Cem Öğretir Nasıl 30 Kilo Zayıflamış?
108 kiloyken 78 kiloya kadar zayıflayan Cem Öğretir, 30 kilo nasıl verdiğinin formülünü TV'de katıldığı programda açıkladı.
ATV’de yayınlanan ve Zahide Yetiş’in sunumuyla ekranlara hafta içinde her gün farklı bir konu ve konuklarla gelen “Zahide ile Yetiş hayata” programının bugünkü konuğu (26.01.2015) Dr. Yasemin Bredley ve ünlü haber sunucusu Cem Öğretir oldu.
Dr. Yasemin Bredley, verdiği beslenme ve diyet bilgilerinin yanı sıra, Cem Öğretir de nasıl kilo verdiğini programda herkesle paylaştı.
Cem Öğretir, 110 kiloya kadar çıktığını ve artık yatakta dönemez hale geldiğini söyledi. Bunun yanısıra uyku apnesinden tutun da horlamaya kadar her türlü sorunun başgösterdiğini ve bunun üzerine diyet ve spora başladığını söyledi. Cem Öğretir, nasıl zayıfladığının formülünü “Zahide ile Yetiş Hayata” programının izleyicilerine anlattı.
Cem Öğretir, verdiği 30 kiloyu 6 yıl gibi bir süre zarfı içinde verdiğini anlattı. Sebze ve bilhassa kara buğday tükettiğini tatlı gereksinimini ise 2 tane hurma ve 1 bardak süt ve ya bir kaç adet kuru meyve yediğini belirtti. Bunların yanı sıra zayıflamasına fayda olan sabah kahvaltısında tükettiği yulafın tarifini verdi…
Malzemeler:
Badem sütü
Yarım muz
Fıstık ezmesi
Yulaf
Hazırlanışı: Muzu küçük küçük doğrayıp başka malzemeleri de ekleyerek karıştırarak tüketin.
Badem sütü bulamazsanız Dr. Yasemin Bredley’in vermiş olduğu aşağıdaki tarifi de yapabilirsiniz.
Yarım bardak süt
1 elma rendesi
2 kaşık yulaf
Birazda tarçın serpip karıştırın. Sabah kahvaltısı olarak tüketin. Bu tarif sizi öğleye kadar tok tutacaktır…
Cem Öğretir, Cem Öğretir nasıl zayıfladı, zahide yetiş cem öğretir, Cem Öğretir 30 kilo nasıl verdi, Cem Öğretir yulaf tarifi, Cem Öğretir diyeti
31 Ocak 2015 Cumartesi
Çiller Nasıl Geçer?
Sponsorlu Bağlantılar:
Çiller Nasıl Geçer?
Güzelliğimizi gölgelediğini düşündüğümüz ve aynanın karşısında durduğumuzda epey canımızı sıkan çil lekeleri, ya doğuştan kalıtsal olarak var olur veya uzun bir müddet güneşte kaldığınız için güneş ışığından ötürü meydana gelmektedir. Tıpta ise cilt içerisinde yer alan melatonin isimli maddenin yükselmesi ve cilt üstünde bir noktada toplanmasından ötürü çil lekesi meydana gelmektedir.
Çil lekeleri yalnızca yüz bölgesinde oluşmaz. Yüzün yanı sıra boyun bölgesinde, sırtta ve omuzlarda da çil lekeleri olabilmektedir. Genelde yaz mevsiminde artan çil lekeleri kış mevsimine doğru azalış eğilimi göstermektedir.
Çil Lekeleri Kimlerde Görülür?
Çil lekesi yukarıda da açıkladığımız gibi eğer doğuştan kalıtsal olarak gelmiyorsa daha çok güneşte uzun süre kalan, cildi oldukça duyarlı ve açık tenli kişilerde daha sık görülebilir.
Çiller Nasıl Geçer?
Çil lekelerini geçirmek amacı ile evde kolay metodlar uygulayabilecek olduğunuz gibi, sağlık kuruluşlarında bazı tıbbi tedavi yöntemleri ile de çil lekelerinizden kurtulmanız mümkün. Lakin tedavi yöntemlerinden bahsetme den evvel her lekenin çil lekesi olamayabileceğini, bazılarının bazı cilt hastalıklarının belirtisi hatta kansere yol açabilecek bir huzursuzluk olabileceğini de ifade etmekte fayda bulunmakta. Bundan dolayı cildinizde mevcut olan lekelerin gerçekten çil lekesi mi , değil mi ayrımını yapabilmeniz için uzman bir cilt doktoruna öncelikli olarak danışmanız daha yararlı olur.
Çil Lekelerini Yok Etmek İçin Ne Yapabiliriz?
En kolay yöntemlerden biri limon suyu maskesi yapmaktır. Çil lekesini yok etmek amacı ile temiz bir pamuk parçasına bolca limon sıkın.Sonrasında bu pamuğu çil lekesinin bulunmuş olduğu yere koyarak 10* 15 dk süre bekletin. Sonrasında o bölümü ılık su ile yıkayarak durulayın. Bu işlemi günde 1 ila 2 defa sıklıkla uygulayınız. Bir süre sonra çil lekeleriniz kaybolacaktır.
Limon suyu maskesinin dışında çil lekelerini kaybetmek amacı ile cilt doktorunuzun tavsiye edebileceği veya eczanelerden temin edebilecek olduğunuz beyazlatıcı kremler de kullanabilirsiniz. Lakin bu çeşit kremler çil lekelerinizi bütünüyle ortadan kaldırmayacak, geçici çözüm sağlayacaktır. Çil lekesi tedavisi maksadıyla aynı zaman da tıbbi metodlar de mevcuttur. Bunların en başında lazer tedavisi gelmektedir. Bundan başka cildi soyma işlemi olarak bilinmekte olan ve son yıllarca sıkça başvurulan mikrodermabrazyon uygulaması ile de çil lekelerinden kurtulmak olanaklı olur.
Güzelliğimizi gölgelediğini düşündüğümüz ve aynanın karşısında durduğumuzda epey canımızı sıkan çil lekeleri, ya doğuştan kalıtsal olarak var olur veya uzun bir müddet güneşte kaldığınız için güneş ışığından ötürü meydana gelmektedir. Tıpta ise cilt içerisinde yer alan melatonin isimli maddenin yükselmesi ve cilt üstünde bir noktada toplanmasından ötürü çil lekesi meydana gelmektedir.
Çil lekeleri yalnızca yüz bölgesinde oluşmaz. Yüzün yanı sıra boyun bölgesinde, sırtta ve omuzlarda da çil lekeleri olabilmektedir. Genelde yaz mevsiminde artan çil lekeleri kış mevsimine doğru azalış eğilimi göstermektedir.
Çil Lekeleri Kimlerde Görülür?
Çil lekesi yukarıda da açıkladığımız gibi eğer doğuştan kalıtsal olarak gelmiyorsa daha çok güneşte uzun süre kalan, cildi oldukça duyarlı ve açık tenli kişilerde daha sık görülebilir.
Çiller Nasıl Geçer?
Çil lekelerini geçirmek amacı ile evde kolay metodlar uygulayabilecek olduğunuz gibi, sağlık kuruluşlarında bazı tıbbi tedavi yöntemleri ile de çil lekelerinizden kurtulmanız mümkün. Lakin tedavi yöntemlerinden bahsetme den evvel her lekenin çil lekesi olamayabileceğini, bazılarının bazı cilt hastalıklarının belirtisi hatta kansere yol açabilecek bir huzursuzluk olabileceğini de ifade etmekte fayda bulunmakta. Bundan dolayı cildinizde mevcut olan lekelerin gerçekten çil lekesi mi , değil mi ayrımını yapabilmeniz için uzman bir cilt doktoruna öncelikli olarak danışmanız daha yararlı olur.
Çil Lekelerini Yok Etmek İçin Ne Yapabiliriz?
En kolay yöntemlerden biri limon suyu maskesi yapmaktır. Çil lekesini yok etmek amacı ile temiz bir pamuk parçasına bolca limon sıkın.Sonrasında bu pamuğu çil lekesinin bulunmuş olduğu yere koyarak 10* 15 dk süre bekletin. Sonrasında o bölümü ılık su ile yıkayarak durulayın. Bu işlemi günde 1 ila 2 defa sıklıkla uygulayınız. Bir süre sonra çil lekeleriniz kaybolacaktır.
Limon suyu maskesinin dışında çil lekelerini kaybetmek amacı ile cilt doktorunuzun tavsiye edebileceği veya eczanelerden temin edebilecek olduğunuz beyazlatıcı kremler de kullanabilirsiniz. Lakin bu çeşit kremler çil lekelerinizi bütünüyle ortadan kaldırmayacak, geçici çözüm sağlayacaktır. Çil lekesi tedavisi maksadıyla aynı zaman da tıbbi metodlar de mevcuttur. Bunların en başında lazer tedavisi gelmektedir. Bundan başka cildi soyma işlemi olarak bilinmekte olan ve son yıllarca sıkça başvurulan mikrodermabrazyon uygulaması ile de çil lekelerinden kurtulmak olanaklı olur.
30 Ocak 2015 Cuma
Yüzdeki Gözenekler İçin Ne Yapılır?
Sponsorlu Bağlantılar:
Yüzdeki Gözenekler İçin Ne Yapılır?
Daha güzel ve pürüzsüz görünen bir cilt için gözenekleri küçültmek olanaklı. Genişlemiş gözeneklerden kurtulmak amacıyla tavsiyeler . Hepimizin hayali parlak, sıkı ve pürüzsüz bir cilt. En çok şikayet ettiğimiz cilt sorunlardan bir tanesi de genişlemiş ve tıkanmış gözenekler. Yağ üretiminin fazla olması ve cilt temizliğinin iyi yapılmaması sebebiyle genişleyen gözenekleri sıkılaştırmak olanaklı. Cildiniz için bir bakım ritüeli oluşturduğunuzda sağlıklı bir cilde kavuşmanız esasında hiç zor olmaz. Gözeneklerinizi sıkılaştırmak amacıyla önerilerimizi okuyun.
Sık olarak peeling yapın
Bildiğiniz gibi genişlemiş gözeneklerin en büyük sebebi cildin iyi temizlenmemesi. Zamanla cilt üstünde biriken kirler, gözenekleri genişletir ve kötü bir görünüme neden olmaktadır. Cildinizi sıkça derinlemesine temizlemek ve peeling yapmak gözeneklerin daha küçük görünmesine imkan vermektedir. Cilt tipinize uygun bir peeling veya sıvı temizleyiciler ile cildin üst katmanlarını temizleyebilirsiniz. Düzenli cilt temizliği daha sıkı görünen gözeneklere sahip olmanızı kolay hale getirir.
Cildinizi temiz tutun
Cildimiz günlük olarak makyaj katmanları altında nefes almaya çalışır. Bu, cilt üstündeki gözeneklerin genişlemesine yol açar. Gözenek problemini kökten çözmenin yolu ise cildi devamlı temiz tutmak. Eğer cilt sorunlarınız sebebiyle fondöten ve benzeri ürünleri günlük olarak kullanıyorsanız, eve döner dönmez makyajınızı temizlemeniz gerekir. Herhangi bir ten makyajı uygulamamış olsanız bile dışarıdaki kirli hava ve gün içerisinde karşılaştığımız birçok şey cildimizin kirlenmesine yol açar. Bu sebeple günlük olarak cildinizi temizlemek gözenek genişlemesi sorununu kökten çözmek amacı ile en mühim adımlardan biri.
Güneş koruma kremi kullanın
Artık cilt bakımıyla ilgili bütün haberlerin altında bu başlığı görmekteyiz. Cildinizin sağlığı için yaz* kış güneş koruma kremi kullanmak büyük bir ehemmiyet taşıyor. Güneş koruması kullanmadığınız müddetçe cildiniz zarar görür ve bu durum başka birçok zararlı etkinin yanı sıra genişlemiş gözenekler olarak da önümüze çıkmaktadır. Her gün dışarı çıkma dan evvel cilt tipinize uygun bir güneş koruma kremi kullanmaya özen gösterin.
Buhar banyosu yapın
Gözeneklerin doğal bir şekilde açılışı ve temizlenebilişi için en tesirli yöntemlerden biri buhar banyosu. Gözenekleri tıkayan kir ve yağlardan buhar banyosu ile kurtulabilirsiniz. Evde çaydanlığın içinde su kaynatarak kolayca bir buhar banyosu hazırlayabilirsiniz. Üstelik aromaterapik bir etki katmak amacıyla kaynayan suya lavanta, biberiye, nane ve kırmızı gül yaprağı ilave edebilir, hoş kokan bir bakım seansı uygulayabilirsiniz.
Spordan sonra yüzünüzü silin
Bolca terlemeye neden olan fitness, koşu veya tempolu yürüyüş gibi aktivitelerden sonra cildin üstünde biriken ter, gözenekler için menfi bir etki yaratır. Terin gözeneklerinizi tıkamaması için spordan sonra cildinizi mutlak suretle silmeniz gerekir. Cildinizi hemen yıkama imkanı bulamıyorsanız, yanınızda terinizi silecek havlular bulundurabilirsiniz.
Daha güzel ve pürüzsüz görünen bir cilt için gözenekleri küçültmek olanaklı. Genişlemiş gözeneklerden kurtulmak amacıyla tavsiyeler . Hepimizin hayali parlak, sıkı ve pürüzsüz bir cilt. En çok şikayet ettiğimiz cilt sorunlardan bir tanesi de genişlemiş ve tıkanmış gözenekler. Yağ üretiminin fazla olması ve cilt temizliğinin iyi yapılmaması sebebiyle genişleyen gözenekleri sıkılaştırmak olanaklı. Cildiniz için bir bakım ritüeli oluşturduğunuzda sağlıklı bir cilde kavuşmanız esasında hiç zor olmaz. Gözeneklerinizi sıkılaştırmak amacıyla önerilerimizi okuyun.
Sık olarak peeling yapın
Bildiğiniz gibi genişlemiş gözeneklerin en büyük sebebi cildin iyi temizlenmemesi. Zamanla cilt üstünde biriken kirler, gözenekleri genişletir ve kötü bir görünüme neden olmaktadır. Cildinizi sıkça derinlemesine temizlemek ve peeling yapmak gözeneklerin daha küçük görünmesine imkan vermektedir. Cilt tipinize uygun bir peeling veya sıvı temizleyiciler ile cildin üst katmanlarını temizleyebilirsiniz. Düzenli cilt temizliği daha sıkı görünen gözeneklere sahip olmanızı kolay hale getirir.
Cildinizi temiz tutun
Cildimiz günlük olarak makyaj katmanları altında nefes almaya çalışır. Bu, cilt üstündeki gözeneklerin genişlemesine yol açar. Gözenek problemini kökten çözmenin yolu ise cildi devamlı temiz tutmak. Eğer cilt sorunlarınız sebebiyle fondöten ve benzeri ürünleri günlük olarak kullanıyorsanız, eve döner dönmez makyajınızı temizlemeniz gerekir. Herhangi bir ten makyajı uygulamamış olsanız bile dışarıdaki kirli hava ve gün içerisinde karşılaştığımız birçok şey cildimizin kirlenmesine yol açar. Bu sebeple günlük olarak cildinizi temizlemek gözenek genişlemesi sorununu kökten çözmek amacı ile en mühim adımlardan biri.
Güneş koruma kremi kullanın
Artık cilt bakımıyla ilgili bütün haberlerin altında bu başlığı görmekteyiz. Cildinizin sağlığı için yaz* kış güneş koruma kremi kullanmak büyük bir ehemmiyet taşıyor. Güneş koruması kullanmadığınız müddetçe cildiniz zarar görür ve bu durum başka birçok zararlı etkinin yanı sıra genişlemiş gözenekler olarak da önümüze çıkmaktadır. Her gün dışarı çıkma dan evvel cilt tipinize uygun bir güneş koruma kremi kullanmaya özen gösterin.
Buhar banyosu yapın
Gözeneklerin doğal bir şekilde açılışı ve temizlenebilişi için en tesirli yöntemlerden biri buhar banyosu. Gözenekleri tıkayan kir ve yağlardan buhar banyosu ile kurtulabilirsiniz. Evde çaydanlığın içinde su kaynatarak kolayca bir buhar banyosu hazırlayabilirsiniz. Üstelik aromaterapik bir etki katmak amacıyla kaynayan suya lavanta, biberiye, nane ve kırmızı gül yaprağı ilave edebilir, hoş kokan bir bakım seansı uygulayabilirsiniz.
Spordan sonra yüzünüzü silin
Bolca terlemeye neden olan fitness, koşu veya tempolu yürüyüş gibi aktivitelerden sonra cildin üstünde biriken ter, gözenekler için menfi bir etki yaratır. Terin gözeneklerinizi tıkamaması için spordan sonra cildinizi mutlak suretle silmeniz gerekir. Cildinizi hemen yıkama imkanı bulamıyorsanız, yanınızda terinizi silecek havlular bulundurabilirsiniz.
Hamilelikte Düzgün Bir Karına Sahip Olmak
Sponsorlu Bağlantılar:
Gebelikte düzgün bir karına sahip olmak amacıyla dikkat etmeniz gerekenler
Gebelikte karın sarkmalarına dur demek sizin elinizde... Karnın sarkma ihtimali, her anne adayının hamilelik süreci boyunca yaşadığı en mühim sıkıntılardan bir tanesidir. Bir yandan güzel bir mutluk yaşayacak olan anne adayı, bir yandan da vücudunun eski formunu kaybedeceğini düşünerek mutsuz olur. Karın sarkmasında kalıtsal faktörlerin de etkiyi olduğu bilinir; fakat sarkmanın yaşanması kader olmaz.
Karın sarkması ileri yaş ve çoğul hamileliklerde daha fazladır. Karın bölgesi, kafatası ile göğüs boşluğu gibi kemikle değil, kas dokusu ile çevrelenmiş olduğu için karın boşluğunuzun esneyebilmesine imkan vermektedir. Gebelik esnasında büyümekte olan rahim ile karın içi basıncı artmaktadır. Normal sınırlarda, karın içi basıncı artıkça karın kasları gevşeyip, basıncı azaltmaya çalışır. Karın içi basıncının aşırı artığı durumlarda, karın kasları baskı altında kalır ve bu basıncın daha da yükselmesini önlemek amacı ile genişleyerek deforme olmaktadır. Kaslar deforme oldukça, cilt elastikiyetini kaybeder ve çatlaklar olmaktadır. Yaşın ilerleyişi dokuların elastikiyetinin azalması yönünden kaçınılmaz bir haldir. Günümüzde ileri yaş hamilelikleri ve çoğul gebelikler artma göstermiştir. Çoğul gebelik ile dünyaya gelecek bebek sayısının artması, gebeliğinde meydana gelen deformasyonun daha fazla olmasını sağlayabilmektedir.
Hamileliğe kilolu başlamak dezavantaj
Son zamanlarda genç ve doğurganlık dönemindeki kadınlarda obezite sık görülür. Anne adaylarının fazla kilo ile başladıkları hamileliklerine, olması gerekenden çok daha fazla kilo alıp devam etmeleri doğumdan sonra bu kiloların verilmesini zorlaştırabilir. Doğum esnasında herhangi bir problem yaşanmamış olsa bilehi, annenin bedeninde geri dönüşsüz estetik sorunlar oluşturabilmektedir.
Ameliyat olmadan düzgün bir karına sahip olmanız için
Her anne doğumdan sonra hemen kilolarını verip, bir an önce eskisi kadar genç ve çekici olmak ister; ama bunu yeniden kazanması baştan önlemlerini almamış ise şüphesiz basit olmayacaktır. Anne adayının hamile kalma dan evvel alacağı ve sonrası dikkat edeceği birkaç tedbir ile düzgün bir karına sahip olmak hayal olmayacak. İşte alacak olduğunuz önlemler:
1* Kilo kontrolünüzü sağlayınız
İlk olarak hamile kalma dan evvel ideal kilonuzda olmaya gayret etmeniz gerekir. İdeal kilo tespitinizde beden parça indeksinden yararlanılır. Beden parça indeksi (BKİ), vücut ağırlığının (Kg), boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanır. İdeal ağırlığınız ise; ulaşılmak istenen BKİ'nin, boy uzunluğunuzun karesi ile çarpılmasıyla elde edilmektedir. Hamileliğe ait hipertansif durumların, iri bebekten ötürü oluşacak problemlerin, erken doğumun ve anne karnında bebeğin gelişim geriliklerini dengelemek maksadıyla normal BKİ'ye sahipse, anne adayının hamilelikte 11.5* 16 kilogram arasında kilo alması tavsiye edilir.
2* Beslenmenize ve sıvı tüketiminize dikkat ediniz
Beslenmenin hamileliğingi dişatında ve neticesinde mühim oranda etkiyi bulunur. Önemi olan olan fazlaca miktarda yemek ve kilo almak değil, gereken gıdaları dengeli ve yeteri miktarda almaktır. Hamile bir kadının, hamile olmayan bir kadına göre günde ekstra olarak 300 kaloriye ihtiyacı bulunur. Bu da yaklaşık %15'lik bir artış, yani 2300 kalori/gündür. Hamileliğinizde uzmanların önerdiği beslenme şekli; öğünlerinizi artırmanız, bütün temel yiyecek maddelerinden yeteri kadar ve düzenli şekilde almanız biçimindedir. Su ve sıvı bulunduran gıdaları yeteri kadar tüketmeniz, hamileliğinizde pek çok açıdan önemlidir. Hamileliğiniz sırasınca kafi sıvı almanız, cildinizin nemlenmesini fazlalaştırır. Bunun yanı sıra nemlendirici kremler sürerek, cildinize masaj yapmanız kan dolaşımınızı hızlandıracağından, çatlak ve sarkmalarınıza karşı önleminizi almış olursunuz.
3* Egzersiz yapın
Gebelik sürecinizde yapacak olduğunuz egzersizler, uygun sınırlar içinde kilo almanızı sağlamasının yanı sıra, dolaşım sisteminizin daha iyi çalışmasına da katkıda bulunup, karın cildinizin ve kaslarınızın kanlanmasını fazlalaştırır. Yaptığınız düzenli egzersizler, doğumdan sonranda da hızla kendinizi toparlamanızı ve kendinize gelmenizi sağlar. Aldığınız kiloları daha basit vermenize katkıda bulunmaktadır. Doktorunuzun başka bir uyarısı yok ise hamileliğiniz esnasındaki egzersizlerinize4. ayınızdan başlayıp başlayabilirsiniz. Sezaryenle doğumunuzu gerçekleştirirseniz, karın hareketlerinize 2 haftadan evvel başlamamanız gerekir.
Gebelikte karın sarkmalarına dur demek sizin elinizde... Karnın sarkma ihtimali, her anne adayının hamilelik süreci boyunca yaşadığı en mühim sıkıntılardan bir tanesidir. Bir yandan güzel bir mutluk yaşayacak olan anne adayı, bir yandan da vücudunun eski formunu kaybedeceğini düşünerek mutsuz olur. Karın sarkmasında kalıtsal faktörlerin de etkiyi olduğu bilinir; fakat sarkmanın yaşanması kader olmaz.
Karın sarkması ileri yaş ve çoğul hamileliklerde daha fazladır. Karın bölgesi, kafatası ile göğüs boşluğu gibi kemikle değil, kas dokusu ile çevrelenmiş olduğu için karın boşluğunuzun esneyebilmesine imkan vermektedir. Gebelik esnasında büyümekte olan rahim ile karın içi basıncı artmaktadır. Normal sınırlarda, karın içi basıncı artıkça karın kasları gevşeyip, basıncı azaltmaya çalışır. Karın içi basıncının aşırı artığı durumlarda, karın kasları baskı altında kalır ve bu basıncın daha da yükselmesini önlemek amacı ile genişleyerek deforme olmaktadır. Kaslar deforme oldukça, cilt elastikiyetini kaybeder ve çatlaklar olmaktadır. Yaşın ilerleyişi dokuların elastikiyetinin azalması yönünden kaçınılmaz bir haldir. Günümüzde ileri yaş hamilelikleri ve çoğul gebelikler artma göstermiştir. Çoğul gebelik ile dünyaya gelecek bebek sayısının artması, gebeliğinde meydana gelen deformasyonun daha fazla olmasını sağlayabilmektedir.
