31 Mayıs 2012 Perşembe

Kan Şekerini Düşüren Nedenler

Sponsorlu Bağlantılar:

Kan Şekeri Neden Düşer?

Kan şekeri düştüğünde kan şekerinin düşmesine sebep olan hormonsal hastalıklar ve beslenme bozukluklarının teşhis edilmesi öncelikle yapılmalıdır. Bunun için kan şekerini düşüren nedenler araştırılmaktadır. Bunun için laboratuar ortamında şeker yükleme testi (OGTT , oral glukoz tolerans testi) yapılır.

Kan şekeri düşüklüğünde altta yatan nedenler şunlar olabilir;

Kanda bulunan insülin düzeyinin yüksek olması, aşırı kilolu olmak, kortizol düşüklüğü dediğimiz böbrek üstü bezinin az çalışması, pankreasta “insülinoma” adı verilen tümör olması veya pankreatit (pankreas iltihabı), tiroid bezinin az çalışması, karaciğer ve böbrek hastalıkları, beynimizde bulunan ve birçok hormonun salgılanmasını sağlayan hipofiz bezinin az çalışması, daha önce mide ameliyatı geçirmiş olmak, şeker hastalığı başlangıcında olmak, alınan şekerli besinlere reaksiyonu olmak (reaktif hipoglisemi), aşırı alkol tüketimi, stres altında uzun süre kalmak, çok düşük kalorili diyetleri uygulamak, kısa sürede fazla kilo vermek, şekerli besinleri çok yemek, yetersiz beslenerek fazla egzersiz yapmak, çok sigara içmek, kafeinli içeceklerin tüketimi ve çikolatayı fazla tüketmek.

Zayıflamak İçin Düşük Kalorili Besinler Tüketin

Sponsorlu Bağlantılar:

Eğer zayıflamayı düşünüyorsunuz kilo kaybını sağlamak için düşük kalorili besinleri daha çok tüketmeliyiz. Bazı düşük kalorili yiyeceklere örnek verecek olursak; 100 gram brokolide ve Brüksel lahanasında 30 kalori bulunur, 100 gram balık 110 kaloridir. Salata, genellikle yeşil sebzelerden yapıldığı için kalorisi düşük yiyeceklerimizdendir. Domates ve salatalık gibi sebzeler kalorisi düşük yiyeceklere örnektir. Bunların dışında yine sebzelerden kabak, karnabahar, ıspanak, lahana, turp ve biberinde kalorisi çok düşüktür. Böğürtlen, çilek, papaz erik dediğimiz yeşil erik ve ekşi elmada kalorisi düşük meyvelerdendir.

Diyet Nasıl Yapılmalıdır?

Sponsorlu Bağlantılar:

NASIL DİYET YAPILMALIDIR?

Kilo vermek isteyenler taze, doğal, besin olarak yoğun, posası yüksek, kalorisi ve yağı az, rafine şeker bulundurmayan, az tuzlu yiyecekler tüketmelidir. Meyve, sebze, hububat, tam tahıllar bu tür yiyeceklere örnektir.

Vücudumuzdaki yağlar zayıflarken nasıl kayboluyor?

Kalori alımı azaldıkça vücutta depolanmış durumda olan yağlar yakılarak enerjiye dönüşmeye başlamaktadır. Metabolik işlemlerle yağlar parçalanarak yakılır. Böylece su ve karbondioksit elde edilir. Zayıflamak için az yemek ve çok yakmak önemlidir.

Kilo vermemizi sağlayan bir diyetin temel özellikleri nedir?

Zayıflamanın temelinde, enerji açığı yaratan bir diyet planı olur. Bu enerji açığını yaratmak için; daha az besin tüketmek, vücudumuzu değişik hareketlerle çalıştırarak ve spor yaparak kalorileri yakmak gerekir. Yani zayıflatan bir diyet kısacası; az yemek ve fazla yakmaktan geçer. Diyette alınan yağ miktarının azaltılması herkes tarafından kabul görse de, toplamda alınan kalori azaltılmadıkça kilo verilemeyecektir.

Gıda alımını ve kalori alımını azaltmak için değişik yöntemler denenmiştir. Örnek verecek olursak; yalnızca yağ miktarını azaltarak, yalnızca karbonhidratı azaltarak ya da gıda içeriğine bakılmaksızın toplam kaloriyi azaltarak çok farklı çeşitli diyet metodları uygulanmaktadır.

Sadece alınan yağın miktarını azaltarak, 6 ila 9 ayda ortalama olarak 0,7 ila 4,4 kg arası kadar zayıflanabilir. Buradan da sadece yağsız gıdalar yemekle fazla kilo veremeyeceğimiz sonucuna ulaşırız. Karbonhidratı azaltmanın ise zayıflama çok faydası vardır. Şekerli besinler, un, nişasta, kurabiye, börek, çörek, beyaz ekmek, kola, bal ve reçel gibi karbonhidratların miktarını azaltmak veya bu tür gıdaları hiç yememek kilo vermeye oldukça fayda sağlar.

Günlük 250-800 kalori gibi çok düşük kalorili diyetler, ilk başlandığında büyük bir kilo kaybına neden olsa bile bu diyetler sağlıksızdır. Bu tür diyetlerle verilen kilolar, diyet bırakıldığı an hızla ve bazen fazlasıyla geri alınır. Diyet yapılırken değişik türdeki besin gruplarının vücudumuza sağladığı kalorinin, toplam kalori içerisindeki payının belirli bir oranda olması gerekir. Kısaca; yağların % 30-35 oranında, proteinlerin %15 ve karbonhidratların %45-55 oranlarında alınması gerekir.

Kalsiyum alımı zayıflamamız için yardımcı olur. Yağsız süt içmek size göre değilse brokoli tüketerek de zayıflama için yeterli kalsiyum ihtiyacını karşılayabilirsiniz. Kanımızda kalsiyum düşüklüğü var ise doktorumuza başvurarak onun reçete edeceği kalsiyum ilaçlarından faydalanmak faydalı olacaktır. Sebze ve meyve tüketimi posayı arttırmak bakımından son derece gereklidir.

Beyaz Ekmeğin Zararları

Sponsorlu Bağlantılar:

Beyaz Ekmeğin Sağlığa Zararları:

Ülkemizdeki en önemli beslenme sorunlarından biri de beyaz ekmek yeme tüketimidir. Beyaz ekmek tüketmekle alınan kalori miktarı günlük kalorimizin neredeyse %30 ila 40'ına tekabül etmektedir.

Bizim kültürümüzde her yemekte mutlaka ekmek olması ve ekmeksiz yemek yiyememe alışkanlığı olduğu için ekmek, özellikle Anadolu'da en çok tüketilen besindir. Önceden köylerde tam buğday unu kullanılarak ekmek yapılırdı fakat günümüzde bu alışkanlıktan vazgeçilmiştir. Artık köylerde, kasabalarda ve şehirlerde fırınlar açılarak beyaz ekmek üretimi yapmaktadırlar. Bu nedenle de günümüzde beyaz ekmek tüketimi hızla artmıştır.

Beyaz ekmeğin hiçbir besleyici değeri yoktur. Posa, vitamin ve mineral bakımızdan yoksun bir besindir. Buğdayın içinde bulunan tüm değerlerden yoksun bir ekmek türüdür. Buğdayda bulunan tüm değerli ve sağlığa faydalı besin maddeleri atılmıştır.

Beyaz ekmek yiyerek sadece midemizi dolduruyoruz ve açlığımızı bastırıyoruz. Açlığımızı geçiştirmekten başka bir işe yaramamasının dışında vücuttaki kan şekerini yükselmekte, bağırsak hastalıklarına neden olmakta ve vücudumuzun gereksinim duyduğu vitamin ve minerallerden vücudumuzu yoksun bırakmaktadır.

Bunun yanında tam buğday unu ile yapılmış bir ekmekte ise çinko, iyot, E vitamini, D vitamini, Omega 3 ve omega 6 yağ asitleri, kalsiyum, proteinler ve karbonhidratlar bulunmaktadır. Tam buğday unundan yapılan ekmekle beslenen kişilerde şişmanlık, şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları ve kanser daha az görülmektedir.

Tam buğday ekmeğinde posa ve kepek olduğu için bu ekmekler kabızlığa neden olmaz.

Besleyici bu kadar yönü bulunan tam buğday ekmeği yemek yerine beyaz ekmek tüketenlerde ileri dönemlerde şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları ve tansiyon yüksekliği çıkma olasılığı çok fazla yüksektir. Bundan dolayı beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tercih edilmeli ve sağlıklı beslenmeye çalışılmalıdır.

Aramalar: beyaz ekmek tüketimi, tam buğday ekmeği, buğday ekmeğinin sağlığa faydası, beyaz ekmeğin zararları, buğday ekmeğinin faydaları

Suyun Beyin Sağlığı İçin Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

Suyun Beyin Sağlığı İçin Faydaları:

Suyun hayatımız için çok önem taşıyan yeni bir faydası daha gün yüzüne çıktı. Kış aylarında daha az su yüketiyoruz halbuki vücudun fonksiyonlarını sürdürebilmesi için yaz, kış suyun hayati derecede önemi bulunmaktadır. Bol tükettiğimizde tokluk hissi vererek kilo almamızı engelleyen su, yediğimiz yiyeceklerin sindiriminde, emiliminde, vücut açısından zararlı maddelerin vücuttan atılmasında, vücut ısısını koruyarak vücudun hep aynı ısıda kalmasında, asit-baz dengesini sağlanmasında sorumludur. Bu görevler suyun hayati önemini ortaya koymaktadır.

Uzmanlar, suyun başka bir özelliğine daha dikkat çekmişlerdir. Beynimizin %90’ının sudan oluştuğuna vurgu yapan uzmanlar, su içerek baş ağrısından bile kurtulabileceğimizi belirtmektedirler.

Toplumda su ile ilgili bilinen çok yanlış inanışlar vardır. Uzman doktorlar, sabah kalktığımızda ilk iş olarak ve gece yatmadan önce içtiğimiz bir bardak suyun, tokluk duygusu vermesi yönünden önemli olduğunu söylüyorlar. Bol su içerek idrarla birlikte vücuttan yağ atılamayacağını, zayıflatıcı etkisinin suyun yağ atma bakımından değil, suyun bize vermiş olduğu tokluk hissinden kaynaklandığını belirtmektedirler.

Çoğu insanın yakındığı baş ağrısı rahatsızlığının en önemli nedenlerinden birinin susuzluk olduğunu belirten uzmanlar, bunu da beynimizin %90'ının sudan oluşmasına bağlamaktadırlar. Bunun için susuzluğun ilk belirtileri arasında beyin fonksiyonlarında azalma görülmektedir. Bu tür durumlardan kaynaklanan baş ağrıları ilaç kullanılmaksızın yalnızca su içmekle bile tedavi edilebilmektedir.

Yaşamsal kaynağmız suyun diğer faydaları da şu şekilde sıralanıyor : Suyu çok tüketen insanlarda yaşlanma belirtileri az tüketenlere oranla daha geç ortaya çıkar. Kalbimizde oluşabilecek ritim bozukluğu rahatsızlığı riskini azaltır. Kepek oluşumunu ve saç dökülmesini önler. Rahat sindirimi sağlarken kabızlığa da iyi gelmektedir. Vücudumuzun direncini artırırarak hastalıklara karşı koruyucu etki sağlar. Tıpkı bir motorun yağlıyken rahat çalışması gibi böbreklerin daha rahat çalışmasını sağlar.

Aramalar: suyun faydaları, su içmenin yararları, bol su tüketmenin faydaları nelerdir, çok su içmek zararlı mıdır

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Şeker Hastalığı ve Şişmanlık

Sponsorlu Bağlantılar:

Şeker hastalığı şişmanlarda neden daha fazla görülmektedir?

Aşırı kilolu insanlarda "diyabetes mellitus" adını verdiğimiz yetişkin tipi şeker hastalığı görülme riski, kilosu normal olan kişilere göre yaklaşık 4 kat daha çoktur. Tip 2 diyabet hastalarının %60-90'ı şişman olurlar. Normal şişmanlıkta olan kişilerde, kilosu normal olan kişilere göre şeker hastalığının görülme sıklığı 30-40 kat artmaktadır.

Şeker hastalığının şişmanlarda gelişimine sebep olan üç ana neden bulunur. Bunlar; kandaki insülin hormonunu düzeyinin yüksekliği ve etki gösterememesi, kandaki yağ oranının fazla oluşu ve yağ hücrelerinden şeker hastalığına neden olan bazı hormonların aşırı derecede salgılanmasıdır.

