Hamilelikte Cilt Sağlığı Tavsiyeleri
Bazı hanımlar gebelik esnasında ciltleri parladığından kendilerini şanslı sayar. Bu annelik duygusundan kaynaklı basit bir duygu değildir. Bu dönemde vücuttaki hormonal farklılıklar sonrası yağ salgısının artışına bağlıdır. Bazı kadınlar (özellikle âdetlerin den evvel ciltlerinde farklılık olmayanlar) o kadar şanslı olmayabilir. Bu yağlılığın bütünüyle ortadan kaldırılışı olanaksız olsa bile azaltılışı için yine de aşağıdaki tavsiyelere uyulması gerekmektedir;
Dengeli Beslenme Diyeti'ne olanaklı mertebe uymaya çabalayın. Bu bebeğiniz için olduğu kadar cildiniz içinde en iyisidir.
Musluğun önünden her geçişinizde bir bardak su için. Su en tesirli gözenek açıcılardan bir tanesidir.
Uygun bir temizleyici ile günde 2* 3 kez yüzünüzü temizleyin. Cildinizi tıkayacak krem ve makyajdan uzak durunuz.
Eğer hekiminiz önerirse B6 vitamini yardımı alın (günde 25* 50 mg'ı aşmasın). Bu vitamin hormonlardan kaynaklı bir şekilde meydana gelen cilt sorunlarında kullanılır, fakat etki mekanizması henüz bilinmiyor.
Eğer cilt sorunlarınız iç hastalıkları uzmanınız veya onun önereceği bir deri hastalıkları uzmanıyla görüşmeyi gerektirecek kadar şiddetliyse, hekimin gebe olduğunuzu bildiğinden emin olun. Bilhassa "Accutane" ve "Retin-A" gibi sivilce için kullanılan ilaçlar hamilelikte bebeğe zarar verebilme ihtimali sebebiyle kullanılmaz.
Bazı gebe
kadınların kuru, kaşıntılı cilt problemleri bulunur. Bu durumda nemlendiriciler yardımcı olabilir ( en iyi emilimin elde edilmesi için banyo veya duşdan sonra uygulanmalıdır). Odayı rutubetli tutmak ve çok sıvı almak da yararlı olabilir. Sıradan bir sabun kullanılıp yapılmakta olan sık banyo cildi kurutur. Banyo sayısını azaltın ve sabunsuz bir temizleyici kullanınız.
31 Mayıs 2015 Pazar
Hamilelikte Hangi Pozisyonda Yatmak Gerekir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Hangi Pozisyonda Yatmak Gerekir?
Alışmış olduğunuz yatış biçiminizden gebelik esnasında vazgeçmeniz, henüz bir çocukkken beraber uyuduğunuz oyuncak ayınızdan ya da barbi bebeğinizden vazgeçmek kadar zordur. Bundan dolayı bir müddet uykunuzdan olursunuz fakat bu durum sadece yeni yatış biçimine alışıncaya dek sürmektedir.
Genelde kullanılan iki yatış biçimi (sırtüstü ve yüzüstü) gebelik esnasında uygun olmaz. Zira yüzüstü yatarasanız, karnınız büyüdüğü için bir karpuzun üstünde yatmak ne kadar rahat ise o kadar rahat olur. Sırtüstü yatmak ise daha basit olmasına rağmen, rahminizin bütün ağırlığı sırtınıza, bağırsaklarınıza ve inferior vena cava denilen vücudun aşağı kısımlarından kalbe kanın geri dönmesinden sorumlu olan damarın üzerine biner. Bu da sırt ağrılarını ve basurları arttırabilir, sindirim işlemini engelleyebilir, solunumu ve dolaşımı bozabilir ve kan basıncınızın düşmesine neden olabilir.
Bu, ayakta uyumanız gerekiyor manasına gelmiyor. Kıvrılarak veya uzanarak bir tarafınıza yan yatmanız, tercihen de sol yan tarafınıza yatıp arasına yastık koyarak bir bacağınızı diğerinin üzerinde çaprazlamanız, sadece sizin için değil bebeğiniz için de en iyi yatış biçimidir. Bu yatış biçimi sadece gıdaların ve kanın plasentaya en üst düzeyde ulaşmasını sağlamakla kalmaz, aynı anda böbreğin işlevlerini en iyi şekilde yerine getirmesini sağlar ki bunun anlamı da atıkların ve sıvıların vücuttan daha iyi atılımı ve diz, ayak ve ellerde daha az şişmedir.
Bununla beraber azıcık insan bütün gece aynı yatış şeklinde kalmayı başarabilir. Uyanır ve kendinizi sırtüstü ya da yüzüstü yatar durumda bulursanız telaşlanmayın. Bunun hiç bir zararı bulunmaz. Yan pozisyona dönün ve uyuyun. Birkaç gece kendinizi huzursuz hissedebilirsiniz, fakat vücudunuz çok yakında yeni yatış biçimine alışacaktır.
İlgili aramalar: hamilelikte hangi pozisyonda yatmak gerekir, gebelikte nasıl yatılmalıdır, hamilelikte nasıl yatılır, gebelikte ne şekilde yatmamız gereklidir, hamilelik için hangi yatış pozisyonu uygundur
Alışmış olduğunuz yatış biçiminizden gebelik esnasında vazgeçmeniz, henüz bir çocukkken beraber uyuduğunuz oyuncak ayınızdan ya da barbi bebeğinizden vazgeçmek kadar zordur. Bundan dolayı bir müddet uykunuzdan olursunuz fakat bu durum sadece yeni yatış biçimine alışıncaya dek sürmektedir.
Genelde kullanılan iki yatış biçimi (sırtüstü ve yüzüstü) gebelik esnasında uygun olmaz. Zira yüzüstü yatarasanız, karnınız büyüdüğü için bir karpuzun üstünde yatmak ne kadar rahat ise o kadar rahat olur. Sırtüstü yatmak ise daha basit olmasına rağmen, rahminizin bütün ağırlığı sırtınıza, bağırsaklarınıza ve inferior vena cava denilen vücudun aşağı kısımlarından kalbe kanın geri dönmesinden sorumlu olan damarın üzerine biner. Bu da sırt ağrılarını ve basurları arttırabilir, sindirim işlemini engelleyebilir, solunumu ve dolaşımı bozabilir ve kan basıncınızın düşmesine neden olabilir.
Bu, ayakta uyumanız gerekiyor manasına gelmiyor. Kıvrılarak veya uzanarak bir tarafınıza yan yatmanız, tercihen de sol yan tarafınıza yatıp arasına yastık koyarak bir bacağınızı diğerinin üzerinde çaprazlamanız, sadece sizin için değil bebeğiniz için de en iyi yatış biçimidir. Bu yatış biçimi sadece gıdaların ve kanın plasentaya en üst düzeyde ulaşmasını sağlamakla kalmaz, aynı anda böbreğin işlevlerini en iyi şekilde yerine getirmesini sağlar ki bunun anlamı da atıkların ve sıvıların vücuttan daha iyi atılımı ve diz, ayak ve ellerde daha az şişmedir.
Bununla beraber azıcık insan bütün gece aynı yatış şeklinde kalmayı başarabilir. Uyanır ve kendinizi sırtüstü ya da yüzüstü yatar durumda bulursanız telaşlanmayın. Bunun hiç bir zararı bulunmaz. Yan pozisyona dönün ve uyuyun. Birkaç gece kendinizi huzursuz hissedebilirsiniz, fakat vücudunuz çok yakında yeni yatış biçimine alışacaktır.
İlgili aramalar: hamilelikte hangi pozisyonda yatmak gerekir, gebelikte nasıl yatılmalıdır, hamilelikte nasıl yatılır, gebelikte ne şekilde yatmamız gereklidir, hamilelik için hangi yatış pozisyonu uygundur
Doğumdan Sonra Kanama
Sponsorlu Bağlantılar:
Doğumdan Sonra Kanama
Doğumdan sonra rahminizden gelen kandan, mukustan ve dokudan oluşan akıntıya loşi denir ve loğusalığın ilk 3 günü adet kanaması kadar ya da daha fazla bir miktarda kanama olmaktadır. Loşianın miktarı genel olarak fazladır; azalmaya başlayana dek miktarı toplam olarak yaklaşık iki bardaktır. İlk günler yataktan ani kalkmaktan ötürü birdenbire yoğun bir şekilde akar. Lakin bu kaygılanacak bir durum olmaz. Loğusalığın ilk günlerinde loşianın muhteviyatı kan ve kan pıhtılarından olur bundan ötürü renginin ilk iki* üç gün kırmızı olması doğaldır. Sonrasında yoğunluğu azalmaktadır, rengi pembeye, kahverengiye ve daha sonrasındaki haftalarda sarıya çalan beyaza döner. Bu süreçte tampon kullanılmaması gerekir. Bu altı haftaya kadar boylanabilen akıntı süreci boyunca hijyenik bağların kullanımı sağlıklıdır.
Bazı hekimlerin düzenli şekilde verdikleri oksitosin hormonunun ve emzirmenin rahim kasılmalarını kolaylaştırması hem rahmin eski boyutuna dönmesine yardımcı olmakta, hem de loşianın miktarını azaltmaktadır. Rahmin kasılışı plasentanın rahimden ayrılan yerindeki kan damarlarının daralmasını sağlayarak kanamayı önlemektedir. Rahim çok gevşekse ve kasılmıyorsa çok miktarda kanama olmaktadır. Hastanedeyken loğusalık kanamasının belirtileri olursa hemen hemşireye haber verin. Bu belirtiler evde olursa dokturunuzu arayın; eğer doktorunuza ulaşamadıysanız doğum yaptığınız hastane ile irtibata geçin.
İlgili aramalar: doğumdan sonra kanama olması, doğum sonrası kanama oluşu, doğum sonrası vajinadan kanlı sümüksü sıvı gelmesi
Doğumdan sonra rahminizden gelen kandan, mukustan ve dokudan oluşan akıntıya loşi denir ve loğusalığın ilk 3 günü adet kanaması kadar ya da daha fazla bir miktarda kanama olmaktadır. Loşianın miktarı genel olarak fazladır; azalmaya başlayana dek miktarı toplam olarak yaklaşık iki bardaktır. İlk günler yataktan ani kalkmaktan ötürü birdenbire yoğun bir şekilde akar. Lakin bu kaygılanacak bir durum olmaz. Loğusalığın ilk günlerinde loşianın muhteviyatı kan ve kan pıhtılarından olur bundan ötürü renginin ilk iki* üç gün kırmızı olması doğaldır. Sonrasında yoğunluğu azalmaktadır, rengi pembeye, kahverengiye ve daha sonrasındaki haftalarda sarıya çalan beyaza döner. Bu süreçte tampon kullanılmaması gerekir. Bu altı haftaya kadar boylanabilen akıntı süreci boyunca hijyenik bağların kullanımı sağlıklıdır.
Bazı hekimlerin düzenli şekilde verdikleri oksitosin hormonunun ve emzirmenin rahim kasılmalarını kolaylaştırması hem rahmin eski boyutuna dönmesine yardımcı olmakta, hem de loşianın miktarını azaltmaktadır. Rahmin kasılışı plasentanın rahimden ayrılan yerindeki kan damarlarının daralmasını sağlayarak kanamayı önlemektedir. Rahim çok gevşekse ve kasılmıyorsa çok miktarda kanama olmaktadır. Hastanedeyken loğusalık kanamasının belirtileri olursa hemen hemşireye haber verin. Bu belirtiler evde olursa dokturunuzu arayın; eğer doktorunuza ulaşamadıysanız doğum yaptığınız hastane ile irtibata geçin.
İlgili aramalar: doğumdan sonra kanama olması, doğum sonrası kanama oluşu, doğum sonrası vajinadan kanlı sümüksü sıvı gelmesi
28 Mayıs 2015 Perşembe
Toksik Şok Sendromu
Sponsorlu Bağlantılar:
Toksik Şok Sendromu Nedir?
Toksik şok sendromu "staphylococcus aureus" adı verilen bir bakterinin oluşturduğu aniden gelisen bir rahatsızlıktır. Kadınların yaklasık %6 sında vajinada bu bakteri bulunmaktadır. ama yalnızca %2 kadında sorun yapan bakteri bulunur. Bu hastalığın adet esnasında tampon kullanımı ile ilişkisi çok belirgindir. Fakat doğumdan sonra meme ve rahmin bu bakterinin enfeksiyonundan ve karın yaralanmalarından sonra da görülebilmektedir.
Toksik şok sendromunu hastalığının özellikleri nelerdir?
Yüksek ateş (38.9 dereceden yüksek olması)
Yaygın döküntü
Tansiyon düşüklüğü
Deride soyulma olması(1 ia 2 hafta sonra)
Sindirim sistemi rahatsızlıkları (kusma ve ishal gibi)
Kas ağrıları
Böbrek fonksiyonlarda zayıflama
Sinir sistemi ve bilinç bozuklukları
Karaciğer enzim bozuklukları
Toksik şok sendromunun tanısı nasıl konur?
Vajina ya da özel bölgelerden alınan örneklerde bakterinin gösterilişi ile konur
Toksik şok sendromunun tedavisi nedir?
Vajinal tampon var ise çıkartılmalıdır. Hastalar hastaneye yatırılmalı ve gerek görülürse kan basıncını kontrol edebilmek amacı ile fazlaca miktarda sıvı verilmelidir. Bununla birlikte bakteriyi öldürmek amacı ile antibiyotik tedavisi gerekiyor. Hastanın haline göre ek tedaviler gerekebilmektedir.
Alınması gerekli önlemler
Bütün kadınların uzun süren ve gece boyunca tampon ya da vajina içi korunma araçlarının kullanımından kaçınmaları doğrudur. Doğumdan sonra dönemdeki kadınların doğumu izleyen 6 ila 8 hafta süre ile tampon kullanımından kaçınmalıdır. Toksik şok sendromu geçirmiş olan kadınların yeniden tampon kullanımına başlamaması gerekiyor. Bu hastalık yeniden tekrar edebilir, bu katiyyen unutulmamalıdır.
İlgili aramalar: toksik şok nedir, toksik şok sendromu nedir, zehirlenme şoku nedir
Toksik şok sendromu "staphylococcus aureus" adı verilen bir bakterinin oluşturduğu aniden gelisen bir rahatsızlıktır. Kadınların yaklasık %6 sında vajinada bu bakteri bulunmaktadır. ama yalnızca %2 kadında sorun yapan bakteri bulunur. Bu hastalığın adet esnasında tampon kullanımı ile ilişkisi çok belirgindir. Fakat doğumdan sonra meme ve rahmin bu bakterinin enfeksiyonundan ve karın yaralanmalarından sonra da görülebilmektedir.
Toksik şok sendromunu hastalığının özellikleri nelerdir?
Yüksek ateş (38.9 dereceden yüksek olması)
Yaygın döküntü
Tansiyon düşüklüğü
Deride soyulma olması(1 ia 2 hafta sonra)
Sindirim sistemi rahatsızlıkları (kusma ve ishal gibi)
Kas ağrıları
Böbrek fonksiyonlarda zayıflama
Sinir sistemi ve bilinç bozuklukları
Karaciğer enzim bozuklukları
Toksik şok sendromunun tanısı nasıl konur?
Vajina ya da özel bölgelerden alınan örneklerde bakterinin gösterilişi ile konur
Toksik şok sendromunun tedavisi nedir?
Vajinal tampon var ise çıkartılmalıdır. Hastalar hastaneye yatırılmalı ve gerek görülürse kan basıncını kontrol edebilmek amacı ile fazlaca miktarda sıvı verilmelidir. Bununla birlikte bakteriyi öldürmek amacı ile antibiyotik tedavisi gerekiyor. Hastanın haline göre ek tedaviler gerekebilmektedir.
Alınması gerekli önlemler
Bütün kadınların uzun süren ve gece boyunca tampon ya da vajina içi korunma araçlarının kullanımından kaçınmaları doğrudur. Doğumdan sonra dönemdeki kadınların doğumu izleyen 6 ila 8 hafta süre ile tampon kullanımından kaçınmalıdır. Toksik şok sendromu geçirmiş olan kadınların yeniden tampon kullanımına başlamaması gerekiyor. Bu hastalık yeniden tekrar edebilir, bu katiyyen unutulmamalıdır.
İlgili aramalar: toksik şok nedir, toksik şok sendromu nedir, zehirlenme şoku nedir
Doğumun Normal Süresi Nedir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Doğumun Normal Süresi Nedir?
Doğum en az 28 haftalık bir gebelik sürecinden sonra bebeğin rahim dışına çıkışı olarak tanımlanır. Daha erken doğmuşsa, rahim haricinde yaşama kabiliyetini kazanmamış olduğu için bu durum düşük olarak isimlendirilir. Lakin günümüzde gelişmekte olan tıp ve teknoloji yardımıyla erken haftalarda doğan bebeklerin de yaşama ihtimalinde artma görülmüştür. Gittikçe daha erken haftalarda doğan bebekleri yaşatma umudu çoğalmaktadır.
Normal olarak doğum, 38 ila 42 gebelik haftaları arasında, kendi kendine başlayan rahim kasılmaları ile başlayan, başla gelen tek bir bebeğin anne ve kendisine zarar vermeden vajinal yol ile canlı olarak doğmasına denir.
Normal olarak doğumda, bebek doğduktan en geç otuz dakika sonra plesanta ve zarları da kendi kendine rahimden dışarı atılmaktadır. Normal bir doğumda yaklaşık 300 ml kadar kan kaybı olmaktadır. Doğum için geçen süre 24 saatten daha azdır. Sağlıklı bir doğum eylemi güç olmayan fiziksel bir olaydır.
Normal bir gebelik süresi son adet başlangıç gününden başlayıp 280 gün veya 40 haftadır. Beklenen doğum tarihi, "Son adet tarihine 7 gün ekleyip bu süreden 3 ay çıkarma" formülüyle hesaplanabilir.
Örnek verecek olursak: Son adet tarihi 10 Nisan olan bir kadının tahmini doğum tarihini bulmak için; 10 + 7 = 17 Nisan Bulunur. Bu tarihten yani Nisan'dan <-- 3 ay geriye gidecek olursak 17 Ocak olarak tahmini doğum tarihi hesaplanır.
Gebelerin beklenen doğum tarihini içerisine alan hafta doğum yapma ihtimali % 80'dir. Normal miadında doğum 38 ila 42. haftalar arasında herhangi bir zamanda gerçekleşebilir.
İlgili aramalar: normal doğum süresi nedir, doğum ne kadar zamanda gerçekleşir, tahmini doğum tarihi hesaplama, beklenen doğum tarihi nasıl hesaplanır
Doğum en az 28 haftalık bir gebelik sürecinden sonra bebeğin rahim dışına çıkışı olarak tanımlanır. Daha erken doğmuşsa, rahim haricinde yaşama kabiliyetini kazanmamış olduğu için bu durum düşük olarak isimlendirilir. Lakin günümüzde gelişmekte olan tıp ve teknoloji yardımıyla erken haftalarda doğan bebeklerin de yaşama ihtimalinde artma görülmüştür. Gittikçe daha erken haftalarda doğan bebekleri yaşatma umudu çoğalmaktadır.
Normal olarak doğum, 38 ila 42 gebelik haftaları arasında, kendi kendine başlayan rahim kasılmaları ile başlayan, başla gelen tek bir bebeğin anne ve kendisine zarar vermeden vajinal yol ile canlı olarak doğmasına denir.
Normal olarak doğumda, bebek doğduktan en geç otuz dakika sonra plesanta ve zarları da kendi kendine rahimden dışarı atılmaktadır. Normal bir doğumda yaklaşık 300 ml kadar kan kaybı olmaktadır. Doğum için geçen süre 24 saatten daha azdır. Sağlıklı bir doğum eylemi güç olmayan fiziksel bir olaydır.
Normal bir gebelik süresi son adet başlangıç gününden başlayıp 280 gün veya 40 haftadır. Beklenen doğum tarihi, "Son adet tarihine 7 gün ekleyip bu süreden 3 ay çıkarma" formülüyle hesaplanabilir.
Örnek verecek olursak: Son adet tarihi 10 Nisan olan bir kadının tahmini doğum tarihini bulmak için; 10 + 7 = 17 Nisan Bulunur. Bu tarihten yani Nisan'dan <-- 3 ay geriye gidecek olursak 17 Ocak olarak tahmini doğum tarihi hesaplanır.
Gebelerin beklenen doğum tarihini içerisine alan hafta doğum yapma ihtimali % 80'dir. Normal miadında doğum 38 ila 42. haftalar arasında herhangi bir zamanda gerçekleşebilir.
İlgili aramalar: normal doğum süresi nedir, doğum ne kadar zamanda gerçekleşir, tahmini doğum tarihi hesaplama, beklenen doğum tarihi nasıl hesaplanır
Etiketler:
beklenen doğum tarihi,
doğum hesaplama,
doğum süresi,
tahmini doğum tarihi
Hamilelikte Kaygı (Endişe) Duymak
Sponsorlu Bağlantılar:
HAMİLELİKTE BEBEĞİN SAĞLIĞIYLA İLGİLİ ENDİŞE DUYMAK
Hemen her anne adayı bebeğinin normal olup olmayacağı hususunda endişe duymaktadır. Belli bir düzeydeki kaygının zararı olmaz fakat günlük yaşamındaki fonksiyonları etkileyecek kadar etkiliyorsa, gebeliğin önüne geçilişi lazım olan bir yan tesirsidir. Bu durumda hekiminizle görüşün. Belki bebeğin ultrason ile değerlendirilişi korkularınızı yatıştırabilir. Bir hasta aşırı endişeli olduğunda, bilhassa bebeğin sağlığıyla ilgili korku duyması için kafi sebebi var ise (sıcak bir küvette çok zaman geçirmiş veya gebe kalabilmek amacı ile çok uğraşmış, uzun süre beklemişse), hatta merak ve kaygıları nedensiz ve abartılı olsa bile birçok hekim ultrason incelenmesini gerekli görmektedir. Zira bu uygulamanın anne veya bebek üstündeki menfi etkiyi yokken (bugüne dek hiç bir araştırmayla bir zarar vermiş olduğu gösterilmemiştir), endişe ve sıkıntı sebebiyle annenin yaşayacağı yemek ve uyku bozukluklarının getireceği rizikolarçok fazladır.
Ultrason incelemesi, bütün problemleri saptayamayabilir fakat bebeğin gelişimini değerlendirmekte çok önemlidir. Elde edilen görüntü küçük bir leke halinde olsa bile kolları, bacakları ve bütün organlarıyla normal bir bebek rahatça görülebilmektedir. Anne adayları kendi hekimleriyle veya gerekliyse ultrasonu değerlendirecek bir uzmanla konuşarak bazı oluşturduğunda, kendine bakmak ve bebeği beslemek amacı ile hayati önemde bir iş yapmış olacaktır. Bu yetmezse uzman bir danışmanlık gerekebilmektedir.
Amniyosentez veya koriyonik villus örneklenmesi gibi güvenilir neticeler elde edilen gibi güvenilir neticeler elde edilen başka doğumdan önce tanı yöntemleri genel olarak tıbbi yönden muteber bir gereklilik var ise ve uygulamanın faydası risklerinden çoksa uygulanmaktadır.
İlgili aramalar: hamilelikte kaygı duymak, gebelikte bebekle ilgili endişelenmek, hamilelikte sürekli endişe duymak
Hemen her anne adayı bebeğinin normal olup olmayacağı hususunda endişe duymaktadır. Belli bir düzeydeki kaygının zararı olmaz fakat günlük yaşamındaki fonksiyonları etkileyecek kadar etkiliyorsa, gebeliğin önüne geçilişi lazım olan bir yan tesirsidir. Bu durumda hekiminizle görüşün. Belki bebeğin ultrason ile değerlendirilişi korkularınızı yatıştırabilir. Bir hasta aşırı endişeli olduğunda, bilhassa bebeğin sağlığıyla ilgili korku duyması için kafi sebebi var ise (sıcak bir küvette çok zaman geçirmiş veya gebe kalabilmek amacı ile çok uğraşmış, uzun süre beklemişse), hatta merak ve kaygıları nedensiz ve abartılı olsa bile birçok hekim ultrason incelenmesini gerekli görmektedir. Zira bu uygulamanın anne veya bebek üstündeki menfi etkiyi yokken (bugüne dek hiç bir araştırmayla bir zarar vermiş olduğu gösterilmemiştir), endişe ve sıkıntı sebebiyle annenin yaşayacağı yemek ve uyku bozukluklarının getireceği rizikolarçok fazladır.
