön gibi saça doğrudan etki eden bazı kimyasal ve fiziksel işlemler saça zarar vererek saçın kendisini koruyamamasına yol açar. Havuz ve deniz sezonunun da açılmasıyla daha da yıpranan saçlar mat ve sönük bir görünüm teşkil eder. Kuru saçlar için yapılacak en iyi işlem ise doğal yağlardan yararlanmak olacaktır.
Kuru Saçlara Özel Bitkisel Maskeler
Saç Kuruluğu için Maya Maskesi
1 çay bardağı zeytinyağı,
1 tatlı kaşığı maya (kuru).
Hazırlanışı ve Uygulanışı: Mayayı zeytinyağına ilave ettikten sonra saçlarınızı parçalara ayırın. Parçalara ayırdığınız saçlarınızı boya yapıyormuş gibi hazırlamış olduğunuz karışımı uygulayınız. Aşağı yukarı 1 saat kadar bekleyin. Saçınızın tipine uygun şampuanla yıkayın.
Saç Kuruluğu için Lavanta Maskesi
1 yemek kaşığı bal,
1 çay bardağı zeytinyağı,
1 çay kaşığı lavanta yağı.
Hazırlanışı ve Uygulanışı: Bir kase içerisine malzemelerin hepsini koyarak karıştırın. Saçın bütününe uygulayın ve 2 saat bekleyin. Saçınıza uygun bir şampuanla saçlarınızı yıkayın.
Saç Kuruluğu için Çörek Otu Maskesi
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
1 çay kaşığı çörekotu yağı
2 tatlı kaşığı argan yağı.
Hazırlanması ve Uygulanması: Tüm doğal yağları bir kasede karıştırın. Karışımı bütün saçınıza uygulayıp bir saat bekleyin. Saç tipinize uyan bir şampuanla saçınızı durulayın. Size verdiğimiz bu saç maskelerinden birini düzenli bir şekilde kullanmanız kafi olacaktır.
10 Ağustos 2015 Pazartesi
Biberiye Hazımsızlığa İyi Geliyor
Sponsorlu Bağlantılar:
Biberiye Hazımsızlığa İyi Geliyor
Türkiye Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, biberiye yaprağının hoş kokan , içimi güzel şifa verici bitki çayı hazırlamada kullandığını hatırlatıyor.
Hazımsızlığa Karşı Biberiye Çayı
Halk arasında biberiye yaprağına, şeklinden ötürü "kuşdili" isminin de verildiğini ifade edici Sezik, geçtiğimiz yıllarda batı dillerindeki karşılığı "rozmarin"in de kullanılır olduğunu beyan etti.
Prof.. Dr. Ekrem Sezik, biberiye yaprağının kullanım şekilleri ve faydaları ile alakalı şu bilgileri verdi: Biberiye yaprağı çok eski devirlerden bu yana değişik amaçlar için kullanılmıştır, hâttâ eski Yunan’daki tıp metinlerinde bilinç güçlendirici olarak kullanıldığı kayıtlıdır. Avrupa İlaç Kurumu, biberiye yaprağının hazımsızlığın belirtilerini hafifletme ve sindirim sistemindeki hafif kasılışları gideren olarak kullanıldığını kabul etmektedir.
Bitki çayı olarak hazırlanışı şu şekildedir: 1 ila 2 g. kaba parçalanmış biberiye yaprağı üzerine 150 ila 250 ml. kaynar su ilâve edilip, 5 ila 10 dakika kadar bekletilip süzülerek hazır hale getirilmektedir. Gün içerisinde 2 ila 3 defa tüketilebilir.
Türkiye Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, biberiye yaprağının hoş kokan , içimi güzel şifa verici bitki çayı hazırlamada kullandığını hatırlatıyor.
Hazımsızlığa Karşı Biberiye Çayı
Halk arasında biberiye yaprağına, şeklinden ötürü "kuşdili" isminin de verildiğini ifade edici Sezik, geçtiğimiz yıllarda batı dillerindeki karşılığı "rozmarin"in de kullanılır olduğunu beyan etti.
Prof.. Dr. Ekrem Sezik, biberiye yaprağının kullanım şekilleri ve faydaları ile alakalı şu bilgileri verdi: Biberiye yaprağı çok eski devirlerden bu yana değişik amaçlar için kullanılmıştır, hâttâ eski Yunan’daki tıp metinlerinde bilinç güçlendirici olarak kullanıldığı kayıtlıdır. Avrupa İlaç Kurumu, biberiye yaprağının hazımsızlığın belirtilerini hafifletme ve sindirim sistemindeki hafif kasılışları gideren olarak kullanıldığını kabul etmektedir.
Bitki çayı olarak hazırlanışı şu şekildedir: 1 ila 2 g. kaba parçalanmış biberiye yaprağı üzerine 150 ila 250 ml. kaynar su ilâve edilip, 5 ila 10 dakika kadar bekletilip süzülerek hazır hale getirilmektedir. Gün içerisinde 2 ila 3 defa tüketilebilir.
Göbek Yağları Neden Erimiyor
Sponsorlu Bağlantılar:
Göbek Yağları Neden Erimiyor
Zaman zaman fazlası ile kilo versek bile, göbekteki fazla yağlardan kurtulamadığımızı görürüz. göbek bölgesi, vücudumuzun kilo verirken en inatçı yeridir. Ancak, göbeğinizi eritememenizin başka nedenleri de olabilir.
Göbekteki Yağların Erimemesinin Sebepleri
Yanlış Egzersiz Yapmak
Göbek yağlarını eritmek amacı ile türlü egzersizler uyguluyor olabilirsiniz. Yapılan incelemelerde karın bölgesindeki yağları en hızlı eriten egzersizlerin interval egzersizler olduğu belirlendi. Yani egzersizleri belli aralıklar vererek yapmak vücutta bulunan yağları yakmada çok daha başarılı… Bir başka göbek yakan egzersiz ise koşu… Sprint denilen hızlı fakat süre olarak kısa koşular iki hafta gibi bir süre ile göbek ve kalça yağlarını bütünüyle eritiyor.
Magnezyum Eksikliği
Magnezyum kilo vermeye ve yağ yakımına destek olmaktadır. Araştırmalara göre regl süreci öncesi magnezyum desteği yapılışı vücudun su tutmasını engelliyor. Bilhassa karın bölgesinde şişlik oluşumunu engelleyen magnezyum, göbek yağlarınının erimesine de yardımcı olmaktadır.
Tuz Tüketimi
Tuz, vücudunuzdaki suyu kan dolaşımından cildinize doğru iter ve bu durum vücudunuzun, bilhassa karın bölgenizin şiş bir görünüm halini almasına yol açar. Göbek bölgesindeki yağlardan kurtulmak istiyor iseniz tuzu beslenme düzeninizden çıkartmaya bakın.
Zaman zaman fazlası ile kilo versek bile, göbekteki fazla yağlardan kurtulamadığımızı görürüz. göbek bölgesi, vücudumuzun kilo verirken en inatçı yeridir. Ancak, göbeğinizi eritememenizin başka nedenleri de olabilir.
Göbekteki Yağların Erimemesinin Sebepleri
Yanlış Egzersiz Yapmak
Göbek yağlarını eritmek amacı ile türlü egzersizler uyguluyor olabilirsiniz. Yapılan incelemelerde karın bölgesindeki yağları en hızlı eriten egzersizlerin interval egzersizler olduğu belirlendi. Yani egzersizleri belli aralıklar vererek yapmak vücutta bulunan yağları yakmada çok daha başarılı… Bir başka göbek yakan egzersiz ise koşu… Sprint denilen hızlı fakat süre olarak kısa koşular iki hafta gibi bir süre ile göbek ve kalça yağlarını bütünüyle eritiyor.