Hamileliğe kilolu başlamak dezavantaj
Son zamanlarda genç ve doğurganlık dönemindeki kadınlarda obezite sık görülür. Anne adaylarının fazla kilo ile başladıkları hamileliklerine, olması gerekenden çok daha fazla kilo alıp devam etmeleri doğumdan sonra bu kiloların verilmesini zorlaştırabilir. Doğum esnasında herhangi bir problem yaşanmamış olsa bilehi, annenin bedeninde geri dönüşsüz estetik sorunlar oluşturabilmektedir.
Ameliyat olmadan düzgün bir karına sahip olmanız için
Her anne doğumdan sonra hemen kilolarını verip, bir an önce eskisi kadar genç ve çekici olmak ister; ama bunu yeniden kazanması baştan önlemlerini almamış ise şüphesiz basit olmayacaktır. Anne adayının hamile kalma dan evvel alacağı ve sonrası dikkat edeceği birkaç tedbir ile düzgün bir karına sahip olmak hayal olmayacak. İşte alacak olduğunuz önlemler:
1* Kilo kontrolünüzü sağlayınız
İlk olarak hamile kalma dan evvel ideal kilonuzda olmaya gayret etmeniz gerekir. İdeal kilo tespitinizde beden parça indeksinden yararlanılır. Beden parça indeksi (BKİ), vücut ağırlığının (Kg), boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanır. İdeal ağırlığınız ise; ulaşılmak istenen BKİ'nin, boy uzunluğunuzun karesi ile çarpılmasıyla elde edilmektedir. Hamileliğe ait hipertansif durumların, iri bebekten ötürü oluşacak problemlerin, erken doğumun ve anne karnında bebeğin gelişim geriliklerini dengelemek maksadıyla normal BKİ'ye sahipse, anne adayının hamilelikte 11.5* 16 kilogram arasında kilo alması tavsiye edilir.
2* Beslenmenize ve sıvı tüketiminize dikkat ediniz
Beslenmenin hamileliğingi dişatında ve neticesinde mühim oranda etkiyi bulunur. Önemi olan olan fazlaca miktarda yemek ve kilo almak değil, gereken gıdaları dengeli ve yeteri miktarda almaktır. Hamile bir kadının, hamile olmayan bir kadına göre günde ekstra olarak 300 kaloriye ihtiyacı bulunur. Bu da yaklaşık %15'lik bir artış, yani 2300 kalori/gündür. Hamileliğinizde uzmanların önerdiği beslenme şekli; öğünlerinizi artırmanız, bütün temel yiyecek maddelerinden yeteri kadar ve düzenli şekilde almanız biçimindedir. Su ve sıvı bulunduran gıdaları yeteri kadar tüketmeniz, hamileliğinizde pek çok açıdan önemlidir. Hamileliğiniz sırasınca kafi sıvı almanız, cildinizin nemlenmesini fazlalaştırır. Bunun yanı sıra nemlendirici kremler sürerek, cildinize masaj yapmanız kan dolaşımınızı hızlandıracağından, çatlak ve sarkmalarınıza karşı önleminizi almış olursunuz.
3* Egzersiz yapın
Gebelik sürecinizde yapacak olduğunuz egzersizler, uygun sınırlar içinde kilo almanızı sağlamasının yanı sıra, dolaşım sisteminizin daha iyi çalışmasına da katkıda bulunup, karın cildinizin ve kaslarınızın kanlanmasını fazlalaştırır. Yaptığınız düzenli egzersizler, doğumdan sonranda da hızla kendinizi toparlamanızı ve kendinize gelmenizi sağlar. Aldığınız kiloları daha basit vermenize katkıda bulunmaktadır. Doktorunuzun başka bir uyarısı yok ise hamileliğiniz esnasındaki egzersizlerinize4. ayınızdan başlayıp başlayabilirsiniz. Sezaryenle doğumunuzu gerçekleştirirseniz, karın hareketlerinize 2 haftadan evvel başlamamanız gerekir.
Etiketler:
düzgün fizik,
düzgün karın,
hamilelik kiloları,
karın sarkması
29 Ocak 2015 Perşembe
Karın Kası Yapma Hareketleri
Sponsorlu Bağlantılar:
Karın Kası Yapma Hareketleri
Güçlü ve sıkı bir karın kası için mekik haricinde yapabilecek olduğunuz pek çok alternatif egzersiz mevcuttur. Karın kaslarının gelişmesi amaçlı yapmanız lazım olan karındaki gerilimi fazlalaştırmaktır. Kişisel antrenör Rachel Cosgrove karın kaslarının çalıştırılışı esnasında kollardan faydalanarak karın kaslarınızın çalıştırılabileceğini söylüyor. İşte uzmanların karın kaslarınızı mekik haricinde başka metodlarla çalıştırma konusundaki önerileri;
Overhead Press
Başınızın üzerine ağırlık getirmek kol ve omuzlarınız ile beraber abs kaslarınızı da güçlendirecektir. Yapmanız lazım olan çok basit. İlk olarak iki dambılıda başınızın üzerine kaldırın. Avuç içleriniz birbirlerine baksın. Şimdi yavaşça nefes vererek ellerinizi omuz hizanıza indirin. Biraz bekleyip başlangıç konumuna geri dönün. Bu hareketi bir kaç kez tekrarlayın.
Step* Up
Bu hareket bacak ve kalça sıkıştırmaya da yarar. Elinizeki dambılları yere doksan derecelik açı ile bir adım yukarı çıkıp hemen ardından bir adım aşağı inin. Bunu yaparken vücudunuzu olabildiği kadar gergin tutmanız gerekir.
Lunge with Rotation
Bir dizinizi kırıp kollarınızı içe doğru açıp yukarı kaldırın. Hemen ardından kollarınızın konumunu bozmayacak şekilde sağa ve sola dönün. Bu egzersiz ile bel ve karın bölgenizin çalıştığını hemen fark edeceksiniz. Hemen ardından bacak dğeiştirip aynı hareketi tekrarlayabilirsiniz.
Güçlü ve sıkı bir karın kası için mekik haricinde yapabilecek olduğunuz pek çok alternatif egzersiz mevcuttur. Karın kaslarının gelişmesi amaçlı yapmanız lazım olan karındaki gerilimi fazlalaştırmaktır. Kişisel antrenör Rachel Cosgrove karın kaslarının çalıştırılışı esnasında kollardan faydalanarak karın kaslarınızın çalıştırılabileceğini söylüyor. İşte uzmanların karın kaslarınızı mekik haricinde başka metodlarla çalıştırma konusundaki önerileri;
Overhead Press
Başınızın üzerine ağırlık getirmek kol ve omuzlarınız ile beraber abs kaslarınızı da güçlendirecektir. Yapmanız lazım olan çok basit. İlk olarak iki dambılıda başınızın üzerine kaldırın. Avuç içleriniz birbirlerine baksın. Şimdi yavaşça nefes vererek ellerinizi omuz hizanıza indirin. Biraz bekleyip başlangıç konumuna geri dönün. Bu hareketi bir kaç kez tekrarlayın.
Step* Up
Bu hareket bacak ve kalça sıkıştırmaya da yarar. Elinizeki dambılları yere doksan derecelik açı ile bir adım yukarı çıkıp hemen ardından bir adım aşağı inin. Bunu yaparken vücudunuzu olabildiği kadar gergin tutmanız gerekir.
Lunge with Rotation
Bir dizinizi kırıp kollarınızı içe doğru açıp yukarı kaldırın. Hemen ardından kollarınızın konumunu bozmayacak şekilde sağa ve sola dönün. Bu egzersiz ile bel ve karın bölgenizin çalıştığını hemen fark edeceksiniz. Hemen ardından bacak dğeiştirip aynı hareketi tekrarlayabilirsiniz.
Ayak Kuruluğu ve Çatlakları İçin Ne Yapabiliriz?
Sponsorlu Bağlantılar:
Ayak Kuruluğu ve Çatlakları İçin Ne Yapabiliriz?
Bütün gün boyunca bizleri istediğimiz her yere ulaştıran ve vücudumuzun bütün yükünü taşımakta olan ayaklar hiç ihmal edilmemeli. Saatler boyunca ayakkabı ve çorap içinde kapalı kalan ayakların derisi kurur ve pul pul dökülebilir. Kuru ve çatlak ayaklarınız olsun istemiyorsanız işte sizlere ayak bakımı ile alakalı önerilerimiz:
Uzun tırnaklar çirkin ve düzensiz görünürler, başkaları üstünde de kendinize özen göstermediğiniz izlemini bırakırlar. Tırnaklarınızı düzenli şekilde kesin, yumuşatın ve yuvarlak şekil verin. Yatarken tırnak diplerine kremle masaj yapın. Tırnaklarınız parmak ucu kenarında birkaç milimetre uzunluğunda olmalıdır. Ortalama bir ayak tırnağı her ay yalnızca 3 milimetre uzuyor. Bu nedenle, ayak tırnaklarınızı fazlaca ve kısa kesmemeye dikkat edin.
Nemlendirici olmadan, ayak deriniz kurur, sertleşir ve pul pul olmaktadır. Nemlendirici krem kullanmak ayağınızın yumuşak ve ipek yumuşaklığında olmasına destek olmaktadır. Ayağınızın altını ve parmak aralarını unutmadan ayağınızı birazcık ovalayarak nemlendirici sürün. Nemlendirici sürerek çorabınızı giyme den evvel ayaklarınızın kuruması için 10 dakika kadar bekleyin.
Uzun süren alışverişler, tempolu koşular ve uzun süre ayakta kalmak ayaklarınız üstünde baskı uygulayarak ağrıya sebep olurken, sert ve hasar görmüş cilde de neden olmaktadır. Yapabildiğiniz zaman oturmaya veya ayaklarınızı yukarıya kaldırmaya çabalayın. Kan akışını teşvik etmek amacı ile kendinizi rahatlatın ve ayak masajı yapın.
Bir kap ılık suyun içerisinde ayaklarınızı 15 dakika süre ile bekletin ve sonra güzelce kurulayın. Sonrasında bir bez veya ellerinizi kullanarak ölü deriyi ovalayın. Sert deri ayağınızı çok kötü hale sokabilir, renksiz ve çirkin görünmesine neden olur. Eğer bu deriyi kaldırmazsanız, ayağınızın topuklarında çatlaklar görünmeye başlar ve deriniz kabuk kabuk olmaktadır.
Bütün gün boyunca bizleri istediğimiz her yere ulaştıran ve vücudumuzun bütün yükünü taşımakta olan ayaklar hiç ihmal edilmemeli. Saatler boyunca ayakkabı ve çorap içinde kapalı kalan ayakların derisi kurur ve pul pul dökülebilir. Kuru ve çatlak ayaklarınız olsun istemiyorsanız işte sizlere ayak bakımı ile alakalı önerilerimiz:
Uzun tırnaklar çirkin ve düzensiz görünürler, başkaları üstünde de kendinize özen göstermediğiniz izlemini bırakırlar. Tırnaklarınızı düzenli şekilde kesin, yumuşatın ve yuvarlak şekil verin. Yatarken tırnak diplerine kremle masaj yapın. Tırnaklarınız parmak ucu kenarında birkaç milimetre uzunluğunda olmalıdır. Ortalama bir ayak tırnağı her ay yalnızca 3 milimetre uzuyor. Bu nedenle, ayak tırnaklarınızı fazlaca ve kısa kesmemeye dikkat edin.
Nemlendirici olmadan, ayak deriniz kurur, sertleşir ve pul pul olmaktadır. Nemlendirici krem kullanmak ayağınızın yumuşak ve ipek yumuşaklığında olmasına destek olmaktadır. Ayağınızın altını ve parmak aralarını unutmadan ayağınızı birazcık ovalayarak nemlendirici sürün. Nemlendirici sürerek çorabınızı giyme den evvel ayaklarınızın kuruması için 10 dakika kadar bekleyin.
Uzun süren alışverişler, tempolu koşular ve uzun süre ayakta kalmak ayaklarınız üstünde baskı uygulayarak ağrıya sebep olurken, sert ve hasar görmüş cilde de neden olmaktadır. Yapabildiğiniz zaman oturmaya veya ayaklarınızı yukarıya kaldırmaya çabalayın. Kan akışını teşvik etmek amacı ile kendinizi rahatlatın ve ayak masajı yapın.
Bir kap ılık suyun içerisinde ayaklarınızı 15 dakika süre ile bekletin ve sonra güzelce kurulayın. Sonrasında bir bez veya ellerinizi kullanarak ölü deriyi ovalayın. Sert deri ayağınızı çok kötü hale sokabilir, renksiz ve çirkin görünmesine neden olur. Eğer bu deriyi kaldırmazsanız, ayağınızın topuklarında çatlaklar görünmeye başlar ve deriniz kabuk kabuk olmaktadır.
Bacaklar Nasıl İnceltilir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Bacaklar Nasıl İnceltilir?
Bacak bölgenizdeki yağlardan kurtulmak istiyor iseniz mutlak suretle düzenli şekilde egzersiz yapmanız, su ve sıvı tüketimiyle birlikte diyet programı da gerekmektedir.
Kalın ve yağ tutan bacakları inceltmek zordur. Bundan dolayı düzenli günlük olarak 30 dakika egzersiz yapmanız gerekir. Yüksek tempolu ve bacak kaslarınızı güçlendirici egzersizler formda kalmanız için büyük fayda sağlayacaktır.
Bilhassa şikayet edilen, bacaklarınızın üst bölgesini inceltmek amacı ile bir duvarın önüne geçerek, oturuyormuş gibi vücudunuzu yere paralel olacak şekilde, sırtınız dik çömelin ve iyice yorulana kadar devam edin. Oldukça kolay görünen bu hareket bacaklarınızın mühim derecede yağ yakmasını ve incelmesini sağlayacak.
Oturur konumdayken bacaklarınızı ileri doğru uzatın, yukarı kaldırın ve 10 saniye kadar bu şekilde kalın. Bacakları güçlendirmek amacı ile yanlamasına uzanın.
Üstte kalan bacağınızı bükün ve altta kalan bacağınızı yukarıya doğru kaldırın. Bu hareketi yaparken sırtınızın dik olmasına dikkat edin. Yürüyüş ve koşma egzersizleri esnasında olanaklı mertebe topuklarınıza yüklenmeden, parmak ucunuzda hareket etmeye özen gösterin. Bu şekilde hareket etmek, bütün bacak kaslarınızın yüksek tempoda çalışmasını sağlayacaktır.
Basen bölgesindeki yağlanmalarınızı yakmak için, yere sırt üstü yatıp bacakları ileri ve geri hareket ettirin.
Bacak bölgenizdeki yağlardan kurtulmak istiyor iseniz mutlak suretle düzenli şekilde egzersiz yapmanız, su ve sıvı tüketimiyle birlikte diyet programı da gerekmektedir.
Kalın ve yağ tutan bacakları inceltmek zordur. Bundan dolayı düzenli günlük olarak 30 dakika egzersiz yapmanız gerekir. Yüksek tempolu ve bacak kaslarınızı güçlendirici egzersizler formda kalmanız için büyük fayda sağlayacaktır.
Bilhassa şikayet edilen, bacaklarınızın üst bölgesini inceltmek amacı ile bir duvarın önüne geçerek, oturuyormuş gibi vücudunuzu yere paralel olacak şekilde, sırtınız dik çömelin ve iyice yorulana kadar devam edin. Oldukça kolay görünen bu hareket bacaklarınızın mühim derecede yağ yakmasını ve incelmesini sağlayacak.
Oturur konumdayken bacaklarınızı ileri doğru uzatın, yukarı kaldırın ve 10 saniye kadar bu şekilde kalın. Bacakları güçlendirmek amacı ile yanlamasına uzanın.
Üstte kalan bacağınızı bükün ve altta kalan bacağınızı yukarıya doğru kaldırın. Bu hareketi yaparken sırtınızın dik olmasına dikkat edin. Yürüyüş ve koşma egzersizleri esnasında olanaklı mertebe topuklarınıza yüklenmeden, parmak ucunuzda hareket etmeye özen gösterin. Bu şekilde hareket etmek, bütün bacak kaslarınızın yüksek tempoda çalışmasını sağlayacaktır.
Basen bölgesindeki yağlanmalarınızı yakmak için, yere sırt üstü yatıp bacakları ileri ve geri hareket ettirin.
27 Ocak 2015 Salı
Ter Kokusu Nasıl Önlenir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Ter Kokusu Nasıl Önlenir?
Terleme; vücut sıcaklığını düzene sokan, vücudumuzu toksinlerden arındıran ve vücudun tuz dengesini koruyan canlı sağlığı için doğal bir vücut olayıdır.Ter, derideki ter bezlerinden salgılanan bir salgıdır. Bunun önüne geçmek için aşağıdaki bitki formüllerine başvurulabilir.
Ter kokusunu gün boyu en doğal şekilde uzaklaştırılması istiyor iseniz bu yöntemleri uygulayabilirsiniz.İbrahim Saraçoğlu hocamızın yapmış olduğu tavsiyelerine göre ; gün boyu ter kokusu olmaması için, kan taşı olarak da bilinen şap kullanılır. Koltuk altı birazcık ıslatılır ve bir iki kez şap sürdüğümüzde gün boyu ter kokusundan kurtuluruz.
Terlemenin Sebepleri:
* Egzersiz yapmak
* Sıcak havalar
* Sinirlilik, kaygı hali ya da stres
* Bazı hastalıklardan dolayı
* Duygusal sebeplerin tetiklediği terleme
Ter Kokusunu Önleme:
1* Adaçayı kaynatılır, ter kokan yerler bu suyla silinir. Pamuğa peçeteye ya da bir beze emdirilmiş adaçayının suyu, ter kokan yerler üstünde bir müddet tutulur.
2* Enginarın yapraklarını ve yenilen bölümleri yarım litre su da kaynatılır. İçine birazcık bal ilave edilip daha sonra günde 3* 4 bardak içilir.
3* Patlıcan kaynatılır,suyu ter kokan yerlere sürülür.
4* Her gün bir bardak adaçayı içmek olağandan fazla terlemeyi engeller.
5* Su ile dolu küvete 3 bardak domates suyu atın ve suyun içinde 15* 20 dakika bekleyin. Domates çok güçlü ter kesici bir gıdadır.
6* Ter kokusunu engellemek isteyenler , koltuk altını bir miktar sirke ile temizleyip bir müddet bekledikten sonra suyla yıkamalıdır.
7* Gece yatma dan evvel koltuk altlarınıza bir iki damla limon suyu sürerseniz , gün boyu olacak ter kokularını yaşamazsınız.
8* Çay, kahve ve kola gibi kafeinli içecekleri tüketmemeye çalışın.
9* Maydanoz , marul,ıspanak gibi yeşil renkli sebzeleri daha fazla tüketin. Zira bu besinlere yeşil rengini veren kloril maddesi vücut için koku gideren özelliğe sahiptir.
10* Acı baharatlar, soğan ve sarımsak gibi kokulu besinler terlemeyi arttırdığı gibi ter kokusunu da menfi şekilde etkilemektedir.
11* Geniş ,rahat ve pamuktan yapılmış giyecekler giyin. Dar giyeceklerden ve yapay maddelerden yapılmış giyecekleri kullanmamaya özen gösterin.
12* Magnezyum ve çinko noksanlığı de ter kokusuna neden olabilir. Bu minarelleri içeren gıdaları yiyebilirsiniz.
13* Mürsafi, şap, safran yeterince sıcak suyla karıştırılıp koltuk altına sürülmelidir.
14* Patlıcan ve enginar eşit miktarlardan kaynatılıp günde üç bardak içilmelidir.
ter nedir, ter kokusu nedir, ter kokusu nasıl geçer, ter kokusuna ne iyi gelir, ter kokusu nasıl önlenir, fazla terleme nasıl önlenir
Terleme; vücut sıcaklığını düzene sokan, vücudumuzu toksinlerden arındıran ve vücudun tuz dengesini koruyan canlı sağlığı için doğal bir vücut olayıdır.Ter, derideki ter bezlerinden salgılanan bir salgıdır. Bunun önüne geçmek için aşağıdaki bitki formüllerine başvurulabilir.
Ter kokusunu gün boyu en doğal şekilde uzaklaştırılması istiyor iseniz bu yöntemleri uygulayabilirsiniz.İbrahim Saraçoğlu hocamızın yapmış olduğu tavsiyelerine göre ; gün boyu ter kokusu olmaması için, kan taşı olarak da bilinen şap kullanılır. Koltuk altı birazcık ıslatılır ve bir iki kez şap sürdüğümüzde gün boyu ter kokusundan kurtuluruz.
Terlemenin Sebepleri:
* Egzersiz yapmak
* Sıcak havalar
* Sinirlilik, kaygı hali ya da stres
* Bazı hastalıklardan dolayı
* Duygusal sebeplerin tetiklediği terleme
Ter Kokusunu Önleme:
1* Adaçayı kaynatılır, ter kokan yerler bu suyla silinir. Pamuğa peçeteye ya da bir beze emdirilmiş adaçayının suyu, ter kokan yerler üstünde bir müddet tutulur.
2* Enginarın yapraklarını ve yenilen bölümleri yarım litre su da kaynatılır. İçine birazcık bal ilave edilip daha sonra günde 3* 4 bardak içilir.
3* Patlıcan kaynatılır,suyu ter kokan yerlere sürülür.
4* Her gün bir bardak adaçayı içmek olağandan fazla terlemeyi engeller.
5* Su ile dolu küvete 3 bardak domates suyu atın ve suyun içinde 15* 20 dakika bekleyin. Domates çok güçlü ter kesici bir gıdadır.
6* Ter kokusunu engellemek isteyenler , koltuk altını bir miktar sirke ile temizleyip bir müddet bekledikten sonra suyla yıkamalıdır.
7* Gece yatma dan evvel koltuk altlarınıza bir iki damla limon suyu sürerseniz , gün boyu olacak ter kokularını yaşamazsınız.
8* Çay, kahve ve kola gibi kafeinli içecekleri tüketmemeye çalışın.
9* Maydanoz , marul,ıspanak gibi yeşil renkli sebzeleri daha fazla tüketin. Zira bu besinlere yeşil rengini veren kloril maddesi vücut için koku gideren özelliğe sahiptir.
10* Acı baharatlar, soğan ve sarımsak gibi kokulu besinler terlemeyi arttırdığı gibi ter kokusunu da menfi şekilde etkilemektedir.
11* Geniş ,rahat ve pamuktan yapılmış giyecekler giyin. Dar giyeceklerden ve yapay maddelerden yapılmış giyecekleri kullanmamaya özen gösterin.
12* Magnezyum ve çinko noksanlığı de ter kokusuna neden olabilir. Bu minarelleri içeren gıdaları yiyebilirsiniz.
13* Mürsafi, şap, safran yeterince sıcak suyla karıştırılıp koltuk altına sürülmelidir.
14* Patlıcan ve enginar eşit miktarlardan kaynatılıp günde üç bardak içilmelidir.
ter nedir, ter kokusu nedir, ter kokusu nasıl geçer, ter kokusuna ne iyi gelir, ter kokusu nasıl önlenir, fazla terleme nasıl önlenir
26 Ocak 2015 Pazartesi
Metabolizmayı Hızlandıran İçecekler
Sponsorlu Bağlantılar:
Metabolizmayı Hızlandıran İçecekler
Bağırsaklarınız dahil bütün metabolizmanızın hızlı çalışması kilo vermenizi kolaylaştıracaktır. İşte bu içecek size bu konu ile ilgili çok yardımcı olacaktır;
1- Armutun suyu bağırsakları hızlı çalıştırır ve içerisindeki lifler yardımıyla kabızlık amaçlı bire birdir. Günde 2 bardak içebilirsiniz.
2- Ananas suyu diyet listelerinin olmazsa olmazı,idrar söktürücüdür, kurt ve benzeri bağırsak parazitlerini var ise düşürür, ayrıca bağırsakları da çabuklaştırır.
3- Bir bardak elma suyu içmeniz bile hazımsızlık sorunlarınızı giderir sizi hemen rahatlatır.
Eğer diyetteyseniz bu 3 içeceği listenize ekleyebilir ve gönül rahatlığıyla bu içeceklerden tadabilirsiniz. Elbette aşırıya kaçmadan.
Bağırsaklarınız dahil bütün metabolizmanızın hızlı çalışması kilo vermenizi kolaylaştıracaktır. İşte bu içecek size bu konu ile ilgili çok yardımcı olacaktır;
1- Armutun suyu bağırsakları hızlı çalıştırır ve içerisindeki lifler yardımıyla kabızlık amaçlı bire birdir. Günde 2 bardak içebilirsiniz.
