23 Eylül 2010 Perşembe

Menopoz Nedir? Menopoz Belirtileri Nelerdir?

Sponsorlu Bağlantılar:


Kadınlarda, Menopoz Belirtileri, Menopoz Dönemi ve Adet Kesilmesi

Menopoz Başlangıcı, Menopoz Belirtileri ve adetten kesilmey­le ilgili belirtiler genellikle birbirine bağ­lı dört gruba ayrılır:

1. Kan damarların­da ortaya çıkan belirtiler
2. Ruhsal belir­tiler
3. Cinsel belir­tiler
4. Kaslarda ve eklem­lerde görülen belirtiler

Bu belirtilerin ortaya çıkışı, yalnızca azalan öst­rojen miktarına göre değil, bu azalmanın hızı­na bağlı olarak da deği­şiklik gösterir. Genelde vücudumuz, yüksek ya da çok düşük östrojen düzeylerine olum­suz tepki göstermez; oysa bu aşırı durumların ikisi de sağlıklı sayılamaz; bununla birlikte, vücu­dumuz, bir aşırı uçtan öbü­rüne doğru yer alan ani değişiklik­lere, örneğin yumurtalıkların ameliyatla alınması du­rumunda bu hormonun artık salgılanamaması­na, olumsuz tepki gösterir. Ani değişiklik durumunda, menopoz belirtileri bir­denbire ve ağır olarak karşımıza çıkar.

Toplumsal ve kültürel durumumuz, bu doğal yaş­lanma sürecinin belirtilerine katlanmamızı, bu önemli yaş döneminin getirdiği duygu­sal çalkantıları hafif ya da ağır olarak atlat­mamızı etkileyecektir. Menopoz dönemini atlatmakta güçlük çekecek bir kadın tipi, örneğin, o­laylı, belki kürtajlı geçen bir yaşamdan son­ra, gebe kalmayı beklerken, birdenbire âdetten kesil­diğini farkeden kadındır. Böyle bir kadın için meno­pozu, 'doğurganlıktan artık kurtulmanın getire­ceği rahatlatıcı bir dönem olarak ka­bul etmenin ne denli güç olacağı ortada­dır.

Uzmanlar, adetten kesilme sendromu'nu oluştu­ran bedensel belirtilerin neler olduğu konusunda tam bir görüş birliğine varmış değillerdir; ne var ki kli­nik deneylerde tekrar tekrar kesinliği kanıtlanan belirti­ler ateş basması, gece terlemeleri, vajina kuruluğu ve ağrılı cin­sel birleşmedir. Östrojen azalmasının ge­tirdiği diğer belirtileri, yaşlanmadan ve orta yaşlı kadınla­rın evle ilgili olarak yaşadıkları ruhsal ve toplum­sal sorunlardan ayır­mak çok daha güçtür. "Yuvanın boşalması" sendromu çok belirgin bir biçimde göz­lenebilir.

Bu sendromda, örneğin 50 yaşların­da bir kadın, çocukları­nın artık birer birer yuvadan uçup ayrıldıklarını, kendisi­ne gereksinme duymadıklarını görür: 20 yaşındaki beklentilerine artık hiç ulaşamayaca­ğını gören kocada, işinde başarılı olabilmek için belki son çabalarını harcamaktadır. Gene ay­nı koca, genç ka­dınlara fazlaca ilgi duymaya başlamış olabilir; çün­kü onun da yıpran­makta olan benlik duygusunu genç kadınların ilgisini çekerek yeni­den güçlendirmeye ge­reksinmesi vardır. Bu arada, karısı ev­de yapayalnız kalmıştır; bazen vaktini geçir­mek için cicili bicili der­gileri okumaktan başka yapacak bir şey bula­maz; genç kız ve kadın resimleriyle dolu bu dergi­ler de ona, toplumdaki genelde geçer ölçülere gö­re, saçları ağaran, göğüsleri küçülen ve beli kalınlaşan bir kadı­nın, yumurtalıkları gibi, artık işe yaramaz biri olduğunu hatırlatmaktan başka bir işe yara­maz. Pek çok kadının, bu dönemde, kendi ken­dilerine başa çıkamadık­ları bu sorunlara, bir ad bulabilmek için tıptan medet ummaları­na şaşmamak gerekir.