Ultrason incelemesi, bütün problemleri saptayamayabilir fakat bebeğin gelişimini değerlendirmekte çok önemlidir. Elde edilen görüntü küçük bir leke halinde olsa bile kolları, bacakları ve bütün organlarıyla normal bir bebek rahatça görülebilmektedir. Anne adayları kendi hekimleriyle veya gerekliyse ultrasonu değerlendirecek bir uzmanla konuşarak bazı oluşturduğunda, kendine bakmak ve bebeği beslemek amacı ile hayati önemde bir iş yapmış olacaktır. Bu yetmezse uzman bir danışmanlık gerekebilmektedir.
Amniyosentez veya koriyonik villus örneklenmesi gibi güvenilir neticeler elde edilen gibi güvenilir neticeler elde edilen başka doğumdan önce tanı yöntemleri genel olarak tıbbi yönden muteber bir gereklilik var ise ve uygulamanın faydası risklerinden çoksa uygulanmaktadır.
İlgili aramalar: hamilelikte kaygı duymak, gebelikte bebekle ilgili endişelenmek, hamilelikte sürekli endişe duymak
27 Mayıs 2015 Çarşamba
Hamilelikte Vajina Akıntısı
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Vajina Akıntısı
Hamilelikte; sulu, süt kıvamında ve hafifçe kokulu bir akıntı (lökore) görülmesi normaldir. Bu akıntı pek çok kadında gebelik öncesi süreçte de olmaktadır. Akıntı gebelik ilerlediği müddetçe artar ve daha koyu duruma gelmektedir. Bu yüzden, birtakım kadınlar gebeliklerinin son aylarında hijyenik bağ kullanırlar. Tampon kullanmayınız, çünkü vajinanızda istenmeyen mikropların üremesine sebep olabilir.
Eğer estetik kaygılarınızı bir yana bırakır iseniz (muhtemelen aynı anda eşinizin de bu kaygılarından kurtulması gerekecektir, çünkü oral seks yapıyorsa, akıntının tadı ve kokusu onu huzursuz edebilir) akıntıyı dert etmemeniz gerekir. Önemi olan olan üreme bölgesini temiz ve kuru tutmanızdır. Pamuklu iç çamaşırları giyebilirsiniz, dar ve sıkı pantolonlardan da kaçınmanız gerekir. Banyo ya da duştan sonra üreme bölgenizi iyice durulayın, deodorantlı sabun ya da parfüm gibi tahriş eden maddeleri kullanmayınız.
Eğer akıntınız kuru, yapışkan ve peynir kıvamındaysa, pis kokyorsa ya da akıntı yanma, kızarıklık, kaşıntı eşlik ediyor ise iltihaplanma var manasına gelmektedir. Hekiminize başvurup iltihabı , vajinanıza koyacak olduğunuz fitil, jel ya da kremlerle ortadan kaldırabilirsiniz. Lakin ne yazık ki iltihap geçici olarak iyileşerek ve doğumunuza kadar iyileşme ve alevlenmelerle devam edecektir.
Basit vajina akıntıları üzülmenize ve kafanızı meşgul etmeye değmez. Ayrıca bu tip akıntılar bebeğinize zarar vermemektedir.
Eğer vajinanızdaki iltihaba mantarlar yol açmışsa, hekiminiz bunu itinayla tedavi edecek ve doğum esnasında bebeğinize geçişini engelleyecektir. Bebeklerin ağız içlerindeki pamukçuk mantar iltihabı sorununa bağlıdır. Bebeğinizde pamukçuk oluşsa bile tehlikeli olmaz ve kolaylıkla tedavi edilmektedir.
Titiz bir temizlikle ve beslenmenize dikkat edip iyileşmenizi hızlandırabilir ve yeniden iltihaplanmayı önleyebilirsiniz. Bilhassa banyo yapıldıktan sonra banyodan sonra önden arkaya doğru kurulama yapınız, mikropların üremesi için iyi bir ortam sağlayan şekerli yiyeceklerden sakınınız. Son incelemeler laktobasiullus asidofilus adlı bakterinin (yoğurdun mayalanmasına imkan veren bakteri) hızlı bir şekilde vajina iltihabı sorununu azalttığını göstermiştir.
Eğer cinsel temasla geçen bir iltihabınız var ise, sizde ve eşinizde testlerle mikrop kalmadığı saptanıncaya dek cinsel ilişkide bulunmayın. İltihap geçtikten altı ay sonrasına kadar kondom (kondom) kullanın. Yeniden iltihaplanmayı engellemek için, sevişme esnasında mikropların parmak, penis ya da dille anüsten vajinaya geçme riskine karşı dikkatli olunuz.
İlgili aramalar: hamilelikte vajina akıntısı, gebelikte vajinal akıntılar
Hamilelikte; sulu, süt kıvamında ve hafifçe kokulu bir akıntı (lökore) görülmesi normaldir. Bu akıntı pek çok kadında gebelik öncesi süreçte de olmaktadır. Akıntı gebelik ilerlediği müddetçe artar ve daha koyu duruma gelmektedir. Bu yüzden, birtakım kadınlar gebeliklerinin son aylarında hijyenik bağ kullanırlar. Tampon kullanmayınız, çünkü vajinanızda istenmeyen mikropların üremesine sebep olabilir.
Eğer estetik kaygılarınızı bir yana bırakır iseniz (muhtemelen aynı anda eşinizin de bu kaygılarından kurtulması gerekecektir, çünkü oral seks yapıyorsa, akıntının tadı ve kokusu onu huzursuz edebilir) akıntıyı dert etmemeniz gerekir. Önemi olan olan üreme bölgesini temiz ve kuru tutmanızdır. Pamuklu iç çamaşırları giyebilirsiniz, dar ve sıkı pantolonlardan da kaçınmanız gerekir. Banyo ya da duştan sonra üreme bölgenizi iyice durulayın, deodorantlı sabun ya da parfüm gibi tahriş eden maddeleri kullanmayınız.
Eğer akıntınız kuru, yapışkan ve peynir kıvamındaysa, pis kokyorsa ya da akıntı yanma, kızarıklık, kaşıntı eşlik ediyor ise iltihaplanma var manasına gelmektedir. Hekiminize başvurup iltihabı , vajinanıza koyacak olduğunuz fitil, jel ya da kremlerle ortadan kaldırabilirsiniz. Lakin ne yazık ki iltihap geçici olarak iyileşerek ve doğumunuza kadar iyileşme ve alevlenmelerle devam edecektir.
Basit vajina akıntıları üzülmenize ve kafanızı meşgul etmeye değmez. Ayrıca bu tip akıntılar bebeğinize zarar vermemektedir.
Eğer vajinanızdaki iltihaba mantarlar yol açmışsa, hekiminiz bunu itinayla tedavi edecek ve doğum esnasında bebeğinize geçişini engelleyecektir. Bebeklerin ağız içlerindeki pamukçuk mantar iltihabı sorununa bağlıdır. Bebeğinizde pamukçuk oluşsa bile tehlikeli olmaz ve kolaylıkla tedavi edilmektedir.
Titiz bir temizlikle ve beslenmenize dikkat edip iyileşmenizi hızlandırabilir ve yeniden iltihaplanmayı önleyebilirsiniz. Bilhassa banyo yapıldıktan sonra banyodan sonra önden arkaya doğru kurulama yapınız, mikropların üremesi için iyi bir ortam sağlayan şekerli yiyeceklerden sakınınız. Son incelemeler laktobasiullus asidofilus adlı bakterinin (yoğurdun mayalanmasına imkan veren bakteri) hızlı bir şekilde vajina iltihabı sorununu azalttığını göstermiştir.
Eğer cinsel temasla geçen bir iltihabınız var ise, sizde ve eşinizde testlerle mikrop kalmadığı saptanıncaya dek cinsel ilişkide bulunmayın. İltihap geçtikten altı ay sonrasına kadar kondom (kondom) kullanın. Yeniden iltihaplanmayı engellemek için, sevişme esnasında mikropların parmak, penis ya da dille anüsten vajinaya geçme riskine karşı dikkatli olunuz.
İlgili aramalar: hamilelikte vajina akıntısı, gebelikte vajinal akıntılar
Rahim Yetersizliği
Sponsorlu Bağlantılar:
Rahim Yetersizliği
Büyüyen rahim ve bebeğin baskısı ile rahim ağzının erken açılışı olan bu problem 100 gebelikten yaklaşık 12'sinde ortaya çıkmaktadır. İkinci üçay düşüklerinin % 20 ila 25 'inden sorumlu olduğu düşünülür. Rahim ağzı yetersizliği sebepleri, rahim ağzının kalıtsal zayıflığı, annenin kendisinin ana karnında iken DES (dietil stilbestrol)'le karşılaşmış olması, daha evvelki doğumlar esnasında rahim ağzının yırtılması, alana cerrahi müdahale veya lazer tedavisi yapılması, travmatik kürtaj ve düşüklerdir. Rahimde birden çok bebek olması da rahim ağzı yetersizliğine sebep olabilir, ama aynı sorun bir sonrasındaki hamilelikte tek bebek de olsa yineleyebilir.
Rahim yetersizliği tanısı genel olarak, belirli rahim veya vajinal kanama olmaksızın, rahim ağzının ilerleyici olarak incelip silinmesi ve açılmasının ardından gerçekleşmiş olan düşükle konulur. İdeal olan hekimin tanıyı düşük gerçekleşmeden koyması ve gebeliği koruyacak tedbirler almasıdır. Son zamanlarda rahim ağzı yetersizliğine ultrason ile tanı koyma girişimleri umut vericidir.
Bir evvelki gebeliğiniz ağzı yetersizliğe sona erdiyse, bunu hemen doktorunuza söyleyin. Yinelenmesini engellemek amacı ile 2. üç ayın başında (12. ve 16. haftalarda) serklaj (rahim ağzına dikiş) uygulanmaktadır. Bu kolay bir işlemdir, ultrason ile gebelik doğrulandıktan sonra uygulanmaktadır. Cerrahi teşebbüsden sonra yatakta dinlenme uygulanmaktadır, ardından hastanın tuvalete gitmesine, 24 saat sonra da normal faaliyetine dönmesine izin verilmektedir. Gebelik süreci boyunca cinsel münasebet yasaklanabilir. Sık sık hekim denetimi gerekebilmektedir. Nadir olarak tam ve devamlı yatakta dinlenme veya "peser" denilen dikiş ve yerine rahmi destekleyen özel olarak tasarlanmış bir düzenek kullanılabilir. Önceden düşük olmasa bile ultrason ya da vajinal muayeneyle de rahim ağzı yetersizliği tanısı konulabilir.
Dikişlerin ne zaman alınacağı veya alınıp alınmayacağı, kısmi olarak hekiminin seçimine, kısmi olarak de dikişin türüne bağlıdır. Siz ikinci veya üçüncü üçayın başlarında şu belirtilere karşı alarmda olun: alt karında basınç, alışılmadık sıklıkta idrar gitmek veya vajinada parça hissi. Bunlardan herhangi birini hissederseniz hemen dokturunuzu arayın veya acil birimine başvurun .
İlgili aramalar: rahim ağzı yetersizliği nedir, rahim ağzında yetersizlik
Büyüyen rahim ve bebeğin baskısı ile rahim ağzının erken açılışı olan bu problem 100 gebelikten yaklaşık 12'sinde ortaya çıkmaktadır. İkinci üçay düşüklerinin % 20 ila 25 'inden sorumlu olduğu düşünülür. Rahim ağzı yetersizliği sebepleri, rahim ağzının kalıtsal zayıflığı, annenin kendisinin ana karnında iken DES (dietil stilbestrol)'le karşılaşmış olması, daha evvelki doğumlar esnasında rahim ağzının yırtılması, alana cerrahi müdahale veya lazer tedavisi yapılması, travmatik kürtaj ve düşüklerdir. Rahimde birden çok bebek olması da rahim ağzı yetersizliğine sebep olabilir, ama aynı sorun bir sonrasındaki hamilelikte tek bebek de olsa yineleyebilir.
Rahim yetersizliği tanısı genel olarak, belirli rahim veya vajinal kanama olmaksızın, rahim ağzının ilerleyici olarak incelip silinmesi ve açılmasının ardından gerçekleşmiş olan düşükle konulur. İdeal olan hekimin tanıyı düşük gerçekleşmeden koyması ve gebeliği koruyacak tedbirler almasıdır. Son zamanlarda rahim ağzı yetersizliğine ultrason ile tanı koyma girişimleri umut vericidir.
Bir evvelki gebeliğiniz ağzı yetersizliğe sona erdiyse, bunu hemen doktorunuza söyleyin. Yinelenmesini engellemek amacı ile 2. üç ayın başında (12. ve 16. haftalarda) serklaj (rahim ağzına dikiş) uygulanmaktadır. Bu kolay bir işlemdir, ultrason ile gebelik doğrulandıktan sonra uygulanmaktadır. Cerrahi teşebbüsden sonra yatakta dinlenme uygulanmaktadır, ardından hastanın tuvalete gitmesine, 24 saat sonra da normal faaliyetine dönmesine izin verilmektedir. Gebelik süreci boyunca cinsel münasebet yasaklanabilir. Sık sık hekim denetimi gerekebilmektedir. Nadir olarak tam ve devamlı yatakta dinlenme veya "peser" denilen dikiş ve yerine rahmi destekleyen özel olarak tasarlanmış bir düzenek kullanılabilir. Önceden düşük olmasa bile ultrason ya da vajinal muayeneyle de rahim ağzı yetersizliği tanısı konulabilir.
Dikişlerin ne zaman alınacağı veya alınıp alınmayacağı, kısmi olarak hekiminin seçimine, kısmi olarak de dikişin türüne bağlıdır. Siz ikinci veya üçüncü üçayın başlarında şu belirtilere karşı alarmda olun: alt karında basınç, alışılmadık sıklıkta idrar gitmek veya vajinada parça hissi. Bunlardan herhangi birini hissederseniz hemen dokturunuzu arayın veya acil birimine başvurun .
İlgili aramalar: rahim ağzı yetersizliği nedir, rahim ağzında yetersizlik
Doğum İçin Hastaneye Ne Zaman Gitmek Gerekir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Doğum İçin Hastaneye Ne Zaman Gitmek Gerekir?
Şüpheniz var ise vakit kaybetmeden gidin. Defalarca kontrol ettiğiniz halde doğumun gerçekten başladığına emin olamayabilirsiniz. Emin olmayı beklemeyin evde doğurmayı düşünmüyorsanız derhal doktorunuza gidin. Konuşurken gelen kasılmalar yardımıyla ihtimalle sesinizi tonundan gerçek doğum olup olmadığını anlayacaktır. (Elbette utanarak sancıyı gizlemeye çalışmıyorsanız.) Doğum habercilerinin gerçek bulunmadığı anlaşılırsa utanacak olduğunuz korkusu dokturunuzu aramanızı engellemesin. Bunun yanlış bir alarm olduğu anlaşılırsa kimse size bir şey söylemeyecektir. Doğum işaretlerini yanlış anlayan ilk hasta siz değilsiniz ve inanın sonuncu da olmayacaksınız.
Eğer bütün belirtiler hastaneye gitmeye hazır olduğunuzu gösteriyor ise dokturunuzu hangi saatte oluyor ise olsun arayın. Suçluluk duygusu ya da aşırı nezaketin dokturunuzu hafta sonu huzursuz etmenizi ya da gece yarısı uyandırmanızı engellemesine izi vermeyin. İşleri doğum yaptırmak olan kişiler sadece 9'dan 5'e çalışma beklentisinde değillerdir.
Hekiminiz büyük ihtimalle kasılmalarınız belli sıklığa ulaşınca (varsayalım ki 5, 8 ya da 10 dakika ara ile) aramanızı tembihlemiştir. En azından bazısı bu sıklığa ulaşınca arayın. Mutlaka tamamının beli aralıklarla gelmesini beklemeyin; bu katiyyen olmayabilir.
Hekiminiz ayrıca su keseniz yırtılırsa, ya da doğum başlamadığı halde siz yırtıldığını düşünecek olursanız de aramanızı istemiştir. Şunlar var ise mutlak suretle hemen arayın: beklenen tarihe hala haftalar varsa; bebeğinizin küçük olduğunu veya leğene yerleşmediğini biliyorsanız; amniyon sıvısı yeşile çalan kahverengiyse.
Gerçek doğum olmayabileceği şüphesi varsa, bu gerçek doğum olmaz biçiminde bir çıkarımda bulunmayın. Garantiye almak amacıyla hata yapmayı göze alın ve dokturunuzu arayın.
Şüpheniz var ise vakit kaybetmeden gidin. Defalarca kontrol ettiğiniz halde doğumun gerçekten başladığına emin olamayabilirsiniz. Emin olmayı beklemeyin evde doğurmayı düşünmüyorsanız derhal doktorunuza gidin. Konuşurken gelen kasılmalar yardımıyla ihtimalle sesinizi tonundan gerçek doğum olup olmadığını anlayacaktır. (Elbette utanarak sancıyı gizlemeye çalışmıyorsanız.) Doğum habercilerinin gerçek bulunmadığı anlaşılırsa utanacak olduğunuz korkusu dokturunuzu aramanızı engellemesin. Bunun yanlış bir alarm olduğu anlaşılırsa kimse size bir şey söylemeyecektir. Doğum işaretlerini yanlış anlayan ilk hasta siz değilsiniz ve inanın sonuncu da olmayacaksınız.
Eğer bütün belirtiler hastaneye gitmeye hazır olduğunuzu gösteriyor ise dokturunuzu hangi saatte oluyor ise olsun arayın. Suçluluk duygusu ya da aşırı nezaketin dokturunuzu hafta sonu huzursuz etmenizi ya da gece yarısı uyandırmanızı engellemesine izi vermeyin. İşleri doğum yaptırmak olan kişiler sadece 9'dan 5'e çalışma beklentisinde değillerdir.
Hekiminiz büyük ihtimalle kasılmalarınız belli sıklığa ulaşınca (varsayalım ki 5, 8 ya da 10 dakika ara ile) aramanızı tembihlemiştir. En azından bazısı bu sıklığa ulaşınca arayın. Mutlaka tamamının beli aralıklarla gelmesini beklemeyin; bu katiyyen olmayabilir.
Hekiminiz ayrıca su keseniz yırtılırsa, ya da doğum başlamadığı halde siz yırtıldığını düşünecek olursanız de aramanızı istemiştir. Şunlar var ise mutlak suretle hemen arayın: beklenen tarihe hala haftalar varsa; bebeğinizin küçük olduğunu veya leğene yerleşmediğini biliyorsanız; amniyon sıvısı yeşile çalan kahverengiyse.
Gerçek doğum olmayabileceği şüphesi varsa, bu gerçek doğum olmaz biçiminde bir çıkarımda bulunmayın. Garantiye almak amacıyla hata yapmayı göze alın ve dokturunuzu arayın.
Etiketler:
doğum sancısı,
doğumun başlama belirtileri,
doğumun başlaması
Gebelikte Saç Bakımı Nasıl Yapılır?
Sponsorlu Bağlantılar:
Gebelikte Saç Bakımı Nasıl Yapılır?
Gebe bir kadındaki en belirli değişikliğin karnının büyüyor olması, başka farklılık bulunmadığı manasına gelmez. El ayasının geçici olarak parlak bir kırmızılığa dönüşmesi, dişetlerinin şişmesi ve kanaması gibi vücudun pek çok yerinde farklılıklar olmaktadır. Saçlarda gebelikten etkilenir. Gebelikte beraber, donuk olan saçlar birden parlaklaşabilir ya da canlı saçlar cılızlaşabilir.
Normalde saçlara perma yaptırılınca kıvırcık ve dalgalı olması beklenirken, birincisi, hamilelikteki hormonal değişikliklere saçların nasıl cevap vereceği öncesinden kestirilemez; bütün saçlar permayı tutmayabilir. İkincisi, perma için kullanılan kimyasal maddeler saçlı deriden emilip, kan dolaşımına karışır ve hamilelikte güvenle kullanılışı yönünden pek çok soru işareti ardır. Şimdiye kadar yapılmakta olan bilimsel çalışmalarda, saç bakımı için kullanılan kimyasal maddelerin bebek yönünden risk taşımadığı, perma yaptırılışı işle bebekte konjenital sakatlık gelişmesi arasında bir bağlantı bulunmadığı saptanmıştır. Yine de permanın tamamıyla güvenilir olduğunu söyleyebilmek için, daha fazla araştırmaya gereksinim bulunur. Bu yüzden, tedbiri elden bırakmamak amacıyla doğumdan sonrana kadar saçlarınız düz kalabilir. Önceden perma yaptırmışsanız kaygılanmayın, risk sadece kuramsal düzeydedir ve kalfa takmaya değmez.
İyi bir beslenme de saçlarınızın parlak görünmesine yardım edebilmektedir. Bazı şampuanlarla veya saç masajıyla da saçınıza canlı bir şekil verebilirsiniz. Gebeliğiniz ilerlediği müddetçe saçlarınızın kırılganlığı artabilir. Saçlarınızı kısa kestirerek dolgunluğunu koruyabilirsiniz.
Permada olduğu şekilde , saç boyalarının konjenital sakatlık yaptığına dair de somut bir delil yoktur. Risk sadece kuramsal düzeyde ve daha öncesinden yaptırdığınız boya ile alakalı olarak üzülecek bir şey yoktur. Fakat tedbirli davranmak için, en azından doğumdan sonrana kadar saçlarınızı boyatmayabilirsiniz.
Beyaz saçlarınızı gizlemek ya da köklerini boyatmak ve tedbiri de elden bırakmamak istiyorsanız, kuaförünüze saf bitkisel boyaların kullanımını sorunuz.
İlgili aramalar: hamilelikte saç bakımı, gebelikte saç bakımı nasıl yapılır
Gebe bir kadındaki en belirli değişikliğin karnının büyüyor olması, başka farklılık bulunmadığı manasına gelmez. El ayasının geçici olarak parlak bir kırmızılığa dönüşmesi, dişetlerinin şişmesi ve kanaması gibi vücudun pek çok yerinde farklılıklar olmaktadır. Saçlarda gebelikten etkilenir. Gebelikte beraber, donuk olan saçlar birden parlaklaşabilir ya da canlı saçlar cılızlaşabilir.
Normalde saçlara perma yaptırılınca kıvırcık ve dalgalı olması beklenirken, birincisi, hamilelikteki hormonal değişikliklere saçların nasıl cevap vereceği öncesinden kestirilemez; bütün saçlar permayı tutmayabilir. İkincisi, perma için kullanılan kimyasal maddeler saçlı deriden emilip, kan dolaşımına karışır ve hamilelikte güvenle kullanılışı yönünden pek çok soru işareti ardır. Şimdiye kadar yapılmakta olan bilimsel çalışmalarda, saç bakımı için kullanılan kimyasal maddelerin bebek yönünden risk taşımadığı, perma yaptırılışı işle bebekte konjenital sakatlık gelişmesi arasında bir bağlantı bulunmadığı saptanmıştır. Yine de permanın tamamıyla güvenilir olduğunu söyleyebilmek için, daha fazla araştırmaya gereksinim bulunur. Bu yüzden, tedbiri elden bırakmamak amacıyla doğumdan sonrana kadar saçlarınız düz kalabilir. Önceden perma yaptırmışsanız kaygılanmayın, risk sadece kuramsal düzeydedir ve kalfa takmaya değmez.
İyi bir beslenme de saçlarınızın parlak görünmesine yardım edebilmektedir. Bazı şampuanlarla veya saç masajıyla da saçınıza canlı bir şekil verebilirsiniz. Gebeliğiniz ilerlediği müddetçe saçlarınızın kırılganlığı artabilir. Saçlarınızı kısa kestirerek dolgunluğunu koruyabilirsiniz.
Permada olduğu şekilde , saç boyalarının konjenital sakatlık yaptığına dair de somut bir delil yoktur. Risk sadece kuramsal düzeyde ve daha öncesinden yaptırdığınız boya ile alakalı olarak üzülecek bir şey yoktur. Fakat tedbirli davranmak için, en azından doğumdan sonrana kadar saçlarınızı boyatmayabilirsiniz.
