Çernobil Nükleer Santrali'ndeki kazadan sonra, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı biliniyor. Belirtildiğine göre, gerek sosyalist ülkelerin, gerekse batılıların yaptıkları birçok atom denemeleri, Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombaları da Sovyetler Birliğindeki bu talihsiz kazadan önce de havadaki ve sudaki radyoaktivite miktarını önemli ölçüde arttırmıştı. İnsanlar ancak Çernobil kazasından sonra uyanabildiler.
Radyoaktivite sözcüğüyle parçalanan atom çekirdeklerinden bırakılan enerjinin oluşturduğu ışınlar ifade edilmektedir. Radyoaktif maddeler ise, doğada (Örneğin, bazı taş türlerinde) bulunduğu gibi, atom santralleri, araştırmalar ve tıp merkezlerinde yapay olarak üretilmektedir. Yapay radyoaktif maddeleri, tıpta tiroid bezleri rahatsızlıkları, kanser gibi hastalıklara karşı kullanılmakta, ayrıca bağışıklık sisteminin incelenmesi ve diğer hastalıkların da teşhisinde kullanılmaktadır.
Genellikle atom santralleri kazalarında ortaya çıkan radyoaktivite bulaşması, sağlığa zararlı olup, günümüzde hala sayısı kesin olarak bilinemeyen çeşitli hastalıklara yol açmaktadır. 500 remin üstünde radyoaktif ışın, insanın bütün vücuduna isabet ederse öldürücüdür. 100 remin üzerindeki ışınlar fenalık ve ishal gibi rahatsızlıklara neden olur. İnsanın normal olarak doğada yüklendiği radyoaktivite miktarı 100 miliremdir. Radyoaktiviteye karşı çocuklar büyüklerden, kadınlar ise, erkeklerden daha dayanıksızdırlar.
Düşük miktarda radyoaktiviteye karşı vücut kendini savunabilir. Radyoaktivitenin zararlı etkilerine karşı bol vitaminli taze besinler yararlıdır. Sigara ve diğer çevre kirliliği etkilerinden kaçınmak da önemlidir.