1 Eylül 2010 Çarşamba

Servislerde Hasta Bakım ve Hasta Kontrolü

Sponsorlu Bağlantılar:

Servislerde Hasta Bakım ve Hasta Kontrolü:
Hastanın bakımı ve Hasta kontrolü

Hasta sürekli kontrol altında tutularak hastalığın gidişi dok­tora bildirilmelidir. Hastanın genel durumunda kötüye doğru gidiş görüldüğü takdirde hemen doktor çağırmalıdır.

Özellikle hastanın aşağıda belirtilen durumları kontrol edilmeli ve incelenmelidir:

Uyku, iştah, dışkıya çıkma, idrar ve kusma, genel durum, vücut duruşu, deri döküntüleri ve derinin genel durumu, duyu organlarının işlerliği, solunum, öksürük, tükürük ve salya, ağ­rılar, adale krampları ve kasılmaları, baygınlıklar.

Uzun süren hastalıklarda mutlaka bir ateş çizelgesi hazır­lanmalıdır. Çizelgede ateş mavi, nabız kırmızı çizgiyle göste­rilmelidir. Ayrıca, dışkıya çıkış sıklığı, kusma, nöbet gibi du­rumlar da bir yere kaydedilmelidir.

Hasta ateşinin ölçülmesi: Hastanın ateş ve nabız kontrolü sabah 7-8 arası, öğleyin 12′de, akşamüstü 17-18 arası yapılma­lıdır. Isı, yani hastanın ateşi, termometre ile ölçülür. Vücut ısısı, termometre cıvasının yükselerek gösterdiği sayıya eşittir. Vücut ısısını, yani ateşi ölç­meden önce termometre silkelene­rek cıvanın dipteki haznede toplanması sağlanmalıdır. Vücut ısısı, yani ateş, koltuk altlarından, ağız ve makattan ölçülebi­lir. Termometre, koltuk altındaki ter kurulandıktan sonra, kol­tuk altına yerleştirilir; hasta kolunu indirerek termometrenin yerinde durmasını sağlar. Termometre 10 dakika koltuk altın­da tutulduktan sonra cıva yüksekliğinin gösterdiği derece oku­nur. Makattan yapılan ölçmelerde, termometrenin ucuna vaze­lin ya da krem sürülür ve termometre 5 dakika makatta tutu­lur. Vücut ısısı ölçüldükten sonra, termometrenin ucu temiz bir tülbentle silinir ve dezenfekte edilir.

Küçük çocukların ve bebeklerin vücut ısısı daima makat­tan ölçülmelidir. Çocuk sırtüstü yatırılır, bacaklar yukarı kal­dırılır ve termometrenin ucu makata sokulur. Çocuğun ıkınarak termometreyi çıkartmaması için kaba etler parmaklarla hafifçe sıkılır.

Ağızdan yapılan ölçmelerde termometre dilin altına soku­lur, ağız kapatılır ve üç dakika tutulur.

Sağlıklı kişilerin vücut ısısı, 36-37 derece arasında değişir. Sabahları vücut ısısı, akşama göre yarım derece kadar daha düşüktür. 36 dereceden düşük vücut ısılarına kan dolaşımı bozuklukları ya da geçirilen şoklar ne­den olabilir. 37-38 dere­ce arasındaki vücut ısısı, yüksek ısı; 38 derecenin üstündeki vücut ısısı, ateş; 41 derecenin üstündeki vücut ısıları ise, yük­sek ateş olarak adlandırılır.

Vücutsal zorlamalar, öksürük, bağırma, ağlama, fizik te­davisi, elektrikli yastık, termofor, fazla yemek, sıcak içecekler, alkol, kabızlık vücut ısısını yükselten etkenler arasındadır.