Beyaz saçlarınızı gizlemek ya da köklerini boyatmak ve tedbiri de elden bırakmamak istiyorsanız, kuaförünüze saf bitkisel boyaların kullanımını sorunuz.
İlgili aramalar: hamilelikte saç bakımı, gebelikte saç bakımı nasıl yapılır
Doğumdan Sonra Eski Haline Dönme
Sponsorlu Bağlantılar:
Doğumdan Sonra Eski Haline Dönme
Çocuğa bakmanın, her türlü diyet metodlarından daha çabuk kilo vermeye sebep olduğu (ortalama 5.5 kilogram) fakat birçok kadının bunu yeteri kadar hızlı bulmadığı bilinir. Bilhassa aynadaki görüntülerine bir göz attıklarında, kadınlar kendilerini hala gebe gibi görebilirler. Lakin neyse ki yalnızca 1 ila 2 ay gebelik pantolonlarıyla idare edebilirler.
Elbette gebelik öncesi görüntüye ve kiloya dönüşü hamilelik süreci boyunca alınmış olan kilolarla yakınen ilgilidir. 11.5 kilogram ya da daha az kilo alanlar diyet uygulamaksızın eski kilolarına ikinci ayın nihayetinde ulaşırlar. Öbürlerinin hamilelikte almış olduğu aşırı kilolar sihirli bir biçimde ortadan kalkmaz. Lakin emzirenlerde (veya ekstra olarak en az 500 kalorilik ve kalsiyum destekli beslenenlerde) uygun seçilen bir diyet yavaş ve tesirli ağırlık kaybı sağlar. İlk 6 hafta sonunda, emzirmeyen anneler iyi dengelenmiş zayıflamayı sağlayan diyet uygulayabilirler. Emziren anneler de "eğer aşırı yağlanma var ise" sütlerini kesmeyecek şekilde kalori alımını kesebilirler ve böylelikle kilo kaybedebilirler. Genelde bebek sütten kesildiğinde fazla kilolar da verilmiş olmaktadır.
Eski vücut şekline dönmek aşırı kilo almamış bulunanlarda bile sorun olur. Hiç kimse doğum odasından görünmek arzu ettiği kadar ince olarak ayrılmaz. Doğumdan sonranda karında meydana gelen çıkıntının sebeplerinden biri rahmin hala geniş oluşudur, rahim eski boyutuna fakat altı hafta nihayetinde ulaşacaktır ye böylelikle karın da buna uygun olarak küçülecektir (rahimdeki gelişmeyi hemşire ya da hekiminizin size gösterdiği şekilde elinizle yoklayarak takip edebilirsiniz. Artık elinize gelmediğini hissediyorsanız, leğen içinde aşağı inmiş demektir). Rahminizin şişkin durmasının başka bir sebebi de vücut sıvılarıdır. Doğum sonrasıki ilk bir iki gün içerisinde 2.5 kilogram ya da daha fazlası yok olacaktır. Lakin sorun geri kalan karın kasları ve derinin sıkılaşmasıdır. Eğer bir çaba harcamazsanız yaşam boyu sarkık kalabilirler.
İlgili aramalar: hamilelikte önceki hale nasıl dönülür, gebelik öncesi kiloya tekrar nasıl ulaşılır, doğumdan sonra eski haline dönme
Çocuğa bakmanın, her türlü diyet metodlarından daha çabuk kilo vermeye sebep olduğu (ortalama 5.5 kilogram) fakat birçok kadının bunu yeteri kadar hızlı bulmadığı bilinir. Bilhassa aynadaki görüntülerine bir göz attıklarında, kadınlar kendilerini hala gebe gibi görebilirler. Lakin neyse ki yalnızca 1 ila 2 ay gebelik pantolonlarıyla idare edebilirler.
Elbette gebelik öncesi görüntüye ve kiloya dönüşü hamilelik süreci boyunca alınmış olan kilolarla yakınen ilgilidir. 11.5 kilogram ya da daha az kilo alanlar diyet uygulamaksızın eski kilolarına ikinci ayın nihayetinde ulaşırlar. Öbürlerinin hamilelikte almış olduğu aşırı kilolar sihirli bir biçimde ortadan kalkmaz. Lakin emzirenlerde (veya ekstra olarak en az 500 kalorilik ve kalsiyum destekli beslenenlerde) uygun seçilen bir diyet yavaş ve tesirli ağırlık kaybı sağlar. İlk 6 hafta sonunda, emzirmeyen anneler iyi dengelenmiş zayıflamayı sağlayan diyet uygulayabilirler. Emziren anneler de "eğer aşırı yağlanma var ise" sütlerini kesmeyecek şekilde kalori alımını kesebilirler ve böylelikle kilo kaybedebilirler. Genelde bebek sütten kesildiğinde fazla kilolar da verilmiş olmaktadır.
Eski vücut şekline dönmek aşırı kilo almamış bulunanlarda bile sorun olur. Hiç kimse doğum odasından görünmek arzu ettiği kadar ince olarak ayrılmaz. Doğumdan sonranda karında meydana gelen çıkıntının sebeplerinden biri rahmin hala geniş oluşudur, rahim eski boyutuna fakat altı hafta nihayetinde ulaşacaktır ye böylelikle karın da buna uygun olarak küçülecektir (rahimdeki gelişmeyi hemşire ya da hekiminizin size gösterdiği şekilde elinizle yoklayarak takip edebilirsiniz. Artık elinize gelmediğini hissediyorsanız, leğen içinde aşağı inmiş demektir). Rahminizin şişkin durmasının başka bir sebebi de vücut sıvılarıdır. Doğum sonrasıki ilk bir iki gün içerisinde 2.5 kilogram ya da daha fazlası yok olacaktır. Lakin sorun geri kalan karın kasları ve derinin sıkılaşmasıdır. Eğer bir çaba harcamazsanız yaşam boyu sarkık kalabilirler.
İlgili aramalar: hamilelikte önceki hale nasıl dönülür, gebelik öncesi kiloya tekrar nasıl ulaşılır, doğumdan sonra eski haline dönme
Hamilelikte Kronik Hipertansiyon
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Kronik Hipertansiyon
Normalde annenin kan basıncı gebeliğin 1. Ve 2. Trimesterinde düşer ve 3. Trimesterin sonlarına doğru normale döner. Lakin %6* 8 gebede kan basıncı 2. ve 3. Trimesterde normaldışı yükseklikler gösterebilir. Gebelikten önce yüksek tansiyon olması ya da en az 24 saat aralıkla yapılmakta olan ölçümlerde kan basıncının 140/90 mmHg üzerinde olması ya da gebeliğin 20. Haftasın dan evvel tansiyon yüksekliğinin tespit edilmesi halinde kronik hipertansiyondan bahsedebiliriz. Eğer tansiyon 160/110 altında ise hafif; yüksek ise ağır hipertansiyon denilir.Başka bir komplikasyon(istenmeyen durum) bulunmadığı müddet hafif tansiyon yüksekliği tek başına ciddi bir tehlike teşkil etmez.Ancak kronik hipertansiyon olan gebelerde en büyük risk preeklamsidir.Ve gebeliğin oluşum zamanındaki tannsiyon yüksekliğine bağlı bir şekilde %50 bir risk taşımaktadır. Eğer gebelik öncesi ya da başında kan basıncında 160/100 üzeri değerler var ise annede nöbet geçirme, beyin kanaması, bebekte ciddi gelişim geriliği ve erken doğum rizikosu yüksektir.Bundan dolayı yüksek tansiyon olan bayanların gebe kalmaması ya da tansiyonu kontrol edilemeyen gebeliklerin erken gebelik süreci boyunca sonlandırılışı tavsiye edilir. Gebe kalmadan yaklaşık 6 ila 12 ay öncesinden tansiyon regulasyonun sağlanması gerekir.Gebelik kronik yüksek tansiyona neden olmaz fakat ilk bulgular hamilelikte tespit edilebilmektedir.
En büyük risk preeklamsi gelişmesidir. Eğer daha evvelki ölçümlere göre büyük tansiyon 30mmHg; küçük tansiyon 15 mmHg artarsa; ellerde, bacaklarda şişlik, idrarda protein atılışı tespit edilir ise preeklamsiden şüphelenilir.
NE YAPMAK GEREKİR?
Yapılacak testler normal gebelik geçiren anneninkinden fazla olacaktır.Bebeğin gelişimini izlemek amacı ile ultrason, kan tetkikleri ve nonstres test yani 20 ila 30 dakika süre ile bebeğin hareketlerine bağlı kalp atımları izlenmesi yapılması gerekir. Günlük tansiyon takip edilişi yapılışı gerekir.
Yürüyüş gibi hafif egzersizler yapılabilir.Her gün bariz aralıklarla sol yanına 45 dakika uzanarak isthirahat etmesi gelişim geriliği rizikosu olan bebeklerde doğum ağırlığını arttırdığı gösterilmiştir. Bununla birlikte günlük olarak bir tane bebek aspirini alınmasının preeklamsi riskini azalttığı düşünülür.
TEDAVİSİ NEDİR?
Hafif tansiyonu olan hamileliklerde genel olarak diyet ve hafif egzersiz kafi olur.Önceden tansiyon ilacı kullanan hastalarda birtakım ilaçların gebelik ve emzirme sürecinde tehlikeli olması sebebiyle ilaç ve doz değişikliği yapılabilir.
İlgili aramalar: hamilelikte kronik hipertansiyon, gebelik kronik yüksek tansiyon
Normalde annenin kan basıncı gebeliğin 1. Ve 2. Trimesterinde düşer ve 3. Trimesterin sonlarına doğru normale döner. Lakin %6* 8 gebede kan basıncı 2. ve 3. Trimesterde normaldışı yükseklikler gösterebilir. Gebelikten önce yüksek tansiyon olması ya da en az 24 saat aralıkla yapılmakta olan ölçümlerde kan basıncının 140/90 mmHg üzerinde olması ya da gebeliğin 20. Haftasın dan evvel tansiyon yüksekliğinin tespit edilmesi halinde kronik hipertansiyondan bahsedebiliriz. Eğer tansiyon 160/110 altında ise hafif; yüksek ise ağır hipertansiyon denilir.Başka bir komplikasyon(istenmeyen durum) bulunmadığı müddet hafif tansiyon yüksekliği tek başına ciddi bir tehlike teşkil etmez.Ancak kronik hipertansiyon olan gebelerde en büyük risk preeklamsidir.Ve gebeliğin oluşum zamanındaki tannsiyon yüksekliğine bağlı bir şekilde %50 bir risk taşımaktadır. Eğer gebelik öncesi ya da başında kan basıncında 160/100 üzeri değerler var ise annede nöbet geçirme, beyin kanaması, bebekte ciddi gelişim geriliği ve erken doğum rizikosu yüksektir.Bundan dolayı yüksek tansiyon olan bayanların gebe kalmaması ya da tansiyonu kontrol edilemeyen gebeliklerin erken gebelik süreci boyunca sonlandırılışı tavsiye edilir. Gebe kalmadan yaklaşık 6 ila 12 ay öncesinden tansiyon regulasyonun sağlanması gerekir.Gebelik kronik yüksek tansiyona neden olmaz fakat ilk bulgular hamilelikte tespit edilebilmektedir.
En büyük risk preeklamsi gelişmesidir. Eğer daha evvelki ölçümlere göre büyük tansiyon 30mmHg; küçük tansiyon 15 mmHg artarsa; ellerde, bacaklarda şişlik, idrarda protein atılışı tespit edilir ise preeklamsiden şüphelenilir.
NE YAPMAK GEREKİR?
Yapılacak testler normal gebelik geçiren anneninkinden fazla olacaktır.Bebeğin gelişimini izlemek amacı ile ultrason, kan tetkikleri ve nonstres test yani 20 ila 30 dakika süre ile bebeğin hareketlerine bağlı kalp atımları izlenmesi yapılması gerekir. Günlük tansiyon takip edilişi yapılışı gerekir.
Yürüyüş gibi hafif egzersizler yapılabilir.Her gün bariz aralıklarla sol yanına 45 dakika uzanarak isthirahat etmesi gelişim geriliği rizikosu olan bebeklerde doğum ağırlığını arttırdığı gösterilmiştir. Bununla birlikte günlük olarak bir tane bebek aspirini alınmasının preeklamsi riskini azalttığı düşünülür.
TEDAVİSİ NEDİR?
Hafif tansiyonu olan hamileliklerde genel olarak diyet ve hafif egzersiz kafi olur.Önceden tansiyon ilacı kullanan hastalarda birtakım ilaçların gebelik ve emzirme sürecinde tehlikeli olması sebebiyle ilaç ve doz değişikliği yapılabilir.
İlgili aramalar: hamilelikte kronik hipertansiyon, gebelik kronik yüksek tansiyon
25 Mayıs 2015 Pazartesi
Doğum Sonrası Vajinada Gevşeklik
Sponsorlu Bağlantılar:
Doğum Sonrası Vajinada Gevşeklik
Vajina, akordeona benzeyen kıvrımları olan, doğumda açılan, epey esnek bir organdır. Normalde öyle dardır ki bir tampon koymak bile güç olabilir, fakat doğum sırasonda 3 ila 4 kiloluk bir bebeğin geçişine izin verecek kadar genişleyebilir. Doğum sonrası birkaç haftalık bir zamanda hemen hemen doğumdan önceki boyutlarına döner. Çoğu kadın, hafif bir gevşemeyi fark bile etmez ve bu gevşeme cinsel doyumu etkilemez. Doğum önceleri vajinası fazla dar olan kadınlar için bu gevşeme olumlu bile olabilir, çükü ilişki artık daha fazla haz verebilir.
Vajinayla makat arasında bulunan yer olan perine de esnektir fakat vajina kadar esnek değildir. Bazı kadınlarda perine yırtılmadan, bebeğin doğmasına izin verecek kadar esner. Lakin bazı kadınlarda doğumu yaptıran kişinin epizyotomi yapmaması halinde yırtılacaktır. Esneme, dikkatle zamanlanmış, kesi önceleri perinenin aşırı gerilmesine izin verilmemiş bir epziyotomiye kıyasla kaslarda hafif bir gevşeklik bırakabilir.
Doğumhaneye girmeden çok önce doğum kaslarını kullanarak alıştırma yapmak elastikiyeti arttırabilir ve kasların normale dönmelerini çabuklaştırır. Perine bölgesindeki kasları güçlendiren Kegel alıştırmaları gebelik boyunca ve doğum sonrası en az altı ay düzenli şekilde yapılışı gerekir.
Birçok çift, doğum sonrası cinsel ilişkinin öncekinden daha tatmin eden olduğunu söyler. Bunun nedeni, kadının kasları üstünde doğum eğitimi esnasında geliştirmiş olduğu kontrol ve farkındalıktır. Başka bir deyişle, doğum sonrası eskisi gibi değil, daha da iyi olabilirsiniz!
Çok ender olarak, doğum önceleri "tam kıvamında" olan bir kadın, vajinanın doğumla gerilmesinden sonra cinsel ilişkiden daha az haz, almaya başlayabilir. Genelde zaman içerisinde vajinal kaslar yeniden sıkılaşır. Gün boyunca, duş alırken, tuvaletteyken, bulaşık yıkarken, bebeği dolaştırırken, araba kullanırken, masanızda otururken Kegel alıştırmalarını yaparak bu süreci hızlandırabilirsiniz. Eğer altı ay sonra vajina hala çok gevşek duruyor ise doktora başvurmanız gerekir.
Vajina, akordeona benzeyen kıvrımları olan, doğumda açılan, epey esnek bir organdır. Normalde öyle dardır ki bir tampon koymak bile güç olabilir, fakat doğum sırasonda 3 ila 4 kiloluk bir bebeğin geçişine izin verecek kadar genişleyebilir. Doğum sonrası birkaç haftalık bir zamanda hemen hemen doğumdan önceki boyutlarına döner. Çoğu kadın, hafif bir gevşemeyi fark bile etmez ve bu gevşeme cinsel doyumu etkilemez. Doğum önceleri vajinası fazla dar olan kadınlar için bu gevşeme olumlu bile olabilir, çükü ilişki artık daha fazla haz verebilir.
Vajinayla makat arasında bulunan yer olan perine de esnektir fakat vajina kadar esnek değildir. Bazı kadınlarda perine yırtılmadan, bebeğin doğmasına izin verecek kadar esner. Lakin bazı kadınlarda doğumu yaptıran kişinin epizyotomi yapmaması halinde yırtılacaktır. Esneme, dikkatle zamanlanmış, kesi önceleri perinenin aşırı gerilmesine izin verilmemiş bir epziyotomiye kıyasla kaslarda hafif bir gevşeklik bırakabilir.
Doğumhaneye girmeden çok önce doğum kaslarını kullanarak alıştırma yapmak elastikiyeti arttırabilir ve kasların normale dönmelerini çabuklaştırır. Perine bölgesindeki kasları güçlendiren Kegel alıştırmaları gebelik boyunca ve doğum sonrası en az altı ay düzenli şekilde yapılışı gerekir.
Birçok çift, doğum sonrası cinsel ilişkinin öncekinden daha tatmin eden olduğunu söyler. Bunun nedeni, kadının kasları üstünde doğum eğitimi esnasında geliştirmiş olduğu kontrol ve farkındalıktır. Başka bir deyişle, doğum sonrası eskisi gibi değil, daha da iyi olabilirsiniz!
Çok ender olarak, doğum önceleri "tam kıvamında" olan bir kadın, vajinanın doğumla gerilmesinden sonra cinsel ilişkiden daha az haz, almaya başlayabilir. Genelde zaman içerisinde vajinal kaslar yeniden sıkılaşır. Gün boyunca, duş alırken, tuvaletteyken, bulaşık yıkarken, bebeği dolaştırırken, araba kullanırken, masanızda otururken Kegel alıştırmalarını yaparak bu süreci hızlandırabilirsiniz. Eğer altı ay sonra vajina hala çok gevşek duruyor ise doktora başvurmanız gerekir.
24 Mayıs 2015 Pazar
Hamilelikte Kansızlık
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Kansızlık
Gebelik esnasında kan hacmi arttığından, kırmızı kan hücrelerinin üretimi için lazım olan demir ihtiyacı de artmaktadır. Gebelerin %20'sinde, demir gereksinimini karşılayamadıkları için demir noksanlığı olmaktadır. Demir eksikliğine bağlı gelişmekte olan kansızlık, demir yardımı ve dengeli beslenmeyle çok basit düzeltilebilir.
Kansızlık amaçlı kan testi ilk kontrol muayenesinde yapılır, ilk kontrolde azıcık gebede demir noksanlığı tespit edilmektedir. Gebelik öncesi dönemde, her ay âdet kanamasıyla bir miktar demir kaybedilir. Gebelikte beraber âdetin de kesilmesiyle, eğer beslenmeyle yeteri miktarda demir alınırsa, vücutta bulunan demir depoları kafi duruma gelmektedir. Bundan ötürü genel olarak yirminci haftanın sonuna kadar demir eksikliğine bağlı kansızlık gelişmez.
Demir noksanlığı orta derecede olduğunda, hiç bir belirti vermeyebilir fakat demirin daha fazla azalması ile birlikte oksijen taşımakta olan kırmızı kan hücreleri azalarak anne adayında aşırı yorgunluk, güçsüzlük, çarpıntı, solukluk, soluk almada zorluk ve hatta bayılma gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Annede demir noksanlığı olsa bile önce bebeğin demir ihtiyacı karşılanacağı için, yeni doğan bebeklerde ender olarak demir eksikliğine bağlı kansızlık görülmektedir. Buna ek olarak, henüz açıklanmayan bir nedenden dolayı demir yardımı almamış ve kansızlığı olan gebelerin bebeklerinde erken doğum ve düşük ağırlıklı bebek doğurma rizikosu artma göstermiştir. Tüm gebe kadınlarda demir eksikliğine baplı kansızlık rizikosu artmakla beraber, bilhassa aşağıdaki gruplarda bu risk daha fazladır: sık aralıklarla birden fazla çocuk doğurmuş olan kadınlar, ikiz ya da daha fazla sayıda bebeğe gebe olan kadınlar, ikiz ya da daha fazla sayıda bebeğe gebe olan kadınlar, ikiz ya da daha fazla sayıda bebeğe gebe olan kadınlar, sabah bulantılarıyla fazlaca kusan ya da azıcık yiyen kadınlar, gebelik öncesi beslenme deformitesi (bozukluğu) olan kadınlar ya da sosyoekonomik düzeylerindeki düşüklük veya başka sebeplerle kafi yiyecek alamayan kadınlar . Demir eksiliği kansızlığını engellemek amacı ile genel olarak demir bakımında zengin bir beslenme önerilmektedir. Fakat sadece demir bakımından zengin bir beslenme ile kafi demir gereksiniminin elde edilmesi olanaksız olduğundan, reçeteyle günde 30 miligram demir verilmektedir.
Eğer kansızlığın nedeninin demir eksikliğine bağlı bulunmadığı saptanırsa, kansızlığa sebep olabilen folik asit eksikliği, orak hücreli kansızlık ya da Akdeniz Kansızlığı gibi başka sebepler araştırılışı gerekir.
İlgili aramalar: hamilelikte kansızlık, hamilelikte demir eksikliği, gebelikte kansızlık neden olur, gebelikte demir eksikliğinin nedenleri nelerdir
Gebelik esnasında kan hacmi arttığından, kırmızı kan hücrelerinin üretimi için lazım olan demir ihtiyacı de artmaktadır. Gebelerin %20'sinde, demir gereksinimini karşılayamadıkları için demir noksanlığı olmaktadır. Demir eksikliğine bağlı gelişmekte olan kansızlık, demir yardımı ve dengeli beslenmeyle çok basit düzeltilebilir.
Kansızlık amaçlı kan testi ilk kontrol muayenesinde yapılır, ilk kontrolde azıcık gebede demir noksanlığı tespit edilmektedir. Gebelik öncesi dönemde, her ay âdet kanamasıyla bir miktar demir kaybedilir. Gebelikte beraber âdetin de kesilmesiyle, eğer beslenmeyle yeteri miktarda demir alınırsa, vücutta bulunan demir depoları kafi duruma gelmektedir. Bundan ötürü genel olarak yirminci haftanın sonuna kadar demir eksikliğine bağlı kansızlık gelişmez.
Demir noksanlığı orta derecede olduğunda, hiç bir belirti vermeyebilir fakat demirin daha fazla azalması ile birlikte oksijen taşımakta olan kırmızı kan hücreleri azalarak anne adayında aşırı yorgunluk, güçsüzlük, çarpıntı, solukluk, soluk almada zorluk ve hatta bayılma gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Annede demir noksanlığı olsa bile önce bebeğin demir ihtiyacı karşılanacağı için, yeni doğan bebeklerde ender olarak demir eksikliğine bağlı kansızlık görülmektedir. Buna ek olarak, henüz açıklanmayan bir nedenden dolayı demir yardımı almamış ve kansızlığı olan gebelerin bebeklerinde erken doğum ve düşük ağırlıklı bebek doğurma rizikosu artma göstermiştir. Tüm gebe kadınlarda demir eksikliğine baplı kansızlık rizikosu artmakla beraber, bilhassa aşağıdaki gruplarda bu risk daha fazladır: sık aralıklarla birden fazla çocuk doğurmuş olan kadınlar, ikiz ya da daha fazla sayıda bebeğe gebe olan kadınlar, ikiz ya da daha fazla sayıda bebeğe gebe olan kadınlar, ikiz ya da daha fazla sayıda bebeğe gebe olan kadınlar, sabah bulantılarıyla fazlaca kusan ya da azıcık yiyen kadınlar, gebelik öncesi beslenme deformitesi (bozukluğu) olan kadınlar ya da sosyoekonomik düzeylerindeki düşüklük veya başka sebeplerle kafi yiyecek alamayan kadınlar . Demir eksiliği kansızlığını engellemek amacı ile genel olarak demir bakımında zengin bir beslenme önerilmektedir. Fakat sadece demir bakımından zengin bir beslenme ile kafi demir gereksiniminin elde edilmesi olanaksız olduğundan, reçeteyle günde 30 miligram demir verilmektedir.
Eğer kansızlığın nedeninin demir eksikliğine bağlı bulunmadığı saptanırsa, kansızlığa sebep olabilen folik asit eksikliği, orak hücreli kansızlık ya da Akdeniz Kansızlığı gibi başka sebepler araştırılışı gerekir.