2- Ananas suyu diyet listelerinin olmazsa olmazı,idrar söktürücüdür, kurt ve benzeri bağırsak parazitlerini var ise düşürür, ayrıca bağırsakları da çabuklaştırır.
3- Bir bardak elma suyu içmeniz bile hazımsızlık sorunlarınızı giderir sizi hemen rahatlatır.
Eğer diyetteyseniz bu 3 içeceği listenize ekleyebilir ve gönül rahatlığıyla bu içeceklerden tadabilirsiniz. Elbette aşırıya kaçmadan.
Siyah Noktalara Evde Kesin Çözüm
Sponsorlu Bağlantılar:
Siyah Noktalara Evde Kesin Çözüm
Siyah noktalara çözüm için evde uygulayabileceğimiz bir çok metod mevcuttur. Aynı zamanda siyah noktalar için bir çok kimyasal içerikli kremler bulunur. Sitemizde mümkün mertebe bitkisel tedavilere önem veriyoruz. Peki siyah noktalara ne iyi gelir? Siyah noktalar nasıl geçer? Siyah noktalara karşı ev reçetesi nedir?
Siyah Noktaların Bitkisel Tedavisi
1* Bir adet limonun kabuğunu rendeliyoruz. Sonrasında bir çorba kaşığı doğal yoğurdun içerisine bu limon rendesini ve bir yemek kaşığı kadar mısır unu koyuyoruz. Bu karışımı güzelce harmanlayıp yüzümüze masaj yaparak sürüyoruz. 15 dakika bekleip daha sonra yüzümüzü ılık suyla yıkıyoruz.
2* Bir adet kırmızı turp alın, bunu güzelce yıkayın. Kabuklarıyla beraber rendeleyin. Sonra bu rendelenmiş turbu bir tülbent yardımı ile süzün. Çıkan turp suyunu elma sirkesi ile karıştırın. Bu karışımı güneş görmeyen bir yerde üç gün bekletin. Üç gün geçtikten sonra bir pamuk veye peçete kullanarak bu karışımı siyah noktalarınıza sürün. Bu metodu günlük olarak uygulayın . Üçüncü günden sonra siyah noktalarınıza etki ettiğini göreceksiniz. Kesin neticeler ise 7* 10 gün sonra belli olacaktır.
3* Yarım su bardağı su alın ve içerisine üç yemek kaşığı elma sirkesi dökün ve kaynatın. Sonrasında ateşi kısın ve üzerini bir tülbent ile kapatın ve çıkan buhara yüzünüzü tutun. On beş yirmi dakika yüzünüz buharda kalsın. Bu metod siyah noktalarınız gözeneklerini açacaktır. Sonra tekrar az bir miktar su ve bir o kadar da sirke alarak karıştırın. Bu karışımla da yüzünüzü silin. Bu işlemi bir hafta da iki kez tekrarlamanız siyah noktalardan kurtulmak amacıyla yeter.
4* Bir tutam kadar yabani kekik yaprağı, nane ve ıhlamuru bir kaba koyup üzerine su ilave ettikten sonra kaynatın. Kaynama bittikten sonra karışım kenara alınır ve soğuduktan sonra siyah noktalara sürülür.
5* Bir adet salatalığı alın ve kabuklarını soyun. Daha sonra suyunu çıkarın. Salatalık suyunun içerisine bir türk kahvesi fincanı limon suyu , bir çorba kaşığı badem yağı ve çırpılmış bir tane yumurtanın akını ilave edilmektedir. İyice karıştırılır. Bu karışıma hamur yoğunluğuna gelene kadar patates unu katılır ve yoğurulur. Hazır olan kremi yüzünüze sürdükten sonrayaklaşık yirmi* yirmi beş dakika bekletin. Sonrasında yüzünüzü ılık su ile yıkayın.
Siyah noktalardan kurtulduktan sonra her sabah yüzümüze gül suyu ile silersek yüzümüz "bebek" gibi olacaktır.
Siyah noktalara çözüm için evde uygulayabileceğimiz bir çok metod mevcuttur. Aynı zamanda siyah noktalar için bir çok kimyasal içerikli kremler bulunur. Sitemizde mümkün mertebe bitkisel tedavilere önem veriyoruz. Peki siyah noktalara ne iyi gelir? Siyah noktalar nasıl geçer? Siyah noktalara karşı ev reçetesi nedir?
Siyah Noktaların Bitkisel Tedavisi
1* Bir adet limonun kabuğunu rendeliyoruz. Sonrasında bir çorba kaşığı doğal yoğurdun içerisine bu limon rendesini ve bir yemek kaşığı kadar mısır unu koyuyoruz. Bu karışımı güzelce harmanlayıp yüzümüze masaj yaparak sürüyoruz. 15 dakika bekleip daha sonra yüzümüzü ılık suyla yıkıyoruz.
2* Bir adet kırmızı turp alın, bunu güzelce yıkayın. Kabuklarıyla beraber rendeleyin. Sonra bu rendelenmiş turbu bir tülbent yardımı ile süzün. Çıkan turp suyunu elma sirkesi ile karıştırın. Bu karışımı güneş görmeyen bir yerde üç gün bekletin. Üç gün geçtikten sonra bir pamuk veye peçete kullanarak bu karışımı siyah noktalarınıza sürün. Bu metodu günlük olarak uygulayın . Üçüncü günden sonra siyah noktalarınıza etki ettiğini göreceksiniz. Kesin neticeler ise 7* 10 gün sonra belli olacaktır.
3* Yarım su bardağı su alın ve içerisine üç yemek kaşığı elma sirkesi dökün ve kaynatın. Sonrasında ateşi kısın ve üzerini bir tülbent ile kapatın ve çıkan buhara yüzünüzü tutun. On beş yirmi dakika yüzünüz buharda kalsın. Bu metod siyah noktalarınız gözeneklerini açacaktır. Sonra tekrar az bir miktar su ve bir o kadar da sirke alarak karıştırın. Bu karışımla da yüzünüzü silin. Bu işlemi bir hafta da iki kez tekrarlamanız siyah noktalardan kurtulmak amacıyla yeter.
4* Bir tutam kadar yabani kekik yaprağı, nane ve ıhlamuru bir kaba koyup üzerine su ilave ettikten sonra kaynatın. Kaynama bittikten sonra karışım kenara alınır ve soğuduktan sonra siyah noktalara sürülür.
5* Bir adet salatalığı alın ve kabuklarını soyun. Daha sonra suyunu çıkarın. Salatalık suyunun içerisine bir türk kahvesi fincanı limon suyu , bir çorba kaşığı badem yağı ve çırpılmış bir tane yumurtanın akını ilave edilmektedir. İyice karıştırılır. Bu karışıma hamur yoğunluğuna gelene kadar patates unu katılır ve yoğurulur. Hazır olan kremi yüzünüze sürdükten sonrayaklaşık yirmi* yirmi beş dakika bekletin. Sonrasında yüzünüzü ılık su ile yıkayın.
Siyah noktalardan kurtulduktan sonra her sabah yüzümüze gül suyu ile silersek yüzümüz "bebek" gibi olacaktır.
Etiketler:
burundaki siyah noktalar,
siyah noktalar,
yüzdeki siyah noktalar
Gastritin Bitkisel Tedavisi
Sponsorlu Bağlantılar:
Gastrit Nedir? Gastrit Bitkisel Tedavisi Nasıldır?
Midenin iç yüzündeki zarın iltihaplanması neticesi meydana gelen bir rahatsızlıktır. Mide iltihabı ya da mide nezlesi de denilir.
Gastrit sebepleri: Ağır yemekler, fazla kuru ya da sert yiyecekler, hamur işleri, tatlılar, acı ve baharatlı yiyecekler, alkol, fazlaca miktarda çay, kahve ya da sigara içmek, yemek saatlerinin düzensiz olması, hızlı hızlı ve çiğnemeden yemek, fazla ilaç kullanmak, ateşli hastalıklar, karaciğer ya da safra kesesi hastalıkları, kalp hastalıkları ya da romatizmadır. Tedaviye başlama dan evvel hastalığın nedenini saptamak gerekir.
Gastrit Belirtileri: Mide ağrısı, bulantı ya da kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, ansızın çıkan ateş, baş dönmesi, dilde beyaz pas, bitkinlik görülmektedir. Midenin üzerine bastırılınca da ağrı hissi duyulur. Bu belirtiler bilhassa ilk bahar ve son bahar aylarında artmaktadır. Tedavisi : perhiz ve dinlenme şarttır. Hastalığı doğuran sebepler ortadan kaldırılır. Hafif gıdalar yenir. Aspirin gibi ilçlar kullanılmaz. Yemekler, yavaşça ve çok çiğnenerek yenir.
Gastrit Bitkisel Tedavisi
1* İnek sütünden yapılmış ayran, nar şerbeti ve ayva şerbeti bol bol içmek gerekir.
2* Bir bardak arpa suyunu ve bir bardak nar suyunu karıştırılarak içmek gerekir.
3* Elli gram arap zamkı ile birlikte elli gram kitre karıştırılarak birer kaşık yutulmaya devam edilmektedir.
4* Koyun otu şerbeti ve pelin otu şerbeti birer bardak içilir.
5* Çelik bir demir kızdırılır ve süte batırılarak söndürülür. Bu sütten içilir,kuru üzüm ve nar yenilmeye devam edilmektedir.
6* Kaymağı alınmış yoğurt, ayva şerbeti ve nar şerbetinden bol bol içilmeye devam edilmektedir.
7* Bir litre arpa suyu ve bir litre nar suyu karıştırılıp bardak bardak içmek gerekir.
8* Bir litre arpa suyu , bir litre demirhindi suyu ve bir litre erik suyu karıştırılarak karışım oluşturulur ve içilir.
9* Beş gram tabaşir , elli gram üzüm koruğu suyu, üç gram kilermeni , üç gram sirke ve yirmi beş gram limon. Bu maddeler alınıp karışım yapılır ve bu karışımdan kaşık kaşık yenir.
10* Yüz gram kişniş, yüz gram hindiba tohumu, on iki gram sarı gül , otuz gram mesteki, dokuz gram karanfil, dokuz gram sandal, dokuz gram menekşe çiçeği, dokuz gram miyen balı.
Bu maddeler toz yapılır, yeterince nane suyu ile iç defa kaynatılır, elde edilen karışıma şeker ilave edilir,macun gibi yapılır ve onar gram yutulmaya devam edilmektedir.
11* Nar şerbeti, koyun otu şerbeti ve pelin otu şerbeti. Bu şerbetlerin her birisine şeker ilave edilerek ayrı ayrı içmek gerekir.
12* Kırk gün sabahları aç karnına birer kase süte üçer kaşık bal ilave edilip içmek gerekir.
13* Otuz gram taze nane kaynatılarak sabahları aç karnına bal ile birer bardak içilmelidir. İyi olana kadar devam etmek gerekir.
Midenin iç yüzündeki zarın iltihaplanması neticesi meydana gelen bir rahatsızlıktır. Mide iltihabı ya da mide nezlesi de denilir.
Gastrit sebepleri: Ağır yemekler, fazla kuru ya da sert yiyecekler, hamur işleri, tatlılar, acı ve baharatlı yiyecekler, alkol, fazlaca miktarda çay, kahve ya da sigara içmek, yemek saatlerinin düzensiz olması, hızlı hızlı ve çiğnemeden yemek, fazla ilaç kullanmak, ateşli hastalıklar, karaciğer ya da safra kesesi hastalıkları, kalp hastalıkları ya da romatizmadır. Tedaviye başlama dan evvel hastalığın nedenini saptamak gerekir.
Gastrit Belirtileri: Mide ağrısı, bulantı ya da kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, ansızın çıkan ateş, baş dönmesi, dilde beyaz pas, bitkinlik görülmektedir. Midenin üzerine bastırılınca da ağrı hissi duyulur. Bu belirtiler bilhassa ilk bahar ve son bahar aylarında artmaktadır. Tedavisi : perhiz ve dinlenme şarttır. Hastalığı doğuran sebepler ortadan kaldırılır. Hafif gıdalar yenir. Aspirin gibi ilçlar kullanılmaz. Yemekler, yavaşça ve çok çiğnenerek yenir.
Gastrit Bitkisel Tedavisi
1* İnek sütünden yapılmış ayran, nar şerbeti ve ayva şerbeti bol bol içmek gerekir.
2* Bir bardak arpa suyunu ve bir bardak nar suyunu karıştırılarak içmek gerekir.
3* Elli gram arap zamkı ile birlikte elli gram kitre karıştırılarak birer kaşık yutulmaya devam edilmektedir.
4* Koyun otu şerbeti ve pelin otu şerbeti birer bardak içilir.
5* Çelik bir demir kızdırılır ve süte batırılarak söndürülür. Bu sütten içilir,kuru üzüm ve nar yenilmeye devam edilmektedir.
6* Kaymağı alınmış yoğurt, ayva şerbeti ve nar şerbetinden bol bol içilmeye devam edilmektedir.
7* Bir litre arpa suyu ve bir litre nar suyu karıştırılıp bardak bardak içmek gerekir.
8* Bir litre arpa suyu , bir litre demirhindi suyu ve bir litre erik suyu karıştırılarak karışım oluşturulur ve içilir.
9* Beş gram tabaşir , elli gram üzüm koruğu suyu, üç gram kilermeni , üç gram sirke ve yirmi beş gram limon. Bu maddeler alınıp karışım yapılır ve bu karışımdan kaşık kaşık yenir.
10* Yüz gram kişniş, yüz gram hindiba tohumu, on iki gram sarı gül , otuz gram mesteki, dokuz gram karanfil, dokuz gram sandal, dokuz gram menekşe çiçeği, dokuz gram miyen balı.
Bu maddeler toz yapılır, yeterince nane suyu ile iç defa kaynatılır, elde edilen karışıma şeker ilave edilir,macun gibi yapılır ve onar gram yutulmaya devam edilmektedir.
11* Nar şerbeti, koyun otu şerbeti ve pelin otu şerbeti. Bu şerbetlerin her birisine şeker ilave edilerek ayrı ayrı içmek gerekir.
12* Kırk gün sabahları aç karnına birer kase süte üçer kaşık bal ilave edilip içmek gerekir.
13* Otuz gram taze nane kaynatılarak sabahları aç karnına bal ile birer bardak içilmelidir. İyi olana kadar devam etmek gerekir.
25 Ocak 2015 Pazar
Sağlıklı Kilo Almak İçin Ne Yapmak Gerek?
Sponsorlu Bağlantılar:
Sağlıklı Kilo Almak İçin Ne Yapmak Gerek
Çevrenizdeki birçoğu insan fazla kilolarından şikayet eder. Bunun yanında sizin gibi, sağlıklı kilo almak isteyenlerin de olduğu bir grup bulunur. Çoğu kişi bunun nedenini anlamaz ve size şaşkın gözlerle bakar.
Ancak görünüşünüzden memnun değilseniz, "çok zayıfsın" lafını duymaktan sıkılmış iseniz veya hastalıktan yeni çıktıysanız kilo almak istemeniz gayet normaldir. Peki sağlıklı bir şekilde kilo almanın formülü nedirı Hızlı kilo almak olanaklı müdürı
Zannedilenin aksine, kilo almak da en az kilo vermek gibi zor olabilir. Lakin sağlıklı yollardan, kaidelere uyarak ve planlı bir şekilde beslenerek, istediğiniz kiloya daha basit ulaşabilirsiniz. İşte size kilo almanızda yardımcı olacak altın değerinde ipuçları;
Vücut Tipinizi Bilin ve Bunu Kabullenin
Genleriniz, vücut tipinizin ve kilonuzun belirlenmesinde büyük rolü bulunur. "Oldukça sağlıklı bir insanım ama neden zayıfımı" diyorsanız, ailenizdeki başka kişileri inceleyin. Eğer onlar da birçoğu kez sizin gibiyse, durumunuzu fazla dert etmenize gerek yoktur.
Sakın unutmayın, insan vücudu yalnızca genlerin izin vermiş olduğu ölçüde değişime uğrayabilir. Zayıfsanız fakat sağlıklıysanız, en fazla bir kaç kilo alıp görünüş olarak da kendinizi memnun edebilirsiniz. Daha fazlası için uğraşmak, her zaman istediğiniz neticesi vermeyebilir.
Duyduğunuz O Mucize Kilo Alma Yöntemlerine Dikkat Edin!
Piyasada hızlı bir şekilde kilo aldırmayı iddia edici yüzlerce ürün bulunmakta. Eğer amacınız sağlıklı bir şekilde kilo almak ise, bu tarz ürünlerden uzak durmaya çabalayın. Aynı şekilde de zayıflama ürünlerini satın almak istiyorsanız, alacak olduğunuz ürünü iyice araştırın.
Sporcu ürünleri bu kategoride en rahat güvenebilecek olduğunuz ürünlerdir. Doğal bileşenlere sahip olduklarından, doğru miktarda tüketerek sağlıklı kilo alma amacınıza ulaşabilirsiniz. Bilhassa spor yaparak kilo almak isteyenler, bu ürünleri beslenme programından eksik etmemelidir.
Kilo Almak İçin Çok Yemek mi Yoksa Kaliteli Yemek mi?
Sağlıklı kilo almanın en mühim formülü, tükettiğiniz bütün yiyeceklerin doyurucu açıdan zengin olmasına dikkat etmektir. Size "boş kalori" sağlayan cips, meşrubat ve şekerler ile sağlıklı bir şekilde kilo alamazsınız. Her öğününüzde, protein, karbonhidrat, yağ ve vitamin yönünden zengin bir beslenme programı oluşturmanız gerekir.
Sağlıklı kilo almak istiyorsanız, aşağıdaki tavsiyelere uymanızda fayda bulunmakta.
Eğer yemek yediğinizde hemen doyuyorsanız, günde 5 ila 6 öğün yemek yemeye çalışın. Yemekler den evvel ve sonra sıvı yiyebilirsiniz. Lakin yemek esnasında sıvı tüketirseniz, mideniz dolar ve daha az yemek yersiniz. Bundan ötürü yemek esnasında sıvı tüketmeyin.
Mısır gevreklerini ve toz içecekleri, su yerine süt kullanarak hazırlayın. Kilo almak amacıyla bu karışımlara bal, kuru meyve veya kuru yemişler de ekleyebilirsiniz.
Yemeklerinizle birlikte yediğiniz salataları, zeytinyağı veya fındık yağı gibi sağlıklı yağlar ekleyip tüketin. Bu, sağlıklı kilo almanıza yardımcı olacaktır.
En sağlıklı şekilde kilo almak için, bir diyetisyene başvurun ve ihtiyaçlarınıza özel bir beslenme programı hazırlamasını isteyin.
Çevrenizdeki birçoğu insan fazla kilolarından şikayet eder. Bunun yanında sizin gibi, sağlıklı kilo almak isteyenlerin de olduğu bir grup bulunur. Çoğu kişi bunun nedenini anlamaz ve size şaşkın gözlerle bakar.
Ancak görünüşünüzden memnun değilseniz, "çok zayıfsın" lafını duymaktan sıkılmış iseniz veya hastalıktan yeni çıktıysanız kilo almak istemeniz gayet normaldir. Peki sağlıklı bir şekilde kilo almanın formülü nedirı Hızlı kilo almak olanaklı müdürı
Zannedilenin aksine, kilo almak da en az kilo vermek gibi zor olabilir. Lakin sağlıklı yollardan, kaidelere uyarak ve planlı bir şekilde beslenerek, istediğiniz kiloya daha basit ulaşabilirsiniz. İşte size kilo almanızda yardımcı olacak altın değerinde ipuçları;
Vücut Tipinizi Bilin ve Bunu Kabullenin
Genleriniz, vücut tipinizin ve kilonuzun belirlenmesinde büyük rolü bulunur. "Oldukça sağlıklı bir insanım ama neden zayıfımı" diyorsanız, ailenizdeki başka kişileri inceleyin. Eğer onlar da birçoğu kez sizin gibiyse, durumunuzu fazla dert etmenize gerek yoktur.
Sakın unutmayın, insan vücudu yalnızca genlerin izin vermiş olduğu ölçüde değişime uğrayabilir. Zayıfsanız fakat sağlıklıysanız, en fazla bir kaç kilo alıp görünüş olarak da kendinizi memnun edebilirsiniz. Daha fazlası için uğraşmak, her zaman istediğiniz neticesi vermeyebilir.
Duyduğunuz O Mucize Kilo Alma Yöntemlerine Dikkat Edin!
Piyasada hızlı bir şekilde kilo aldırmayı iddia edici yüzlerce ürün bulunmakta. Eğer amacınız sağlıklı bir şekilde kilo almak ise, bu tarz ürünlerden uzak durmaya çabalayın. Aynı şekilde de zayıflama ürünlerini satın almak istiyorsanız, alacak olduğunuz ürünü iyice araştırın.
Sporcu ürünleri bu kategoride en rahat güvenebilecek olduğunuz ürünlerdir. Doğal bileşenlere sahip olduklarından, doğru miktarda tüketerek sağlıklı kilo alma amacınıza ulaşabilirsiniz. Bilhassa spor yaparak kilo almak isteyenler, bu ürünleri beslenme programından eksik etmemelidir.
Kilo Almak İçin Çok Yemek mi Yoksa Kaliteli Yemek mi?
Sağlıklı kilo almanın en mühim formülü, tükettiğiniz bütün yiyeceklerin doyurucu açıdan zengin olmasına dikkat etmektir. Size "boş kalori" sağlayan cips, meşrubat ve şekerler ile sağlıklı bir şekilde kilo alamazsınız. Her öğününüzde, protein, karbonhidrat, yağ ve vitamin yönünden zengin bir beslenme programı oluşturmanız gerekir.
Sağlıklı kilo almak istiyorsanız, aşağıdaki tavsiyelere uymanızda fayda bulunmakta.
Eğer yemek yediğinizde hemen doyuyorsanız, günde 5 ila 6 öğün yemek yemeye çalışın. Yemekler den evvel ve sonra sıvı yiyebilirsiniz. Lakin yemek esnasında sıvı tüketirseniz, mideniz dolar ve daha az yemek yersiniz. Bundan ötürü yemek esnasında sıvı tüketmeyin.
Mısır gevreklerini ve toz içecekleri, su yerine süt kullanarak hazırlayın. Kilo almak amacıyla bu karışımlara bal, kuru meyve veya kuru yemişler de ekleyebilirsiniz.
Yemeklerinizle birlikte yediğiniz salataları, zeytinyağı veya fındık yağı gibi sağlıklı yağlar ekleyip tüketin. Bu, sağlıklı kilo almanıza yardımcı olacaktır.
En sağlıklı şekilde kilo almak için, bir diyetisyene başvurun ve ihtiyaçlarınıza özel bir beslenme programı hazırlamasını isteyin.
Doğum Kiloları Nasıl Verilir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Doğum Kiloları Nasıl Verilir?
Kadın vücudu daha gebeliğin en başından başlayıp kendisini hem doğuma hem de doğumdan sonranda bebeği emzirmeye hazırlar. Göğüsler şişer ve hassaslaşır, karın bölgesinde yağlar depolanmaya başlar, bel kalınlaşır… Bu değişikliklerin tamamının amacı sizi kusursuz bir anne yapmaktır.
Doğumhaneden çıktığınızda aldığınız kiloların yaklaşık 6 ila 7 kg’ını kaybetmişsinizdir. Bu ağırlığın bir kısmı bebek, bir kısmı gebelik suyu ve bebeğin eşi dediğimiz plasenta'dır. Fakat geride verilmeyi bekleyen fazla kilolarınız hala vardır . Esasında bu kilolar korkutucu kilolar olmaz. Normalde emziklilik sürecinde bu kilolardan çok rahat bir şekilde kurtulursunuz. Peki doğum kilolarınız gitmiyorsa, hala doğum yaptığınız kiloda takılarak kaldıysanız ne olacakı Hatanın nerede olduğunu nasıl bulabilirizı
GEREĞİNDEN FAZLA BESİN TÜKETİYOR OLABİLİRSİNİZ
Bu süreçte kilo verilememesinin en bilindik sebebi diyetsel hatalardır. Bu süreçte annelerin birçoğu kez yaşadıkları sıkıntılardan bir tanesi olan sütlerinin azalış korkusu bazı zamanlar kilo kayıplarını zorlaştırmaktadır. Zira süt artırmak amacıyla genel olarak başvurulan besinler şeker muhteviyatı yüksek, tatlı besinlerdir. Bu gıdaların tüketimi, annelerin gerektiğinden çok enerji almalarına, ötürüyle de kilo kazanımlarına neden olur. Gebelik süreci boyunca ""sen 2 canlısın 2 kişilik ye"" öğütlerinin ardından emziklilik süreci boyunca de "" Tatlı ye ki sütün bol olsun"" öğütlerinin uygulanması bu iki sürecin ardından kilolarla baş başa kalınmasına neden olur. Unutulmaması lazım olan şey; ""Bebeğimden bana yadigar kilolarım kaldı"" diyen anneler emziklilik süreci boyunca gerektiğinden çok yiyecek tüketerek fazla enerji alan anneler olduğudur. Oysa süt verimini artırmak amacıyla başvuruluşu lazım olan besinler bilinenin tam tersi şeker muhteviyatı çok olan besinler olmaz. Anne sütünün verimini artıran gıdaları şu şekilde sıralayabiliriz;
· Su
· Maden suyu
· Sebze
· Meyve
· Meyve suları
· Süt
· Kefir
· Ayran
· Yoğurt
· Şekersiz kompostolar
· Az yağlı yapılmış çorbalar
· Tam taneli buğday ekmekleri
· Bulgur
· Yulaf
· Kurubaklagiller
Görüldüğü üzere; içinde suyun bulunmuş olduğu ve vitamin ve minerallerin bol olduğu besinler, anne sütünü artırmak amacıyla tüketimi lazım olan en doğru besinlerdir.
