Hastanın bakımı ve Hasta kontrolü
Hasta sürekli kontrol altında tutularak hastalığın gidişi doktora bildirilmelidir. Hastanın genel durumunda kötüye doğru gidiş görüldüğü takdirde hemen doktor çağırmalıdır.
Özellikle hastanın aşağıda belirtilen durumları kontrol edilmeli ve incelenmelidir:
Uyku, iştah, dışkıya çıkma, idrar ve kusma, genel durum, vücut duruşu, deri döküntüleri ve derinin genel durumu, duyu organlarının işlerliği, solunum, öksürük, tükürük ve salya, ağrılar, adale krampları ve kasılmaları, baygınlıklar.
Uzun süren hastalıklarda mutlaka bir ateş çizelgesi hazırlanmalıdır. Çizelgede ateş mavi, nabız kırmızı çizgiyle gösterilmelidir. Ayrıca, dışkıya çıkış sıklığı, kusma, nöbet gibi durumlar da bir yere kaydedilmelidir.
Hasta ateşinin ölçülmesi: Hastanın ateş ve nabız kontrolü sabah 7-8 arası, öğleyin 12′de, akşamüstü 17-18 arası yapılmalıdır. Isı, yani hastanın ateşi, termometre ile ölçülür. Vücut ısısı, termometre cıvasının yükselerek gösterdiği sayıya eşittir. Vücut ısısını, yani ateşi ölçmeden önce termometre silkelenerek cıvanın dipteki haznede toplanması sağlanmalıdır. Vücut ısısı, yani ateş, koltuk altlarından, ağız ve makattan ölçülebilir. Termometre, koltuk altındaki ter kurulandıktan sonra, koltuk altına yerleştirilir; hasta kolunu indirerek termometrenin yerinde durmasını sağlar. Termometre 10 dakika koltuk altında tutulduktan sonra cıva yüksekliğinin gösterdiği derece okunur. Makattan yapılan ölçmelerde, termometrenin ucuna vazelin ya da krem sürülür ve termometre 5 dakika makatta tutulur. Vücut ısısı ölçüldükten sonra, termometrenin ucu temiz bir tülbentle silinir ve dezenfekte edilir.
Küçük çocukların ve bebeklerin vücut ısısı daima makattan ölçülmelidir. Çocuk sırtüstü yatırılır, bacaklar yukarı kaldırılır ve termometrenin ucu makata sokulur. Çocuğun ıkınarak termometreyi çıkartmaması için kaba etler parmaklarla hafifçe sıkılır.
Ağızdan yapılan ölçmelerde termometre dilin altına sokulur, ağız kapatılır ve üç dakika tutulur.
Sağlıklı kişilerin vücut ısısı, 36-37 derece arasında değişir. Sabahları vücut ısısı, akşama göre yarım derece kadar daha düşüktür. 36 dereceden düşük vücut ısılarına kan dolaşımı bozuklukları ya da geçirilen şoklar neden olabilir. 37-38 derece arasındaki vücut ısısı, yüksek ısı; 38 derecenin üstündeki vücut ısısı, ateş; 41 derecenin üstündeki vücut ısıları ise, yüksek ateş olarak adlandırılır.
Vücutsal zorlamalar, öksürük, bağırma, ağlama, fizik tedavisi, elektrikli yastık, termofor, fazla yemek, sıcak içecekler, alkol, kabızlık vücut ısısını yükselten etkenler arasındadır.
Nabız sayısı, atardamar boyunca ilerleyen düzenli dalga hareketleriyle oluşur. Nabız atışları kalp atışlarına eşit olup, kontrolü bileğin iç bölümünden işaret, orta ve yüzükparmaklarının yardımıyla yapılır. Bir dakika içindeki düzenli vuruşlar nabız sayısını verir. Nabız sayısı yeni doğmuş bebekte 135, süt çocuğunda 80-100, çocukta 70-80, yetişkinde 60-70 vuruştur. Yorgunluk ve ateş, nabız sayısını yükselten etkenlerdir.
Solunum: Bir dakika içinde alınıp verilen soluklarla sayılır. Dakikada, yeni doğan bebeklerde 40-45, süt çocuklarında 35-40, küçük çocuklarda 20-30, okul çocuklarında 18-20, yetişkinlerde 16 kez alınıp verilen soluk normal sayılmaktadır. Nabızla birlikte solunum da hızlanır. Solunum hızı, göğüs kafesinin yükselip alçalmasıyla ölçülür. Düzensiz solunum genellikle, solunum organları hastalıklarında, kan dolaşımı bozukluklarında ve zehirlenmelerde görülür.
Vücut ağırlığı (kilo): Uzun süre yatılmasını gerektiren hastalıklarda vücut ağırlığı kontrol altında tutulmalıdır. Hastanın tedavisi ve beslenmesi kilosuna göre ayarlanmalıdır. Hasta bebeklerin kilosu her gün kontrol edilmelidir. Bundan başka, bebeklerin boyları da en az haftada bir ölçülmelidir.
Dışkı ve idrar: Normal olarak günde bir kez dışkı çıkarmak ve üç kez de idrara çıkmak gerekir. Ateş ve dinlenme çoğu kez kabızlığa neden olur. Dışkıya çıkmak için kalkamayacak durumda olan bazı hastalar yatakta dışkılamakta güçlük çekerler. Bu hastalara yüksek ayaklı oturak kullanılmalıdır. Ağır hastalarda sürgü kullanılması uygundur. Hasta dışkıya çıktıktan sonra ılık su ile temizlenip kurulanmalıdır. Dışkının rengi, kokusu, sertliği kontrol edilmeli, kuşkulu durumlarda dışkı saklanarak doktora gösterilmelidir. Kullanılan oturak ya da sürgü yıkandıktan sonra dezenfekte edilmelidir. Erkek hastalar idrar için şişe (ördek) kullanabilirler. İdrarın da rengi, kokusu, miktarı ve yoğunluğu incelenmelidir. İdrar şişesi kullanıldıktan sonra sıcak ve sabunlu su ile yıkanarak temizlenmelidir.