İlgili aramalar: hamilelikte kansızlık, hamilelikte demir eksikliği, gebelikte kansızlık neden olur, gebelikte demir eksikliğinin nedenleri nelerdir
Etiketler:
gebelikte kansızlık,
hamilelikte demir,
hamilelikte kansızlık
Hamilelik Suyunun Fazla Olması
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelik Suyunun Fazla Olması
Hamilelik suyu ya da hamilelikte bebeğin suyu olarak bildiğimiz amniyon sıvısı miktarının 2000 ml.'nin üstünde olmasına polihidramniyos ya da hidramnios adı verilir. Gebeliklerin binde 2,6-7'sinde görülmektedir.
Fetüse ait polihidramniyos sebepleri
Fetüsün bu suyu yutmasını engelleyen anomaliler (sindirim sistemi ya da santral sinir sistemi anomalileri)
Solunum yolu anomalileri
Diyafragma hernisi (karın boşluğunda olması lazım olan bir organın göğüs boşluğuna geçmesi)
Fetüste hidrops fetalis hastalığı olması
Doğumsal kalp hastalıkları
İkiz gebelikler
İdiopatik yani sebebi belirlenemeyen olgular
Polihidramniyos, ultrasonografi ile tanısı konulabilen bir haldir.
Normali 100 ila 250mm. olan bu ölçüm 250 mm.den çok olduğunda polihidramniyos kabul edilir.
Polihidramniyos saptanan bir hamilelikte ilk adım dikkatli bir ultrasonla anomali taramasıdır. İkinci adım anneye ait sebeplerin araştırılmasıdır. Kan şekeri takip edilişi yapılmaktadır. Sebebi belirlenemeyen hallerde takip süreci gebelik boyunca devam eder.
Polihidramniyos var oluşunda muhtemel risk aşırı gerilime bağlı erken doğum ağrıları, su kesesinin açılmasıdır.
Şiddetli vakalarda, gebeliğin 34. haftasın dan evvel uygulanabilecek birtakım ilaçlar sıvı miktarını kontrol edebilmektedir.
Uygulanabilecek bir tedavi metodu; fazla olan sıvının rahmin gerilmesini ve erken doğum ağrılarını harekete geçirme sini engellemek amacıyla, amniyon sıvısının bir kısmının amniyosentez ile boşaltılmasıdır. Belirli zaman aralıklarıyla uygun miktarda sıvı bir enjektör vasıtasıyla anne karnından alınmaktadır.
İlgili aramalar: hamilelikte bebeğin suyunun fazla olması, hamilelik suyunun fazla olması, gebelik suyunun fazla oluşu, polihidramniyos nedir
Hamilelik suyu ya da hamilelikte bebeğin suyu olarak bildiğimiz amniyon sıvısı miktarının 2000 ml.'nin üstünde olmasına polihidramniyos ya da hidramnios adı verilir. Gebeliklerin binde 2,6-7'sinde görülmektedir.
Fetüse ait polihidramniyos sebepleri
Fetüsün bu suyu yutmasını engelleyen anomaliler (sindirim sistemi ya da santral sinir sistemi anomalileri)
Solunum yolu anomalileri
Diyafragma hernisi (karın boşluğunda olması lazım olan bir organın göğüs boşluğuna geçmesi)
Fetüste hidrops fetalis hastalığı olması
Doğumsal kalp hastalıkları
İkiz gebelikler
İdiopatik yani sebebi belirlenemeyen olgular
Polihidramniyos, ultrasonografi ile tanısı konulabilen bir haldir.
Normali 100 ila 250mm. olan bu ölçüm 250 mm.den çok olduğunda polihidramniyos kabul edilir.
Polihidramniyos saptanan bir hamilelikte ilk adım dikkatli bir ultrasonla anomali taramasıdır. İkinci adım anneye ait sebeplerin araştırılmasıdır. Kan şekeri takip edilişi yapılmaktadır. Sebebi belirlenemeyen hallerde takip süreci gebelik boyunca devam eder.
Polihidramniyos var oluşunda muhtemel risk aşırı gerilime bağlı erken doğum ağrıları, su kesesinin açılmasıdır.
Şiddetli vakalarda, gebeliğin 34. haftasın dan evvel uygulanabilecek birtakım ilaçlar sıvı miktarını kontrol edebilmektedir.
Uygulanabilecek bir tedavi metodu; fazla olan sıvının rahmin gerilmesini ve erken doğum ağrılarını harekete geçirme sini engellemek amacıyla, amniyon sıvısının bir kısmının amniyosentez ile boşaltılmasıdır. Belirli zaman aralıklarıyla uygun miktarda sıvı bir enjektör vasıtasıyla anne karnından alınmaktadır.
İlgili aramalar: hamilelikte bebeğin suyunun fazla olması, hamilelik suyunun fazla olması, gebelik suyunun fazla oluşu, polihidramniyos nedir
Etiketler:
hamilelik suyu,
polihidramnios,
suyun fazla olması,
suyun fazla oluşu
Hamilelikte Karında Sertleşme ve Kasılma
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Karında Sertleşme ve Kasılma
Bu rahatsızlıklar genellikle gebeliğin 20. haftasından sonra başlayan, doğum provası niteliğinde olan Braxton Hicks kasılmalarıdır. Bu kasılmalar daha önce gebe kalmış kadınlarda daha erken başlar ve daha şiddetli olur. Esasında rahminiz doğumda doğal olarak bebeği itecek olan gerçek kasılmalara hazırlık olarak kaslarını germektedir. Bu alıştırma kasılmalarını genel olarak sancısız (bazen huzursuzluk verse de) sıkışmalar biçiminde hissedersiniz. Yukarıdan başlar, yavaşça aşağı iner ve gevşerler. Genelde 30 saniye sürerler (solunum egzersizlerine başlamanız için kafi süre); ancak; 2 dakika ya da daha fazla da sürebilirler.
Dokuzuncu ayda gebeliğin sonlarına doğru Braxton Hicks kasılışları sıklaşabilir ve şiddetlenebilir; bazı zamanlar sancılı da olabilir ve bunları gerçek doğum kasılmalarından ayırmak güçleşir. Bebeğinizi doğurtmaya yetmeseler de bu kasılmalar rahim ağzının açılmasına neden olabilirler.
Bu kasılmalar esnasında hissedebilecek olduğunuz rahatsızlığı gidermek amaçlı sırtüstü uzanmayı ve gevşemeyi veya kalkarak dolaşmayı deneyin. Duruşunuzu değiştirmek bunları tümden durdurabilir.
Braxton Hicks kasılışları gerçek doğum manasına gelmese de, bunları erken doğum öncesi meydana gelen rahim hareketlerinden ayırmak güç olabilir. Bu nedenle, bir sonrasındaki ziyaretinizde mutlak suretle doktorunuza bunları anlatın. Pek sık oluyorlarsa (saatte dörtten fazla) ve/veya beraber ağrı var ise (sırt, karın ya da kasık ağrısı), veya olağandışı vajinal akıntı olmuşsa ve erken doğum riskiniz yüksek ise hemen dokturunuzu arayın.
İlgili aramalar: hamilelikte karında sertleşme, hamilelikte karında kasılma, gebelik karının kasılması, gebelikte karnın sertleşmesi
Bu rahatsızlıklar genellikle gebeliğin 20. haftasından sonra başlayan, doğum provası niteliğinde olan Braxton Hicks kasılmalarıdır. Bu kasılmalar daha önce gebe kalmış kadınlarda daha erken başlar ve daha şiddetli olur. Esasında rahminiz doğumda doğal olarak bebeği itecek olan gerçek kasılmalara hazırlık olarak kaslarını germektedir. Bu alıştırma kasılmalarını genel olarak sancısız (bazen huzursuzluk verse de) sıkışmalar biçiminde hissedersiniz. Yukarıdan başlar, yavaşça aşağı iner ve gevşerler. Genelde 30 saniye sürerler (solunum egzersizlerine başlamanız için kafi süre); ancak; 2 dakika ya da daha fazla da sürebilirler.
Dokuzuncu ayda gebeliğin sonlarına doğru Braxton Hicks kasılışları sıklaşabilir ve şiddetlenebilir; bazı zamanlar sancılı da olabilir ve bunları gerçek doğum kasılmalarından ayırmak güçleşir. Bebeğinizi doğurtmaya yetmeseler de bu kasılmalar rahim ağzının açılmasına neden olabilirler.
Bu kasılmalar esnasında hissedebilecek olduğunuz rahatsızlığı gidermek amaçlı sırtüstü uzanmayı ve gevşemeyi veya kalkarak dolaşmayı deneyin. Duruşunuzu değiştirmek bunları tümden durdurabilir.
Braxton Hicks kasılışları gerçek doğum manasına gelmese de, bunları erken doğum öncesi meydana gelen rahim hareketlerinden ayırmak güç olabilir. Bu nedenle, bir sonrasındaki ziyaretinizde mutlak suretle doktorunuza bunları anlatın. Pek sık oluyorlarsa (saatte dörtten fazla) ve/veya beraber ağrı var ise (sırt, karın ya da kasık ağrısı), veya olağandışı vajinal akıntı olmuşsa ve erken doğum riskiniz yüksek ise hemen dokturunuzu arayın.
İlgili aramalar: hamilelikte karında sertleşme, hamilelikte karında kasılma, gebelik karının kasılması, gebelikte karnın sertleşmesi
23 Mayıs 2015 Cumartesi
Tüp Ligasyonu
Sponsorlu Bağlantılar:
TÜP LİGASYONU
Tüp Ligasyonu Ne Demektir?
Kadınlarda yumurta, yumurtalıklarda meydana gelir ve tüplerden (yumurta kanallarından) geçerek rahime ulaşır. Yumurta kanalları bağlanınca, yumurta rahime geçemez ve rahim içinde erkek tohum hücresi (sperm) olsa bilehi gebelik olanaklı olmaz.
Tüplerin bağlanması kimler için uygundur?
Yeterli sayıda çocuğu olup bir daha katiyyen çocuk istemeyenler. Sağlıkları yönünden bir daha doğum yapmaması lazım olan kadınlar.
Nasıl yapılır, hastanede yatmak gerekir mi?
Kadında yumurta kanalları küçük bir işlemle bağlanır. Bunun için her zaman hastanın uyutulması gerekmez. Karında kesi yapılacak yer uyuşturulur. Sonrasında 1 ila 1.5 cm. genişliğinde kesi yapılır ve buradan içeriye sokulan özel aletler yardımıyla tüpler kesilerek bağlanır. Tüm bunlar içeriye sokulan küçük bir kamera yardımıyla ekrandan izlenmektedir. İşlem tamamlandıktan sonra açılan delik tekrar kapatılır. Hiçbir ağrı olmaz. Hastanede yatmak gerekmez. İşlemden sonra birazcık dinlenip aynı gün evine gidebilir.
Tüpleri bağlanan kadının adet görmelerinde ve cinsel yaşamında farklılık oluyor mu?
Yumurta kanalları bağlanan kadının adet düzeninde bir farklılık olmaz. Bunun yanında cinsel organlarında, cinsel arzu ve yeterliliğinde farklılık olmaz. Yumurta yapımı devam eder, fakat yumurta kanallarını geçemediği için erkek tohum hücresiyle birleşemez, böylelikle gebelik oluşmaz.
Tüplerin bağlanması için nereye başvurmak gerekir?
Tüplerin bağlanması hastanelerde Kadın* Doğum uzmanlarınca yapılmaktadır. Bu metodu uygulatmak isteyenler hastanelere başvurmalıdırlar.
İlgili aramalar: tüp ligasyonu nedir, tüp ligasyonu nasıl yapılır, tüplerin bağlanması nedir, tüpler nasıl bağlanır
Tüp Ligasyonu Ne Demektir?
Kadınlarda yumurta, yumurtalıklarda meydana gelir ve tüplerden (yumurta kanallarından) geçerek rahime ulaşır. Yumurta kanalları bağlanınca, yumurta rahime geçemez ve rahim içinde erkek tohum hücresi (sperm) olsa bilehi gebelik olanaklı olmaz.
Tüplerin bağlanması kimler için uygundur?
Yeterli sayıda çocuğu olup bir daha katiyyen çocuk istemeyenler. Sağlıkları yönünden bir daha doğum yapmaması lazım olan kadınlar.
Nasıl yapılır, hastanede yatmak gerekir mi?
Kadında yumurta kanalları küçük bir işlemle bağlanır. Bunun için her zaman hastanın uyutulması gerekmez. Karında kesi yapılacak yer uyuşturulur. Sonrasında 1 ila 1.5 cm. genişliğinde kesi yapılır ve buradan içeriye sokulan özel aletler yardımıyla tüpler kesilerek bağlanır. Tüm bunlar içeriye sokulan küçük bir kamera yardımıyla ekrandan izlenmektedir. İşlem tamamlandıktan sonra açılan delik tekrar kapatılır. Hiçbir ağrı olmaz. Hastanede yatmak gerekmez. İşlemden sonra birazcık dinlenip aynı gün evine gidebilir.
Tüpleri bağlanan kadının adet görmelerinde ve cinsel yaşamında farklılık oluyor mu?
Yumurta kanalları bağlanan kadının adet düzeninde bir farklılık olmaz. Bunun yanında cinsel organlarında, cinsel arzu ve yeterliliğinde farklılık olmaz. Yumurta yapımı devam eder, fakat yumurta kanallarını geçemediği için erkek tohum hücresiyle birleşemez, böylelikle gebelik oluşmaz.
Tüplerin bağlanması için nereye başvurmak gerekir?
Tüplerin bağlanması hastanelerde Kadın* Doğum uzmanlarınca yapılmaktadır. Bu metodu uygulatmak isteyenler hastanelere başvurmalıdırlar.
İlgili aramalar: tüp ligasyonu nedir, tüp ligasyonu nasıl yapılır, tüplerin bağlanması nedir, tüpler nasıl bağlanır
TVT Nedir?
Sponsorlu Bağlantılar:
TVT NEDİR?
TVT açılımı "TENSION-FREE VAGINAL TAPE" bölgesel anestezi yardımıyla bile uygulanabilen kadınlarda idrar kaçırma tedavisinde oldukça yeni bir ameliyat biçimidir.
TVT NASIL YAPILIR?
Ameliyattan önce menopozdan sonra hastalarda bölgesel östrojen tedavisi uygulanabilmektedir. TVT bölgesel anestezi ve sistemik anesteziyle uygulanabilmektedir. Ortalama ameliyat süresi 30 dakikadan azdır. Yukarıdaki şekilde gösterildiği üzere, vajinadan başlanarak şerit şeklindeki bir dikiş idrar yolunun mesane ile birleştiği yer hizasından geçirilir ve karın cildinden çıkartılır. Dikiş, mavi oklarla gösterildiği şekilde her iki ucundan yukarı doğru çekildiğinde idrar kaçırmaya neden olan yapısal bozukluk giderilmiş olmaktadır. Dikişin artan bölümleri kesilir ve ciltteki kesi birer dikişle kapatılır.
TVT ameliyatlarında en mühim sorun birazcık da olsa idrar kesesinin delinmesi ihtimalidir. Eğer idrar kesesi delinirse ameliyat ile onarım gerekmemektedir. Ortalama 5 gün süre ile idrar sondası uygulanması kafi olmaktadır
TVT AMELİYATINDAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER
Hasta TVT den 2 hafta sonra çalışma hayatına dönebilmektedir. Cinsel ilişkinin ise en az 4 hafta sonra başlaması uygundur. Bu süreç içinde vajinadan hafif bir akıntının olması doğal olarak değerlendirme yapılmaktadır. Ameliyattan 4 hafta sonra kontrol muayenesi uygundur.
Bölgesel anestezi altında idrar tutma durumunun oluşturulduğu düzeyin araştırılması amacıyla hasta öksürtülerek idrar kaçırmadığı seviyede sabitleme bir avantajdır. Bölgesel anesteziyle uygulanmakta olan vakalarda işlemdan sonra idrar torbasına sonda koymaya gerek kalmamakta fakat genel aneztezi uygulaması ile uygulanmakta olan hastalarda 4 ila 6 saat süre ile idrar sondası bırakılmaktadır hastaların %90'ı ilk 24 saat içinde kendi kendine idrara çıkabilirler. İdrar sondası olmayan vakalarda ya da sonda çekilip daha sonra 2 kez kafi idrar üretimini müteakip ultrason yardımı ile yapılmakta olan muayenede idrardan sonra kalan miktarın 100 ml. altında olması ameliyatın başarılı olduğunu göstermektedir.
İlgili aramalar: tvt nedir, tvt ameliyatı nasıl yapılır
TVT açılımı "TENSION-FREE VAGINAL TAPE" bölgesel anestezi yardımıyla bile uygulanabilen kadınlarda idrar kaçırma tedavisinde oldukça yeni bir ameliyat biçimidir.
TVT NASIL YAPILIR?
Ameliyattan önce menopozdan sonra hastalarda bölgesel östrojen tedavisi uygulanabilmektedir. TVT bölgesel anestezi ve sistemik anesteziyle uygulanabilmektedir. Ortalama ameliyat süresi 30 dakikadan azdır. Yukarıdaki şekilde gösterildiği üzere, vajinadan başlanarak şerit şeklindeki bir dikiş idrar yolunun mesane ile birleştiği yer hizasından geçirilir ve karın cildinden çıkartılır. Dikiş, mavi oklarla gösterildiği şekilde her iki ucundan yukarı doğru çekildiğinde idrar kaçırmaya neden olan yapısal bozukluk giderilmiş olmaktadır. Dikişin artan bölümleri kesilir ve ciltteki kesi birer dikişle kapatılır.
TVT ameliyatlarında en mühim sorun birazcık da olsa idrar kesesinin delinmesi ihtimalidir. Eğer idrar kesesi delinirse ameliyat ile onarım gerekmemektedir. Ortalama 5 gün süre ile idrar sondası uygulanması kafi olmaktadır
TVT AMELİYATINDAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER
Hasta TVT den 2 hafta sonra çalışma hayatına dönebilmektedir. Cinsel ilişkinin ise en az 4 hafta sonra başlaması uygundur. Bu süreç içinde vajinadan hafif bir akıntının olması doğal olarak değerlendirme yapılmaktadır. Ameliyattan 4 hafta sonra kontrol muayenesi uygundur.
Bölgesel anestezi altında idrar tutma durumunun oluşturulduğu düzeyin araştırılması amacıyla hasta öksürtülerek idrar kaçırmadığı seviyede sabitleme bir avantajdır. Bölgesel anesteziyle uygulanmakta olan vakalarda işlemdan sonra idrar torbasına sonda koymaya gerek kalmamakta fakat genel aneztezi uygulaması ile uygulanmakta olan hastalarda 4 ila 6 saat süre ile idrar sondası bırakılmaktadır hastaların %90'ı ilk 24 saat içinde kendi kendine idrara çıkabilirler. İdrar sondası olmayan vakalarda ya da sonda çekilip daha sonra 2 kez kafi idrar üretimini müteakip ultrason yardımı ile yapılmakta olan muayenede idrardan sonra kalan miktarın 100 ml. altında olması ameliyatın başarılı olduğunu göstermektedir.
İlgili aramalar: tvt nedir, tvt ameliyatı nasıl yapılır
Hamilelikte Baş Dönmesi ve Bayılma
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Baş Dönmesi ve Bayılma
Hamilelikte baş dönmeleri sık görülen bir sorun olmakla beraber hamilelikte bayılma seyrek olarak görülen bir durumdur. Gebe bir kadında sersemlik hissi ya da baş dönmesinin bilinen ya da kuşkulanılan pek çok sebebi bulunur.
Birinci üç aylık süreçte hızla genişleyen dolaşım sistemini, mevcut olan kan hacminin yeteri kadar doldurmaması baş dönmesinin sebebi olabilirken, ikinci üçayda genişleyen rahmin anne adayının kan damarları üzerine basınç yapması baş dönmesinin sebebi olabilirken , ikinci üç ayda genişleyen rahminin anne adayının kan damarlı üzerine basınç yapması baş dönmesinin sebebi olabilir. Baş dönmesi yatar ya da oturur halden her kalkışınızda olabilir. Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denilir. Kan basıncının hızla düşmesiyle beraber birdenbire beyne daha az kan nüfuz etmesi buna yol açar. Çözümü kolaydır: Her zaman yavaşça ayağa kalkın. Telefona cevap vermek amacı ile hızla fırlamak, boylu boyunca yere uzanmak anlamına gelir, sakın unutmayın!
Kan şekeriniz düştüğünde de baş dönmesi hissedebilirsiniz. Nedeni ise genel olarak uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alıp ya da sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasında alıştırarak kendinizi koruyabilirsiniz. Gerektiği zaman kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek amacı ile yanınızda bir kutu meyve suyu, bir iki meyve ya da yulaflı kraker taşıyın.
Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, işyerinde ya da otobüste de fazlaca giyinmişseniz baş dönmeniz olabilir. Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey dışarı çıkarak ya da pencereyi açarak birazcık temiz hava almaktır. Üzerimizdekilerin bir bölümünü çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere giyeceklerinizi gevşetmek de size yararlı olmaktadır.
Eğer kendinizi sersemlemiş hissediyorsanız ve/veya birazdan bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden kanın vücutta dolaşımını arttırmaya çabalayın. Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır. Eğer yere uzanmak olanaklı değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerinizin arasına alıp oturun. Her ikisini yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyarak ayakkabınızın bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma oldukça ender görülmektedir. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye ya da endişelenmeye gerek bulunmaz. Zira bu durumda her ne kadar beyninize giden kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir.
Bir sonraki hekim kontrolünüzde doktorunuza baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın. Gerçek bayılmayı hemen bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın ya da başka bir hastalığın belirtisi olabilir, bu sebepten ötürü araştırılışı gerekir.
İlgili aramalar: hamilelikte baş dönmesi, hamilelikte bayılma, gebelikte baş dönmesi, gebelikte bayılma
Hamilelikte baş dönmeleri sık görülen bir sorun olmakla beraber hamilelikte bayılma seyrek olarak görülen bir durumdur. Gebe bir kadında sersemlik hissi ya da baş dönmesinin bilinen ya da kuşkulanılan pek çok sebebi bulunur.
Birinci üç aylık süreçte hızla genişleyen dolaşım sistemini, mevcut olan kan hacminin yeteri kadar doldurmaması baş dönmesinin sebebi olabilirken, ikinci üçayda genişleyen rahmin anne adayının kan damarları üzerine basınç yapması baş dönmesinin sebebi olabilirken , ikinci üç ayda genişleyen rahminin anne adayının kan damarlı üzerine basınç yapması baş dönmesinin sebebi olabilir. Baş dönmesi yatar ya da oturur halden her kalkışınızda olabilir. Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denilir. Kan basıncının hızla düşmesiyle beraber birdenbire beyne daha az kan nüfuz etmesi buna yol açar. Çözümü kolaydır: Her zaman yavaşça ayağa kalkın. Telefona cevap vermek amacı ile hızla fırlamak, boylu boyunca yere uzanmak anlamına gelir, sakın unutmayın!
Kan şekeriniz düştüğünde de baş dönmesi hissedebilirsiniz. Nedeni ise genel olarak uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alıp ya da sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasında alıştırarak kendinizi koruyabilirsiniz. Gerektiği zaman kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek amacı ile yanınızda bir kutu meyve suyu, bir iki meyve ya da yulaflı kraker taşıyın.
Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, işyerinde ya da otobüste de fazlaca giyinmişseniz baş dönmeniz olabilir. Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey dışarı çıkarak ya da pencereyi açarak birazcık temiz hava almaktır. Üzerimizdekilerin bir bölümünü çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere giyeceklerinizi gevşetmek de size yararlı olmaktadır.
Eğer kendinizi sersemlemiş hissediyorsanız ve/veya birazdan bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden kanın vücutta dolaşımını arttırmaya çabalayın. Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır. Eğer yere uzanmak olanaklı değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerinizin arasına alıp oturun. Her ikisini yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyarak ayakkabınızın bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma oldukça ender görülmektedir. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye ya da endişelenmeye gerek bulunmaz. Zira bu durumda her ne kadar beyninize giden kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir.
Bir sonraki hekim kontrolünüzde doktorunuza baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın. Gerçek bayılmayı hemen bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın ya da başka bir hastalığın belirtisi olabilir, bu sebepten ötürü araştırılışı gerekir.