Magnezyum Eksikliği
Magnezyum kilo vermeye ve yağ yakımına destek olmaktadır. Araştırmalara göre regl süreci öncesi magnezyum desteği yapılışı vücudun su tutmasını engelliyor. Bilhassa karın bölgesinde şişlik oluşumunu engelleyen magnezyum, göbek yağlarınının erimesine de yardımcı olmaktadır.
Tuz Tüketimi
Tuz, vücudunuzdaki suyu kan dolaşımından cildinize doğru iter ve bu durum vücudunuzun, bilhassa karın bölgenizin şiş bir görünüm halini almasına yol açar. Göbek bölgesindeki yağlardan kurtulmak istiyor iseniz tuzu beslenme düzeninizden çıkartmaya bakın.
8 Ağustos 2015 Cumartesi
Selülitin Bitkisel Yağlarla Tedavisi
Sponsorlu Bağlantılar:
Selülitin Bitkisel Yağlarla Tedavisi
Selülit; portakal kabuğu görünümüyle ilk ergenlik çağında bacaklarda ve kalçalarda meydana çıkmaktadır. Şişman, zayıf, uzun, kısa farketmeden neredeyse hepimizde olan ortak bir sorun ve de düzensiz beslenme (fast food yiyecekler, gazlı içecekler, aşırı çay ve kahve tüketimi, kola), stres, egzersiz yapılmayan devamlı oturarak çalışmakta olan kişilerde daha belirli duruma gelir ve bizi çileden çıkarır.
Dermatologlar, selülit gibi yüzey kusurlarını mesleklerine özgü aletlerle kapatabilmekte uzmandır: Lazerler, kavitasyonlar ve türlü enjeksiyonlar… Öte yandan eczanelerden alışveriş yapan hastalar bir çok selülit kremi markasıyla karışlaşmakta.
Hücrelerimiz gittikçe içerisindeki su deposunu harcamakta ve doğduktan hemen sonra yavaşça yaşlanmaktayız. Mutlaka ve mutlak suretle çok su içmemiz ve de vucüdumuza lazım olan ilgiyi göstermemiz gerekir. Eğer pürüzsüz bir vücut istiyorsak.
Selülit için bitkisel yöntemlerle neler yapabiliriz? Bitkisel Yağlar:
Şu an selülit tedavisinde Hindistancevizi Yağı ve Avokado Yağı çok meşhur…
Bu yağların her birini (ayrı ayrı tercih edin mutlaka) kabak lifiyle iyice peelinglenmiş bedeninize masajla birlikte haftada 2 kez uygulamanızı ve de Kafein içeren uygun bir selülit kremiyle haftanın başka günleri bedeninize sürmenizi tavsiye ederim.
Düzenli bir şekilde peeling yapmak derinin altında yağ ve şeker birikimini önler. Bundan dolayı vaktiniz var ise ayda 1 özel bir selülit masajı yaptırıp peeling uygulatabilirsiniz. Bunun için illa bir merkeze gitmenize gerek yok, pek elbette piyasada fazlaca sayıda selülit için aletler mevcut…
Bunlarla beraber sağlıklı beslenerek egzersiz yapmanız sizin yararınıza olacaktır. Tabi bunları yaparken şehrin stresinden de kurtulursanız işte o zaman değişim başlar.
İlgili aramalar: selülitin bitkisel yağlarla tedavisi, selülitin bitkisel tedavisi
Selülit; portakal kabuğu görünümüyle ilk ergenlik çağında bacaklarda ve kalçalarda meydana çıkmaktadır. Şişman, zayıf, uzun, kısa farketmeden neredeyse hepimizde olan ortak bir sorun ve de düzensiz beslenme (fast food yiyecekler, gazlı içecekler, aşırı çay ve kahve tüketimi, kola), stres, egzersiz yapılmayan devamlı oturarak çalışmakta olan kişilerde daha belirli duruma gelir ve bizi çileden çıkarır.
Dermatologlar, selülit gibi yüzey kusurlarını mesleklerine özgü aletlerle kapatabilmekte uzmandır: Lazerler, kavitasyonlar ve türlü enjeksiyonlar… Öte yandan eczanelerden alışveriş yapan hastalar bir çok selülit kremi markasıyla karışlaşmakta.
Hücrelerimiz gittikçe içerisindeki su deposunu harcamakta ve doğduktan hemen sonra yavaşça yaşlanmaktayız. Mutlaka ve mutlak suretle çok su içmemiz ve de vucüdumuza lazım olan ilgiyi göstermemiz gerekir. Eğer pürüzsüz bir vücut istiyorsak.
Selülit için bitkisel yöntemlerle neler yapabiliriz? Bitkisel Yağlar:
Şu an selülit tedavisinde Hindistancevizi Yağı ve Avokado Yağı çok meşhur…
Bu yağların her birini (ayrı ayrı tercih edin mutlaka) kabak lifiyle iyice peelinglenmiş bedeninize masajla birlikte haftada 2 kez uygulamanızı ve de Kafein içeren uygun bir selülit kremiyle haftanın başka günleri bedeninize sürmenizi tavsiye ederim.
Düzenli bir şekilde peeling yapmak derinin altında yağ ve şeker birikimini önler. Bundan dolayı vaktiniz var ise ayda 1 özel bir selülit masajı yaptırıp peeling uygulatabilirsiniz. Bunun için illa bir merkeze gitmenize gerek yok, pek elbette piyasada fazlaca sayıda selülit için aletler mevcut…
Bunlarla beraber sağlıklı beslenerek egzersiz yapmanız sizin yararınıza olacaktır. Tabi bunları yaparken şehrin stresinden de kurtulursanız işte o zaman değişim başlar.
İlgili aramalar: selülitin bitkisel yağlarla tedavisi, selülitin bitkisel tedavisi
Diyet Ve Egzersiz Yapmadan Kilo Verilir Mi?
Sponsorlu Bağlantılar:
Yazın gelmesiyle birlikte düğün sezonu da başlandı. Gelinliğin ve damatlığın içinde daha zarif durmak için ya da tüm hayatınız boyunca küçük değişiklikler yaparak kilo vermek istiyorsanız bu mümkün.
Diyet ve Egzersiz Yapmadan Kilo Verin
Yemekler den evvel su için. Bir bardak su doyma hissini arttırıyor böylelikle daha az yemek yiyeceksiniz.
Her yemekte küçük farklılıklar yapın. Salata veya yemeğinizde krema yerine baharatlar ve sirkeyi deneyin. Bu ufak değişiklikle yemeğinizden 80 kalori daha az almış olursunuz.
Bilhassa bahar ve yazın en güzel meyvelerini taze taze tüketin. Tatlı olarak birazcık siyah çikolata yiyin. İlk başlarda sizi tatmin etmese de kendinizi gerektiğinden çok şeker kullanımından korumuş olursunuz.
Porsiyonlarınızı abartmayın, küçük tutun. Zayıflamayı istiyor iseniz porsiyonlarınız abartısız olsun. Beyninizi yanıltmak ve bunun kafi olduğuna ikna etmek amacı ile küçük tabaklar kullanmayı deneyin.
Daha çok hareket edin. Buna yeterli ve gerekli zamana gereksiniminiz olmasa bile gün zarfında bir miktar daha çok hareket edip daha fazla kalori yakabilirsiniz. Ofisiniz çevresinde bir miktar yürüyün, asansör yerine merdiven kullanınız. Otomobilinizi ofisinizin birazcık uzağına park edin ki daha fazla yürüyerek kalori yakın.