Nabız sayısı, atardamar boyunca ilerleyen düzenli dalga hareketleriyle oluşur. Nabız atışları kalp atışlarına eşit olup, kontrolü bileğin iç bölümünden işaret, orta ve yüzükparmaklarının yardımıyla yapılır. Bir dakika içindeki düzenli vuruş­lar nabız sayısını verir. Nabız sayısı yeni doğm­uş bebekte 135, süt çocuğunda 80-100, çocukta 70-80, yetişkinde 60-70 vuruştur. Yorgunluk ve ateş, nabız sayısını yükselten etkenlerdir.

Solunum: Bir dakika içinde alınıp verilen soluklarla sa­yılır. Dakikada, yeni doğan bebeklerde 40-45, süt çocuklarında 35-40, küçük çocuklarda 20-30, okul çocuklarında 18-20, yetiş­kinlerde 16 kez alı­nıp verilen soluk normal sayılmaktadır. Na­bızla birlikte solunum da hızlanır. Solunum hızı, göğüs kafesi­nin yükselip alçalmasıyla ölçülür. Düzensiz solunum ge­nellikle, solunum organları hastalıklarında, kan dolaşımı bozuklukla­rında ve zehirlen­melerde görülür.

Vücut ağırlığı (kilo): Uzun süre yatılmasını gerektiren has­talıklarda vücut ağırlığı kontrol altında tutulmalıdır. Hastanın tedavisi ve beslenmesi kilosuna göre ayarlanmalıdır. Hasta be­beklerin kilosu her gün kontrol edilmelidir. Bundan başka, be­beklerin boyları da en az haftada bir ölçülmelidir.

Dışkı ve idrar: Normal olarak günde bir kez dışkı çıkar­mak ve üç kez de idrara çıkmak gerekir. Ateş ve dinlenme ço­ğu kez kabızlığa neden olur. Dışkıya çıkmak için kalkamaya­cak durumda olan bazı hastalar yatakta dışkılamakta güçlük çekerler. Bu hastalara yüksek ayaklı oturak kullanılmalıdır. Ağır hastalarda sürgü kullanılması uygundur. Hasta dışkıya çıktıktan sonra ılık su ile temizlenip kurulanmalıdır. Dışkının rengi, kokusu, sertliği kontrol edilmeli, kuşku­lu durumlarda dışkı saklanarak doktora gösterilmelidir. Kullanılan oturak ya da sürgü yıkandıktan sonra dezenfekte edilmelidir. Erkek hastalar idrar için şişe (ördek) kullanabilirler. İdrarın da ren­gi, kokusu, miktarı ve yoğunluğu incelenmelidir. İdrar şişesi kullanıldıktan sonra sıcak ve sabunlu su ile yıkanarak temiz­lenmelidir.

Derideki değişiklikler: Kızamık, kızamıkçık, kızıl ve suçi­çeği gibi bazı bulaşıcı hastalıklar deride kendilerine özgü dö­küntü yaparlar. Kurdeşen, zona, yılancık, doku hücreleri ilti­hapları da deride oluşan bu değişikliklerle fark edilirler. Kalp ve kan dolaşımı bozukluğundan oluşan hastalıklar, kansı­zlık, karaciğer ve safrakesesi hastalıkları da deride renk değişmesi­ne yol açarlar. Ayrıca, aşırı ter ve derinin aşırı derecedeki kuruluğu, hasta­lığın teşhisinde önemli rol oynarlar. Albümin be­lirtisi olabilecek, dokunul­duğunda deride çukurlaşma oluştu­ran şişkinliklere de özellikle dikkat etmelidir.

Basınç sonucu oluşan yaralar: Özellikle ağır hastaların vü­cutları temiz tutulmalıdır. Uzun süre yatılması sonucu, özel­likle kan dolaşımı düzensizliği olan zayıf hastalarda, kasların hareketsizliği nedeniyle deride birtakım yaralar oluşur. Bu tip yaralar çoğunlukla kuyruk sokumunda, kürek kemiğinde, to­puk ve kalçalarda görülür. Aşırı sıcak, yatak ve çarşaftaki kıv­rımlar, hastanın aynı durumda sürekli yatması, yetersiz idman ve uzun süreli alçılar bu tür yaraların oluşmasının başlıca nedenlerindendir.