TİROİDLERİNİZ BOZULMUŞ OLABİLİR
Tiroid rahatsızlığı gebelik süreci boyunca genelde görülmekte olan bir problemdir. Hatta gebelik süresince doktorunuz aralıklarla tiroid işlev testlerinizi ölçtürür. Genellikle görülmekte olan bozulma şekli tiroidlerin az çalışma halidir. Bu durum genelde doğum sonrası da devam eder. Hatta birtakım hallerde tiroidlerin çalışması doğum sonrası bozulur. Az çalışmakta olan tiroidleriniz var ise emzirme süreci boyunca kilo veremezsiniz. Hatta sütünüzü artırmaya çalışırken, yani bol yiyecek tüketirken süt veriminiz bile azalmaya başlamaktadır. Tükettiğiniz besinler sizde yağlanma yapmaktadır. Ya hastaneden çıktığınız kiloda kalırsınız veya kilo almaya başlarsınız. Bunun teşhisi de tedavisi de oldukça kolaydır. Aile doktorunuza ya da herhangi bir hastaneye gidip troid testlerinizi yaptırın. Eğer bozukluk var ise size ilaç tedavisi başlanacaktır. İlaç tedavisi yardımıyla troidleriniz normal çalışmaya başlayacak sizde kilolarınızı kolayca vereceksiniz.
Bebeğiniz 1 yaşına geldiği zaman normal bir kadın vücudunun doğum öncesindeki haline dönmüş olması beklenir. Kilo kontrolünüzü yalnız başınıza yapmakta zorlanıyor iseniz mutlak suretle bir diyetisyen ile beraber çalışın ve diyetisyeninizden destek alın. Sağlıklı ve fit günler sizin olsun.
İlgili aramalar: doğum kiloları, hamilelik kiloları, doğum kiloları nasıl verilir, doğum kiloları nasıl atılır, hamilelik kilolarını atmak için ne yapmak gerekir
Kadın vücudu daha gebeliğin en başından başlayıp kendisini hem doğuma hem de doğumdan sonranda bebeği emzirmeye hazırlar. Göğüsler şişer ve hassaslaşır, karın bölgesinde yağlar depolanmaya başlar, bel kalınlaşır… Bu değişikliklerin tamamının amacı sizi kusursuz bir anne yapmaktır.
Doğumhaneden çıktığınızda aldığınız kiloların yaklaşık 6 ila 7 kg’ını kaybetmişsinizdir. Bu ağırlığın bir kısmı bebek, bir kısmı gebelik suyu ve bebeğin eşi dediğimiz plasenta'dır. Fakat geride verilmeyi bekleyen fazla kilolarınız hala vardır . Esasında bu kilolar korkutucu kilolar olmaz. Normalde emziklilik sürecinde bu kilolardan çok rahat bir şekilde kurtulursunuz. Peki doğum kilolarınız gitmiyorsa, hala doğum yaptığınız kiloda takılarak kaldıysanız ne olacakı Hatanın nerede olduğunu nasıl bulabilirizı
GEREĞİNDEN FAZLA BESİN TÜKETİYOR OLABİLİRSİNİZ
Bu süreçte kilo verilememesinin en bilindik sebebi diyetsel hatalardır. Bu süreçte annelerin birçoğu kez yaşadıkları sıkıntılardan bir tanesi olan sütlerinin azalış korkusu bazı zamanlar kilo kayıplarını zorlaştırmaktadır. Zira süt artırmak amacıyla genel olarak başvurulan besinler şeker muhteviyatı yüksek, tatlı besinlerdir. Bu gıdaların tüketimi, annelerin gerektiğinden çok enerji almalarına, ötürüyle de kilo kazanımlarına neden olur. Gebelik süreci boyunca ""sen 2 canlısın 2 kişilik ye"" öğütlerinin ardından emziklilik süreci boyunca de "" Tatlı ye ki sütün bol olsun"" öğütlerinin uygulanması bu iki sürecin ardından kilolarla baş başa kalınmasına neden olur. Unutulmaması lazım olan şey; ""Bebeğimden bana yadigar kilolarım kaldı"" diyen anneler emziklilik süreci boyunca gerektiğinden çok yiyecek tüketerek fazla enerji alan anneler olduğudur. Oysa süt verimini artırmak amacıyla başvuruluşu lazım olan besinler bilinenin tam tersi şeker muhteviyatı çok olan besinler olmaz. Anne sütünün verimini artıran gıdaları şu şekilde sıralayabiliriz;
· Su
· Maden suyu
· Sebze
· Meyve
· Meyve suları
· Süt
· Kefir
· Ayran
· Yoğurt
· Şekersiz kompostolar
· Az yağlı yapılmış çorbalar
· Tam taneli buğday ekmekleri
· Bulgur
· Yulaf
· Kurubaklagiller
Görüldüğü üzere; içinde suyun bulunmuş olduğu ve vitamin ve minerallerin bol olduğu besinler, anne sütünü artırmak amacıyla tüketimi lazım olan en doğru besinlerdir.
TİROİDLERİNİZ BOZULMUŞ OLABİLİR
Tiroid rahatsızlığı gebelik süreci boyunca genelde görülmekte olan bir problemdir. Hatta gebelik süresince doktorunuz aralıklarla tiroid işlev testlerinizi ölçtürür. Genellikle görülmekte olan bozulma şekli tiroidlerin az çalışma halidir. Bu durum genelde doğum sonrası da devam eder. Hatta birtakım hallerde tiroidlerin çalışması doğum sonrası bozulur. Az çalışmakta olan tiroidleriniz var ise emzirme süreci boyunca kilo veremezsiniz. Hatta sütünüzü artırmaya çalışırken, yani bol yiyecek tüketirken süt veriminiz bile azalmaya başlamaktadır. Tükettiğiniz besinler sizde yağlanma yapmaktadır. Ya hastaneden çıktığınız kiloda kalırsınız veya kilo almaya başlarsınız. Bunun teşhisi de tedavisi de oldukça kolaydır. Aile doktorunuza ya da herhangi bir hastaneye gidip troid testlerinizi yaptırın. Eğer bozukluk var ise size ilaç tedavisi başlanacaktır. İlaç tedavisi yardımıyla troidleriniz normal çalışmaya başlayacak sizde kilolarınızı kolayca vereceksiniz.
Bebeğiniz 1 yaşına geldiği zaman normal bir kadın vücudunun doğum öncesindeki haline dönmüş olması beklenir. Kilo kontrolünüzü yalnız başınıza yapmakta zorlanıyor iseniz mutlak suretle bir diyetisyen ile beraber çalışın ve diyetisyeninizden destek alın. Sağlıklı ve fit günler sizin olsun.
İlgili aramalar: doğum kiloları, hamilelik kiloları, doğum kiloları nasıl verilir, doğum kiloları nasıl atılır, hamilelik kilolarını atmak için ne yapmak gerekir
Hamilelikte Hassas Olma Durumu
Sponsorlu Bağlantılar:
Gebelikte Hassas Olma Durumu
Gebelik her kadının hayatında bir dönüm noktası. Hamile olduğunu öğrenen her kadın yeni bir çağa giriyor. Bu süreçte yaşanmakta olan fiziksel değişikliklerin yanında bir de psikolojik farklılıklar ekleniyor. Tüm duyguları aynı anda yaşayan anne adayı, kendine destek arıyor.
Bu süreçte bütün duyguların bir arada yaşanması epey normaldir. Zira anne hem hamileliği hem de kendisini keşfetmeye başlamıştır. Kendini farklı ve değişen bir bedende izlemlerken, hamileliğin getirdiği fiziksel problemleri yaşarken, bir taraftan da bebekle ilgili aklında meydana gelen bir çok soruyla da baş etmeye çalışmaktadır. Bu durumda annenin yapması lazım olan tek şey; hamilelik durumunu kabullenip, bütün bu yaşanmakta olan duyguların bu çağa has olduğunu düşünmesidir. Bununla birlikte, bebeğin içerde kendisine bağlı yaşadığını hissetmeli, arkasına yaslanarak bunun keyfini çıkartmalıdır.
İnsanlar bilmedikleri konularda daha çok telaşlanır, acemilik çeker ve sorun yaşarlar. Bundan dolayı hamilelikte ilk adım kafi bilgi edinme olmalıdır. Bilgiyi doğru kaynaktan almak kadar bilginin veriliş tarzı da önemlidir. Kontrolü kaybetmemek ve daha az sorun yaşamak için, mutlak suretle annenin rahat edeceği bir doktorla bu süreci geçirmesi en iyi seçimdir. Zira anne adayı dokuz ay boyunca, fiziksel değişimin getirdiği rahatsızlıkların yanında, endişe, korku, telaş, endişe ve huzursuzluğu da yaşar.
Doktor haricinde, daha çok bilgi alabileceği kitaplardan, internetten ve hamilelik kurslarından da faydalanabilir . Böylelikle daha fazla bilginin vermiş olduğu güç ve bilinçlilikle daha az telaş ve acemilik yaşanacaktır. Anne adayı, hamilelikte yaşadığı psikolojik problemler dışında, doğum konusundaki menfi düşüncelerini de bu şekilde aydınlığa kavuşturabilir.
Fiziksel olarak yaşanılmakta olan her türlü rahatsızlıklar ve problemler anneyi hamilelikten soğutmamalı, her zaman doğacak olan bebeğin mutluluğu ve bu sorunların kısa bir süre sonra biteceği düşünülmelidir. Bebeğe iyi bir anne olup olamama kaygısı, iyi bir gelecek verememe korkusu, sağlıklı bir doğum gerçekleştirememe kaygısı annenin aklını devamlı meşgul edecektir. Oysa bu düşünceleri uykularını kaçıracak kadar büyütmek yersizdir. Çünkü, doğumdan sonranda bebeğini kucağına alan annenin düşünceleri bütünüyle değişecek, ona dokunmanın vermiş olduğu heyecanla bu endişeler silinecektir.
Anne adayının eşi ve ailesi ile olan ilişkisi de bu süreçte çok büyük rol oynamaktadır. Dolayısıyla yeni anne korkularını, kaygılarını, problemlerini bilhassa eşi ile paylaşmalıdır. Anne ve baba, ebeveyn olma sorumluluklarını beraber üzerlerine almalıdırlar. Eşinin bu yardımıyla anne duygusal olarak beslenir ve kendine güven duyar duruma gelmektedir. Annenin sağlıklı psikolojik durumu, bebeği de olumlu şekilde etkileyecektir. Eş desteğinin yanında aile ve arkadaş yardımı de önemlidir. Bazı sorunları eş yerine, bir anne veya hamilelik hususunda tecrübeli bir arkadaş yardımıyla çözmek daha basit olabilmektedir.
Sağlıklı çocuk yetiştirmek hamilelik süreci boyunca başlayan bir evredir. Anne adayı kendi duygularını doğru tanıdıkça, bebeğine daha sağlıklı bir anne modeli oluşturacaktır. Eğer duygularını tanımaktan kaçınır, onları görmezden gelirse, destek almaz ise gerginlik ve stres dolu bir dönem yaşanması ve bunun bebeği de etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.
Anne bütün bu duyguları yaşarken birazcık daha sakinleşmek için, kolay bir spor veya bir hobi ile uğraşabilir. Bunlar; yüzme, yürüyüş, resim yapma, boncuklarla uğraşma, dikiş dikme, yeni yemek tarifleri deneme gibi uğraşlar olabilir. Eğer çalışıyorsa ve sağlıklı bir hamilelik geçiriyorsa iş yerine doktor gözetiminde devam edebilmektedir. Bu şekilde kendisini meşgul ederek, hamilelik endişeleri ile daha az yüz yüze gelecek ve daha az endişe duyacaktır. Önemi olan olan dokuz ay süresince, stresten uzak, sakin ve huzurlu günler yaşamaktır.
Hamile olmasalar bile kadınların bakımlı olma çabaları onları rahatlatmakta ve psikolojilerini olumlu şekilde etkilemektedir.
Dolayısıyla, anne adayları kendilerini daha iyi hissetmeleri açısından; el* ayak bakımı, saç şekillerinde değişiklik, bir kaç giysi ve aksesuvar alışverişi, farklı renkte makyaj malzemeleri ile kendilerini olumlu şekilde motive edebilirler. Bu konuda dikkat edilişi lazım olan konu, yapılmakta olan bakım metodlarının hijyen ve sağlıklı ürünler çerçevesinde oluşudur. Bunların haricinde; düzenli uyuma, dengeli beslenme, arada ılık duş alma ve masaj yaptırma gibi şeyler de hamilelik sürecini rahat geçirmek amacı ile gözardı edilmemelidir.
Özetle, bilinmesi lazım olan tek şey; hamile bir kadının çok duyarlı olduğudur. Üzerinde durulmaması lazım olan çok kolay bir konuyu büyütebilir, küçük bir hadisede saatlerce gözyaşı dökebilir, olmadık şeylere sinirlenebilirler. Hamile anne bunun her ne kadar farkında olsa bile, kendisini tutamadığı da ayrı bir açıktır. Unutulmamalıdır ki; hamilelik, doğum ve arkasından gelen annelik, her kadının yaşamak isteyeceği ve bilinç sahibi bir şekilde yaklaşılırsa, büyük mutlulukları beraberinde getiren, kadınlara verilmiş en güzel armağandır.
İlgili aramalar: hamilelikte hassasiyet, hamilelikte duygusallık, hamilelikte kırılganlık
Gebelik her kadının hayatında bir dönüm noktası. Hamile olduğunu öğrenen her kadın yeni bir çağa giriyor. Bu süreçte yaşanmakta olan fiziksel değişikliklerin yanında bir de psikolojik farklılıklar ekleniyor. Tüm duyguları aynı anda yaşayan anne adayı, kendine destek arıyor.
Bu süreçte bütün duyguların bir arada yaşanması epey normaldir. Zira anne hem hamileliği hem de kendisini keşfetmeye başlamıştır. Kendini farklı ve değişen bir bedende izlemlerken, hamileliğin getirdiği fiziksel problemleri yaşarken, bir taraftan da bebekle ilgili aklında meydana gelen bir çok soruyla da baş etmeye çalışmaktadır. Bu durumda annenin yapması lazım olan tek şey; hamilelik durumunu kabullenip, bütün bu yaşanmakta olan duyguların bu çağa has olduğunu düşünmesidir. Bununla birlikte, bebeğin içerde kendisine bağlı yaşadığını hissetmeli, arkasına yaslanarak bunun keyfini çıkartmalıdır.
İnsanlar bilmedikleri konularda daha çok telaşlanır, acemilik çeker ve sorun yaşarlar. Bundan dolayı hamilelikte ilk adım kafi bilgi edinme olmalıdır. Bilgiyi doğru kaynaktan almak kadar bilginin veriliş tarzı da önemlidir. Kontrolü kaybetmemek ve daha az sorun yaşamak için, mutlak suretle annenin rahat edeceği bir doktorla bu süreci geçirmesi en iyi seçimdir. Zira anne adayı dokuz ay boyunca, fiziksel değişimin getirdiği rahatsızlıkların yanında, endişe, korku, telaş, endişe ve huzursuzluğu da yaşar.
Doktor haricinde, daha çok bilgi alabileceği kitaplardan, internetten ve hamilelik kurslarından da faydalanabilir . Böylelikle daha fazla bilginin vermiş olduğu güç ve bilinçlilikle daha az telaş ve acemilik yaşanacaktır. Anne adayı, hamilelikte yaşadığı psikolojik problemler dışında, doğum konusundaki menfi düşüncelerini de bu şekilde aydınlığa kavuşturabilir.
Fiziksel olarak yaşanılmakta olan her türlü rahatsızlıklar ve problemler anneyi hamilelikten soğutmamalı, her zaman doğacak olan bebeğin mutluluğu ve bu sorunların kısa bir süre sonra biteceği düşünülmelidir. Bebeğe iyi bir anne olup olamama kaygısı, iyi bir gelecek verememe korkusu, sağlıklı bir doğum gerçekleştirememe kaygısı annenin aklını devamlı meşgul edecektir. Oysa bu düşünceleri uykularını kaçıracak kadar büyütmek yersizdir. Çünkü, doğumdan sonranda bebeğini kucağına alan annenin düşünceleri bütünüyle değişecek, ona dokunmanın vermiş olduğu heyecanla bu endişeler silinecektir.
Anne adayının eşi ve ailesi ile olan ilişkisi de bu süreçte çok büyük rol oynamaktadır. Dolayısıyla yeni anne korkularını, kaygılarını, problemlerini bilhassa eşi ile paylaşmalıdır. Anne ve baba, ebeveyn olma sorumluluklarını beraber üzerlerine almalıdırlar. Eşinin bu yardımıyla anne duygusal olarak beslenir ve kendine güven duyar duruma gelmektedir. Annenin sağlıklı psikolojik durumu, bebeği de olumlu şekilde etkileyecektir. Eş desteğinin yanında aile ve arkadaş yardımı de önemlidir. Bazı sorunları eş yerine, bir anne veya hamilelik hususunda tecrübeli bir arkadaş yardımıyla çözmek daha basit olabilmektedir.
Sağlıklı çocuk yetiştirmek hamilelik süreci boyunca başlayan bir evredir. Anne adayı kendi duygularını doğru tanıdıkça, bebeğine daha sağlıklı bir anne modeli oluşturacaktır. Eğer duygularını tanımaktan kaçınır, onları görmezden gelirse, destek almaz ise gerginlik ve stres dolu bir dönem yaşanması ve bunun bebeği de etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.
Anne bütün bu duyguları yaşarken birazcık daha sakinleşmek için, kolay bir spor veya bir hobi ile uğraşabilir. Bunlar; yüzme, yürüyüş, resim yapma, boncuklarla uğraşma, dikiş dikme, yeni yemek tarifleri deneme gibi uğraşlar olabilir. Eğer çalışıyorsa ve sağlıklı bir hamilelik geçiriyorsa iş yerine doktor gözetiminde devam edebilmektedir. Bu şekilde kendisini meşgul ederek, hamilelik endişeleri ile daha az yüz yüze gelecek ve daha az endişe duyacaktır. Önemi olan olan dokuz ay süresince, stresten uzak, sakin ve huzurlu günler yaşamaktır.
Hamile olmasalar bile kadınların bakımlı olma çabaları onları rahatlatmakta ve psikolojilerini olumlu şekilde etkilemektedir.
Dolayısıyla, anne adayları kendilerini daha iyi hissetmeleri açısından; el* ayak bakımı, saç şekillerinde değişiklik, bir kaç giysi ve aksesuvar alışverişi, farklı renkte makyaj malzemeleri ile kendilerini olumlu şekilde motive edebilirler. Bu konuda dikkat edilişi lazım olan konu, yapılmakta olan bakım metodlarının hijyen ve sağlıklı ürünler çerçevesinde oluşudur. Bunların haricinde; düzenli uyuma, dengeli beslenme, arada ılık duş alma ve masaj yaptırma gibi şeyler de hamilelik sürecini rahat geçirmek amacı ile gözardı edilmemelidir.
Özetle, bilinmesi lazım olan tek şey; hamile bir kadının çok duyarlı olduğudur. Üzerinde durulmaması lazım olan çok kolay bir konuyu büyütebilir, küçük bir hadisede saatlerce gözyaşı dökebilir, olmadık şeylere sinirlenebilirler. Hamile anne bunun her ne kadar farkında olsa bile, kendisini tutamadığı da ayrı bir açıktır. Unutulmamalıdır ki; hamilelik, doğum ve arkasından gelen annelik, her kadının yaşamak isteyeceği ve bilinç sahibi bir şekilde yaklaşılırsa, büyük mutlulukları beraberinde getiren, kadınlara verilmiş en güzel armağandır.
İlgili aramalar: hamilelikte hassasiyet, hamilelikte duygusallık, hamilelikte kırılganlık
23 Ocak 2015 Cuma
Ellerdeki Siğiller Nasıl Geçer?
Sponsorlu Bağlantılar:
Ellerdeki Siğiller Nasıl Geçer?
Ellerde görülmekte olan siğiller, en fazla rastlanılan siğil hastalıklarından bir tanesidir. Virüslerin neden olduğu bulaşıcı bir hastalık olan siğiller vücudun türlü bölgelerinde görülebilmektedir. Siğil, genel olarak görünüm yönünden kötü bir görünüş arz ettiğinden tedavisine başvurulan bir hastalıktır ancak, önemsenmediği hallerde daha ciddi sorunlara neden olabilmektedir.
Eldeki siğillerin nasıl geçeceği ve tedavi edileceği en çok öğrenilmek istenen konulardan bir tanesidir. Siğil, deri teması ile bulaşıcı bir hastalık olduğundan elinde siğil bulunmakta olan kişiler ile temas edilmemesi ilk önlemlerden bir tanesidir. Siğil taşımakta olan kişilerde aile içi bireylerde de siğil görülme olasılığı yüksektir. Tedavi gerçekleştirilmediğinde siğillerin sayısında artış gözlenebilir ve vücudun türlü bölgelerine yayılabilir.
Eldeki siğillerin yayılma şekli ve görüntüsü şu şekilde tarif edilebilmektedir.
Siğiller, el sıkışma, öpüşme ve aynı temizlik ürünlerinin kullanımı gibi yollar ile başka kişilere bulaşabilir. Genelde yüz ve boyun bölgesinde görülmekte olan siğillerde hastanın siğili tanıması zaman alabilir ve bu siğilin artışına ve daha çok alana yayılmasına neden olur. Lakin ellerde görülmekte olan siğillerde bu durum daha erken fark edilebilmektedir. Parmak ve el bölgesinde kabuklu, sert tırtıklı bir yapıya sahip olan siğiller, en hızlı yayılan ve hızlı bir şekilde büyümekte olan bir grupta yer alır.
Siğillerin Tedavisi
Ellerdeki siğillerde tedavi nasıl olur?
El ve vücut bölgesinde görülmekte olan siğillerde katiyyen el ile müdahale edilmemesi, koparılmaması gerekiyor. Bununla birlikte en fazla düşülen yanlışlardan birisi olan ""zaman içerisinde geçer"" algısı siğillerin daha çok artışına ve yayılmasına neden olacaktır.
Ellerde görülmekte olan siğiller, en fazla rastlanılan siğil hastalıklarından bir tanesidir. Virüslerin neden olduğu bulaşıcı bir hastalık olan siğiller vücudun türlü bölgelerinde görülebilmektedir. Siğil, genel olarak görünüm yönünden kötü bir görünüş arz ettiğinden tedavisine başvurulan bir hastalıktır ancak, önemsenmediği hallerde daha ciddi sorunlara neden olabilmektedir.
Eldeki siğillerin nasıl geçeceği ve tedavi edileceği en çok öğrenilmek istenen konulardan bir tanesidir. Siğil, deri teması ile bulaşıcı bir hastalık olduğundan elinde siğil bulunmakta olan kişiler ile temas edilmemesi ilk önlemlerden bir tanesidir. Siğil taşımakta olan kişilerde aile içi bireylerde de siğil görülme olasılığı yüksektir. Tedavi gerçekleştirilmediğinde siğillerin sayısında artış gözlenebilir ve vücudun türlü bölgelerine yayılabilir.
Eldeki siğillerin yayılma şekli ve görüntüsü şu şekilde tarif edilebilmektedir.