Bunın dışında şişmanlığın şiddeti arttıkça, şişmanlık kalış süresi uzadıkça ve hızlı bir şekilde kilo artışı durumunda şeker hastalığına yakalanma riski artmaktadır. Vücutta bulunan yağların midenin ve iç organların etrafında toplandığı erkek türü şişmanlı, şeker hastalığına yakalanma açısından daha büyük risk taşımaktadır. Bu tip şişmanlaığı olanlar şeker hastalığına diğer kişilere göre daha kolay yakalanmaktadırlar.

Şişmanlar şeker hastalığı gelişimininin önüne geçmek için ideal kilolarına ulaşıncaya dek zayıflamalı, sağlıklı ve düzenli beslenmeli, yani lif oranı bakımından zengin olan sebze ve meyveleri fazla yemeli, unlu ve şekerli besinleri az miktarlarda tüketmeli, sıvı yağ kullanmalı ve ayriyetten günde en az 30 dakika yürüyüş yaparak fazla kalorini atmalı ve vücut direncini artırmalıdır.

29 Mayıs 2012 Salı

Erken Boşalma Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Erken boşalma nedir?

Erken boşalma ile ilgili bugüne değin bir çok tanımlama yapılmıştır. Kişinin kendisine, partnerine, içinde bulunduğu psikolojik duruma, cinsellikten beklentilerine ve daha birçok farklı duruma göre değişik tanımları bulunmaktadır. Fakat şunu bilmemiz gerekir ki erken boşalma kesinlikle bir hastalık değildir.

Farklı uzmanlık alanları bulunan doktorlar ve bilim adamlarının erken boşalma ile ilgili tanımlarını maddeler halinde vererek daha sonra kendi tanımımızı yapalım.

Erken boşalma boşalmanın beklenen zamandan daha önce gerçekleşmesine denir. Erken boşalmayı iki grupta inceleyebiliriz:

a) Birincil Erken Boşalma dediğimiz partnerimizle ilk cinsel ilişkimizden itibaren başlamış erken boşalma türüdür.

b) İkincil Erken Boşalma dediğimiz ise önceden olmayıp daha sonradan kişide meydana çıkan erken boşalmadır.

Erken boşalma; erkeğin, kadının ya da her ikisinin birden boşalmayı istemediği halde ilişkinin ilk zamanlarında kontrol dışı boşalmalarıdır.

Erken boşalma; erkeğin partnerinden daha önce boşalmasına denir.

Erken boşalma; cinsel ilişkinin yarısından daha fazla bir bölümünde partnerinizin tatmin olmasına fırsat bırakmayacak kadar kısa bir sürede boşalmaktır.

Bazıları için bu tanımlamalar geçerli olabilir fakat erken boşalmanın erkekten erkeğe, partnerlerine, yaşına, insanın içinde bulunduğu psikolojik duruma ve benzer etkenlere göre değişiklik gösterebileceğini unutmamak gerekir.

Erken boşalmayı erkeğin partnerinden daha önce boşalması olarak tanımlarsak bu durumda karşımıza, erkek kime göre erken boşalıyor? sorusu çıkacaktır. Çünkü kadınların bazıları sadece saniyeler içinde orgazma ulaşırken, bazılarının orgazm olması dakikaları bulur. Ve bazı kadınlar ise hiç orgazm olamamaktadır.

Erken boşalma, sadece eşle, tatminle, süreyle, kendini kontrol edememekle, psikolojik durumla izah edilebilecek bir durum olamaz. Erken boşalma, bu faktörlerin her birinin birarada ya da ayrı şekilde etkilediği, erkeğin ve partnerinin fiziksel ve duygusal haline, beklentilerine ve diğer etkenlere göre değişiklik gösteren bir haldir. Bunlardan yola çıkarak erken boşalma; eşlerden biri veya her ikisinin, tatminsizlik durumunu ortaya çıkarabilecek cinsel bir uyuşmamazlıktır.

İdeal Kilomuzu Nasıl Hesaplarız?

Sponsorlu Bağlantılar:

İdeal Kilo Nedir? İdeal Kilo Nasıl Hesaplanır?

Şişman olup olmadığımızı nasıl anlayabiliriz?

Vücut ağırlığımız ideal kilomuzun %120'sinden fazla olur veya vücut kitle indeksinin (VKİ) 30 kg/m2'den fazla olur ise bu durumu "şişmanlık" kabul ediyoruz.

Bu konuyla ilgili iki formül kullanıyoruz:

Boya Göre İdeal Kilo Hesabı:

1. İdeal kilo formülü: Boy-100-[(boy-150)/4].

Formülü bir örnek vererek şu şekilde açıklayalım: Boyu 160 cm olan bir hanımın ideal kilosunu hesaplayalım.br />
160-100-[(160-150)/4]= 60 (10/4)= 60-2,5= 57,5 kg

Kabaca bu förmülü şu şekilde de kullanabiliriz; Boyunuzun santimetre cinsinden değerinden 100 çıkaralım ve elde ettiğimiz sayıdan 4-5 kg çıkaralım. Buna da örnek verecek olursak 178 cm boyunda olan birisi 178-100-4 = 74 kilogram hemen hemen ideal kilosudur diyebiliriz.

Vücut Kitle İndeksine Göre İdeal Kilo Hesaplaması:

2. Vücut kitle indeksi: Şişmanlığı saptamakta en fazla kullanılan ölçüm metodudur. Kilogram cinsinden vücut ağırlığının, boyun metre cinsinden karesine bölünmesi ile (m2) elde edilir (kg/m2). Vücut kitle indeksi formülü vücutta bulunan yağı kaba bir hesapla tahmin etmek için kullanılır ve vücut yağını hemen hemen %70 doğruluk payı ile ortaya koymaktadır.

Buna bir örnek vererek şöyle açıklayabiliriz: Vücut ağırlığı 54 kg, boyuysa 1,60 m olan bir kadın için vücut kitle indeksi şu şekilde hesaplanmaktadır:

kg/m2= 54/l,602 = 54/2,56 = 21,09 kg/m2

Vücut kitle indeksi şu şekilde yorumlanır:

VKİ 18,5 kg/m2'den azsa zayıflık söz konusudur,

VKİ 24,9 kg/m2'den küçükse bu kişi sağlıklıdır,

VKİ 25-29,9 kg/m2 arasındaysa aşırı kilo söz konusudur,

VKİ 30-34,9 kg/m2 arasındaysa hafif şişmanlık durumu vardır (evre 1),

VKİ 35-39,9 kg/m2 arasındaysa epey şişmandır (evre 2),

VKİ 40 ve üstündeyse çok şiddetli (morbid) şişman ya da şişmanlık ölümcül boyutlardadır (evre 3).

şişmanlığın tanımı için bu sınırlar uygun olsa da VKİ'si 19 olan birinin VKİ'nin lafın gelişi 24,5'ine kadar kilo alması da bir risk taşımaktadır. VKİ' si 18'den 24'e çıkan birinin de aşırı kilolarını vermesi gerekmektedir.

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Hormon Bozukluğu Şişmanliğa Neden Olur Mu?

Sponsorlu Bağlantılar:

Hormonsal Bozukluklar Şişmanliğa Neden Mi?

Hormon bozukluklarının bazı durumlarda şişmanlama üzerinde büyük bir etkisi olur. Şişmanlık sorunu yaşayan bir kişide hormonsal yönden bir problem olup olmadığını mutlaka araştırmalıdır.

Şişmanlarda görülen vücuttaki önemli hormon değişiklikleri hangileridir?

Fazla kilo alımına neden olan hormonsal hastalıklara bakacak olursak en sık görülenler şunlardır; İnsülin hormonunun sık sık yüksek olması, kan şekerinde düşüklük, tiroid bezi yetmezliği ya da böbreküstü bezinin aşırı şekilde çalışması olarak sıralanabilir. Şişmanların vücutlarında bazı hormonların salınımı artmakta, bazılarıysa azalmaktadır. Şişman kişilerde büyüme hormonu düşük salgılanmaktadır ve bunun nedeni henüz bilinmiyor.

Şişman kişilerin vücudunda oluşan önemli hormon değişikliklerine bakacak olursak:

Yemek yedikten sonra pankreas bezi tarafından aşırı derecede insülin salgılanır, yemek yenmediği zamanlarda ise kanda bulunan insülin hormonu yüksektir ve etkisi azdır. Fazla kiloları atamamanın diğer bir nedeni yine kandaki insülin hormonunun yüksek düzeyde olması ve düzgün çalışmamasıdır. Buna "insülin direnci" adı verilmektedir. Kanda insülin hormonunun yüksek miktarda bulunması ve hücrelere kan şekerini sokamaması sebebiyle meydana gelen bu duruma "insülin direnci" denir. İnsülin direncinin yüksek olduğu kişilerde hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) atakları görülür. Böyle bir durum kişiyi şekerli yiyecekler tüketmeye yönelttiğinden zayıflamak pek mümkün olmamaktadır. Bu konuda insülin direncini azaltan bazı ilaçların faydası olabilir. Fakat bu tür ilaçlar doktor reçetesi edilerek kullanılmalı, doktor bilgisi dışında bu tür ilaçların kesinlikle kullanılmaması gereklidir.

Kanda bulunan leptin hormonu seviyesi yüksek olmasına rağmen beyine geçip iştahı azaltamaz ve kilo artışına neden olur. Bu da şişmanlarda leptin hormonunun iyi çalışmağı anlamına gelir.

Erkeklik hormonu olarak bilinen ve erkeklerde bulunan testosteron hormonu azalmakta, kadınlarda ise tersi olarak testosteron düzeyi artmakta ve tüylenmeye neden olmaktadır.

Şişmanlarda böbreküstü bezi aşırı kortizol hormonu üretir fakat idrarla atıldığı için kandaki seviyesi yükselmemektedir.

Şişmanlığın Sağlığa Olumsuz Etkileri

Sponsorlu Bağlantılar:

Şişmanlığın Sağlığa Olumsuz Etkileri Nelerdir?

Şişmanlıktan kaynaklanan çok sayıda hastalık vardır. Şişmanlığın sağlığımız açısından olumsuz etkilerini sıralayacak olursak; Şeker hastalığı (diyabet), hipertansiyon (büyük tansiyonun 13, küçük tansiyonun ise 8,5'ten fazla oluşu), kalpte bulunan koroner damarlarda problemler, kanda bulunan trigliserit adı verilen yağın 150 mg/dl'den daha fazla olması, safrakesesi sorunları, meme, rahim ve kalınbağırsak kanserlerine yakalanma riskinde artış, diz ve kalça eklemlerinde kireçlenmeler, uykuda soluk alamama ve horlama, karaciğerde yağlanma, astım, felç, varis, solunum zorluğu, fazla kilolu kadınlarda gebelik boyunca bazı hastalıkların daha çok görülmesi, düzensiz adet görme, tüylenme, yapılacak ameliyatların daha riskli olması, psikolojik stres ve bunalım, idrar kaçırma ve idrarda protein atılımının fazla olmasıdır.

Aramalar: şişmanlığın zararları, şişmanlığın sağlık açısından olumsuzlukları, fazla kilonun zararları

Kilo Almanın Nedenleri Nelerdir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Kilo Alma Nedenleri, Neden Kilo Alınır?

Şişmanlığın gittikçe salgın halini almasının nedeni; eskiye oranla daha az beden gücü tüketmemiz ve fast-food tarzı yanlış beslenme alışkanlıklarıdır. Teknoloji çağında olduğumuz için artık işlerin çoğunu bizim yerimize makineler yapmaktadır. Bu durumda aldığımız kaloriyi yakılamıyor ve vücudumuzda yağ olarak depolanıyor.

Yetişkinlerde kilo almaya veya şişmanlamaya sebep olan başlıca etkenler hareketsizlik ve aşırı beslenmedir. Kadınlar; gebelikte, emzirme ve menopoz dönemlerinde daha fazla kilo almaktadır. Tiroid bezi yetmezliği (hipotiroidi), böbreküstü bezinin aşırı miktarda "kortizol" üretmesi ve yumurtalıklarda görülen kistlerle karakterize olan "polikistik over hastalığı" gibi hormonsal bozukluklarda fazla kilo alımına neden olan önemli durumlardır. Evlilikten sonra kurulan yeni düzenli hayatla birlikte düzenli yemek yemeye başlanılması veya sigarayı bıraktıktan sonra yemeklerden alınan hazzın (iştahın) artması fazla kilo alımına neden olan durumlardandır. Alkolü fazla tüketmek, stres ve depresyon gibi bazı psikolojik ve sosyolojik sorunlar; emeklilik hayatı, uzun yol şoförlüğü gibi bazı meslekler ve gece vardiyası işlerinde çalışmak kilo almaya yatkınlaştırır.