5 Ağustos 2015 Çarşamba
Koltukaltı Kararması İçin Ne Yapılabilir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Koltukaltı Kararması İçin Ne Yapılabilir?
Birçok kadının koltukaltında ağda veya epilasyonlar neticesinde kararmalar ortaya çıkmaktadır. Koltukaltı kararmasının öncelikli sebepleri arasında, koltuk altlarının havasız kalması gelmektedir. Çok aşırı sıcak ağda yapmak, kuru tıraşlama ve cilde zarar veren deodorant kullanılışı da koltukaltını karartan başka sebeplerdendir.
Koltukaltı Kararmasına Evde Çözüm
Günümüzde koltukaltı kararmalarını önleyici birçok kozmetik ürünü bulabileceğimiz gibi, evde yapacak olduğunuz bitkisel maskelerle de bu sorunu ortadan kaldırabilsiniz. İşte size evde kolaylıkla uygulayabilecek olduğunuz koltukaltı kararmasına çare olacak kürler;
1. Kür: 1 çay kaşığı vazelin, 1 çay kaşığı elma suyu, 1 çay kaşığı limon suyu
Malzemelerin tamamını karıştırdıktan sonra koltukaltına sürün ve kurumasını bekleyin. Kuruduktan sonra sonra yıkayarak bebek pudrası sürün.
2. Kür: 1 tatlı kaşığı pirinç unu, 1 yemek kaşığı yoğurt, 1 tatlı kaşığı sirke
Tüm malzemeyi karıştırarak koltukaltınıza uygulayın ve 15 dakika kadar bekleyin. Uygulamış olduğunuz maskeyi hafif sıcaklıktaki suyla durulayın. Koltuklatınızı sonrdan limon suyu ile bir kere daha temizleyin. Son olarak yine bebek pudrası uygulayınız.
Birçok kadının koltukaltında ağda veya epilasyonlar neticesinde kararmalar ortaya çıkmaktadır. Koltukaltı kararmasının öncelikli sebepleri arasında, koltuk altlarının havasız kalması gelmektedir. Çok aşırı sıcak ağda yapmak, kuru tıraşlama ve cilde zarar veren deodorant kullanılışı da koltukaltını karartan başka sebeplerdendir.
Koltukaltı Kararmasına Evde Çözüm
Günümüzde koltukaltı kararmalarını önleyici birçok kozmetik ürünü bulabileceğimiz gibi, evde yapacak olduğunuz bitkisel maskelerle de bu sorunu ortadan kaldırabilsiniz. İşte size evde kolaylıkla uygulayabilecek olduğunuz koltukaltı kararmasına çare olacak kürler;
1. Kür: 1 çay kaşığı vazelin, 1 çay kaşığı elma suyu, 1 çay kaşığı limon suyu
Malzemelerin tamamını karıştırdıktan sonra koltukaltına sürün ve kurumasını bekleyin. Kuruduktan sonra sonra yıkayarak bebek pudrası sürün.
2. Kür: 1 tatlı kaşığı pirinç unu, 1 yemek kaşığı yoğurt, 1 tatlı kaşığı sirke
Tüm malzemeyi karıştırarak koltukaltınıza uygulayın ve 15 dakika kadar bekleyin. Uygulamış olduğunuz maskeyi hafif sıcaklıktaki suyla durulayın. Koltuklatınızı sonrdan limon suyu ile bir kere daha temizleyin. Son olarak yine bebek pudrası uygulayınız.
Etiketler:
koltukaltı kararması,
koltukaltı kokusu,
koltukaltı terlemesi
Anemi (Kansızlık) Erken Doğuma Sebep Olur Mu?
Sponsorlu Bağlantılar:
Anemi (Kansızlık) Erken Doğuma Sebep Olur Mu?
Türkiye jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Demir: "Anemisi olan gebelerde erken doğum oranının iki misline kadar artmış olduğu gözlenmiştir", "Aneminin en fazla görülmekte olan etkiyi ise bebeğin gelişmesinde ve büyümesinde gerilik yapmasıdır"
Anemi, Erken Doğuma Neden Olabiliyor
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, bilhassa ilerleyen yaşlardaki gebeliklerde amniyosentez uygulamasından bir çok kadının çekindiğini beyan ederek, "Anne kanından yapılmakta olan ve kromozomal anomalileri tespit edici "Fetal DNA Testi" ise amniosentez ve koryon villus biyopsisi ile mukayese edildiğinde hiç bir rizikosu taşımıyor" dedi.
Uygulamayla alakalı olarak bilgi veren Demir, kanın özel bir tüpte saklanarak, belli bir zamanı aşmaksızın, laboratuvara iletildiğini; anne kanında bulunan fetal DNA’nın özel bir platformda çoğaltılarak eldeki sağlıklı ya da belirlenmiş kromozomal hastalıkları içeren şablonla mukayese edildiğini anlattı. Demir, bahsi geçen testin, amniyosentez ve koryon villus biyopsisi ile karşılaştırıldığında herhangi bir rizikosu bulunmadığının altını çizerek, "Bunun yardımıyla kromozomal anomalisi olduğu için kuşku edilen sağlıklı fetuslar düşük riskine maruz kalmaz. İşlemin sonucunda fetusun sağlıklı olduğu ortaya çıkarsa, amnioseteze ya da koryon villus örneklemesine gerek kalmamaktır" diye açıkladı.
Türkiye jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Demir: "Anemisi olan gebelerde erken doğum oranının iki misline kadar artmış olduğu gözlenmiştir", "Aneminin en fazla görülmekte olan etkiyi ise bebeğin gelişmesinde ve büyümesinde gerilik yapmasıdır"
Anemi, Erken Doğuma Neden Olabiliyor
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, bilhassa ilerleyen yaşlardaki gebeliklerde amniyosentez uygulamasından bir çok kadının çekindiğini beyan ederek, "Anne kanından yapılmakta olan ve kromozomal anomalileri tespit edici "Fetal DNA Testi" ise amniosentez ve koryon villus biyopsisi ile mukayese edildiğinde hiç bir rizikosu taşımıyor" dedi.
Uygulamayla alakalı olarak bilgi veren Demir, kanın özel bir tüpte saklanarak, belli bir zamanı aşmaksızın, laboratuvara iletildiğini; anne kanında bulunan fetal DNA’nın özel bir platformda çoğaltılarak eldeki sağlıklı ya da belirlenmiş kromozomal hastalıkları içeren şablonla mukayese edildiğini anlattı. Demir, bahsi geçen testin, amniyosentez ve koryon villus biyopsisi ile karşılaştırıldığında herhangi bir rizikosu bulunmadığının altını çizerek, "Bunun yardımıyla kromozomal anomalisi olduğu için kuşku edilen sağlıklı fetuslar düşük riskine maruz kalmaz. İşlemin sonucunda fetusun sağlıklı olduğu ortaya çıkarsa, amnioseteze ya da koryon villus örneklemesine gerek kalmamaktır" diye açıkladı.
Havuzdan Mikrop Kapılır Mı?
Sponsorlu Bağlantılar:
Havuzdan Mikrop Kapılır Mı?
Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, yaz mesvsiminde kişilerin akın ettiği havuzların enfeksiyon rizikosu barındırdığını belirterek, "Kimi zaman havuzların başında çocukların altı değiştiriliyor. Mikroorganizmaların en zengin olduğu yerler dışkıdır, bunun katiyyen yapılmaması gerekiyor" dedi.
