19 Aralık 2010 Pazar

Sağlığın Tanımı, Sağlık Hizmeti Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Sağlık, sadece hastalıklardan arınmış olmak değil, FİZİKSEL, RUHSAL ve SOSYAL açıdan TAM İYİLİK halinde olmak demektir. Günümüzde doğrudan ilgili ve ilişkili olduğu için bunlara bir de "EKONOMİK OLARAK" iyi olma koşulu eklenmektedir.

SAĞLIK TOPLUMSAL BİR OLGUDUR:

Çünkü;
Sağlığı oluşturan unsurlar toplumsaldır,
Sağlıksızlığı yaratan nedenler de toplumsaldır,
Sağlıksızlığı önleyecek, giderecek yöntem, araç ve gereçleri bireysel olarak sağlanamaz,
O halde sağlıksızlığın çözümü de toplumsaldır,
Eşitsizlikleri / güçsüzlükleri bireysel olarak çözmek toplum olma/toplum içinde yaşama düşüncesiyle bağdaşmaz, insanın varolduğu her yerde dayanışma vardır, olmalıdır.

SAĞLIK HİZMETİ NEDİR?
Günümüzde "sağlık hizmeti" denilince, "Tanı ve tedavi hizmetleri" biraz da "rehabilitasyon hizmetleri" anlaşılmaktadır. Oysa "tanı ve tedavi hizmetleri" sağlık hizmeti değil "hastalık hizmeti"dir.

SAĞLIK HİZMETİ NELERİ İÇERİR?
*Sağlıklılık halinin korunması,
*Sağlığın geliştirilmesi,
*Sağlığı olumsuz etkileyen unsurların giderilmesi, önlenmesi,
*Yeniden sağlıklılık haline kavuşulması için gereken tanı ve tedavi işlemleri
*Kalıcı olumsuzluklar ortaya çıktığında bunların yaşamla bağdaşır hale gelmesi için gerekli olan esenlendirme ve destek işlemleri (rehabilitasyon)
*Genel ve özel sağlık eğitimi / bilgilenme

SAĞLIK HİZMETİ NE DEĞİLDİR?
*Sağlık hizmeti alınan bir hizmet değildir, yararlanılan bir hizmettir.
*Sağlık hizmeti verilen bir hizmet değildir, sunulan bir hizmettir.
*Sağlık hizmeti tüketilen değil üretilen bir hizmettir.
*Sağlık hizmetinden yararlanan kişi tüketici/müşteri değil, katılan bir kişidir.
*Sağlık hizmeti eşitler arası bir hizmettir.
*Sağlık hizmetinden yararlanan "özerk" bir bireydir.

Diğer kaynaklarda sağlık nedir sorusunun cevabı:

Hastalık ve sağlık kavramları kültüre bağlı olmasına rağ­men, insan her yerde insandır ve bu nedenle sağlığının bir evrensel tanımı olmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) sağlığı şöyle tanımlanmaktadır: “Sağlık, yalnızca hasta veya sakat olmamak değil bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halidir.” Bu tanım artık bütün dünya ülkelerin­de kabul edilen bir tanımdır. O halde, kişinin tam sağlıklı olabil­mesi için bedenen hasta veya sakat olmaması yetmemektedir. Bu kişinin aynı zaman­da ruhen de dengeli olması, sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde olması gerekmekte­dir. İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden biri de sosyal bir varlık oluşu­dur. Yaşamımızın her anında çevremize ki kişiler­le ve olaylarla ilgili ve kaşıklıklı bir etkileşim içinde bulu­nuruz. Bu olayların sağlığımızı etkilediği bir gerçek­tir. Öyle ki, toplum hayatının etkileri sonucu oluşan bazı hastalıklar için sosyal hastalıklar deyimi kullanıl­maktadır.

