Anne ve baba, çocuklarının hoşa gitmeyen hareketlerinin kendilerinin işlediği bir hatadan ileri geldiğini düşünür. Anne baba üzüntü içinde o kadar çok çırpınır ki, onları çoğunlukla, çocuk (bu büyük anlaşılmamış şey) yatıştırır.
Elbette ki, çocuğunu çok kötü eğiten anne babalar vardır. Ama, insan çocuğunu anlamak için elinden geleni yapsın, çocuğu kendi görüşlerini açığa vururken onu dinlesin, ona gerçekten seveceği aydın bir cinsel eğitim kazandırmaya çalışsın, keyfini kaçırmasın; onu suçlamalarla hırpalayarak bitkin duruma sokmasın.
Ne yazık ki, kırk yaşındayken on üç yaşındaki gibi düşünmek olanak sızdır. Çocuklarımız başka bir kuşağa, bizimkinden başka olan bir kuşağa aittir. Bu düşünceler sanıldığı kadar kötü değildir. Çocuk kendisini bizim fikirlerimizle kendi yaşındaki gençlerinki arasında ikiye parçalanmış hisseder. Bizim değer ölçülerimiz çok iyi olabilir ama onlardan pekala biraz sapılabilir. Ninelerimizin nineleri topuklarına kadar etek giyiyorlardı. Onlar bizi bugün görseler, dehşet çığlıkları atarlardı. Pek çok ana baba kendi görüşlerini en küçük ayrıntılarına kadar çocuklarına mutlaka empoze etmek ister. Bir şeyi zorla empoze etmek, onu geriye teptirmekten başka sonuç vermez. YAZININ DEVAMINA GİT
Sponsorlu Bağlantılar:
Çocuğa düşünmemesi gerektiğini söylemekten çok, onu kendi kendini düşündürmeye çalışın. Çok sonraları, onun, gidişini düzene sokması gerektiğinde, siz orada bulunamayacaksınız. Kendi kendine söz geçirmesi daha çok gerekecektir. Bunu yapmasını öğrenmişse, başıboş kalacaktır.
Çoğu zaman şöyle söylendiği duyulur: "Ah, şu çocuklar ne de nankördür!" Ama nankör olan hayatın bizzat kendisidir! Hayat, çocukları bizim için değil, kendileri için yetiştirmemizi istiyor. Hayat ileriye bakar, hiçbir zaman geriye bakmaz. Anlaşılıyor ki, bu iş, büyük bir gönül yüceliği istiyor. Gerçek aşk yüce gönüllülüktür, bir hapishane değildir.
İşte eğitimin doğru tanımı: Bir çocuğu eğitmek, ona bizden vazgeçmesini öğretmektir.