Havuzlarda Enfeksiyon Riski
Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, yaz mevsiminin gelişiyle yurt içi ve yurt dışı seyahatlerin sıklaştığını, kişilerin denize, havuza akın ettiğini belirtti. Leblebicioğlu, bu alanlarda enfeksiyona tetikleyebilecek mikroorganizmalara dikkat edilişi gerektiğini belirtti. Mikroorganizmaların kolaylıkla yayılabileceği havuzların çevrelerinde kişilerin yapılmaması lazım olan davranışlar sergilediğini vurgulayan Leblebicioğlu, "Kimi zaman havuzların başında çocukların altı değiştiriliyor. Mikroorganizmaların en zengin olduğu yerler dışkıdır, bunun katiyyen yapılmaması gerekiyor" biçiminde konuştu.
Havuzların bakımının da oldukça iyi yapılması, suyun temiz tutulması gerektiğini belirten, kişilerin deniz kenarlarında veya havuz başlarında açık gıdalar tükettiklerini belirten Prof. Dr. Leblebicioğlu, enfeksiyon yönünden bunların da tehdit oluşturduğuna dikkati çekti. Yiyeceklerin kapalı ortamlarda bulunmasına, günlük olmasına özen gösterilmesini isteyen Leblebicioğlu, elle değil, çatal bıçak kullanılıp tüketimin elde edilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, yaz mesvsiminde kişilerin akın ettiği havuzların enfeksiyon rizikosu barındırdığını belirterek, "Kimi zaman havuzların başında çocukların altı değiştiriliyor. Mikroorganizmaların en zengin olduğu yerler dışkıdır, bunun katiyyen yapılmaması gerekiyor" dedi.
Havuzlarda Enfeksiyon Riski
Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, yaz mevsiminin gelişiyle yurt içi ve yurt dışı seyahatlerin sıklaştığını, kişilerin denize, havuza akın ettiğini belirtti. Leblebicioğlu, bu alanlarda enfeksiyona tetikleyebilecek mikroorganizmalara dikkat edilişi gerektiğini belirtti. Mikroorganizmaların kolaylıkla yayılabileceği havuzların çevrelerinde kişilerin yapılmaması lazım olan davranışlar sergilediğini vurgulayan Leblebicioğlu, "Kimi zaman havuzların başında çocukların altı değiştiriliyor. Mikroorganizmaların en zengin olduğu yerler dışkıdır, bunun katiyyen yapılmaması gerekiyor" biçiminde konuştu.
Havuzların bakımının da oldukça iyi yapılması, suyun temiz tutulması gerektiğini belirten, kişilerin deniz kenarlarında veya havuz başlarında açık gıdalar tükettiklerini belirten Prof. Dr. Leblebicioğlu, enfeksiyon yönünden bunların da tehdit oluşturduğuna dikkati çekti. Yiyeceklerin kapalı ortamlarda bulunmasına, günlük olmasına özen gösterilmesini isteyen Leblebicioğlu, elle değil, çatal bıçak kullanılıp tüketimin elde edilmesi gerektiğini belirtti.
4 Ağustos 2015 Salı
Ağız Kokusunun Birden Fazla Nedeni Olabilir
Sponsorlu Bağlantılar:
Ağız Kokusunun Birden Fazla Nedeni Olabilir
Ağız kokusu sorununa, basit tedavi edilen sebeplerin yanı sıra solunum ve sindirim sistemindeki kanserler de sebep olabilir.
Ağız Kokusunun Birçok Sebebi Olabilir
Memorial Diyarbakır Hastanesi'nde Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Doç. Dr. Ediz Yorgancılar, ağız kokusunun yaygın rastlanılan toplumsal bir huzursuzluk olduğunu belirterek, bazı zamanlar bu rahatsızlığın kişisel bir incinme sebebi de olabileceğini belirtti.
Ağız haricinde üst solunum yolu ve sindirim sistemi hastalıklarının da ağız kokusuna yol açabileceğini kaydeden Yorgancılar, şöyle konuştu. "Ağız kokusuna bazı zamanlar solunum ve sindirim sistemiyle alakalı gerekçeler haricinde metabolik nedenler olarak gruplandırılan şeker hastalığı, böbrek ve karaciğer hastalıkları da neden olabilmektedir. Üstelik birtakım kötü huylu hastalıkların da belirtisi ağız kokusu olabilir. Solunum ve sindirim sisteminde yerleşmiş kanser gibi hastalıklarda bu bölgelerde bir tür doku çürümesi gelişip ağız kokusuna sebebiyet verebiliyor. Kokunun nedeninin bulunabilmesiiçin kapsamlı bir muayene ve tetkikle araştırılması gerekir."
Doç. Dr. Yorgancılar, ağız kokusu şikayeti olanlar ın doktora başvurmalarını önererek, ağız kokusunun hafife alınmaması gerektiğini belirtti.
Ağız kokusu sorununa, basit tedavi edilen sebeplerin yanı sıra solunum ve sindirim sistemindeki kanserler de sebep olabilir.
Ağız Kokusunun Birçok Sebebi Olabilir
Memorial Diyarbakır Hastanesi'nde Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Doç. Dr. Ediz Yorgancılar, ağız kokusunun yaygın rastlanılan toplumsal bir huzursuzluk olduğunu belirterek, bazı zamanlar bu rahatsızlığın kişisel bir incinme sebebi de olabileceğini belirtti.
Ağız haricinde üst solunum yolu ve sindirim sistemi hastalıklarının da ağız kokusuna yol açabileceğini kaydeden Yorgancılar, şöyle konuştu. "Ağız kokusuna bazı zamanlar solunum ve sindirim sistemiyle alakalı gerekçeler haricinde metabolik nedenler olarak gruplandırılan şeker hastalığı, böbrek ve karaciğer hastalıkları da neden olabilmektedir. Üstelik birtakım kötü huylu hastalıkların da belirtisi ağız kokusu olabilir. Solunum ve sindirim sisteminde yerleşmiş kanser gibi hastalıklarda bu bölgelerde bir tür doku çürümesi gelişip ağız kokusuna sebebiyet verebiliyor. Kokunun nedeninin bulunabilmesiiçin kapsamlı bir muayene ve tetkikle araştırılması gerekir."
Doç. Dr. Yorgancılar, ağız kokusu şikayeti olanlar ın doktora başvurmalarını önererek, ağız kokusunun hafife alınmaması gerektiğini belirtti.
3 Ağustos 2015 Pazartesi
Diş Beyazlatan Yiyecekler ve İçecekler
Sponsorlu Bağlantılar:
Diş Beyazlatan Yiyecekler ve İçecekler
Sirke Dişleri beyazlatmak amacıyla elma sirkesinden faydalanabilirsiniz. Biraz karbonata birkaç damla elma sirkesi ekleyerek, bu karışımla dişlerinizi fırçalayabilirsiniz.
Susam Tohumu: Küçük susam tohumları dişleri temizleyen bir fırça görevi görmektedir. Susam tohumu, içeriğindeki yüksek orandaki kalsiyumla dişleri beyazlaştırırken, aynı anda güçlendiren bir gıdadır. Susam tohumları diş plakalarının temizlenmesinde epey tesirlidir.
Brokoli: Brokolinin yararları saymakla tükenmiyor. Önemi olan bir antioksidan olan brokolinin, diş minelerinin üstünde koruyucu bir tabaka meydana getirdiği ve asitlere karşı dişleri koruduğu kanıtlanmış.