2003'de bir çok Avrupa ülkesinde 45 ila 55yaşla­rında 2000 kadın arasında bir anket yapılmıştır. Bu ankete göre en sık olarak rastla­nan belirtiler şunlar­dır:


Ateş basması % 55
Baş dönmesi % 46
Yorgun­luk % 43
Sinir­lilik % 41
Terleme % 39
Baş ağrı­ları % 33
Uykusuzluk % 32
Depres­yon % 30
Gergin­lik % 29
Eklem ve kas ağrı­ları % 25
Çarpıntı % 24
Karıncalanma % 22

Araştırmacıların bulgularına göre, hastaları en çok endişelendiren belirti­ler depresyon, cinsel sorunlar, bellek aksaması'dır ve bu, çok ilginç bir tablo yarat­maktadır; çünkü hastaların ancak yüzde 30'unda dep­resyona rastlanmış, cinsellikle ve bel­lekle ilgili so­runlar genel belirtilerin arasına bile girmemiştir. Da­ha sonra kanıtlandığı gibi, bu hasta­larda yokmuş gi­bi görünen bazı belirtiler örneğin yorgunluk, baş ağ­rıları, gerginlik ve depresyon - aslında âdetin kesil­mesinden önceki iki yıl içinde çok daha ağır biçim­de ortaya çıkmış, oysa ateş basması, terleme ve vajina kuruluğu âdetten kesilme­den hemen sonra be­lirginleşmiştir. Bu demektir ki, menopoza yaklaşan ama, âdet kanamaları sürmekte olan kadınlar, daha büyük bir sarsıntı içindedirler; çünkü onları rahatsız eden bu belirtiler, bu dönem­de henüz yavaş yavaş düşmekte olan östrojen düzeyine bağlı olarak yorumlanmamaktadır. Östrojen düzey­lerinin düşmesi, âde­tin kesilmesinden önce başlamakta ve fark edildiğin­de kolaylıkla tedavi edilebilmektedir.

Orta yaşın kadınlar için çok zor bir dönem oldu­ğu gözden uzak tutulmamalıdır; menopozun anlaşıl­masında ve tedavisinde en önem­li ön koşul, yaşlan­manın, evle ilgili sorunların, meslek yaşamında kar­şılaşılan duyumsuzlukların getirdiği streslerle östro­jen azalmasının yarattığı gerçek belirtiler arasındaki ayrımın belir­lenebilmesidir; östrojen azalması, aza­lan hormonun yerine konmasından oluşan hormon tedavisiyle kolayca giderilebilir. Oysa kişilik sorun­ları ve yaşlanmanın getirdiği sorunların östrojenle te­daviye çalışıl­ması ister istemez başarısızlıkla sonuçlanacak bir ça­badır.

Kan damarlarında ortaya çıkan belirtiler

Kan damarlarında ortaya çıkan tipik belirtiler, ateş basması ve gece terlemeleridir; bun­ların nedeni, henüz tam olarak bilinememektedir. Ateş basması, her­keste ayrı biçimde görülür, bazı kadınlar, yalnızca el­lerinde bir yanma hisse­derler; bazıları bütün vücut­larını saran bir sıcaklık duyarlar; bazılarının yüzleri kıpkırmızı kesilir ve kırmızılık bazen göğüslerine ka­dar yayılır; bazı kadınlarday­sa sıcaklık basması ayaklardan başlar, bütün vücuda yayılarak tepelerine ka­dar ulaşır. Bazı kadın­ların avuç içleri ve boyunları ter­den nemlenir; bazıları geceleri çarşaf­ları ve gecelik­lerini ıslatacak ölçüde terler­ler. Sonuçta uykusuz­luk baş gösterir; önce her şey aşırı sıcak gelir (yorganlar atılır, pencereler açılır); sonra üşüme hissedi­lir (ek battaniyeler örtülür, pencereler kapanır); gece böyle rahat­sız bir biçimde geçirilince, sabahleyin bitkinlik duygusuyla uyanılır.

