BİLİRUBİN
Sarılık hemen hepimizin ailesinde ya da çevresinde tanık olduğu bir hastalıktır. Sarılık denildiğinde bir çok insanın aklına Hepatitler gelir ve kötü çağrışımlar yapar. Halbuki sarılık her zaman ciddi bir problem olmayabilir.
İnsan vücudu son derece karmaşık bir yapıdır ve bu karmaşık yapıdaki hiçbir şey gereksiz ya da anlamsız değildir. Başımızın ağrıması bizim için bir uyarıdır, üşüttüğümüzde burnumuzun akması, hapşırmamız uyarıdır. Kalbin iyi çalışmadığında kan temizlenemediği için vücudun morarması da karaciğerin fonksiyonlarını yerine getiremediğinde vücudumuzun sararması da bir uyarı sinyalidir.
Sarılık kandaki bilirubin maddesinin artması sonucu deri ve gözün sarı bir renk almasıyla meydana gelir. Peki bilirubin maddesi nedir? Alyuvarlara kırmızı renk veren ve oksijeni dokulara taşıyan madde olan hemoglobin parçalandığında yan ürün olarak günlük 300 miligram bilirubin oluşur. Kanın içerisinde bulunan ömrünü tamamlayan yaşlı alyuvarlar öldüğünde parçalanan hücrede hemoglobin ortaya çıkar. Daha sonra bir takım biyokimyevi reaksiyondan sonra bilirubine dönüştürülür ve karaciğere ulaşır. İndirekt yani işlenmemiş bilirubin adı verilen bu madde suda çözünmemekte, safra ile atılmamakta ve idrara geçememektedir. Bu sebeple indirekt bilirubin karaciğerde bir takım biyokimyevi reaksiyon ile işlenir. Suda kolaylıkla eriyebilen ve vücuttan kolaylıkla uzaklaştırılabilen direkt bilirubin maddesine dönüştürülür. İndirekt ve direkt bilirubin dediğimiz bu iki maddenin kandaki miktarı artarsa (total bilirubin) sarılık belirtileri görülmeye başlar. Bu yönden bilirubin oldukça önemli bir maddedir. Eğer bilirubin renksiz bir madde olsaydı ve biriktiği bölgelerde renk vermeseydi sarılığa neden olan bozukluğu anlayamaz ve bunu gidermek için bir takım girişimlerde bulunamazdık. Bu da karaciğer harabiyeti gibi bir çok hayati önem taşıyan problemi beraberinde getirirdi.