Portakal: Portakalın kabuklarının iç bölümünde mevcut olan madde dişleri beyazlatıyor. Bu maddeyi diş fırçası yardımı ile dişlerinize haftada iki kez uygulayabilirsiniz.
Çilek: Yazın sevilen meyvesi çileğin dişlerinizi beyazlattığını yerken bile farkedebilirsiniz. Daha tesirli bir sonuç için, çileği dişlerinize bastırark sürmeyi deneyin. Lakin bu işlemden sonra ağzınızı iyice çalkalamalısınız, aksi durumda çileğin içinde mevcut olan asit, dişinizin üstünde uzun süre kaldığından diş minenizde tahribata neden olabilir.
Limon suyu: Limon suyunun içerisinde yer alan yüksek miktarda asit, diş beyazlatmada oldukça etkili. Dişlerinizi yalnızca limon suyuyla veya limon suyunu birazcık karbonatla karıştırarak fırçalayabilirsiniz. Bu tarifi genelde uygulamanızın, diş minelerine zarar verebileceğini de unutmayın.
Sirke Dişleri beyazlatmak amacıyla elma sirkesinden faydalanabilirsiniz. Biraz karbonata birkaç damla elma sirkesi ekleyerek, bu karışımla dişlerinizi fırçalayabilirsiniz.
Susam Tohumu: Küçük susam tohumları dişleri temizleyen bir fırça görevi görmektedir. Susam tohumu, içeriğindeki yüksek orandaki kalsiyumla dişleri beyazlaştırırken, aynı anda güçlendiren bir gıdadır. Susam tohumları diş plakalarının temizlenmesinde epey tesirlidir.
Brokoli: Brokolinin yararları saymakla tükenmiyor. Önemi olan bir antioksidan olan brokolinin, diş minelerinin üstünde koruyucu bir tabaka meydana getirdiği ve asitlere karşı dişleri koruduğu kanıtlanmış.
Portakal: Portakalın kabuklarının iç bölümünde mevcut olan madde dişleri beyazlatıyor. Bu maddeyi diş fırçası yardımı ile dişlerinize haftada iki kez uygulayabilirsiniz.
Çilek: Yazın sevilen meyvesi çileğin dişlerinizi beyazlattığını yerken bile farkedebilirsiniz. Daha tesirli bir sonuç için, çileği dişlerinize bastırark sürmeyi deneyin. Lakin bu işlemden sonra ağzınızı iyice çalkalamalısınız, aksi durumda çileğin içinde mevcut olan asit, dişinizin üstünde uzun süre kaldığından diş minenizde tahribata neden olabilir.
Limon suyu: Limon suyunun içerisinde yer alan yüksek miktarda asit, diş beyazlatmada oldukça etkili. Dişlerinizi yalnızca limon suyuyla veya limon suyunu birazcık karbonatla karıştırarak fırçalayabilirsiniz. Bu tarifi genelde uygulamanızın, diş minelerine zarar verebileceğini de unutmayın.
Demir Eksikliğinin Etkileri
Sponsorlu Bağlantılar:
Demir Eksikliğinin Etkileri
Obezite ile alakalı çalışmalar yapan Dr. Fevzi Özgönül mevzuyla alakalı bilgiler verdi. ""Demir insan bedeninde toplam 4* 5 gr bulunmuş olduğu halde fazlası ile mühim bir elementtir. Demir bağışıklık sisteminin güçlenmesi, sinir iletimi, dokulara oksijen taşınmasından, DNA, RNA ve protein bireşimi gibi birçok yaşam için önemli olan enzimin yapım evresinde görev alır. Bundan ötürü Demir eksikliği, bilhassa büyüme dönemindeki çocuklarda, ergenlik döneminde ve kadınlarda hamilelik süreci süresince ortaya çıkar. Demir noksanlığı halsizlik, çarpıntı, konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, bitkinlik saç dökülmesi, tırnaklarda çatlamalar ve bu çeşit bir çok rahatsızlığa sebebiyet vermektedir.
Yemeklerde içilen çay gıdalardan aldığımız demirin emilmesini azaltmaktadır. Çay, kahve ve kakao içerisinde mevcut olan birtakım maddeler, demir emilmesini yarı yarıya azaltmaktadır. Bu nedenden yemeklerin hemen üzerine içilen çay ve kahveden sakınmamız gerekir.""
Obezite ile alakalı çalışmalar yapan Dr. Fevzi Özgönül mevzuyla alakalı bilgiler verdi. ""Demir insan bedeninde toplam 4* 5 gr bulunmuş olduğu halde fazlası ile mühim bir elementtir. Demir bağışıklık sisteminin güçlenmesi, sinir iletimi, dokulara oksijen taşınmasından, DNA, RNA ve protein bireşimi gibi birçok yaşam için önemli olan enzimin yapım evresinde görev alır. Bundan ötürü Demir eksikliği, bilhassa büyüme dönemindeki çocuklarda, ergenlik döneminde ve kadınlarda hamilelik süreci süresince ortaya çıkar. Demir noksanlığı halsizlik, çarpıntı, konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, bitkinlik saç dökülmesi, tırnaklarda çatlamalar ve bu çeşit bir çok rahatsızlığa sebebiyet vermektedir.
Yemeklerde içilen çay gıdalardan aldığımız demirin emilmesini azaltmaktadır. Çay, kahve ve kakao içerisinde mevcut olan birtakım maddeler, demir emilmesini yarı yarıya azaltmaktadır. Bu nedenden yemeklerin hemen üzerine içilen çay ve kahveden sakınmamız gerekir.""
Çocuklarda Bilgisayar ve Televizyon Bağımlılığı
Sponsorlu Bağlantılar:
Çocuklarda Bilgisayar ve Televizyon Bağımlılığı
Çocukların bilgisayar ve televizyon karşısında geçirdikleri zamanı dengelemek anne babaların önemli görevlerinden bir tanesidir. Bilgisayar ve televizyona gün süresinde 1 ila 2 saatten fazla zaman ayrılmamalıdır.
Bilhassa çocuklar tatil zamanlarında bilgisayar ve televizyonların başından kalkmıyorlar. Oysa bu durum çocukların gelişimini menfi etkileyebiliyor. Aşırı televizyon izlemek çocukların hareket yeteneğinin azalışına ve obezite başlangıcına kadar gidebiliyor. 2 yaş altı çocukların televizyon izlemeleri onlar için oldukça zararlıdır.
Televizyonun Etkileri
Bebeklik süreci 0 ila 2 yaş arasıdır. Bu dönem bebeğin en çok iletişime, insan ilişkisine ihtiyacı olduğu dönemdir. Bu süreci boyunca televizyon karşısında bırakılan bebeklerde gelişim gerilikleri görülür. Bununla birlikte televizyondaki her program da çocuk için uygun bulunmadığı için çocuğun kontrol dışı bir şekilde televizyon izlemesi onun yanlış şeyler öğrenip, korkular geliştirmesine veya şiddete yönelmesine bile sebep olabilir.
Anne babalar evde oluşturdukları kuralları disiplinden ödün vermeden uygulamalıdır. Bu sınırların başında çocuğa bariz bir müddet televizyon izlemesi için izin verilişi ve o süre dolduğunda çocuğun bütün protestolarına rağmen televizyonun kapatılışı gelmektedir. Evde televizyon izleme zamanlarının da belirlenmesi gerekiyor. Ailenin bir arada olduğu yemek saatlerinde televizyonun açılmamasında yarar bulunur.