Ruhsal belirtiler

Menopoz, çoğu zaman pek çok ve çeşitli ruhsal belirtiyle bir­likte kendini gösterir. Kadınlar, enerjile­rini ve isteklerini yitirdiklerini fark ederler; dikkatleri­ni bir şey üzerinde toplayamazlar; bir işte çalışmak­ta olan kadınlar da işlerini iyi yapamadıklarını görür­ler. Daha yalın bir örnekle anlata­cak olursak, örne­ğin bir yı­ğın bulaşıkla karşılaştığın­da kadın, bunun altından kalkacak gücü kendinde bulamaz; oysa aynı iş onun için daha önceleri hiçbir sorun yaratma­mış, bir çırpıda halledili­verecek bir iş olmuştur hep. İş yerin­de herkesin ortasında ateş basmasından, ter­lemekten utanırlar; ne denli gerçek dışı olursa olsun, işlerini başaramadıkları duygusuna kapılarak üzülür­ler. Menopoz geçiren kadınlar kendilerini çok gergin ve saldırgan­lık dolu hissederler; aile içindeki üyele­rin onlara karşı gerçek duyguları ne olursa olsun, me­nopoz geçiren kadın, çok küçük nedenlerle sabırlı ko­casına ve çocuklarına karşı nefret duygularıyla dav­ranabilir. Bundan başka, menopoz geçirmekte olma­sa da, bu ruhsal belirtilerin çoğu, orta yaşa girmekte olan kadınlarda, bu yaşın birlikte getirdiği kendini ye­niden değerlendirme, kendinden kuşkulanma gibi tu­tumlardan da kaynaklanıyor olabilir.

Özellikle menopoz geçirmekte olan kadınlarda 'si­nirsel bitkinlik' durumundan yakın­malara çok rastla­nır; kadınlar, çoğu zaman aniden endişeye kapıldık­larını anlatırlar - bunlar, işe giderken birdenbire yol­da kalakalmaya yol açan panikleme nöbetlerine ya­kalanmak ya da süpermarkette alışveriş yaparken kahve fiyatının arttığını fark ettiklerinde artık herşeyin bittiği duygusuna kapılmak gibi durumlardır! Bazı kadınlarda kendini dinleme, kendi bedenlerine aşırı bir yoğunlaşma görülür; bunlar, geçirmekte oldukla­rı bedensel değişik­liği kimsenin anlayamadığını sa­vunurlar. Östrojen düzeylerinde ya da kan şekerlerin­de meydana gelen her küçük değişikliği hissettikle­rini savunan bu tür kadınlar, doktorlar için her zaman yaklaşılması güç hastalardır; genelde bunların bir ji­nekologdan çok bir psikiyatra ihtiyaçları vardır.

Ruhsal durum­da da oynamalar görülebilir; kadın­lar, görünürde hiçbir neden yokken birdenbire ağlamaya başlayabilir ya da kendilerini tam bir ruhsal çöküntü içinde hissedebilirler. Sonra, bunlarla birlikte gelen letarji (ilgi ve enerji yokluğu), uykusuzluk, ye­meğe ilgi duymama yüzünden kilo kaybetme ya da "rahatlatıcı yeme" diyebile­ceğimiz aşırı yemek yeme yüzünden şişmanlama gibi durumlar görülür. Bir me­nopoz kliniğine başvuran hastaların neredeyse yarı­sı depresyondan, üçte biri uykusuzluktan, geriye ka­lan üçte biri de letarjiden şikâyetçidir. Neredeyse ke­sin olarak söyleyebiliriz ki uykusuzluk, yorgunluk ve depresyon, hiç değilse kısmen, uyumaya engel olan gece terlemelerinin sonucunda ortaya çıkar. Birkaç aylık bir süre boyunca geceleri bebeklerine meme vermek üzere gece uyku­su bölünen genç kadınlar bile yorgun ve sinirli olduklarını hemen fark ederler; bu ne­denle, daha ileri yaştaki kadınların uykusuz ya da ra­hatsız geçen gecelerden dolayı büyük bir rahatsızlık duymaları şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte unutul­mamalıdır ki menopoz kliniğine başvuran kadınlar, za­ten menopoz belirtilerinden şikâyetçi olarak gelen ka­dınlardır; bunların dışında kalan pek çok kadın ya hiç rahatsızlık duymaz ya da bu belirtilerden çok az ra­hatsız olur.