Şişmanlığın Nedenleri

Şişmanlığın ortaya çıkışında genetik nedenler var mı?

Şişmanlığın aileden de kaynaklı olabileceği senelerdir bilinen bir gerçektir. Annesi ve babası şişman olan çocukların da şişman olma ihtimali daha fazladır. Şişmanlık için kalıtımın %35-60 düzeylerinde etkiliği olduğu günümüzde bilinmekte ve kabul edilmektedir. Babamızdan ve annemizden aldığımız genetik kodlarımızın yapısı kilo alımının önemli bir nedeni olur. Anne-babanın fazla kilolu olması ya da şeker hastası bir annenin çocuğu olarak doğmak da şişmanlık açısından risk teşkil eder. Anne ve babası aşırı kilolu olan çocukların %80'ında, anne ve babasından sadece biri aşırı kilolu ise bu çocukların %40'ında, anne-babası normal kiloda olanlarınsa %10'unda yetişkinlikte şişmanlama riski bulunur.

Bilim dünyasın yaptığı genetik çalışmalar, anne-babamızdan gelen bazı genetik bozuklukların, kilo almada önemli rol oynadığunı tespit etmiştir.

Vücudumuzun kilo alma gibi bir duruma geldiğinde kendini yeterince korumadığı, kilo vermeye karşı şiddetli direnç gösterdiği ve buna karşı mekanizmalar geliştirdiği görülmüştür. Vücudumuz kilo almaya karşı son derece cömert davranmaktadır diyebiliriz. Bu sebeple de kilo vermek kilo almaktan her zaman zor olmaktadır.

Aramalar: şişmanlamanın nedenleri nelerdir, insanlar neden kilo alırlar, fazla kilolar neden olur, şişmanlığa neden olan şeyler

27 Mayıs 2012 Pazar

Hızlı Kilo Vermek Zararlı Mıdır?

Sponsorlu Bağlantılar:

Hızlı kilo vermenin sağlık yönünden sakıncası var mıdır?

Hızla verilen kilolar genelde fazlasıyla geri alınır. Önemli olan sağlıklı kilo vermektir.

Hızlı kilo vermenin zararı var mı?

Hızlı kilo veren kişilerin safra keselerinde taş oluşumu riski artabilmektedir ve ayrıca bu kişilerin kanlarındaki ürik asit düzeylerinde artış olabilmektedir. Bunun için kilo verirken düzenli bir şekilde kandaki ürik asit düzeylerine bakılmalıdır. Yine kilo verirken safrakesesi ultrasonu da baktırılmalıdır. Ürik asit düzeyinin artmasıyla birlikte böbrek taşı oluşumunu önlemek amacıyla kilo verirken en az günde 2 litre su içmek gereklidir.

Hanımlarda hızlı kilo verme adet bozukluğu ve hatta adetin kesilmesi gibi önemli sorunlara sebep olabilir. Bundan ötürü yavaş yavaş kilo vermek sağlık açısından daha faydalı ve doğrudur.

Kısa sürelerde fazla kilo veren kişilerde halsizlik, saç dökülmesi ve bitkinlik gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Kandaki potasyum ve sodyum düzeylerinde oluşacak değişimler kalbin atım bozukluğunaa neden olabilir. Aslında önemli olan yavaş kilo verilmesidir. Hızlı kilo verenler sonradan bu kiloları tekrar aldıkları için yarar yerine her türlü bu durumdan zarar görmektedirler.

Güneş Yağı, Güneş Kremi ve Losyonlar

Sponsorlu Bağlantılar:

GÜNEŞ KREMLERİNİN ESASI

İlk güneş preparatı Huile de Chaldee adı altında Jean Patou tarafından 1925 yılında üretilmiştir. Salisilat dömentil içeren bu ürünün ömrü kısa olmuştur. Yaklaşık 10 yıl sonra Ambre Solaire yaygın kullanım bulmuş ilk preparat olarak 1936'da üretilmiştir. Bu preparatın bu ölçüde başarılı oluşunun bir diğer nedeni de Avrupa'da 1936'dan itibaren paralı izinin kabul ve tatil kavramının genişlemesi ile yakından ilgisi vardır.

Daha sonraları benzofenon, sinnamat, para-amino-benzoik asit gibi filtreli ürünler geliştirilmiş, bunun yanında köpük, aerosol, süt ve jel gibi taşıyıcılarda da önemli gelişmeler olmuştur.

Günümüzde tüketici "Yağ mı?", "Krem mi?", "Yoksa losyon mu?" sorusunu kolayca cevaplandıramamaktadır. Bu itibarla güneş preparatlarının bu değişik türleri hakkında da bazı kısa açıklamalar yararlı olacaktır.

Özellikle yağlar iyi örtücü ve en yüksek seviyede koruyucudurlar. Bronzlaşmaya katkıda bulunurlar, güzel bir renk oluşmasına yardımcı olurlar. Estetik olmayan görünümleri yanında ter ve yağ bezi ağızlarını kapatırlar, elbiseleri kirletirler. Yağlar daha çok vücut için kullanılırlar.

Kremler güzel korur ve her tip cilde uygundurlar. Özellikle yüz için uygun olup tek sakıncası suda çabuk çözündüklerinden sıkça tekrarlanmaları gerekir. Jeller akıcı değildirler, kolay yayılırlar, yağlı olmadıklarından kurutucu etki yaparlar. Yağlı ciltler için önerilir. Buna karşılık sütler daha az yağlı, daha hafif, daha serinletici olup hassas ciltler için iyidir.

Köpüklere gelince, ince ve homojen bir tabaka halinde yayılmaları avantaj gibi görünürse de güneş altında uzun süre kaldığında patlayıcı olabilirler.

Yanmadan Bronzlaşmak İçin

Sponsorlu Bağlantılar:

YANMADAN BRONZLAŞMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİR?

Çok hızlı esmerleşme estetik bakımından hatadır. Bu şekilde yanmaları soyulma takip edeceğinden bir hafta içinde renginiz dalgalı olacaktır.

Önce güzel saatleri seçin, sıcak saatler güneşin dik geldiği saatler olup infraruj ışınları hakim olduğundan cilt damarlarını açacak, esmerleşme değil kızarma yapacaktır. Bu bakımdan en iyi saatler ışınların oblik geldiği ve Ultraviyole A nın hakim olduğu 11.00'den önce, 15.00'ten sonraki saatlerdir.

İlk günlerde kısa güneş banyosu yapın, giderek bu süreyi artırabilirsiniz. Kısa kısa güneşlenmelerin tek uzun güneşlenmeden iyi olduğunu hiç unutmayın.

Güzel esmerleşmek için, şişte kızaran tavuk misali devamlı dönün. İyi esmerleşmek eşit esmerleşmektir, ideal olan kendi etrafında yavaş ve muntazam olarak dönmektir. Bu şekilde renklenme yüzeyde maksimuma ulaşacaktır. Yani esmerleşmenin kalitesi bir ölçüde buna bağlıdır.

Güneşe çıkmadan önce, güneşlenme sırasında ve sonrasında uygun güneş kremleri sürmek de yararlıdır.

25 Mayıs 2012 Cuma

Başın Sürekli Ağrımasının Nedenleri

Sponsorlu Bağlantılar:

Sürekli yaşanan baş ağrısı primal baş ağrılarında olabilir. Bu uzun süreli migren olabilir, gerilim baş ağrısı ve kronik baş ağrıları olabilir. Fakat bu rahatsızlıklar çok genç hastalarda da görülebilmektedir. Hipertansiyonu olan genç hasta bunun hiç farkında değildir ve tansiyona bağlı hipertansif bir baş ağrısı çekebilir. Bunun dışında yeni yeni baş ağrısı çeken bir hasta olabilir veya baş ağrılarının karakterinde ve şiddetinde bir değişiklik olabilir. Belirli bir yaştan sonra ortaya çıkan veya kanser öyküsü olan hastalarda görülen uzun süreli baş ağrıları başka nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Baş ağrısının kendisinin bir rahatsızlık olduğu primal ve vücuttaki başka bir rahatsızlığın ortaya çıkardığı sekonder baş ağrıları da uzun süreli yaşanabilir.

Baş Ağrısının Nedenleri Nasıl Bulunur?

Sponsorlu Bağlantılar:

Baş ağrısı ile doktora başvuran hastalara fizik muayene ve nörolojik muayene yapılır. Eğer migrenin dışında başka bir nedenden kaynaklı olduğu düşünülürse hastaya gerekli tetkikler istenir. İlk olarak kan testi yapılarak hastada bir kansızlık olup olmadığına bakılır. Metabolik bir nedeni varsa bu araştırılır. Yapısal bir bozukluk olup olmadığına tomografi, mr dediğimiz manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleriyle bakılır. Yine gerçek nedeni saptamak için duruma göre doktor başka tetkiklerde isteyebilir.

24 Mayıs 2012 Perşembe

Güneşin Sebep Olduğu Cilt Lekeleri

Sponsorlu Bağlantılar:

GÜNEŞ LEKELERİ

Biz cilt doktorları zaman zaman kirli gri renkte, çamur sıçraması tarzında lekelenmiş yüzler görüyoruz. Bu çok sıkıntılı durumun nedeni çoğu kez, kolonya, lavanta, tıraş losyonu ve parfüm gibi içinde bergamot esansı bulunan bir kozmetik ürün olmaktadır. Gerçekten bu maddeler fotosansibilizatör, yani ışık duyarlandırıcılar olarak bilinmektedir. Doğal olarak insanların ışığa karşı hassasiyeti farklıdır. Bu duyarlılık doğuştan olup kalıtım ile aileden gelmiş olabilir. Ancak bir de kazanılmış duyarlılık olayı vardır. Bu konu çok önemli olduğundan biraz genişletmekte yarar görüyorum.

güneş lekeleri, cilt sorunları

Yaz boyunca birçoğumuz çeşitli nedenlerle ilaç alımını sürdürmek durumundayız. En azından bazı şeker hastaları şeker ayarlaması için hap alırlar, birçok kadın doğum kontrol haplarını almaya devam eder, mantarı olan antimikotik denen mantar ilacını ve anjini olan da genellikle antibiyotiğini alır. Bunun yanı sıra, bazı idrar söktürücüler, sinir hastalıkları tedavisinde kullanılan ilaçlar, tatlandırıcılar, ağrı kesiciler de yerine göre kullanılmaktadır. İşte sıraladığımız bu çok sayıdaki ilaçlar bazı kişilerde cildin güneşe karşı reaksiyonunu artırırlar.

Diğer taraftan kolonya sürüp güneşe çıkmanın zararlı olduğu hemen herkes tarafından bilinmektedir. Yukarıda saydığımız kozmetikler ve ilave olarak deodoranlar, antiseptik, boya maddesi ve katran içeren hijyen veya tedavi preparatlarının, hatta düşünüldüğünün tersine bazı antihistaminik krem ve güneş preparatlarının kullanılması da güneş allerjisi yapabilir.

Böyle durumlarda ultraviyole ışınlarına daha duyarlı hale gelen deride pigment yapımı hızlanmakta ve bunun sonucu olarak daha süratli ve yoğun bir renklenme olmaktadır. Ancak bu pigment gelişimi muntazam olmadığında açıklı koyulu lekeler ile sonuçlanmaktadır. işte bu tip lekeler bir kere oluştu mu, hemen hiç kaybolmazlar. Kışın dikkati çekmeyecek şekilde solarlar. Ne var ki ultraviyole ışınlarına karşı hassaslaşmış hücreler bu özelliklerini hafızalarında taşıdıklarından her yaz tatille birlikte bu lekeler yeniden koyulaşarak ortaya çıkarlar.

Güneş ve Cilt Kanseri

Sponsorlu Bağlantılar:

Cilt kanserlerinin diğer iç organ kanserlerine oranla daha çok görüldüğü bilinmektedir ve bugüne kadar bu kanser üzerinde yapılan araştırmalarda da daha çok güneş suçlu bulunmuştur. Ne var ki, cilt kanserine yakalananların iyileşmesi mümkün olduğu için, bu kimseler şanslı sayılırlar. Fakat bu kanserin tedavisi de bir hayli uzun sürer. Bu nedenle, güneşte kalmayı sevenler cilt kanseri tehlikesini hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalıdırlar.

Yapılan araştırmalara göre ultraviyole ışınları hücre çekirdeğinde bulunan genetik maddeyi, başka bir deyimle hücrenin yapısal özelliğini meydana getiren DNA'yı bozmaktadır. Bunun sonucu olarak hücrenin normal düzeni ve büyüme hızı bozulmakta, koloniler halinde kanser hücreleri üremeye başlamaktadır.