İlgili aramalar: hamilelikte baş dönmesi, hamilelikte bayılma, gebelikte baş dönmesi, gebelikte bayılma
22 Mayıs 2015 Cuma
Düşük İğnesi
Sponsorlu Bağlantılar:
DÜŞÜK İĞNELERİ
Henüz yeni başlamış olan bir gebeliğin ilaçlar yardımıyla sonlandırılıp sonlandırılamayacağı bir çok gebe tarafından öğrenilmek istenen ve sıkça sorulan sorulardan bir tanesidir.
Düşük yapmak amacı ile ilaç kullanılışı II. Dünya savaşı yıllarında da gündemdeydi. Aynı şekilde nüfusu kalabalık olan ve birtakım gelişen ülkelerde, (Hindistan, Çin vb.) bu çeşit ilaçların geliştirilmesine çalışılmaktaydı. Günümüzde de giderek daha fazla popülarite kazanmasının nedeni, tıpta genel tedavi unsurlarında giderek daha az cerrahi teşebbüs kullanma eğilimi ile bağlantılıdır. RU-486 olarak isimlendirilen bir ilaç, başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde kullanılan tablet biçiminde bir ilaç ve gebeliğin en erken zamanlarında etki edip gebeliğin sonlanmasını sağlıyor. RU* 486 veya başka ismiyle mifepriston gebeliğin en erken aşamasına etki edip meydana gelen embriyonun rahim içinde yerleşmesini önlüyor.
Amerika'da kısa bir müddet önce kullanılışı onaylanan RU-486 ilacı, ülkemizde henüz Sağlık Bakanlığı onayı almadı. Belki yakın gelecekte yurdumuzda da kürtaj olmayı seçen kadınlar için alternatif bir metod olarak RU-486 kullanılabilecek.
Şu an için gebeliğin sonlandırılışı ülkemizde yasal olarak 10. gebelik haftasına kadar ve kürtaj yolu ile gerçekleşiyor.
Halk arasında "düşük iğnesi" ya da "adet getirici iğne" olarak bilinmekte olan ilaçlar, esasında oldukça yanlış kullanılmakta ve suistimal edilir.
Bu çeşit iğneler gebe olmayan bir kadına uygulandığı zaman gerçekten de birçoğu kez kısa bir müddet sonra adetin başlayacağını sağlayabilirler. Lakin bu uygulama iki yönden hatalı. Birincisi bu ilaç düşük iğnesi olmaz; yani gebeliğin düşmesine sebep olmaz ve istenmeyen bir gebeliğin devam etmesine yol açar. İkinci hata ise, adet gecikmesi mutlak suretle jinekolojik muayene gerektirmiş olan bir haldir. Bundan dolayı bu ilacı kullanma dan evvel bir kadın-doğum uzmanına danışılması gerekir.
İlgili aramalar: düşük iğnesi nedir, düşük iğnesi var mı, düşük ilacı var mı, ru-486 nerede satılır
Henüz yeni başlamış olan bir gebeliğin ilaçlar yardımıyla sonlandırılıp sonlandırılamayacağı bir çok gebe tarafından öğrenilmek istenen ve sıkça sorulan sorulardan bir tanesidir.
Düşük yapmak amacı ile ilaç kullanılışı II. Dünya savaşı yıllarında da gündemdeydi. Aynı şekilde nüfusu kalabalık olan ve birtakım gelişen ülkelerde, (Hindistan, Çin vb.) bu çeşit ilaçların geliştirilmesine çalışılmaktaydı. Günümüzde de giderek daha fazla popülarite kazanmasının nedeni, tıpta genel tedavi unsurlarında giderek daha az cerrahi teşebbüs kullanma eğilimi ile bağlantılıdır. RU-486 olarak isimlendirilen bir ilaç, başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde kullanılan tablet biçiminde bir ilaç ve gebeliğin en erken zamanlarında etki edip gebeliğin sonlanmasını sağlıyor. RU* 486 veya başka ismiyle mifepriston gebeliğin en erken aşamasına etki edip meydana gelen embriyonun rahim içinde yerleşmesini önlüyor.
Amerika'da kısa bir müddet önce kullanılışı onaylanan RU-486 ilacı, ülkemizde henüz Sağlık Bakanlığı onayı almadı. Belki yakın gelecekte yurdumuzda da kürtaj olmayı seçen kadınlar için alternatif bir metod olarak RU-486 kullanılabilecek.
Şu an için gebeliğin sonlandırılışı ülkemizde yasal olarak 10. gebelik haftasına kadar ve kürtaj yolu ile gerçekleşiyor.
Halk arasında "düşük iğnesi" ya da "adet getirici iğne" olarak bilinmekte olan ilaçlar, esasında oldukça yanlış kullanılmakta ve suistimal edilir.
Bu çeşit iğneler gebe olmayan bir kadına uygulandığı zaman gerçekten de birçoğu kez kısa bir müddet sonra adetin başlayacağını sağlayabilirler. Lakin bu uygulama iki yönden hatalı. Birincisi bu ilaç düşük iğnesi olmaz; yani gebeliğin düşmesine sebep olmaz ve istenmeyen bir gebeliğin devam etmesine yol açar. İkinci hata ise, adet gecikmesi mutlak suretle jinekolojik muayene gerektirmiş olan bir haldir. Bundan dolayı bu ilacı kullanma dan evvel bir kadın-doğum uzmanına danışılması gerekir.
İlgili aramalar: düşük iğnesi nedir, düşük iğnesi var mı, düşük ilacı var mı, ru-486 nerede satılır
Trikomonas
Sponsorlu Bağlantılar:
Trikomonas
Trikomonas Vajinalis olarak isimlendirilen bir parazitin neden olduğu enfeksiyondur. Parazit kadında genelde vajinada, rahim ağzını tuttuğu gibi üretrada ve mesanede de yerleşme yatkınlığındadır. Trikomonas enfeksiyonu bütün vajinal enfeksiyonların %25'ini meydana getirir ve bireyden bireye genel olarak cinsel münasebet yoluyla geçer.
Etken olan Trikomonas Vajinalis çevre şartları na en sağlam parazit olduğundan havlu, çamaşır, ıslak bank (sauna), klozet, yüzme havuzu gibi dış etkenler aracılığı ile de bulaşabilir. Trikomonas enfeksiyonu kadınların %50'sinde şikayete yol açmazken (asemptomatik), gebelerde %20 oranında belirti vermektedir.
Enfeksiyonun en mühim belirtisi kokulu akıntıdır. Vulvovajinal kaşıntı, yangı, cinsel münasebetdan sonra görülmekte olan vajinal kanama genelde rastlanılan yakınmalardır. Tanı hekim tarafı ile vajinal akıntının direkt mikroskobik incelenmesinde parazitin görülüşü ile konulur.
Gebelerde gebelik kesesinin erken açılmasına, erken doğuma, düşük ağırlıklı doğuma, loğusalıkta ateşli enfeksiyonlara neden olmaktadır. Doğum sırasında yeni doğana bulaşma söz konusudur. Hastalığın kız bebeklerde annenin hormonlarının geri çekilişi neticesinde kendi kendine ortadan kalktığı zannedilir.
Topikal ilaç uygulamaları gebeliğin ilk üç ayı içinde semptomların azaltılışı için önerilebilir. Ağızdan alınan sistemik tesirli veya vajinal uygulanmakta olan lokal tesirli tedavileri hekimler olabilecek risklerden kaçınmak amacıyla gebeliğin 14. haftasından sonraya ertelemektedirler. Trikomonas enfeksiyonunda eşlerin beraber tedavisi gerekir.
Tedavide kullanılan ajanların en belirgin yan tesirleri bulantı, baş ağrısı, sersemlik hali ve koyu renkte idrardır. Bu ajanlar kullanılmakta iken katiyyen alkollü içecekler kullanılmaması gerekir. Hasta loğusa ve emziriyorsa tek dozluk kısa protokol tercih edilip ilacın vücuttan atılma süresi göz önünde bulundurularak emzirmeye 24 saat ara verilmelidir.
Tedavi mutlak suretle kadın doğum uzmanı denetiminde düzenlenmeli ve uygulanması gerekir.
İlgili aramalar: trikomanas nedir, trikomanas vajinalis ne demek
Trikomonas Vajinalis olarak isimlendirilen bir parazitin neden olduğu enfeksiyondur. Parazit kadında genelde vajinada, rahim ağzını tuttuğu gibi üretrada ve mesanede de yerleşme yatkınlığındadır. Trikomonas enfeksiyonu bütün vajinal enfeksiyonların %25'ini meydana getirir ve bireyden bireye genel olarak cinsel münasebet yoluyla geçer.
Etken olan Trikomonas Vajinalis çevre şartları na en sağlam parazit olduğundan havlu, çamaşır, ıslak bank (sauna), klozet, yüzme havuzu gibi dış etkenler aracılığı ile de bulaşabilir. Trikomonas enfeksiyonu kadınların %50'sinde şikayete yol açmazken (asemptomatik), gebelerde %20 oranında belirti vermektedir.
Enfeksiyonun en mühim belirtisi kokulu akıntıdır. Vulvovajinal kaşıntı, yangı, cinsel münasebetdan sonra görülmekte olan vajinal kanama genelde rastlanılan yakınmalardır. Tanı hekim tarafı ile vajinal akıntının direkt mikroskobik incelenmesinde parazitin görülüşü ile konulur.
Gebelerde gebelik kesesinin erken açılmasına, erken doğuma, düşük ağırlıklı doğuma, loğusalıkta ateşli enfeksiyonlara neden olmaktadır. Doğum sırasında yeni doğana bulaşma söz konusudur. Hastalığın kız bebeklerde annenin hormonlarının geri çekilişi neticesinde kendi kendine ortadan kalktığı zannedilir.
Topikal ilaç uygulamaları gebeliğin ilk üç ayı içinde semptomların azaltılışı için önerilebilir. Ağızdan alınan sistemik tesirli veya vajinal uygulanmakta olan lokal tesirli tedavileri hekimler olabilecek risklerden kaçınmak amacıyla gebeliğin 14. haftasından sonraya ertelemektedirler. Trikomonas enfeksiyonunda eşlerin beraber tedavisi gerekir.
Tedavide kullanılan ajanların en belirgin yan tesirleri bulantı, baş ağrısı, sersemlik hali ve koyu renkte idrardır. Bu ajanlar kullanılmakta iken katiyyen alkollü içecekler kullanılmaması gerekir. Hasta loğusa ve emziriyorsa tek dozluk kısa protokol tercih edilip ilacın vücuttan atılma süresi göz önünde bulundurularak emzirmeye 24 saat ara verilmelidir.
Tedavi mutlak suretle kadın doğum uzmanı denetiminde düzenlenmeli ve uygulanması gerekir.
İlgili aramalar: trikomanas nedir, trikomanas vajinalis ne demek
20 Mayıs 2015 Çarşamba
Hamilelikte Ayaklarda ve Ayak Bileklerinde Şişme
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Ayaklarda ve Ayak Bileklerinde Şişme
Daha önceleri, ödem (dokularda aşırı sıvı birikimine bağlı olarak ortaya çıkan şişme) hamilelikte olabilecek bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Günümüzde artık hekimler hafif şiddetteki ödemin hamilelikte beden sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yok ise, ayak bileklerinde ve bacaklarda birazcık şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların %75'inde gebeliğin bir süreci boyunca bu türden bir ödem gelişmektedir. Sıcak havalarda, günün nihayetinde ya da uzun süre oturduktan veya ayakta durduktan sonra ödem gelişmesi oldukça fazladır. Çoğu kadın şişliklerin sonrasındaki günü veya birkaç saat yattıktan sonra büyük oranda kaybolduğunu fark eder.
Genelde ödem birazcık huzursuz eden olmanın haricinde bir ehemmiyet taşımamaktadır. Rahatsızlığı azaltmak amaçlı bacaklarınızı yükseğe kaldırın veya mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar ya da terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.
Ayaklarınızaki şişlikler sizi çok huzursuz ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, dizaltı çoraplara kadar bir çok tür satılmaktadır. Bu konuda hekiminizin önerisini de alın. Alışveriş yaptığınızda, gebelik esnasındaki kilonuzu gözönüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2 ila 3 litre sıvı alıp sistemdeki atık maddelerden kurtulması için vücudunuza yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Aynı şekilde de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir hamilelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan birtakım kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyor ise, ya da ödem 24 saat geçtikten sonra bile azalmamış ise doktorunuza başvurun. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
İlgili aramalar: hamilelikte ayaklarda şişme, hamilelikte ayak bileklerinde şişme, gebelikte ayak bileklerinde şişlik, gebelikte ayakların şişmesi
Daha önceleri, ödem (dokularda aşırı sıvı birikimine bağlı olarak ortaya çıkan şişme) hamilelikte olabilecek bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Günümüzde artık hekimler hafif şiddetteki ödemin hamilelikte beden sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yok ise, ayak bileklerinde ve bacaklarda birazcık şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların %75'inde gebeliğin bir süreci boyunca bu türden bir ödem gelişmektedir. Sıcak havalarda, günün nihayetinde ya da uzun süre oturduktan veya ayakta durduktan sonra ödem gelişmesi oldukça fazladır. Çoğu kadın şişliklerin sonrasındaki günü veya birkaç saat yattıktan sonra büyük oranda kaybolduğunu fark eder.
Genelde ödem birazcık huzursuz eden olmanın haricinde bir ehemmiyet taşımamaktadır. Rahatsızlığı azaltmak amaçlı bacaklarınızı yükseğe kaldırın veya mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar ya da terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.
Ayaklarınızaki şişlikler sizi çok huzursuz ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, dizaltı çoraplara kadar bir çok tür satılmaktadır. Bu konuda hekiminizin önerisini de alın. Alışveriş yaptığınızda, gebelik esnasındaki kilonuzu gözönüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2 ila 3 litre sıvı alıp sistemdeki atık maddelerden kurtulması için vücudunuza yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Aynı şekilde de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir hamilelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan birtakım kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyor ise, ya da ödem 24 saat geçtikten sonra bile azalmamış ise doktorunuza başvurun. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
İlgili aramalar: hamilelikte ayaklarda şişme, hamilelikte ayak bileklerinde şişme, gebelikte ayak bileklerinde şişlik, gebelikte ayakların şişmesi
Gebelik Boyunca Dikkat Edilmesi Gerekenler
Sponsorlu Bağlantılar:
GEBELİK BOYUNCA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER NELERDİR?
Sigara ve alkol kullanmayın.
Hekim önerisi haricinde ilaç almayınız.
Uzun süre ayakta durmayınız.
Hekiminizin önerdiği demir ilacını düzenli şekilde kullanın.
Günlük işleriniz esnasında kendinizi yormayınız.
Bisiklet sürme, tenis oynama, kayak yapma gibi sporlardan uzak durun.
Mesleğiniz gereği de olsa ağır nesneler kaldırmaktan, zararlı metal, kimyasal madde ve radyasyondan uzak durun.
Yüksek topuklu rahatsız edici ayakkabılar giymeyin.
Seyahatten önce doktorunuza danışınız.
Bol ve rahat giysileri seçiniz.
Pamuklu iç çamaşırları giyinin ve iç çamaşırlarınızı her gün değiştiriniz.
Yüzük ve bilezik gibi takılar takmayınız.
Diş bakımına özen gösterin. Sabah uyandığınızda, akşam yatmadan evvel ve her öğünden sonra yumuşak fırça ile, yavaş hareketlerle dişlerinizi fırçalayınız.
Röntgen ışınlarından sakının. Çok fazla mecbur kalmadıkça radyolojik araştırma yaptırmayınız.
Her türlü canlı aşıdan sakınınız.
Meme bakımınıza özen gösteriniz.
Sarkmayı engellemek amacı ile çok sıkı olmayan askılı, pamuk dokumalı sutyen giyiniz.
Düşük rizikosu yok ise son aya kadar cinsi ilişkide bulunmakta sakınca bulunmaz.
Haftada en az bir kez ayakta; duş alır biçimde, ılık suyla banyo yapın.
Dolgunluğu engellemek amacı ile hafif parmak dokunuşları ile masaj yapınız.
Bol su içiniz.
C vitamini ve kalsiyum açısından zengin besinler (Turunçgiller, süt ve süt ürünleri) seçiniz.
Lifli gıdaları tercih ediniz.
Gebelik boyunca 10 ila 12 kg'dan fazla kilo almamaya özen gösteriniz.
Gebeliğiniz boyunca cep telefonunuzu bebeğinizin olduğu karın bölgenizden uzak tutunuz.
İlgili aramalar: gebelikte dikkat edilecekler, hamilelikte dikkat edilecekler, gebelikte dikkat edilmesi gerekenler nelerdir, hamilelik süresince nelere dikkat edilmelidir
Sigara ve alkol kullanmayın.
Hekim önerisi haricinde ilaç almayınız.
Uzun süre ayakta durmayınız.
Hekiminizin önerdiği demir ilacını düzenli şekilde kullanın.
Günlük işleriniz esnasında kendinizi yormayınız.
Bisiklet sürme, tenis oynama, kayak yapma gibi sporlardan uzak durun.
Mesleğiniz gereği de olsa ağır nesneler kaldırmaktan, zararlı metal, kimyasal madde ve radyasyondan uzak durun.
Yüksek topuklu rahatsız edici ayakkabılar giymeyin.
Seyahatten önce doktorunuza danışınız.
Bol ve rahat giysileri seçiniz.
Pamuklu iç çamaşırları giyinin ve iç çamaşırlarınızı her gün değiştiriniz.
Yüzük ve bilezik gibi takılar takmayınız.
Diş bakımına özen gösterin. Sabah uyandığınızda, akşam yatmadan evvel ve her öğünden sonra yumuşak fırça ile, yavaş hareketlerle dişlerinizi fırçalayınız.
Röntgen ışınlarından sakının. Çok fazla mecbur kalmadıkça radyolojik araştırma yaptırmayınız.
Her türlü canlı aşıdan sakınınız.
Meme bakımınıza özen gösteriniz.
Sarkmayı engellemek amacı ile çok sıkı olmayan askılı, pamuk dokumalı sutyen giyiniz.
Düşük rizikosu yok ise son aya kadar cinsi ilişkide bulunmakta sakınca bulunmaz.
Haftada en az bir kez ayakta; duş alır biçimde, ılık suyla banyo yapın.
Dolgunluğu engellemek amacı ile hafif parmak dokunuşları ile masaj yapınız.
Bol su içiniz.
C vitamini ve kalsiyum açısından zengin besinler (Turunçgiller, süt ve süt ürünleri) seçiniz.
Lifli gıdaları tercih ediniz.
Gebelik boyunca 10 ila 12 kg'dan fazla kilo almamaya özen gösteriniz.
Gebeliğiniz boyunca cep telefonunuzu bebeğinizin olduğu karın bölgenizden uzak tutunuz.
İlgili aramalar: gebelikte dikkat edilecekler, hamilelikte dikkat edilecekler, gebelikte dikkat edilmesi gerekenler nelerdir, hamilelik süresince nelere dikkat edilmelidir
18 Mayıs 2015 Pazartesi
Klamidya Nedir?
Sponsorlu Bağlantılar:
Klamidya Nedir?
Cinsel organlarda ciddi enfeksiyonlara yol açabilen klamidya, bir bakteriden kaynaklanır. Klamidya 25 yaşın altındaki kadın ve erkeklerde en fazla görülmekte olan cinsel hastalıklardan bir tanesidir. Bununla birlikte 5.000 ila 6.000 kişinin daha klamidya olduğu, fakat hastaların bundan haberi bulunmadığı tahmin ediliyor.
Klamidyanın bulaşma şekli;
Klamidya cinsel münasebet esnasında bulaşmaktadır.
Klamidyanin belirtileri
1. Bakteriler aktif olarak ürüyor. Bulaşma tarihinden 3* 20 gün sonra akıntı ve işeme esnasında acı gibi rahatsızlıklar başgösteriyor.
2. Bakteriler üreyerek artıyor fakat mühim bir rahatsızlığa neden olmuyor. Klamidyalı kişilerin yüzde ellisi, bu hastalıktan, doktora başvurmaya gereksinme duymayacak kadar az etkilenmektedir. Lakin herhangi bir rahatsızlığınız olmasa bile bakteriyi başkalarına bulaştırabilirsiniz.
3. Bakteriler yavaşça ürüyor ve hiç bir rahatsızlığa yol açmıyor. Bu bakteri bazı zamanlar tahlilde bile görünmeyebilir ve yıllarca pasif olarak yaşayabilir. Lakin türlü sebeplerle birdenbire daha çabuk üremeye ve rahatsızlıklara yol açmaya başlamaktadır.
Klamidyanın Tanısı
Doktor, bir kişinin klamidya olup olmadığını saptamak amacıyla idrar borusu, rahim ağzı ve bazı zamanlar de rektumdan ucu pamuklu bir çubukla örnek alır. Tahlilin neticesi birkaç gün sonra hastaya bildirilir.
Klamidya tedavisi
Klamidyanın tedavisinde antibiyotik ilaçlardan faydalanılmaktadır. Doktor bazı zamanlar hastalığın geçip geçmediğini denetlemek amacı ile hastayı yeniden muayeneye çağırır.
Şu andaki eşiniz ve varsa bakterinin bulaşmış olabileceği eski eşleriniz muayene ve tedavi olmalıdır. Tedavi süresince cinsel ilişkide, bulunmamalısınız.
Klamidya hangi hastalıklara sebep olabilir?
Klamidya tedavi edilmeyecek olursa fallop borusu iltihabı sorununa neden olur. Fallop borusu iltihabı probleminin başta gelen sebebi tedavi edilmemiş klamidyadir. Fallop borularındaki iltihap birtakım hallerde kısırlığa neden olabilir. Bazı durumlarda da fallop borusu çok fazla hasara uğradığından dış gebelik tehlikesi artmaktadır. Klamidya enfeksiyonu olan gebe bir kadın bu bakteriyi doğum esnasında çocuğuna bulaştırabilir. Bakteri çocukta göz iltihabı veya pnömoniye yol açar. Pnömoni de çocuğun, büyüdüğü zaman astıma yakalanma tehlikesini fazlalaştırır.
Bu hastalık erkeklerde epididim iltihabı sorununa neden olabilir. Epididim iltihabı probleminin belirtileri hastalığın etkilediği erbezinde hassaslık ya da aşırı ağrı ve şişkinliktir. Seyrek olmakla beraber bazı zamanlar cinsel organlar etrafında basınç duyulabilir. Bununla birlikte hastanın ateşlenmesi de olanaklıdır.
Dikkat Ediniz!
Klamidya genel olarak azıcık huzursuzluk yaratır. Bazı zamanlar hiç bir rahatsızlığa neden olmaz. Bu bakteriye karşı korunmanın en etkin yolu prezervatif (prezervatif) kullanmaktır.
İlgili aramalar: klamidya nedir, kılamidya nasıl tedavi edilir, klamidya tedavisi
Cinsel organlarda ciddi enfeksiyonlara yol açabilen klamidya, bir bakteriden kaynaklanır. Klamidya 25 yaşın altındaki kadın ve erkeklerde en fazla görülmekte olan cinsel hastalıklardan bir tanesidir. Bununla birlikte 5.000 ila 6.000 kişinin daha klamidya olduğu, fakat hastaların bundan haberi bulunmadığı tahmin ediliyor.
Klamidyanın bulaşma şekli;
Klamidya cinsel münasebet esnasında bulaşmaktadır.
Klamidyanin belirtileri
1. Bakteriler aktif olarak ürüyor. Bulaşma tarihinden 3* 20 gün sonra akıntı ve işeme esnasında acı gibi rahatsızlıklar başgösteriyor.
2. Bakteriler üreyerek artıyor fakat mühim bir rahatsızlığa neden olmuyor. Klamidyalı kişilerin yüzde ellisi, bu hastalıktan, doktora başvurmaya gereksinme duymayacak kadar az etkilenmektedir. Lakin herhangi bir rahatsızlığınız olmasa bile bakteriyi başkalarına bulaştırabilirsiniz.
3. Bakteriler yavaşça ürüyor ve hiç bir rahatsızlığa yol açmıyor. Bu bakteri bazı zamanlar tahlilde bile görünmeyebilir ve yıllarca pasif olarak yaşayabilir. Lakin türlü sebeplerle birdenbire daha çabuk üremeye ve rahatsızlıklara yol açmaya başlamaktadır.