Siğiller, el sıkışma, öpüşme ve aynı temizlik ürünlerinin kullanımı gibi yollar ile başka kişilere bulaşabilir. Genelde yüz ve boyun bölgesinde görülmekte olan siğillerde hastanın siğili tanıması zaman alabilir ve bu siğilin artışına ve daha çok alana yayılmasına neden olur. Lakin ellerde görülmekte olan siğillerde bu durum daha erken fark edilebilmektedir. Parmak ve el bölgesinde kabuklu, sert tırtıklı bir yapıya sahip olan siğiller, en hızlı yayılan ve hızlı bir şekilde büyümekte olan bir grupta yer alır.
Siğillerin Tedavisi
Ellerdeki siğillerde tedavi nasıl olur?
El ve vücut bölgesinde görülmekte olan siğillerde katiyyen el ile müdahale edilmemesi, koparılmaması gerekiyor. Bununla birlikte en fazla düşülen yanlışlardan birisi olan ""zaman içerisinde geçer"" algısı siğillerin daha çok artışına ve yayılmasına neden olacaktır.
Greyfurtun Her Gün Yeni Bir Faydası Keşfediliyor
Sponsorlu Bağlantılar:
Greyfurtun Her Gün Yeni Bir Faydası Keşfediliyor
Greyfurt, turunçgiller ailesinden bir meyvedir; ve Vitamin C bakımından da ne kadar zengin olduğunu bilmeyen bulunmaz. Turunçgil, o kadar değerli bir meyve olarak bilinir ki, kendisinden, sihirli meyve olarak bahsettirmeyi de başarmıştır. Genel olarak greyfurtun faydalarına baktığımızda, içeriğindeki lif, enzim; ve Vitamin C sayesinde, diş eti kanamalarından kansere, kolesterole kadar pek çok soruna; ve hatta cilt hastalıklarına bile iyi geldiği bilinir.
1 adet greyfurt ile, ne gibi faydalar elde edebileceğimize, kısaca bir göz atacak olursak: 80 miligram Vitamin C ile 50 kaloriyi başta görürüz. Kalorisi düşük; ve Vitamin C bakımından çok güçlü olan greyfurtun muhteviyatında liminoids ve lycopene bulundurmaktadır. Bu maddeler ise, son yıllarda gerçekleştirilen incelemeler ile, pek çok kanser türüne iyi gelen maddeler olarak görülmüştürler. Bu kanser türlerinin başında ise, prostat kanseri yer alır. Aynı zamanda greyfurtta naringin ile beraber yer alan flavonoitler de, ağız kanserinin oluşmasını mühim ölçüde azaltırlar.
Greygurtun koruyucu tesirlerinin yanısıra, günlük yaşantıdagerçekleştirdiği faydalarına bakacak olursak: metabolizmayı hızlandırıcı etkiyi ile kilo vermeye yardımcı; ve yemekler den evvel yarım adet yenildiğinde ise, iştah kesici bir rol oynamaktadır. Bunun yanısıra, insülin direncini kıran greyfurt, günde 3 öğün yemek öncesi yarımşar adet yenildiğinde, 12 haftada, yemek alışkanlıklarında hiç bir farklılık yapmaksızın 3 ile 4 kilo arasında zayıflama sağlar. Bununla beraber, antioksidan yapısı ile ciltteki akne oluşmasını önlemekte; ve var olan akneleri de geriletmektedir. Cilt tarafı ile emdirilen greyfurt, cilt üstünde 72 saat gibi uzun bir müddet koruma sağlaması ile bilinir.
Günde bir tane greyfurt yiyen kişiler, kalp hastalıklardan ve kötü kolesterolden kurtulur. Greyfurt, yaraların iyileştirilmesinde daha çabuk bir süreç izlerken, içeriğindeki lif ile sindirim sistemini kolaylaştırır; ve kabızlığı geçirir. Bunun yanında, nikotin gereksinimini azaltır; var olan nikotinin atılışı için ise, bir detoks etkiyi gösterdiği söylenmektedir. Diş eti kanama sorunu ile yüz yüze olan kişilerde, bu problemin giderilmesinde etkin güç olarak bilinir.
Tüm bu faydalarına karşın, greyfurt kullanımında dikkat edilmesi lazım olan bir nokta da bulunmaktadır ki bunun ne olduğu ise, esasında daha öncesinden de duyulmuş olabileceğini düşündüğümüz bir etkendir: ilaç kullanımı. Greyfurt, içeriğindeki etkin maddeler sayesinde, ilaçları metabolize etmeden atması nedeniyle, ilaçların bünyemizde etki göstermeden birikmesini; ve bu sebepten ötürü de biriken ilaçların zehir etkiyi göstermesine neden olur. Bu nedenle, antidepresan, hipertansiyon, kolesterol, HIV tedavisi ilaçları gibi ilaçları kullananların, greyfurt tüketmemesi tavsiye edilir. Sadece bir bardak greyfurt suyu bile 24 saatlik bir etkiye sahiptir; bunu unutmamak gerekir.
Greyfurt, turunçgiller ailesinden bir meyvedir; ve Vitamin C bakımından da ne kadar zengin olduğunu bilmeyen bulunmaz. Turunçgil, o kadar değerli bir meyve olarak bilinir ki, kendisinden, sihirli meyve olarak bahsettirmeyi de başarmıştır. Genel olarak greyfurtun faydalarına baktığımızda, içeriğindeki lif, enzim; ve Vitamin C sayesinde, diş eti kanamalarından kansere, kolesterole kadar pek çok soruna; ve hatta cilt hastalıklarına bile iyi geldiği bilinir.
1 adet greyfurt ile, ne gibi faydalar elde edebileceğimize, kısaca bir göz atacak olursak: 80 miligram Vitamin C ile 50 kaloriyi başta görürüz. Kalorisi düşük; ve Vitamin C bakımından çok güçlü olan greyfurtun muhteviyatında liminoids ve lycopene bulundurmaktadır. Bu maddeler ise, son yıllarda gerçekleştirilen incelemeler ile, pek çok kanser türüne iyi gelen maddeler olarak görülmüştürler. Bu kanser türlerinin başında ise, prostat kanseri yer alır. Aynı zamanda greyfurtta naringin ile beraber yer alan flavonoitler de, ağız kanserinin oluşmasını mühim ölçüde azaltırlar.
Greygurtun koruyucu tesirlerinin yanısıra, günlük yaşantıdagerçekleştirdiği faydalarına bakacak olursak: metabolizmayı hızlandırıcı etkiyi ile kilo vermeye yardımcı; ve yemekler den evvel yarım adet yenildiğinde ise, iştah kesici bir rol oynamaktadır. Bunun yanısıra, insülin direncini kıran greyfurt, günde 3 öğün yemek öncesi yarımşar adet yenildiğinde, 12 haftada, yemek alışkanlıklarında hiç bir farklılık yapmaksızın 3 ile 4 kilo arasında zayıflama sağlar. Bununla beraber, antioksidan yapısı ile ciltteki akne oluşmasını önlemekte; ve var olan akneleri de geriletmektedir. Cilt tarafı ile emdirilen greyfurt, cilt üstünde 72 saat gibi uzun bir müddet koruma sağlaması ile bilinir.
Günde bir tane greyfurt yiyen kişiler, kalp hastalıklardan ve kötü kolesterolden kurtulur. Greyfurt, yaraların iyileştirilmesinde daha çabuk bir süreç izlerken, içeriğindeki lif ile sindirim sistemini kolaylaştırır; ve kabızlığı geçirir. Bunun yanında, nikotin gereksinimini azaltır; var olan nikotinin atılışı için ise, bir detoks etkiyi gösterdiği söylenmektedir. Diş eti kanama sorunu ile yüz yüze olan kişilerde, bu problemin giderilmesinde etkin güç olarak bilinir.
Tüm bu faydalarına karşın, greyfurt kullanımında dikkat edilmesi lazım olan bir nokta da bulunmaktadır ki bunun ne olduğu ise, esasında daha öncesinden de duyulmuş olabileceğini düşündüğümüz bir etkendir: ilaç kullanımı. Greyfurt, içeriğindeki etkin maddeler sayesinde, ilaçları metabolize etmeden atması nedeniyle, ilaçların bünyemizde etki göstermeden birikmesini; ve bu sebepten ötürü de biriken ilaçların zehir etkiyi göstermesine neden olur. Bu nedenle, antidepresan, hipertansiyon, kolesterol, HIV tedavisi ilaçları gibi ilaçları kullananların, greyfurt tüketmemesi tavsiye edilir. Sadece bir bardak greyfurt suyu bile 24 saatlik bir etkiye sahiptir; bunu unutmamak gerekir.
Yüz Lekeleri İçin Evde Ne Yapılabilir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Yüz Lekeleri İçin Evde Ne Yapılabilir?
Cilt tipim pek yağlı olmadığından sivilce, siyah nokta gibi cilt problemlerini çok sık yaşamıyorum ama pek çok kişinin ortak sorunu olan yüz lekeleri benim de ara sıra kabusum oluyor. Bu lekelerin meydana gelmesinde türlü nedenler olsa bile benim lekelerim genel olarak güneşe fazla maruz kaldığım dönemlerde ortaya çıkar. Bu küçük koyu lekelerden çok huzursuzluk duyduğum dönemlerde yaptığım incelemeler neticesinde denediğim iki temel reçetem bulunmakta. Ve gerçekten tesirli bulduğum için sizinle de paylaşmak istedim. Hazırlaması ve temin etmesi basit reçeteler olduğundan denemenizi öneririm. En çok tercih ettiğim ve en beğendiğim yüz lekeleri için maske tarifimden başlıyorum.
Cilt Lekeleri İçin Yüz Maskesi
Malzemeler;
* Limon suyu
* Gül suyu
* Bal
Yapılışı;
* Tüm malzemelerden 1 çorba kaşığı ekleyip maskemizi hazırlıyoruz.
* Karışımı lekelerin üzerine dairesel hareketler yaparak masajla birlikte uyguluyoruz.
* 20 dakika yüzümüzde beklettikten sonra duruluyoruz.
* Etkili sonuç için günlük uygulama öneriliyor. Gündüz veya gece yapmanız olanaklı.
Aloe Vera
Aloe Vera, yüzyıllardan bu yana cilt yenilenmesinde seçilen bir bitki. Ben yüz temizleyicisi olarak aleo vera içeren ürünleri tercih ediyorum. Bu bitkinin cilt lekelerini gidermede oldukça tesirli olduğu söyleniyor.
Cilt tipim pek yağlı olmadığından sivilce, siyah nokta gibi cilt problemlerini çok sık yaşamıyorum ama pek çok kişinin ortak sorunu olan yüz lekeleri benim de ara sıra kabusum oluyor. Bu lekelerin meydana gelmesinde türlü nedenler olsa bile benim lekelerim genel olarak güneşe fazla maruz kaldığım dönemlerde ortaya çıkar. Bu küçük koyu lekelerden çok huzursuzluk duyduğum dönemlerde yaptığım incelemeler neticesinde denediğim iki temel reçetem bulunmakta. Ve gerçekten tesirli bulduğum için sizinle de paylaşmak istedim. Hazırlaması ve temin etmesi basit reçeteler olduğundan denemenizi öneririm. En çok tercih ettiğim ve en beğendiğim yüz lekeleri için maske tarifimden başlıyorum.
Cilt Lekeleri İçin Yüz Maskesi
Malzemeler;
* Limon suyu
* Gül suyu
* Bal
Yapılışı;
* Tüm malzemelerden 1 çorba kaşığı ekleyip maskemizi hazırlıyoruz.
* Karışımı lekelerin üzerine dairesel hareketler yaparak masajla birlikte uyguluyoruz.
* 20 dakika yüzümüzde beklettikten sonra duruluyoruz.
* Etkili sonuç için günlük uygulama öneriliyor. Gündüz veya gece yapmanız olanaklı.
Aloe Vera
Aloe Vera, yüzyıllardan bu yana cilt yenilenmesinde seçilen bir bitki. Ben yüz temizleyicisi olarak aleo vera içeren ürünleri tercih ediyorum. Bu bitkinin cilt lekelerini gidermede oldukça tesirli olduğu söyleniyor.
22 Ocak 2015 Perşembe
En Kolay Meme Büyütme Yöntemi Nedir?
Sponsorlu Bağlantılar:
En Kolay Meme Büyütme Yöntemi Nedir?
Meme büyütme ameliyatları, hem yurdumuzda hem de dünyada her yaştan kadının en çok irdelediği estetik konularının başında geliyor. Bu ameliyatlarla pek çok kadın hep hayalini kurduğu göğüslere kavuştu. Lakin bu kadınların tamamının mutlu olduğunu ve meme büyütme ameliyatlarının her hastada istenilen neticesi verdiğini söylemek olanaklı olmaz. Ağızdan alınan haplar ya da suni enjeksiyon maddeleri ile meme büyütmeye çalışmak gibi yanlış metodların uygulanmasının da kansere varan pek çok hastalığa davetiye çıkardığını söyleyen Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Naci Çelik meme büyütmede en doğal, en güzel ve en sağlıklı sonuçları alabilecek olduğunuz yöntemleri anlatıyor.
Daha büyük memeler için sağlığınızı riske atmayın
Bugüne baktığımızda; meme büyütme ve bazı zamanlar de hem büyütüp hem dikleştirme ameliyatları, burun estetiği ameliyatları ile beraber en fazla uygulanmakta olan estetik ameliyatlardandır. Meme büyütmenin pek çok metodu vardır fakat bunların bazısı esasında sağlığa zararlı ve hiç bir şekilde uygulanmaması lazım olan yöntemlerdir. Örnek verecek olursak ağız yolu ile alınan haplarla memeler büyümez. Eğer meme bu haplarla büyüyorsa da dokuda meydana gelen ödem sebebiyle büyüyordur ve ilaç bırakılınca meme tekrar küçülür, hatta eskisinden bile küçük olup sarkabilir. Hormon da içerebilen bu haplar kanser rizikosu oluşturabilir. Aynı şekilde aynı şekilde dıştan suni enjeksiyon maddeleriyle memeyi büyütmeye çalışmak da meme gibi epey duyarlı olan bir organa yapılmaması lazım olan bir işlemdir. Bu teknikle öğle arası meme büyütme yaptıran bilhassa Ukrayna, Rusya ve BAE’nde yaşayan pek çok kadında problemler, apse oluşumları görülmüş, meme dokusunun çıkarılışı gibi ameliyatlar yapılmak zorunda kalınmıştır. Uzak Doğu’da bu konuyla ilgili bilimsel çalışmalar yapılmış ve dıştan enjekte edilen bu maddelerin kanser riskini arttırdığı kanıtlanmıştır.
En doğal metod memeye yağ enjeksiyonudur fakat yalnız başına kafi olmayabilir
Memeye yağ enjeksiyonu vücudun kendi yağ dokusunun memeye enjekte edilişi ile yapılmaktadır. Bu metod ilk uygulanmaya başlandığı zaman pek çok plastik cerrah bu metoda sıcak bakmamış ve kanser riskinin bu kadar yüksek olduğu bir organa yağ enjeksiyonuna tereddütlü yaklaşmıştır. Lakin yapılmakta olan çalışmalarla yağ enjeksiyonlarında böyle bir riskin bulunmadığı ve en ideal meme büyütme yöntemlerinden biri olduğu görülmüştür. Zira yağ enjeksiyonu metodu göğüslerin doğallığını bozmaz. Bilhassa zayıf hastalarda deri yapısının da ince olması sebebiyle takma (silikon) konuluşu yönteminin memelerin doğallığını bozması, protezin hissedilir olması ve takma üstünde dalgalanmalar görülüşü sebepleriyle tercih edilemediği göz önünde bulundurulduğunda yağ enjeksiyonunun doğallığının önemi daha iyi anlaşılabilir. Lakin yağ enjeksiyonu da birçoğu kez hastanın memesini yeteri kadar büyütmez ve ideal büyüklüğe ulaşmak amacıyla birkaç kez yağ enjeksiyonu yapmak gerekir.
Yağ enjeksiyonu ve takma beraber uygulanıp zayıf kadınlara da doğallık sağlanabilir.
Yağ enjeksiyonu ile protezin beraber uygulanması da olanaklıdır. Op. Dr. Naci Çelik hangi hastalara sadece yağ enjeksiyonu, hangilerine sadece protez, hangilerine ise iki yöntemin birden uygulanması gerektiğini şöyle açıklıyor: "Eğer bir hastada yeteri kadar yağ var ise ve memesine takma koydurmak istemiyorsa yalnızca yağ enjeksiyonu, belki birkaç operasyon gerekecektir ama uygulanabilir. Eğer hastanın hatları yuvarlak, derisi yeteri kadar kalınsa ve çok büyük bir takma istemiyorsa yalnızca takma koyuluşu tercihi de yapılabilir. Lakin asıl problem olan hasta grubu zayıf hastalardır ve bu hastalarda tercih edilmesi gerekli olan uygulama memeye normale göre daha küçük bir takma koymak ve bilhassa meme arasında bulunan boşluğu, göğsün üst bölümünü ve yanlarda protezin ele geldiği yerleri hastadan alınan yağlarla kamufle etmek olmalıdır. Bu metod büyük takma kullanılmasında yaşanabilecek sorunları azalttığı gibi epey sağlıklı ve doğal göğüslere kavuşulmasına imkan vermektedir."
Meme büyütme ameliyatları, hem yurdumuzda hem de dünyada her yaştan kadının en çok irdelediği estetik konularının başında geliyor. Bu ameliyatlarla pek çok kadın hep hayalini kurduğu göğüslere kavuştu. Lakin bu kadınların tamamının mutlu olduğunu ve meme büyütme ameliyatlarının her hastada istenilen neticesi verdiğini söylemek olanaklı olmaz. Ağızdan alınan haplar ya da suni enjeksiyon maddeleri ile meme büyütmeye çalışmak gibi yanlış metodların uygulanmasının da kansere varan pek çok hastalığa davetiye çıkardığını söyleyen Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Naci Çelik meme büyütmede en doğal, en güzel ve en sağlıklı sonuçları alabilecek olduğunuz yöntemleri anlatıyor.
Daha büyük memeler için sağlığınızı riske atmayın
Bugüne baktığımızda; meme büyütme ve bazı zamanlar de hem büyütüp hem dikleştirme ameliyatları, burun estetiği ameliyatları ile beraber en fazla uygulanmakta olan estetik ameliyatlardandır. Meme büyütmenin pek çok metodu vardır fakat bunların bazısı esasında sağlığa zararlı ve hiç bir şekilde uygulanmaması lazım olan yöntemlerdir. Örnek verecek olursak ağız yolu ile alınan haplarla memeler büyümez. Eğer meme bu haplarla büyüyorsa da dokuda meydana gelen ödem sebebiyle büyüyordur ve ilaç bırakılınca meme tekrar küçülür, hatta eskisinden bile küçük olup sarkabilir. Hormon da içerebilen bu haplar kanser rizikosu oluşturabilir. Aynı şekilde aynı şekilde dıştan suni enjeksiyon maddeleriyle memeyi büyütmeye çalışmak da meme gibi epey duyarlı olan bir organa yapılmaması lazım olan bir işlemdir. Bu teknikle öğle arası meme büyütme yaptıran bilhassa Ukrayna, Rusya ve BAE’nde yaşayan pek çok kadında problemler, apse oluşumları görülmüş, meme dokusunun çıkarılışı gibi ameliyatlar yapılmak zorunda kalınmıştır. Uzak Doğu’da bu konuyla ilgili bilimsel çalışmalar yapılmış ve dıştan enjekte edilen bu maddelerin kanser riskini arttırdığı kanıtlanmıştır.
En doğal metod memeye yağ enjeksiyonudur fakat yalnız başına kafi olmayabilir
Memeye yağ enjeksiyonu vücudun kendi yağ dokusunun memeye enjekte edilişi ile yapılmaktadır. Bu metod ilk uygulanmaya başlandığı zaman pek çok plastik cerrah bu metoda sıcak bakmamış ve kanser riskinin bu kadar yüksek olduğu bir organa yağ enjeksiyonuna tereddütlü yaklaşmıştır. Lakin yapılmakta olan çalışmalarla yağ enjeksiyonlarında böyle bir riskin bulunmadığı ve en ideal meme büyütme yöntemlerinden biri olduğu görülmüştür. Zira yağ enjeksiyonu metodu göğüslerin doğallığını bozmaz. Bilhassa zayıf hastalarda deri yapısının da ince olması sebebiyle takma (silikon) konuluşu yönteminin memelerin doğallığını bozması, protezin hissedilir olması ve takma üstünde dalgalanmalar görülüşü sebepleriyle tercih edilemediği göz önünde bulundurulduğunda yağ enjeksiyonunun doğallığının önemi daha iyi anlaşılabilir. Lakin yağ enjeksiyonu da birçoğu kez hastanın memesini yeteri kadar büyütmez ve ideal büyüklüğe ulaşmak amacıyla birkaç kez yağ enjeksiyonu yapmak gerekir.
Yağ enjeksiyonu ve takma beraber uygulanıp zayıf kadınlara da doğallık sağlanabilir.
Yağ enjeksiyonu ile protezin beraber uygulanması da olanaklıdır. Op. Dr. Naci Çelik hangi hastalara sadece yağ enjeksiyonu, hangilerine sadece protez, hangilerine ise iki yöntemin birden uygulanması gerektiğini şöyle açıklıyor: "Eğer bir hastada yeteri kadar yağ var ise ve memesine takma koydurmak istemiyorsa yalnızca yağ enjeksiyonu, belki birkaç operasyon gerekecektir ama uygulanabilir. Eğer hastanın hatları yuvarlak, derisi yeteri kadar kalınsa ve çok büyük bir takma istemiyorsa yalnızca takma koyuluşu tercihi de yapılabilir. Lakin asıl problem olan hasta grubu zayıf hastalardır ve bu hastalarda tercih edilmesi gerekli olan uygulama memeye normale göre daha küçük bir takma koymak ve bilhassa meme arasında bulunan boşluğu, göğsün üst bölümünü ve yanlarda protezin ele geldiği yerleri hastadan alınan yağlarla kamufle etmek olmalıdır. Bu metod büyük takma kullanılmasında yaşanabilecek sorunları azalttığı gibi epey sağlıklı ve doğal göğüslere kavuşulmasına imkan vermektedir."
Selülitin Bitkisel Tedavisi
Sponsorlu Bağlantılar:
Selülitin Bitkisel Tedavisi
Bilhassa kadınların baş belası olan selülit, çözülmesi gereken en mühim sorunlardan biri. Bilhassa selülit tedavileri bitkisel çözümlerle yapılmaktadır. Faydalı oluyor ki günlük olarak farklı bir çözüm önerisi sunuluyor. Belki de hiç fark etmediğiniz bir çözüm de ay çekirdeği. Bol bol tüketenler selülitlerden kurtuluyor. Selülit sorunu yaşayanlar için mühim bir yiyecek olan ay çekirdeği sizi selülitlerden kurtaracak. Ay çekirdeğindeki doku selüliti yok etmeye yardımcı olmaktadır. Ay çekirdeği de antioksidan bakımından zengin tohumuyla selülit dokusunu yok etmeye yardımcı olmaktadır.
Bilhassa kadınların baş belası olan selülit, çözülmesi gereken en mühim sorunlardan biri. Bilhassa selülit tedavileri bitkisel çözümlerle yapılmaktadır. Faydalı oluyor ki günlük olarak farklı bir çözüm önerisi sunuluyor. Belki de hiç fark etmediğiniz bir çözüm de ay çekirdeği. Bol bol tüketenler selülitlerden kurtuluyor. Selülit sorunu yaşayanlar için mühim bir yiyecek olan ay çekirdeği sizi selülitlerden kurtaracak. Ay çekirdeğindeki doku selüliti yok etmeye yardımcı olmaktadır. Ay çekirdeği de antioksidan bakımından zengin tohumuyla selülit dokusunu yok etmeye yardımcı olmaktadır.
Evde Duş Jeli Yapımı
Sponsorlu Bağlantılar:
Evde Duş Jeli Yapımı
Eğer kuru bir cilde sahipseniz ya da kötü ve nemsiz hava şartlarından dolayı cildiniz kuruyorsa aradığınız duş jelini bizim yazımızda bulacaksınız. Her n'olursa olsun kuru cilt çatlar ve sonrasında pul pul dökülmeye başlamaktadır. Kuru ciltler için banyo yaparken cildi kurutan sabunlardan kullanmamaya özen göstermek gerekir. Daha da ileri gitmeli, mümkünse hiç sabun kullanmamalı. Bu makalemizde evde kolaylıkla hazırlayabilecek olduğunuz pratik bir duş jeli tarifi vereceğiz. Kullanmaya başladıktan sonra cildinizde gerçekleşen düzelmeyi ve nemi siz de yakından fark edeceksiniz.