Belçikalı Prof. Dr. Gerald Pirard'a bir gazeteci şöyle bir soru yöneltmişti;

"Herkes 120 yıl yaşayabilseydi, genellikle cilt kanserine yakalanarak ölürdü diye bir görüş var, siz de buna katılır mısınız?"

Doğal olarak sayın profesör, bu görüşe katılıyor ve konuya bir birikim olayı olarak bakıyor. Gerçekten de güneş ışınlarının zararlı etkileri yıllarca birikim yaparak kanserojen özellik kazanmaktadır.

bronzlaşmak, cilt kanseri, cilt sağlığı, güneşin cildimize etkileri, güneşin zararlı ışınları, güneşte kalmak,

Hatta bazılarına göre her yaz sonu güneşten yanmış ve bronzlaşmış tenin açılmasıyla cilt kanseri tehlikesi sıfıra inmiş sayılmıyor, aksine her yıl artmış oluyor. Yani "güneşe ilk çıkıştan itibaren saat işlemeye başlıyor."

Beyaz tenli, ince derili, mavi gözlü ve kolay yanan kimselerin cilt kanserine yakalanma tehlikesi daha fazladır, ve en tehlikeli noktalar da burun, alt dudak, yanaklar ve kulaklar gibi güneşte kalan kısımlardır. Ancak, "Benim tenim nasıl olsa dayanıklıdır" diyerek güneşte daha uzun süre kalan esmerler de birikim faktörünü unutmamalıdırlar, özellikle 40 yaşı aşmış normal kişilerin daha bilinçli davranması gerekmektedir.

Hangi Hareketle Kaç Kalori Verilir?

Sponsorlu Bağlantılar:

HANGİ HAREKETLE KAÇ KALORİ VERİRİZ?

 Verdiğimiz birinci tabloda cinsiyetinize göre boyunuzu, kilonuzu ve alacağınız günlük kalori miktarını göstermiştik. Şimdi verdiğimiz ikinci tablo ise hangi hareketlerle ne kadar kalori harcayabileceğinizi gösteriyor.

Bir kez daha anımsatalım: Sağlıklı zayıflamanın en iyi formülü "günlük yiyeceklerde 200 kalorilik bir kısıntı yaparken, bedensel hareket yoluyla günde 300 kalori fazla tüketmektir.

hangi hareket kaç kilo verdirir

Aramalar: koşmak kaç kalori verdirir, yürüyerek kaç kalori veririz, yüzerek kaç kalori yakarız

Bronzlaşmak

Sponsorlu Bağlantılar:

YANIK TENLİ OLMAK GEREKLİ MİDİR?

Ünlü Fransız dermatoloğu Aron Brunetiere diyor ki: "Kesinlikle inanıyorum ki, kadınlarımız Coco Chanel'in şeytanca ortaya attığı süper brun homogene modasından önce yaptıkları gibi, güneşte fazla kalmamaya özen gösterselerdi, deri hekimleri hastalarının üçte birini, güzellik enstitüleri de müşterilerinin yarısını kaybederlerdi."

Gerçekten de 1925 yılında Fransız moda yaratıcısı Coco, "Beyaz ten, sağlık belirtisi sayılmaz, aksine hastalık belirtisidir" deyince, o günden itibaren hanımlar beyaz tenli kalmaktan çekinmeye başladılar. Halbuki o tarihten önce bronz ten değil "sütlaç gibi bir ten" geçerliydi.

İşte o günden beri yaz aylarında yanık tene sahip olmak sorunu herkesi, özellikle kadınları uğraştırıyor. Uzmanlar bu konuda onlara yardımcı olabilmek için çeşitli çareler öneriyorlar. Estetisyenler, kozmetikçiler, doktorlar hemen herkes kendine düşen görevi yerine getirmeye çalışırken, esas ilgili olması gerekenler, yani güneşte yananlar, bu konuda ne yapıyorlar? Kendi ciltleri ile ya da kullandıkları güneşlenme ürünleriyle ilgili bilgileri kimlerden ve nasıl alıyorlar? Güneş hakkında ne biliyorlar? Tatil öncesi kaç tanesi bu anlamda bir check-up yaptırıyor?

Günümüzde bir kadına güneşe çıkması yasaklandığı zaman gerçek bir dram yaşanıyor. Hasta yıkılmış bir şekilde ve trajik bir bakışla "Peki ben şimdi ne yapacağım?" diye adeta inliyor.

Bu noktada realist olmamız gerekir. Söylediklerimiz bazı özel hastalıklar dışında güneşin tamamen yasaklandığı anlamına gelmez.

Bu bakımdan kendine özen gösteren, cildini daha uzun süre arzu ettiği şekilde görmek isteyen kişinin bazı bilgilere sahip olması gerekir.

Sözün kısası, güneşin size dost gibi davranmasını istiyorsanız, lütfen oyunu kurallarına göre oynayın.

GÜNEŞİN YARARLARI

Genellikle güneşin bazı zararlı etkileri işlendiğinden yararlı etkilerinin olup olmadığı çoğu kimse tarafından bilinmemektedir. Hemen ifade etmek isterim ki, yararlanmasını bildiğimiz takdir de güneş, gerçek tedavi edici bir yardımcıdır. Bizler cilt hekimliğinde ultraviyole ışınlarından yararlanarak birçok hastalığı tedavi etmekteyiz. Bunlar arasında ergenlik sivilceleri ve sedef hastalığı başta olmak üzere, bazı kaşıntılı hastalıklar ve ekzama türleri sayılabilir. Ancak, başka konularda da güneş dostça davranmaktadır. örneğin kalsiyum metabolizması düzenleyicisi olarak D vitamini yapımı ve kemik kırılmalarına müsait etkisi vardır. Gene bir antiseptik etki ile vücuda mikrop ve mantarların yerleşmesini engeller, zihinsel faaliyeti artırır, genel toniktir, çalışma ve verim üzerine olumlu etkisi vardır. Fabrika işçileri üzerinde yapılan bir çalışmada güneş gören ve suni aydınlanma ile çalışılan yerler arasında yüzde 17'lik bir randıman farklılığı gözlenmiştir. Aynı zamanda güneş görmeyen çalışma yerlerindeki işçiler arasındaki iş kazaları sayısında da yüzde 11 artış saptanmıştır.

Güneş ışınlarının saç büyümesine olumlu etki yaptığı bilinmektedir. Nitekim kış aylarında ortalama günde 0.340 mm büyüyen saçlar, yaz günlerinde 0.539 mm kadar büyümektedir. Ancak, bu konuda tüm vücut kıllarında büyüme hızlanması söz konusu olmaktadır, dolayısıyla aşırı kınanmaya müsait kişilerin dikkatli olması gerekmektedir.

GÜNEŞ IŞINLARININ ZARARLARI

Şimdi de güneş ışınları etkisiyle kötüleşen bazı cilt hastalıklarından söz etmek istiyorum.

Bazı insanlar güneşe hiç tahammül edemezler, kolayca yüzlerinde kızarma, kaşıntı ve içi su dolu kabarcıklar oluşur. Bu güneş ekzaması olan kişiler ve güneş ışınlarına kurdeşen tarzı reaksiyon gösteren kişilerin ancak tedbirli olarak güneşlenmesine izin verilir. Buna karşılık porfiri, lupus, eritematodes ve pellegra gibi cilt hastalıkları bulunanların güneşlenmelerine asla müsaade edilmez. Tabii ki güneşin cilt kanseri ile ilişkisi bulunmaktadır. Bu konuda birazdan geniş açıklamada bulunacağım, ancak hemen söylemek gerekir ki, ciltlerinde çok sayıda ve değişik görümünde benleri olanların, hatta lekeli veya çillilerin de güneşe çıkmadan önce bir doktora müracaat ederek belirtilerinin ne olduğu hususunda bilgi alması gerekmektedir.

Bir estetik sorun gibi görünüyor ama, aslında tam bir sağlık sorunu olarak kabul edilmesi gereken elit kırışıklıkları ve erken yaşlanma problemi üzerinde de güneş ışınlarının olumsuz etkileri bulunduğunu hatırlatmak isterim.

Patates ve Elma Diyeti

Sponsorlu Bağlantılar:

PATATES REJİMİ

Dört tane patatesi suda iyice haşlayınız. Sabah, öğle, akşam ve gece yatarken tuzlayıp üstüne de biraz limon sıkıp yiyiniz.

Gün boyunca istediğiniz kadar şekersiz çay içebilirsiniz. Ayrıca çok acıkırsanız, yine istediğiniz kadar yağı alınmış tuzlu et suyu içiniz.

ELMA REJİMİ

Kahvaltıda : 1 adet elma,

Saat 10.00'da : 1 adet elma,

Saat 12.00'de : 1 adet elma,

saat 15.00'te : 1 adet elma,

saat 19.00'da : 1 adet elma,

Yatarken : 1 adet elma.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Güneşin Zararlı Işınları

Sponsorlu Bağlantılar:

Güneş Işınları ve Güneş Işınlarının Cilde Etkisi:

Tamamen gazdan oluşan ve parlak yüzeyinde yaklaşık 6000 dereceye kadar varan sıcaklık bulunan güneşin yaydığı karmaşık ışın demeti dünyamızla arasındaki 150 milyon kilometrelik mesafeyi 8 dakika 18 saniyede katetmektedir. Bu ışın demeti çeşitli ışınlardan oluşmaktadır.

Güneş ışınları deyince, görünen ışınlarla görünmeyen ışınları ayırmak gerekir. Gökkuşağının menekşeden başlayan, kırmızıda biten ışınları görünen ışınlardır. Menekşe en kısa dalga boylu, kırmızı ise en uzun dalga boylu olup tümü sağlığa zararlı değildir.

Menekşe ötesi dediğimiz görünmeyen ultraviyole ışınlarına gelince; işte bizleri özellikle ilgilendiren bu ışınlardır. Çünkü, deride bulunan özel hücrelerde boya maddesi ya da tıptaki ismiyle pigment yapımı bu ışınların uyarıcı rolü ile başlatılmaktadır.

Ultraviyole ışınları üzerinde biraz daha durmakta yarar görüyorum. Bu ışınlar dalga boylarına göre 3 gruba ayrılırlar. Dalga boyları 320-400 nanometre arasında olan ışınlara Ultraviyole A, 290-320 arasında bulunanlara Ultraviyole B ve nihayet 260-290 arasındaki-lere de Ultraviyole C adı verilmektedir.

Hemen söylemek isterim ki, zararlı olan Ultraviyole C ışınları atmosferde ozon tabakası tarafından emilerek yeryüzüne ulaşması engellenir. Ultraviyole B ışınları da pek sevimli sayılmazlar. Güneş yanığı dediğimiz ağrılı ve acılı kızarıklıkların baş sorumlusu bu ışınlardır. Bildiğiniz gibi, böyle başlayıp kabarcık oluşumu ile devam eden ve ağır yaralara kadar gidebilen yanıklar kalıcı cilt bozukluklarına da neden olabilir.

Ultraviyole A ışınlarına gelince; bunlar daha önce de ifade edildiği gibi, deri içinde melanin yapımını artırarak cildi esmerleştirirler. Bu dalga boyundaki ışınların cilt için tehlikesi çok azdır.

Süt, Yumurta ve Beyaz Peynir Rejimi

Sponsorlu Bağlantılar:

SÜT REJİMİ

Sabah: Bir su bardağı süt.

Öğle: Bir su bardağı süt.

Akşam: Bir su bardağı süt.

Gün boyunca istediğiniz kadar şekersiz çay, kahve, maden suyu, maden sodası içebilirsiniz.

YUMURTA REJİMİ

Sabah: Bir lop yumurta.

Öğle: Bir lop yumurta.

Akşam: Bir lop yumurta.

Gün boyunca istediğiniz kadar su, maden suyu, şekersiz çay ve kahve içebilirsiniz.

BEYAZ PEYNİR REJİMİ

1 kilo yağsız peyniri bir kaba koyup üzerine kaynar su dökün. Peynir yarım saat suda kaldıktan sonra sudan çıkarın ve çatalla iyice ezin.

Sabah, öğle ve akşam dörder çorba kaşığı bu peynirden yiyin. Gün boyunca dilediğiniz kadar şekersiz çay, kahve, su, maden suyu veya sodası içebilirsiniz.