Âdetten kesilmenin yol açtığı ruhsal belirtilerin aydınlatılmasıysa çok daha güçtür; bunlar menopoz­dan, östrojen yokluğundan ya da bunlarla hiç ilişki­si olmayan başka olaylar­dan kaynaklanabilir. Daha önce ailesinin sorumluluklarını büyük bir güçle yük­lenip götüren, bu arada yetişkinlik yaşamı boyunca dışarıdaki tam zamanlı işini aksatmadan yürüten den­geli bir kadının, üst üs­te gelen bu rahatsızlıklarla bir­likte yaşamasının ne denli güç ve yıkıcı olduğunu an­lamak zor olmasa gerektir. Bunları, bilincinde olarak geçiren kadın (ciddi bir akıl hastalığı geçirmekte olan ve gerçekle ilişkisini bütünüyle yitirmiş olan birisinin tersine) anormal davran­dığının bilincindedir ama, bu davranışlarını değiştirmek için elinden hiçbir şey gelmez ya da yapabileceği çok az şey vardır.

Öte yandan genç kızlığın­dan beri ruh çöküntüle­ri, evhamlar içinde, yıllardır sinir ilaçlarına bağımlı olarak yaşamakta olan bir kadın da kendinde hiçbir değişiklik hisset­meyebilir. Aslında tedavisi en zor olan hastalar bu tip kadınlardır; çünkü bunlar klini­ğe ya da doktora başvurduklarında östrojen tedavisinin her türlü sorunlarını çözmesini beklerler. Böy­le bir kadın, son,dala tutunmakta olduğunu kendisi de kabul eder; ne var ki 20 yaşından beri gitmekte ol­duğu psikiyatrların, hekimlerin, doktorların, kemik hastalıkları uzmanlarının, masajcıların, akupunkturcuların hepsinin yanılmış oldu­ğunu söyler; kendisi­nin ta başından beri hormon tedavisine ihtiyacı ol­duğunda direnir. Ayrıca bu tip hasta, hormon tedavi­si istemekle birlikte tabletlere ve doğal olmayan baş­ka ilaçlara "hayır" der ve kabuklu pirinçle, Çin çubuk­larından başka her şeye karşı alerjisi olduğunu söy­ler. Bu tür hastaların hep­si, hiç şaşmaz bir biçim­de kendilerine yanlış bir teşhis koyarak gelir, onları anlamayan doktorları suçlar ve onlar­dan nefret ederler. Burada gene, menopoz tedavisinin kişilik sorunları­nı çözemeyeceğini, bir kez daha vurgu­lamak gerekir; bu tedavi yalnızca östrojen eksikliğinin giderilmesi­ni sağlar.

Okurlarımız, yukarıda yazılanları sert ve acımasız­ca söylenmiş sözler olarak görebilir­ler; ne var ki bu, menopoz kliniklerinde çalı­şan doktorların her hafta pek çok kez karşılaştıkları bir tablo­dur. Doktor olarak bizim halka anlatmak istediğimiz önemli bir nok­ta varsa o da, östrojen tedavisinin, normal bir hasta­ya uygulandığında, bir kadını çeke­ceği sıkıntılardan kurtararak, onun sağlıklı yaşamasına yardımcı olabi­lecek bir tedavi olduğu­dur; östrojen tedavisi, kişilik sorunlarından kurtulama­mış ama yumurtalıkları nor­mal çalışan bir kadını tam ruh sağlığına kavuş­turmak ya da ona sonsuz gençlik vaat etmek amacıyla ve kandırmacasıyla kullanılmamalıdır. O zaman bu te­davi amacından saptırılmış ve bir tedavi yöntemi olarak gözden düşürül­müş olur




Konuyla ilgili aramalar: "menopoz belirtileri" "menopoz tedavisi" "menopozun belirtileri"

--> KADIN HASTALIKLARI VE SAĞLIĞI SAYFASINA DÖN <--