Televizyon ve bilgisayara en faza 1 ila 2 saat ayrılmalıdır. Çocuğunuz yalnız kaldığında televizyona yönelir. Televizyonu katiyyen bir ödüle dönüştürmeyin. Bu durum oluşturduğunuz televizyon izleme programını engeller. Çocuklar anne babalarını örnek aldıkları için bu durumda çok dikkatli davranmanız gerekir. Çocuğun uygulamasını istediğiniz davranışları öncelikli olarak siz uygulamanız gerekir.
Televizyon ve bilgisayar başında vakit geçirmektense çocuğun arkadaşları ile birlikte olması onlarla oyunlar kurması kendilerinin üstünde anlaştığı kurallar çerçevesinde zaman geçirmeleri onların hem deşarj olmalarını hem de iyi zaman geçirmelerini sağlar. Sokak oyunları da çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine katkı sağlar.
Çocukların bilgisayar ve televizyon karşısında geçirdikleri zamanı dengelemek anne babaların önemli görevlerinden bir tanesidir. Bilgisayar ve televizyona gün süresinde 1 ila 2 saatten fazla zaman ayrılmamalıdır.
Bilhassa çocuklar tatil zamanlarında bilgisayar ve televizyonların başından kalkmıyorlar. Oysa bu durum çocukların gelişimini menfi etkileyebiliyor. Aşırı televizyon izlemek çocukların hareket yeteneğinin azalışına ve obezite başlangıcına kadar gidebiliyor. 2 yaş altı çocukların televizyon izlemeleri onlar için oldukça zararlıdır.
Televizyonun Etkileri
Bebeklik süreci 0 ila 2 yaş arasıdır. Bu dönem bebeğin en çok iletişime, insan ilişkisine ihtiyacı olduğu dönemdir. Bu süreci boyunca televizyon karşısında bırakılan bebeklerde gelişim gerilikleri görülür. Bununla birlikte televizyondaki her program da çocuk için uygun bulunmadığı için çocuğun kontrol dışı bir şekilde televizyon izlemesi onun yanlış şeyler öğrenip, korkular geliştirmesine veya şiddete yönelmesine bile sebep olabilir.
Anne babalar evde oluşturdukları kuralları disiplinden ödün vermeden uygulamalıdır. Bu sınırların başında çocuğa bariz bir müddet televizyon izlemesi için izin verilişi ve o süre dolduğunda çocuğun bütün protestolarına rağmen televizyonun kapatılışı gelmektedir. Evde televizyon izleme zamanlarının da belirlenmesi gerekiyor. Ailenin bir arada olduğu yemek saatlerinde televizyonun açılmamasında yarar bulunur.
Televizyon ve bilgisayara en faza 1 ila 2 saat ayrılmalıdır. Çocuğunuz yalnız kaldığında televizyona yönelir. Televizyonu katiyyen bir ödüle dönüştürmeyin. Bu durum oluşturduğunuz televizyon izleme programını engeller. Çocuklar anne babalarını örnek aldıkları için bu durumda çok dikkatli davranmanız gerekir. Çocuğun uygulamasını istediğiniz davranışları öncelikli olarak siz uygulamanız gerekir.
Televizyon ve bilgisayar başında vakit geçirmektense çocuğun arkadaşları ile birlikte olması onlarla oyunlar kurması kendilerinin üstünde anlaştığı kurallar çerçevesinde zaman geçirmeleri onların hem deşarj olmalarını hem de iyi zaman geçirmelerini sağlar. Sokak oyunları da çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine katkı sağlar.
1 Ağustos 2015 Cumartesi
Mayanın Faydaları
Sponsorlu Bağlantılar:
Mayanın Faydaları
Doğanın harika gıdası maya harika bir protein deposudur. Organik demirin en zengin kaynaklarından birisidir, mineraller ve amino asitler için bir altın madenidir. Kolesterolü düşürmeye, gutu tersine virmeye yardım ettiği ve nevritin (sinir iltihabı) ağrılarını yatıştırdığı bilinir.Doğanın Mucizesi Maya
Çeşitli maya kaynakları vardır:
Bira mayası (şerbetçiotundan, biranın bir yan ürünü), kimi zaman besinsel maya olarak isimlendirilir.
Torula mayası, kağıt üretiminde kullanılan kağıt hamuru erinde bulunur veya siyah kayışlı pekmezden elde edilmektedir.
Kesilmiş sütün suyu, süt ve peynirin bir yan ürünüdür (en iyi lezzet ve en güçlü mayasız ürün)
Canlı mayalardan sakınınız! Canlı maya hücreleri bağırsaklardaki B vitaminini tüketir ve vücudunuzdaki bütün vitamini talan eder. Besinsel mayada bu canlı hücreler ısıda öldürülür ve böylelikle tükenmeyi önler.
Maya, bilhassa içinde büyüyebileceği bütün ana B vitaminlerine (B12 hariç) maliktir. On altı amino asit, on dört veya daha fazla mineral ve on yedi vitamin (A, E ve C hariç) ihtiva eder. Komple gıda olarak göz önünde bulundurulabilir.
Başka proteinli besinler gibi maya da fosfor açısından zengin olması nedeniyle, alınacağı zaman diyete ekstra kalsiyum eklenmesi önerilmektedir. Kalsiyumun bir görevdaşı olmasına karşın fosfor, kalsiyumu vücudun dışına atıp yetersizliğe neden olabilir. Çaresi kolaydır; kalsiyumunuzu artırın (kalsiyum lactate vücutta iyi bir şekilde asimile edilir). B kompleks vitaminleri daha etkin olmaları için maya ile beraber alınmalıdırlar. Birlikte bir elektrik santrali gibi çalışırlar.
Maya sıvıya, meyve suyuna veya suya karıştırılabilir ve yemek aralarında alınabilir. Bitkinlik hisseden pek çok insan bir çorba kaşığı veya daha fazlasını sıvı olarak alıp bu dakikalar içerisinde tam enerjiye dönüşür ve iyi tesirleri saatlerce sürmektedir. Maya ayrıca iştah azaltıcı olarak da kullanılabilir. Sıvıya karıştırın ve yemekten hemen önce için. İştahın fazlalığını alıp sizi kaloriden kurtarır.
İlgili aramalar: maya nedir, mayanın faydaları, mayanın yararları nelerdir
Doğanın harika gıdası maya harika bir protein deposudur. Organik demirin en zengin kaynaklarından birisidir, mineraller ve amino asitler için bir altın madenidir. Kolesterolü düşürmeye, gutu tersine virmeye yardım ettiği ve nevritin (sinir iltihabı) ağrılarını yatıştırdığı bilinir.Doğanın Mucizesi Maya
Çeşitli maya kaynakları vardır:
Bira mayası (şerbetçiotundan, biranın bir yan ürünü), kimi zaman besinsel maya olarak isimlendirilir.
Torula mayası, kağıt üretiminde kullanılan kağıt hamuru erinde bulunur veya siyah kayışlı pekmezden elde edilmektedir.
Kesilmiş sütün suyu, süt ve peynirin bir yan ürünüdür (en iyi lezzet ve en güçlü mayasız ürün)
Canlı mayalardan sakınınız! Canlı maya hücreleri bağırsaklardaki B vitaminini tüketir ve vücudunuzdaki bütün vitamini talan eder. Besinsel mayada bu canlı hücreler ısıda öldürülür ve böylelikle tükenmeyi önler.
Maya, bilhassa içinde büyüyebileceği bütün ana B vitaminlerine (B12 hariç) maliktir. On altı amino asit, on dört veya daha fazla mineral ve on yedi vitamin (A, E ve C hariç) ihtiva eder. Komple gıda olarak göz önünde bulundurulabilir.