Derinin morarması ve yanıyormuş gibi bir duygu verme­si, derinin duyarsızlığı ilk belirtilerdir. Artan ağrılarla birlikte ön­ce bir kabartı oluşur. Bir süre sonra bu kabartı patlayarak yapışkan bir sıvı akıtır ve yerini açık, büyümeye eğilim gös­teren bir yaraya bırakır. Yaraların oluştuğu bölgeler temiz tu­tulmalı, mikroplanması önlenmelidir. Hastanın sık sık yatış şekli­nin değiştirilmesi ve hastaya yatak idmanının yaptırılmasıyla bu tip yaraların oluşması önlenebilir.

Istırap, hastanın durumunu belirten en önemli bir işaret­tir. Ne var ki, eşit derece ve düzeydeki ağrıların tepkileri ki­şiye göre değişmektedir. Örneğin, doğum sancıları kadının ki­şiliğine ve yapısına göre değişik şiddetlerdedir. Günümüzde ağ­rı kesici ilaçların kullanımıyla hastaların ıstıraplarını ve ağrılarını dindirmek bir sorun olmaktan çıkmıştır. Ağrıların din-dirilmesi işi doktora bırakılma­lıdır. Kuvvetli ağrılar her za­man bir hastalık belirtisi değildir. Bazı lösemi, kanserin ilk dö­nemleri, anemi vb. gibi öldürücü hastalıklar çok az ya da hiç ağrı yapmazlar. Bununla birlikte, ağrılar kimi zaman sağlığın koruyucusu niteliğindedir.

Bakıcı, ağrının şiddetini, süresini ve cinsini saptayıp dok­tora bildirmelidir. Bilinç kaybının çeşitli şekilleri vardır. Has­talığın gidişi ağırlaşır, hastanın dikkati dağılır, sorulara yanlış ve anlamsız cevaplar verir. Çoğu zaman hastayla konuşmak olanaksızdır. Hasta saçma sapan şeyler sayıklar. Bilinç kaybı aşırı bitkin­likte, bulaşıcı hastalıkların başlangıcında (verem, tifüs, tifo), yüksek ateşlerde, üremide, zehirlenmelerde, gebe­lik hummasında, beyin zedelenmelerinde, menenjitte ve ruh­sal hastalıklarda oluşur. Hasta kesinlikle yalnız bırakılmamalı ve sürek­li kontrol altında bulundurulmalıdır. Çünkü, bilinç kaybı halinde hasta kendini yataktan aşağı ata­bilir, intihara kalkışabilir ya da daha bir sürü akla gelmedik şeyler yapabi­lir. Bilinç kaybında mutlaka doktor çağrılması zorunludur.

Bilinç kaybının başka bir şekli de baygınlıktır. Baygınlık sırasında solunum ve kalp atışları zayıflar. Baygınlığa dış et­kenler olarak yara­lanmalar, zehirlenmeler, güneş çarpmaları ve diğer kazalar sayılabilir. İç etkenler olarak da bulaşıcı has­talıklar, şeker hastalığı, karaciğer yetmezli­ği ya da büzülmesi, üremi, felç, sara (epilepsi), isteri vb. hastalıklar sayılabilir.

Yatak çarşafının değiştiril­mesi: Çarşafı değiştirmek, yata­ğı havalandırmak ve temizlemek için hastayı başka bir yata­ğa ya da sedire almak gerekir. Eğer odada hastayı yatırabilecek başka şey yoksa, hasta önce yatağın bir kenarına çekilir, kirli çarşaf rulo halinde hastanın yanma kadar sarılır. Boşalan ye­re temiz çarşafın yarısı yayılır. Sonra hasta temiz tarafa akta­rılarak kirli çarşaf alınır ve temiz çarşafın diğer yarısı düzgün­ce serilir.