Duş jeli için malzemeler
1 adet bebek şampuanı
7-8 çorba kaşığı kadar lavanta yağı
5-6 çorba kaşığı kadar zeytin yağı
Hazırlanışı ve uygulanışı
Bebek şampuanını bu tarifle bütünüyle duş jeline çevirecek olduğunuz için vücudunuzdan başka yere kullanmamanız gerekiyor.
Bebek şampuanının içerisinden bir miktar dışarı boşaltın. Çünkü başka malzemelerin karışması için birazcık yere gereksinim olacak.
Yeterli yer kaldıktan sonra yağları şampuanın içerisine dökün ve iyice karıştırın.
Fakat bu şekilde zor karışıyor diyorsanız şampuanı bir kaba dökün ve yağlarla birlikte bir kaşıkla karıştırın. Karıştırma işlemini orada yaptıktan sonra tekrar şampuan kutusuna geri boca edin.
Banyo yaparken vücudunuzu bu jelle yıkayabilirsiniz.
Yıkanırken hem temizlenmiş olur hem de yağlar yardımıyla vücudunuzu nemlendirmiş olursunuz.
Eğer kuru bir cilde sahipseniz ya da kötü ve nemsiz hava şartlarından dolayı cildiniz kuruyorsa aradığınız duş jelini bizim yazımızda bulacaksınız. Her n'olursa olsun kuru cilt çatlar ve sonrasında pul pul dökülmeye başlamaktadır. Kuru ciltler için banyo yaparken cildi kurutan sabunlardan kullanmamaya özen göstermek gerekir. Daha da ileri gitmeli, mümkünse hiç sabun kullanmamalı. Bu makalemizde evde kolaylıkla hazırlayabilecek olduğunuz pratik bir duş jeli tarifi vereceğiz. Kullanmaya başladıktan sonra cildinizde gerçekleşen düzelmeyi ve nemi siz de yakından fark edeceksiniz.
Duş jeli için malzemeler
1 adet bebek şampuanı
7-8 çorba kaşığı kadar lavanta yağı
5-6 çorba kaşığı kadar zeytin yağı
Hazırlanışı ve uygulanışı
Bebek şampuanını bu tarifle bütünüyle duş jeline çevirecek olduğunuz için vücudunuzdan başka yere kullanmamanız gerekiyor.
Bebek şampuanının içerisinden bir miktar dışarı boşaltın. Çünkü başka malzemelerin karışması için birazcık yere gereksinim olacak.
Yeterli yer kaldıktan sonra yağları şampuanın içerisine dökün ve iyice karıştırın.
Fakat bu şekilde zor karışıyor diyorsanız şampuanı bir kaba dökün ve yağlarla birlikte bir kaşıkla karıştırın. Karıştırma işlemini orada yaptıktan sonra tekrar şampuan kutusuna geri boca edin.
Banyo yaparken vücudunuzu bu jelle yıkayabilirsiniz.
Yıkanırken hem temizlenmiş olur hem de yağlar yardımıyla vücudunuzu nemlendirmiş olursunuz.
Gribe Karşı Koruyan Besinler
Sponsorlu Bağlantılar:
Gribe Karşı Koruyan Besinler
Kış mevsiminin gelişiyle artan grip salgınlarına karşı bağışıklık sisteminizi güçlendirmek oldukça önem vermemiz gereken bir durum.
Havaların soğumasıyla birlikte grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklara yakalanma riskimizde arttı. Tavsiyemiz; sizi hastalıklardan koruyacak bu gıdalardan bol bol tüketmenizdir.
Gribe karşı koruyan gıdalar
Ani ısı değişimleri; baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluğa neden olmaktadır. Bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep olan bu sorunlar; grip, nezle, soğuk algınlığı, bronşit gibi pek çok hastalığı da beraberinde getirmektedir.
Ünlü diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, hastalıklara karşı bazı tavsiyelerde bulunuyor:
- Şifa kaynağımız kefir. Yoğurt prebiyotik, kefir ise probiyotik olarak tanımlanmaktadır. Bunlar vitaminlerin emilmesini fazlalaştırır hastalıklara karşı vücudumuzu korur.
– Yumurta, balık, süt, ıspanak, havuç, yeşil biber enfeksiyonlara karşı mükemmel koruma sağlar.
– E vitaminin en mühim görevi antioksidan özelliğidir. E vitamini bakımından zengin besinler; ceviz, fındık, badem, yeşil sebzeler, kuru baklagiller gibi besinlerdir.
– Sarımsak bağışıklık sisteminin baskılanmasını önler. Aynı zamanda kansere karşı tesirli bir silahtır. Kokusu bile faydalıdır.
– Maydanoz, bir provitamin A yani beta karoten kaynağıdır. Bu özelliği ile görme gücü, kılcal damar sistemi ve tiroid bezinin fonksiyonları üstünde tesirlidir.
– Kayısı da enfeksiyonlara karşı vücut direncinin artmasında mühim rolü bulunur.
İlgili aramalar: gribe karşı ne iyi gelir, gribe yakalanmamak için, gribe yakalanmamak için neler yemeliyiz, grip olmamak için ne yemeliyiz
Kış mevsiminin gelişiyle artan grip salgınlarına karşı bağışıklık sisteminizi güçlendirmek oldukça önem vermemiz gereken bir durum.
Havaların soğumasıyla birlikte grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklara yakalanma riskimizde arttı. Tavsiyemiz; sizi hastalıklardan koruyacak bu gıdalardan bol bol tüketmenizdir.
Gribe karşı koruyan gıdalar
Ani ısı değişimleri; baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluğa neden olmaktadır. Bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep olan bu sorunlar; grip, nezle, soğuk algınlığı, bronşit gibi pek çok hastalığı da beraberinde getirmektedir.
Ünlü diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, hastalıklara karşı bazı tavsiyelerde bulunuyor:
- Şifa kaynağımız kefir. Yoğurt prebiyotik, kefir ise probiyotik olarak tanımlanmaktadır. Bunlar vitaminlerin emilmesini fazlalaştırır hastalıklara karşı vücudumuzu korur.
– Yumurta, balık, süt, ıspanak, havuç, yeşil biber enfeksiyonlara karşı mükemmel koruma sağlar.
– E vitaminin en mühim görevi antioksidan özelliğidir. E vitamini bakımından zengin besinler; ceviz, fındık, badem, yeşil sebzeler, kuru baklagiller gibi besinlerdir.
– Sarımsak bağışıklık sisteminin baskılanmasını önler. Aynı zamanda kansere karşı tesirli bir silahtır. Kokusu bile faydalıdır.
– Maydanoz, bir provitamin A yani beta karoten kaynağıdır. Bu özelliği ile görme gücü, kılcal damar sistemi ve tiroid bezinin fonksiyonları üstünde tesirlidir.
– Kayısı da enfeksiyonlara karşı vücut direncinin artmasında mühim rolü bulunur.
İlgili aramalar: gribe karşı ne iyi gelir, gribe yakalanmamak için, gribe yakalanmamak için neler yemeliyiz, grip olmamak için ne yemeliyiz
Etiketler:
bronşit,
gribin düşmanı,
gribin tedavisi,
grip,
nezle,
soğuk algınlığı
19 Ocak 2015 Pazartesi
Çiğ Köfte Kilo Verdirir Mi?
Sponsorlu Bağlantılar:
Çiğ Köfte Kilo Verdirir Mi?
Acı yiyecekler yemek metabolizmayı hızlandırır. Acı denildiği zaman aklıma ilk gelen yiyeceklerden birisi katiyyen çiğ köftedir. Gerek kendimden gerek se çevremden edindiğim izlenimlere göre çiğ köfte sevmeyen yoktur diyebilirim. Peki çiğ köfte zayıflatır mıı Bana göre çiğ köftenin kalori etkiyi içeriğindeki yağ ve salça oranından geçiyor.
Çiğ köfteyi fazlaca tüketmemekte gerekli elbette. Çiğköftedeki baharatların içinde olan acı ve pul biber vücutta metabolizma hızının artışına imkan vermektedir. Bunun yardımıyla vücut daha fazla enerjiye gereksinim duymaktadır. Bu da daha fazla madde yakımı, daha fazla vücutta depolanmış ürünlerin yakılışı manasına gelmektedir. Eğer sizde çiğ köfteyi kararında tüketirseniz hem kilo vermeniz daha kolay hale gelir hem de Türk mutfağının bu harika yemeğinden kendinizi mahrum bırakmamış olursunuz. Gün içerisinde 3* 4 adet çiğ köfteden meydana gelen bir ara öğün bizleri daha ince bir bedene götürebilir.
Acı yiyecekler yemek metabolizmayı hızlandırır. Acı denildiği zaman aklıma ilk gelen yiyeceklerden birisi katiyyen çiğ köftedir. Gerek kendimden gerek se çevremden edindiğim izlenimlere göre çiğ köfte sevmeyen yoktur diyebilirim. Peki çiğ köfte zayıflatır mıı Bana göre çiğ köftenin kalori etkiyi içeriğindeki yağ ve salça oranından geçiyor.
Çiğ köfteyi fazlaca tüketmemekte gerekli elbette. Çiğköftedeki baharatların içinde olan acı ve pul biber vücutta metabolizma hızının artışına imkan vermektedir. Bunun yardımıyla vücut daha fazla enerjiye gereksinim duymaktadır. Bu da daha fazla madde yakımı, daha fazla vücutta depolanmış ürünlerin yakılışı manasına gelmektedir. Eğer sizde çiğ köfteyi kararında tüketirseniz hem kilo vermeniz daha kolay hale gelir hem de Türk mutfağının bu harika yemeğinden kendinizi mahrum bırakmamış olursunuz. Gün içerisinde 3* 4 adet çiğ köfteden meydana gelen bir ara öğün bizleri daha ince bir bedene götürebilir.
Hamilelikte Şeker Yüklemesi Yapmak Zararlı Mı?
Sponsorlu Bağlantılar:
Gebelikte Şeker Yüklemesi Yapmak Zararlı Mı?
Gebelikte şeker yüklemesi yapmak zararlı mı sorusu son günlerin en çok tartışılan konularından bir tanesidir. Gebelikte şeker yüklemesi ne zaman yapılır? sorusu ise en fazla sorulan sorulardan biri. Gebelikte şeker yüklemesi gebeliğin 24. ile 28. haftalar arasında yapılmaktadır. Gebelik diyabetinin erken süreçte saptanması epey önemlidir. Zira erken süreçte tespit edilen diyabet büyük riskli durumları de ortadan kaldırabiliyor.
Bazı uzmanlar hamilelikte şeker yüklemesinin epey sakıncalı olduğunu ve yükleme yapılmasının hem bebeğe hem de anneye ciddi zararlar verebileceğini savunmaktadırlar. Lakin bu konunun uzmanı olan kadın doğum uzmanları test sırasında anneye yüklenen şekerin bebeğe bir zararının olduğu hususunda kanıtlanmış bilimsel bir çalışma olmadığını belirtmektedirler.
Gebelikte şeker yüklemesinin yapılmasının sebebi hem annenin hem de bebeğinin sağlığının korunması amaçlıdır. Kan şekeri olması lazım olan değerin daha yükseğinde olan gebe kadınlarda ölü doğum ve düşük rizikosu çok yüksek olmaktadır. Bununla birlikte böbrek gibi birtakım iç organlarda da kalıcı hasarlar oluşma olasılığı de artmaktadır. Bilhassa ailesinde diyabet öyküsü olan kadınlarda hamilelik süreci boyunca de diyabet oluşma rizikosu yükselir.
Gebelikte şeker yüklemesi ne zaman yapılır?
Önceki doğumunda sorun yaşayan gebeler için de risk yüksektir. Bunun yanında fazla kilolu ve yaşı 35’den fazla olan gebeler için risk başka anne adaylarına oranla çok daha yüksektir. Bundan dolayı şeker yüklemesi burada büyük ehemmiyet taşır aslında. Zira zamanında tespit edilen diyabet tedbir alınarak bebeğe ve anneye zarar vermeden atlatılır.
Gebelikte Şeker yüklemesi nasıl yapılır?
Şeker yüklemesi anneye 50 gr. glikozlu su içirilerek yapılmaktadır. Kadın doğum uzmanları bu miktarda olan glikozun anne rahmine ulaşacak boyutta olmadığını ve zaten insilünün bu farkı tolere edebildiğini belirtmektedirler. Lakin her zaman doğru ve son hükmü bu konu ile ilgili yani kadın doğum hususunda uzman doktorunuz söyler. Sonuçta sizi en iyi tanıyan odur ve en uygun bilgi her zaman olduğu halde hususunda uzman olan doktorlardır. Bundan dolayı hiç bir zaman kulaktan dolma bilgilerle öncelikli olarak de mevzubahis çocuğunuzun sağlığı olduğunda hareket etmeyin. Her zaman bir uzman doktora danışarak hareket edin.
Bebeklerde Kalça Çıkığı Neden Olur?
Sponsorlu Bağlantılar:
Bebeklerde Kalça Çıkığı Neden Olur?
Bebeklerde kalça çıkığı neden olur? Bu soru pek çok annenin sorduğu sorulardan bir tanesidir. Bebeklerde kalça çıkığı epey mühim ve teşhisi de zor bir haldir. Kalça çıkığına neden olan faktörlerin başında ise yetişkinlerin bebekleri yanlış giydirmeleri ve birtakım yanlış hareketleri gelmektedir.
Kundaklama bebek için zararlı mıdır?
Eskiden kalma bir gelenek olan kundaklama yöntemi hala günümüzde bazı kesimler tarafından devam ettirilmektedir. Kundaklamada bebek bezler elini, ayağını hareket ettiremeyecek şekilde sıkıca sarılmaktadır. Tabiri caizse paketlenmektedir. Bu durum uzmanlar tarafından bebeğin sağlığı yönünden epey sakıncalı bir durum olarak nitelendirilir. Bebeğin sımsıkı kundaklandığı bu konumda kalça çıkığı oluşma ihtimali epey yüksektir. Bundan dolayı bebeğinizi katiyyen kundaklamamanız gereklidir.
Bebeğinizi bol ve onu sıkmayan elini ayağını boşta bırakan giyecekler giydirmeniz gerekir. Bebeğinizi bezlerken doğru ölçüde bez kullanarak doğru şekilde bezlemeniz gerekir. Bebeğinizin bacaklarını çekiştirerek aynı hizaya getirmemeniz gerekir. Bir başka mühim konu da bebekler asla yaşına gelmeden ayaklarının üzerine bastırılmamalı ve yürütülmeye çalışılmamalıdır.
Bebeklerde kalça çıkığının tedavisi nasıl olur?
Çocuk doktorunuza gittiğinizde kalça çıkığı olup olmadığını kontrol etmesini sıklıkla hatırlatmanız gerekir. Zira geç fark edilen kalça çıkıkları alçı ve ameliyat ile tedavi edilebiliyor. Bebeklerde meydana gelen kalça çıkığı bebek yürüyene kadar kendisini belli etmiyor. Lakin bir doktor muayenesinde anlaşılabiliyor. Bebek yürüdüğünde ise eğer kalça çıkığı var ise ayak boylarında farklar, yürümede zorlanmalar ve bacakları açmakta şikayetler olabilmektedir. Bu gibi belirtiler gördüğünüz bebeğinizi vakit kaybetmeden bir doktora götürmenizde fayda bulunmakta.
Bebeklerde kalça çıkığı neden olur? Bu soru pek çok annenin sorduğu sorulardan bir tanesidir. Bebeklerde kalça çıkığı epey mühim ve teşhisi de zor bir haldir. Kalça çıkığına neden olan faktörlerin başında ise yetişkinlerin bebekleri yanlış giydirmeleri ve birtakım yanlış hareketleri gelmektedir.
Kundaklama bebek için zararlı mıdır?
Eskiden kalma bir gelenek olan kundaklama yöntemi hala günümüzde bazı kesimler tarafından devam ettirilmektedir. Kundaklamada bebek bezler elini, ayağını hareket ettiremeyecek şekilde sıkıca sarılmaktadır. Tabiri caizse paketlenmektedir. Bu durum uzmanlar tarafından bebeğin sağlığı yönünden epey sakıncalı bir durum olarak nitelendirilir. Bebeğin sımsıkı kundaklandığı bu konumda kalça çıkığı oluşma ihtimali epey yüksektir. Bundan dolayı bebeğinizi katiyyen kundaklamamanız gereklidir.
Bebeğinizi bol ve onu sıkmayan elini ayağını boşta bırakan giyecekler giydirmeniz gerekir. Bebeğinizi bezlerken doğru ölçüde bez kullanarak doğru şekilde bezlemeniz gerekir. Bebeğinizin bacaklarını çekiştirerek aynı hizaya getirmemeniz gerekir. Bir başka mühim konu da bebekler asla yaşına gelmeden ayaklarının üzerine bastırılmamalı ve yürütülmeye çalışılmamalıdır.
Bebeklerde kalça çıkığının tedavisi nasıl olur?
Çocuk doktorunuza gittiğinizde kalça çıkığı olup olmadığını kontrol etmesini sıklıkla hatırlatmanız gerekir. Zira geç fark edilen kalça çıkıkları alçı ve ameliyat ile tedavi edilebiliyor. Bebeklerde meydana gelen kalça çıkığı bebek yürüyene kadar kendisini belli etmiyor. Lakin bir doktor muayenesinde anlaşılabiliyor. Bebek yürüdüğünde ise eğer kalça çıkığı var ise ayak boylarında farklar, yürümede zorlanmalar ve bacakları açmakta şikayetler olabilmektedir. Bu gibi belirtiler gördüğünüz bebeğinizi vakit kaybetmeden bir doktora götürmenizde fayda bulunmakta.
18 Ocak 2015 Pazar
Saç Dökülmesini Önleyen 10 Tavsiye
Sponsorlu Bağlantılar:
Saç Dökülmesini Önleyen 10 Tavsiye
Mevsimsel değişikliklerde meydana gelen saç dökülmesini engellemenin yolları
Dermatolog Ahmet Günay, bilhassa sonbaharda artan saç dökülüşü sorunlarına karşı saçlarınızı korumanın yollarını 10 maddede özetledi; Bilhassa mevsim dönümlerinde tesirli olan saç kaybını engellemek amacı ile üzerimize düşen görevler olduğunu hatırlatıyor. Saçlarımızı korumak amacıyla yapmak gerekenleri anlatan Dr. Ahmet Günay’ın uyarı ve önerileri şöyle:
- Saçlı deri temizliği çok önemlidir. Günümüzde insanlar; hava kirliliği, endüstri artıkları, sağlıksız çalışma ortamları gibi sebeplerle saçlarını günlük olarak veya günaşırı yıkamak zorunda kalıyor. Bu da saçlı deri sağlığı için gerekli yağ ve nemi kurutacağından uygun şampuan ve nemlendiricilerin seçilmesini gerekli kılıyor. Bilhassa yağlı saçların daha fazla döküldüğünü bildiğimizden saç temizliğimiz için kullanacağımız ürünleri doğru seçmemiz gerekmektedir. Saçlı deriyi daha iyi temizleyen, muhteviyatında fazla kimyasal bulunmayan, doğal maddeler içeren (örneğin Capigen, Saw palmetto, d panthenol gibi) şampuan ve temizleyiciler kullanmak dökülmeyi engellemek amacı ile yapılacaklar arasında olur.
- Sağlıklı beslenme başka bir gereklilik. Cildimize olduğu halde saçlarımıza da faydaları bilinen kafi protein ve vitamin içeren beslenme tarzının tercih edilişi önemli.
- Yeteri kadar su tüketilmesi de bir başka mühim unsur. Günde 2* 2,5 litre su içmek, cildimize olduğu halde saçlı derimize de gerekli nemi içeriden sağlayarak saç dökülmesinin önlenmesinde mühim rolü bulunur.
- Saç dökülmesinin engellenmesine ve büyüme aşamasındaki saçların güçlenmesine yardımcı olduğu bilinen HSOR maddesi ile ilgili yapılmakta olan klinik çalışmalar tesirli neticeler vermiştir. HSOR enzimleri içeren ürünleri düzenli şekilde kullanmak, saç dökülmesinin engellenmesinde ve büyüme aşamasındaki saçlarda artışa yardımcı olur.
- Saçları tararken saçlı deriye temas etmek folliküllerde mevcut olan faydalı yağların saç tellerine yayılmasına imkan vermektedir. Fön, düzleştrici gibi aygıtlar sık ve yakın mesafeden kullanıldığı zaman saçlı deri doğal nemini kaybeder, hem dökülme hem de kırıkların oluşumu kolay hale gelir. Devamlı şapka, jöle gibi saçlı derinin hava almasını engelleyen faktörlerinde saç dökülmesini tetiklediği unutulmamalıdır.
- Periyodik olarak saç sağlığını olumlu yönde etkilediği bilinen B Vitamini, birtin ve d-panthenol almak, saç dökülmesinin engellenmesinde önemlidir.
- Sigara ve alkolün aşırı tüketimi de saç dökülmesini direkt etkilemektedir. Bundan ötürü sigara ve alkol tüketiminden olanaklı mertebe kaçınmak gerekir.
- Demir ve çinko noksanlığı mühim saç dökülüşü sebeplerindendir. Lakin bunlar ağır metaller olduğundan, yapılacak tetkikle eksiklikleri ortaya çıkmadan kullanılmaları doğru olmaz. Mutlaka tahlil yaptırdıktan sonra, noksanlık var ise kullanımı gerekir.
- Tiroid işlev deformiteleri (bozuklukları) saç dökülmesini en fazla tetikleyici sebeplerdendir. Bundan dolayı doktor gözetiminde tiroid testlerini yaptırıp, bozulma tespit edilir ise tedavilerini düzenlemek saç dökülmesini engeller.
- Vitamin içeren karışımların, bazı zamanlar dermatolog tarafı ile saçlı deri için üretilen ince iğnelerle saçlı deriye enjekte edilmesi, saç dökülmesinin engellenmesinde çok tesirli bir yöntemdir.
Saç dökülüşü bütün bunlara rağmen önlenemiyorsa mutlak suretle dermatoloğunuza başvurmanız gerekir.
Mevsimsel değişikliklerde meydana gelen saç dökülmesini engellemenin yolları
Dermatolog Ahmet Günay, bilhassa sonbaharda artan saç dökülüşü sorunlarına karşı saçlarınızı korumanın yollarını 10 maddede özetledi; Bilhassa mevsim dönümlerinde tesirli olan saç kaybını engellemek amacı ile üzerimize düşen görevler olduğunu hatırlatıyor. Saçlarımızı korumak amacıyla yapmak gerekenleri anlatan Dr. Ahmet Günay’ın uyarı ve önerileri şöyle:
- Saçlı deri temizliği çok önemlidir. Günümüzde insanlar; hava kirliliği, endüstri artıkları, sağlıksız çalışma ortamları gibi sebeplerle saçlarını günlük olarak veya günaşırı yıkamak zorunda kalıyor. Bu da saçlı deri sağlığı için gerekli yağ ve nemi kurutacağından uygun şampuan ve nemlendiricilerin seçilmesini gerekli kılıyor. Bilhassa yağlı saçların daha fazla döküldüğünü bildiğimizden saç temizliğimiz için kullanacağımız ürünleri doğru seçmemiz gerekmektedir. Saçlı deriyi daha iyi temizleyen, muhteviyatında fazla kimyasal bulunmayan, doğal maddeler içeren (örneğin Capigen, Saw palmetto, d panthenol gibi) şampuan ve temizleyiciler kullanmak dökülmeyi engellemek amacı ile yapılacaklar arasında olur.
- Sağlıklı beslenme başka bir gereklilik. Cildimize olduğu halde saçlarımıza da faydaları bilinen kafi protein ve vitamin içeren beslenme tarzının tercih edilişi önemli.
- Yeteri kadar su tüketilmesi de bir başka mühim unsur. Günde 2* 2,5 litre su içmek, cildimize olduğu halde saçlı derimize de gerekli nemi içeriden sağlayarak saç dökülmesinin önlenmesinde mühim rolü bulunur.