Zayıflamak İçin Yemekleri Eşleştirmek

Sponsorlu Bağlantılar:

YEMEKLERİ EŞLEŞTİRİN

Zayıflamanın bir başka püf noktası da yemekleri eşleştirmektir. Zayıflama rejimine girince, insanın yememesi gereken, ama çok sevdiği bazı yemekler gözünde tütmeye başlar; bu da insanı psikolojik açıdan gerginliğe yöneltir. Bu gerginlikten kurtulmak için, sevdiğiniz bazı yemekleri arada bir yiyebilirsiniz. Ama bu arada dikkat edeceğiniz önemli nokta, sevdiğiniz yemeklerden yüksek kalorili ikisini bir araya getirmemektir, yani yemekleri eşleştirmektir.

Nelerin yanında neleri yiyebileceğinizi ya da hangi yemekle birlikte hangisini yememeniz gerektiği konusunda size birkaç örnek sunuyoruz.

• Et ve balığın yanında sebze, yeşil salata, patates ve sebze yenebilir. Ama kesinlikle bu tip gıdalarla birlikte makarna, pilav ve hamur işi yemeyin.

• Yumurtalı gıdalarla birlikte sebze, salata, domates gibi her çeşit nebati gıda alınabilir. Hamur işi, sucuk, salam ve et yemekten kaçının.

• Ekmekle birlikte reçel, tereyağı, çiğ gıdalar, süt ve meyve yenir. Ama hiçbir zaman tereyağında pişmiş yumurta yemeyin, böyle bir zevkin tuzağına düşmeyin.

• Hamur işlerine ve unlu gıdalara giden yiyecekler meyve ve salatadır. Balık ve mantar yenmesi doğru değildir.

• Süt içerken ekmek ve unlu gıdalar yiyebilirsiniz.

• Bezelye, fasulye gibi sebzelerle birlikte bitkisel gıdalar alınabilir. Kesinlikle et ve sucuk, salam gibi yiyecekler yemeyin.

Zayıflamaya Yardımcı Püf Noktalar

Sponsorlu Bağlantılar:

ZAYIFLAMAYA YARDIMCI PÜF NOKTALAR

Fazla kilonuzu öğrendiniz ve zayıflamaya karar verdiniz. Sitemizde siz daha önce anlattığımız sağlıkla ilgili noktalara elbet dikkat edeceksiniz.

Bunların dışında, zayıflarken size moral açısından yardımcı olacak daha başka bazı püf noktalar da vardır. Şimdi kısaca bunları anımsatalım size.

• Kilo vermek için yapılan rejimin en büyük düşmanı can sıkıntısıdır. Bu süre içinde her zamankinden dana çok çalışın ya da kendinize bir hobi edinin.

• Kilo vermenin ikinci büyük düşmanı ise yalnızlıktır. Kendini yalnız hisseden bir kişi teselliyi yemek yemekte arar. Bundan kurtulmak için arkadaşlarınıza daha fazla zaman ayırın.

• Konunun olumlu yönlerini düşünün, çözünüzün önüne yalnızca yaptığınız rejimin yasakları gelmesin.

• Rejim sırasında yemek tabağınızı değiştirerek daha küçük boyda bir tabak kullanın. Porsiyonların azlığı gözünüze batmayacaktır.

• Kendinizi gözünüzün önüne incelmiş olarak getirin. Kilo vermeyi arzu etmek uygulanacağınız rejimden de önemlidir. Bunun için de en önemli neden daha sağlıklı ve daha uzun yaşamayı istemek, daha canlı ve daha güzel olmayı arzu etmektir.

• Şunu kendinize iyice kabul ettirin ki, incelme ve ince kalmak yaşantınızın yalnızca birdönemini kapsamamalıdır.ince kişiler de iyi yemek yiyebilir. Amaç bilinçli beslenmektedir.

• Yemek yemenin büyük bir bölümü alışkanlıktan başka bir şey değildir, insanın alışkanlıklardan vazgeçebileceğini unutmayın.

• Buzdolabınızı pişmiş yemeklerle doldurmayın. Hafta sonlarında kendinize daha fazla hakim olmaya çalışın.

• Et, domates, peynir veya ekmeği keserken dilimlerin çok ince olmasına dikkat edin. Hem gözünüze daha çok görünür, hem de daha uzun sürede yersiniz.

• Eğer bir yemeğe çağırılırsanız, ev sahibine hiçbir şey fark ettirmeden yemek yemeye çalışın. Yoksa gereksiz ısrarlarla karşılaşabilirsiniz.

• Ziyafet sofralarında yağlı sosları, mayonezleri görmezlikten gelerek yeşil salata yaprakları ile yetinmeye çalışmalısınız.

22 Mayıs 2012 Salı

Zayıflarken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Sponsorlu Bağlantılar:

ZAYIFLARKEN UNUTULMAMASI GEREKENLER:

Fazla kilolarınızı atmayı ya da zayıflamayı aklınıza koydunuzsa, bu işe başlamadan önce aklınızdan çıkarmamanız gereken bazı önemli noktalar vardır. Önce bunları kısaca anımsatalım.

Zayıflayacağım diye çeşitli gıdaları almaktan kendinizi yoksun bırakmayın, insan vücudu karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineraller beşlisinin tümüne gereksinim duyar. Metabolizma ve bedensel işlevler ancak bunların tümünün dengeli bir biçimde alınmasıyla sağlıklı biçimde gerçekleşebilir.

Bu ana gerçeği gözardı ederek, özellikle karbonhidrat ve yağ içeren besinleri büyük ölçüde kısıtlayan rejimler, sonuçta bedenin taşıdığı proteini temel enerji kaynağı olarak kullanmaya zorlar. Bu, enerji için yalnızca yağ değil, kas ve hatta kan depoları gibi beden dokularının yanması anlamına gelir. Bazı zayıflama rejimlerinin halsizlik, titreme, morarma, hatta bayılma gibi yan etkilere yol açması bu yüzdendir.

Bazı kimseler ise su içmeyerek ve vücuttan su atarak zayıflamayı düşünürler. Bedenin gereksindiği sıvıyı büyük ölçüde kesip ve buharlı banyo veya saunalarda fazlasıyla terlemek, hele bu denli etkin sonuçlara yol açınca, pek çok kişiye bu yol çekici görünür. Ama bedenin yaklaşık yüzde 90'ı sudur ve bu miktarda su dokuların olağan işlevleri için gereklidir. Kendinizi bilinçsizce soktuğunuz bu sıvı dengesizliği, dokuların yaşamsal işlevlerini yerine getirememelerine ve önemli sağlık sorunlarına yol açabilecektir.

Aramalar: zayıflarken dikkat edilecekler, sağlıklı zayıflamak için öneriler

Uzun ve Sağlıklı Yaşamak İçin

Sponsorlu Bağlantılar:

UZUN VE SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN:

Yaz aylarını fazla kilolardan kurtulmuş, düzgün bir vücutla geçirmenin yanı sıra ve ondan da önemli olarak, sağlıklı ve uzun bir yaşamı göz önünde tutmak gerekir. Sadece vücudumuzun daha çok ortaya çıktığı yaz aylarında değil, her zaman şişmanlıktan kaçınmalıyız. unutmamalı ki, şişmanlık davet edeceği çeşitli hastalıkların yanı sıra yaşlanmayı da çabuklaştırır.

Sağlıklı ve uzun bir yaşam için, şişmanlıktan başka dikkat edeceğimiz noktalar da vardır. Bunların başında sigara gelmektedir. Aşırı alkol da elbet zararlıdır ama uzmanlar sigaranın zararının alkolden çok olduğu noktasında birleşiyorlar.

Uzun ve sağlıklı bir yaşam için uzmanların önerilerini şöyle özetleyerek sıralayabiliriz:

— Şişmanlamayınız ve şişmansanız sağlıklı biçimde zayıflamaya gayret ediniz.

— Fazla alkollü içki ve sigara içmeyiniz. Sigaranın yalnız çoğu değil, azı da zararlıdır.

— Beden hareketleri yapınız ve günde bir saatten az olmamak üzere sıkı bir biçimde yürüyünüz.

— Kirli havalı yerlerde durmaktan kaçınınız. Sinirlenmeyiniz. Sinir gerginliği yaratacak ortamdan uzak durmaya bakınız.

— Kabız olmamaya özen gösteriniz. Bağırsakların iyi ve düzenli çalışması zinde bir yaşam için önemlidir. Bunun için günde en az iki litre su içiniz ve bol sebze yiyiniz.

— Uykunuz için gerekli zamanı ayırınız ve arada bir dinlenmeyi ihmal etmeyiniz.

Zayıflama İlaçları Kullanmak Doğru mu?

Sponsorlu Bağlantılar:

ZAYIFLAMAK İÇİN İLAÇ KULLANMAK:

Fazla kilolarımızı atmak için kesinlikle ilaç kullanmamamız gerekir. Bizim burada asıl üzerinde duracağımız, kış aylarında alınıp yazın atılması istenen ve birkaç kiloyu geçmeyen fazlalıklardır, öğütlere ve önerilere özenle uyduğumuzda kısa sürede amacınıza ulaşmanız mümkündür. Şişmanlık dediğimiz aşırı fazla kilolardan kurtulmak ise, daha sabırlı ve uzun bir süre ister.

Gerek şişmanlıktan, gerek birkaç fazla kilodan sağlıklı biçimde kurtulmanın yolları vardır. Ama bizim size tavsiye etmeyeceğimiz tek yol ilaçla zayıflamaktır. Siz siz olun, sakın ilaçla zayıflamaya kalkışmayın. Alacağınız ilaçlar belki kısa sürede sizi fazla kilolardan kurtaracakır, ama özellikle sinirsel yönden birtakım hastalıkları da başınıza musallat edecektir.

Önce şunu da unutmayınız ki, ilaçla sağlanan zayıflama geçicidir. İlacı bıraktıktan bir süre sonra,yeniden ve hızla şişmanlarsınız. İlaçla zayıflayanlarda gece uykusuzlukları görülür. Belirgin bir yorgunluk ve moral bozukluğu içine sürüklenirsiniz.

Zayıflama ilaçlarını kullandıktan bir süre sonra, çeşitli sinirsel hastalıklar yakanıza yapışır. Uzun sözün kısası, ilaçla zayıflama yolu sağlıklı bir yol değildir.

Aramalar: zayıflama ilaçları işe yarar mı, kilo vermek için zayıflama hapı kullanmak doğru mudur, zayıflama ilacı kullanmanın riskleri var mıdır

Fazla Kilonun Zararları Nelerdir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Fazla Kilolar:

Kıştan yaza doğru geçiyoruz ve kışlık giysiler atılıp mayolar, şortlar giyildiğinde ortaya çoğunlukla "fazla kilolar" diye bir sorun gelir. Eğer kış aylarında normal kilonuzun üzerine birkaç kilo eklemişseniz, yaz başında, daha mayonuzu giymeden bu iki-üç kiloyu atmanız pek zor değildir. Bu sorun yaratacak dertli bir şişmanlık değildir çünkü... Fazla kilolardır. Fazlalık iki-üç kiloyu geçmedikçe de bunu atmak oldukça kolaydır. Ama fazla kilolarınız, olması gerekenin çok üstündeyse siz şişmansınız demektir. Şişmanlık ise hiç iyi bir şey değildir. Hem sağlık açısından, hem de görünüş bakımından hiç değil. Günümüz tıbbı şişmanlığı bir hastalık olarak kabul ediyor.

Hiç gerekli olmayan fazla kilolar vücut için taşınması külfetli bir yükten başka bir şey değildir. Fazla kiloları taşıma külfeti, vücudun birçok sistemini yorar, birtakım hastalıklara davetiye çıkarır. Bu hastalıkların başında da şeker hastalığı gelmektedir. Hepinizin bildiği gibi şeker, genellikle şişmanlarda görülen bir hastalıktır. Şişmanlıktan kaynaklanan öteki hastalıklar arasında kalp hastalıklarını, damar sertliğini, karaciğer ve safra kesesi bozukluklarını, tansiyon yüksekliğini, ayaklarda varisi öncelikle sayabiliriz.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Şişmanmıyım? Kaç Kilo Olmam Gerek?

Sponsorlu Bağlantılar:

ŞİŞMANLIĞIN TEŞHİSİ

Bir noktayı daha aklınızdan çıkarmayın: Şişmanlık yalnızca ağırlık demek değildir. Bazı vücutlar iri kaslıdır ve iri kaslar genellikle ağırdır. Aynı biçimde kemiklerin ağırlığı da sizin terazinin ibresinde görünen kilonuz üzerinde rol oynar. Yani, şişmanlığınıza hük-metmek için yalnız ağırlığınıza değil,görünüş olarak kalınlığınıza bakmalısınız, çünkü, şişmanlık bir yağ sorunudur.