Klamidyanın Tanısı
Doktor, bir kişinin klamidya olup olmadığını saptamak amacıyla idrar borusu, rahim ağzı ve bazı zamanlar de rektumdan ucu pamuklu bir çubukla örnek alır. Tahlilin neticesi birkaç gün sonra hastaya bildirilir.
Klamidya tedavisi
Klamidyanın tedavisinde antibiyotik ilaçlardan faydalanılmaktadır. Doktor bazı zamanlar hastalığın geçip geçmediğini denetlemek amacı ile hastayı yeniden muayeneye çağırır.
Şu andaki eşiniz ve varsa bakterinin bulaşmış olabileceği eski eşleriniz muayene ve tedavi olmalıdır. Tedavi süresince cinsel ilişkide, bulunmamalısınız.
Klamidya hangi hastalıklara sebep olabilir?
Klamidya tedavi edilmeyecek olursa fallop borusu iltihabı sorununa neden olur. Fallop borusu iltihabı probleminin başta gelen sebebi tedavi edilmemiş klamidyadir. Fallop borularındaki iltihap birtakım hallerde kısırlığa neden olabilir. Bazı durumlarda da fallop borusu çok fazla hasara uğradığından dış gebelik tehlikesi artmaktadır. Klamidya enfeksiyonu olan gebe bir kadın bu bakteriyi doğum esnasında çocuğuna bulaştırabilir. Bakteri çocukta göz iltihabı veya pnömoniye yol açar. Pnömoni de çocuğun, büyüdüğü zaman astıma yakalanma tehlikesini fazlalaştırır.
Bu hastalık erkeklerde epididim iltihabı sorununa neden olabilir. Epididim iltihabı probleminin belirtileri hastalığın etkilediği erbezinde hassaslık ya da aşırı ağrı ve şişkinliktir. Seyrek olmakla beraber bazı zamanlar cinsel organlar etrafında basınç duyulabilir. Bununla birlikte hastanın ateşlenmesi de olanaklıdır.
Dikkat Ediniz!
Klamidya genel olarak azıcık huzursuzluk yaratır. Bazı zamanlar hiç bir rahatsızlığa neden olmaz. Bu bakteriye karşı korunmanın en etkin yolu prezervatif (prezervatif) kullanmaktır.
İlgili aramalar: klamidya nedir, kılamidya nasıl tedavi edilir, klamidya tedavisi
Hamilelikte Rh Uyuşmazlığı
Sponsorlu Bağlantılar:
RH UYUŞMAZLIĞI
Her insan genetik olarak ya Rh pozitif (Baskın Rh etmeni) veya negatiftir (Rh etmeni yoktur). Tüm gebelere erken süreçte kan grubu ve Rh etmeni tayini yapılmaktadır. Rh (+) ise (% 85'i öyledir) veya hem eşi hem kendisi Rh (-) ise sorun bulunmaz. Fakat kendisi Rh (-) kana sahip olan ve eşi Rh (+) gebe kadın ise Rh uyuşmazlığı problemlerine adaydır. Gebeliği dikkate, tıbbi müşahade altında izlenmelidir.
Annenizin çocuk doğurduğu süreçte Rh uyuşmazlığı sorunu henüz çözülmemişti. Fakat birçok tıbbi ilerleme sayesinde, bu sebepten ötürü çocuğunuzu yitirme kaygılarınız yersizdir.
Hepsin den evvel bu ilk gebeliğinizse, bebeğiniz için hemen hiç tehlike bulunmaz. Sorun, etmenini babasından kalıtımla almış bebeğin doğumu esnasında (düşük veya kürtaj esnasında da olabilir) Rh (+) kanın, Rh (-) olan annenin dolaşım sistemine girmesiyle başlamaktadır. Annenin bağışıklık sistemi bu "yabancı" maddeye karşı antikor teşkil eder. Bu antikorlar bir başka Rh (+) bebeğe gebe kalana dek zararsızdır. Böyle bir durumda antikorlar plasentayı geçerek bebeğin alyuvarlarına dek zararsızdır. Böyle durumda antikorlar plasentayı geçerek bebeğin alyuvarlarına (kırmızı kan hücrelerine) saldırırlar ve bebekte, annenin antikor düzeyi yüksek ise ciddi kansızlığa yol açarlar. İlk hamilelikte bu antikorlar çok ender hallerde olur, bunun için plasentadan bebeğin kanının geriye doğru annenin kan dolaşımına girmesi gerekiyor.
Günümüzde Rh uyuşmazlığında bebeği korumanın yolu, Rh antikorları oluşmasını önlemektir. 28 haftada karında antikor olmayan Rh (-) kana sahip anne adayına bir doz Rh immünglobülin verilmektedir. Bebek Rh (+) ise, ikinci doz doğumdan 72 saat sonra verilmektedir. (Bu doz aşı düşük, kürtaj, amniyosentez veya hamilelikte kanama olursa da yapılmaktadır.)
Testler gebe kadında daha öncesinden Rh antikorları geliştiğini gösteriyorsa bebeğin kan grubunu belirtmek amacı ile amniyosentez yapılabilir. Bebek Rh (+) ise, yani anneyle uyuşmuyorsa annedeki antikor seviyeleri düzenli şekilde ölçülür. Düzeyleri tehlikeli ölçüde yükselirse, bebeğin vaziyetini değerlendirmek amacı ile testler yapılmaktadır. Bebeğin durumu tehlikedeyse, Rh (-) kan nakli gerekebilmektedir. Rh uyuşmazlığı ciddiyse ki nadirdir, bebek rahim içindeyken kan nakli yapılmaktadır. Genelde doğumdan hemen sonraya dek beklenebilir. Hafif vakalarda antikor seviyeleri azdır ve kan nakli gerekmez. Fakat hekimin doğum sonrası gerekli olma ihtimaline karşı tedarikli bulunması gerekir.
Rh immünglobülin kullanılışı Rh uyuşmazlığı olan hamileliklerde kan nakli gerekliliğini %1'in altına düşürmüştür.
İlgili aramalar: hamilelikte kan uyuşmazlığı, gebelikte rh uyuşmazlığı
Her insan genetik olarak ya Rh pozitif (Baskın Rh etmeni) veya negatiftir (Rh etmeni yoktur). Tüm gebelere erken süreçte kan grubu ve Rh etmeni tayini yapılmaktadır. Rh (+) ise (% 85'i öyledir) veya hem eşi hem kendisi Rh (-) ise sorun bulunmaz. Fakat kendisi Rh (-) kana sahip olan ve eşi Rh (+) gebe kadın ise Rh uyuşmazlığı problemlerine adaydır. Gebeliği dikkate, tıbbi müşahade altında izlenmelidir.
Annenizin çocuk doğurduğu süreçte Rh uyuşmazlığı sorunu henüz çözülmemişti. Fakat birçok tıbbi ilerleme sayesinde, bu sebepten ötürü çocuğunuzu yitirme kaygılarınız yersizdir.
Hepsin den evvel bu ilk gebeliğinizse, bebeğiniz için hemen hiç tehlike bulunmaz. Sorun, etmenini babasından kalıtımla almış bebeğin doğumu esnasında (düşük veya kürtaj esnasında da olabilir) Rh (+) kanın, Rh (-) olan annenin dolaşım sistemine girmesiyle başlamaktadır. Annenin bağışıklık sistemi bu "yabancı" maddeye karşı antikor teşkil eder. Bu antikorlar bir başka Rh (+) bebeğe gebe kalana dek zararsızdır. Böyle bir durumda antikorlar plasentayı geçerek bebeğin alyuvarlarına dek zararsızdır. Böyle durumda antikorlar plasentayı geçerek bebeğin alyuvarlarına (kırmızı kan hücrelerine) saldırırlar ve bebekte, annenin antikor düzeyi yüksek ise ciddi kansızlığa yol açarlar. İlk hamilelikte bu antikorlar çok ender hallerde olur, bunun için plasentadan bebeğin kanının geriye doğru annenin kan dolaşımına girmesi gerekiyor.
Günümüzde Rh uyuşmazlığında bebeği korumanın yolu, Rh antikorları oluşmasını önlemektir. 28 haftada karında antikor olmayan Rh (-) kana sahip anne adayına bir doz Rh immünglobülin verilmektedir. Bebek Rh (+) ise, ikinci doz doğumdan 72 saat sonra verilmektedir. (Bu doz aşı düşük, kürtaj, amniyosentez veya hamilelikte kanama olursa da yapılmaktadır.)
Testler gebe kadında daha öncesinden Rh antikorları geliştiğini gösteriyorsa bebeğin kan grubunu belirtmek amacı ile amniyosentez yapılabilir. Bebek Rh (+) ise, yani anneyle uyuşmuyorsa annedeki antikor seviyeleri düzenli şekilde ölçülür. Düzeyleri tehlikeli ölçüde yükselirse, bebeğin vaziyetini değerlendirmek amacı ile testler yapılmaktadır. Bebeğin durumu tehlikedeyse, Rh (-) kan nakli gerekebilmektedir. Rh uyuşmazlığı ciddiyse ki nadirdir, bebek rahim içindeyken kan nakli yapılmaktadır. Genelde doğumdan hemen sonraya dek beklenebilir. Hafif vakalarda antikor seviyeleri azdır ve kan nakli gerekmez. Fakat hekimin doğum sonrası gerekli olma ihtimaline karşı tedarikli bulunması gerekir.
Rh immünglobülin kullanılışı Rh uyuşmazlığı olan hamileliklerde kan nakli gerekliliğini %1'in altına düşürmüştür.
İlgili aramalar: hamilelikte kan uyuşmazlığı, gebelikte rh uyuşmazlığı
35-40 Yaşından Sonra Hamile Olmak
Sponsorlu Bağlantılar:
35-40 Yaşından Sonra Hamile Olmak
Bebek sahibi olmak amacıyla en doğru yaşlar 20 ile 30 arasıdır. Fakat kadınların çalışma hayatı içerisinde daha fazla yer almaya başlaması ile beraber, gebelikler giderek daha ileri yaşlara ertelenmektedir. Günümüzde bir çok kadın ilk doğumunu 30' lu yaşlarda yapar.
Anne yaşının ilerlemiş olması, birtakım riskli durumları de beraberinde getirir. Anne adaylarının 35 yaş ve üzeri olması haline 'İleri Anne Yaşı' demekteyiz. Bu tür gebelikler daha yakınen ve özel bir takip gerektirir.
35 yaş üzeri anne adaylarında;
1* Kromozom anomalili (genetik yapısı bozuk olan) bebek doğurma rizikosu artmaktadır. Bu risk en bilinen şekli ile Down Sendromu (Mongol bebek)' nda belirgindir. 30 yaş altında kromozom anomalili bebek doğurma rizikosu 1000 doğumda 2.6 iken, 35 yaş üstünde bu risk 1000 doğumda 5.2 oranına yükselmektedir. Bu belirli risk artışı sebebiyle 35 yaş üstündeki hamileliklerde kalıtsal araştırma yapılışı önerilmektedir.
2* İleri yaştaki anne adaylarında abortus (düşük) yapma rizikosu de artma göstermiştir. Bu yaş grubundaki gebelerde düşük rizikosu 4 kat fazladır . Esasında bu durum, yaşla beraber kromozomal anomali rizikosu artması ile doğrusal ilişiktir. Düşüklerin büyük bir kısmının nedeninin kromozomal anomali olduğu bilinir.
3* İleri anne yaşında, dış gebelik ortaya çıkma riski, genç yaş gebeliklere oranla birazcık daha fazladır.
4* İlerleyen yaşla beraber bebeğin plasentası (eş) ile alakalı problemler de daha sık görülmektedir. (Ablasyo plasenta , Plasenta Previa )
5* Anne yaşının ilerleyişi ile beraber ikiz, üçüz gibi çoğul hamilelik oranı yükselir. Çoğul gebeliklerin izlemi de özellik arz eder.
6* İleri yaşlarda önümüze çıkan hipertansiyon ve diyabet (şeker hastalığı) gibi durumlar, gebelikle beraber görüldüklerinde, bebek ve anne yönünden tehlikeli olabilmektedir. 35 yaş üstünde hamileliklerde hipertansiyon erken yaş gebeliklere göre 2 ila 4 kat daha sık görülür ve yaklaşık olarak görülme oranı %10' dur. Preeklampsi (gebelikte hipertansiyon) gelişmesi yönünden risk taşımakta olan bu durumun, gebelik bitiminden sonra kaybolarak kaybolmadığı da mutlak suretle izlenmelidir. Gestasyonel Diyabet (gebeliğe bağlı şeker hastalığı), ileri yaş hamileliklerde daha sık görülmekte olan bir başka hastalıktır.
7* Erken doğum rizikosu artmaktadır.
8* Damar dolaşımının ilerleyen yaşlarda bozulmasına bağlı olarak, düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riski, plasental yetmezlik rizikosu yükselir. Intrauterin (rahim içi) gelişim geriliği yönünden daha yakın takip ve fetal distres (bebeğin hayatını tehtiti edici sorunlar) bulgularının erken süreçte tespiti ehemmiyet arz eder.
9* Doğumdan sonra kanama ve uzamış doğum eylemi nedeniyle sezaryen operasyonu olasılığı artmaktadır.
İlgili aramalar: 35 yaşından sonra gebe kalmak, 40 yaşından sonra hamile olmanın riskleri, ileri yaşta gebe olmak ve sakıncaları, yaşlılıkta hamilelik
Bebek sahibi olmak amacıyla en doğru yaşlar 20 ile 30 arasıdır. Fakat kadınların çalışma hayatı içerisinde daha fazla yer almaya başlaması ile beraber, gebelikler giderek daha ileri yaşlara ertelenmektedir. Günümüzde bir çok kadın ilk doğumunu 30' lu yaşlarda yapar.
Anne yaşının ilerlemiş olması, birtakım riskli durumları de beraberinde getirir. Anne adaylarının 35 yaş ve üzeri olması haline 'İleri Anne Yaşı' demekteyiz. Bu tür gebelikler daha yakınen ve özel bir takip gerektirir.
35 yaş üzeri anne adaylarında;
1* Kromozom anomalili (genetik yapısı bozuk olan) bebek doğurma rizikosu artmaktadır. Bu risk en bilinen şekli ile Down Sendromu (Mongol bebek)' nda belirgindir. 30 yaş altında kromozom anomalili bebek doğurma rizikosu 1000 doğumda 2.6 iken, 35 yaş üstünde bu risk 1000 doğumda 5.2 oranına yükselmektedir. Bu belirli risk artışı sebebiyle 35 yaş üstündeki hamileliklerde kalıtsal araştırma yapılışı önerilmektedir.
2* İleri yaştaki anne adaylarında abortus (düşük) yapma rizikosu de artma göstermiştir. Bu yaş grubundaki gebelerde düşük rizikosu 4 kat fazladır . Esasında bu durum, yaşla beraber kromozomal anomali rizikosu artması ile doğrusal ilişiktir. Düşüklerin büyük bir kısmının nedeninin kromozomal anomali olduğu bilinir.
3* İleri anne yaşında, dış gebelik ortaya çıkma riski, genç yaş gebeliklere oranla birazcık daha fazladır.
4* İlerleyen yaşla beraber bebeğin plasentası (eş) ile alakalı problemler de daha sık görülmektedir. (Ablasyo plasenta , Plasenta Previa )
5* Anne yaşının ilerleyişi ile beraber ikiz, üçüz gibi çoğul hamilelik oranı yükselir. Çoğul gebeliklerin izlemi de özellik arz eder.
6* İleri yaşlarda önümüze çıkan hipertansiyon ve diyabet (şeker hastalığı) gibi durumlar, gebelikle beraber görüldüklerinde, bebek ve anne yönünden tehlikeli olabilmektedir. 35 yaş üstünde hamileliklerde hipertansiyon erken yaş gebeliklere göre 2 ila 4 kat daha sık görülür ve yaklaşık olarak görülme oranı %10' dur. Preeklampsi (gebelikte hipertansiyon) gelişmesi yönünden risk taşımakta olan bu durumun, gebelik bitiminden sonra kaybolarak kaybolmadığı da mutlak suretle izlenmelidir. Gestasyonel Diyabet (gebeliğe bağlı şeker hastalığı), ileri yaş hamileliklerde daha sık görülmekte olan bir başka hastalıktır.
7* Erken doğum rizikosu artmaktadır.
8* Damar dolaşımının ilerleyen yaşlarda bozulmasına bağlı olarak, düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riski, plasental yetmezlik rizikosu yükselir. Intrauterin (rahim içi) gelişim geriliği yönünden daha yakın takip ve fetal distres (bebeğin hayatını tehtiti edici sorunlar) bulgularının erken süreçte tespiti ehemmiyet arz eder.
9* Doğumdan sonra kanama ve uzamış doğum eylemi nedeniyle sezaryen operasyonu olasılığı artmaktadır.
İlgili aramalar: 35 yaşından sonra gebe kalmak, 40 yaşından sonra hamile olmanın riskleri, ileri yaşta gebe olmak ve sakıncaları, yaşlılıkta hamilelik
17 Mayıs 2015 Pazar
Hiperemezis
Sponsorlu Bağlantılar:
HYPEREMEZİS GRAVİDARUM
Hiperemezis Nedir?
Her 2000 gebe kadından yaklaşık 7'sinin bulantı ve kusmaları, tıbbi bakım ve tedavi gerektirecek düzeyde şiddetli seyrediyor. Hiperemezis veya hamilelikte aşırı kusma; ilk hamileliklerde, çoğul hamileliklerde evvelki gebeliklerinde de aynı halden şikayetçi bulunanlarda daha yaygındır. Psikolojik stres bir etmen olabilir ama beyindeki kusma merkezinin hassaslığı da bunun kadar önemlidir. Bu da bireyden bireye değişir.
Hiperemezisin Belirtileri
Erken gebelik süreci boyunca başlayan bulantı ve kusmalar olağandışı sık ve şiddetlidir ve daha uzun bir müddet (bazen dokuz ay boyunca) sürebilir.
Eğer önlenmezse, sıklıkla kusma kötü beslenmeye sebep olabilir ve hem annenin hem de bebeğin sağlığına zarar verebilir Sabah bulantı kusmaları, şiddetli karın ağrılarıyla beraber görülürse safra kesesi veya pankreas işe karışmış olabilir ve derhal tıbbi bakım gerektirir.
Hiperemezis Tedavisi
Daha hafif olan olgular beslenme önlemleri, dinlenme, anti-asit ilaçları ve kusma karşıtı diğer ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Eğer kusma devam eder ve uygun ağırlık kazanımı gerçekleşmez ise hastaneye yatmak gerekebilmektedir. Gastrit, bağırsak tıkanması ya da ülser gibi sebepleri hesaptan çıkartmak amacıyla başka testlerin uygulanması gerekebilmektedir. Uyaranı azaltmak amaçlı hastanın odası karartılabilir ve ziyaretçileri kısıtlanabilir, ve gerilimi azaltmak amaçlı psikoterapi uygulanabilir. Gerekirse kusma ilacıyla beraber damardan beslenme yapılabilir. Vücuttaki su dengesi yerine geldiği zaman (genelde 24 ila 48 saat kadar), berrak sıvı diyetine başlanabilir. Kişi bunu içebilirse, yavaşça günde 6 öğüne çıkabilir. Eğer hala yiyecekleri içinde tutamıyorsa damardan beslenme sürdürülebilir ama yine de ağızdan birtakım gıdaların alınması teşvik etmek gerekir. Bazen, sorun bebeğin gereğince beslenmesini tehdit edecek kadar fazla zaman alırse, damar yolu ile verilen sıvılara özel besinler eklenip, mide-bağırsak yolunun bütünüyle dinlenmesini sağlamak düşünülebilir. Buna damar içi yoğun beslenme (intravenöz hiperatimentasyon) denilir. Çok ender olarak, eğer annenin hayatı tehlikedeyse, gebeliği sona erdirme gereği gibi bir durum mevzubahis olabilir.
Hiperemezis Nedir?
Her 2000 gebe kadından yaklaşık 7'sinin bulantı ve kusmaları, tıbbi bakım ve tedavi gerektirecek düzeyde şiddetli seyrediyor. Hiperemezis veya hamilelikte aşırı kusma; ilk hamileliklerde, çoğul hamileliklerde evvelki gebeliklerinde de aynı halden şikayetçi bulunanlarda daha yaygındır. Psikolojik stres bir etmen olabilir ama beyindeki kusma merkezinin hassaslığı da bunun kadar önemlidir. Bu da bireyden bireye değişir.
Hiperemezisin Belirtileri
Erken gebelik süreci boyunca başlayan bulantı ve kusmalar olağandışı sık ve şiddetlidir ve daha uzun bir müddet (bazen dokuz ay boyunca) sürebilir.
Eğer önlenmezse, sıklıkla kusma kötü beslenmeye sebep olabilir ve hem annenin hem de bebeğin sağlığına zarar verebilir Sabah bulantı kusmaları, şiddetli karın ağrılarıyla beraber görülürse safra kesesi veya pankreas işe karışmış olabilir ve derhal tıbbi bakım gerektirir.
Hiperemezis Tedavisi
Daha hafif olan olgular beslenme önlemleri, dinlenme, anti-asit ilaçları ve kusma karşıtı diğer ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Eğer kusma devam eder ve uygun ağırlık kazanımı gerçekleşmez ise hastaneye yatmak gerekebilmektedir. Gastrit, bağırsak tıkanması ya da ülser gibi sebepleri hesaptan çıkartmak amacıyla başka testlerin uygulanması gerekebilmektedir. Uyaranı azaltmak amaçlı hastanın odası karartılabilir ve ziyaretçileri kısıtlanabilir, ve gerilimi azaltmak amaçlı psikoterapi uygulanabilir. Gerekirse kusma ilacıyla beraber damardan beslenme yapılabilir. Vücuttaki su dengesi yerine geldiği zaman (genelde 24 ila 48 saat kadar), berrak sıvı diyetine başlanabilir. Kişi bunu içebilirse, yavaşça günde 6 öğüne çıkabilir. Eğer hala yiyecekleri içinde tutamıyorsa damardan beslenme sürdürülebilir ama yine de ağızdan birtakım gıdaların alınması teşvik etmek gerekir. Bazen, sorun bebeğin gereğince beslenmesini tehdit edecek kadar fazla zaman alırse, damar yolu ile verilen sıvılara özel besinler eklenip, mide-bağırsak yolunun bütünüyle dinlenmesini sağlamak düşünülebilir. Buna damar içi yoğun beslenme (intravenöz hiperatimentasyon) denilir. Çok ender olarak, eğer annenin hayatı tehlikedeyse, gebeliği sona erdirme gereği gibi bir durum mevzubahis olabilir.
Etiketler:
hamilelikte aşırı kusma,
hiperemezis,
hyperemezis gravidarum
16 Mayıs 2015 Cumartesi
Hamilelikte Dış Görünüm
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Dış Görünüm
Bizim gibi dal gibi ince olma takıntısı olan toplumlarda, hamilelikte kilonun artması kolayca bir depresyon sebebi olabilir. Bu bir kural olmaz. Hiçbir iyi sebebi olmadan kilo almak (irade zaafı) ile mantıklı sebeplerle açıklanabilen doğal ölçüde kilo artışı arasında mühim farklar vardır: çocuğunuz ve destek sistemleri içinizde büyür.
Gebe bir kadın, öyle hissetmese dıştan bakanların gözünde güzeldir. Bir çok kadın ve kocaları, yuvarlak gebe görünümünün en güzel ve en duygusal kadınsı biçim olduğunu düşünürler. Her gebe kadın çantasında göz ve kulak tıkaçları taşısa iyi olmaktadır. 9 ay süresince bunları kullanırsanız, akrabalar ve arkadaşlarının hatta yabancıların yanlış yönlendirilmiş yorumları ve önerilerinin ortaya çıkardığı kaygılardan uzak durabilir ve kendi karnınızı daha büyük, küçük, düşük ya da yüksek karınlı başka gebe kadınlarla karşılaştırmaktan vazgeçebilirsiniz. Nasıl gebelik öncesi iki kadının bedeni birbirinin aynı değilse, hamilelikte de görünümleri farklı olacaktır. Karnınızın büyüklüğü ya da şekli, gebelik öncesindeki boyunuza ve kilonuza bağlıdır. Bu durum ender olarak bebeğinizin büyüklüğüne ilişkin bir göstergedir. Karnı küçük ve düşük olan ufak tefek bir kadın karnı yüksek ve geniş olan daha iri kemikli bir kadından daha büyük bir çocuk doğurabilir.Bebeğinizin gösterdiği ilerlemeyi ve sağlını en iyi değerlendirecek olan kişi hekiminizdir. Onunla beraber olmadığınız zamanlarda gözlerinizi ve kulaklarınızı kapatın; böylelikle kaygılarınız çok daha az olacaktır.