- Saç dökülmesinin engellenmesine ve büyüme aşamasındaki saçların güçlenmesine yardımcı olduğu bilinen HSOR maddesi ile ilgili yapılmakta olan klinik çalışmalar tesirli neticeler vermiştir. HSOR enzimleri içeren ürünleri düzenli şekilde kullanmak, saç dökülmesinin engellenmesinde ve büyüme aşamasındaki saçlarda artışa yardımcı olur.
- Saçları tararken saçlı deriye temas etmek folliküllerde mevcut olan faydalı yağların saç tellerine yayılmasına imkan vermektedir. Fön, düzleştrici gibi aygıtlar sık ve yakın mesafeden kullanıldığı zaman saçlı deri doğal nemini kaybeder, hem dökülme hem de kırıkların oluşumu kolay hale gelir. Devamlı şapka, jöle gibi saçlı derinin hava almasını engelleyen faktörlerinde saç dökülmesini tetiklediği unutulmamalıdır.
- Periyodik olarak saç sağlığını olumlu yönde etkilediği bilinen B Vitamini, birtin ve d-panthenol almak, saç dökülmesinin engellenmesinde önemlidir.
- Sigara ve alkolün aşırı tüketimi de saç dökülmesini direkt etkilemektedir. Bundan ötürü sigara ve alkol tüketiminden olanaklı mertebe kaçınmak gerekir.
- Demir ve çinko noksanlığı mühim saç dökülüşü sebeplerindendir. Lakin bunlar ağır metaller olduğundan, yapılacak tetkikle eksiklikleri ortaya çıkmadan kullanılmaları doğru olmaz. Mutlaka tahlil yaptırdıktan sonra, noksanlık var ise kullanımı gerekir.
- Tiroid işlev deformiteleri (bozuklukları) saç dökülmesini en fazla tetikleyici sebeplerdendir. Bundan dolayı doktor gözetiminde tiroid testlerini yaptırıp, bozulma tespit edilir ise tedavilerini düzenlemek saç dökülmesini engeller.
- Vitamin içeren karışımların, bazı zamanlar dermatolog tarafı ile saçlı deri için üretilen ince iğnelerle saçlı deriye enjekte edilmesi, saç dökülmesinin engellenmesinde çok tesirli bir yöntemdir.
Saç dökülüşü bütün bunlara rağmen önlenemiyorsa mutlak suretle dermatoloğunuza başvurmanız gerekir.
Zayıflatan 10 Bitki
Sponsorlu Bağlantılar:
Zayıflatan 10 Bitki
Sağlıklı bir şekilde kilo vermek isteyenler, iştah azaltan ve yağ yakmayı hızlandıran bu bitkileri tercih edebilirler.
Maydanoz
Maydanoz metabolizmayı hızlandırarak bağ dokusunu güçlendiriyor. Maydanoz yemek ve çayını içmek, ödemlere ve vücudun su toplamasına karşı çok tesirli bir metod olarak bilinir.
Adaçayı
Zayıflamak isteyenler tarafı ile iştah kesici olarak kullanılmaktadır. Çay ve yemeklerde baharat amacıyla da kullanılabiliyor.
Fesleğen
Vücutta biriken fazla suyu atmaya yardımcı olmaktadır. Üstelik içerisindeki eter yağların moral yükseltici etkiyi bulunmaktadır.
Atkuyruğu bitkisi
İdrar sökücü özelliğiyle bilinir. Yağ dokularını eritmeye yardım edici bitki yaraların geçişine de yardımcı olmaktadır. Fakat bütün idrar söktürücü bitkilerde olduğu şekilde fazla dozda kullanılırsa böbreklere zarar verebilir.
Kekik
Sindirim problemlerini tedavi eden etkiye sahip ve metabolizmayı hızlandırıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra yorgunluktan şikâyet edenlere zindelik veriyor.
Civanperçemi
Tatlıya karşı iştahı keser, tokluk duygusu vermektedir. Tazelik veren lezzeti, ağır yemeklerin tadını hafifletir.
Biberiye
Sindirimi düzenler. İyi bir canlandırıcıdır, kanın vücutta dolaşımını çabuklaştırır, cildi sıkılaştırır. Et yemeklerinde kullanılabilir.
Tere
Vücuttaki yağ yakmayı hızlandırıyor. İnce yaprakları pişince acılaştığı için çiğ yemelidir. Bununla birlikte içinde birçok vitamin barındırır.
Sinameki
Kalın bağırsakta suyun emilimine engel olarak müshil görevi yapmaktadır. Uzun süreli kullanımlarda bağırsaklarda yan tesirlere yol açacağından idrar söktürücü özelliği bulunmakta olan rezene ve nane gibi bitkilerle desteklenmesi gerekmektedir.
Balık otu
Bünyenin kimyasını hızlandırarak zayıflamaya destek olmaktadır. İçindeki maddeler tırnakları güçlendirerek saçlara parlaklık vermektedir. Salata ve meyveli içecekler içinde kullanılabilir.
Sağlıklı bir şekilde kilo vermek isteyenler, iştah azaltan ve yağ yakmayı hızlandıran bu bitkileri tercih edebilirler.
Maydanoz
Maydanoz metabolizmayı hızlandırarak bağ dokusunu güçlendiriyor. Maydanoz yemek ve çayını içmek, ödemlere ve vücudun su toplamasına karşı çok tesirli bir metod olarak bilinir.
Adaçayı
Zayıflamak isteyenler tarafı ile iştah kesici olarak kullanılmaktadır. Çay ve yemeklerde baharat amacıyla da kullanılabiliyor.
Fesleğen
Vücutta biriken fazla suyu atmaya yardımcı olmaktadır. Üstelik içerisindeki eter yağların moral yükseltici etkiyi bulunmaktadır.
Atkuyruğu bitkisi
İdrar sökücü özelliğiyle bilinir. Yağ dokularını eritmeye yardım edici bitki yaraların geçişine de yardımcı olmaktadır. Fakat bütün idrar söktürücü bitkilerde olduğu şekilde fazla dozda kullanılırsa böbreklere zarar verebilir.
Kekik
Sindirim problemlerini tedavi eden etkiye sahip ve metabolizmayı hızlandırıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra yorgunluktan şikâyet edenlere zindelik veriyor.
Civanperçemi
Tatlıya karşı iştahı keser, tokluk duygusu vermektedir. Tazelik veren lezzeti, ağır yemeklerin tadını hafifletir.
Biberiye
Sindirimi düzenler. İyi bir canlandırıcıdır, kanın vücutta dolaşımını çabuklaştırır, cildi sıkılaştırır. Et yemeklerinde kullanılabilir.
Tere
Vücuttaki yağ yakmayı hızlandırıyor. İnce yaprakları pişince acılaştığı için çiğ yemelidir. Bununla birlikte içinde birçok vitamin barındırır.
Sinameki
Kalın bağırsakta suyun emilimine engel olarak müshil görevi yapmaktadır. Uzun süreli kullanımlarda bağırsaklarda yan tesirlere yol açacağından idrar söktürücü özelliği bulunmakta olan rezene ve nane gibi bitkilerle desteklenmesi gerekmektedir.
Balık otu
Bünyenin kimyasını hızlandırarak zayıflamaya destek olmaktadır. İçindeki maddeler tırnakları güçlendirerek saçlara parlaklık vermektedir. Salata ve meyveli içecekler içinde kullanılabilir.
15 Ocak 2015 Perşembe
Neden Şişmanlarız?
Sponsorlu Bağlantılar:
Neden Şişmanlarız?
Şişmanlama hususunda çevresel faktörlerin rolü oldukça büyüktür. Bundan dolayı kilo alımının artışına ve kalori harcanmasının azalışına neden olan faktörleri tanımak, düzgün beslenme alışkanlıkları kazanmamıza destek olmaktadır.
Normal kilomuzda kalmak amacıyla yakabildiğimiz kadar yememiz gerekiyor. Eğer yakabileceğimizden daha fazlasını alırsak, aldığımız bu fazla kaloriler bedenimizde yağ olarak birikir ve aşırı kilo sorunu ortaya çıkmaktadır. Alınan karbonhidratlar vücutta yalnızca glikojen olarak depolanır ki bunun miktarı 300* 500 gram kadar olur. Vücudumuza sürekli ihtiyacımızdan fazla karbonhidrat alırsak bunlar yağa dönüşerek depolanır ve kilo almaktayız. Obezitenin giderek salgın halini almasında, basit yaşam biçimi sebebiyle hareketliliğin azalması, fazla kalori alımı ve fast* food türü yemek alışkanlıklarının artması mühim rolü bulunur.
Neler Kilo Almamıza Neden Olmaktadır?
Yetişkin yaşlarda kilo almaya ya da obeziteye neden olan öncelikli etkenler durağanlık ve aşırı beslenmedir. Bundan başka yaşın ilerleyişiyle de kilo almaya başlarız. Tiroid bezi yetmezliği (hipotiroid), insülin direnci, reaktif hipoglisemi denilen kan şekeri düşüklüğü, böbreküstü bezinin aşırı kortizol üretmesi, yumurtalıklardaki kistler ve hormon deformiteleri (bozuklukları) da kilo almanın mühim sebepleridir. Evlenip daha sonra düzenli yemek çağının başlaması ya da sigarayı bırakınca iştahın artması da kiloyu artıran olaylardır. Az su içmek, aşırı alkol tüketimi, depresyon, birtakım psikolojik sorunlar, emeklilik ve gece vardiyasında çalışmak gibi birtakım sosyal ve psikolojik sebepler kilo alımında mühim etkenlerdir.
Obeziteyi Tetikleyen Çevresel Etkenler
* Büyük porsiyonlar.
* Yağlı, kalorisi yüksek gıdalar.
* Glisemik indeksi yani kan şekerini artırıcı etkiyi yüksek besinlerin fazlalığı.
* Kalsiyum düşüklüğü.
* Gıdalara daha basit ulaşabilme.
* Ucuz ve kalitesiz besinler.
* Kola, gazoz gibi asitli içecekler.
* Şeker.
* Fast-food türü dediğimiz, hamburger, tost, sosisli sandviç, döner, kebap gibi gıdalar.
* Cips, bisküvi gibi gıdalar.
* Seçenek çeşitliliği.
* Stres, üzüntü, sıkıntı.
* Ofis ortamında akşama kadar sandalyede koltukta oturmak.
* Televizyon başında geçen saatlerin artması.
* Bilgisayar bağımlılığı.
* Asansörler, yürüyen merdivenler, kısa mesafelere arabayla gitmek.
* Az uyuma.
Yapılan incelemeler son 15 senedir yenen yemeklerde porsiyonların çoğaldığını gösterdi. Tabakta fazla gıda olunca fazla yenmektedir. Yıllar içinde alınan bu fazla kaloriler obeziteyi harekete geçirir. Glisemik indeksi yüksek besinlerin yenmesinde son yıllarda büyük artma bulunur. Yurdumuzda beyaz ekmek tüketimi, reçel, börek, çörek, pide yemek alışkanlığı fazladır. Bilhassa beyaz ekmek kan şekerini çabuk bozmakta ve insülin direncini artırmaktadır.
Kola, gazoz ve patates cipsi tüketilmesi de son yıllarda artma göstermiştir. Bu gıdalarda mevcut olan şeker, fruktoz gibi tatlandırıcılar kilo alınmasına büyük katkısı bulunur. Aşırı kilolu insanların çoğunda kolalı içeceklerin tüketimini fazladır. Az uyuyan ya da iyi uyumayan kişilerde obezite sık görülmektedir.
Psikolojik Yeme Durumunda Ne Yapmak Gerek?
* Yemek yedikten hemen sonra acıkma oluyor ise tatlı yemeyin, birazcık bekleyin. Su için, müzik dinleyin, bir şeyler okuyun.
* Etrafınızda kilo aldırıcı tatlı besinler tutmayın.
* Her gün neyi, hangi ruh halinde yediğinizi not edin. Yemeye yönlendiren hadiseleri saptayın.
* Eğer mutlak suretle yemek yemeniz gerekiyorsa meyve, tam buğday ekmeğiyle yapılmış tost, birkaç çiğ (kavrulmamış) badem ya da ceviz, kuru erik, salatalık, yoğurt, müsli yiyin.
* Az ve sık yiyin. Karbonhidratlardan uzak durunuz. Üç ana öğün ve üç ara öğünde beslenin.
* Dışarı çıkın, yürüyüş yapın.
Stres ve Şişmanlık Arasındaki Sıkı İlişki
Stres, kilo almanın en mühim sebeplerindendir. Hormonlarda bozukluk yaparak kilo alınmasına sebep olmaktadır. Strese bağlı fazla atıştırmalar var ise şunları deneyebilirsiniz:
* Yürüyüş yapın, merdiven inin ve çıkın. Spor stresi azaltmaktadır.
* İyi uyuyun. Uykusuzluk stresi ve atıştırmaları fazlalaştırır.
* Çay, kahve ve alkolden uzak durunuz. Dengeli beslenin.
* Derin soluk alma egzersizleri deneyin. Müzik dinleyin.
* Evde ya da işyerinde sürekli kapalı yerde kalmayın. Dışarı çıkmaya çabalayın. Bahçe var ise bahçe işleriyle uğraşın.
Şişmanlığa Neden Olan Yanlış Yeme Davranışları Nelerdir?
Kilo almada yanlış yemek alışkanlıklarının mühim yeri bulunmakta. Bunları şöyle sıralayabiliriz: * Hızlı yemek yemek, büyük lokmalar halinde yemek, az çiğnemek ve sofrada çatalı* kaşığı elinden hiç bırakmamak.
* Düzensiz ve fazla beslenmek.
* Ziyafet ve davetlere sık katılmak, tatlı ve şeker ikramlarını reddetmemek.
* Akşam yemeğinden sonra, yatıncaya dek bir şeyler yemeyi sürdürmek.
* Öğün atlamak, öğün aralarında sürekli atıştırmak.
* Televizyon seyrederken, kitap ya da gazete okurken yemek.
* Kederli ve sıkıntılı durumda teselliyi mutfakta aramak.
* Az su içmek.
* Dışarı sürekli abur-cubur atıştırmak.
Şişmanlama hususunda çevresel faktörlerin rolü oldukça büyüktür. Bundan dolayı kilo alımının artışına ve kalori harcanmasının azalışına neden olan faktörleri tanımak, düzgün beslenme alışkanlıkları kazanmamıza destek olmaktadır.
Normal kilomuzda kalmak amacıyla yakabildiğimiz kadar yememiz gerekiyor. Eğer yakabileceğimizden daha fazlasını alırsak, aldığımız bu fazla kaloriler bedenimizde yağ olarak birikir ve aşırı kilo sorunu ortaya çıkmaktadır. Alınan karbonhidratlar vücutta yalnızca glikojen olarak depolanır ki bunun miktarı 300* 500 gram kadar olur. Vücudumuza sürekli ihtiyacımızdan fazla karbonhidrat alırsak bunlar yağa dönüşerek depolanır ve kilo almaktayız. Obezitenin giderek salgın halini almasında, basit yaşam biçimi sebebiyle hareketliliğin azalması, fazla kalori alımı ve fast* food türü yemek alışkanlıklarının artması mühim rolü bulunur.
Neler Kilo Almamıza Neden Olmaktadır?
Yetişkin yaşlarda kilo almaya ya da obeziteye neden olan öncelikli etkenler durağanlık ve aşırı beslenmedir. Bundan başka yaşın ilerleyişiyle de kilo almaya başlarız. Tiroid bezi yetmezliği (hipotiroid), insülin direnci, reaktif hipoglisemi denilen kan şekeri düşüklüğü, böbreküstü bezinin aşırı kortizol üretmesi, yumurtalıklardaki kistler ve hormon deformiteleri (bozuklukları) da kilo almanın mühim sebepleridir. Evlenip daha sonra düzenli yemek çağının başlaması ya da sigarayı bırakınca iştahın artması da kiloyu artıran olaylardır. Az su içmek, aşırı alkol tüketimi, depresyon, birtakım psikolojik sorunlar, emeklilik ve gece vardiyasında çalışmak gibi birtakım sosyal ve psikolojik sebepler kilo alımında mühim etkenlerdir.
Obeziteyi Tetikleyen Çevresel Etkenler
* Büyük porsiyonlar.
* Yağlı, kalorisi yüksek gıdalar.
* Glisemik indeksi yani kan şekerini artırıcı etkiyi yüksek besinlerin fazlalığı.
* Kalsiyum düşüklüğü.
* Gıdalara daha basit ulaşabilme.
* Ucuz ve kalitesiz besinler.
* Kola, gazoz gibi asitli içecekler.
* Şeker.
* Fast-food türü dediğimiz, hamburger, tost, sosisli sandviç, döner, kebap gibi gıdalar.
* Cips, bisküvi gibi gıdalar.
* Seçenek çeşitliliği.
* Stres, üzüntü, sıkıntı.
* Ofis ortamında akşama kadar sandalyede koltukta oturmak.
* Televizyon başında geçen saatlerin artması.
* Bilgisayar bağımlılığı.
* Asansörler, yürüyen merdivenler, kısa mesafelere arabayla gitmek.
* Az uyuma.
Yapılan incelemeler son 15 senedir yenen yemeklerde porsiyonların çoğaldığını gösterdi. Tabakta fazla gıda olunca fazla yenmektedir. Yıllar içinde alınan bu fazla kaloriler obeziteyi harekete geçirir. Glisemik indeksi yüksek besinlerin yenmesinde son yıllarda büyük artma bulunur. Yurdumuzda beyaz ekmek tüketimi, reçel, börek, çörek, pide yemek alışkanlığı fazladır. Bilhassa beyaz ekmek kan şekerini çabuk bozmakta ve insülin direncini artırmaktadır.
Kola, gazoz ve patates cipsi tüketilmesi de son yıllarda artma göstermiştir. Bu gıdalarda mevcut olan şeker, fruktoz gibi tatlandırıcılar kilo alınmasına büyük katkısı bulunur. Aşırı kilolu insanların çoğunda kolalı içeceklerin tüketimini fazladır. Az uyuyan ya da iyi uyumayan kişilerde obezite sık görülmektedir.
Psikolojik Yeme Durumunda Ne Yapmak Gerek?
* Yemek yedikten hemen sonra acıkma oluyor ise tatlı yemeyin, birazcık bekleyin. Su için, müzik dinleyin, bir şeyler okuyun.
* Etrafınızda kilo aldırıcı tatlı besinler tutmayın.
* Her gün neyi, hangi ruh halinde yediğinizi not edin. Yemeye yönlendiren hadiseleri saptayın.
* Eğer mutlak suretle yemek yemeniz gerekiyorsa meyve, tam buğday ekmeğiyle yapılmış tost, birkaç çiğ (kavrulmamış) badem ya da ceviz, kuru erik, salatalık, yoğurt, müsli yiyin.
* Az ve sık yiyin. Karbonhidratlardan uzak durunuz. Üç ana öğün ve üç ara öğünde beslenin.
* Dışarı çıkın, yürüyüş yapın.
Stres ve Şişmanlık Arasındaki Sıkı İlişki
Stres, kilo almanın en mühim sebeplerindendir. Hormonlarda bozukluk yaparak kilo alınmasına sebep olmaktadır. Strese bağlı fazla atıştırmalar var ise şunları deneyebilirsiniz:
* Yürüyüş yapın, merdiven inin ve çıkın. Spor stresi azaltmaktadır.
* İyi uyuyun. Uykusuzluk stresi ve atıştırmaları fazlalaştırır.
* Çay, kahve ve alkolden uzak durunuz. Dengeli beslenin.
* Derin soluk alma egzersizleri deneyin. Müzik dinleyin.
* Evde ya da işyerinde sürekli kapalı yerde kalmayın. Dışarı çıkmaya çabalayın. Bahçe var ise bahçe işleriyle uğraşın.
Şişmanlığa Neden Olan Yanlış Yeme Davranışları Nelerdir?
Kilo almada yanlış yemek alışkanlıklarının mühim yeri bulunmakta. Bunları şöyle sıralayabiliriz: * Hızlı yemek yemek, büyük lokmalar halinde yemek, az çiğnemek ve sofrada çatalı* kaşığı elinden hiç bırakmamak.
* Düzensiz ve fazla beslenmek.
* Ziyafet ve davetlere sık katılmak, tatlı ve şeker ikramlarını reddetmemek.
* Akşam yemeğinden sonra, yatıncaya dek bir şeyler yemeyi sürdürmek.
* Öğün atlamak, öğün aralarında sürekli atıştırmak.
* Televizyon seyrederken, kitap ya da gazete okurken yemek.
* Kederli ve sıkıntılı durumda teselliyi mutfakta aramak.
* Az su içmek.
* Dışarı sürekli abur-cubur atıştırmak.
14 Ocak 2015 Çarşamba
15 Günde 3 Kilo Verdiren Diyet
Sponsorlu Bağlantılar:
15 Günde 3 Kilo Verdiren Diyet
Buna benzer birçok diyet listesi vardır fakat süreci en rahat geçen diyetlerden bir tanesidir. Bu diyete göre kendinizi bol, bol ödüllendireceksiniz. Diyet programına bakacak olursak:
Diyetin 1.günü
Sabah; yağsız menemen, beyaz peynir, kepek ekmeği
Öğle; yoğurt içerisine meyve, haşlanmış patates, yeşil çay
Akşam; ızgara balık, bol yeşil salata, yeşil çay
Diyetin 2.günü
Sabah; yarım gevrek, 1 dilim beyaz peynir, domates, salatalık
Öğle; yağı az kıymadan pişirilmiş sebze yemeği, yoğurt
Akşam; haşlanmış tavuk, yeşil salata, yeşil çay
Diyetin 3.günü
Sabah; haşlanmış yumurta, 1 dilim kepek ekmeği, domates, beyaz peynir
Öğle; menemen, yoğurt, az meyve
Akşam; balık, yeşil salata
Diyetin 4.günü
Sabah; beyaz peynir, 1 dilim kepek ekmeği, domates, salatalık
Öğle; menemen, yoğurt, az miktarda meyve
Akşam; bir kase çorba yağsız, yeşil salata
Diyetin 5.günü
Sabah; yarım gevrek, beyaz peynir, elma
Öğle; haşlanmış pirinç yağsız olacak, yoğurt, yeşil elma
Akşam; ızgara balık, yeşil salata, şekersiz çay
Diyetin 6.günü
Sabah; kepek ekmeği 1 dilim beyaz peynir, greyfurt
Öğle; yağı az olan kıymadan yapılmış sebze yemeği, yoğurt
Akşam; haşlanmış tavuk, haşlama yeşil sebze, yoğurt
Diyetin 7.günü
Sabah; yarım dilim gevrek, beyaz peynir, salatalık, domates, 1 adet yeşil biber
Öğle; haşlanmış pirinç ve yoğurt, az meyve
Akşam; ızgara balık, yeşil ve roka salatası
Evet şimdi ise 7. Günden sonra tekrar baştan başlayarak 10 günü aynı şekilde tamamlayabilirsiniz. Bol su içmek ve spor yapmak da rejimin başarısı yönünden gereklidir.
Buna benzer birçok diyet listesi vardır fakat süreci en rahat geçen diyetlerden bir tanesidir. Bu diyete göre kendinizi bol, bol ödüllendireceksiniz. Diyet programına bakacak olursak:
Diyetin 1.günü
Sabah; yağsız menemen, beyaz peynir, kepek ekmeği
Öğle; yoğurt içerisine meyve, haşlanmış patates, yeşil çay
Akşam; ızgara balık, bol yeşil salata, yeşil çay
Diyetin 2.günü
Sabah; yarım gevrek, 1 dilim beyaz peynir, domates, salatalık
Öğle; yağı az kıymadan pişirilmiş sebze yemeği, yoğurt
Akşam; haşlanmış tavuk, yeşil salata, yeşil çay
Diyetin 3.günü
Sabah; haşlanmış yumurta, 1 dilim kepek ekmeği, domates, beyaz peynir
Öğle; menemen, yoğurt, az meyve
Akşam; balık, yeşil salata
Diyetin 4.günü
Sabah; beyaz peynir, 1 dilim kepek ekmeği, domates, salatalık
Öğle; menemen, yoğurt, az miktarda meyve
Akşam; bir kase çorba yağsız, yeşil salata
Diyetin 5.günü
Sabah; yarım gevrek, beyaz peynir, elma
Öğle; haşlanmış pirinç yağsız olacak, yoğurt, yeşil elma
Akşam; ızgara balık, yeşil salata, şekersiz çay
Diyetin 6.günü
Sabah; kepek ekmeği 1 dilim beyaz peynir, greyfurt
Öğle; yağı az olan kıymadan yapılmış sebze yemeği, yoğurt
Akşam; haşlanmış tavuk, haşlama yeşil sebze, yoğurt
Diyetin 7.günü
Sabah; yarım dilim gevrek, beyaz peynir, salatalık, domates, 1 adet yeşil biber
Öğle; haşlanmış pirinç ve yoğurt, az meyve
Akşam; ızgara balık, yeşil ve roka salatası
Evet şimdi ise 7. Günden sonra tekrar baştan başlayarak 10 günü aynı şekilde tamamlayabilirsiniz. Bol su içmek ve spor yapmak da rejimin başarısı yönünden gereklidir.
