Bütün enfeksiyon hastalıklarında görülen ateş, bu savaşa vücudun uyma çabasıdır. Bu, başka bir deyişle, mikrobun zehirinden olan bir durum değildir. Isı ayarlamasını yapan merkezin bir karşılığıdır. Beyinde bulunan bu merkez, istek dışı sinir sistemine bağlıdır. Vücut bu hararet yükselmesi ile meydana gelen hücre ve protein yıkımını temin etmektedir. Nitekim, içinde mikrop olmayan kaynatılmış süt kas içine enjekte edilirse yine ateş yükselmesi görülür. Bazı hastalıklarda kullanılan bu yöntem, süt proteinini parçalamak için vücudun ısısını arttırma çabasından faydalanmaktadır.
Bakterilerin geneli normal vücut ısısında, yani 36.5 -37 derecede en kuvvetli halde bulunurlar. Vücutta hararet artınca güçleri azalır. Bu hararet artışı esnasında sinir dokusu ve hormonlarımız daha kuvvetli hale geldiklerine göre, vücut hararetinin artışı sayesinde düşmanın zayıfladığı, vücudun kuvvetlendiği bir gerçektir.
Ateş normal veya fazla olması mutlaka sağlık ve hastalığa işaret etmez. Ateşin artışı vücutta zararlı maddelerin imhasının başladığını gösterir. O kadar ki, bu gibi durumlarda ateş olmamasından korkarız. Vücudun savunma kuvveti kalmamış demektir. Eğer böbreküstü bezleri ve hipofiz bezi görevini iyi yapmıyorsa, vücut bu savunmayı yapamaz. Yine vücutta bütün savunma faaliyetlerinde kullanılan C Vitamini eksikse savunma tam olamaz. Onun için bütün hastalıklarda, ateşli veya ateşsiz olsun C Vitamininin yeri büyüktür. Hastalandığımızda bol bol C Vitamini içeren yiyecekler tüketmeliyiz.