Aşırı olmayan ve tam lazım olan ölçüde yediğiniz sürece, gebelik uygun miktarda kilo artışı olmaktadır. Bu durum gebelikten kaynaklanır, kendinize tombul demenize gerek bulunmaz. Karnımızın şişliği bebek doğduğunda inecektir. Normal sınırları aşarsanız kendi kendinizi yemeniz, depresyona girmeniz kilo almanızı önlemez (hatta iştahınızı körükleyebilir), ama yemek alışkanlığınızın dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekebilmektedir. Bununla beraber unutmamanız lazım olan bir şey, zayıflamaya veya kilo almamaya çalışmanın büyük oranda tehlikeli olduğudur. Kilo almaktan korkarak dengeli beslenme diyetinin gerektirdiği yemekleri katiyyen kesmeyiniz.
İyi gözükmenizi sağlamanın tek yolu kilo alarak almadığınızı izlemek olmaz. Görünüşünüzü değiştirecek düz giysiler giymeniz size yardımcı olabilir, gebelik öncesi gardırobunuzdan kalma dar giysiler yerine gebe giysilerinden seçebilirsiniz. Perma gereksinimi olmayan rahat bir saç biçimi kestirmişseniz ve uygun bir makyaj da yapmışsanız aynadaki görüntünüz de daha iyi olacaktır.
Bizim gibi dal gibi ince olma takıntısı olan toplumlarda, hamilelikte kilonun artması kolayca bir depresyon sebebi olabilir. Bu bir kural olmaz. Hiçbir iyi sebebi olmadan kilo almak (irade zaafı) ile mantıklı sebeplerle açıklanabilen doğal ölçüde kilo artışı arasında mühim farklar vardır: çocuğunuz ve destek sistemleri içinizde büyür.
Gebe bir kadın, öyle hissetmese dıştan bakanların gözünde güzeldir. Bir çok kadın ve kocaları, yuvarlak gebe görünümünün en güzel ve en duygusal kadınsı biçim olduğunu düşünürler. Her gebe kadın çantasında göz ve kulak tıkaçları taşısa iyi olmaktadır. 9 ay süresince bunları kullanırsanız, akrabalar ve arkadaşlarının hatta yabancıların yanlış yönlendirilmiş yorumları ve önerilerinin ortaya çıkardığı kaygılardan uzak durabilir ve kendi karnınızı daha büyük, küçük, düşük ya da yüksek karınlı başka gebe kadınlarla karşılaştırmaktan vazgeçebilirsiniz. Nasıl gebelik öncesi iki kadının bedeni birbirinin aynı değilse, hamilelikte de görünümleri farklı olacaktır. Karnınızın büyüklüğü ya da şekli, gebelik öncesindeki boyunuza ve kilonuza bağlıdır. Bu durum ender olarak bebeğinizin büyüklüğüne ilişkin bir göstergedir. Karnı küçük ve düşük olan ufak tefek bir kadın karnı yüksek ve geniş olan daha iri kemikli bir kadından daha büyük bir çocuk doğurabilir.Bebeğinizin gösterdiği ilerlemeyi ve sağlını en iyi değerlendirecek olan kişi hekiminizdir. Onunla beraber olmadığınız zamanlarda gözlerinizi ve kulaklarınızı kapatın; böylelikle kaygılarınız çok daha az olacaktır.
Aşırı olmayan ve tam lazım olan ölçüde yediğiniz sürece, gebelik uygun miktarda kilo artışı olmaktadır. Bu durum gebelikten kaynaklanır, kendinize tombul demenize gerek bulunmaz. Karnımızın şişliği bebek doğduğunda inecektir. Normal sınırları aşarsanız kendi kendinizi yemeniz, depresyona girmeniz kilo almanızı önlemez (hatta iştahınızı körükleyebilir), ama yemek alışkanlığınızın dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekebilmektedir. Bununla beraber unutmamanız lazım olan bir şey, zayıflamaya veya kilo almamaya çalışmanın büyük oranda tehlikeli olduğudur. Kilo almaktan korkarak dengeli beslenme diyetinin gerektirdiği yemekleri katiyyen kesmeyiniz.
İyi gözükmenizi sağlamanın tek yolu kilo alarak almadığınızı izlemek olmaz. Görünüşünüzü değiştirecek düz giysiler giymeniz size yardımcı olabilir, gebelik öncesi gardırobunuzdan kalma dar giysiler yerine gebe giysilerinden seçebilirsiniz. Perma gereksinimi olmayan rahat bir saç biçimi kestirmişseniz ve uygun bir makyaj da yapmışsanız aynadaki görüntünüz de daha iyi olacaktır.
Doğumdan Sonra Perine Ağrısı
Sponsorlu Bağlantılar:
PERİNEDE AĞRI
Üç ya da dört kiloluk bir bebeğin perineden hiç bir hasara neden olmadan geçişini bekleyemeyiz. Bebek doğduğu esnada perinenin bütünlüğü korunmuş olsa da bu alan gerilmiştir, berelenmiş ve genel olarak zorlanarak travmaya uğramıştır. Tüm bunların neticesinde yaşanmakta olan hafif ya da yoğun huzursuzluk duygusu normaldir.
Bütün doğal doğumlarda yaşanmakta olan bir durum olan perinenin acıması, eğer bu alan yırtıldı ya da cerrahi teknikle kesildiyse daha da artar. Tüm taze yaralar gibi epizyotominin ya da yırtığın iyileşmesi de zaman alır. Bu genel olarak 7* 10 gün arasında değişir. Bu süreçte yaşanmakta olan yalnız başına bir ağrı yaranın mikrop kaptığına dair bir belirti olmaz.
Bakımı iyi yapılmazsa perine mikrop kapabilir. Hastanedeyken hemşire günde az bir kez perinenizi mikrop kapma yönünden kontrol edecektir. Bununla birlikte loğusalık sürecinizde perine bakımı ve hijyeni yönünden da size bilgi verecektir . Böylelikle hem tamir edilen bölge, hem de cinsel alan enfeksiyondan korunmaktadır. Bundan ötürü epizyotomisi, yırtığı olmayan loğusaların da aynı önlemleri alması gerekiyor.
Perinenin on günlük bakımı:
Hijyenik bağınızı en az 4 ila 6 saatte bir değiştirin. Öne ya da arkaya kaymasını önlemeniz gerekiyor.
Bağınızı önden arkaya doğru değiştirin; böylelikle kalın bağırsaklardan gelebilecek mikroplardan kaynaklanacak enfeksiyonu önleyebilirsiniz.
Dışkılama veya idrar boşaltımından sonra perine üstünü ılık su (veya hekiminizin önerdiği antiseptik bir solüsyon) ile temizleyin. Gaz bezi, tuvalet kağıdı, hastanelerdeki hijyenik bezle yine önden arkaya doğru kurulayın.
Perine bölgesindeki yara bütünüyle iyileşmeden elinizi bu alana sürmeyin.
Eğer bir yırtığınız oldu ve bu tamir edildiyse rahatsızlığınız daha da fazla olacaktır. Doğum yapan anneler aşağıdaki önerileri uygulayarak rahatladıklarını bildirmişlerdir.
Ilık oturma banyoları, sıcak kompresler ya da ısı lambası kullanma.
Yara bölgesinin üzerine, soğuk alkol dökülü steril bir gazlı bez ya da içerisine buz parçaları konmuş ameliyat eldiveni uygulayınız.
Krem ya da sprey şeklindeki yerel anestezikler veya hekiminiz tarafı ile önerilmiş hafif ağrıkesicileri kullanabilirsiniz.
Yaralı olan bölgenin gerilmemesi için fazla vakit ayakta kalmayın ya da oturmayın. Bir tarafınıza yatmak ya da şişirilmiş yastığın oturmak ağrının azalması ve yaralı yerin korunması için yararlı olabilir.
Kegel alıştırmalarının doğum sonrası olanaklı mertebe sık yapılışı kanın vücutta dolaşımını hızlandırarak hem yaranın çabuk iyileşmesine hem de kas gerginliğinin gevşemesine destek olmaktadır. Bu alıştırmaları yaparken bu bölgenin duyarsızlığından ötürü kendinizi alıştırma yapıyormuş gibi hissetmeyebilirsiniz; telaşlanmayın. Doğumdan birkaç hafta sonra duyarsızlık ortadan kalkacaktır.
İlgili aramalar: perine ağrısı, perinede ağrı
Üç ya da dört kiloluk bir bebeğin perineden hiç bir hasara neden olmadan geçişini bekleyemeyiz. Bebek doğduğu esnada perinenin bütünlüğü korunmuş olsa da bu alan gerilmiştir, berelenmiş ve genel olarak zorlanarak travmaya uğramıştır. Tüm bunların neticesinde yaşanmakta olan hafif ya da yoğun huzursuzluk duygusu normaldir.
Bütün doğal doğumlarda yaşanmakta olan bir durum olan perinenin acıması, eğer bu alan yırtıldı ya da cerrahi teknikle kesildiyse daha da artar. Tüm taze yaralar gibi epizyotominin ya da yırtığın iyileşmesi de zaman alır. Bu genel olarak 7* 10 gün arasında değişir. Bu süreçte yaşanmakta olan yalnız başına bir ağrı yaranın mikrop kaptığına dair bir belirti olmaz.
Bakımı iyi yapılmazsa perine mikrop kapabilir. Hastanedeyken hemşire günde az bir kez perinenizi mikrop kapma yönünden kontrol edecektir. Bununla birlikte loğusalık sürecinizde perine bakımı ve hijyeni yönünden da size bilgi verecektir . Böylelikle hem tamir edilen bölge, hem de cinsel alan enfeksiyondan korunmaktadır. Bundan ötürü epizyotomisi, yırtığı olmayan loğusaların da aynı önlemleri alması gerekiyor.
Perinenin on günlük bakımı:
Hijyenik bağınızı en az 4 ila 6 saatte bir değiştirin. Öne ya da arkaya kaymasını önlemeniz gerekiyor.
Bağınızı önden arkaya doğru değiştirin; böylelikle kalın bağırsaklardan gelebilecek mikroplardan kaynaklanacak enfeksiyonu önleyebilirsiniz.
Dışkılama veya idrar boşaltımından sonra perine üstünü ılık su (veya hekiminizin önerdiği antiseptik bir solüsyon) ile temizleyin. Gaz bezi, tuvalet kağıdı, hastanelerdeki hijyenik bezle yine önden arkaya doğru kurulayın.
Perine bölgesindeki yara bütünüyle iyileşmeden elinizi bu alana sürmeyin.
Eğer bir yırtığınız oldu ve bu tamir edildiyse rahatsızlığınız daha da fazla olacaktır. Doğum yapan anneler aşağıdaki önerileri uygulayarak rahatladıklarını bildirmişlerdir.
Ilık oturma banyoları, sıcak kompresler ya da ısı lambası kullanma.
Yara bölgesinin üzerine, soğuk alkol dökülü steril bir gazlı bez ya da içerisine buz parçaları konmuş ameliyat eldiveni uygulayınız.
Krem ya da sprey şeklindeki yerel anestezikler veya hekiminiz tarafı ile önerilmiş hafif ağrıkesicileri kullanabilirsiniz.
Yaralı olan bölgenin gerilmemesi için fazla vakit ayakta kalmayın ya da oturmayın. Bir tarafınıza yatmak ya da şişirilmiş yastığın oturmak ağrının azalması ve yaralı yerin korunması için yararlı olabilir.
Kegel alıştırmalarının doğum sonrası olanaklı mertebe sık yapılışı kanın vücutta dolaşımını hızlandırarak hem yaranın çabuk iyileşmesine hem de kas gerginliğinin gevşemesine destek olmaktadır. Bu alıştırmaları yaparken bu bölgenin duyarsızlığından ötürü kendinizi alıştırma yapıyormuş gibi hissetmeyebilirsiniz; telaşlanmayın. Doğumdan birkaç hafta sonra duyarsızlık ortadan kalkacaktır.
İlgili aramalar: perine ağrısı, perinede ağrı
İUGG Nedir? (İUGR)
Sponsorlu Bağlantılar:
İUGG Nedir?
İntra uterin gelişim geriliği (İUGG) yani rahim içi gelişim geriliği terimi genel olarak doğum anında çocuk ağırlığının gebelik haftasına göre en düşük %10'un içinde oluşudur. Bu miadında doğumlarda bebek ağırlığının 2500 gramın altında olması manasına gelmektedir. Gebeliklerin %3* 7'sinde görülmektedir. İUGG'de bebek, anne rahminde gerekli gelişimini ve kilo alımını tam olması gerektiği kadar yapamamıştır. Bebeğin hayatı ve gelişimi ciddi bir tehlike altına girer.
İUGG Neden Olur?
İntrauterin gelişim geriliği, hamilelikte olabilecek birtakım sebeplerden kaynaklanır. Bunlar anneye ya da bebeğe bağlı olabilir.
Anneye bağlı sebepler birçoğu kez vakaların %80'inden sorumludur. Bu durumda bebekte asimetrik şekilde bir gelişim geriliği görülmektedir.
1. Annede damarsal hastalıklar en fazla rastlanılan durumdur. Annedeki hipertansiyon, preeklampsi ve diyabet(şeker hastalığı) gibi problemler bebeğin gelişimini bozabilir.
2. Plasentaya ait hastalıklar İUGG sebebi olabilir. Plasenta previa (plesentanın yerleşim anormallikleri) ve plasentadaki yoğun yaralar bebeğin beslenmesini bozarak gelişim geriliğine neden olabilmektedir.
3. Annenin sigara içimi, annede beslenme yetersizliği, çoğul hamilelik ve kansızlık da İUGG sebebi o bebeğe ait sebepler vakaların %20'sinde görülmektedir. Genelde simetrik gelişim geriliğine yol açar. Tüm vücut ölçümlerinde eşit oranda gerilik söz konusudur.
1. Bebeğe ait kalp anomalileri, kromozom anomalileri (down sendromu, trizomi 13 gibi), santral sinir sistemi anomalileri gibi çeşitli anomaliler
2. Bebeğin rahim içinde geçirmiş olduğu enfeksiyonlar İUGG sebebi olabilir.
İUGG tanısında en büyük yardımcı tetkik ultrasondur. Bilhassa İUGG gelişimi yönünden risk saptanmış gebeler, gebeliğin erken dönemlerinden başlayıp bebek gelişimi yönünden seri ultrasonla takiplere alınmalıdır
Bebeğin anne karnındaki gelişimi ve sağlığı düzenli ve sıkı bir takibe alınmaktadır. Ultrasonografi yardımıyla bebeğin gelişim değişkenleri ölçülür, kilo alımı takibe alınmaktadır. Bununla birlikte bebeğin içinde bulunmuş olduğu amniyotik sıvının azalması da ciddi risk altında olduğunun başka bir göstergesidir. Aynı şekilde renkli Doppler ölçümleri düzenli şekilde yapılmaktadır. Anne karnındaki bebeğin kalp atımları NST (fetal monitör) ile takibe alınmaktadır. Tüm bu testlerin kombine edildiği Biyofizik Profil skorlaması seri olarak yapılmaktadır. Gelişme geriliğinin şiddeti bu testlerin yapılma sıklığını tayin eder.
Bu sıkı takip nihayetinde bebeğin doğduğunda yaşayabilecek aşamaya gelmesi ya da bebeğin anne karnında kalmasının riskli olduğunun tespit edilmesi halinde doğuma karar verilmektedir.
İUGG'li bebeklerin doğumu da risklidir. Zaten sınırda olan bebek kan dolaşımı doğum sancıları esnasındaki rahim kasılışları ile iyice bozulabilir ve bebek kalp atışları yavaşlayabilir (bradikardi). Bundan dolayı bebek kalp atışları sıkı takibe alınarak doğum izlenmektedir. İUGG'li bebeklerde bu sebepten ötürü birçoğu kez sezaryen tercih edilir.
İlgili aramalar: iugg nedir, iugr nedir, bebeğin gelişim geriliği, anne karnında gelişme geriliği
İntra uterin gelişim geriliği (İUGG) yani rahim içi gelişim geriliği terimi genel olarak doğum anında çocuk ağırlığının gebelik haftasına göre en düşük %10'un içinde oluşudur. Bu miadında doğumlarda bebek ağırlığının 2500 gramın altında olması manasına gelmektedir. Gebeliklerin %3* 7'sinde görülmektedir. İUGG'de bebek, anne rahminde gerekli gelişimini ve kilo alımını tam olması gerektiği kadar yapamamıştır. Bebeğin hayatı ve gelişimi ciddi bir tehlike altına girer.
İUGG Neden Olur?
İntrauterin gelişim geriliği, hamilelikte olabilecek birtakım sebeplerden kaynaklanır. Bunlar anneye ya da bebeğe bağlı olabilir.
Anneye bağlı sebepler birçoğu kez vakaların %80'inden sorumludur. Bu durumda bebekte asimetrik şekilde bir gelişim geriliği görülmektedir.
1. Annede damarsal hastalıklar en fazla rastlanılan durumdur. Annedeki hipertansiyon, preeklampsi ve diyabet(şeker hastalığı) gibi problemler bebeğin gelişimini bozabilir.
2. Plasentaya ait hastalıklar İUGG sebebi olabilir. Plasenta previa (plesentanın yerleşim anormallikleri) ve plasentadaki yoğun yaralar bebeğin beslenmesini bozarak gelişim geriliğine neden olabilmektedir.
3. Annenin sigara içimi, annede beslenme yetersizliği, çoğul hamilelik ve kansızlık da İUGG sebebi o bebeğe ait sebepler vakaların %20'sinde görülmektedir. Genelde simetrik gelişim geriliğine yol açar. Tüm vücut ölçümlerinde eşit oranda gerilik söz konusudur.
1. Bebeğe ait kalp anomalileri, kromozom anomalileri (down sendromu, trizomi 13 gibi), santral sinir sistemi anomalileri gibi çeşitli anomaliler
2. Bebeğin rahim içinde geçirmiş olduğu enfeksiyonlar İUGG sebebi olabilir.
İUGG tanısında en büyük yardımcı tetkik ultrasondur. Bilhassa İUGG gelişimi yönünden risk saptanmış gebeler, gebeliğin erken dönemlerinden başlayıp bebek gelişimi yönünden seri ultrasonla takiplere alınmalıdır
Bebeğin anne karnındaki gelişimi ve sağlığı düzenli ve sıkı bir takibe alınmaktadır. Ultrasonografi yardımıyla bebeğin gelişim değişkenleri ölçülür, kilo alımı takibe alınmaktadır. Bununla birlikte bebeğin içinde bulunmuş olduğu amniyotik sıvının azalması da ciddi risk altında olduğunun başka bir göstergesidir. Aynı şekilde renkli Doppler ölçümleri düzenli şekilde yapılmaktadır. Anne karnındaki bebeğin kalp atımları NST (fetal monitör) ile takibe alınmaktadır. Tüm bu testlerin kombine edildiği Biyofizik Profil skorlaması seri olarak yapılmaktadır. Gelişme geriliğinin şiddeti bu testlerin yapılma sıklığını tayin eder.
Bu sıkı takip nihayetinde bebeğin doğduğunda yaşayabilecek aşamaya gelmesi ya da bebeğin anne karnında kalmasının riskli olduğunun tespit edilmesi halinde doğuma karar verilmektedir.
İUGG'li bebeklerin doğumu da risklidir. Zaten sınırda olan bebek kan dolaşımı doğum sancıları esnasındaki rahim kasılışları ile iyice bozulabilir ve bebek kalp atışları yavaşlayabilir (bradikardi). Bundan dolayı bebek kalp atışları sıkı takibe alınarak doğum izlenmektedir. İUGG'li bebeklerde bu sebepten ötürü birçoğu kez sezaryen tercih edilir.
İlgili aramalar: iugg nedir, iugr nedir, bebeğin gelişim geriliği, anne karnında gelişme geriliği
14 Mayıs 2015 Perşembe
Hamilelikte Epilepsi
Sponsorlu Bağlantılar:
HAMİLELİKTE EPİLEPSİ (SARA HASTALIĞI)
Epilepsili kadın gebe kaldığında yaklaşık yarısında nöbet sıklığı değişmemesine rağmen 1/3 ila 1/4 oranında nöbetlerinde artma gözlenmekte geri kalanda ise bir azalış gözlenmemektedir.Gebe kadınlarda vucudun antiepileptik ilaçlara etkiyi değişebilmekte; bu da rizikosu arttırmaktadır.Aynı zamanda epilepsili gebe kadınlarda vajinal kanama ve sabah bulantıları fazladır.
Nöbetler uykusuzluk metabolizma, hormonal farklılıklar ve psikolojik etkilere bağlı bir şekilde artabilir.
HAMİLELİKTE EPİLEPSİNİN BEBEĞE ETKİLERİ
Epilepsili kadınların %90'ından fazlası sağlıklı bebeklere sahip olur.Normalde anomali rizikosu %1* 2 iken epilepsili gebelerde %4* 8 dir. Ölü doğum rizikosu normalden yüksektir. Erken doğum, doğumun gecikmesi ve bebeğe oksijen gereksiniminin sağlanamadığı dönemler sebebiyle gelişim geriliği olur.Alınan ilaçlardan kaynaklı bir şekilde defektler gelişebilir.Bu genelde birden fazla ilaç aşırı dozda kullanımında görülmektedir.Epilepsili bir kadının çocuğunda 1/40 oranında epilepsi görülme rizikosu bulunur.Ancak defektler genelde genetik görülmekte olan patolojilerdir.Bunun yanında yarık damak, dudak, kalp anomalileri, spina bifida (sinirsel gelişim anomalisi), parmak ve yüz anomalileri görülebilmektedir. Cerrahi girişimle düzeltilebilir. Ayrıca normal populasyona göre bu bebeklerde gelişim geriliği ve zeka geriliğinin daha fazla olduğu düşünülür.
NE YAPMANIZ GEREKİR?
Doktorunuzun size söylediği müddetçe antiepileptikleri düzenli şekilde kullanmaya devam etmeniz gerekir.Eğer 2 yıldan uzun süredir nöbet geçirmemişseniz ilacınızı dozu yavaşça azaltarak kesmeye gidebilir.Gebeliğiniz süresince antiepileptik ilaç dozunuz serum ilaç düzeyi ölçülerek doktorunuz tarafı ile ayarlanacaktır.Bu bilhassa ilk üç ayda gereksinim duyulmaktadır.Ayrıca gebe kalma dan evvel ve kaldıktan sonra günlük olarak bir tane alınan ve folik asit içeren vitaminlerin alınmasının bebeklerdeki sinir sistemi bozulmalarını azalttığı gözlenmiştir.Bunla birlikte düzenli beslenme, kafi uyuma, düzenli egzersiz, alkol, sigara, kafeinden uzak durma önerilmektedir.
Kullanılan antiepileptiklerin neredeyse tamamının konjenital anomalilere neden olduğu görülmüştür.Ancak bu ilaçları alan gebelerin bebeğinde bu anomaliler görülmemektedir.
GEBEYKEN NÖBET GEÇİRİRSEM BEBEĞİME ZARARI OLUR MU?
Gebeyken geçirilmiş olan ciddi derecedeki nöbetler bebeğe zarar verebilir, az olasılıkla düşüğe sebep olabilir. Nöbetin doğum anında ortaya çıkışı pek görülmemektedir fakat annenin solunum düzensizliği neticesi bebekte oksijen ve kan alımınının azalışına neden olur ve bebeği stresse sokabilir
GEBELİKTE YAPILACAKLAR
Düzenli aralıklarla muayene yapılmalı, ilaç dozları izlenmelidir. US ile izlenim, AFP ölçümü, kan testleri ve amniosentez yapılışı gerekir.
SEZARYEN YAPILMASI GEREKİR Mİ?