İri kaslara sahip olan vücutlarda zaten az yağ bulunur.

Zayıflama çabalarınız, kan, kemik, kas gibi yağsız dokuları zayıf düşürme sonucunu doğurmamalıdır, çünkü zayıflamada amaç, vücuttaki fazla yağlardan kurtulmaktır. Fazla yağları ise en iyi biçimde bel, kalça ve baldırlarınızda gözlemleyebilirsiniz. Eteğinizin beli ya da kemeriniz bu konuda size iyi bir uyarıcıdır.

Görülüyor ki, önce kilonuza doğru "teşhis" koymanız gerekiyor. Yani siz şişman mısınız? Şişmansanız ne kadar fazla kilonuz var?

Bunları şimdi vereceğimiz tabloda bulabilirsiniz. Tablomuzda erkek ve kadınların boylarına göre normal kiloları ile alabilecekleri günlük normal kalori miktarı görülmektedir.

kalori tablosu , kilo tablosu

Nasıl Sağlıklı Zayıflanır?

Sponsorlu Bağlantılar:

SAĞLIKLI ZAYIFLAMANIN ÖLÇÜSÜ

Sağlıklı bir şekilde zayıflamak ve zinde bir yaşamı sürdürmek için "kalorilerde çok küçük bir kısıtlama" ve "bedensel hareketlerde çok yavaş bir artış" yapmak yeterlidir, işte bu basit formül, sağlıklı ve zinde yaşamın anahtarıdır.

Ortalama ölçülere sahip bir yetişkin günde yaklaşık 2400 kalori alır. Günlük yaşam ve iş düzeni içindeki hareketsizlik yakılan kaloriyi 2300 dolayında sınırlar. İşte aradaki bu 100 kalorilik fark, pek çoğumuzun önce bel çevresinde başlayan ve giderek bütün vücudu saran fazla yağ tabakasının, başka bir deyişle şişmanlığın nedenidir. Bu 100 kalorinin ayarlanmasıyla şişmanlamaya son verebiliriz. örneğin günde bir bardak şekerli çayı eksiltmek, ya da yarım saat yürümek, bunu sağlamak için yeterlidir.

Zayıflamak isteyenlerin dikkatine sunacağımız önemli bir nokta da "haftada yarım kilo" dan fazla bir zayıflama çabasına girmemeleridir. Bu ölçüden daha hızlı bir zayıflama, sizi ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaştırabilir.

Haftada yarım kilo zayıflamak, günde aldığımız kaloriden 500 kalori fazlasını yakmak demektir. Yani bir haftada, aldığımız toplam kaloriden 3500 kalori fazla harcamamız gerekiyor. 3500 kalori, yarım kilo yağa eşittir.

Sağlıklı bir zayıflama rejiminin esası, bir yandan dengeli beslenmeye, öte yandan bedensel hareketlere bağlıdır. Yalnızca yiyeceklerinizi kısarak, hele bilinçsiz bir şekilde aç kalarak zayıflamayı denemeyin. Vücudun mutlak gereksinimi olan besinleri dengeli biçimde yemeniz, ama bunun yanı sıra, aldığınız kaloriden fazlasını da hareketlerle tüketmeniz en uygun ve sağlıklı yoldur.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Güneş Çarpması

Sponsorlu Bağlantılar:

GÜNEŞ ÇARPMASI

Sıcak yorgunluğuna kıyasla daha ağır bir rahatsızlıktır, çok yüksek vücut ısısı ile seyreden ağır ve ölüm tehlikesi olan bir hastalıktır. Alkollü içki alanlarda, yaşlılarda ve daha çok erkeklerde görülür. Terleme olmadığından vücut ısısı çok yüksek düzeyde 40°C - 41 °C'ye erişir. Cilt kızarıktır, hasta baygın ve dolaşım şoku tablosu içindedir. Ağır durumlarda böbrek, karaciğer ve kalp harabiyeti de tabloya eşlik eder

Güneş Çarpmasında ilk yardım:

Hasta soğutulmalıdır. Böyle bir işlem için hasta, soğuk-buzlu su ile dolu bir küvetin içine konulmalı veya ıslak çarşaflarla örtülmelidir. Vücut ısısı sık sık kontrol edilmeli ve soğutma işlemi ısı değişiklikleri doğrultusunda yönlendirilmelidir. Böyle bir tedaviye hastane koşullarında devam edilmelidir, iyileşme yavaş olup zaman alır. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, iyileşme oranı o derece yüksek olur, aksi durumda ağır kalp harabiyeti ve diğer sistem bozuklukları nedeniyle hasta kaybedilebilir.

Sıcak Yorgunluğu

Sponsorlu Bağlantılar:

SICAK YORGUNLUĞU

Bu durum genellikle, sıcak ortamda yaşamaya alışmamış kişilerde görülür. Özellikle çok terleyenlerde ve kadınlarda daha yüksek bir oranda görülür. Başlıca belirtileri şunlardır:

Normal veya hafifçe yüksek vücut ısısı, terli ıslak cilt, yorgunluk, halsizlik, solumada zorluk ve sıkıntı hissi, şuur kaybı ve bayılma.

Sıcak yorgunluğunda ilk yardım:

Hastanın sıcak olmayan bir ortama nakledilmesi ve bayılmalarda uygulanan tedavi yapılır (bakınız bayılmalar). Şuur açıldıktan sonra tuzlu sıvıların verilmesi uygundur.

Kramplar

Sponsorlu Bağlantılar:

KRAMPLAR

Çok sıcak bir ortamda uzun süre kalanlarda ve aşırı terleme nedeniyle sadece çok su içen kişilerde görülebilir. Kramplarla bir arada ağrı, kuvvetsizlik ve halsizlik belirtileri de vardır. Bu durumun oluşmasındaki etken tuz kaybıdır.

İlk yardım:

Tuzdan zengin maden suyu, ayran gibi içecekler verilmelidir.

Bayılma Durumunda Ne Yapılır?

Sponsorlu Bağlantılar:

Bayılma nedir:

BAYILMA, çeşitli nedenlere bağlı kısa süreli bilinç kaybıdır. Hiçbir önemli hastalık belirtisi olmadan da her yaşta ortaya çıkabilir.

Bayılmanın nedenleri:

Hoşa gitmeyen ve psişik bozukluk yapabilecek çok değişik nedenler, örneğin aşırı yorgunluk, açlık, susuzluk, kan görme, hatta hoş olmayan bir koku bile bayılma yaratabilir. Etken ne olursa olsun, bayılma sırasında şuur kaybının oluş nedeni, beynin yetersiz oksijenle veya az kanla kanlanmasıdır. Özellikle kan hacminin vücudun duruş statiği ile ilgili olarak çevre doku veya organlarda toplanması, beyine gitmekte olan kan hacmini azaltabilir. Uzun süre ayakta ve hareketsiz durma kanın, vücudun alt kısmında özellikle bacaklarda birikmesine yol açar, beyne daha az kanın gitmesiyle de şuur kaybı oluşur. Böyle önemli bir durumda yardımcı bazı etkenler, örneğin sıcak, açlık, susuzluk, aşırı tokluk, güneş ısısına uzun süre maruz kalma, bayılmaların oluşmasını sağlayan yardımcı ve hazırlayıcı faktörlerdir.

Bayılma durumunda ilk yardım:

Buna benzer bir durumla karşılaşıldığında önemle yapılması gerekenler sırasıyla şunlardır:

1. Bayılan kişi önce düz ve sert bir zemine yatırılmalı.

2. Ayaklar hafifçe yukarı kaldırılmalı.

3. Baş kalp seviyesinin hafifçe altında tutulmalı (şekil 1-A).

4. Oturur durumda ise önce şekil 1-B pozisyonu sağlanmalı sonra da şekil 1-A'ya geçilmelidir.

bayılma nedir, bayılmada ilk yardım, şuur yitimi

5. Göğüs kafesinin solunum hareketlerine iştirak edip etmediği (şişip-inmesi) kontrol edilmeli, etmiyorsa yapay solutmaya başlanmalıdır.

Haşere İlacıyla Zehirlenme

Sponsorlu Bağlantılar:

HAŞERE ÖLDÜRÜCÜ İLAÇLARLA ZEHİRLENME

Yaz aylarında bu tip ilaçlar daha çok kullanıldığından, genellikle çocuklarda bu tip zehirlenmeler sıklıkla görülür. İyi yıkanmamış sebze ve meyvelerin yenilmesi de bu tip zehirlenmelere neden olabilir. Terli ıslak deri, iğne ucu görünümünde göz bebekleri, şuur kaybı, istemsiz hareketler, çok miktarda tükürük salgısı ve birikmesi ve solunum yetersizliği bu zehirlenme tipinin esas belirtileridir.

Haşere İlacıyla Zehirlenmede ilk yardım:

1- Temasla öz zehirlenme olduğundan ilkin hastanın tüm vücudu sabunla yıkanmalı ve temizlenmelidir.

2- Üst solunum yolu açıklığı sağlanmalı, gerekiyorsa yapay solutma uygulanmalıdır.

3- Acilen bir hastaneye müracaat edilmelidir.

Yılan, Arı ve Böcek Sokmaları

Sponsorlu Bağlantılar:

BÖCEK SOKMALARI

Genellikle kovan arıları ve yaban arıları ile olan sokmalar örümcek, akrep, yılan ve diğer böceklerle olanlarınkinden çok daha fazladır.

Böcek sokmasıyla cildin içine bırakılan zehir yalnızca yerel alerjik bir reaksiyon yapabildiği gibi, daha ağır durumlar, tüm vücut alerjisi ve hatta dolaşım şoku da yaratabilir. Sokma ile gelişen belirtiler bazen çok kısa bir sürede o kişide solunum yetersizliğine ve ölüme neden olabilir. Tek bir arının sokması cilt kızarıklığı ve ağrı dışında pek önemli bir problem yaratmazken, birçok sokma ise alerjik nedenli ağır dolaşım şoku yaratabilir.

Arı sokmalarında ilk yardım:

1- Sokma yerinde o noktadan girmiş olan zehiri çıkartmak için bir iğne veya bir pens alevden geçirilerek kullanılabilir.

2- Alerjiye karşı o bölgeye antihistaminik krem sürülür. Amonyak veya sodyumbikarbonat solüsyonu aynı amaçla kullanılabilir.

3- Sokma ağızda ise bir tatlı kaşığı bikarbonat tozu ve su ile ağız çalkalanır. Ağızda şişme artıyor ve üst solunum yolunda tıkanıklık yaratacak derecede oluyorsa, bir parça buz ağıza alınmalı ve emilmelidir. Böyle bir durumda hemen bir doktora danışılmalıdır.

4- Sokulan yerle bir arada tüm vücutta şişme hissi oluyor, kaşıntı çok artıyor ve nefes almada güçlük oluyorsa süratle bir doktora müracaat edilmelidir.

Yılan sokmalarında ilk yardım:

Yılan sokması, genellikle çok büyük korku yaratır, zehirli olmayan yılan sokmalarında korkuya bağlı ölümler bile görülmüştür. Korku, şok derecesini artıran önemli bir faktördür.

1- Kişiyi sakinleştirmeli ve korkmaması sağlanmalıdır.

2- Yara kol veya bacakta ise, yaranın üstünden çok sıkı olmayan bir bandaj sarılmalı, kan dönüşü kısmen önlenmelidir.

3- Tam istirahat sağlanmalı ve hareket yaptırılmamalıdır.

4- Yara ve çevresi sabunla iyice temizlenmelidir.

5- Yara yerinden biraz kan akıtılarak mümkünse, zehir ağızla emilip yutulmadan dışarı atılmalıdır.

6- Solunum zorluğu varsa, yapay solunum uygulanmalıdır.

7- Hasta süratle bir dkora götürülmelidir.

Gebelik İçin Kan Testi Yapılmalı mıdır?