Başka proteinli besinler gibi maya da fosfor açısından zengin olması nedeniyle, alınacağı zaman diyete ekstra kalsiyum eklenmesi önerilmektedir. Kalsiyumun bir görevdaşı olmasına karşın fosfor, kalsiyumu vücudun dışına atıp yetersizliğe neden olabilir. Çaresi kolaydır; kalsiyumunuzu artırın (kalsiyum lactate vücutta iyi bir şekilde asimile edilir). B kompleks vitaminleri daha etkin olmaları için maya ile beraber alınmalıdırlar. Birlikte bir elektrik santrali gibi çalışırlar.
Maya sıvıya, meyve suyuna veya suya karıştırılabilir ve yemek aralarında alınabilir. Bitkinlik hisseden pek çok insan bir çorba kaşığı veya daha fazlasını sıvı olarak alıp bu dakikalar içerisinde tam enerjiye dönüşür ve iyi tesirleri saatlerce sürmektedir. Maya ayrıca iştah azaltıcı olarak da kullanılabilir. Sıvıya karıştırın ve yemekten hemen önce için. İştahın fazlalığını alıp sizi kaloriden kurtarır.
İlgili aramalar: maya nedir, mayanın faydaları, mayanın yararları nelerdir
Bazı Yiyecekleri Neden Canımız Çeker?
Sponsorlu Bağlantılar:
Bazı Yiyecekleri Neden Canımız Çeker?
Kimi zaman alerji manasında olan şiddetli arzular daha çok belli vitamin ve minerallerden hangilerini yeteri kadar almadığınızı tabiatın size bildirme yoludur. Bu özel açlıklar sıkça gelişirler çünkü toplam beslenme kafi olmaz.
Aşırı istek duyulan yiyeceklerin en yaygın bulunanlarından bazıları:
Fıstık ezmesi. Bu katiyyen listede ilk ona girer ve bu şaşırtıcı olmaz. Fıstık ezmesi Vitamin B açısından zengin bir kaynaktır. Eğer kendinizi devamlı kavanozun başında buluyorsanız bunun sebebi stres altında olmanız veya olağan Vitamin B alımınızın yetersiz gelmesi olabilir. 50 gr. fıstık ezmesi* bir kabın üçte biri* 284 kalori olduğundan, eğer kilo almak istemiyorsanız B kompleks yardımı almak daha kolayınıza gidecektir.
Muz: Elinizin bu meyveye doğru tekrar tekrar gittiğini görürseniz bunun sebebi bedeninizin potasyuma gereksinim duyması olabilir. Orta boy bir muzda 555 miligram potasyum bulunur. Diüretik veya kortizon alan kişiler (vücuttan gereksinim duyulan potasyumu çalan) genel olarak muza arzu duyarlar.Bazı Yiyeceklere Neden Düşkünüz?
Peynir: Eğer bir peynirseverden çok peynir tutkunuysanız, gerçek açlığınızın kalsiyum ve fosfora olma ihtimali yüksektir. (Eğer yediğiniz işlenmiş peynirse farkında olmadan alüminyum ve tuz da alıyorsunuz manasına gelmektedir.) Daha fazla brokoli yemeyi deneyebilirsiniz. Kalsiyum ve fosfor yönünden yüksek olmakla beraber peynire oranla daha az kalori ihtiva eder.
Elma: Günde bir tane elma muhakkak ki doktoru uzak tutmaz, fakat başka gıdalarda bulamadığınız birçok iyi şeyi bunda bulabilirsiniz* kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum ve kolesterol düşürücü olan pektin için harika bir kaynaktır! Eğer oldukça fazla doymuş yağ yemeye eğiliminiz var ise bu elmaya olan arzunuzu açıklayabilir.
Tereyağı: Birçok vejetaryen tereyağına kendi düşük doymuş yağ alımlarından dolayı arzu duyarlar. Başka yandan tuzlu tereyağı sadece tuz için arzu yaratabilir.
Kola: Kolaya olan arzu genel olarak şeker açlığı ve kafeine olan bağımlılıktır. İçeceğin hiç bir besinsel değeri bulunmaz.
Sert kabuklu yemişler: Eğer kabuklu yemişleri arzuluyorsanız, diyetinizde büyük olasılıkla daha fazla protein, B vitamini veya yağ kullanabilirsiniz. Eğer tercihiniz tuzlu yemişlerse, yemişlere değil tuza arzu duyuyorsunuz manasına gelmektedir. Stres altındaki insanların rahat insanlara oranla daha fazla yemiş yediklerini görebilirsiniz.
Dondurma: Dondurma yüksek kalsiyuma sahip olmakla beraber birçok insan şeker içeriğine arzu duymaktadır. Çocukluk sürecine geri dönme olarak nitelendirse de hipoglisemikler ve şeker hastaları gerçekte şeker içeriğine açlık duyarlar.
Turşu: Eğer hamile iseniz ve turşu istiyorsanız, muhtemelen tuzun peşindesiniz. Eğer hamile değilseniz ve turşuya arzu duyuyorsanız neden büyük olasılıkla aynısıdır. (Turşular ayrıca besleyici miktarda potasyum içerirler.)
Yumurta: Protein (iki yumurta size 13 gr. verir), sülfür, amino asitler ve selenyum bir yana yumurta severler ayrıca sarısının yağ içeriğini veya paradoksal olarak, kolesterol ve yağ çözücü kolini ararlar.
Zeytin: İster yeşil ister siyaha arzu duyun, büyük olasılıkla tuzun peşindesiniz. Tiroid yetersizliği bulunanlar genel olarak bunlara ilk ulaşanlardır.
Soğan: Baharatlı gıdalara duyulan özlem bazı zamanlar akciğer ve sinüs problemlerinin göstergesidir.
Çikolata: Eğer en başta değilse bile, katiyyen ilk sıralarda yer alan bir özlemdir. Çikolatakolikler şekere olduğu kadar kafeine de bağımlıdırlar. (Bir kap kakaoda 5 ila 10 miligram kafein vardır) Eğer çikolata alışkanlığınızdan kurtulmak isti* yorsanız, bunun yerine keçiboynuzunu deneyiniz. (Keçiboynuzu, ayrıca St. John ekmeği olarak da adlandırılır, Akdeniz keçiboynuzu ağacının tüketilebilir kısımlarından yapılmaktadır.)
Süt: Eğer bir yetişkin olarak hali hazırda süte arzu duyuyorsanız bir kalsiyum yardımına gereksiniminiz olabilir. Ardından vücudunuzun tekrar gereksinim duyabileceği şey amino asitler olabilir. Sinirli insanlar genellikle sakinleştirici tesirlerinden ötürü sütteki triptofanı ararlar.
Çin yemeği: Elbette ki lezzetlidir, fakat arzuyu büyüten şey genelde yemeğin içerisindeki monosodyum glutamattır (MSG). Tuz yetersizliği olan insanlar genel olarak Çin yemeği yerler. (MSG birtakım bireylerde histamine reaksiyonuna neden olabilir. Baş ağrıları ve kızarıklıklar ortaya çıkabilir. Birçok Çin restoranı, yemeğinizi isteğiniz üzerine MSG’siz hazırlayabilir.)
Ekşi meyveler: Ekşi meyvelere duyulan devamlı arzu safra kesesi veya karaciğer ile alakalı olan problemleri göstermektedir.
