GDO'lu Gıdalar Zararlı Mıdır?
Mersin ilimizde ABD’den ithal ettikleri pirinçte GDO saptandığı gerekçesiyle 3 ithalatçı şirketin 8 yöneticisi tutuklandı. Hemen sonrasında, bazı zamanlar konuşulan fakat son dönemlerde nisbeten küllenen GDO konusu yine gündem oldu.
Hızlı kitle iletişim araçları ve telekomünikasyon arayıcılığıyla kendisini yeni bir tartışmanın içerisinde bulan kamuoyu, gelişmeleri merak ile ama daha çok kaygı ile izlemeye başlamıştır.
Bilgi kirliliğinin de etkisiyle karışan zihinlerde, şu sorular peş peşe sıralanmaya başlandı:
GDO nedir?
GDO'lu ürünler faydalı mıdır, zararlı mıdır?
Ülkemizde GDO’lu ürünler üretiliyor mu?
Hangi gıda maddelerinde GDO bulunur?
Piyasada yeteri kadar kontroller yapılıyor mu?
Şayet zararlı ise, bundan nasıl korunabiliriz?...
Sorular bu şekilde uzayıp gitmektedir...
GDO’nun açılımı; "Genetiği Değiştirilmiş Organizma" dır. Tarım, tıp, gıda gibi birçok alanda kullanıldığını belirttikten sonra, başka soruların cevabını işin yetkililerine ve uzmanlarına bırakmakta fayda var.
Araştırmalar sonucu; GDO'lu bitkilerin tarlalardaki denemelerine ilk olarak 1985 senesinde başlandığını ancak, üretime geçilmesinin 1996’yı bulduğunu gösteriyor. Halen yapılmakta olan GDO’lu tarımın yüzde 99’u ABD, Kanada, Arjantin ve Çin’de gerçekleşiyor. GDO’lu ürünlerin başında mısır, patates, soya, buğday, pamuk, domates, pirinç ve birtakım balık türleri geliyor. Şu ana kadar, dünyada ekili alanların 67 milyon hektardan fazlasında GDO’lu tarım yapılıyor ve buna her geçtiğimiz gün yeni alanlar ekleniyor.
Günümüzde dünyayı artık tabiri caizse uluslar arası tekel haline gelen çok büyük şirketler yönetmektedir. Bu şirketler faaliyet gösterdikleri ülkelerin politikalarında çok etkin rol oynamaktadır. Bugün ABD başta olmak üzere, GDO’lu tarımın yaygınlaşmasını destekleyen ülkeler ve GDO’lu tohum üretimi yapan uluslararası şirketler, işin ekonomik boyutunu, bu işten elde ettikleri büyük kazançları gözlerden uzak tutarak, transgenik tarımın dünyanın hızla artan nüfusunun açlık problemine çözüm olacağını savunuyor.
Söz konusu uluslar arası şirketler,Türkiye’de de gıda amacıyla GDO’lu ürünlere kapı aralamak amacı ile çaba harcıyorlar. Bereket ki, ülkemizde halihazırda yürürlükte olan mevzuata göre; GDO’lu ürünlerin üretimi, ithalatı ve dağıtımı yasak. İlgili bakanlıklarımız ve birimlerimiz bu konu hakkında duyarlı davranıyorlar. Vatandaşın sağlığının ön planda tutulmasına özen gösteriyorlar.
Burada, konuya farklı bir perspektiften bakarak GDO’ya ülke tarımımızın gereksinim duyup duymadığını sorgulamak istiyorum.
Türkiye’de şu anda "Organik tarımı destekleme" kanun ve yönetmeliği varken ve bu alanda mühim çalışmalara imza atılırken, GDO’nun her türlüsüne kapılarımızı katiyyen kapalı tutmamız gerektiğine inanıyorum. Uzmanların belirttiğine göre; GDO’lu tarıma geçilişi halinde toprağın ve suyun temiz kalabilişi olanaklı olmayacağından, büyük yatırımlar yapılmakta olan organik tarımımız ciddi yara alacaktır.
Ayrıca, ülkemizin tarım arazileri, Doğu’dan Batı’ya, Güney’den Kuzey’e "Taş eksen, taş biter" tipinden verimlidir, bereketlidir. Yürütülen ciddi tarımsal planlamaların titiz bir şekilde takip edilmesi, son yıllarda sağlanan destekleme primlerinin mühim ürünlerde kafi düzeyde sürdürülmesi, yığınla zararından bahsedilen GDO’ya muhtaç olmamıza set çekecektir.
Yurdumuz tarımın her alanında, GDO’ya gereksinim duymadan kendi kendine yetecek durumdadır. İklim ve coğrafi yapı buna müsaittir. Çiftçimiz, sağlıklı ve doğal koşullarda tarımsal üretim yapma bilinç, birikim ve altyapısına maliktir.