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelik için kan testi doktor tarafından gerekli olduğu belirtilmedikçe yapılmamalıdır. Bunun nedenini örnek verecek olursak. Hamile kalıp çocuk sahibi olmak isteyen bir kadın kan testi yaptığını düşünelim. Bu kadının 28 günde bir adet gördüğünü ve 14. gün yumurtlama günü olduğunu varsayalım. 15 günü ilişkiye girip hamile kalırsa 7-10 gün sonra kanda beta Hcg dediğimiz hamilelik hormonu salgılanmaya başlar ve bu dönemden itibaren test sonuçlarında pozitif çıkmaya başlayabilir. Fakat klinik çalışmalar şunu göstermiştir ki başlamış hamileliklerin %50'si henüz adet gecikmesi dönemine bile ulaşmadan kandan yok olmaktadır. Şayet tıbbi açıdan bir zorunluluk yok ise (tüp bebek yapılması, daha önce dış gebelik durumu olması, mol gebeliği geçirmiş olması vb. gibi durumlar söz konusu olmadıkça uzmanlar tarafından kanda beta Hcg testi önerilmemektedir. Çünkü anne olmak isteyen kadında moral bozukluluğuna sebebiyet verebilir veya yanlış yorumlanabilir. Adet gecikmesi olmadan önce kanda beta Hcg saptamış olmak gebelik olduğunun göstergesidir fakat bu gebeliğin devam etme şansı %50 gibi bir orandadır. Bu sebeple ilk kez anne olmaya hazırlanan gebe bir kadın, adet gecikmesini bekleyerek idrarla gebelik testi yaptırmalıdır. Bu anne adayını daha çok mutlu edecektir. Kan testleri doktorun endikasyon görmesi dışında yapılmamalıdır.

18 Mayıs 2012 Cuma

Diyetin Altın Kuralları Nelerdir?

Sponsorlu Bağlantılar:

DİYET YAPMANIN GENEL KURALLARI:

Diyet, kişinin beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi ve düzene sokmasıdır diyebiliriz. Eğer beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeden diyet yapmaya çalışırsak sonucunda mutlaka başarısız olacağımızı bilmemiz gerekiyor.

Genel bilinen bir kural vardır. "Üç beyazdan uzak durun" derler. Beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeye ilk olarak hayatımızdan şekeri azaltarak başlamalıyız. Üç beyaz dediğimiz un, şeker ve tuzdan uzak durmamız gerekir.

Tuz, vücutta su tutumuna neden olduğundan tuzu azaltmak gerekir. Un ve undan yapılan unlu mamüllerin tamamını beslenmemizden çıkarmak anlamına geliyor. Bunlara örnek verecek olursak beyaz ekmek, simit, poğaça gibi yiyecekleri sayabiliriz.

Tabi tamamını beslenmemizden çıkarmak gerekir derken hiç ekmek, makarna, pilav yiyemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Zaten zayıflama diyetleri de bunları kısıtlı olmak kaydıyla içerir.

Azar azar sık sık beslenme:

Porsiyonlarımızı düzenlemek, bilhassa sık sık ve azar azar beslenmek önemlidir. Bunun nedeni metabolizmanın hızlanmasını sağlayan en büyük faktör azar azar, sık sık beslenmektir.

Yediğimiz yiyeceklerin kalorisine de dikkat etmemiz gereklidir ama bunun yanısıra porsiyonları azaltmak en önemli hususlardan biridir. Porsiyonları küçülttüğümüzde daha az enerji almış oluruz.

Kalori hesaplamayı kendinizde bir saplantı haline sokmayın:

Yediğimiz yiyeceklerin kalorisini hesaplamayı bir saplantı haline dönüştürmememiz gerekir. Yenilen tüm yiyeceklerin kalorisini hesaplamak doğru bir davranış değildir. Bu bizi takıntılı bir kişi haline getirebilir.

Uzmanlar tarafından verilen diyette ve değişimlerde, hangi besinin hangisiyle değişebileceğini diyetisyenimiz bize gösterdiği için bizim neyi ne kadar alabileceğimiz ve bunlardan kaç kalori alacağımızı diyetisyenimiz zaten hesaplanmıştır.

Diyetisyene gitmeden, internetten, gazetelerden, kitaplardan ya da başka yollarla yiyeceklerin kalorilerini öğrendiysek, bunlara göre kalorilerini hesaplayarak da enerji kısıtlaması yaparak da zayıflayabiliriz. Fakat yinede sağlıklı şekilde zayıflamak için bir uzman tarafından yönlendirilmek ve önerilerine sadık kalmak gereklidir.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Çocuğun İshali Nasıl Geçirilir?

Sponsorlu Bağlantılar:

ÇOCUKLARDA BAŞLICA İSHAL NEDENLERİ

• Enfeksiyonlar

• Beslenme hataları

• Besin allerjisi

• Zehirlenmeler

İSHALLİ ÇOCUĞU HANGİ DURUMLARDA HEKİME GÖNDERMELİSİNİZ?

• Ağızdan sıvı vermenize olanak olmayan çocukları,

• Şiddetli kusması olan ve her aldığını çıkaran çocukları,

• Dehidratasyon bulguları ağır ve dalgın çocukları,

• Kakası kanlı, sümüklü ve kötü kokulu olan çocukları hekime gönderin

HANGİ İSHALLİ ÇOCUKLAR EVDE TEDAVİ EDİLEBİLİR?

• Kusması olmayan ve ağızdan verilenleri alabilen,

• Dehidratasyon bulguları hafif olan,

• Kakası kanlı sümüklü ve kötü kokulu olmayan çocukların tedavi ve bakımında aileye yardımcı olabilirsiniz.

İSHALLİ ÇOCUĞUN EVDE BAKIMI İshalli çocuğu aç ve susuz bırakmayın.

Anne sütü alan bebekse anneye emzirmesine devam etmesini söyleyin. Anne sütü alsın almasın çocuğa eskisinden daha fazla ve sık sık su içirin.

Ek besin alan bebeklere İSHAL DİYETİ önerin.

İshal Diyeti:

• Yoğurt

• Elma ya da şeftali suyu veya ezmesi

• Patates ezmesi

• Az şekerli çay

• Pirinç lapası veya çorbası

• Su muhallebesi

Diyet dışında anne sütü almayan tüm bebeklerde su ve elektrolit kaybını karşılamak için elektrolitli sıvı verilmesini sağlayın.

Elektrolitli Sıvı:

• 1 litre su (4 büyük su bardağı)

• 1 çorba kaşığı şeker

• 1 tatlı kaşığı tuzdan oluşan

Çocukta İshal ve İshalin Belirtileri

Sponsorlu Bağlantılar:

İSHAL (DİYARE)

İshal iken çocuğun kakası, miktarca fazla, sulu ve şekilsizdir. Sayısı da fazla olabilir. Çoğu zaman kötü kokulu ve mukuslu olur. Rengi açık yeşil ve su gibi olabilir. Özellikle bazen küçük çocuklarda ölüme yol açan bir hastalık nedeni olması ile çok önemlidir. İshal çoğunlukla kusma ile birlikte olduğundan çocuk çok kısa zamanda vücut suyunun önemli bir kısmını kaybedebilir. Neden ne olursa olsun su ve elektrolit dengesi bozularak tehlikeli olur. Bu tehlike yenidoğan ve süt çocuklarında daha çok, bir yaşından sonra daha da azdır. Kusma çoğaldıkça tehlike de çoğalır. Hafif şekillerde kusma ön plânda değildir ve dehidratasyon yoktur.

ishal nedir , diyare nedir , ishalin belirtileri

Eğer bir anne çocuğunun ishal olduğundan yakınıyorsa gerçekten ishal olup olmadığını anlamak istiyorsa aşağıdaki şu sorulara vereceği cevap çok önemlidir.

- Kaka sayısı eskisine göre fazla mıdır?

- Kakanın kıvamı öncekilere göre sulu mudur?

- Kakasının içinde kan, sümük v.b. var mıdır?

- Kakanın rengi her zamankinden farklı mıdır?

- Kaka çok kötü mü kokmaktadır?

- Çocuğun kusması var mıdır?

- İdrar miktarında azalma olmuş mudur?

Bu sorulardan herhangi birine vereceğiniz bir evet cevabında bile çocuğunuzu mutlaka doktora götürmelisiniz. Bununla birlikte aşağıdaki durumlarda çocuğunuzda ishal şüphesi oluşturur.

- Halsizlik ve huzursuzluk,

- Bıngıldağın çökük olması,

- Gözlerin çukura kaçması,

- Dil ve dudaklarda kuruma,

- Turgorda azalma (karın derisini elinizin baş ve işaret parmağı ile hafifçe yukarı kaldırın. Normalde deri bırakılınca eski halini alır. İshalle birlikte oluşan dehidratasyon da buruşuk olarak bir süre böylece kalır). Bu gibi bulguların olup olmadığına bakın. Eğer bu bulgular varsa çocuk su kaybetmiş demektir. Buna dehidratasyon denir. Dehidratasyonun önemli bir bulgusu da çocuğun susuzluk içnde olmasıdır. Bu çocuk su verilince hemen istekle içer.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Ultrasonla Hamilelik Nasıl Görülür?

Sponsorlu Bağlantılar:

Ultrasonla yapılan gebelik tespiti genellikle adet kesilmesinden sonra bir zamanda yapılır. 28 günde bir adet döngüsü olan bir kadını örnek verecek olursak adet kanamasının ilk gününden itibaren sayarsak 14. günü yumurtlama dönemi olur. Yumurtlama olduktan sonra dölleme gerçekleşmiş ise, iki haftalık dönemde henüz daha embriyonun sadece rahim iç tabakasına yerleşme dönemi olduğundan ultrasonografik bir bulgu yoktur. Fakat 28. günden sonra (adet kanaması döngüsü daha uzun olan kadınlarda daha sonra) adet gecikmesi olduktan bir kaç gün sonrasında vajinal ultrasonografide gebelik kesesi gözlemlenmeye başlanılabilir. Abdominal dediğimiz karın bölgesinden bakılan ultrasonografide 5-6 güne kadar daha gecikebilir. Yani ultrasonografide gebelik kesesi adını verdiğimiz gebeliğe ait yapının ilk gözlenebileceği zaman adet kanamasından sonraki günlerdir. Ne kadar sonra olduğu da kadının adet zamanına göre , kullanılan yönteme ve ultrasonun hassaslığına göre değişiklik gösterebilir. Yani kısacası adet kanaması olmadan ultrason ile gebeliği saptamak mümkün olmaz.

Diş Çıkarma Hastalık Yapar mı?

Sponsorlu Bağlantılar:

Diş Çıkarma Hastalık Yapar mı?

Bebeklerin çoğu hiç rahatsızlık duymadan kolayca diş çıkarabilirler. Bazılarında ise huysuzluk, hafif ateş, iştahsızlık ve hafif ishal olabilir. Fakat genellikle çok şiddetli bir hastalık hali olmaz. Eğer bir bebek diş çıkarırken ateşi çok yükselmiş, ishal olmuş, halsiz ve bitkin düşmüş ise bu durumu onun diş çıkarmasına bağlamak yanlış olur. Bebeğin diş çıkarması tesadüfen başka bir hastalık ile bir araya gelmiştir. Bazı anneler böyle diş çıkarma zamanına raslamış hastalıkları "diştendir" diye düşünüp çocuk iyice ağırlaşıp, tedavisi güçleşene kadar doktora götürmezler. Oysa diş çıkarma bebekte önemli bir hastalık yapmaz. Belki sadece vücut direncini kısmen azalttığı için bazı hastalıkların gelişmesini kolaylaştırabilir.

Bebek Düşerse Yapılması Gerekenler

Sponsorlu Bağlantılar:

Bebeklerde Düşmeler:

5-6 aylık bir bebek yattığı yerde dönebilir ve yüksek bir yerde ise kolayca düşebilir. Bu nedenle yüksek salıncak, sedir ve masa üzerinde yalnız bırakılmamalıdır.

Bebek kafası üzerine düşerse beyin kanaması olabilir, bebek ölmese bile ömrü boyunca sakat kalabilir. Annelerin bu konuda çok dikkatli olması gerekir. Bebeği düşmeden sonra hemen bir hastaneye götürerek, olası bir iç kanama tehlikesi sebebiyle en az 24 saat gözlem altında tutmak gerekir.

Eğer sık sık, fışkırır gibi kusma, dalgınlık ve havale görülüyorsa bebeğinizi hemen doktora götürün.

Gebelik Testiyle Gebelik Nasıl Anlaşılır?

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelik Testi İle Gebelik Nasıl Anlaşılır?

Gebeliğe ihtimal verecek durum oluştuğunda herhangi bir testin bu gebeliği saptayabilmesi için hCG adı verilen gebelik hormonunun olması gerekir. Beta hCG hormonu sadece gebelik sırasında salgılanan bir hormondur ve bu hormonun salgılanabilmesi için döllenmiş yumurtanın "blastokist" evresine gelip rahim içine yerleşmesi gerekmektedir. Bu da genellikle yumurtlamadan sonraki 6-10 gün içerisinde ortaya çıkan bir olaydır. Teoride hCG döllenmeyi takip eden 9. gün gibi salgılanmaya başlanır. Fakat bu hormonun kanda yeterli düzeylere ulaşarak idrarla da atılması için ek bir süreye ihtiyaç duyulur. Hormonnun kanda yükselmeye başlaması çok erken dönemlerde olmasına rağmen idrarla birlikte dışarı atılması gecikebilmektedir. Gebe olmayan bir kadında kandaki hCG seviyesi mililitrede 10 milienternasyonel ünitenin (mIU) altındadır.

gebelik testi gebeliği nasıl anlar

Evde yapılan gebelik testinin hassasiyeti ne demektir?