Epilepsili kadınlar normal doğum yapabilirler.Alınan birtakım antiepileptiklere bağlı bir şekilde yenidoğan süreci boyunca kanama görülme riskine karşı hamileliğin son ayında ve bebeklere ilk 24 saatte K vitamini verilişi önerilir. Doğumdan sonra ilaç dozunun yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
İlgili aramalar: hamilelikte epilepsi, gebelikte epilepsi, hamilelikte sara hastalığı, gebelikte sara hastalığı
Epilepsili kadın gebe kaldığında yaklaşık yarısında nöbet sıklığı değişmemesine rağmen 1/3 ila 1/4 oranında nöbetlerinde artma gözlenmekte geri kalanda ise bir azalış gözlenmemektedir.Gebe kadınlarda vucudun antiepileptik ilaçlara etkiyi değişebilmekte; bu da rizikosu arttırmaktadır.Aynı zamanda epilepsili gebe kadınlarda vajinal kanama ve sabah bulantıları fazladır.
Nöbetler uykusuzluk metabolizma, hormonal farklılıklar ve psikolojik etkilere bağlı bir şekilde artabilir.
HAMİLELİKTE EPİLEPSİNİN BEBEĞE ETKİLERİ
Epilepsili kadınların %90'ından fazlası sağlıklı bebeklere sahip olur.Normalde anomali rizikosu %1* 2 iken epilepsili gebelerde %4* 8 dir. Ölü doğum rizikosu normalden yüksektir. Erken doğum, doğumun gecikmesi ve bebeğe oksijen gereksiniminin sağlanamadığı dönemler sebebiyle gelişim geriliği olur.Alınan ilaçlardan kaynaklı bir şekilde defektler gelişebilir.Bu genelde birden fazla ilaç aşırı dozda kullanımında görülmektedir.Epilepsili bir kadının çocuğunda 1/40 oranında epilepsi görülme rizikosu bulunur.Ancak defektler genelde genetik görülmekte olan patolojilerdir.Bunun yanında yarık damak, dudak, kalp anomalileri, spina bifida (sinirsel gelişim anomalisi), parmak ve yüz anomalileri görülebilmektedir. Cerrahi girişimle düzeltilebilir. Ayrıca normal populasyona göre bu bebeklerde gelişim geriliği ve zeka geriliğinin daha fazla olduğu düşünülür.
NE YAPMANIZ GEREKİR?
Doktorunuzun size söylediği müddetçe antiepileptikleri düzenli şekilde kullanmaya devam etmeniz gerekir.Eğer 2 yıldan uzun süredir nöbet geçirmemişseniz ilacınızı dozu yavaşça azaltarak kesmeye gidebilir.Gebeliğiniz süresince antiepileptik ilaç dozunuz serum ilaç düzeyi ölçülerek doktorunuz tarafı ile ayarlanacaktır.Bu bilhassa ilk üç ayda gereksinim duyulmaktadır.Ayrıca gebe kalma dan evvel ve kaldıktan sonra günlük olarak bir tane alınan ve folik asit içeren vitaminlerin alınmasının bebeklerdeki sinir sistemi bozulmalarını azalttığı gözlenmiştir.Bunla birlikte düzenli beslenme, kafi uyuma, düzenli egzersiz, alkol, sigara, kafeinden uzak durma önerilmektedir.
Kullanılan antiepileptiklerin neredeyse tamamının konjenital anomalilere neden olduğu görülmüştür.Ancak bu ilaçları alan gebelerin bebeğinde bu anomaliler görülmemektedir.
GEBEYKEN NÖBET GEÇİRİRSEM BEBEĞİME ZARARI OLUR MU?
Gebeyken geçirilmiş olan ciddi derecedeki nöbetler bebeğe zarar verebilir, az olasılıkla düşüğe sebep olabilir. Nöbetin doğum anında ortaya çıkışı pek görülmemektedir fakat annenin solunum düzensizliği neticesi bebekte oksijen ve kan alımınının azalışına neden olur ve bebeği stresse sokabilir
GEBELİKTE YAPILACAKLAR
Düzenli aralıklarla muayene yapılmalı, ilaç dozları izlenmelidir. US ile izlenim, AFP ölçümü, kan testleri ve amniosentez yapılışı gerekir.
SEZARYEN YAPILMASI GEREKİR Mİ?
Epilepsili kadınlar normal doğum yapabilirler.Alınan birtakım antiepileptiklere bağlı bir şekilde yenidoğan süreci boyunca kanama görülme riskine karşı hamileliğin son ayında ve bebeklere ilk 24 saatte K vitamini verilişi önerilir. Doğumdan sonra ilaç dozunun yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
İlgili aramalar: hamilelikte epilepsi, gebelikte epilepsi, hamilelikte sara hastalığı, gebelikte sara hastalığı
Gebelikte Diş Problemleri
Sponsorlu Bağlantılar:
Gebelikte Diş Problemleri
Gebelik esnasında bütün alakanızı büyümekte olan karnınıza yoğunlaştırmanız sebebiyle, diş sorunlarınızın gözden kaçışı olanaklıdır. Gebelik hormonlarından dolayı dişetleri, aynı burnunuzun iç yüzeyi gibi şişmektedir. Sonrasında iltihaplanır ve kolaylıkla kanar duruma gelmektedir.
Ağzınızdan gelen acil durum uyarılarını beklememek en iyisidir. Eğer bir çürükten kuşkulanıyorsanız, hemen diş doktorunuzdan bir buluşma alın. Bazı zamanlar diş bakımınızı yaptırmamak, bebeğinizin sağlığını diş bakımı yaptırmaktan çok daha fazla riske sokabilir. (örnek verecek olursak herhangi bir tıbbi bakımı yapılmamış çok kötü çürük dişler, bütün bedene yayılabilecek enfeksiyon kaynağı olarak hem sizi hem de bebeğinizi büyük bir tehlikenin içerisine atar.
Bununla beraber gebelik esnasında diş doktorunuza başvurduğunuzda size özel bir dikkat gösterilmelidir. Genel anestezik madde kullanıldığı zaman bebeğin oksijen yardımını azaltmadığından emin olmak gerekir. Anestezik madde kullanılmaması da bebeğe zarar verebilir. Bir çok olguda lokal anestezikler kafi olacaktır. Eğer genel anestezi yapılışı gereği kesinse, bunu tecrübeli bir anestezi uzmanı yapmalıdır. Anestezi konusunu hem diş hekiminiz hem de doğum hekiminizle konuşun. Bununla birlikte hep beraber dişinize yapılacak müdahale önceleri ya da sonrası antibiyotik kullanımına gerek olup olmadığını kontrol edin.
Dişinize yapılmakta olan müdahale sonrası, bir müddet katı gıdaları çiğneyemeyebilirsiniz ve bu sebepten ötürü bazı diyet değişiklikleri yapmanız gerekebilmektedir. Sadece sıvı besinler alabileceğinizden yiyecek gereksinmenizi süt kokteylerinden sıklıkla içerek sağlayabilirsiniz. Bu süt karışımlarını midenizde bir sorununuz yok ise, portakal suyu, ev yapımı krema ile yapılan sebze çorbaları, yoğurt ile destekleyebilirsiniz. Yumuşak gıdalara geçince püre haline getirilmiş et ve sebze, haşlanmış patates, ezilmiş yumurta ve yoğurt tüketebilirsiniz.
Muhakkak bütün diş problemleri için en iyi tedavi korunmadır. Gebelik boyunca ve daha da iyisi bütün hayatınız boyunca diş sağlığınızı koruyucu bir program izlemeniz sizi bir çok diş sorunundan korur.
Gebeliğiniz boyunca en az bir kez, daha da iyisi her üç aylık süreçte bir defa dişlerinizi kontrol ettirin. Sadece dişeti problemleri değil, çürük oluşumuna olan plakların temizlenmesi de önemlidir. Kesinlikle gerekmedikçe diş sorunlarınız için röntgen çektirmekten kaçının. Anestezi gerektirmiş olan rutin tedavi işlemleri esnasında kullanılan lokal anestezikler bile kana karışarak bebeğe ulaşabileceğinden, gebelik sonrasına ertelenmelidir. Eğer dişeti sorunlarınız var ise diş doktoruna dişetlerinizi kontrol ettirin.
Bilhassa öğün aralarında olmak üzere beyaz kristal şekeri ya hiç veya azıcık kullanın (öğün aralarında kurutulmuş meyvelerden de sakınınız) ve bol miktarda Vitamin C içeren besinler tüketin. Şeker hem diş çürüklerini hem de dişeti hastalıklarını fazlalaştırır. Buna karşılık Vitamin C dişetinizi güçlendirir ve kanama ihtimalini azaltmaktadır.
Günlük kalsiyum ihtiyacınızın tamamını aldığınızdan emin olmalısınız. Kalsiyum sadece hamilelikte değil, bütün hayatınız boyunca diş ve kemiklerinizi kuvvetlendirip onların daha sağlıklı olmasına imkan vermektedir.
Diş hekiminizin önerisine uygun olarak, düzenli bir şekilde dişlerinizi fırçalayın. Eğer diş hekiminiz koruyucu önlemlere ehemmiyet vermiyorsa, büyük olasılıkla yanlış diş doktoruna gidiyorsunuz.
Ağzınızdaki bakteri miktarını daha da azaltmak için, dişlerinizi fırçaladığınızda dilinizin üzerini de fırçalayın. Bir aynı anda nefesinizin güzel kokmasını da sağlar.
Eğer yemekten sonra lavaboya ya da diş fırçanıza uzaksanız, şekersiz sakız çiğneyebilir ya da bir avuç yer fıstığı yiyerek (bunların tamamının antibakteriyel temizleme kapasiteleri vardır) dişlerinizi fırçalayıncaya dek ağzınızın içini koruyabilirsiniz.
İlgili aramalar: hamilelikte diş problemleri, gebelikte diş sorunları, hamilelikte diş bakımı
Gebelik esnasında bütün alakanızı büyümekte olan karnınıza yoğunlaştırmanız sebebiyle, diş sorunlarınızın gözden kaçışı olanaklıdır. Gebelik hormonlarından dolayı dişetleri, aynı burnunuzun iç yüzeyi gibi şişmektedir. Sonrasında iltihaplanır ve kolaylıkla kanar duruma gelmektedir.
Ağzınızdan gelen acil durum uyarılarını beklememek en iyisidir. Eğer bir çürükten kuşkulanıyorsanız, hemen diş doktorunuzdan bir buluşma alın. Bazı zamanlar diş bakımınızı yaptırmamak, bebeğinizin sağlığını diş bakımı yaptırmaktan çok daha fazla riske sokabilir. (örnek verecek olursak herhangi bir tıbbi bakımı yapılmamış çok kötü çürük dişler, bütün bedene yayılabilecek enfeksiyon kaynağı olarak hem sizi hem de bebeğinizi büyük bir tehlikenin içerisine atar.
Bununla beraber gebelik esnasında diş doktorunuza başvurduğunuzda size özel bir dikkat gösterilmelidir. Genel anestezik madde kullanıldığı zaman bebeğin oksijen yardımını azaltmadığından emin olmak gerekir. Anestezik madde kullanılmaması da bebeğe zarar verebilir. Bir çok olguda lokal anestezikler kafi olacaktır. Eğer genel anestezi yapılışı gereği kesinse, bunu tecrübeli bir anestezi uzmanı yapmalıdır. Anestezi konusunu hem diş hekiminiz hem de doğum hekiminizle konuşun. Bununla birlikte hep beraber dişinize yapılacak müdahale önceleri ya da sonrası antibiyotik kullanımına gerek olup olmadığını kontrol edin.
Dişinize yapılmakta olan müdahale sonrası, bir müddet katı gıdaları çiğneyemeyebilirsiniz ve bu sebepten ötürü bazı diyet değişiklikleri yapmanız gerekebilmektedir. Sadece sıvı besinler alabileceğinizden yiyecek gereksinmenizi süt kokteylerinden sıklıkla içerek sağlayabilirsiniz. Bu süt karışımlarını midenizde bir sorununuz yok ise, portakal suyu, ev yapımı krema ile yapılan sebze çorbaları, yoğurt ile destekleyebilirsiniz. Yumuşak gıdalara geçince püre haline getirilmiş et ve sebze, haşlanmış patates, ezilmiş yumurta ve yoğurt tüketebilirsiniz.
Muhakkak bütün diş problemleri için en iyi tedavi korunmadır. Gebelik boyunca ve daha da iyisi bütün hayatınız boyunca diş sağlığınızı koruyucu bir program izlemeniz sizi bir çok diş sorunundan korur.
Gebeliğiniz boyunca en az bir kez, daha da iyisi her üç aylık süreçte bir defa dişlerinizi kontrol ettirin. Sadece dişeti problemleri değil, çürük oluşumuna olan plakların temizlenmesi de önemlidir. Kesinlikle gerekmedikçe diş sorunlarınız için röntgen çektirmekten kaçının. Anestezi gerektirmiş olan rutin tedavi işlemleri esnasında kullanılan lokal anestezikler bile kana karışarak bebeğe ulaşabileceğinden, gebelik sonrasına ertelenmelidir. Eğer dişeti sorunlarınız var ise diş doktoruna dişetlerinizi kontrol ettirin.
Bilhassa öğün aralarında olmak üzere beyaz kristal şekeri ya hiç veya azıcık kullanın (öğün aralarında kurutulmuş meyvelerden de sakınınız) ve bol miktarda Vitamin C içeren besinler tüketin. Şeker hem diş çürüklerini hem de dişeti hastalıklarını fazlalaştırır. Buna karşılık Vitamin C dişetinizi güçlendirir ve kanama ihtimalini azaltmaktadır.
Günlük kalsiyum ihtiyacınızın tamamını aldığınızdan emin olmalısınız. Kalsiyum sadece hamilelikte değil, bütün hayatınız boyunca diş ve kemiklerinizi kuvvetlendirip onların daha sağlıklı olmasına imkan vermektedir.
Diş hekiminizin önerisine uygun olarak, düzenli bir şekilde dişlerinizi fırçalayın. Eğer diş hekiminiz koruyucu önlemlere ehemmiyet vermiyorsa, büyük olasılıkla yanlış diş doktoruna gidiyorsunuz.
Ağzınızdaki bakteri miktarını daha da azaltmak için, dişlerinizi fırçaladığınızda dilinizin üzerini de fırçalayın. Bir aynı anda nefesinizin güzel kokmasını da sağlar.
Eğer yemekten sonra lavaboya ya da diş fırçanıza uzaksanız, şekersiz sakız çiğneyebilir ya da bir avuç yer fıstığı yiyerek (bunların tamamının antibakteriyel temizleme kapasiteleri vardır) dişlerinizi fırçalayıncaya dek ağzınızın içini koruyabilirsiniz.
İlgili aramalar: hamilelikte diş problemleri, gebelikte diş sorunları, hamilelikte diş bakımı
Hamilelikte Alkol
Sponsorlu Bağlantılar:
Hamilelikte Alkol
Gebeliğin 2. ayına kadar genel olarak gebe kalındığından habersiz olduğundan, bunu bilmemiz halinde katiyyen yapmayacağımız şeyleri yaparız. Birkaç vesileyle içilen bir iki duble içkinin erken hamilelikte gelişen cenine zarar verdiğine ilişkin hiç bir kanıt bulunmaz. Gerçekte son çalışmalardan birinde, gebeliğin erken sürecinde, hiç içmeyenlere oranla daha fazla konjenital sakatlık veya gelişim geriliği bulunmadığı gösterilmiştir.
Gebelik süreci boyunca fazla içki içmenin ise bebekte bir çok soruna yol açtığı gösterilmiştir. Bebeğin kan dolaşımına giren alkol miktarının anne kanında bulunan kanındaki alkol yoğunluğuna yaklaşık olduğu ve annen aldığı alkolü bebeğinde paylaştığı göz önüne alınırsa bu pek de şaşırtıcı sayılmaz. Alkolü bedenden atmak amacıyla lazım olan süre bebekte annenin iki katı olduğundan, anne hafif çakırkeyifken bebek sarhoştur.
Gebelik boyunca ağır işçilik (5* 6 kadeh şarap, bira veya rakıyı bir günde tüketmek) ciddi doğum komplikasyonlarının yanı sıra bebekle ilgili alkol sendromuna da yol açar. Yaşama boyu süren bir akşamdan kalmalık olarak tanımlanabilecek olan bu durumda bebek normalden daha küçüktür ve genel olarak beyinsel özürlüdür. Baş, yüz, kollar, bacaklar ve santral sinir sisteminde (beyin omurilik) birçok yapı deformitesi (bozukluğu) vardır ve yeni doğan süreci boyunca ölüm olasılığı yüksektir. Bebekte sonrdan da öğrenimsel, davranışsal ve toplumsal uyumla ilgili sorunlar olmaktadır.
İçki içmeyi sürdürmenin rizikosu doza bağlıdır ne kadar çok içerseniz, bebeğinize verecek olduğunuz karar daha çok olmaktadır. Fakat hamilelikte içki tüketilmesi bile (günde 1 ila 2 kadeh, ara sıra 5* 6 kadehin tüketildiği durumlar) düşük riskinin artması, düşük doğum ağırlığı ve doğum esnasında komplikasyonlar(istenmeyen durumlar) gibi türlü ciddi sorunlara sebep olabilir. Bununla birlikte bebekte alkol etkiyi sendromla, türlü gelişimsel ve davranışsal sorunlar ilişkilendirilmiştir. Günde 1 veya 2 kadeh alkol almak; düşük, ölü doğum, büyüme deformitesi (bozukluğu) ve kafa, yüz, kol, bacak, kalp ve santral sinir sistemindeki gelişimsel problemlerin riskini arttırmaktadır. Çocuklar büyüdüğü zaman de öğrenme, davranış, toplumsal uyum ve yargılama bozuklukları gösterir.
Bazı kadınların gebelikleri süresince hafif, örneğin geceleri bir kadeh içmelerine karşın sağlıklı bebekleri olmaktadır. Bunun akıllıca bir davranış olduğunu bir garantisi bulunmaz. Gebelikte güvenilir alkol dozu, eğer var ise bile, bilinmiyor.
Alkol ve gebelik ile ilgili bilinen şeylerin tümü, gebe olduğunuzu fark etme den evvel içtiğiniz içki için kaygılanmayı bırakıp, gebeliğin geri kalan süresince içkiyi kesmenin öngörülü bir davranış olduğunu düşünmektedir. (Doğum günü veya sene dönümünde yemekle alınan yarım bardak şarap haricinde, çünkü besinler alkol emilmesini azaltır).
Bazı kadınlar, bilhassa gebeliğin erken süreci boyunca içkiye karşı tiksinti duymaya başlayanlar için kokteyl almayı veya akşam yemeğinde şarap içmeyi âdet haline getirenler için alkolü bırakmak yoğun bir çaba, belki de yaşam biçimini değiştirmeyi gerektirir. Gevşemek amacı ile içki alıyorsanız müzik, ılık banyo, masaj, alıştırma, okuma gibi başka yöntemleri deneyin. Eğer içki, bırakmak istemediğiniz günlük alışkanlıklarınızın bir parçasıysa alkolsüz bira, üzüm suyu ya da köpüklü elma şarabı alabilirsiniz.
Ağır içiciler gebeliğin ne kadar erken süreci boyunca içkiyi bırakılırsa, bebekleri o kadar az risk altında kalır. İçkiyi bırakmayı veya alkol tedavi programını reddeden veya bu konu ile ilgili uzman hekimden yardım almayan bir ağır içici gebeliğini sonlandırmayı düşünebilir ve hastalığı kontrol altına alınana dek çocuk edinmeyi erteleyebilir.
İlgili aramalar: hamilelikte alkol tüketimi, gebelikte alkol almak
Gebeliğin 2. ayına kadar genel olarak gebe kalındığından habersiz olduğundan, bunu bilmemiz halinde katiyyen yapmayacağımız şeyleri yaparız. Birkaç vesileyle içilen bir iki duble içkinin erken hamilelikte gelişen cenine zarar verdiğine ilişkin hiç bir kanıt bulunmaz. Gerçekte son çalışmalardan birinde, gebeliğin erken sürecinde, hiç içmeyenlere oranla daha fazla konjenital sakatlık veya gelişim geriliği bulunmadığı gösterilmiştir.
Gebelik süreci boyunca fazla içki içmenin ise bebekte bir çok soruna yol açtığı gösterilmiştir. Bebeğin kan dolaşımına giren alkol miktarının anne kanında bulunan kanındaki alkol yoğunluğuna yaklaşık olduğu ve annen aldığı alkolü bebeğinde paylaştığı göz önüne alınırsa bu pek de şaşırtıcı sayılmaz. Alkolü bedenden atmak amacıyla lazım olan süre bebekte annenin iki katı olduğundan, anne hafif çakırkeyifken bebek sarhoştur.
Gebelik boyunca ağır işçilik (5* 6 kadeh şarap, bira veya rakıyı bir günde tüketmek) ciddi doğum komplikasyonlarının yanı sıra bebekle ilgili alkol sendromuna da yol açar. Yaşama boyu süren bir akşamdan kalmalık olarak tanımlanabilecek olan bu durumda bebek normalden daha küçüktür ve genel olarak beyinsel özürlüdür. Baş, yüz, kollar, bacaklar ve santral sinir sisteminde (beyin omurilik) birçok yapı deformitesi (bozukluğu) vardır ve yeni doğan süreci boyunca ölüm olasılığı yüksektir. Bebekte sonrdan da öğrenimsel, davranışsal ve toplumsal uyumla ilgili sorunlar olmaktadır.
İçki içmeyi sürdürmenin rizikosu doza bağlıdır ne kadar çok içerseniz, bebeğinize verecek olduğunuz karar daha çok olmaktadır. Fakat hamilelikte içki tüketilmesi bile (günde 1 ila 2 kadeh, ara sıra 5* 6 kadehin tüketildiği durumlar) düşük riskinin artması, düşük doğum ağırlığı ve doğum esnasında komplikasyonlar(istenmeyen durumlar) gibi türlü ciddi sorunlara sebep olabilir. Bununla birlikte bebekte alkol etkiyi sendromla, türlü gelişimsel ve davranışsal sorunlar ilişkilendirilmiştir. Günde 1 veya 2 kadeh alkol almak; düşük, ölü doğum, büyüme deformitesi (bozukluğu) ve kafa, yüz, kol, bacak, kalp ve santral sinir sistemindeki gelişimsel problemlerin riskini arttırmaktadır. Çocuklar büyüdüğü zaman de öğrenme, davranış, toplumsal uyum ve yargılama bozuklukları gösterir.
Bazı kadınların gebelikleri süresince hafif, örneğin geceleri bir kadeh içmelerine karşın sağlıklı bebekleri olmaktadır. Bunun akıllıca bir davranış olduğunu bir garantisi bulunmaz. Gebelikte güvenilir alkol dozu, eğer var ise bile, bilinmiyor.
Alkol ve gebelik ile ilgili bilinen şeylerin tümü, gebe olduğunuzu fark etme den evvel içtiğiniz içki için kaygılanmayı bırakıp, gebeliğin geri kalan süresince içkiyi kesmenin öngörülü bir davranış olduğunu düşünmektedir. (Doğum günü veya sene dönümünde yemekle alınan yarım bardak şarap haricinde, çünkü besinler alkol emilmesini azaltır).
Bazı kadınlar, bilhassa gebeliğin erken süreci boyunca içkiye karşı tiksinti duymaya başlayanlar için kokteyl almayı veya akşam yemeğinde şarap içmeyi âdet haline getirenler için alkolü bırakmak yoğun bir çaba, belki de yaşam biçimini değiştirmeyi gerektirir. Gevşemek amacı ile içki alıyorsanız müzik, ılık banyo, masaj, alıştırma, okuma gibi başka yöntemleri deneyin. Eğer içki, bırakmak istemediğiniz günlük alışkanlıklarınızın bir parçasıysa alkolsüz bira, üzüm suyu ya da köpüklü elma şarabı alabilirsiniz.
Ağır içiciler gebeliğin ne kadar erken süreci boyunca içkiyi bırakılırsa, bebekleri o kadar az risk altında kalır. İçkiyi bırakmayı veya alkol tedavi programını reddeden veya bu konu ile ilgili uzman hekimden yardım almayan bir ağır içici gebeliğini sonlandırmayı düşünebilir ve hastalığı kontrol altına alınana dek çocuk edinmeyi erteleyebilir.
İlgili aramalar: hamilelikte alkol tüketimi, gebelikte alkol almak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)