Kan içerisinde hücrelerden başka daha birçok madde vardır. Kan damarları hücreler ve dokular arasında bir karayolları sistemi gibi bağlantı kurduğu için bütün gıda, oksijen ve bunların hücreler tarafından kullanılmasından çıkan "artık maddeler" onun içinden geçer. Organlar ve hücreler istediklerini alır ve temizlikle görevli olan organlar da artık maddeleri onun içinden seçerler.
Yine kimyasal maddeler ve hormonlar da bu yollarda seyahat ederler. Bunların ödevleri de bir bakıma sinirler gibi bazı emirleri organdan organa ve hücrelere taşımaktır.
Adrenalin bu maddelerden biridir. Kan içine böbreküstü (adrenal) guddesi tarafından salgılanır. Mesela karaciğer bunu aldığı zaman içinde depo ettiği şekeri kana dökmeğe başlar. Bu adrenalinin fonksiyonlarından bir tanesidir.
Böbrekler kanı temizleyen organlardandır. Büyük damarlarla aortaya yani vücudun en büyük damarına bağlıdırlar. Buradan aldıkları artık maddeleri idrara boşaltırlar, idrarın böbrekler tarafından hazırlanışı esnasında kan içinde bulunan asit ve alkalilerin oranı da normal ölçüde tutulur. Bu oran sayesinde vücutta bulunan su miktarı ayarlanmış olur. Gerek kan ve gerek dokulardaki su oranı normalde değişmez.
Böbrekler, omurga kemiğinin İki tarafında, hemen arka tarafta belimize isabet eden yerlerdedir.
Böbreğin hastalandığı hallerde dokulardaki su ve tuz oranı, bozulur. Vücutta su birikmeye başlar. Bu birikme en evvel en ince dokularda olduğu için gözlerin altındaki gevşek dokularda şişmeler başlar. Hastanın yüzü şişer, gözler küçülür.
Bu ödem hali sadece böbrek hastalıklarına has değildir. Kalbin zayıfladığı hallerde (kalp kifayetsizliği) kan basıncı olması gerektiği seviyeye gelemez. Kan, dönen kan damarlarında (venalarda) birikir. Kanın suyu ince venalardan dokunun içine sızar ve ödem meydana çıkar.
Kalp hastalıklarında ödem ayaklarda başlar. Zira kanın kalbe dönüşü bu bölgede en ziyade güçleşir. Gündüzleri şişen ayak bilekleri ve bacaklar gece yatınca, düzelir.