Evde yapılan gebelik testinin hassasiyeti idrarda saptayabildiği en düşük miktarda olan hCG değeri manasına gelir. Günümüzde piyasada satılan gebelik testlerinin bir çoğunda hassasiyet 20-50 mIU/mL arasında olmaktadır. Bu da demek oluyor ki hCG değeri 20-50 mIU/mL'nin altında olursa test sonuç vermeyecektir. İdrar testinde durum böyleyken kan testi hCG değerini tam olarak yansıtmaktadır. Bundan dolayı kan testi daha adet gecikmesi durumu görülmeden bile sonuç verebilmektedir.

Testin duyarlılığı ne kadar yüksek ise yani ne kadar düşük hCG düzeyi ölçebiliyorsa gebeliği erken zamanda gösterme olasılığı da o kadar artar.

15 Mayıs 2012 Salı

Gebelik Testi Negatif Çıkarsa Hamile Değil Miyim?

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelik Testi Sonucu Negatif Çıkarsa Hamile Olmadığım Kesin midir?

Eczaneden aldığımız idrardan yapılan gebelik testleri sonucu negatif çıksa bile hamilelik ihtimali mutlaka vardır. Bu testlerde çok sık olarak test yanlış yapılmakta ya da yanlış yorumlanmaktadır. Eczaneden alınan testi içinde bulunan yönergelere uygun bir biçimde uygulamazsanız sonucu doğru yorumlayamazsınız. İdrar testini tükürükle dahi yapmaya çalışan kişilere rastlıyoruz. Bu testler sadece idrarla yapılmaktadır. Bu sebeple tükürükle veya başka bir vücut salgısıyla bu testlerden netice alınamaz. Diğer yapılan en büyük hata ise tek çizgi kuralına dikkat edilmemesidir. İdrar testlerinin kalitesini ortaya koyan, onların çalıştığını gösteren çizgilerdir. Aldığınız test bozuk çıkabilir. Ortalama 1000 adet testten 1-2 tanesi zaten bozuk çıkmaktadır. Eğer 1. koyu çizgi çıkmamışsa bu testin yorumlanamayacağı anlamına gelir. Bu durumda yeni bir test almak gerekir. Çünkü o çizgi testin doğru çalışıp çalışmadığını kontrol etmek içindir.

gebelik idrar testi sonucu negatif çıktı hamile değilmiyim

Bazı testlerde bu kontrol bölgesinde çizgi yerine küçük yuvarlak kırmızı bir alan vardır. Her değişik türdeki testin kendi kontrol bölgesine dikkat etmek gerekir. Eğer tek bir çizgi veya yuvarlak çıkarsa ve ikincisi çıkmazsa bu durumda da hamile olma ihtimali vardır. Eğer testin hassasiyeti çok yüksek değilse veya gebeliğin henüz çok erken bir aşamasında ise o zaman hamile olunması karşın test sonucu negatif (olumsuz) çıkabilir.

Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır?

Sponsorlu Bağlantılar:

Eğer bir kadın gebelikten şüpheleniyorsa adet gecikmesi yaşadıktan sonra hemen bir gebelik testi yapmalıdır. Adet gecikmesinden sonra yapılan idrar testinin sonucu pozitif görülürse test sonucu %99 ihtimalle doğrudur diyebiliriz. Yapılan idrar testi sonucunun pozitif çıkması vücutta Beta HCG dediğimiz gebelik hormonunun salgılandığının işaretidir. Bu tip gebelik testleri; hamilelik hormonu Beta HCG dışında başka bir hormondan etkilenmemektedir. Adet gecikmesinin ardından yapılan idrar testinde 2. çizginin silik olması durumunda bile test sonucu pozitif yorumlanır.

gebelik testi ne zamandan sonra yapılabilir

Eğer gebelik testi sonucu negatif çıkarsa buradan hemen hamile olmadığı anlamı çıkarmamalıdır. İdrar testinden emin değilseniz kan testi de yaptırarak daha sağlıklı sonuca ulaşabilirsiniz. Gebelik testini yaptıktan sonra doğruluğundan emin olmak için testi birkaç gün sonra tekrarlayınız.

14 Mayıs 2012 Pazartesi

İnsan Dalağı Olmadan Yaşayabilir Mi?

Sponsorlu Bağlantılar:

İnsan dalaksız yaşar mı?

Dalak, vücudumuz için vazgeçilmez bir organ değildir. Vücudumuzda bazı organlar gözardı edilebilir. Safra kesesi olmadan ve kalın bağırsağı olmadan da insan yaşayabilir. Bazı fonksiyonlarda bozukluk olabilir fakat sağlıklı yaşamaya engel olacak herhangi bir sorun olmaz. Dalağı alınan bir insan sağlıklı bir hayat sürdürülebilir fakat dalağın yapmış olduğu bazı önemli görevler yerine getirilmeyecektir. Bunlar için kişiye dışarıdan destek vererek dalağın olmamasından ötürü oluşan bu açık kapatılır.

dalaksız yaşanırmı , dalağı alınan biri çabuk mu hasta olur

Karaciğer, dalak, lenf bezleri ve kemik iliği birbirinin görevini üstlenebilen organlardır. Eğer kemik iliği çalışmaz ise kan yapma görevini dalak, lenf bezleri ve karaciğer üstlenir. Böyle bir durumda bu diğer 3 organda büyüme görebiliriz. kişinin dalağı yoksa dalağın üstlenmiş olduğu bu görevi kemik iliği çok kolay bir şekilde yerine getirir. Fakat dalağın olmayışında görülecek esas sorun dalağın bağışıklık sisteminde üretmiş olduğu bazı antikorların artık üretilememesidir. Bunun anlamı dalağı olmayan kişilerin bazı enfeksiyon hastalıklarına dalağı olan kişilere oranla daha kolay yakalanabilmesidir. Bu sebeple bu kişiye dışarıdan aşı yapılarak bu tip mikroplara karşı kişinin vücut direnci arttırılır. Dalağın çöpçü fonksiyonu yani dalağın eski kan hücrelerini toplama işlevini üstlenen herhangi bir organ bulunmamaktadır. Bundan dolayı 4000-10bin arasında görülen kanın bir hücresi 12bin-13bin olabilir. 150bin-400bin arasında bulunan bir diğer hücresi ise yaşlılar ortadan kaldırılamadığı için 800bin-900bin gibi görülür.

Loğusalarda Görülen Hastalıklar

Sponsorlu Bağlantılar:

Loğusalıkta Görülen Hastalıklar:

Loğusalık akıntısı tıkanıklığı hemen hemen çok sık görülür. Loğusalık akıntısı azalır ya da tamamen kesilir. Rahim, dokunmaya karşı çok duyarlıdır. Ateş yükselir. Bütün bunların nedeni ya rahim kasılmalarının yetersizliği ya da rahim boynunun tıkanıklığıdır. Tıkanıklık rahim içinde kalan bir artıktan ya da rahim boynunun spazmından meydana gelebilir. Bu takdirde doktor, kas gevşetici ilaçlar verir ya da rahim boynunu tıkayan engeli basit bir müdahaleyle giderir. Çoğu kez, yalnızca soğuk kompresler iyi gelir.

loğusalık dönemi hastalıkları , lohusalık rahatsızlıkları , loğusalıkta görülen şikayetler

Asıl tehlikeli olan loğusalık hummasıdır. Bu hastalığın tıbbi adı "puerperal humma"dır ve mikrobiktir. Plasenta atıldıktan sonra yara yüzeyin mikroplanması her zaman mümkündür. Annenin genel sağlığı bozulur, ateşi sık sık yükselir, loğusalık akıntısı çoğalır, pis kokar, rahim dokunmaya karşı duyarlıdır ve büyümüştür. Ayrıca, dış üretim organları da iltihaplanabilir. Anne fazla ağrı çeker. Ağır vakalarda yumurtalık, yumurtalık kanalları, hatta peritonit de iltihaplanabilir. Loğusalık humması mikrobik bir hastalık olduğu için mikroplar deri, dış üretim organları ya da akıntı için kullanılan pamuk, bez gibi şeylerin gerektiği gibi temiz olmamasıyla vaginaya geçer. Daha büyük bir olasılıkla, doğuma yardım edenlerin gerektiği gibi temizliğe dikkat etmemelerinden mikroplanma olabilir. Bir çeşit kan zehirlenmesi olan loğusalık humması, penisilinin bulunuşundan beri öldürücü niteliğini yitirmiştir. Çok aşırı temizliğe dikkat edilmesi en etkili koruyucudur.

Loğusalıkta kızıl ve tetanoz pek seyrek görülen olaylardır. Anne, yine de kızıl ya da difterili hastalarla bir araya gelmemelidir. Tetanoz, toz ya da toprakla temas etmiş ve yeteri derecede temizlenmemiş aletlerle geçebilir. Geri kalmış ülkelerde olduğu gibi toprak üstünde yapılan doğum olaylarında da tetanoz çok sık görülebilir.

Pislik ve gerektiği gibi yapılmayan bakım, meme bezlerinin iltihaplanmasına neden olur (mastit). Hastalıklı ve genel sağlığı bozuk annelerde meme bezlerinin iltihaplanma olasılığı daha fazladır. Meme bezleri şişer, dokunulduğunda tek tek düğümler hissedilir. Bu düğümlerin üzerindeki deri iyice kızarmış ve gerilmiştir. Ateş, titreme ve genel sağlık durumunda bozukluk dikkati çeker. Yatak dinlenmesi, nemli kompresler, memelerin bağlanarak yukarı kaldırılması ve antibiyotikler iltihaplanmayı çoğu kez çabuk giderir. Buna karşın, çok ender durumlarda meme bezinde tümör oluşabilir ve bu takdirde ameliyat gerekli olur.

Vücudun dikey duruşundaki dolaşım sisteminin yatay duruşundakine uyma güçlükleri ve doğumdaki kan kaybının sonucu olan kansızlık, aslında loğusalıkta görülen, ama tehlikeli olmayan rahatsızlıklardandır. Loğusa kendini yorgun hisseder, bayılacak gibi olur, başı döner. Doktor, dolaşım sistemini düzenleyen ve kan yapıcı ilaçlarla bu sıkıntıyı giderir.

Loğusalar soğuk algınlığı hastalıklarına da yakalanabilirler. Loğusaların hastalık yapıcı mikroplara karşı vücut dirençleri doğumdan sonraki 6-8 hafta içinde oldukça azalmıştır. Bu dönemde verem yeniden kendini gösterebilir. Bundan ötürü, soğuk algınlığına yakalanmış ya da herhangi bir bulaşıcı hastalık taşıyan kimseler loğusaların yanına alınmamalıdır. Evde de bulaşıcı hastalıklardan korunmak için özel bir çaba gösterilmelidir. Bulaşıcı hastalığı iyice geçmemiş olan arkadaş, dost ve akrabalar loğusaları ziyaret etmekten kaçınmalıdır.

Loğusalık döneminde flibit olma olasılığı da vardır. Bu hastalığı önleyici en iyi çare, loğusalık idmanlarına çok önem vermektir.

Adet kanaması, genellikle doğumdan yaklaşık olarak altı hafta sonra yeniden başlar. Emzikli annelerde bu süre biraz daha uzun sürebilir. Ancak, emzirmenin ikinci bir gebeliği engelleyemeyeceği kesinlikle bilinmelidir. İlk yumurtanın yumurtalıktan çıkışı doğumdan sonraki altı hafta içinde olabilir, çünkü, kadının yumurtlaması emzirmeyle ilişkili değildir.

Bu nedenle, altıncı haftadan itibaren yeni bir gebelik olasılığı hesaba alınmalıdır. Doğumun hemen peşinden ikinci bir gebelik genç anne için hiç beklenmedik bir yük olur. Bunun için de doğum kontrolü olanaklarını ve gebelikten korunma yöntemlerini tam olarak öğrenmek çok önemlidir. Eşler, ikinci bir bebek istiyorlarsa, istedikleri bu bebek, ilk bebekten yaklaşık iki yıl sonra doğmalıdır. Tüm dünya doktorları bu sürenin çok uygun olduğu üzerinde düşünce birliği etmektedirler.