Etiketler:
diyet,
diyet listesi,
hızlı kilo vermek,
kilo vermek,
yağ yakmak,
zayıflamak
Nasıl Kolayca Zayıflarız?
Sponsorlu Bağlantılar:
Nasıl Kolayca Zayıflarız?
Türk kadınları yapı itibariyle yuvarlak hatlara sahiptir, yuvarlak hatlar onları oldukları için daha kilolu göstermektedir. Yuvarlak hatlara bir de basit bir şekilde kilo alma eklendiği zaman Türk kadınları yaşam boyu kilo sorunu ile boğuşmaya mahkum oluyor. Bundan ötürü gündemlerinden zayıflamak derdi hiç bir zaman eksik olmaz. Günümüzde modanın da sıfır beden üzerine kurulu olduğunu düşündüğümüzde, ergenlikten başlayıp kadınlarımızın gündeminde hep fazla kilolar bulunur. Bundan ötürü de nasıl kolay zayıflanır sorusunun cevabını düşünüyor olmaları hiçte anlamsız olmaz.
Türk kadının kilo sorunlarının yanına Türk yemeklerinin muhteşemliği eklendiğinde, zayıflamaya çalışmak tam bir işkenceye dönüşebilir. Bu işkenceyi hafifletmek amacı ile en çok cevabını aradığımız soru nasıl basit zayıflanır olmuştur hep. Kolay zayıflamanın yolu her zaman daha az yemekten ve daha çok spor yapmaktan geçer.
Yurdumuzda genelde Avrupa ve Amerikalı uzmanların diyet listeleri ile zayıflamaya çalışmakta olan kadınların yenilgilerine şahit oluyoruz. Oysa ki kalıtsal kodları ve beslenme alışkanlıkları kadar günlük yaşam temposu da bambaşka olan kadınımıza bu listelerin tesirli olmadığını birçok beslenme uzmanı yüksek sesle dile getirmektedir.
Kolay zayıflamanın en makul ve sağlıklı yolu, kişiye özel diyetlerdir. Bir diyetisyenden alacak olduğunuz yardım ile kendi günlük programınıza uygun beslenme ile hem basit hem de sağlıklı zayıflamak olanaklı. Nasıl basit zayıflanır sorusunun oldukça kısa cevabı; daha az yemek ve daha çok spor olarak verilebilir.
Her yere araba ile gitmek, asansör ile çıkmaktansa daha fazla yürümek ve merdiven çıkmak, spor yapmaya vakti olmayanlar için olmazsa olmazdır. Doğru diyet listesi ve daha hareketli bir hayat basit zayıflamanın en basit yöntemidir.
Türk kadınları yapı itibariyle yuvarlak hatlara sahiptir, yuvarlak hatlar onları oldukları için daha kilolu göstermektedir. Yuvarlak hatlara bir de basit bir şekilde kilo alma eklendiği zaman Türk kadınları yaşam boyu kilo sorunu ile boğuşmaya mahkum oluyor. Bundan ötürü gündemlerinden zayıflamak derdi hiç bir zaman eksik olmaz. Günümüzde modanın da sıfır beden üzerine kurulu olduğunu düşündüğümüzde, ergenlikten başlayıp kadınlarımızın gündeminde hep fazla kilolar bulunur. Bundan ötürü de nasıl kolay zayıflanır sorusunun cevabını düşünüyor olmaları hiçte anlamsız olmaz.
Türk kadının kilo sorunlarının yanına Türk yemeklerinin muhteşemliği eklendiğinde, zayıflamaya çalışmak tam bir işkenceye dönüşebilir. Bu işkenceyi hafifletmek amacı ile en çok cevabını aradığımız soru nasıl basit zayıflanır olmuştur hep. Kolay zayıflamanın yolu her zaman daha az yemekten ve daha çok spor yapmaktan geçer.
Yurdumuzda genelde Avrupa ve Amerikalı uzmanların diyet listeleri ile zayıflamaya çalışmakta olan kadınların yenilgilerine şahit oluyoruz. Oysa ki kalıtsal kodları ve beslenme alışkanlıkları kadar günlük yaşam temposu da bambaşka olan kadınımıza bu listelerin tesirli olmadığını birçok beslenme uzmanı yüksek sesle dile getirmektedir.
Kolay zayıflamanın en makul ve sağlıklı yolu, kişiye özel diyetlerdir. Bir diyetisyenden alacak olduğunuz yardım ile kendi günlük programınıza uygun beslenme ile hem basit hem de sağlıklı zayıflamak olanaklı. Nasıl basit zayıflanır sorusunun oldukça kısa cevabı; daha az yemek ve daha çok spor olarak verilebilir.
Her yere araba ile gitmek, asansör ile çıkmaktansa daha fazla yürümek ve merdiven çıkmak, spor yapmaya vakti olmayanlar için olmazsa olmazdır. Doğru diyet listesi ve daha hareketli bir hayat basit zayıflamanın en basit yöntemidir.
12 Ocak 2015 Pazartesi
Kahve Zayıflatır Mı?
Sponsorlu Bağlantılar:
Kahve Zayıflatır Mı?
Kahvenin zayıflama üzerine tesirlerine dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, kahvenin bu etkiyi içermiş olduğu kafein, niasin, mikroelementler ve antioksidanlara borçlu olduğunu belirtiyor.
Dr. Kaya, kahvenin metabolizmaya ve zayıflama sürecine tesirlerini şöyle özetliyor:
* Metabolizmayı hafif de olsa hızlandırıyor, kişinin istirahatte harcadığı enerjiyi arttırıyor.
* Bilhassa beyne olan kanın vücutta dolaşımını arttırıyor, kişiyi daha dinç hissettiriyor, dikkatin daha da yoğunlaşmasını sağlıyor.
* Insülin direncini kırıcı etkiyi nedeniyle kişinin tatlı gereksinimini azaltıyor. Bilhassa canı sık tatlı isteyenler, tatlı yerine kahve içerlerse bu ihtiyacın kaybolduğunu göreceklerdir.
* Kahve sütle beraber içildiği zaman, bedene dengeli protein, karbonhidrat ve yağla beraber girince kişiyi daha uzun süre yok tutuyor.
* Yapılan birçok bilimsel incelemede şeker hastalığını önleyici olabileceği bildiriliyor.
* Parkinson ve Alzheimer hastalıklarına karşı düzenli tüketimde koruyucu etkiyi olabileceği hususunda da incelemeler bulunmakta. Yaşlılarda belleği güçlendiriyor.
* Sık migren atağı geçirenlerde beyin damarlarında kasılma yaptığından migren atağını önleyebiliyor. Lakin çok sık kahve içenlerde kahveyi ani bırakırlarsa migren ataklarının sıklığı artabiliyor.
KAHVENİN FAZLASI ZARARDIR
Ancak kahve bol miktarda tüketilirse zararlı tesirleri de olabilmektedir. Dr. Kaya istenmeyen o tesirleri de şöyle sıralıyor:
* Kalbinde ritim bozukluğu sorunu bulunanlarda çarpıntıyı tetikleyebiliyor.
* Kontrolsüz tansiyonu bulunanlarda kan basıncını arttırabiliyor.
* Günlük 5 fincan ve üzeri kullanımında kemik erimesine neden olmaktadır.
* Günlük 3 fincan ve üzeri kahve tüketilmesi doğurganlığı negatif yönde etkileyebiliyor.
* Akşamları kahve tüketilmesi uykusuzluğa neden olabiliyor, aşırı kahve tüketilmesi sinirlilik ve tahammülsüzlük yapmaktadır.
* Kahve vücuttan su atımını arttırıp idrar gereksinimini arttırıyor. Kalp ve böbrek hastalarında elektrolit dengesizliği yapabiliyor.
* Hazır kahvelerde kullanılan krema, şurup, şeker miktarına göre de kalorisi çok artabiliyor. Kremalı* aromalı* şuruplu büyük boy kahve içtiğinizde kocaman bir hamburger yemiş kadar kalori bedeninize giriyor ve sizi şişmanlatıyor.
KAHVE HANGİ DURUMLARDA YARARLI OLUYOR?
Dr. Ayça Kaya, kahvenin hem tok tutmasını, hem metabolizmanızı çalıştırmasını hem de dikkatinizi arttırmasını istiyorsanız; kahveyi şeker ilavesiz, kremasız ve şurupsuz, günlük taze sütle ya da sade olarak tüketmenizi tavsiye etmekte.
İlgili aramalar: kahve zayıflatır mı, kahve kilo verdirir mi, kahve yağ yakar mı
Kahvenin zayıflama üzerine tesirlerine dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, kahvenin bu etkiyi içermiş olduğu kafein, niasin, mikroelementler ve antioksidanlara borçlu olduğunu belirtiyor.
Dr. Kaya, kahvenin metabolizmaya ve zayıflama sürecine tesirlerini şöyle özetliyor:
* Metabolizmayı hafif de olsa hızlandırıyor, kişinin istirahatte harcadığı enerjiyi arttırıyor.
* Bilhassa beyne olan kanın vücutta dolaşımını arttırıyor, kişiyi daha dinç hissettiriyor, dikkatin daha da yoğunlaşmasını sağlıyor.
* Insülin direncini kırıcı etkiyi nedeniyle kişinin tatlı gereksinimini azaltıyor. Bilhassa canı sık tatlı isteyenler, tatlı yerine kahve içerlerse bu ihtiyacın kaybolduğunu göreceklerdir.
* Kahve sütle beraber içildiği zaman, bedene dengeli protein, karbonhidrat ve yağla beraber girince kişiyi daha uzun süre yok tutuyor.
* Yapılan birçok bilimsel incelemede şeker hastalığını önleyici olabileceği bildiriliyor.
* Parkinson ve Alzheimer hastalıklarına karşı düzenli tüketimde koruyucu etkiyi olabileceği hususunda da incelemeler bulunmakta. Yaşlılarda belleği güçlendiriyor.
* Sık migren atağı geçirenlerde beyin damarlarında kasılma yaptığından migren atağını önleyebiliyor. Lakin çok sık kahve içenlerde kahveyi ani bırakırlarsa migren ataklarının sıklığı artabiliyor.
KAHVENİN FAZLASI ZARARDIR
Ancak kahve bol miktarda tüketilirse zararlı tesirleri de olabilmektedir. Dr. Kaya istenmeyen o tesirleri de şöyle sıralıyor:
* Kalbinde ritim bozukluğu sorunu bulunanlarda çarpıntıyı tetikleyebiliyor.
* Kontrolsüz tansiyonu bulunanlarda kan basıncını arttırabiliyor.
* Günlük 5 fincan ve üzeri kullanımında kemik erimesine neden olmaktadır.
* Günlük 3 fincan ve üzeri kahve tüketilmesi doğurganlığı negatif yönde etkileyebiliyor.
* Akşamları kahve tüketilmesi uykusuzluğa neden olabiliyor, aşırı kahve tüketilmesi sinirlilik ve tahammülsüzlük yapmaktadır.
* Kahve vücuttan su atımını arttırıp idrar gereksinimini arttırıyor. Kalp ve böbrek hastalarında elektrolit dengesizliği yapabiliyor.
* Hazır kahvelerde kullanılan krema, şurup, şeker miktarına göre de kalorisi çok artabiliyor. Kremalı* aromalı* şuruplu büyük boy kahve içtiğinizde kocaman bir hamburger yemiş kadar kalori bedeninize giriyor ve sizi şişmanlatıyor.
KAHVE HANGİ DURUMLARDA YARARLI OLUYOR?
Dr. Ayça Kaya, kahvenin hem tok tutmasını, hem metabolizmanızı çalıştırmasını hem de dikkatinizi arttırmasını istiyorsanız; kahveyi şeker ilavesiz, kremasız ve şurupsuz, günlük taze sütle ya da sade olarak tüketmenizi tavsiye etmekte.
İlgili aramalar: kahve zayıflatır mı, kahve kilo verdirir mi, kahve yağ yakar mı
Etiketler:
kahve,
kahve tüketimi,
kahvenin faydaları,
kahvenin zararları
Hamilelikte Uykusuzluk Sorunu
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Uykusuzluk Sorunu
Hamile hanımların en önemli ihtiyaçlarından biri de uykudur. Karnınız burnunuzda iken rahat bir uyku çekmeniz için size bazı tavsiyelerde bulunacağız.
Gebelikte rahat ve sağlıklı bir uyku gebeliğin gidişatı yönünden çok önemlidir. Gebelikte yaşanmakta olan uyku sorunları ise anne adaylarının en büyük sıkıntılarından biridir.
Dr. Alper Mumcu, hamilelerde uykusuzluğun sebeplerini ve rahat bir uyku uyumak amacıyla neye dikkat etmemiz gerektiğini anlattı..
Gebeliğin ilk haftalarında anne olma düşüncesi ve heyecanı kadınların çoğunda uykusuzluğa yol açar. Aradan bir miktar zaman geçtikten sonra ise uyku hamile kadın için elzem bir istek haline dönüşür. Sabah-akşam devamlı uyuma isteği bulunur. Hele gebelik bulantı ve kusmaları da oluyorsa, uyku sırasında bu şikayetler çok hissedilmediği için kişi devamlı uyumak ister. İlk altı ay bu şekilde gelip geçemektedir.
Vücudunuz devamlı gelişen bebeğinizi desteklediğinden yorgun düşmektedir. Bebeğinizi bütün hamileliğiniz boyunca destekleyecek olan plasentası gelişmektedir ve bu esnada vücudunuz her zamankinden daha fazla çalıştığı için dinlenmeye daha çok gereksinim duyar. Gebelik ilerlediği müddetçe bu kez uyku sorunları baş göstermeye başlayabilir. Çoğu zaman derin ve dinlendirici bir uykuya hasret olduğunuzu hissedebilirsiniz.
Hamileyken uykuya dalmak neden hep zor oluyor?
Bunun pek çok sebebi bulunur. Lakin ilk ve en mühim neden bebeğin büyümesidir. Bebek ve rahim büyüdükçe rahat bir uyku pozisyonu bulmakta zorlanılır. Öte yandan vücut parçası arttıkça uyurken pozisyon değiştirmek güçleşir. Bu durum da doğal olarak verimli uykuyu engeller. Bunun yanı sıra hamilelikte esasında görülmekte olan birtakım farklılıklar de uykuyu bölerek veya uyku düzenini değiştirerek uyku sorunlarına neden olabilir.
Gebelikte en rahat uyku pozisyonu nasıldır?
Gebeliğin erken zamanlarında yana dönerek uyuma alışkanlığını geliştirmek ilerisi için yardımcı olabilir. Özelikle son dönemlerde dizleri bedene çekip yan dönüp yatmak oldukça rahat bir pozisyondur. Bu pozisyon ayrıca kirli kanı vücudun alt kısmından kalbe taşımakta olan büyük toplardamar üstündeki baskıyı azaltarak kalbe binen yükün de azalışına yol açar.
Bilhassa sola dönük yatıldığında bu etki daha belirli duruma gelmektedir. Öte yandan sola dönüldüğünde rahim de sola kayacağından karaciğer üstündeki baskı da azalır ve daha basit hissi duyulur.
Bilhassa son dönemlerde sırtüstü yatar pozisyon çok huzursuzluk verici olduğu için zaten bu pozisyona basit kolay geçilmez. Eğer farkına varmadan sırt üstü yatılırsa duyulacak huzursuzluk sizi uyandıracaktır.
Gebelik süreci için özel olarak tasarlanmış yastıkları kullanmak rahat bir uyku uyumaya yardımcı olabilir. Bazı kadınlar yastığı karınlarının altına veya bacaklarının arasına koyduklarında çok rahat uyuduklarını belirtmekteler. Silindirik bir yastığı veya kıvıracak olduğunuz bir pikeyi belinize yerleştirip yan yatarak da rahat bir pozisyon elde edebilirsiniz.
Gebelik süreci boyunca verimli bir uyku için bazı öneriler
Kola, kahve ve çay gibi kafeinli içecekleri diyetinizden uzak tutmaya çabalayın. Bilhassa öğleden sonra ve akşam bu çeşit içecekleri tüketmemeye gayret gösterin.
Yatmadan 2 ila 3 saat önce sıvı alımınızı azaltın. Lakin gün içerisinde kafi sıvı almaya özen gösterin. Benzer şekilde yatma dan evvel ağır yemekler yemeyin. Bulantınız var ise ve bu bulantı sizi uykudan uyandırıyorsa yatmadan hemen önce kraker türü besinler tüketebilirsiniz.
Uyku saatlerinizi belirleyin. Yatağa alışkın olduğunuz saatten daha geç gitmeyin.
Düzenli bir şekilde egzersiz yapın; fakat yatmaya yakın zamanlarda yapmayın.
Yastıkları her yerde kullanınız. Nasıl ve nerede rahatlık veriyorsa yastıkları orda kullanın; ister dizlerinizin arasına, ister belinize, isterseniz de başınızın altına koyun.
Yatağa gitme den evvel rahatlatacak birşeyler yapın. Ilık bir duş veya bir bardak ılık süt içmek gibi...
Geceleri uykudan bacak krampları ile uyanıyorsanız yatmadan evvel iyice gerinin. Yeterli miktarda kalsiyum almaya dikkat edin. Doktorunuza kalsiyum ilaçları alıp almayacağınız konusunu mutlaka görüşün.
Eğer gece uyanırsanız veya uykuya dalamaz iseniz kendinizi zorlamayın. Kalkıp ev içinde birazcık dolaşın veya kitap okumak gibi uykunuzu dağıtmayacak birşeyler yapın. Kitap okumak en çok uyku getiren faaliyetlerin başında gelir. Bunun dışında televizyon seyredin, müzik dinleyin, bilgisayar oyunu oynayın, internet ortamında dolaşın. Hoşunuza giden ve sizi rahatlatan aktivitelerde bulunun. Eğer mümkünse gün içerisinde uyku açığınızı kapatmak amacıyla 30 ila 60 dakikalık şekerlemeler de yapmaktan kaçınmayın.
Hamile hanımların en önemli ihtiyaçlarından biri de uykudur. Karnınız burnunuzda iken rahat bir uyku çekmeniz için size bazı tavsiyelerde bulunacağız.
Gebelikte rahat ve sağlıklı bir uyku gebeliğin gidişatı yönünden çok önemlidir. Gebelikte yaşanmakta olan uyku sorunları ise anne adaylarının en büyük sıkıntılarından biridir.
Dr. Alper Mumcu, hamilelerde uykusuzluğun sebeplerini ve rahat bir uyku uyumak amacıyla neye dikkat etmemiz gerektiğini anlattı..
Gebeliğin ilk haftalarında anne olma düşüncesi ve heyecanı kadınların çoğunda uykusuzluğa yol açar. Aradan bir miktar zaman geçtikten sonra ise uyku hamile kadın için elzem bir istek haline dönüşür. Sabah-akşam devamlı uyuma isteği bulunur. Hele gebelik bulantı ve kusmaları da oluyorsa, uyku sırasında bu şikayetler çok hissedilmediği için kişi devamlı uyumak ister. İlk altı ay bu şekilde gelip geçemektedir.
Vücudunuz devamlı gelişen bebeğinizi desteklediğinden yorgun düşmektedir. Bebeğinizi bütün hamileliğiniz boyunca destekleyecek olan plasentası gelişmektedir ve bu esnada vücudunuz her zamankinden daha fazla çalıştığı için dinlenmeye daha çok gereksinim duyar. Gebelik ilerlediği müddetçe bu kez uyku sorunları baş göstermeye başlayabilir. Çoğu zaman derin ve dinlendirici bir uykuya hasret olduğunuzu hissedebilirsiniz.
Hamileyken uykuya dalmak neden hep zor oluyor?
Bunun pek çok sebebi bulunur. Lakin ilk ve en mühim neden bebeğin büyümesidir. Bebek ve rahim büyüdükçe rahat bir uyku pozisyonu bulmakta zorlanılır. Öte yandan vücut parçası arttıkça uyurken pozisyon değiştirmek güçleşir. Bu durum da doğal olarak verimli uykuyu engeller. Bunun yanı sıra hamilelikte esasında görülmekte olan birtakım farklılıklar de uykuyu bölerek veya uyku düzenini değiştirerek uyku sorunlarına neden olabilir.
Gebelikte en rahat uyku pozisyonu nasıldır?
Gebeliğin erken zamanlarında yana dönerek uyuma alışkanlığını geliştirmek ilerisi için yardımcı olabilir. Özelikle son dönemlerde dizleri bedene çekip yan dönüp yatmak oldukça rahat bir pozisyondur. Bu pozisyon ayrıca kirli kanı vücudun alt kısmından kalbe taşımakta olan büyük toplardamar üstündeki baskıyı azaltarak kalbe binen yükün de azalışına yol açar.
Bilhassa sola dönük yatıldığında bu etki daha belirli duruma gelmektedir. Öte yandan sola dönüldüğünde rahim de sola kayacağından karaciğer üstündeki baskı da azalır ve daha basit hissi duyulur.
Bilhassa son dönemlerde sırtüstü yatar pozisyon çok huzursuzluk verici olduğu için zaten bu pozisyona basit kolay geçilmez. Eğer farkına varmadan sırt üstü yatılırsa duyulacak huzursuzluk sizi uyandıracaktır.
Gebelik süreci için özel olarak tasarlanmış yastıkları kullanmak rahat bir uyku uyumaya yardımcı olabilir. Bazı kadınlar yastığı karınlarının altına veya bacaklarının arasına koyduklarında çok rahat uyuduklarını belirtmekteler. Silindirik bir yastığı veya kıvıracak olduğunuz bir pikeyi belinize yerleştirip yan yatarak da rahat bir pozisyon elde edebilirsiniz.
Gebelik süreci boyunca verimli bir uyku için bazı öneriler
Kola, kahve ve çay gibi kafeinli içecekleri diyetinizden uzak tutmaya çabalayın. Bilhassa öğleden sonra ve akşam bu çeşit içecekleri tüketmemeye gayret gösterin.
Yatmadan 2 ila 3 saat önce sıvı alımınızı azaltın. Lakin gün içerisinde kafi sıvı almaya özen gösterin. Benzer şekilde yatma dan evvel ağır yemekler yemeyin. Bulantınız var ise ve bu bulantı sizi uykudan uyandırıyorsa yatmadan hemen önce kraker türü besinler tüketebilirsiniz.
Uyku saatlerinizi belirleyin. Yatağa alışkın olduğunuz saatten daha geç gitmeyin.
Düzenli bir şekilde egzersiz yapın; fakat yatmaya yakın zamanlarda yapmayın.
Yastıkları her yerde kullanınız. Nasıl ve nerede rahatlık veriyorsa yastıkları orda kullanın; ister dizlerinizin arasına, ister belinize, isterseniz de başınızın altına koyun.
Yatağa gitme den evvel rahatlatacak birşeyler yapın. Ilık bir duş veya bir bardak ılık süt içmek gibi...
Geceleri uykudan bacak krampları ile uyanıyorsanız yatmadan evvel iyice gerinin. Yeterli miktarda kalsiyum almaya dikkat edin. Doktorunuza kalsiyum ilaçları alıp almayacağınız konusunu mutlaka görüşün.
Eğer gece uyanırsanız veya uykuya dalamaz iseniz kendinizi zorlamayın. Kalkıp ev içinde birazcık dolaşın veya kitap okumak gibi uykunuzu dağıtmayacak birşeyler yapın. Kitap okumak en çok uyku getiren faaliyetlerin başında gelir. Bunun dışında televizyon seyredin, müzik dinleyin, bilgisayar oyunu oynayın, internet ortamında dolaşın. Hoşunuza giden ve sizi rahatlatan aktivitelerde bulunun. Eğer mümkünse gün içerisinde uyku açığınızı kapatmak amacıyla 30 ila 60 dakikalık şekerlemeler de yapmaktan kaçınmayın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)