Boya ve kir: Çocukların boya ve kir yemeye karşı eğilimleri bulunur. Bu sıkça kalsiyum veya D vitamini yetersizliğinin göstergesidir. Çocuğunuzun diyetinin şiddetli bir şekilde yeniden göz önüne alınması gerekir ve bir pediyatristi ziyaret etmeniz önerilmektedir. Yiyecek değeri olmayan maddelere olan bu arzu pika olarak bilinir. Bu durum ayrıca gebe kadınlar tarafından da yaşanabilir ve bu gibi maddelerin yenmesinin cenin gelişimine zarar vereceğinin farkında olunmalıdır.
İlgili aramalar: bazı yiyecekleri neden canımız çeker, bazı yiyeceklere neden düşkünüz, neden canımız yemek çeker, canımız bazı şeyleri yemeyi neden ister
Kimi zaman alerji manasında olan şiddetli arzular daha çok belli vitamin ve minerallerden hangilerini yeteri kadar almadığınızı tabiatın size bildirme yoludur. Bu özel açlıklar sıkça gelişirler çünkü toplam beslenme kafi olmaz.
Aşırı istek duyulan yiyeceklerin en yaygın bulunanlarından bazıları:
Fıstık ezmesi. Bu katiyyen listede ilk ona girer ve bu şaşırtıcı olmaz. Fıstık ezmesi Vitamin B açısından zengin bir kaynaktır. Eğer kendinizi devamlı kavanozun başında buluyorsanız bunun sebebi stres altında olmanız veya olağan Vitamin B alımınızın yetersiz gelmesi olabilir. 50 gr. fıstık ezmesi* bir kabın üçte biri* 284 kalori olduğundan, eğer kilo almak istemiyorsanız B kompleks yardımı almak daha kolayınıza gidecektir.
Muz: Elinizin bu meyveye doğru tekrar tekrar gittiğini görürseniz bunun sebebi bedeninizin potasyuma gereksinim duyması olabilir. Orta boy bir muzda 555 miligram potasyum bulunur. Diüretik veya kortizon alan kişiler (vücuttan gereksinim duyulan potasyumu çalan) genel olarak muza arzu duyarlar.Bazı Yiyeceklere Neden Düşkünüz?
Peynir: Eğer bir peynirseverden çok peynir tutkunuysanız, gerçek açlığınızın kalsiyum ve fosfora olma ihtimali yüksektir. (Eğer yediğiniz işlenmiş peynirse farkında olmadan alüminyum ve tuz da alıyorsunuz manasına gelmektedir.) Daha fazla brokoli yemeyi deneyebilirsiniz. Kalsiyum ve fosfor yönünden yüksek olmakla beraber peynire oranla daha az kalori ihtiva eder.
Elma: Günde bir tane elma muhakkak ki doktoru uzak tutmaz, fakat başka gıdalarda bulamadığınız birçok iyi şeyi bunda bulabilirsiniz* kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum ve kolesterol düşürücü olan pektin için harika bir kaynaktır! Eğer oldukça fazla doymuş yağ yemeye eğiliminiz var ise bu elmaya olan arzunuzu açıklayabilir.
Tereyağı: Birçok vejetaryen tereyağına kendi düşük doymuş yağ alımlarından dolayı arzu duyarlar. Başka yandan tuzlu tereyağı sadece tuz için arzu yaratabilir.
Kola: Kolaya olan arzu genel olarak şeker açlığı ve kafeine olan bağımlılıktır. İçeceğin hiç bir besinsel değeri bulunmaz.
Sert kabuklu yemişler: Eğer kabuklu yemişleri arzuluyorsanız, diyetinizde büyük olasılıkla daha fazla protein, B vitamini veya yağ kullanabilirsiniz. Eğer tercihiniz tuzlu yemişlerse, yemişlere değil tuza arzu duyuyorsunuz manasına gelmektedir. Stres altındaki insanların rahat insanlara oranla daha fazla yemiş yediklerini görebilirsiniz.
Dondurma: Dondurma yüksek kalsiyuma sahip olmakla beraber birçok insan şeker içeriğine arzu duymaktadır. Çocukluk sürecine geri dönme olarak nitelendirse de hipoglisemikler ve şeker hastaları gerçekte şeker içeriğine açlık duyarlar.
Turşu: Eğer hamile iseniz ve turşu istiyorsanız, muhtemelen tuzun peşindesiniz. Eğer hamile değilseniz ve turşuya arzu duyuyorsanız neden büyük olasılıkla aynısıdır. (Turşular ayrıca besleyici miktarda potasyum içerirler.)
Yumurta: Protein (iki yumurta size 13 gr. verir), sülfür, amino asitler ve selenyum bir yana yumurta severler ayrıca sarısının yağ içeriğini veya paradoksal olarak, kolesterol ve yağ çözücü kolini ararlar.
Zeytin: İster yeşil ister siyaha arzu duyun, büyük olasılıkla tuzun peşindesiniz. Tiroid yetersizliği bulunanlar genel olarak bunlara ilk ulaşanlardır.
Soğan: Baharatlı gıdalara duyulan özlem bazı zamanlar akciğer ve sinüs problemlerinin göstergesidir.
Çikolata: Eğer en başta değilse bile, katiyyen ilk sıralarda yer alan bir özlemdir. Çikolatakolikler şekere olduğu kadar kafeine de bağımlıdırlar. (Bir kap kakaoda 5 ila 10 miligram kafein vardır) Eğer çikolata alışkanlığınızdan kurtulmak isti* yorsanız, bunun yerine keçiboynuzunu deneyiniz. (Keçiboynuzu, ayrıca St. John ekmeği olarak da adlandırılır, Akdeniz keçiboynuzu ağacının tüketilebilir kısımlarından yapılmaktadır.)
Süt: Eğer bir yetişkin olarak hali hazırda süte arzu duyuyorsanız bir kalsiyum yardımına gereksiniminiz olabilir. Ardından vücudunuzun tekrar gereksinim duyabileceği şey amino asitler olabilir. Sinirli insanlar genellikle sakinleştirici tesirlerinden ötürü sütteki triptofanı ararlar.
Çin yemeği: Elbette ki lezzetlidir, fakat arzuyu büyüten şey genelde yemeğin içerisindeki monosodyum glutamattır (MSG). Tuz yetersizliği olan insanlar genel olarak Çin yemeği yerler. (MSG birtakım bireylerde histamine reaksiyonuna neden olabilir. Baş ağrıları ve kızarıklıklar ortaya çıkabilir. Birçok Çin restoranı, yemeğinizi isteğiniz üzerine MSG’siz hazırlayabilir.)
Ekşi meyveler: Ekşi meyvelere duyulan devamlı arzu safra kesesi veya karaciğer ile alakalı olan problemleri göstermektedir.
Boya ve kir: Çocukların boya ve kir yemeye karşı eğilimleri bulunur. Bu sıkça kalsiyum veya D vitamini yetersizliğinin göstergesidir. Çocuğunuzun diyetinin şiddetli bir şekilde yeniden göz önüne alınması gerekir ve bir pediyatristi ziyaret etmeniz önerilmektedir. Yiyecek değeri olmayan maddelere olan bu arzu pika olarak bilinir. Bu durum ayrıca gebe kadınlar tarafından da yaşanabilir ve bu gibi maddelerin yenmesinin cenin gelişimine zarar vereceğinin farkında olunmalıdır.
İlgili aramalar: bazı yiyecekleri neden canımız çeker, bazı yiyeceklere neden düşkünüz, neden canımız yemek çeker, canımız bazı şeyleri yemeyi neden ister
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)