Derideki değişiklikler: Kızamık, kızamıkçık, kızıl ve suçiçeği gibi bazı bulaşıcı hastalıklar deride kendilerine özgü döküntü yaparlar. Kurdeşen, zona, yılancık, doku hücreleri iltihapları da deride oluşan bu değişikliklerle fark edilirler. Kalp ve kan dolaşımı bozukluğundan oluşan hastalıklar, kansızlık, karaciğer ve safrakesesi hastalıkları da deride renk değişmesine yol açarlar. Ayrıca, aşırı ter ve derinin aşırı derecedeki kuruluğu, hastalığın teşhisinde önemli rol oynarlar. Albümin belirtisi olabilecek, dokunulduğunda deride çukurlaşma oluşturan şişkinliklere de özellikle dikkat etmelidir.
Basınç sonucu oluşan yaralar: Özellikle ağır hastaların vücutları temiz tutulmalıdır. Uzun süre yatılması sonucu, özellikle kan dolaşımı düzensizliği olan zayıf hastalarda, kasların hareketsizliği nedeniyle deride birtakım yaralar oluşur. Bu tip yaralar çoğunlukla kuyruk sokumunda, kürek kemiğinde, topuk ve kalçalarda görülür. Aşırı sıcak, yatak ve çarşaftaki kıvrımlar, hastanın aynı durumda sürekli yatması, yetersiz idman ve uzun süreli alçılar bu tür yaraların oluşmasının başlıca nedenlerindendir.
Derinin morarması ve yanıyormuş gibi bir duygu vermesi, derinin duyarsızlığı ilk belirtilerdir. Artan ağrılarla birlikte önce bir kabartı oluşur. Bir süre sonra bu kabartı patlayarak yapışkan bir sıvı akıtır ve yerini açık, büyümeye eğilim gösteren bir yaraya bırakır. Yaraların oluştuğu bölgeler temiz tutulmalı, mikroplanması önlenmelidir. Hastanın sık sık yatış şeklinin değiştirilmesi ve hastaya yatak idmanının yaptırılmasıyla bu tip yaraların oluşması önlenebilir.
Istırap, hastanın durumunu belirten en önemli bir işarettir. Ne var ki, eşit derece ve düzeydeki ağrıların tepkileri kişiye göre değişmektedir. Örneğin, doğum sancıları kadının kişiliğine ve yapısına göre değişik şiddetlerdedir. Günümüzde ağrı kesici ilaçların kullanımıyla hastaların ıstıraplarını ve ağrılarını dindirmek bir sorun olmaktan çıkmıştır. Ağrıların din-dirilmesi işi doktora bırakılmalıdır. Kuvvetli ağrılar her zaman bir hastalık belirtisi değildir. Bazı lösemi, kanserin ilk dönemleri, anemi vb. gibi öldürücü hastalıklar çok az ya da hiç ağrı yapmazlar. Bununla birlikte, ağrılar kimi zaman sağlığın koruyucusu niteliğindedir.
Bakıcı, ağrının şiddetini, süresini ve cinsini saptayıp doktora bildirmelidir. Bilinç kaybının çeşitli şekilleri vardır. Hastalığın gidişi ağırlaşır, hastanın dikkati dağılır, sorulara yanlış ve anlamsız cevaplar verir. Çoğu zaman hastayla konuşmak olanaksızdır. Hasta saçma sapan şeyler sayıklar. Bilinç kaybı aşırı bitkinlikte, bulaşıcı hastalıkların başlangıcında (verem, tifüs, tifo), yüksek ateşlerde, üremide, zehirlenmelerde, gebelik hummasında, beyin zedelenmelerinde, menenjitte ve ruhsal hastalıklarda oluşur. Hasta kesinlikle yalnız bırakılmamalı ve sürekli kontrol altında bulundurulmalıdır. Çünkü, bilinç kaybı halinde hasta kendini yataktan aşağı atabilir, intihara kalkışabilir ya da daha bir sürü akla gelmedik şeyler yapabilir. Bilinç kaybında mutlaka doktor çağrılması zorunludur.
Bilinç kaybının başka bir şekli de baygınlıktır. Baygınlık sırasında solunum ve kalp atışları zayıflar. Baygınlığa dış etkenler olarak yaralanmalar, zehirlenmeler, güneş çarpmaları ve diğer kazalar sayılabilir. İç etkenler olarak da bulaşıcı hastalıklar, şeker hastalığı, karaciğer yetmezliği ya da büzülmesi, üremi, felç, sara (epilepsi), isteri vb. hastalıklar sayılabilir.
Yatak çarşafının değiştirilmesi: Çarşafı değiştirmek, yatağı havalandırmak ve temizlemek için hastayı başka bir yatağa ya da sedire almak gerekir. Eğer odada hastayı yatırabilecek başka şey yoksa, hasta önce yatağın bir kenarına çekilir, kirli çarşaf rulo halinde hastanın yanma kadar sarılır. Boşalan yere temiz çarşafın yarısı yayılır. Sonra hasta temiz tarafa aktarılarak kirli çarşaf alınır ve temiz çarşafın diğer yarısı düzgünce serilir.