Verem hastalığı bunlardan biridir. Bu hastalığın, toplumun ekono­mik olarak düşük düzeydeki, yoksul, çok çocuklu, eğitim­siz ve bozuk bir çevrede yaşayan ailelerde daha fazla görüldüğü bilinmektedir. Bir başka deyişle yoksul­luk, eğitimsizlik gibi sosyal olgular, verem hastalığının temelinde yatan olaylar­dır. Aynı şekilde yetersiz beslenmede, gelişme geriliğinde, bulaşıcı hastalıklara yakalanma­da, kazaların oluşmasında, hatta doğuştan sakatlıkların ortaya çıkmasın­da sosyal ve kültürel faktörlerin payı vardır. Özetle sağlık sosyal bir olay­dır. Bu nedenle, sağlık olayların­dan ve sağlıklı olmak için yapılması gereken çabalar­dan söz ederken; sağlığı etkileyen biyolojik ve fiziksel nedenlerin yanı sıra sosyal olayların da göz önün­de bulundurmak zorundayız.

İnsanı anlayabilmek, hastalık ve sağlığını değerlendire­bilmek için onu çevresi ile bir bütün olarak kavrayabilmek ve insanla çevresi arasında­ki etkileşimi anlamak gerekir. İnsanın çevresini incelemeyi kolaylaştır­mak için, çevresel etmenleri; biyolojik, fizik ve sosyal çevre olmak üzere üçe ayıra­biliriz. Bu etmenler ve insan sürekli bir etkileşim halindedir. Etkileşim; yalnız insan ve çevresel etkenler arasın­da değil aynı zamanda bu etkenler arasında da vardır. Bu etkileşme ağı içinde insanı bir bütün olarak görmek gerekir. Bunu bir saatin çeşitli parça­larını ve nasıl işlediğini bilmek, onu bir sakat olarak görmemizi engelleme­diği gibi insan ve çevresindeki etmenleri ayrı ayrı görüp bil­memiz, bütünü düşünmemiz ve görmemize engel olma­malıdır.
İlkçağlarda hastalıkların; kötü ruhlar, cinler ve periler veya niyet­lerin bakışlarından (nazar) meydana geldiğine inanılır­dı. Bilimsel gelişmenin emekleme döneminde olan insanlar; karşılaştıkları sağlık sorunları­nı, sihir, muska, mavi boncuk, büyü gibi araç ve uygulamalarla çözmeye çalışıyorlar­dı. Salgınlar gibi toplumsal felaketler­de tapınaklara doluşur, ayin yapılı­yor, büyücülere koşuyorlardı. Ne yazık ki günümüzde de bu gibi ilkel yaklaşımların kalıntı­ları, eğitim düzeyi düşük kişiler arasında sürüp gidebilmekte­dir.

Daha sonra bazı temel besin maddelerinin eksikliği­nin önemli sağlık sorunlarına yol açtığı anlaşıldı. Daha önce lanetlen­miş gemilerde çıktığı sanılan skorbüt hastalığının, sadece kuru ve konserve veya salamura yiye­cek yenilmesinden kaynaklandığı anlaşıldı. Skorbütün C vitamini eksikliğin­den meydana gelen bir hastalık olduğu ortaya çıktık­tan sonra sorunlar daha kolay çözümlen­di. Bunu mikropların bulunuşu izlendi. Birçok hastalığın sebebi mikroplar­dı. Daha sonra mikropların neden oldu­ğu hastalıkların büyük çoğundan bağışıklama ile korunabil­menin mümkün olduğu ortaya çıktı. Sanayileş­me; çevre kirliliği, hava kirli­liği ve kimyasal atık sorununu birlikte getir­di. Artık çevre olayları daha geniş anlamda bir sağlık soru­nu yaratıyordu. Sorunların çözümü için insanı çevresi ile bir bütün olarak ele almak gerekliy­di.

Günümüzde en önemli hastalıkların nadir veya tedavi­si güç hastalıklar değil, bir toplumda en çok görülen, en çok sakat bıra­kan ve en çok öldüren hastalıklar olduğu anlaşılmış­tır. Kişi ve toplumların sağlık düzeyi­ni, sosyal ve ekonomik nedenler belirler; bunlar fizik, biyolojik ve diğer çevre faktör­leri değil, küçük toplumsal birim olan aileden başlaya­rak bütün toplumun sorunudur.

Sağlıkla ilgili harcamalar bir masraf değil, insan gücü yatırımı­dır. Hastalanan ve ölen kişiler toplum için kayıptır. Toplumların en önemli zengin­liği sağlıklı ve iyi yetişmiş insan gücüdür. Sağlık harcamaları bir yatırım­dır.